Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yapilan Itirazlar

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Din alanında yalnızca kuranın hüküm kaynağı yapılmasını savunduğumuz zaman ortaya bazı itirazlar atılmaktadır. Bu itirazların hepside kuran’ın yeterli olmadığı inancına dayanmaktadır. Bu itirazların belli başlıları şunlardır:
1. Kuranda namaz, hac, zekat gibi ibadetlerin detayları varmıdır?
2. Allah’ın peygambere kuran dışında vahiy indirdiği bazı ayetlerden anlaşılmaktadır. (bakara 142,144; Tahrim 3;...) Böyleyken nasıl olurda Kuran tek kaynak olur?
3. Allah elçisini nasıl olurda sadece mesajı bildiren bir postacı durumuna düşürürsünüz?

Şimdi bu itirazlara teker teker cevap verelim inşallah.
1- Kuranda namaz, hac, zekat gibi ibadetlerin detayları varmıdır?
Kuranı incelediğimiz zaman görürüz ki, kuranın indiği toplum, namaz kılan, hac yapan Allah’a şirk koşarak inanan bir topluluktur. Onlar Hz Ibrahim’in inşa ettiği kabeyi kutsal saymakta oraya gelen hacılara yaptıkları hizmetlerden dolayı övünmektedirler. (enfal 35; tevbe 19).
Kuran bize herkesin bildiği bir ibadeti açıklamaya gerek duymamıştır. Bu ibadetleri içindeki şirk unsurlarını temizleyerek aynen devam ettirmemizi istemiştir.
Bunun en bariz örneği hac ibadetidir. Kuran müminlere müşriklerin yaptığı hac ibadetinin şekilsel olarak aynen devam ettirilmesini emretmiştir. Şimdi bunu daha detaylı olarak inceleyelim:
1. Haccın vakti değişmemiştir. Daha önce müşrikler hangi aylarda haccettilerse o aylarda hacca devam edilmiştir. Hac bilinen aylardadır. (bakara 197)
2. Hac sırasında tavaf aynen korunmuştur. Daha önce insanlar nasıl tavaf etmişse, müslümanlar o şekilde tavafa devam edeceklerdir. (bakara 198)
3. Daha önce müşriklerin yaptığı gibi safa ve merve tepelerinin ziyaretine izin verilmiştir.(bakara 158)
4. Geleneksel hac ibadetinde yapılan bazı değişiklikler, ya da vurgulanmak istenen bazı noktalar Allah tarafından özellikle belirtilmiştir.
5. Ancak Allah hac ibadetinde çok önemli bir değişiklik yapmıştır. Hacda Allahla beraber başkasını anan müşriklere karşılık, Allah yalnızca Allah'ın anılmasını istemiştir. (bakara 200)

Yani kısacası Allah Hac ibadetindeki şirk unsurlarını temizleyip, senelerdir müşrikler tarafından da yapılan haccın aynen devam ettirilmesini istemiştir.

Buradan aynı uygulamanın namaz için de geçerli olacağı sonucu çıkar. Peygamber şekilsel olarak, hz Ibrahim’den beri kılınan namazı aynen devam ettirmiştir. Tabi ki peygamber ve sahabelerin farkı namazlarını sadece Allah’a özgülemeleriydi.
Kuranda zekat:
Kuranda zekat ibadetinin nasıl yapılacağı detaylı olarak anlatılmıştır. Işte şu ayetler bunu açıkca gösterir:
Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar: deki: hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. (bakara 215)
Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. Deki: ihtiyaçtan artan (bakara 219)
Eli sıkı olma, büsbütün eli açıkta olma, sonra kınanır, ve çaresiz kalırsın. (isra 29)
Yukardaki ayetler zekat ibadetlerinin sınırlarını çizmektedir.
Birinci ayet, zekatın kimlere verileceğini tayin eder.
Ikinci ayet ise zekatın miktarını kesin olarak belirtmez. Bu kuranın bütün zamanlara hitab eden özelliği sebebiyledir. Bu ayete göre her müslüman kendi mali durumuna göre, ne kadar zekat vereceğine kendisi karar verecektir.
Fıkıh kitaplarına göz attığımız zaman görürüz ki, Allah’ın bu kadar basit bir şekilde anlattığı zekat ibadetine kurana uymayan pek çok hurafeler eklenmiştir. Buna göre kişinin borcu olmassa, elinde bilmem şu kadar altını varsa, malının üstünden bir sene geçmişse vs... gibi şartlar ileri sürülür ve bu şartlara haiz olan kişi malının kırkta biri gibi ufak bir rakamı fakirlere zekat olarak lütfeder.
Üçüncü ayet ise her türlü harcamada bir orta yol tutulmasını emreder. Buna Allah rızası için yapılan harcamalarda dahildir.
Kuranda oruç
Kuranda oruç ibadeti, namaz, hac ve zekattan daha detaylı anlatılır. Orucun vakti, orucun kazası, oruç zamanı cinsel ilişki, hastaların ve yolcuların orucu... vs.. Bütün bunların hepsini kuranda bulabiliriz.
Orucun kuranda daha detaylı anlatılmasının sebebi, namaz ve hac ibadetinin aksine, oruç ibadetinin önceki ümmetlerden daha değişik olarak emredilmesidir. Nitekim kurana baktığımız zaman önceki ümmetlerin yiyip içmeyi terketmek yerine konuşmayı terketmek suretiyle oruç tuttuklarını görürüz. (meryem 26).
Kuran, takipçilerine önceki ümmetlerden farklı bir orucu emrettiği için, oruc ibadetini detaylı olarak açıklamıştır. Bu da bizim yukarda namaz ve hac konusunda söylediğimizin ayri bir delilidir.



Olayı özetlersek şu sonuçlara varırız:
1. Kuran’ın indiği bir toplum namazın nasıl kılınacağını, haccın nasıl yapılacağını bilen bir toplumdur. Bu yüzden bunların nasıl yapılacağını açıklamamıştır. Nitekim Allah kuranda hırsızlığın, zinanın ne olduğunu da açıklamamıştır. Çünkü bunların ne olduğu herkes tarafından bilinmektedir.
2. Kuran’a göre herkes kendi mali durumuna göre vereceği zekatı kendisi belirleyecektir.
3. Kuranda oruç ibadeti detaylı bir şekilde her yönüyle açıklanmıştır. Bunun sebebi, kurandaki oruç ibadetinin önceki ümmetlerin tuttuğu oruçtan farklı olmasıdır.


Şimdi bu konuda biz sorularımızı soralım:
1. Kurana göre namaz Hz Ibrahim’le başlayan bir ibadettir. Hz Ibrahim’in namazının şekilsel olarak Hz Muhammed’in namazından farklı olduğuna dair delil varmıdır?
2. Eğer namazı peygamberin sünnetinden veya hadislerinden öğreneceksek, bu peygamberin Ibrahim olması gerekmez mi?
3. Kuran Allah yolunda harcanacak miktarı, “ihtiyaçtan arta kalan” olarak açıkça belirlemişken, niçin malın üzerinden bi sene geçmesi, malın kırkta biri gibi şartlar ileri sürülmüştür? Bazı insanların kendi keselerine zarar gelmemesi için bu şartları ortaya sürdüğünü veya uydurduğunu hiç mi düşünmüyorsunuz?
4. Eğer sünnet veya hadislerde namazın nasıl kılınacağı açıkça belirtilmişse, niçin mezhepler arasında namaz kılma farklılıkları vardır?
5. Namazın baştan sona nasıl kılınacağını anlatan bir hadis varmıdır?
6. Bir insana dünyadaki bütün hadis kitaplarını verseniz namazın nasıl kılınacağını bulabilir mi?
7. Bütün bu deliller namaz konusunda en önemli kaynağın fiili tatbikat olduğunu göstermez mi?
2- Allah’ın peygambere kuran dışında vahiy indirdiği bazı ayetlerden anlaşılmaktadır. (bakara 142,144; Tahrim 3;...) Böyleyken nasıl olurda Kuran tek kaynak olur?
Allah resulüne kuran dışında vahiy indirmiş yada indirmemiş olabilir. Ancak eğer öyle olsa bile bu vahiyler ya geçici hükümleri kapsayan vahiylerdir, yada sadece peygambere özel, diğer müslümanları ilgilendirmeyen vahiylerdir.
Kuran apaçık bir şekilde, kendisini herşeyin açıklayıcısı, tamamlanmış, mükemmel, detaylandırılmış olarak tanıtmaktadır. Bütün bunlardan sonra kuran dışı vahiy aramak gereksizdir.
Bu çeşit vahiy sadece peygamberlere değil, herkese gelebilir. Nitekim Allah kuranda arıya ve toprağa vahyettiğini bildirmektedir. Ayrica kuran Musa’nın annesine de vahyettiğini bildirir. Yusuf’a ise daha henüz çocukken, resul olmadan önce Allah vahyetmiştir. Bu tür vahyin türkçede bilinen ismi “ilham” dır. Bütün bu tür vahiyler sadece şahsa özeldir. Diğer insanları ilgilendirmez.

1. Allah elçisini nasıl olurda sadece mesajı bildiren bir postacı durumuna düşürürsünüz?

Bu da sık sık ortaya atılan sözlerden birisidir. Buna sadece Allah’ın tanıttığı peygamberle bir postacı arasındakı farkları sıralayarak cevap vereceğim:
1. Postacı getirdiği mektubu okumaz.
2. Postacı getirdiği mektubun gereğini yapmaz.
3. Postacı getirdiği mektup için mücadeleye girmez.
4. Postacı mektup dağıtıyor diye insanlardan eza ve cefa görmez.

Herhalde yukardakı farklar bizim peygamber anlayışımızla postacı arasındaki farkı anlatmak için yeterlidir.

http://www.yalnizkuran.com/itirazlar.htm
 

nurþeyma

New member
Katılım
7 Nis 2007
Mesajlar
302
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
1. Allah elçisini nasıl olurda sadece mesajı bildiren bir postacı durumuna düşürürsünüz?

Bu da sık sık ortaya atılan sözlerden birisidir. Buna sadece Allah’ın tanıttığı peygamberle bir postacı arasındakı farkları sıralayarak cevap vereceğim:
1. Postacı getirdiği mektubu okumaz.
2. Postacı getirdiği mektubun gereğini yapmaz.
3. Postacı getirdiği mektup için mücadeleye girmez.
4. Postacı mektup dağıtıyor diye insanlardan eza ve cefa görmez.



Şükür Peygamberimizin bu konuda bir sıkıntısı mevcut değildir, sıkıntı bizim algılayışımızda..
 
Z

zeynep_hearty

Guest
Kim Resûl'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik. (Nisa Suresi, 80)
Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.” (Bakara Suresi, 151)
Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar. (Nisa suresi, 65)

Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır. (Ahzab Suresi, 36)

...Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır. (Haşr Suresi, 7)

Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü'min olanların sözü: "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır. (Nur Suresi, 51)

“O hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. O’nun söyledikleri yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir” (Necm Suresi, 3,4)
Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah'a ve Resulüne icabet edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplancaksınız. (Enfal Suresi, 24)


tüm bu ayetlerde ifade edilen resule iteat den kastedilen nedir..zira yaradan neden sadece Allah demiyorda Allah ve resulüne ifadesini kullanıyor ?.kaleme aldığınız yazılarda aşikar olan birkaç sorunun cevabı çok tatmin edici olmasada kısmen verilmiş izinizle birkaç soruda ben sormak istiyorum ...teyemmümün hükmü nedir ve teyemmüm nasıl alınır ?..guslün hükmü nedir ve nasıl alınır..?yazınızda ifade ettiğiniz namaz ve hac kısmında şöyle bir ifade var ''zaten öncesinde bu ibadetler yapılıyor fakat şirk karıştırılıyordu onların ibadetine aynı şekil üzerine devam edilmeli fakat şirk arınmalı'' diyorsunuz onların ibadet şeklinin günümüze nakil yolu ile geldiği aşikar iken yani nakil sözkonusuyken efendimizin hadislerinde sorun oluşuyor fakat öncesinde ulaşan nakilde sorun oluşmuyor dolayisiyle ibadetin şeklinin vahiyle dayanağı yok bu ifade ettiklerinizle çelişki oluşturmuyormu?namazın farzları konusuna geldiğimizde ayetlerin ortasından kıyısından köşesinden bir kaç şeyi seçip birleştirerek sözkonusu olan ayetlerin belirli kısımlarının o konuya temas ettiğini nereden anlıyorsunuz?örneğin namaz konusunda salt kuran fikri ele alındığında namazın 3 vakit olduğu söyleniyor hz ibrahimden efendimize kadar kılınan namaz 3 vakitmiydi böyle olduğuna deliliniz nedir ?hac konusunda sanıyorum ayeti kerime şöyleydi ''yol cihetinden kadir olan kişiye hac farz kılındı '' haccın ömürde 1 kez yapılmasına deliliniz nedir çünkü gayet varlıklı bir insanın her hac mevsiminde hac yapması gerekir bu ayete göre aksini ifade eden bir ayet varmıdır ?...sanıyorum bu kadar soru kafi sizden özellikle ricam şudur sorularımın cevapları sadece ve sadece vahiy olsun yorumsuz ....paylaşım ve konu için rabbim razı olsun ..selam ve dua ile...
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
41
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
peygamberimize peygamberlik gelmeden önce hz. ibrahimin dinine baglıydı fakat o zaman son din hrıstıyanlıktır buna tabi olması gerekmezmiydi ibadetlerini hz. ibrahimin yaptıgı şekilde yapıyordu fakat ozaman hak din hrıstıyanlıktı ibadetlerini ona göre yapması gerekmezmiydi bunu açıklarmısınız ayetlerle açıklama istiyorum
 

muhammedordusu

New member
Katılım
24 Ağu 2006
Mesajlar
177
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Web sitesi
www.mucadeleci.com
yav kuran sadece namazı bilen bir toplumam mı indirilmiştir??tamam o zaman biz afrikanın balta girmemiş ormanlarına gidipte o insanlara islamı/namazı anlattığımız zaman bize namazı nasıl kılacaklarını sorarlarsa veriririz kuranın tercumesini kıln deriz bakalım yapabilecekler mi??
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Hadis Ve Ayetlerde Hac 1

Hadis Ve Ayetlerde Hac 1

850- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ muhrimin giyeceği şeylerden sorulmuştu şu cevabı verdi: “Muhrim ne kamis (gömlek). Ne sarık, ne bürnus, ne şalvar ne de vers veya zaferân bulaşmış bir giysi taşımaz. Ayağında da mest (ve benzeri ayakkabı) yoktur. Ancak nalın bulamazsa, mestlerin topuktan aşağı kısmını kesmelidir.”
Buhari’de şu ziyade var: “İhramlı kadın yüzünü örtmez, eldiven de giymez”. (K.S. 1199 C.5 S.321 Akçağ, alıntıları: Buhâri, Hacc 21, Cezâu’s-Sayd 13,15, İlm 53, Salât 9; Müslim, Hacc 1,(1177); Tirmizi, Hacc 18,(833); Ebû Dâvud, Menâsik 32,(1824,1825,1826); Nesâi, Hacc 28,(5,129). )

İhram kelime olarak yasaklamak manasına geldiği halde, ihramlının giydiği elbiseye de atfetmişlerdir. Hal bu ki konu elbiseyle ilgili olmayıp, hacıların daha önce yaptıkları bazı fiillerin, Hac esnasında kendilerine yasak olması hususudur. Bu hususta, Kur’an’dan örnek verecek olursam, mealen:

- Ey İnananlar, ihramda iken av öldürmeyin. Sizden kim kasden onu öldürürse, öldürdüğünün dengi olan bir hayvan cezası vardır ki(bu öldürülene denk olduğuna) içinizden iki âdil kişinin karar vereceği, Kabe’ye varacak bir kurban; yâhud yoksullara yedirme şeklinde kefaret; ya da buna denk oruçtur. Ta ki böylece (o insan), yaptığı işin vebâlini tadsın. Allah, geçmişi affetmiştir. Kim bu suçu tekrar ederse, Allah ondan intikam alacaktır. Şüphesiz Allah izzet, kudret ve intikam sahibidir. 5/95

- Hem kendinize, hem de yolculara bir geçimlik olmak üzere deniz avı ve onu yemek, size helâl kılındı. İhramda olduğunuz sürece size kara avı yasaklandı. Huzûruna toplanacağınız Allah’tan korkun! 5/96

- Hacc, bilinen aylardadır. Kim o aylarda (ihrama girerek) haccı (kendisine) farz ederse bilsin ki, Hacda kadına yaklaşmak, günâha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne iyilik ederseniz Allah onu bilir. (Yol için) kendinize azık alın(da bir günaha düşmekten korunun), çünkü azığın en iyisi (Allah’ın azabından) korunmadır. Ey akıl sahipleri benden korkun! 2/197
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Hadis Ve Ayetlerde Hac 2

Hadis Ve Ayetlerde Hac 2

Ayrıca uydurmuş oldukları rivayette “İhramlı kadın yüzünü örtmez, eldiven de giymez” demektedirler. Buna rağmen, Halife Osman’ın ihramlı iken yüzünü örttüğünü iddia ile, erkeklerin ihramlıyken yüzlerini örtmeleri gerektiğini dolaylı olarak tahdis etmişlerdir. Şöyle ki:

851- Kasım İbnu Muhammed anlatıyor: “Bana, el-Ferâfisa İbnu Umeyr el-Hanefi haber verdi ki, O, Hz. Osman (radıyallahu anh)’ı, ihramlı iken yüzünü örter görmüş”. (K.S. 1207 C.5 S.330 Akçağ, alıntısı: Muvatta, Hacc 13,(1,327). )

Bununla da yetinmeyerek, İhramlı kadınların yüzlerini ve ellerini örtmemeleri gerektiği yolundaki rivayetlerini yalanlayan şu rivayeti uydurdular.

852- Hz. Aişe (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Biz (kadınlar) ihramlı olarak Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’la beraber iken, binekliler bize uğrardı. Onlar tam hizamıza gelince, her birimiz cilbabını başından yüzünün üzerine sarkıtıverirdi. Bizi geçtiler mi tekrar kaldırırdık”. (K.S. 1209 C.5 S.331 Akçağ, alıntısı: Ebu Dâvud Menâsik 34,(1833). )

853- Hz. Osman (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “İhramlı ne evlenir, ne evlendirir ne de dünür gönderir”. (K.S. 1237 C.5 S.356 Akçağ, alıntıları: Müslim, Nikâh 41,(1409); Muvatta , Hacc 70,(1,348,349); Ebu Dâvud, Menâsik 37,(1841); Tirmizi, Hacc 23,(840); Nesâi, Hacc 91,(5,192). )

854- İbni Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Meymune validemizle (radıyallahu anhâ) ihramlı iken evlendiler. (K.S. 1233 C.5 S.353 Akçağ, alıntıları: Buhari, Cezâu’s-Sayd 12, Meğazi 43, Nikâh 30; Müslim, Nikâh 46,(1410); Ebu Dâvud, Menâsik 39,(1844,1845): Tirmizi, Hacc 24,(842); Nesâi, Hacc 90,(1,191,192). )

Yukarıdaki iki rivayetin çelişkili oldukları açıktır.

855- Hz. Muâviye (radıyallahu anh)’den yapılan rivayete göre şöyle buyurmuştur. “Ey Resûlullah’ın ashabı! biliyor musunuz, “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şunu yapmayı yasakladı, kaplan derilerine oturmayı yasakladı?” dinleyenler: “Evet (biliyoruz!)” dediler. Hz. Muâviye (radıyallahu anh) tekrar sordu: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın hacc ile umrenin arasını birleştirmenizi (hacc-ı kıran yapmanızı) da yasakladığını biliyor musunuz!” Yanındakiler “Hayır, bunu bilmiyoruz!” dediler. Hz. Muâviye (radıyallahu anh):
“Öyleyse bilin bu da öbürleriyle birlikte (yasaklar arasında). Ne var ki, sizler unutmuşsunuz!” dedi”. (K.S. 1280 C.5 S.396 Akçağ, alıntısı: Ebu Dâvud, Men3asik 23,(1794). )

856- Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)’den rivâyete göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) hacc-ı ifrad (umresiz hac) yapmıştır”. (K.S.1278 C.5 S.394 Akçağ, alıntıları: Müslim, Hacc 122,(1211); Tirmizi, Hacc 10,(820); Ebû Dâvud, Menâsik 23,(1777); Nesâi, Hacc 48,(5,145). )

Yukarıdaki iki rivayette, Hacc ve Umrenin birleştirilemeyeceğini tahdis ettiler. Buna rağmen şu rivayeti tahdis ettiler:

857- Hz Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ı hacc ve umre her ikisi için de (ihrama girip) telbiye çekerken işittim.”
Bekr İbnu Abdillah el-Müzeni demiş ki: “Ben bunu Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)’e söyledim. Bana:“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sadece hacc için telbiye getirdi” diye cevap verdi.
Sonra tekrar Enes (radıyallahu anh)’le karşılaştım ve İbnu Ömer’in sözünü kendisine aktardım. Bana (kızarak):
“Galiba bizi çocuk yerine koyuyorsunuz. Ben “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ı: “Umre ve hacc için Lebbeyk!” derken işittim” dedi”. (K.S. 1282 C.5 S.398 Akçağ, alıntıları: Buhâri, Taksiru’s-Salât 5, Hacc 24,25,27,117,119, Cihâd 104,126; Müslim, Hacc 185,(1232); Ebu Dâvud, Hacc 24,(1795); Tirmizi, Hacc 11,(821); Nesâi, Hacc 49,(5,150); İbnu Mâce, Hacc 38,(2968,2969).)

Bu rivayette, Hacc-ı Kıran yapılabilir demekle, evvelki rivayetleriyle çelişkiye düşmüşlerdir.

858- Ebu Cübeyr anlatıyor: İbni Abbâs (radıyallahu anhümâ)’a dedim ki:“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın, vâcip kıldığı zaman, getirdiği telbiye hususunda Ashab’ın ihtilafına doğrusu hayret ediyorum!” Bana şu cevabı verdi:
“Bu meseleyi ben herkesten iyi biliyorum. Aslında Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) tek bir hacc yaptı. Bütün ihtilaflar bununla ilgili..................... (K.S. 1263 C.5 S.378 Akçağ, alıntısı: Ebu Dâvud, Menâsik 21,(1770). )

Bu rivayette, Resûlullah’ın tek bir sefer hacc ettiğini tahdis ettiler.
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Hadis Ve Ayetlerde Hac 3

Hadis Ve Ayetlerde Hac 3

Daha önce, kimsenin, kimse yerine âmel işleyemeyeceğini Oruç kısmında izah ettiğim gibi, hiç kimse başkası yerine Hacc edemez ve Haccın bir kimse için farz olabilmesi için o kimsenin sağlığı dahil imkanlarının müsait olması gerekir. Bu itibarla yolculuk yapma imkanı olmayan bir Yaşlı ihtiyara hacc farz olamayacağından, bu yönden rivayetin uydurma olduğu bellidir. Bu hususta örnek verecek olursam, Kur’an’dan mealen:

- Doğrusu insanlara (ma’bed olarak) ilk kurulan ev, Mekke’de olandır. Alemlere, bereket ve hidayet olarak kurulmuştur. 3/96

- Onda apaçık nişâneler, İbrahim’in makamı vardır. Ve ona giren, güvene erer. Oraya gücü yetip yol bulabilenlerin Beyti haccetmeleri, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır. Kim inkâr ederse şüphesiz Allah, bütün alemlerden müstağnidir. 3/97

Görüldüğü gibi, Haccın farz olması için, oraya gidecek kimsenin, bedenen ve maddeten güç bulabilmesine bağlıdır. Rivayette ise, sağlığı Hacca gitmeye müsait olmayan bir kimseye Hacc farizasının eriştiğini iddia etmeleri, Kur’an’a uymayan boş bir iddiadır.

Anlaşılan odur ki, Haccın vekaleten yapılabileceği yolundaki iddialarından asıl amaçları, Hacca gitmek istemeyen ve aynı zamanda İslam halifesi olduğunu iddia eden bir takım kimselerle, bunların devlet kademelerinde ileri gelen yöneticilerine ve bir takım imkan sahibi zenginlere vekil göndermeleri suretiyle halkın gözünde onları Hacca gitmiyorlar durumundan kurtarmak içindir.

Diğer bir hususta, yukarıda mealini yazmış olduğum 3 Âl-i İmran 97 sûresinde belirtildiği gibi, Hacc ederken Beyti (Kabe’yi) Haccetmek kesinlikle farz olmasına rağmen, yazmış oldukları rivayetlerde bunu inkar ederek, hacc dan maksadın, diğer bir ifadeyle Hacı olabilmenin tek şartının Arafat dağına çıkmak olduğunu, Kabe’yi haccetmenin farz olmadığını rivayet etmişlerdir. Şöyle ki:

867- Urve İbnu Muderrıs et-Tâi (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm )’a Müzdelife’de namazı kıldığı zaman geldim.
“Ey Allah’ın Resûlü dedim, ben Tayy dağlarından geliyorum. Hayvanım da kendim de yorgunum ve bitkin düştük. Allah’a kasem olsun, ey Allah’ın Resûlü, gelirken geçtiğim her dağın başında mutlaka durdum. Benim için hacc imkânı var mı?”
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ) şu cevabı verdi:
“Bizimle birlikte şu namazı burada kılıp, bizimle kalan, bundan önce de Arafat’da geceleyin ve gündüzleyin kalmış olan, artık haccını tamamlamış, haramlardan kurtulmuş olur”. (K.S.1426 C.5 S.541-542 Akçağ, alıntıları: Tirmizi, Hacc 57,(891); Ebu Dâvud, Menâsik 69,(1950); Nesâi, Hacc 211, (5,263); İbnu Mâce, Menâsik 57,(3016).)

868- Abdurrahman İbnu Ya’mur ed-Dili (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ) Arafat’da iken, münâdisine (tellâlına) şöyle nidâ edip duyurmasını emretti: “Hacc Arafat’tır, kim Cem (Müzdelife) gecesi fecrin doğmasından önce (vakfeye) yetişirse, haccı idrak etmiş demektir. Eyyâm-ı Minâ üç gündür. Kim ilk günde acele davranırsa, herhangi bir günah terettüp etmediği gibi, te’hir edene de bir günah terettüp etmez”. (K.S. 1427 C.5 S.544 Akçağ, alıntıları: Tirmizi, Hacc 57,(889); Ebu Davud, Menâsik 69,(1949); Nesâi, Hacc 211,(5,264); İbnu Mâce, Menâsik 37,(3015). )

Her iki rivayette Hacc etmenin Kabe’yi haccetmeyle bir ilgisi olmadığını ısrarla iddia etmişlerdir. Öyle ki 868 ci örnekte Haccın Arafat’tan ibaret olduğunu tellâla söyletmişlerdir. Bundan da anlaşılır ki ne Kabe’den , nede Kabe’nin tavaf edilmesinden hoşlanmadıkları gibi, rahatsız olmaktadırlar. Hoşlanmadıklarına dair başka örnekler verecek olursam şu rivayetler çok ibret vericidir:

869- Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ) efendimiz buyurdular ki: “Tahâret maksadıyla taş kullanmak tektir. Şeytana atılan taş tektir. Safa ile Merve arasında say tektir, (Kabe’yi) tavaf da tektir. Öyle ise sizden biri (tahâret için) taş kullanacaksa bunu da tek kılsın.” (K.S. 1453 C.6 S.23 Akçağ, alıntısı: Müslim, Hacc 315,(1300). )

Ard niyet yok ise, kendilerinin tuvalette temizlenmek için kullandığı taş sayısı ile, Kabe’yi tavaf veya Safa ile Merve arasında say etme arasında “Haşa” ne gibi bir ilgi var ki? Utanmadan bir birlerine emsal gösteriyorlar.

870- Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ) buyurdular ki:
“Ka’be’yi, Habeşlilerden bacakları ince bir adam tahrip edecektir. (K.S. 4593 C.12 S.532 Akçağ, alıntıları:Buhari, Hacc 49; Müslim, Fiten 57, (2909; Nesai, Hacc 125, (5,216). )

871- Buhâri’nin İbnu Abbas’tan kaydettiği diğer bir rivayete göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ) şöyle buyurmuştur: “Kâ’be’yi yıkacak olan o ayrık iri ayaklı, güdük kafalı (koyu siyah) Habeşli’yi Kâ’be’nin taşlarını birer birer söker halde görür gibiyim!” (K.S. 4594 C.12 S.532 Akçağ, alıntısı: Buhari, Hacc 49.)


872- İbnu Amr İbni’l-As (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ) buyurdular ki: “Habeşliler sizi terk ettikçe onları terkedin. Zira, Kâ’be’nin hazinesini sadece zü’s-süvaykateyn (ince bacaklı olan kimse) çıkaracaktır.” (K.S. 4595 C.12 S.533 Akçağ, alıntısı: Ebû Dâvud, Melâhim 11,(4309). )

İnsanları Kabe’ye saldırtmak için, Kabe’nin altında hazine olduğunu uydurdukları gibi, zayıf bacaklı bir Habeşlinin Kabe’yi yıkabileceğini uydurmakla da, Kabe’yi herkesin yıkmaya güç yetirebileceğini rivayet etmişlerdir. Bu da Kabe’ye karşı göstermiş oldukları düşmanlıklarının bir göstergesidir. Kabe’nin yıkılması için gösterdikleri hasretlerine karşılık, onlara fil ashabının başlarına geleni hatırlatırız. Hayali bir kişiyi konu edip, bütün Habeşlileri mûzur kimseler olarak göstermeleri, Habeşistan’a hicret eden sahabelere, Habeşlilerin vermiş oldukları destekten dolayıdır.
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Hadis Ve Ayetlerde Hac 4

Hadis Ve Ayetlerde Hac 4

873- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) dedi ki: “Hacc ayları Şevvâl, Zülkade ve Zilhicce’den de on gündür. (K.S. 1182 C.5 S.305 Akçağ alıntısı: Buhari, Hacc 33, bab başlığı olarak. )

Tahdis etmiş oldukları rivayette, Hac edebilme süresini iki ay on gün olarak ifade etmelerine rağmen, bu süreyi hükümsüz bırakacak şekilde, Haccın Arafat vakfesinden ibaret olduğunu ve bu vakfe zamanının da iki ay on günlük sürenin son gün ve gecesinden ibaret olduğunu, bu gün ve gecede vakfe yapmayan kimsenin haccının geçersiz olacağını tahdis ve iddia etmişlerdir. Böylece iki ay on günlük sürenin ilk gününde hacca gelmiş olan kimseler dahil olmak üzere her yıl hacca gelmiş olan bütün hacı adaylarının yurtlarına geri dönmeyip iki ay on gün bekleseler dahi illâki son gün veya gecede Arafat’ta vakfe yapmaları gerekir demeleri ile, iki ay on günlük süreyi bir güne indirmiş olmaktadır. Bu duruma göre, hacca gitmeye niyetli olan kimselerin tamamına yakın kısmı, iki ay on gün beklememek için, bu sürenin on veya on beş günlük son kısmında hacca gitmektedirler, böylece hacc yerinde milyonlarca insanın birikmesi suretiyle izdihamların meydana gelmesine böylece Mal ve Can kaybına sebep olmaktadırlar. Ayrıca bu izdiham içerisinde, erkek ve kadınların beraber hacc etmeleri İslam dininin haya ve tesettürüne aykırıdır. Hele ihram dedikleri o elbiseleri İslam ahlakı açısından çok berbat ve uygunsuz durumların meydana gelmesine sebep olmaktadır. Şöyle ki, yorgun düşüp yere serpilen haccıların tesettürlerini koruması çok zordur.

Bu hususta tahdis etmiş oldukları rivayetlerine örnek olarak:

874-. ... Abdurrahman b. Ya’mur ed-Deyl(em)i’den; demiştir ki: Peygamber (s.a.) Arafat’ta iken yanına varmıştım. Necid halkından da bazı kimseler -Yahut bir grup- geldiler. (İçlerinden) birine (Hz. Peygamber’e hacla ilgili sorular sormasını) emrettiler. (O da) Resûlullah (s.a.)’e (Arafat’ta vakfeye yetişemeyen kimsenin) hacc(ı) nasıldır? diye sordu. Resûlullah (s.a.) de birisine emretti. (O adam) da aldığı emre uyarak)
“-Hac, hac Arafe günü (vakfe yapmak) demektir, kim Müzdelife gecesi sabah olmadan (Arafat’a) gelirse haccı tamdır. Minâ günleri üçtür, kim acele eder de iki gün de (Mekke’ye dönerse) ona bir günah yoktur. (Minâ’da) geciken günahkâr olmaz” diye yüksek sesle bağırdı. Sonra (o bağıran adamın) arkasından bir başka adam gönderdi. O da aynı şeyleri yüksek sesle ilân etmeye başladı. (Ebû Dâvûd, K.el-Menâsik (11), Bâb 68 H.1949 C.7 S.368 Şamil, ayrıca: Tirmizi, hac 57, tefsir sûre (2),22; İbnu Mâce, menâsik 57; Nesâi, menâsik 211. )

Minâ günlerinden maksat, kurban bayramının 2,3,4 üncü günleridir. Bir başka ifadeyle, Zilhiccenin 11,12,13 üncü günleridir. Bu ise tahdis etmiş oldukları iki ay on günlük sürenin dışında ki bir olaydır.esas dikkat edilmesi gereken Hac ayları olarak göstermiş oldukları sürede Arafe vakfesini hac süresinin son gününe bağlamış oldukları rivayet iddialarıdır.

Arafe vakfesiyle ve hac aylarıyla ilgili olarak tahdis etmiş oldukları bu rivayetler asılsız olup, Kur’an’la çelişmektedirler. Bu hususta Kur’an’dan mealen:

- Hacc, bilinen aylardadır. Kim o aylarda (ihrama girerek) haccı (kendisine) farz ederse bilsin ki, Hacda kadına yaklaşmak, günâha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne iyilik ederseniz Allah onu bilir. (Yol için) kendinize azık alın(da bir günaha düşmekten korunun), çünkü azığın en iyisi (Allah’ın azabından) korunmadır. Ey akıl sahipleri benden korkun! 2/197

Kur’an’a göre hac edebilme süresi aylardan müteşekkildir ve bu aylar öyle aylardır ki, meşhur olup kesinlikle bilinmesi mümkün olan, bilinen aylardır. Şimdi bu ayların kaç tane ve hangi aylar olduğuna Kur’an’dan bakalım. Bu hususta Kur’an’dan mealen:

- Allah ve Resûlünden, andlaşma yaptığınız müşriklere ihtardır. 9/1

- Dört ay daha yeryüzünde dolaşın, bilin ki siz Allah’ı âciz bırakamazsınız ve Allah, kafirleri rezil (perişan) edecektir! 9/2

- Allah ve Resûlünden, hacc-ı ekber günü, insanlara bir ilândır ki, Allah da Resûlü de müşriklerden uzaktır. Eğer tevbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki siz, Allah’ı aslâ âciz bırakacak değilsiniz (Ey Muhammed!) küfredenlere elim azâbı müjdele. 9/3

- Ancak andlaşma yaptığınız müşriklerden, (şartlara tam riâyet eden ve andlaşma şartlarından) hiçbir şeyi eksik bırakmayan ve size karşı hiç kimseye arka çıkmayanların andlaşmalarını, kendilerine tanıdığınız süreye kadar tamamlayın. Çünkü Allah (azabından) korunanları sever. 9/4

- Haram ayları çıkınca (Allah’a) ortak koşanları nerede bulursanız öldürün; onları yakalayın hapsedin, ve her gözetleme yerinde otur(up) onları bekleyin. Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekâtı verirlerse yollarını serbest bırakın. Çünkü Allah bağışlayan, esirgeyendir. 9/5
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Hadis Ve Ayetlerde Hac 5

Hadis Ve Ayetlerde Hac 5

Mealini yazmış olduğum bu dört ayette, Haram ayların dört olduğu ve bu ayların peş peşe geldiği ile başlangıcının “Hacc-ı Ekber Günü” olduğu açıktır. Haram aylarla, hac aylarının aynı aylar olup olmadığını ve “Hacc-ı Ekber Gününün” başlangıç olarak, haram, haram aylarında başlangıcı olup olmadığını tetkik edecek olursak, aynı olduğunu görürüz. Zira haram Hac aylarından başkası değildir, bu aylarda getirilen yasaklar, hacıların kolay hac etmelerine büyük faydalar sağlamaktadır. Müşriklere dört aylık bir süre ihtar edilmiş, haram aylarda Kur’an’da sarih olarak dörttür ve haram ayların bitişi bu ihtar edilen sürenin bitişi olarak belirtilmiştir. Zira “Haram ayları çıkınca” ifadesi bunu göstermektedir. Haccın haram aylar içerisinde olduğu başlangıcının “Hacc-ı Ekber Günü” ifadesinden anlaşılır. Tüm haram ayların Hac etme süresini kapsayıp kapsamadığı konusunda, Kur’an’dan mealen:

- Ey iman edenler, ne Allah’ın işaretlerine, ne harâm aya, ne kurbana, ne gerdanlık(lı kurban)lara ve ne de Rab’lerinin lütuf ve rızâsını arzu ederek, Beyt-i Harâm’a doğru gelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram’dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı beslediğiniz kin, sizi saldırıya sevk etmesin, iyilik ve takvâ üzerine yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir. 5/2

- Allah, Kâbe’yi, o Beyt-i Haram’ı insanlar için kıyam (hayat ve güven) durağı yaptı, ve Haram ayı, kurbanı, boynu bağlı kurbanlıkları da (böyle yaptı) ki Allah’ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah’ın her şeyi bilici olduğunu anlıyasınız. 5/97

Bu iki örnekte, Kâbe Beyt-i Haram olarak isimlendirilmiş. Haram ayında ona ilgisinden dolayı haram ay adını aldığı anlaşılmaktadır. İhramda yine bu şekilde isim almış olmaktadır. Zira haram kelimesi hacla ilgili olarak, hacca gelen kimselerin yapmaması gereken bazı fiillerle ilgilidir, bunlar öyle fiillerdir ki, hacca gelen kimselerin bunları yapması hac etme süreleriyle ilgili olarak yasaktır. Örneğin: Kara avı yasağı, saldırı olmaması halinde savaşmama gibi. Örneklerde Haram aylar dört tane olmasına rağmen bir ay olarak söylenmesi ve hacla ilişkilendirilmesi ve bu haram aydan maksat, hangi ay olduğu belirtilmemesi, tek olarak ifade edilen haram ayın, ayrı ayrı dört haram ayıda temsil ettiği manasındadır. Böylece, “Hac bilinen aylardadır” ifadesiyle, hac aylarının haram aylar olduğu anlaşılmış olur. Bu itibarla, hac ayları rivayet ettikleri ve uygulamaya da koymadıkları, iki ay on gün değil, “dört haram aydır”.

Haram ayların hangileri olduğu konusunda da, Kur’an’la çelişen rivayetlerde bulunmuşlardır. Şöyle ki:

875-............ Ebû Bekre Nufey’ ibnu’l-Hâris es-Sakafi(R)’den tahdis etti ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: “Zaman (mikyas olan yıl hesâbı) Allah’ın gökleri ve Yer’i yarattığı gündeki (ilk) hey’etine dönmüştür. (Artık) sene on iki aydır. Bunlardan dördü harâm aylardır. Üçü arka arkayadır ki, Zu’l-kaide, Zu’l-hicce ve Muharrem’dir. Dördüncüsü de Cumâda’l-âhiri ile Şa’bân arasında olarak Mudar kabilesinin ayı olan Receb’dir”. (Buhâri, Kitâbu Bed’i’l-Halk C.6 S.2988 H.7 Ötüken.)

Kameri ayların adları Arapça da sırasıyla şöyledir:

1- Muharrem, 2- Safer, 3- Rebiulevvel, 4- Rebiussani, 5-Cemâdilûla, 6- Cemadilahire, 7- Receb, 8- Şaban, 9- Ramazan, 10- Şevvel, 11- Zulkade, 12- Zülhicce.

Rivayette, haram ayların peş peşe gelen 11, 12, 1. nci aylar ile bunlardan ayrı olarak 7. nci ay olan Receb ayını saymışlardır. Böylece, Muharrem ile Receb ayı arasında beş ay ve Receb ile Zulkade arasında üç ay bulunduğunu iddia etmişlerdir. Bu ise Kur’an’a uymamaktadır, zira, Haram aylar hiç birisi istisna olmamak üzere peş peşe gelen aylardır. Buna örnek olarak Kur’an’dan mealen:

- Allah ve Resûlünden, andlaşma yaptığınız müşriklere ihtardır. 9/1

- Dört ay daha yeryüzünde dolaşın, bilin ki siz Allah’ı âciz bırakamazsınız ve Allah, kafirleri rezil (perişan) edecektir! 9/2

- Haram ayları çıkınca (Allah’a) ortak koşanları nerede bulursanız öldürün; onları yakalayın hapsedin, ve her gözetleme yerinde otur(up) onları bekleyin. Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekâtı verirlerse yollarını serbest bırakın. Çünkü Allah bağışlayan, esirgeyendir. 9/5
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Hadis Ve Ayetlerde Hac 6

Hadis Ve Ayetlerde Hac 6

Bu ayet meallerinde belirtildiği gibi, haram ayların peş peşe olması kesin olup, bunun aksi mümkün değildir. Zira, bu aylarla ilgili olarak, müşriklere dört aylık bir ihtar verilmiş ve bu ayların bitişi ile de Müslümanlardan, onların hakkında yaptırım uygulamaları istenmiştir. İddia ettikleri gibi haram aylar bitişik olmamış olsa idi o zaman bu dört aylık sürenin dört ay olarak bir manası kalmazdı, zira Receb ayının gelmesi için aradan aylar geçmesi gerekiyor. Böyle bir iddianın ise ne mantığı vardır, nede Kur’an’a uygunluğu. Böylece anlaşılır ki, haram aylar, hac aylarının başlangıcı olduğunda ihtilaf olmayan, Şevval ayından başlamak üzere, ondan sonra gelen Zulkade, Zülhicce ve Muharrem oyları olmak üzere bitişik dört aydır. Receb ayı haram aylara dahil değildir. Bu dört ayda Hac edecek kimselerin Hac etmesi mümkündür. Hac etme süresinin farzı, Hac eden kimselerin her biri için iki gündür. yani hac eden bir kimse bu dört ay içerisindeki her hangi bitişik iki günde haccını tamamlayıp ihramdan çıkmak suretiyle evine veya eski yaşantısına dönebilir, ihramdan çıkmak ihram dedikleri elbiseyi çıkarmak manasında olmayıp, hac etme sırasında kendisine yasak olan şeyleri hac mıntıkasından da çıkmak suretiyle yapa bilmesidir. Hacda bulunduğu müddetçe ihramdan çıkmış sayılmaz, oradan geri dönüş yapması şarttır. Arafe günü gibi herhangi bir özel gün beklemesi gerekmez. Hac için Arafat dağına çıkan herkes için, Arafata çıktığı gün Arafe günüdür. Böylece geniş bir zaman diliminde pek çok kimsenin Hac etmesi mümkün olacağından, çoğu kere tehlikeli bir şekilde meydana gelen izdiham olayları ile, Bayanlı, Erkekli sıkışık bir vaziyette Hac etme olayı meydana gelmesinin engellenmesi mümkündür. İslam dininde, Can güvenliğini ve İslami tesettürü dışlayan Haccetme olayı yoktur.

Bu konularla ilgili olmak üzere, Kur’an’dan mealen:

- Ey Âdem oğulları, her mesci(de gidişiniz)de süs(lü, güzel elbiseler)inizi (üzerinize) alın; yiyin için, fakat isrâf etmeyin; çünkü O, isrâf edenleri sevmez. 7/31

Her mescide gidildiğinde, gidenlerin süslü güzel elbiselerini giymeleri mecburidir. İhram diye giydikleri bez iki parçasından süslü ve güzel elbise diye bahsetmek mümkün değildir. Yoksa o bez parçasına sarınanlar, Mescid-i Haram’da olduklarının ve Mescid- Haram’ında bir Mescid olduğunun farkında değiller mi?

İhrâm dedikleri şey: Peştamal gibi, iki beyaz bez olup, biri belden aşağı sarılır, öteki omuzlara sarılır, iple bağlanmaz, düğümlenmez. Allah süslü güzel elbiselerinizi giyin diye emrediyor, bunlarsa elbiselerin çıkarıp en zevksiz denebilecek iki bez parçasına sarınıyorlar, ona da sarınma dense!

- Hacc, bilinen aylardadır. Kim o aylarda (ihrama girerek) haccı (kendisine) farz ederse bilsin ki, Hacda kadına yaklaşmak, günâha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne iyilik ederseniz Allah onu bilir. (Yol için) kendinize azık alın(da bir günaha düşmekten korunun), çünkü azığın en iyisi (Allah’ın azabından) korunmadır. Ey akıl sahipleri benden korkun! 2/197

Hac ayları, haram aylar olan, Şevval, Zulkade, Zülhicce ve Muharrem aylarıdır.

- Hac’ta iken Allah’ın fazlından istemeniz günah değildir. Arafat’tan döndüğünüzde Meş’ar’i haram’da Allah’ı zikredin. O’nu, sizi hidayet eylediği gibi anın. Çünkü bundan önce siz, delâlette idiniz. 2/198

Burda da, Hac’ta rızık edinmek için ticaret veya iş yapılabileceğinin; başka bir ifadeyle Hacc esnasında parasal kâr amacıyla çalışılabileceği. Ayrıca, “”Arafattan dündüğünüzde Meş’ar-i haram da, Allah’ı zikredin” denildiğine göre, aynı zamanda Arafat’a da çıkılacağı belirtilmiş olmaktadır.

- Sonra herkesin döndüğü yerden siz de dönün ve Allah’tan af dileyin. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir. 2/199

- Hac ibadetlerinizi bitirince atalarınızı andığınız gibi hattâ daha kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur. 2/200

- Sayılı günlerde Allah’ı anın. Kim acele edip iki gün içinde (hacdan) dönerse ona günâh yoktur. Kim geri kalırsa korunduğu takdirde ona da günâh yoktur. Allah’tan korkun ve O’nun huzûruna toplanacağınızı bilin. 2/203

Böylece iki günde Hac edilebileceği anlaşılmış olur, Korunduğu, yani Hac’ta yapmamsı gerekenleri yapmadığı takdirde isteyen iki günden fazlada kalabilir. İki günlük Hac süresi acelesi olan kimseler içindir. Bu duruma göre Hac ayları olan dört haram ayın iki gününde Hac farizasını tamamlamak mümkündür, bu iki gün acelesi olan vurgulamasından dolayı bitişik iki gün olması gerektiği de açıktır. İki günden daha fazla kalmak isteyenlerin de bulunabilmesi bütün hacıların birlikte toplanacakları özel bir Arafe gününün olmadığını da göstermektedir.

- Haccı insanlar arasında ilân et. Yaya olarak ve binekler üstünde, her uzak yollardan sana gelsinler. 22/27

- (Gelsinler)ki kendileri için birtakım faydalara tanık olsunlar ve (Allah’ın) kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Onlardan yiyin, sıkıntı içinde bulunan fakire de yedirin. 22/28

- Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i atik (Kabe’y)’i tavaf etsinler. 22/29
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Hadis Ve Ayetlerde Hac 7

Hadis Ve Ayetlerde Hac 7

Yukarıda yazılı üç ayet mealinde görüldüğü gibi, hac etme sıralaması belirtilmiştir. Şöyle ki, hacca gelen kimseler önce kurban keserler, sonra temizlenirler (Saçları tıraş etmek, kısaltmak, tırnakları kesmek, yıkanmak ve sair temizlik gereklerini yapmak sûretiyle) bundan sonra adaklarını yerine getirirler, bu hususları yaptıktan sonradır ki Kabe’yi tavaf edebilirler. Rivayetlerde ise durum tam bunun tersinedir. Yani önce hac edilir, ondan sonra en son olarak kurban kesilir ve tıraş olunur. Bu arada isteyen kurban kesmeden önce ve sonra saçını tıraş edebilir veya kısaltabilir iddiasındadırlar. Şöyle ki:

876- Abdullah İbnu Amr İbni-l-Âs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ) Veda Haccı’nda Mina’da, halkın meselelerini sorması için durmuştu. Bir adam gelip:
“(Ben kurbanın tıraştan önce olacağını) bilemedim ve kurbandan önce tıraş oldum?” dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ):
“(Şimdi de kurbanını)kes, burada bir beis yok” cevabını verdi. Bir başkası daha gelip:
“(Taşı kurbandan önce atmak gerektiğini) bilemedim ve taşlamayı yapmadan kurban kestim” dedi. Buna da:
“ Şimdi taşını at, bunda bir mahzur yok!” diye cevap verdi. O gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm )’a “Şunu önce yaptık”; Bunu sonra yaptık” şeklinde takdim te’hirle ilgili ne soruldu ise hepsine: “Yap bunda bir mahzur yoktur!” diye cevap verdi”. (K.S. 1461 C.6 S.31-32 Akçağ, alıntıları: Buhari, Hacc 131, İlm 23,46, Eymân 15; Müslim, Hacc 327,(1306); Muvatta, Hacc 242,(1,421); Tirmizi, Hacc 76,(916); Ebu Dâvud, Menâsik 80, (2014); İbnu Mâce, Menâsik 74,(3051). )

877- Hz. Hafsa (radıyallahu anhâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ) zevcelerine, veda Haccı senesinde ihramdan çıkmalarını emretti. Ben: “Siz niye ihramdan çıkmıyorsunuz? diye sordum.
“Ben başımı telbit ettim, kurbanlığımı hazırladım, kurbanlığımı kesmeden ihramdan çıkmam” diye cevap verdi”. (K.S. 1468 C.6 S.40 Akçağ, alıntıları: Buhari, Hacc 34,107,126, Meğazi 77, Libâs 89; Müslim, Hacc 186,(1229); Muvatta, Hacc 180,(1,394); Ebu Dâvud, Menâsik 24, (1806);Nesâi, Hacc 40,(5,136) 67,(5,172); İbnu Mâce, Menâsik 72,(3046). )

Böylece hiçbir sıralama kabul etmedikleri gibi, en önce olması gereken kurban kesme ve temizlenme (tıraş v.s.) işini esas kural olarak en sona almaları Kur’an’a uymamaktadır. Diğer bir hususta en önce kurban kesilmesi lazım geldiğinden, kurban bayramı diye bir şeyin İslam Dininde olmadığı da kolayca anlaşılır.

Ömre ve Hacla ilgili olarak da şu iki örneği verebiliriz, Kur’an’dan mealen:

- Allah için haccı ve ömre yi tamamlayın. Eğer (herhangi bir sebeple bundan) alıkonulsanız kolayınıza gelen kurbanı (gönderin); kurban, mahalline varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan, ya da başından bir rahatsızlığı bulunan (bundan ötürü tıraş olmak zorunda kalan) kimse, oruçtan, sadakadan veyâ kurbandan (biriyle) fidye (verir). Güvene kavuştuğunuz zaman, hac (zamânın)a kadar ömre ile faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurbanı bulamayan kimse üç gün hac da, yedi gün de döndüğünüz vakit olmak üzere tam on gün oruç tutar. Bu âilesi Mescid’i Haram (civarın)da oturmayanlar içindir. Allah’tan korkun ve Allah’ın cezâsının çetin olduğunu bilin. 2/196

Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi, Ömre zamanı hac ayları başlamadan önceki yani hac ayları dışındaki aylar da söz konusudur. Zira “Hac (zamanın)a kadar Ömre ile faydalanmak isteyen” ifadesi bununla ilgilidir, ve dikkat edilirse, Hac etme sıralaması yine önce kurban, sonra tıraş (ile temizlik) ve ondan sonra Kabe’yi tavaftır. Dikkat edilirse, Namazda da abdest namazdan öncedir, yani önce temizlik sonra ibadet olayı vardır. Hac ederken de, Kabe tavafını temizlenmiş olarak yapmak lazımdır, yoksa kirli, pasaklı bir şekilde Kabe’yi tavaf edip, Hac bittikten sonra tıraş olup temizlenmenin Hac ile bir ilgisi yoktur.

- Andolsun, Allah, Elçisinin rüyâsını doğru çıkardı. (Allah’ın Elçisi, rüyâda ashâbiyle birlikte Mekke’ye girdiklerini, bazılarının saçlarını tamâmen tıraş ettiklerini, bazılarının da kısalttığını görmüştü.) Allah dilerse güven içinde (kiminiz) başlarınızı tıraş ederek ve (kiminiz saçlarınızı) kısaltarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bildi, bundan önce, size yakın bir fetih verdi. 48/27

Bu örnekte de, tıraş veya saçları kısaltmanın Mescid-i Harâm’a girmeden önce olduğu açıktır.

Hacca gidenlerin, Şeytanı taşlıyoruz diye günahsız bazı taşları; bu taşlarla örülmüş yapıları taşlamaları ve dolayısıyla onları lanetlemelerinin İslam Diniyle hiçbir ilgisi olmadığı gibi, aynı zamanda bu vebal olan büyük bir günahtır.

Kur’an’dan mealen:

- Sonra bunun ardından yine kalpleriniz katılaştı: şimdi onlar taş gibi. Hattâ daha katıdır. Çünkü öylesi taş var ki. İçinden ırmaklar fışkırır; öylesi var ki, Allah korkusundan yukarıdan (yere) düşer. Allah, yaptıklarınızı bilmez değildir. 2/74

Şeytanı taşlayıp onu lanetlemenin yolu masum taşları taşlamak değildir. Şeytanla nasıl mücadele edileceği Kur’an’da açıktır. Ancak Kur’an esas alınarak şeytanla mücadele edilebilir.

Bütün bu örneklerde görüldüğü gibi, Hac etmenin Kur’an’dan anlaşılamayacağı; bunun için rivayetlere ihtiyaç olduğu yolundaki iddialar aslı olmayan boş iddialardır. Zira, Hacla ilgili her husus Kur’an’da açıkça belirtilmiştir. Hacla ilgili rivayetleri ise, kendi aralarında çelişkili olduğu gibi, bir çok hususta da Kur’an’a uymamaktadırlar.
 
Z

zeynep_hearty

Guest
sadece vahiy demiştim görülüyorki hadiste kaynk göstemişsiniz ..sizce bu cevap ikna edicimi?ilk mesajınızla çelişki oluşturmuyormu .?selam ve dua ile...
 
Z

zeynep_hearty

Guest
öncelikle şunu ifade etmeliyimki büyük harfle yazmak ses yükseltmek anlamına gelirki umuyorum bu hoş sohbete sinirinizi bu şekilde yansıtmak istemediniz..size şunu söylüyorum sanırım ben biraz anlama sorunu çekiyorum size sorduğum soruları sadece vahiyle yani ayetle her soruya bir ayetle yada bikaç ayetle cevap verirseniz benim anlamama yardımcı olucaksınız kıyas istemiyorum..sadece vahiy örnekle :namazda yapılması gerekenler diyoruz ruku secde vss.namazı başından sonuna kadar açıklayan tek bir hadis demişsiniz bende size sorduklarımı başından sonuna kadar açıklayan tek bir ayet istiyorum mesele tümüyle bundan ibaret umuyorum anlaşılır olmuştur.. selam ve dua ile...
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
İkili dialogdan da çok net anlaşılacağı üzere, talep eden, iddia edenin boyundan büyük bir şey istemiş.
Sevgili zeynep_hearty kardeşim; namaz vakti girdi namazları kılalım inşaallah. Çünkü bu sorunuzun cevabını bir ömür veremezler.
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Kuranda Salat (namaz) 1

Kuranda Salat (namaz) 1




Salat Kuran'in en temel kavramlarindan biridir. Inananlarin temel özelligi olarak anlatilmaktadir.

23/1-4 , Felaha ulasti o müminler ki onlar salatlarinda itaatkardirlar. Onlar bos seylerden yüz çevirirler. onlar arinip yücelmek için yaparlar. (zekati verirler)

22/35 , Onlar öyle kimselerdir ki Allah anildigi zaman kalpleri titrer. Baslarina gelene sabrederler, salati ikame ederler ve kendilerine verdigimiz seylerden harcarlar.

24/37 , Onlar ne ticaretin ne de alisverisin kendilerini Allah’in zikrinden , salati ikame etmekten ve zekat vermekten alikoyamadigi insanlardir. Onlar ,kalplerin ve gözlerin ters dönecegi bir günden korkarlar.

35/29 , Allah’in kitabini okuyanlar ,salati ikame edenler, ve kendilerine verdigimiz rizikdan gizli ve açik sarf edenler, asla zarara ugramayacaklari bir ticaret umarlar.

98/5 , Oysa kendilerine dini yalniz Allah’a halis kilarak , Allah’i birleyenler olarak ona kulluk etmeleri,salati ikame etmeleri, zekati vermeleri emredilmisti. Iste dogru din budur.

Salati ikame etmeyenlerin durumu ise söyle özetleniyor.

19/59 , Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki salati zayi ettiler , sehvetlerine uydular. Azginliklarinin cezasini çekecekler.

74/41-47 , Suçlulardan sorarlar sizi yakici atese ne sürükledi? Derler ki : Biz salat edenlerden olmadik,yoksula da yedirmezdik, ceza gününü yalanlardik, sonunda bu haldeyken ölüm bize gelip çatti.

75/31-32 , Ne dogruladi , ne de salat etti. Fakat yalanladi ve yüz çevirdi.

Allah’in bu kadar önem verdigi salat ve salati ikame etmek kavramlari ne manaya geliyor? Kavramlar önce kelime manalari ile kullanilip daha sonra kavramlastiklarinda kelime manalari unutularak yeni manalar yüklenebilmektedir. Kuran indigi dönemde kelime manasiyla anlasilan ve Kuranin yükledigi mana ile kavramlasan sözler daha sonra dar kaliplara sikistirilmak suretiyle gerçek manalarindan soyutlanabilmektedir. Kuran isiginda salat kavramini incelerken de dar kaliplar,dogmalar ile meseleye yaklasmamak için salatin kelime manasina ve bu manalarin Kuran’da kullanilma örneklerine bir göz atalim.

Salat : Arkasindan gitmek, arka çikmak, destek olmak, dua etmek (çagirmak) manalarina gelmektedir.

Ikame etmek : Ayaga kaldirmak , yeniden diriltmek , icra etmek demektir.

33/56 , Allah ve melekler resule salat ederler (arka çikar, destek olurlar) ey müminler siz de ona salat edin (arka çikin destek olun) selam edin (güvenligini saglayin)

33/43 , O (Allah) sizi karanliklardan aydinliga çikarmak için salat etmektedir (destek olmakta, yardim etmektedir) , melekler de. O (Allah) müminlere rahmet eder.

9/103 , Onlarin mallarindan bir miktar sadaka al ki onlari temizleyesin , aritasin ve onlara salat et.(destek ol,arka çik) Senin salatin (destegin) onlari yatistirir. Allah isitendir, bilendir.

11/87 , Ey Suayip dediler senin salatin mi (arkasindan gittigin, arka çiktigin seymi) sana babalarimizin kulluk ettiklerinden yahut mallarimiz üzerinde diledigimizi yapmaktan vazgeçmemizi emrediyor. Oysa sen yumusak huylu ve akillisin.

20/14 , Muhakkak ki ben ben Allah’im benden baska ilah yoktur. Bana kulluk et benim zikrim için salati ikame et. (destegini ayaklandir )

29/45 , Kitaptan sana vahyedileni oku ve salati ikame et . (Onun arkasindan giderek ona destegini ayaklandir.) Çünkü salat ( vahyin arkasindan giderek ona destek olmak ) kötü ve çirkin seylerden alikoyar. Allah’in zikri (Kuran) elbette en büyüktür.

3/38–39 , Orada Zekeriya rabbine dua etmisti. Rabbim demisti bana katindan temiz bir nesil ver. Sen duayi isitensin.Zekeriya mihrapta kalkmis salat (dua ) ederken melekler nida etti "Allah sana Allah’dan bir kelimeyi dogrulayici, efendi, kendine hakim ve Salihlerden bir nebi olarak Yahya’yi müjdeler.

Yukaridaki ayetlerin üzerine biraz düsünelim. ( 47/2 Onlar Kuran’i düsünmüyorlar mi?Yoksa kalpleri kilitli midir?)

33:56. Allah ve melekleri, resule çok salat ederler. Ey müminler! Sizde ona salat edin selam edin

Allah’in resulü Hz. Muhammet kendisine indirilen vahyi insanlara duyurmaya ve Allah’in dinini yaymaya basladiktan sonra gerek müsrikler gerek münafiklar ona karsi savas açmislar ve onunla mücadeleye girmislerdir.

22:72. Âyetlerimiz açik açik kendilerine okundugunda, kâfirlerin suratlarinda hosnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine âyetlerimizi okuyanlarin neredeyse üzerlerine saldirirlar.

68:51. O inkâr edenler Zikri (Kuran’i) isittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâla da "Hiç süphe yok o bir delidir" derler.

41:26. Inkâr edenler: Bu Kuran’i dinlemeyin, okunurken gürültü yapin. Umulur ki bastirirsiniz dediler.

Allah resulü bir konuda karar verdiginde ona muhalefet ederek fitne olusturmaya çalisan münafiklar var. Hatta bunlar bir mescit kurarak fitneyi yaymaya çalisiyorlar:

9:107. (Münafiklar arasinda) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakki) inkâr etmek, müminlerin arasina ayrilik sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karsi savasmis olan adami beklemek için bir mescit kuranlar ve: (Bununla) iyilikten baska bir sey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardir. Halbuki Allah onlarin kesinlikle yalanci olduklarina sahitlik eder.

Böyle bir ortam var ve Allah ile melekler resule salat ediyorlar. Ve müminlerde resule salat ederek onu Esenlik,güvenlik altina aliyorlar. Ayni zamanda Allah müminlere de salat ediyor:

33/43 , O (Allah) sizi karanliklardan aydinliga çikarmak için salat etmektedir (destek olmakta, yardim etmektedir) , melekler de. O (Allah) müminlere rahmet eder.
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Kuranda Salat (namaz) 2

Kuranda Salat (namaz) 2

Simdi bu salatin bir tezahürünü Kurandan nakledelim.

8:9. Hatirlayin ki, siz Rabbinizden yardim istiyordunuz. O da, ben pes pese gelen bin melek ile size yardim edecegim, diyerek duanizi kabul buyurdu.

8:10. Allah bunu (meleklerle yardimi) sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatissin diye yapmisti.Zaten yardim yalniz Allah tarafindandir. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.

8:11. O zaman katindan bir güven olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldiriyordu; sizi temizlemek,seytanin pisligini (verdigi vesveseyi) sizden gidermek, kalplerinizi birbirine baglamak ve savasta sebat ettirmek için üzerinize gökten bir su (yagmur) indiriyordu.

8:l2. Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak ben sizinle beraberim; haydi iman edenlere destek olun; Ben kâfirlerin yüregine korku salacagim; vurun boyunlarina! Vurun onlarin bütün parmaklarina! diye vahyediyordu

Resulün sagliginda müminlerin ona salat ve selam etmeleri ona arka çikmak destek olmak ve onu güvenlik altina almak olarak anladik . Peki simdi resule salat ve selam etmek nasil olacak diye bir soru akla gelebilir. Hz. Muhammet’e saldirilar, onu oldugundan farkli gösterme egilimleri devam etmiyor mu? Onun adini kullanarak din tahrif edilmiyor mu? Öyleyse onun risaletine sahip çikarsak ve onun ahlakiyla ahlaklanirsak ancak böylelikle ona salat etmis oluruz diye düsünüyorum. Onun risaleti: Kuran, ahlaki ise Kur'an ahlaki idi.

9:103. Onlarin mallarindan sadaka al; bununla onlari temizlersin, onlari aritip yüceltirsin. ve onlara salat et . Çünkü senin salatin onlari yatistirir. Allah isitendir, bilendir.

Allah’in resulü Hz. Muhammet müminler ile daima dayanisma içinde olmustur. Her konuda onlarla istisare etmis onlara destek olmus yani salat etmistir. Allah’in resulünün destegini arkasinda gören bir mümin için bunun ne kadar önemli oldugu tartismasizdir. Her insan gibi Allah’in resulü de ölmüstür. (21:34-35) Onun salatini kazanmak için onun risaletine (Kuran’a ) tabi olmak ona salat etmek yani arkasindan gitmek gereklidir.

11:87. Dediler ki: Ey Suayb! Babalarimizin kulluk ettiklerini, yahut mallarimiz hususunda diledigimizi yapmayi terk etmemizi sana salatin mi emrediyor? Oysa sen yumusak huylu ve çok akillisin!

Ayette geçen hadiseyi söyle bir gözümüzde canlandiralim. Suayip AS. Allah’in kendisine vahyettiklerini toplumuna iletiyor. Onlara babalarinizin kulluk ettigi tabi oldugu seylerden vazgeçin ölçü ve tartida hile yapmayin. Öksüzün, yetimin, yoksulun hakkini yemeyin . Allah’a kulluk edin .Allah’in vahyine tabi olun diyor. Toplumun ileri gelenleri saskin ey Suayip diyorlar sen halim selim bir insandin bizim islerimize karismazdin sana ne oldu da böyle oldun sana salatin mi böyle yapmani bizim düzenimizle ugrasmani emrediyor? diyorlar. Dikkat edersek burada salat din anlamini çagristirmaktadir. Suayip AS.in Arkasindan gittigi, arka çiktigi destek oldugu Allah’in emirleri, Allah’in düzenidir. Yani onun dinidir.

20:14. Muhakkak ki ben, yalnizca ben Allah'im. Benden baska ilâh yoktur. Bana kulluk et; benim zikrim için salati ikame et.?

Allah’in zikri için salati ikame etmek emrediliyor. Peki Allah’in zikri nedir?

54:17-22-32-40. Andolsun biz Kuran’i ögüt (zikir) alinsin diye kolaylastirdik. ögüt (zikir) alan yok mu?

36:69. Biz ona (Peygamber'e) siir ögretmedik. Zaten ona yarasmazdi da. O sadece bir ögüt (zikir)ve apaçik okunandir.

Zikir ögüt manasina geliyor. Allah’in ögüdü yani Kur'an'dir:

15:9. Zikri (Kuran'i) kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacagiz.

Allah’in zikri: Kuran olduguna göre kuran için salat etmek nasil olacaktir? Elbette ki Kurana tabi olmak, hükümlerini yerine getirmek ve onun için mücadele etmek ile Allah’in zikri için salat edilmis olacaktir.

Allah’in her seye gücü yeter. O ol dedigi zaman her sey olur. Öyleyse onun kitabinin, onun degerlerinin destek olmaya, arka çikmaya ihtiyaci da yoktur. Ancak insanlarin imtihan için dünyaya gönderilmeleri uygun görülmüstür. Salati ikame etmeleri, zekati vermeleri, karsilastiklari müsküllere sabretmeleri imtihani kazanmak için yapmalari emredilen seylerdendir.

29:2. Insanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "Iman ettik" demeleriyle birakilivereceklerini mi sandilar?

29:3. Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmisizdir. Elbette Allah, dogrulari ortaya çikaracak, yalancilari da mutlaka ortaya koyacaktir.

29:45 Kitab'dan sana vahyedileni oku ve salati ikame et.(onun arkasindan giderek ona destegini ayaklandir.) Muhakkak ki, salat, ( vahyin arkasindan gitmek ) hayâsizliktan ve kötülükten alikoyar. Allah'in zikri elbette en büyüktür. Allah yaptiklarinizi bilir.

Allah’in zikri için salat etmeyi emreden Allah bunun nasil olmasi gerektigini de tarif ediyor. "Kitaptan sana vahyedileni oku !" Kitabi bilmeyen ,onunla donanmayan bir insan nasil onun için salat edecek? Inanan bir insan kendisini vahiy ile muhatap kabul eder ve onun arkasindan giderse bu yaptigi eylem ona hayasizlik ve kötü isler yapmaya müsaade eder mi? Kuran "103:1-2-3- Asra and olsun ki Insan hüsrandadir , ancak iman edip iyi ameller isleyenler, birbirlerine hak ile ve sabir ile tavsiye edenler müstesnadir." diyecek ve ona tabi olan mümin iyi ameller yerine kötü ve çirkin isler yapacak mümkün mü?

43:36-37-38Kim Rahmân'in zikrinden: Kuran’dan gafil olursa ona bir saptiriciyi musallat ederiz. Artik o onun arkadasi olur. O saptiricilar bunlari yoldan çikardiklari halde bunlar kendilerinin dogru yolda olduklarini sanirlar.
Kisi Kuran’i okurken dahi ondan gafil, habersiz olabilir. Eger düsünerek, anlayarak ve ögüt alarak okumuyorsa

3:38. Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana tarafindan hayirli bir nesil bagisla. Süphesiz sen duayi hakkiyla isitensin, dedi.
3:39. Zekeriyya mihrapta kalkmis salat (dua) ederken melekler ona söyle nida ettiler: Allah sana, kendisi tarafindan gelen bir Kelime'yi tasdik edici, efendi, iffetli ve Sâlihlerden bir peygamber olarak Yahya'yi müjdeler.

Su ana kadar salat kavraminin arka çikmak arkasindan gitmek destek olmak manalarinin üzerine vurgu yapildigini gördük. Salatin birde dua manasi vardir. Dua genel manada çagirmak, davet etmek anlamina özelde Allah’in yardimini çagirmak, Allah’a niyaz etmek anlamina gelir. Zekeriya AS. Mihrapta salat ederken melekler ona nida ediyorlar. Burada Zekeriya AS. niyaz halinde oldugu anlasiliyor.

7:55. Rabbinize boyun bükerek gizlice dua edin . O haddi asanlari sevmez.

25:77. De ki: duaniz olmazsa, Rabbim size ne diye deger versin? Yalanladiniz onun için azap yakanizi birakmayacaktir!

2:186. Kullarim sana, beni sorarsa : Ben çok yakinim. Bana dua ettigi vakit dua edenin duasina karsilik veririm. O halde (kullarim da) benim davetime uysunlar ve bana inansinlar ki dogru yolu bulalar.
 

zalim09

New member
Katılım
20 Nis 2007
Mesajlar
74
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
ALLAH razı olsun emeğinize sağlık
 

selinay25

New member
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
87
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Kuranda Salat (namaz) 3

Kuranda Salat (namaz) 3

Salati ikame etmek nasil mümkün olur?

16:89. Sana bu kitabi , her seyi açiklayan , Müslümanlara yol gösterici rahmet ve müjde olarak indirdik.

6:105. Böylece biz âyetleri genis genis açikliyoruz ki, "Sen ders almissin" desinler de biz de anlayan toplum için Kuran’i iyice açiklayalim.

Öncelikle her seyi açiklayan ve müslümanlara yol gösterici olan Kuran’in egitimini almamiz gerekir. Bu egitim aklederek, düsünerek, özümseyerek Kuran’i okumamiz ve onun furkan özelligini kazanma gayretlerimiz ile olusacaktir. Allah’in bize gönderdigi mesaji ögrenmeden onun emir ve yasaklari dogrultusunda bir hayat sürdürmemiz,salati ikame etmemiz nasil mümkün olabilir?

21:45. De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sagir olanlar, ikaz edildikleri zamanbu çagriyi duymazlar.

6:19. Bu Kurdan bana, kendisiyle sizi ve ulastigi herkesi uyarmam için vahyolundu.

25:1. Âlemlere uyarici olsun diye kuluna Furkan'i indiren, Allah, yüceler yücesidir.

8:29. Ey iman edenler! Eger Allah'tan korkarsaniz O, size furkan var eder. (iyi ile kötüyü ayirdedecek bir anlayis verir), suçlarinizi örter ve sizi bagislar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.

Yukarda salati ikame etmek için bir egitimin gerekliliginden bahsetmistik. Bu egitimin iki boyutu vardir. Birincisi ilim, ikincisi tatbikat . günümüzde isin ilim kismini halletmek nispeten kolay . Kuran tasnif edilmis bir kitap olarak elimizde , çogumuz okuma yazma biliyor, kendi lisanimizda bir Kuran meali temin ederek Allah’in mesajini ögrenebiliriz. Birde Kuran’in indigi yillari gözümüzün önüne getirelim. Allah resulü vasitasi ile bir din gönderiyor,Resulün sagliginda ayetler inmeye devam ediyor, inananlarin elinde tasnif edilmis bir kitap yok ve Allah zikrim ( Kuran ) için salati ikame edin , onunla uyarin, onunla hayatiniza yön verin buyuruyor. Kurani nasil ögrenecek ve ögretecekler? Birde toplumun yapisina bakalim. Köleligin ve feodal yapinin hakim oldugu bir toplum. Insanlar birbirlerine kulluk ediyor, rüku (boyun egmek) ve secde (itaat etmek) ediyor, el etek öpüyor. Allah'in resulü ve Kuran ise kula kullugu kaldirmak için gönderiliyor.

Yukarda anlattigimiz ortamda dua manasina da gelen salatin bir tatbik seklinin Allah’in resulü tarafindan müslümanlara ögretildigini görüyoruz. Müslümanlar Allah’in resulü önderliginde günün belli vakitlerinde bir araya gelerek Allah’a dua ediyorlar,rüku ve secde ediyorlar, onu tesbih ediyorlar (yüceltiyorlar) ve hem de Kuran’i tedris ediyorlardi. Çesitli sebeplerle Allah resulünün cemaatine katilamayan müminler ise bu eylemi ya kendi aralarinda birleserek yada ferdi olarak yerine getiriyorlardi.

62:9. Ey iman edenler! Cuma günü salat için çagirildiginizda hemen Allah'in zikrine (ögüdüne) kosun ve alis verisi birakin. Eger bilmis olsaniz, elbette bu, sizin için daha hayirlidir.

62:10.Salati bitirdiginizde artik yeryüzüne dagilin ve Allah’in lütfundan isteyin. Allah’i çok anin (zikredin)umulur ki kurtulusa erersiniz.

Çesitli ugraslar içersinde her zaman bir araya gelemeyen müminlerin hiç degilse haftada bir gün bir araya gelerek salat etmeleri emrediliyor. Farsça dan dilimize giren namaz kelimesiyle ifade edilen dua manasindaki bu salati ifa ederken özel bir hazirlik yapmamiz da emredilmektedir.

5:6. Ey iman edenler! Salat için kalktiginiz zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, baslarinizi meshedip, topuklara kadar ayaklarinizi yikayin. Eger cünüp oldunuz ise, boy abdesti alin. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursaniz, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadinlara dokunmussaniz (cinsî birlesme yapmissaniz) ve bu hallerde su bulamamissaniz temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çikarmak istemez; fakat sizi tertemiz kilmak ve size (ihsan ettigi) nimetini tamamlamak ister; umulur ki sükredersiniz.

Dua mahiyetindeki bu özel salatin tatbikinde Köle sahibi bir müslümanin kölesiyle ayni safta durmasi, boyun egmenin, itaat ve teslimiyetin yalnizca Allah’a yapilabilecegini simgeleyen rüku ve secdeler, sadece Allah’i yücelten ifadeler ve Kuran tedrisi hep genel manadaki salata hazirlik olarak yapilmaktaydi. Kulun Acizligi ve Allah’in yüceligi ön plana çikarilarak Allah’a teslimiyet manasina gelen islamin ihyasi için mücadelenin bir simgesi haline gelmisti.

Müslümanlar kurani düsünerek, ögüt alarak okumayi, onun terbiyesine girmeyi ihmal edince, zikrim (Kuran) için salati ikame edin emrini unutunca namaz da özünü kaybederek sadece bazi sekillerden ibaret bir tatmin araci haline geldi. Iman iddiasinda bulunan insanlar Allah resulü gibi Kurana tabi olmadikça iman etmis olmayacaklarini bilmeli, salati ikame ederken (genel manada ) salat etmeliler. (özel manada)

49:14. Bedevîler "Inandik" dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama "Boyun egdik" deyin. Henüz iman kalplerinize yerlesmedi. Eger Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah islerinizden hiçbir seyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bagislayan, çok esirgeyendir.

49:15. Müminler ancak Allah'a ve Resûlüne iman eden, ondan sonra asla süpheye düsmeyen, Allah yolunda mallariyla ve canlariyla savasanlardir. Iste dogrular ancak onlardir.

29:45. Kitaptan sana vahyedileni oku ve salati ikame et. Çünkü salat kötü ve çirkin seylerden alikoyar. Allah’in zikri (ögüdü) elbette en büyüktür. Allah ne yaptiginizi bilir.

Günümüzde Müslümanlarin durumu genellikle bedeviliktir. Bedevilikten kurtulmadikça gerçek manada Salati ikame edemeyecegimizin suurunda olmaliyiz.
Kendi durumumuzun saglamasini yapmak için ise salatin bizi kötü ve çirkin seylerden ali koyup koymadigina bakmaliyiz.

Bazi ayetler ve düsündürdükleri

107:1. Dini yalanlayani gördün mü?

107:2. Iste o, yetimi itip kakar;

107:3. Yoksulu doyurmaya tesvik etmez;

107:4. Yaziklar olsun o salat edenlere ki,

107:5. Onlar salatlarindan gafildirler. Onlar yanlis salatta israr ediyorlar.

107:6. Onlar gösteris yapanlardir,

107:7.Ve hayra da mâni olurlar. Bagliliktan alikoyarlar.

Dikkat edersek dini yalanlayanin salatindan bahsediyor. Kuran’in indigi yillarda ayetin muhatabi olan Mekkeli müsriklerin salat ettigini anliyoruz. Allah bizi salat eden müsrik olmaktan korusun.

Buradaki salat öncelikle batil olan atalarinin dinine arka çikmak yanlis oldugunu idrak etse de atalarindan kendisine miras kalani savunmak sonrada onun fenomenlerini yerine getirmek anlamlarina gelmektedir.

2:170. Onlara "Allah’in indirdigine uyun" dense "hayir biz atalarimizi üzerinde buldugumuza uyariz derler.

8:35. Onlarin Beyt yanindaki salatlari islik çalip el çirpmaktan ibaretti simdi azabi tadin!
 
Üst Alt