Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yapilan Itirazlar

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Kuranda Salat (namaz) 4

Kuranda Salat (namaz) 4

Ayette onlar diye mescidi haramin koruyucusu olduklarini söylen, hacilara su veren, Kabe yi temizleyen, Allah’a inanan, hz. Ibrahim’in salatini sürdürdüklerini iddia eden insanlardan söz ediliyor. Günümüze uyarlarsak yetim hakki yiyen, insanlara zulmeden , Allah’in zikrinden "Kuran’dan" gafil yasayan, din ile dünyayi ayiran sonrada namaz kilan insanlar için "Onlarin salatlari yatip kalkmaktan ibarettir." diyebiliriz. Tabi ki bütün hayatinda salati ikame eden , dine arka çikan , Kuran’in arkasindan giden sonrada namaz kilan müminleri kastetmiyorum.

17:110. De ki: "Ister Allah diye çagirin(davet edin), ister Rahman diye çagirin(davet edin). Hangisiyle çagirirsaniz nihayet en güzel isimler onundur. Salatinda bagirma onda sesini fazla da kisma ; ikisinin arasi bir yol tut.

Ayette kastedilen namaz ise namazlarda sesiz okumak suretiyle bu emir tamamen çigneniyor demektir. Eger genis manada salat kastediliyorsa dine davette salattir ve ayette de davetin sekli anlatilmaktadir.

31:17. (Lokman As. in vasiyeti ) Yavrum! Salati ikame et, iyiligi emret, kötülükten vazgeçirmeye çalis, basina gelenlere sabret. Dogrusu bunlar, azmedilmeye deger islerdir.

31:18. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini begenmis övünüp duran kimseleri asla sevmez.

31:19. Yürüyüsünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.

Lokman As. ogluna salati ikame etmesini (Allah’in emirlerini, dinini ayaga kaldirmasini) vasiyet ederken dikkat etmesi gereken seyleri de anlatiyor. Salati ikame ederken iyiligi emredip kötülükten vazgeçirecek, basina gelenlere sabredecek, insanlara yanagini bükmeyecek, bagirip çagirmayacak. "17:10. Salatinda bagirma" ayeti ile birlikte düsünelim.

10:87. Biz de Musa ve kardesine: Kavminiz için Misir'da evler hazirlayin ve evlerinizi kible yapin,(yönelinecek yerler yapin)salati ikame edin. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik.

Musa As. Firavuna gönderiliyor, Firavun yalanliyor. Firavun ve kavminin kendilerine iskence etmesinden korkuya düstükleri için kavminden bir gurup gençten baskasi Musa’ya iman etmiyor.(10:83.) : "Allah'a dayandik. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler toplulugu için deneme konusu kilma!"(10:85.). Ve bizi rahmetinle o kâfirler toplulugundan kurtar!" diye dua ediyorlar.(10:86) Bunun üzerine Musa ve kardesine : Kavminiz için Misir'da evler hazirlayin ve evlerinizi kible yapin,(yönelinecek yerler yapin)salati ikame edin." emri geliyor. Evlerine yönelen (evlerinde organize olan ) bu müminler ne yapmakla salati ikame etmis olacaklar?

14:37. "Ey Rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kismini senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yaninda, ziraat yapilmayan bir vâdiye yerlestirdim. Rabbimiz salati ikame etsinler diye. Sen de birtakim gönülleri onlari sever yap ve onlari çesitli meyvelerle besle ki sükretsinler.

2:125. Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kildik. Siz de Ibrahim'in makamindan bir salat yeri edinin Ibrahim ve Ismail'e: Tavaf edenler, akifler, rükû ve secde edenler için evim'i temiz tutun, diye emretmistik

Hz. Ibrahim Beytullah’i insa ediyor. Niye? Toplanti ve güven yeri olsun diye. Zürriyetinden bir kismini bu bölgeye yerlestiriyor. Niye? Salati ikame etsinler diye. Toplanti ve güven yeri olan Beytullah ve çevresinde salati ikame etmenin ve haccin manasi nedir? Bir sultanin saltanat sürdügü, beytül malin Allah’in rizasi dogrultusunda kullanilmadigi, Müslümanlarin kongrelerini gerçeklestiremedikleri, kiyam etmedikleri müddetçe Müslümanlar salati ikame etmis, haccetmis olurlar mi?

5:106 Ey müminler, birinize ölüm gelince vasiyet sirasinda sizden olan iki adil kisi, aranizda sahitlik etsin yada yeryüzünde yolculuk ederken basiniza ölüm musibeti gelmisse sizden olmayan iki kisi (sahitlik etsin) Eger süpheye düserseniz o iki sahidi salattan sonra alikor, "Bu vasiyet karsiliginda hiçbir seyi satin almayacagiz, akraba (menfaatine) de olsa; Allah (için yaptigimiz) sahitligi gizlemeyecegiz, (aksini yaparsak) bu takdirde biz elbette günahkârlardan oluruz" diye Allah üzerine yemin ettirirsiniz.

Sizden olan, sizden olmayan tabirlerinin kuranda mümin,mümin olmayan manasinda kullanildigi tesbiti ile baktigimizda mümin olmayan kisinin salatini namaz olarak algilayabilir miyiz?

Salat dua manasina gelir demistik. Dua da davet manasina geldigine göre Yusuf (as)in zindan arkadaslarina yaptigi davetin bir benzeri kastedilerek bu da salat olarak isimlendiriliyor diye düsünüyoruz.
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
41
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
selinay kardeş sende digerleri gibi konun dışına çıkıyorsun mevlam sizlere tam anlamıyla hidayet nasip etsin başka bişey demiyorum
 
Z

zeynep_hearty

Guest
sevgideğer Selinay öncelikle emeğiniz için teşekkür ediyorum lakin tarih tekerrüden ibaret denir bu anlamda 2.dünya savaşının dönüm noktası olarak kabul edilen hitlerin sibiryaya girişi ve bunun öncesinde hitlerin ben bilirim düşüncesinden yola cıkarak buna itiraz eden savaşı önceden gören komutanların idamıyla sonuçlanan düşünce darbesinden sonra 2.dünya savaşında hitler yenilmiş ve kendiside intihar etmiştir..buradan yola çıkarak şunu görüyoruzki nedendir hala anlamış değilim sizin kitabbulahtki ayetleri örnek vererek yapıştırdığınız yazınızda ''düşünüyoruz '' ibaresi malesef mevcut malesef diyorum çünkü sizin ne düşündüğünüzü değil ilahi kudretin ne istediğini nasıl yapılmasını istediğini yorumsuz bişekilde açıklayıcı bir ayetle arzu etmiştim sizin adınıza üzücü olan yazınızda onlarca parantez mevcut sizin benim fikrimdir, bizim fikrimizdir, biz böyle düşünüyoruz demeniz biz düşünürüz, biz anlarız lakin kendisine kitap indirilen peygamber anlamaz, onun söz hakkı yoktur sahabi peygamberi yanlış anladı, doğru anlayan bizleriz deminizden başka birşey değildir.. siz anlayınca doğru kitabullahın direkt indirildiği peygamberin söylemi yanlış yazıktırki benim doğrum diyerek vahiy gibi asla mukaddesiyatı tartşılmayacak bir konuda ki ebedi bir kayıp sözkonusu kendinizi intehara sürüklüyorsunuz... görene demişler köre ne!!sorduğum sorulardan açıklayıcı ve net bir cevap alamıyacağım aşikar görülüyor zira kopy past yapılması ve sorularla alakalı bir cevap olmamasından dolayı sizi sorulardan muaf bırakıyorum görüyorumki vericek bir cevabınız yok diyolog için teşekkür ediyorum ..rabbim razı olsun..selam ve dua ile....
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
KUR'AN VE İNSANIN SORUMLULUĞU

Kur'an insanlara, nasıl yaşanması gerektiğini bildiren, Allah tarafından Resul aracılığıyla gönderilmiş olan bir mesajdır. Bu mesajın muhatapları tüm insanlar olmakla birlikte, bu mesajı benimseyen insanlar, düşünen (28/60 - 38/29), öğüt alan (6/152), akliselim sahipleri (38/29), korunanlar (2/177), sağır ve kör olmayanlar (25/73)dır.

Vahye kulağını tıkayarak, geleneksel olan dini yasamaya çalışan günümüz insanlarından bu mesajı sahiplenmelerini ve o .mesajı başkalarına götürmelerini beklemek elbette hayalcilik olur. Çünkü Allah'ın mesajını yüklenip benimseyebilmemiz için öncelikle O'nun insanlara göndermiş olduğu kitabını gerçek anlamıyla okumamız birincil şartlardandır. Evet insanımız Kur'an okuyor ama anlamadığı bir dilden, Allah'ın bizden neyi isteyip/istemediğini bilmeden, adeta ben bunu anlamak istemiyorum dercesine okuyor. Hatta bu özürlerini de Allah'a atfederek, Allah bizi "aciz yaratmış ne yapalım" deyip kendilerine çıkış yolu bularak. Ne yazık ki bu özürlerini de yine Allah'ın mesajından habersiz yaptıkları için, Allah'a büyük bir suç attıklarının farkında olmadan. Oysa Yüce Allah kendi mesajında "bunu anlamanız için. kolaylaştırdık" diyerek böyle bir özrü ortadan kaldırmıştır.

"Andolsun biz, Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık, öğüt alan yok mudur?" (54/17).

Kur'an Allah tarafından korunduğu (15/9) dolayısıyla değiştirilemeyeceği için vahye karşı olanlar, insanların dolayısıyla toplumun Kur'an'la ilgili inançlarını değiştirmeye çalışmışlar ve bundan da istisnalar dışında büyük başarı elde etmişlerdir. Ve bunun sonucunda Kur'an'a "anlaşılmaz" damgası vurulmuştur.

Çoğumuzun aklına "peki ama Allah'ın göndermiş olduğu bu mesaj madem anlaşılmaz. O halde yaratıcı olan Allah, vahyini neden göndermiş. Anlamadığımız bir mesajdan bizi nasıl sorumlu tutar. Yoksa Kur'an sadece özel kişilerin anlaması için mi gönderilmiştir diyesi geliyor. Kur'an'ı anlayarak okumaya başladığımızda bunun böyle olmadığını anlıyoruz ama Kur'an'ın mesajından uzak olan bizlerin, Allah'ın insanlara verdiği düşünme, aklını kullanma, öğüt alma gibi yazımızın başında sıraladığımız özelliklerinden yoksun kalarak, düşünmeyi-aklını kullanmayı engelleyen, hurafelerle dolu bir dini ortamda bırakılmamız bu tür soruları sormamıza neden oluyor. Evet yıllardır Kur'an aramızda, ama nasıl? Sadece şekline saygı gösterilip, güzel işlemeli bezlerin içinde duvarlarda asılı kalmış... Tabii ki kullanım alanları da başkaları tarafından belirlenmiş; doğum, ölüm ve özel ibadet günleri için okunabilir ancak.

"Bu. (Kur'an) insanlara (kurtuluş yollarını gösteren) delillerdir; kesin olarak inananlara kılavuz ve rahmettir." (45/20)

"(Bu Kur'an) ki diri olanları uyarsın ve inkar edenlere de (azap) söz (ü) hak olsun!" (36/70)

Allah'ın bu sözlerine karşı öne sürecek tüm mazeretlerimiz iflas etmektedir. Çünkü bugüne kadar ki mazeretlerimiz, Allah'ın ayetlerinden gafil olmamızdan ileri gelmektedir. Dolayısıyla inanan bir toplum olarak -ki kendimizi böyle nitelendiriyoruz. Allah'a karşı en büyük suçu işlemiş oluyoruz. Böylece Kur'an'ın rehberliğini ortadan kaldırmış oluyoruz. Bütün bunlardan şu sonucu rahatlıkla çıkarabiliriz: Günümüz insanının dolayısıyla toplumun bütün rahatsızlığı / ne yapacağını bilmez hali, Kur'an mesajından uzakla kendi kendine veya başkalarının belirlediği dini yaşamaya çalışmasından kaynaklanmaktadır. Kur'an'ı kendimize ölçü ve rehber aldığımızda da rastgele bir kitap olarak değil ebedi hayatımızın kurtarıcısı olacağını unutmamalıyız. Yani kendisine kitap verilenlerin düştüğü hataya düşmeden, kitabı parçalamadan, arkaya atmadan bütün olarak ele almalıyız. "Onlar ki Kur'an'ı bölük bölük ettiler." (15/91)

O halde inanan bir insanın Kur'an okumasının yanında şu ayetlerin vermek istediği mesajı iyi kavraması gerekir.

(16/11) "...Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için işaret vardır."

(16/12) "...Şüphesiz, bunda aklını kullanan bir toplum için işaretler vardır."

(16/13) "...Şüphesiz bunda öğüt alan bir toplum için ibret vardır."

(16/69) "...Şüphesiz bunda düşünen bir millet için bir ayet vardır."

(16/65) "...Şüphesiz bunda işiten bir millet için bir ayet vardır."

(44/58) "Biz O'nu senin dilinle kolaylaştırdık ki düşünüp öğüt alsınlar."

(30/28) "...İşte biz, aklını kullanan bir toplum için ayetleri böyle açıklıyoruz."

Allah'ın ayetleri gayet net ve açık, insanı ve toplumu aklını kullanmaya, öğüt almaya, düşünmeye, işitmeye çağırıyor. Bize düşen görev ise, inanan kullar olarak, bu çağrıya kör ve sağır olmamak. Şimdiye kadar çeşitli alanlara sarf ettiğimiz bütün maddi ve manevi imkanlarımızı Allah'ın mesajını anlamaya yöneltmeliyiz. Ancak o zaman Yüce Allah'ın bizlerden istediği özellikleri fert ve toplum olarak kazanabiliriz. Ne zaman ki Allah'ın istediği bu özelliklere sahip oluruz. İşte o zaman verdiğimiz / vereceğimiz mücadele de anlamına kavuşur, gayesine ulaşır. Çünkü Allah (c.c) mesajında bize şöyle yol gösteriliyor.... "Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah onların durumlarını değiştirmez..." (13/11)

Madem mücadele ortamına giriyoruz o halde kendimizi Allah'ın vahyi doğrultusunda değiştirmeliyiz. Dolayısıyla bu rastgele bir değişme değil, köklü, temeli olan bir değişme olacaktır. Tabii kendimize Kur'an'ı rehber alarak yapılacak bir değişmedir bu. Sözümüzü toparlayacak olursak ne zaman ki yolumuzu Allah'ın birleyici dosdoğru dinine (30/30) çevirirsek; aklını kullanan, öğüt alan, öğütü dinleyen, düşünen, işiten, inanan kör ve sağır olmayan bir millet oluruz. İşte o zaman inanıyoruz ki Allah bizden yardımını esirgemeyecektir.
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ruhlar aleminden
Aslında şöyle de düşünülebilinir, Bir insan namazını kılıyor, büyük günahlardan kaçınıyorsa imanda yani itikadi meselelerde de bir sorunu yoksa bu kişiye saygı duymak lazım, Kaynağının şu veya bu olmasının da pek önemi yok.Sen neden şunu kabul etmiyorsun demenin de pek mantığı yok ... çünkü bu sorunun sorma zamanı şimdi değil
 

unzurna

New member
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
542
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
57
1. Allah elçisini nasıl olurda sadece mesajı bildiren bir postacı durumuna düşürürsünüz?

Bu da sık sık ortaya atılan sözlerden birisidir. Buna sadece Allah’ın tanıttığı peygamberle bir postacı arasındakı farkları sıralayarak cevap vereceğim:
1. Postacı getirdiği mektubu okumaz.
2. Postacı getirdiği mektubun gereğini yapmaz.
3. Postacı getirdiği mektup için mücadeleye girmez.
4. Postacı mektup dağıtıyor diye insanlardan eza ve cefa görmez.



Şükür Peygamberimizin bu konuda bir sıkıntısı mevcut değildir, sıkıntı bizim algılayışımızda..

Gerçektende doğru bir tesbit yapmışsın. Allah razı olsun.
 

*mucahide*

New member
Katılım
22 Nis 2007
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
KUR'AN VE İNSANIN SORUMLULUĞU

Kur'an insanlara, nasıl yaşanması gerektiğini bildiren, Allah tarafından Resul aracılığıyla gönderilmiş olan bir mesajdır. Bu mesajın muhatapları tüm insanlar olmakla birlikte, bu mesajı benimseyen insanlar, düşünen (28/60 - 38/29), öğüt alan (6/152), akliselim sahipleri (38/29), korunanlar (2/177), sağır ve kör olmayanlar (25/73)dır.

Vahye kulağını tıkayarak, geleneksel olan dini yasamaya çalışan günümüz insanlarından bu mesajı sahiplenmelerini ve o .mesajı başkalarına götürmelerini beklemek elbette hayalcilik olur. Çünkü Allah'ın mesajını yüklenip benimseyebilmemiz için öncelikle O'nun insanlara göndermiş olduğu kitabını gerçek anlamıyla okumamız birincil şartlardandır. Evet insanımız Kur'an okuyor ama anlamadığı bir dilden, Allah'ın bizden neyi isteyip/istemediğini bilmeden, adeta ben bunu anlamak istemiyorum dercesine okuyor. Hatta bu özürlerini de Allah'a atfederek, Allah bizi "aciz yaratmış ne yapalım" deyip kendilerine çıkış yolu bularak. Ne yazık ki bu özürlerini de yine Allah'ın mesajından habersiz yaptıkları için, Allah'a büyük bir suç attıklarının farkında olmadan. Oysa Yüce Allah kendi mesajında "bunu anlamanız için. kolaylaştırdık" diyerek böyle bir özrü ortadan kaldırmıştır.

"Andolsun biz, Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık, öğüt alan yok mudur?" (54/17).

Kur'an Allah tarafından korunduğu (15/9) dolayısıyla değiştirilemeyeceği için vahye karşı olanlar, insanların dolayısıyla toplumun Kur'an'la ilgili inançlarını değiştirmeye çalışmışlar ve bundan da istisnalar dışında büyük başarı elde etmişlerdir. Ve bunun sonucunda Kur'an'a "anlaşılmaz" damgası vurulmuştur.

Çoğumuzun aklına "peki ama Allah'ın göndermiş olduğu bu mesaj madem anlaşılmaz. O halde yaratıcı olan Allah, vahyini neden göndermiş. Anlamadığımız bir mesajdan bizi nasıl sorumlu tutar. Yoksa Kur'an sadece özel kişilerin anlaması için mi gönderilmiştir diyesi geliyor. Kur'an'ı anlayarak okumaya başladığımızda bunun böyle olmadığını anlıyoruz ama Kur'an'ın mesajından uzak olan bizlerin, Allah'ın insanlara verdiği düşünme, aklını kullanma, öğüt alma gibi yazımızın başında sıraladığımız özelliklerinden yoksun kalarak, düşünmeyi-aklını kullanmayı engelleyen, hurafelerle dolu bir dini ortamda bırakılmamız bu tür soruları sormamıza neden oluyor. Evet yıllardır Kur'an aramızda, ama nasıl? Sadece şekline saygı gösterilip, güzel işlemeli bezlerin içinde duvarlarda asılı kalmış... Tabii ki kullanım alanları da başkaları tarafından belirlenmiş; doğum, ölüm ve özel ibadet günleri için okunabilir ancak.

"Bu. (Kur'an) insanlara (kurtuluş yollarını gösteren) delillerdir; kesin olarak inananlara kılavuz ve rahmettir." (45/20)

"(Bu Kur'an) ki diri olanları uyarsın ve inkar edenlere de (azap) söz (ü) hak olsun!" (36/70)

Allah'ın bu sözlerine karşı öne sürecek tüm mazeretlerimiz iflas etmektedir. Çünkü bugüne kadar ki mazeretlerimiz, Allah'ın ayetlerinden gafil olmamızdan ileri gelmektedir. Dolayısıyla inanan bir toplum olarak -ki kendimizi böyle nitelendiriyoruz. Allah'a karşı en büyük suçu işlemiş oluyoruz. Böylece Kur'an'ın rehberliğini ortadan kaldırmış oluyoruz. Bütün bunlardan şu sonucu rahatlıkla çıkarabiliriz: Günümüz insanının dolayısıyla toplumun bütün rahatsızlığı / ne yapacağını bilmez hali, Kur'an mesajından uzakla kendi kendine veya başkalarının belirlediği dini yaşamaya çalışmasından kaynaklanmaktadır. Kur'an'ı kendimize ölçü ve rehber aldığımızda da rastgele bir kitap olarak değil ebedi hayatımızın kurtarıcısı olacağını unutmamalıyız. Yani kendisine kitap verilenlerin düştüğü hataya düşmeden, kitabı parçalamadan, arkaya atmadan bütün olarak ele almalıyız. "Onlar ki Kur'an'ı bölük bölük ettiler." (15/91)

O halde inanan bir insanın Kur'an okumasının yanında şu ayetlerin vermek istediği mesajı iyi kavraması gerekir.

(16/11) "...Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için işaret vardır."

(16/12) "...Şüphesiz, bunda aklını kullanan bir toplum için işaretler vardır."

(16/13) "...Şüphesiz bunda öğüt alan bir toplum için ibret vardır."

(16/69) "...Şüphesiz bunda düşünen bir millet için bir ayet vardır."

(16/65) "...Şüphesiz bunda işiten bir millet için bir ayet vardır."

(44/58) "Biz O'nu senin dilinle kolaylaştırdık ki düşünüp öğüt alsınlar."

(30/28) "...İşte biz, aklını kullanan bir toplum için ayetleri böyle açıklıyoruz."

Allah'ın ayetleri gayet net ve açık, insanı ve toplumu aklını kullanmaya, öğüt almaya, düşünmeye, işitmeye çağırıyor. Bize düşen görev ise, inanan kullar olarak, bu çağrıya kör ve sağır olmamak. Şimdiye kadar çeşitli alanlara sarf ettiğimiz bütün maddi ve manevi imkanlarımızı Allah'ın mesajını anlamaya yöneltmeliyiz. Ancak o zaman Yüce Allah'ın bizlerden istediği özellikleri fert ve toplum olarak kazanabiliriz. Ne zaman ki Allah'ın istediği bu özelliklere sahip oluruz. İşte o zaman verdiğimiz / vereceğimiz mücadele de anlamına kavuşur, gayesine ulaşır. Çünkü Allah (c.c) mesajında bize şöyle yol gösteriliyor.... "Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah onların durumlarını değiştirmez..." (13/11)

Madem mücadele ortamına giriyoruz o halde kendimizi Allah'ın vahyi doğrultusunda değiştirmeliyiz. Dolayısıyla bu rastgele bir değişme değil, köklü, temeli olan bir değişme olacaktır. Tabii kendimize Kur'an'ı rehber alarak yapılacak bir değişmedir bu. Sözümüzü toparlayacak olursak ne zaman ki yolumuzu Allah'ın birleyici dosdoğru dinine (30/30) çevirirsek; aklını kullanan, öğüt alan, öğütü dinleyen, düşünen, işiten, inanan kör ve sağır olmayan bir millet oluruz. İşte o zaman inanıyoruz ki Allah bizden yardımını esirgemeyecektir.

Rabbim razı olsun haklısınız herşey için...
 
Üst Alt