Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yanıltıcı bir akım:"Risale-i Nur Tefsirciliği"

enginnnnn

New member
Katılım
8 Ara 2007
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
YANILTICI BİR AKIM: "RİSALE-İ NUR TEFSİRCİLİĞİ"

Bediüzzaman Said Nursi'nin yazmış olduğu Risale-i Nur Külliyatı, yüzbinlerce insanın hidayetine, imanda derinleşmesine, inkar eden pek çok insanın ise doğruyu görüp iman etmelerine vesile olmuş çok önemli eserlerdir. Bediüzzaman'ın samimi üslubu, tefekkürleri ve hikmetli anlatımı, her okuyan için önemli bir yol gösterici ve hidayet rehberi olmuştur.
Risale-i Nur'ların geniş kitleler üzerindeki bu samimi etkisi son derece açıktır. Ancak buna rağmen kimi çevrelerde, Bediüzzaman'ın eserlerinin anlaşılabilmesi için tefsir edilmesi gerektiği şeklinde yanlış bir kanaat söz konusudur. Risalelerde şifreli ve karmaşık bir anlatım olduğu, düz okumayla anlaşılamayacağı ve bu şifreleri de ancak bu konuda bilgi sahibi olan belirli kişilerin çözebilecekleri düşünülür.
Oysa Risale-i Nur Külliyatı, veciz bir şekilde kaleme alınmış çok değerli eserlerdir. Bediüzzaman, risalelerde ele aldığı her konuda çok açık ve anlaşılır bir üslup kullanmıştır. Dolayısıyla Bediüzzaman'ın apaçık sözlerini bir kez daha tefsir etmek ve yorumlamak gerektiği düşüncesi yanlıştır. Böyle bir girişim, Bediüzzaman'ın sözlerini ancak aslından uzaklaştıracak ve yanlış çıkarımlara neden olacaktır.
Örneğin Bediüzzaman eserlerinde ahir zamanla ilgili konulara geniş yer vermiştir. Bediüzzaman'ın bu açıklamalarına göre; Hz. İsa ahir zamanda ikinci kez yeryüzüne gelecek, ancak ilk başlarda Hz. İsa'yı tanıyanların ve yardımcılarının sayısı çok az olacaktır. Hz. Mehdi ise tüm Müslümanlara bir hidayet önderi olarak ortaya çıkacak ve Bediüzzaman'ın belirttiği üç büyük görevi birarada yerine getirecek; hem siyaset, hem diyanet, hem de saltanat alanında Mehdilik yapacaktır. Hz. İsa, Hz. Mehdi ile biraraya gelecek ve onun arkasında namaz kılacaktır. Tüm dünya Hz. Mehdi'nin liderliği altında toplanacak, Kuran ahlakının yaşanmasıyla birlikte anarşi ve kargaşa ortamı son bulacak ve yeryüzüne huzur ve barış hakim olacaktır.
Ayrıca Bediüzzaman'ın bu açıklamalarına göre Hz. İsa ve Hz. Mehdi birer şahsı manevi olarak değil, birer şahıs olarak geleceklerdir. Elbette onların temsil ettikleri birer şahsı manevileri de olacak, ancak bu şahsı manevilerinin başında kendileri de bizzat lider olarak bulunacaklardır. Said Nursi, ayrıca ahir zamanın bu önemli şahıslarının ortaya çıkacakları, faaliyet yapacakları ve Kuran ahlakını tüm dünyaya hakim kılacakları vakitlere yönelik hadisler doğrultusunda tarihler de vermiştir.
Bediüzzaman'ın bu konulardaki tüm izahları çok açıktır. Örneğin eğer Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin göreve başlayacağı tarih için hadislere dayandırarak hicri 1400 diyorsa, bunu başka türlü yorumlamak mantıksız olur. Ya da Hz. Mehdi'nin hem siyaset, hem saltanat hem de diyanet aleminde Mehdilik yapacağını; bu üç özelliğin de tek bir şahısta toplanacağını söylüyorsa bu da çok açıktır. Buna rağmen Mehdiliği üçe bölmek, tek bir tanesinin Mehdilik için yeterli olacağını söyleyerek yanlış yorumlamak hatalı olur. Aynı şekilde Bediüzzaman Hz. İsa'nın, Hz. Mehdi'nin arkasında namaz kılacağını, hadis vererek açıklamışken, "aslında öyle demek istemedi" diyerek bu bilgileri tefsir etmek de doğru olmaz. Zira hem Peygamberimiz (sav)'in sözü, hem de Üstad'ın bu konuyu tasdik eden açıklamaları varken, bunun aksini söylemek yanlış olur. Bunun gibi Said Nursi, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin yapacakları faaliyetleri ve tüm dünyaya Kuran ahlakının hakim kılacaklarını açıklamışken, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelmeyeceklerini, yalnızca birer şahsı maneviden ibaret olacaklarını öne sürmek de büyük bir yanılgı olur.
Bu durum Said Nursi'nin Risalelerde anlattığı her konu için geçerlidir. Nitekim böyle bir tefsir mantığının Risale-i Nurlar üzerinde nasıl bir etki oluşturacağının da iyi düşünülmesi gerekir. Zira böyle yanlış bir mantıkta isteyen herkes Bediüzzaman'ın her sözüne kendince farklı bir açıklama getirebilir ve bu şekilde Said Nursi'nin hiçbir izahını kabul etmeyebilir. İsteyen kişi, kendince uygun görmediği her izahı, şahsi kanaatlerine ya da çevresinden duyduklarına göre tefsir etme yoluna gidebilir.
Oysa ki Risale-i Nurlar herkesin anlayabileceği çok kıymetli eserlerdir. Böylesine değerli eserlerin anlaşılamayacağı ya da Bediüzzaman'ın bazı açıklamalarının anlatılanlardan farklı anlamlar içerdiği düşüncesi son derece yanlıştır. Unutulmamalıdır ki, Üstad'a karşı gösterilecek gerçek sevgi ve saygı, onun büyük bir samimiyetle kaleme aldığı eserlerine sahip çıkmakla, onun gerçekte söylemek istediklerini tam anlayıp onu desteklemekle mümkün olacaktır.
 

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
İşte mesele budur. Yoksa kimse Risale-i Nur tefsirciliği yapmıyor. Elbette Üstad defalarca demiş "söz de kim söylemiş, ne için söylemiş, hangi makamda söylemiş bak" Bizde Üstad Risale-i Nur'da söylediği bir sözü kim olarak söylemiş, ne için söylemiş, ne makamda söylemiş diye bakıyor ve sözü tevil ediyoruz. Elbette tevil herkezin hakkı. Ama tevil eden hakikat budur diye dayatmaz. Cumhur-u ulemanın reyine sunar. Onlar kabul etse doğru etmese batıldır. Kaide budur.
duha abi eline saglık...
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Bekir kardesim yanlis bir sözlük kullaniyorsunuz

tevil etme hususu tefsir alimlerinin ayetleri anlatmasinda kullanilir buna ayri mana denmez mesela

Mütesabih ayetleri her alim tevil etmemistir

Bence gayet dogru kullanmis eline saglik kardesimin
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bekir kardesim yanlis bir sözlük kullaniyorsunuz

tevil etme hususu tefsir alimlerinin ayetleri anlatmasinda kullanilir buna ayri mana denmez mesela

Mütesabih ayetleri her alim tevil etmemistir

Bence gayet dogru kullanmis eline saglik kardesimin


Sence doğru olabilir alptrum kardeş, bence değil.

Neden değil?

Te'vil: Tef'il veznindendir) Bir nesneye redd ve irca' etmek. Döndürmek. Te'vil kelimesi, bazı müfessirlere göre, rücu' mânasına olan "evl"den alınmıştır. Müfessirlerce: Bir âyet-i kerimenin mânasını bir nesneye irca' ile beyan etmektir. Bazılarınca da "evvel" lâfzından alınmış olup kelâmı evveline sarf ve irca' eylemektir. Bazılarınca da hükümet ve siyaset mânasına olan "iyalet"den alınmıştır ki, te'vil eden kimse, zihin ve fikrini kelâmdaki sırrın tetebbuuna taslit etmekten ibarettir ki, kelimeden maksud olan mâna zâhir ve söyleyenin muradı aşikâr ola. Tefsir ve te'vil beynindeki fark ise: Tefsir: Nüzul-ü âyetin sebebinden bahs ve lügat cihetinden kelâmın mevzuuna müteallik maddeye mübâşerettir. Te'vil ise: Âyetlerin sırlarını ve istar-ı kelimatı (kelimeler perdesini ve zarını) inceden inceye araştırmak ve âyetin mâna ihtimâllerinin birini tâyin etmekten ibarettir ki, muhtelif vecihlere muhtemel olan âyetler olur. Kur'anın anlaşılmasında birinci mertebe tenzil, ikinci mertebe te'vildir.Te'vil, bundan başka "rüya tâbir etmek" mânasına gelir ve "hoş kokulu bir nebat" adıdır. (Kamus Tercemesi)

Yani: te'vil senin anlatmaya çalıştığın manaca, müfessirlerce Kur'an tefsiri yaparken oluşan fiilin adıdır.

Sonuç: Risale-i Nur Kur'an değildir, tevil derseniz sözü döndürmek, değiştirmek anlamı çıkar ortaya

 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
2) Te’vil: “Evl” kökünden gelen ve “Geri dönme” anlamına gelen bir mastardır. Açıklamak ve beyan etmek anlamını da ifade etmektedir. Istılahta ise; görünürde birbiriyle uyumlu iki ihtimalden birine manayı yöneltmektir. Yani ayete muhtemel manalardan birini vermektir. (Lisanu’l-Arab: 11/32-33; Cevheri-Sıhah: 4/1627; Zebidi-Tacu’l-Arus: 3/470; 7/215; el-Burhan: 2/148; Cerrahoğlu-Tefsir Usulü: 214.)

Tefsir ve te’vil kelimeleri muhtelif zamanlarda birbirlerinin yerlerine de kullanılmışlardır. Tefsir kelimesi ıstılah olarak te’vilden daha evvel kullanılmıştır. İslamın ilk asrında tefsir ve hadisten başka ilimler şuyu bulmadığından tefsir kelimesi bu ilimlere tahsis ediliyordu. Terceme devri ile bu ilimler tedvine başlanıp, muhtelif ilimler İslamiyete girince bu kelime diğer ilimlerde de kullanılmaya başlanmış, te’vil kelimesi ise Kur’an’ı ve ondaki fikirleri müdafaa devrinden itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Bu kelime Kur’an-ı Kerim’de bir çok yerde başka başka anlamlarda geçmektedir. Et-Taberi de bu kelimeyi tefsir yerinde kullanmıştır. Bu bir tevazuun ifadesi olabilir. Bazıları tefsir ile te’vil kullanılış bakımından aynıdır demişlerse de, bunlar aynı şey değildir ve tefsir te’vilden daha umumidir. Zerkeşi’ye göre sahih olan bu ikisinin değişik manalarda kullanılmasıdır. Ragıp el-İsfehani, tefsir ile tevili şöyle ayırt etmektedir. “Tefsir te’vilden daha umumidir. Tefsir ekseriya lafızlarda, te’vil ise manalarda kullanılır. Mesela rü’ya te’vili gibi. Te’vil ekseriya ilahiyat kitaplarında, tefsir ise bu kitaplarda kullanıldığı gibi, bunun gayrısında da kullanılır. Te’vil umumi ve hususi olarak da kullanılabilir. Mesela küfür kelimesi umumi olarak mutlak inkar manasına kullanıldığı gibi, hususi olarak Allah’ı inkar manasına, iman kelimesi de mutlak tasdik manasına kullanıldığı gibi, hususi olarak ta hak dini tasdik etmek manasında kullanılır. Ragıp el-İsfehani, te’vili makbul olma veya olmama bakımından iki kısma ayırmaktadır. Makbul olmayan te’vil, kendisine bakıldığı vakit hoş olmayan, ayetin ileri ve gerisiyle mutabakat etmeyen ve delilleri çirkin olandır. Bu şartları havi olmayan te’vil ise makbul addolunur. (el-Burhan: 2/149; Mukaddimetü’t-Tefsir: 402-403; Cerrahoğlu-Tefsir Usulü: 214-215.)
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
2) Te’vil: “Evl” kökünden gelen ve “Geri dönme” anlamına gelen bir mastardır. Açıklamak ve beyan etmek anlamını da ifade etmektedir. Istılahta ise; görünürde birbiriyle uyumlu iki ihtimalden birine manayı yöneltmektir. Yani ayete muhtemel manalardan birini vermektir. (Lisanu’l-Arab: 11/32-33; Cevheri-Sıhah: 4/1627; Zebidi-Tacu’l-Arus: 3/470; 7/215; el-Burhan: 2/148; Cerrahoğlu-Tefsir Usulü: 214.)

Tefsir ve te’vil kelimeleri muhtelif zamanlarda birbirlerinin yerlerine de kullanılmışlardır. Tefsir kelimesi ıstılah olarak te’vilden daha evvel kullanılmıştır. İslamın ilk asrında tefsir ve hadisten başka ilimler şuyu bulmadığından tefsir kelimesi bu ilimlere tahsis ediliyordu. Terceme devri ile bu ilimler tedvine başlanıp, muhtelif ilimler İslamiyete girince bu kelime diğer ilimlerde de kullanılmaya başlanmış, te’vil kelimesi ise Kur’an’ı ve ondaki fikirleri müdafaa devrinden itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Bu kelime Kur’an-ı Kerim’de bir çok yerde başka başka anlamlarda geçmektedir. Et-Taberi de bu kelimeyi tefsir yerinde kullanmıştır. Bu bir tevazuun ifadesi olabilir. Bazıları tefsir ile te’vil kullanılış bakımından aynıdır demişlerse de, bunlar aynı şey değildir ve tefsir te’vilden daha umumidir. Zerkeşi’ye göre sahih olan bu ikisinin değişik manalarda kullanılmasıdır. Ragıp el-İsfehani, tefsir ile tevili şöyle ayırt etmektedir. “Tefsir te’vilden daha umumidir. Tefsir ekseriya lafızlarda, te’vil ise manalarda kullanılır. Mesela rü’ya te’vili gibi. Te’vil ekseriya ilahiyat kitaplarında, tefsir ise bu kitaplarda kullanıldığı gibi, bunun gayrısında da kullanılır. Te’vil umumi ve hususi olarak da kullanılabilir. Mesela küfür kelimesi umumi olarak mutlak inkar manasına kullanıldığı gibi, hususi olarak Allah’ı inkar manasına, iman kelimesi de mutlak tasdik manasına kullanıldığı gibi, hususi olarak ta hak dini tasdik etmek manasında kullanılır. Ragıp el-İsfehani, te’vili makbul olma veya olmama bakımından iki kısma ayırmaktadır. Makbul olmayan te’vil, kendisine bakıldığı vakit hoş olmayan, ayetin ileri ve gerisiyle mutabakat etmeyen ve delilleri çirkin olandır. Bu şartları havi olmayan te’vil ise makbul addolunur. (el-Burhan: 2/149; Mukaddimetü’t-Tefsir: 402-403; Cerrahoğlu-Tefsir Usulü: 214-215.)


Ne demek istedin yani? Bu alıntı neyi ispat ediyor sence?
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
bekir kardesim yazilani okumadinmi ufak biryerinden alinti yapayim

Te’vil umumi ve hususi olarak da kullanılabilir. Mesela küfür kelimesi umumi olarak mutlak inkar manasına kullanıldığı gibi, hususi olarak Allah’ı inkar manasına, iman kelimesi de mutlak tasdik manasına kullanıldığı gibi, hususi olarak ta hak dini tasdik etmek manasında kullanılır
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bak değerli kardeşim

Şimdi sen yazarsın ben yazarım, buradaki mesele ne lügat parçalamak, ne de haklı çıkmaya çalışmak.

Ben behtadina'ya iyi niyetle, bir nazik hatırlatma yaptım.

Sende benim sözlüğümün yanlışlığından dem vurup, behtadina'nın yanlışı alkışladın.

Neydi muradın?

Ben yanlış, sen doğru olasın... Ol, İnşaallah bütün doğruları bulasın.

Ama Risale-i Nur, zaten tefsir ve tevil içerir. Daha neyi tevil ediyorsun, tevilin teviline hayal derler, bunu anlatmaya çalışıyorum, sen de anlıyorsun, mert ol, tarafgirlik yapma...

Selam ile.
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Bak değerli kardeşim

Şimdi sen yazarsın ben yazarım, buradaki mesele ne lügat parçalamak, ne de haklı çıkmaya çalışmak.

Ben behtadina'ya iyi niyetle, bir nazik hatırlatma yaptım.

Sende benim sözlüğümün yanlışlığından dem vurup, behtadina'nın yanlışı alkışladın.

Neydi muradın?

Ben yanlış, sen doğru olasın... Ol, İnşaallah bütün doğruları bulasın.

Ama Risale-i Nur, zaten tefsir ve tevil içerir. Daha neyi tevil ediyorsun, tevilin teviline hayal derler, bunu anlatmaya çalışıyorum, sen de anlıyorsun, mert ol, tarafgirlik yapma...

Selam ile.

Ben asla tarafgirlik yapmiyorum ama senin yazilanlari okumadigin cok belli oluyor bekir kardesim

Kusura bakma ama duha kardesimin yazisini okumamissin besbelli ve zaten ben ona tesekkür ettim

cünkü

behtadina adli kardesimizin yazdigi yazi duha kardesimizin yazdigi yazidan alintidir

selametle
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Risale-i Nur tefsir edilmez. Ama şerh ve izah yapmak lazımdır. Hem Üstad'ın söylediği gibi "her meseleyi herkez, anlamaz." Demek onlara izah lazım.

İşte mesele budur. Yoksa kimse Risale-i Nur tefsirciliği yapmıyor. Elbette Üstad defalarca demiş "söz de kim söylemiş, ne için söylemiş, hangi makamda söylemiş bak" Bizde Üstad Risale-i Nur'da söylediği bir sözü kim olarak söylemiş, ne için söylemiş, ne makamda söylemiş diye bakıyor ve sözü tevil ediyoruz. Elbette tevil herkezin hakkı. Ama tevil eden hakikat budur diye dayatmaz. Cumhur-u ulemanın reyine sunar. Onlar kabul etse doğru etmese batıldır. Kaide budur.

Mesela, Üstad Risale-i Nur da bazen Rüyalardan bahsediyor ve itirazlar geliyor. DEniyor ki "Rüya ile Kur'an tefsiri mi olur?
İşte bizde diyoruz, tevil ediyoruz

Ben okudum, sende bir daha oku. Duha'nın yazdığı yazı bile kendi kendini tekzib ediyor bu konuda , önce izah diyor, sonra tevil diyor, görmüyormusun? Konuyu onur meselesi haline getirmeye ne gerek var. Yarın bir başka konu açalım o zaman. Risale-i Nur izah değil, tevil gerektiriyormuş, onumu tartişalım...
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Ya hocam kavramlara cok takiliyorsunuz tevil etmek yorumlama anlamindada kullanilir ve kullanilmistir hadisler tevil edilmistir kesfler tevil edilmistir ayetler tevil edilmistir yani ortada ters bir sözcükde yok

Risale-i nuru hocaefendi ezbere bilir hemde osmanlicasindan ezbere bilir ve hala icerisinde buldugu ,külliyati 100 kere bitirdikten sonra saymadigi halde,farkliliklar buluyor söyle örnek vereyim

ben diyorumki hocam su ormanin güzelliklerine bak bunlar birer saheser diyorum

sende diyorsunki agaclardan göremiyorumki


selametle
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Risale-i Nur tefsir edilmez. Ama şerh ve izah yapmak lazımdır. Hem Üstad'ın söylediği gibi "her meseleyi herkez, anlamaz." Demek onlara izah lazım.

Zaten Risale-i Nur temel metodlar ve prensiper verir.
Mesela, İlham ile vahiy arasındaki farkı izah eder. O konu ile ilgili tüm soru, itiraz ve müşkülleri o izahtaki metod ve prensipleri adete bir şablon misali kullandırarak çözmemizi sağlar.

Geçen bir forumda bir kardeş, Risale-i Nur'da anlatılan İlham ve vahiy arasındaki farkı anladığını söylüyor ve pek çok müşkülü çözdüğünü ancak Hz. Meryem'e Cebrail(a.s) 'nin genç delikanllı gibi gözüküp vahiy vermesini Risale-i Nur'un verdiği şablonla çözemediğini söylüyor. Hatta "Hz. Musanın Annesine vahyettik" ayetinde vahiy kelimesinin neden ilham olduğunu anlıyamadığını söylüyor.

Biz ona Risale-i Nur'un ilham ve vahiy arasındaki farkı gösteren şablonu bir daha gösterdik. İzah ettik. O da HZ. Meryeme ve Hz. Musanın annesine gelenin neden neden ilham olduğunu anladı.

İşte mesele budur. Yoksa kimse Risale-i Nur tefsirciliği yapmıyor. Elbette Üstad defalarca demiş "söz de kim söylemiş, ne için söylemiş, hangi makamda söylemiş bak" Bizde Üstad Risale-i Nur'da söylediği bir sözü kim olarak söylemiş, ne için söylemiş, ne makamda söylemiş diye bakıyor ve sözü tevil ediyoruz. Elbette tevil herkezin hakkı. Ama tevil eden hakikat budur diye dayatmaz. Cumhur-u ulemanın reyine sunar. Onlar kabul etse doğru etmese batıldır. Kaide budur.

Mesela, Üstad Risale-i Nur da bazen Rüyalardan bahsediyor ve itirazlar geliyor. DEniyor ki "Rüya ile Kur'an tefsiri mi olur?
İşte bizde diyoruz, tevil ediyoruz

Kim söylemiş, Üstad
Ne için söylemiş, bir musibet zamanında , zor bir anında görülen müjdeli rüyalardan her insanın fıtratı gereği şevki arttığı için söylemiş.
Ne makamda söylemiş, teşvik makamında ve Üstadlık makamında ve belki komutanlık makamında söylenmiş.

Peki bir Kur'an hizmetkarı -ki hizmeti yanlış veya doğru olsun- talebelerini Kur'an'a hizmet için hem teorik hem pratikte eğitirken başlarına gelen zorluklar, musibetler, işkenceler hengamında şevkleri ve belki sabırları tükenme noktasında iken gördüğü müjdeli bir rüyayı teşvik makamında ve ona talebe olanlara Üstad'lık makamında ve belki komutanlık makamında tabir olunan rüyalar kime söylenmiştir. Elbette doğru yanlış bir davası olan ve o davaya hizmet eden talebelerine.

Peki, bir de şöyle diyelim

Aynı rüya örneği ile devam edelim

Kim söylemiş; Bir müçtehid veya bir müceddid veya Kur'an müfessiri
Ne için söylemiş, Bir Kur'an ayetini tefsir etmek için veya bir konuda içtihad yapmak için söylemiş.
Hangi makamda söylemiş, ders makamında ve-veya müçtehid makamında yada müceddid makamında.

İşte böyle bir durumda itiraz haklı olabilirdi.

Ancak müteriz sadece "kim söylemiş" diye baktığından diyor "bunu söyleyen kişiye talebeleri Müçtehid ve müceddid diyor. O zaman rüya ile amel ediyor. Rüya ile Kur'an ilmi yapıyor?

İşte Risale-i Nur'u izah ve şerh mecburendir.

Muhabbetle

duha selam


1 islam vahiyle tammlan mışmıdır?

2 resulden sonra din adına bilgi alan olmuşmudur

3 ilham rabbanımidir

4 ilham rabbani ise kabul edilmesi gerekirmi

5 ilham rabbani ise allahtan gelen bilgi ise rededilmesi küfürmüdür

6 kurandan sonra din aına bilgi aldığını idaa edenlere uymamız gerekirmi

7 gelen bu bilgilerden sorumlu tutulacakmıyız .tutulacaksak neden tutulmayacaksak neden

8 allah kuranda islamın tamamladığını söylemektedir din adına bilgi aldınığını idaa edenler haşa Allahın söylediklerini çeliştirmiyormu

buyurn cevap verin
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Mesela, sen Said Nursiye su izan etsen; akıl ile değil kalbini kaplamış tarafgir hislerle onun sözlerini akıl ve kalb ile beraber işlettirmeden red etsen oradaki hakikati kaçırsan zarar sanadır. Hakikatsiz kalır, taklidi bir imana sahip olma tehlikesi var. Kendi ilhamınla yetinirsin. Elbette Allah sana da ilham ediyor. Ancak o ilhamı duymak tekmil ve tahkiki bir imanı, ihlası,sadakati ve salih olmayı gerektirir. Bir zat ne kadar ihlaslı ve sadık ise o ilhamı sakin bir kalble dinlese duyar ve hakikati öğrenir. İşte sen de kendine güveniyorsan, kamil ve tahkiki bir imana sahipsen. Sadık ve ihlaslı olduğunu düşünüyorsan hakikatleri bulursun. Ama unutma cumhur-u ulama kabul etmese merduttur. O zaman dayatmak olmaz.

Budur!..Ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi abim..Ellerine yüreğine sağlık...Allah Üstad'tan da senden de razı olsun..
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Soru sormak ilimle olur.

Allah razı olsun. Böyle soruları cevaplamak zevktir.
1)Allah Kur'an'da dinini tamaladığını ,ancak Nurunu tamamlamaktan başka bir şey murad etmediğini söylüyor. İşte o Nur Kur'an hakikatlerinin gereği gibi anlaşılması ile parlar ve tamamlanır.

2-3-4-5 ve6)Resulden sonra bağlayıcı bilgi alan olmamıştır ve olamaz. Söyleyen dalldır merduttur. Hem ilham rabbanidir "senin öğrettiklerinden başka ilmimiz yoktur" ayeti buna delildir.

Artık alimlere gelen bilgiler bağlayıcı değil ve ancak Kur'an hakikatlerini beyan eder. İlham; Allah ile Kulun arasında ki hususi telefondur ki; nasıl bir padişah size özel hattından arasa ahize ile konuşursunuz, burda aracı olan ahize Padişahın kelamı ile beraber gelmiyor, ancak o ahize o tür konuşma için gereklidir. Ancak, Padişah ile hususi görüşme yaptığınız vakit Padişah'ın yanında -adetinden- nasıl hizmetkarları ve -veya katipleri bulunur. Burda ki hususi konuşma için gerekli olan katipler değildir. Katipler padişaha mukarenet etmektedir. Yani , beraberinde gelmektedir.

Elbette Padişah'ın sizi araması ile yüz yüze gelmesi veya ayağınıza gelme tenezzülü aynı değerde olamaz. Elbette yüz yüze gelmekte Padişah'ın verdiği emir diğer raiyetinide yani herkezi ilgilendir, emirdir ve elbette hususi telefonda görüşmesi, hususidir ve raiyeti ikinci derecede ilgilendiren ve belki raiyetine uyma mecburiyeti bırakmayan bir görüşmedir. Hem belgesi yok ki raiyete ıspat etsin. Akle ve kalbe bakar. Cumhur-u ulema kabul etse doğrudur. Zira, Allah yanlışı ilham etmez. Ancak ilhamı alan hata edip yanlış yorumlayabilir. Yani, doğru görür yanlış yorumlama tehlikesi var. İşte akıl ve kalb burda devreye girer.
Elbette Padişah'ın yüz yüze konuşması belgelenir ve katipler tarafından zapt edilir. Padişah'tan nasıl geldi ise öyle kalır, değiştirilemez, değiştirlmesine müsade edilemez. Daha raiyeti o görüşmeden çıkan buyurukları red edemez. Sorumludur.
Dediğim gibi telefon görüşmesinde Padişah'ın emirleri zapt edilmediği için görüşülen kişinin insani kusurları verilen emirde tahrifata sebep olur ki, kişinin kendi yorumunu katması muhtemeldir. Oysa katibin zapt ettiği görüşmede kendisi emire yorum getiremez. Raiyetine söylendiği gibi iade eder. Katip Padişah'ın buyruğunu zapt eder, muhattaba okur ve raiyetine vermesi için O zata verir.
İşte bir örnek; Hz. Cebrail Hz. Meryem'e göründüğü vakit ahize görevi görmüştür. Oysa Hz. İsa'ya geldiği vakit aynı Cebrail(a.s), katiptir. Allah'ın Hz. İsa ile konuşmasına mukarenet etmiş,yani beraberinde bulunmuştur. İşte bu vahiydir ve Allah bu tür konuşmaları ancak Peygamberler ile yapar. Ancak Adetullah gereği Cebrail(a.s) mukarenet eder; beraberinde gelir.

Elbette ilham ile gelene uymamak küfür olmaz. Emir değil ki, küfür olsun. Ancak saf kalmış ilham her zaman hakikattir ve insani kusur ne kadar az ise hakikat o kadar gözükür. İşte akıl ve kalb süzgeçi hak ile işletildiği vakit o hakikatler görülür. Elbette hakikate uymayan başını örse vurur.

Mesela, sen Said Nursiye su izan etsen; akıl ile değil kalbini kaplamış tarafgir hislerle onun sözlerini akıl ve kalb ile beraber işlettirmeden red etsen oradaki hakikati kaçırsan zarar sanadır. Hakikatsiz kalır, taklidi bir imana sahip olma tehlikesi var. Kendi ilhamınla yetinirsin. Elbette Allah sana da ilham ediyor. Ancak o ilhamı duymak tekmil ve tahkiki bir imanı, ihlası,sadakati ve salih olmayı gerektirir. Bir zat ne kadar ihlaslı ve sadık ise o ilhamı sakin bir kalble dinlese duyar ve hakikati öğrenir. İşte sen de kendine güveniyorsan, kamil ve tahkiki bir imana sahipsen. Sadık ve ihlaslı olduğunu düşünüyorsan hakikatleri bulursun. Ama unutma cumhur-u ulama kabul etmese merduttur. O zaman dayatmak olmaz.

Neye benzer bilir misin? Sen bu yazdıklarımı ne kadar iyi okursan ve iyi okumana ne kadar az engel olsa o kadar daha iyi anlarsın. Yoksa yüzeysel hızlı bir şekilde okusan ve tarafgir okusan anlamak istediğini anlarsın. İşte daha o zaman Duha böyle dedi deme hakkına sahip olmazsın. İlham da öyle Allah'ın nuzül ettiiği ilhamı ne kadar iyi dinlersen o kadar iyi anlarsın. Allah ilham ederken balonlarla oynasan her halde ya o ilhamı duymaz yada yanlış anlarsın.

Mhabbetle



duha selam

sorularımın cevplarını cok dolandırıyorsun

ayrıca cebraili ahizeye bennzetmen ne kadar doğru

onun ötesindede cebrail hz meryemle hz isayla konuştuğu gibi konuşmuştur

devam


1 risaleler beşeri esermidir rahmani ilhammıdır

2 risaleler ilhamsa ilhamı alan said nursi sadece aracımıdır.

3 bir kaç kelime yazdım şiddetli ihtar geldi perdeler kapandı türünden said nursinin verdiği beyanatlar risalelerin mutlak bir güç tarafından yazdırıldığı sonucu ortaya cıkarmıyor mu

4. bu beyanata göre risalelerin said nursinin ilmiyle ilgisi olmadığı ortaya çıkmıyormu.yani risaleler said nursinin eserleri değildir.buna göre said nursi mutlak güç tarafından seçilmiş olmuyormu onun görevi risaleleri sadece tebliğ etmekmidir

5. peygamberler dışında ki diğer insanlar gaybı bilebilirlermi ki bu insanlar sahabe dahi olsun

6 kul darda kaldığı zaman kimi çağırması lazım kuranda kul darda kaldığı zaman kimi çağırması gerektiği şu ayetle açılanmıştır

Darda kalmış kişi dua ettiği zaman onun yardımına kim yetişiyor da sıkıntıyı gideriyor ve sizi yeryüzünün hakimleri yapıyor? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Ne kadar az düşünüyorsunuz..” (Neml 27/62) “De ki, Allah’ın dışında kuruntusunu ettiklerinizi çağırın bakalım; onlar, sıkıntınızı ne gidermeye, ne de bir başka tarafa çevirmeye güç yetirebilirler. (isrâ 17/56)


buna rağmen insnaların başka insanları hemde ölmüş insanları imdada çağırması islama göre nedir


7-Bu devirde Müslümanlar Kurana mı yoksa Risalelere mi muhtaçtır? Müslümanların tekrar tekrar okuması gereken kitap Kuran mı yoksa Risaleler mi?


8 Risalei Nur kusursuz, eksiksiz, izaha ihtiyacı olmayan ve mükemmel bir kitap mıdır

9 Risalei Nur darda kalanlara ve günahkarlara yardım edebilir mi?


10 Zamanımızda İmanı kurtarmanın veya kurtuluşun tek yolu Nur cemaatına girip Risaleye mi tabii olmaktır?

11 Risalelerin yolunda çalışmak, hizmet etmek günahlara kefaret midir?

12 Hz.Ali Risalei şefaatçı kılıp yardım istemiş midir


13 son olrak bu aşağıdaki ayetin bi izahını yaparmısınız

Sonra insanlar, bir takım kitapların etrafında kümeleşip din konusunda bölük bölük oldular. Her bölüğün, kendi yanındakine güveni tamdır. Onları, daldıkları hayalleri içinde bırak; bir süre böyle gitsin. Onlara mal ve oğullar vermemizi nasıl değerlendiriyorlar? Onlara mal kazandırmak için mi koşuyoruz? Hayır; fark edemiyorlar.” (Müminûn 23/52-56)



 

asilnur

New member
Katılım
18 Eki 2007
Mesajlar
168
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
Konum
Istanbul
Dostlar Risale i Nurdan aldığım derse göre Hocalara ilişmeyiniz diyor.Yani kim olursa olsun hangi Hoca olursa olsun lütfen eleştirmeyelim.Biz içimizde çatışırsak kabullenmezsek sonumuz hiç hayır görünmüyor.
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
siyahlar sorduğum sorular kırmızılar senın maviler benim

1) risaleler beşeri esermidir rahmani ilhammıdır.

Nisa Suresi 79'a göre başımıza gelen her iyilik Allah'tandır. Hal böyle olunca Risale-i Nur veya başka bir eser, benim sözlerim veya senin sözlerin veya bir kafirin veya bir zalimin; fena ve iyilerin sözleri hakikat ise Rahmanidir. Değilse o hakikatsiz söz o söyliyenin kusurudur. Beddualar ona gönderilir.


lafı cok dolandırıyorsun bak rızai hak için öyledir yada değildir diye cevap vermen daha doğru olacaktır .elbetteki hayırda şerde ondandır lakin risaleler emaniyemidir
yana bir beşerin kendi eliyle yazdığı kendi yorumunu kattığı eserlermidir yoksa her harfi ilahimidir





2 risaleler ilhamsa ilhamı alan said nursi sadece aracımıdır.

Diyorum ya balonlarla uğraştığından yazdıklarımı iyi incelemiyorsun. Hakikat için değil hata bulmak için tırrrrrr diye okuyorsun. Bu meseleyi sana defalarca izah etmekle kalmayıp ıspat ettim ki Risale-i Nur ilhamdır. Said Nursi aracı değildir. Allah'ın aracıya ihtiyacaı yoktur.

sen balonlara takmışsın arkadaş aş artık bunları ya sandığın hakikat yalansa o zaman ne yapacan

her neyse allahın elbetteki aracıya ihtiyacı yoktur lakin vasıta olarak melekleri ve peygamberler aracılığıyla insanlara hidayet bulsunlar diye vahiy gönderir

Bak bir daha anlatıyorum. Bu sefer iyi oku.

Nasıl Allah yağmuru perdesiz Rahmetinden gönderiyor. Bulut aracı değildir. O Rahmet olan yağmurla beraber gönderiliyor. Yani, Adetullah böyledir. Yağmur için bulut lazım değil. Ancak Allah adetinden sınav iptal olmasın ve aklı zorlayıp kafir ile mü'min ayırlsın ,diye yağmuru bulut ile gönderiyor. Bulut yağmur ile mukarenet ediyor. Beraber geliyor.

herşey denge üzere kuruludur bu allahın nizamıdır Allah dileseydi herkes iman sahibi olurdu .Lakin öyle yapmamıştır imtihana tabi tutmuştur delil göndermiştir nasıl olması gerektiği öğretilmiştir lakin insan nankördür dini allaha has kılarak kulluk etmeyi bi türlü başarammıştır her uyarıcıdan sonra aha sizin gibi fırkalara ayrılmıştır inanç birliğini yıkarak bazı kitaplar çerçevesinde kümelenmişlerdir her fırka kendi doğruluklarından emindirler tıpkı sızın kuranı kulak ardı edip risaleler etrafında kumeleşmeniz gibi risalelerden o kadar eminsiniz ki RİSALELERE İTİRAZ DAHİ EDİLEMEZ HATTA KUTUP GAVS DAHİ OLSA SÖYLEDİKLERİ KULAK ARDI EDİLİR.


İşte Allah Hadi'dir. Hadi ise Rahmetten gelir. Allah dilediğine imanı sebesiz verebilir. Ama vermez. Birine hakikati öğretmeyi veya hidayet vermeyi murad ettiği zaman bir kişiyi veya bir sözü o hidayet ve hakikat ile gönderir. Yani, o kişi o kişiye hakikati öğretmeye sebep olmaz. aracı olmaz, vesile olur denir. Hidayet ve hakikat o kişi ile iktiran etti yani beraber geldi denir.



İşte Said Nursi eğer hakikati söylüyorsa "Ondandır" demek şirktir. O dahi "bu hakikat benim, aklım ve ilmimle oldu " dese şirktir, kibirdir. İşte o da der "Hakikati bize Allah öğretiyor. Risale-i Nur hakikatlerin bize Allah bildiriyor."

bu idaa zan üzerinedir vede geçersizdir Bunu Allah bildiriyor demek gerçekliği %100 allah katından geliyor demektir. böyle bir idaa atmak Allaha iftiradır
Elbette vahiy değil. Peygamber değil ki vahiy olsun. Elbette ilham veya kalbe doğmadır.



İşte sen bu söze itiraz etsen demek istiyorsun ki "Niye şirke girmiyorsun"

3) bir kaç kelime yazdım şiddetli ihtar geldi perdeler kapandı türünden said nursinin verdiği beyanatlar risalelerin mutlak bir güç tarafından yazdırıldığı sonucu ortaya cıkarmıyor mu?

Yahu kardeşim, sen nasıl bir iş yapmak istediğin zaman birden aklına o işin bir hatası geliyor. Veya o işi yapsan zararını görüyorsun ve duruyorsun. İşte bunu sana gösteren kimdir. Sen kendi aklınla mı buluyorsun. İyi ama o zaman sen nemrutlaşmaz mısın. Ayetin dediği gibi "bu servet benim ilmim ve aklımdan çıktı " desen. Ben buldum, ben icat ettim, ben aklettim gibi kelimeler söylesen, şirk değil mi? Yahu şirki kökünden atan bir adamı şirkle suçlamak neresi aklidir?


verdiğin örnekler çok yersiz ve ilgisi olmayan örneklerdir. sizinkide avcı ve yakıştırıcısına benzedi şimdi bende kalkıp kitap yazsam isminide risale nur koysam ve bu ilhamdır desem bana yazdırıldı desem kuranın gizli hakikatleri bana nuzul ediyor desem bana kim karşı cıkacak .sahi iskender mihirde bu idaalarda ona inanıyormusunuz

Hem bir şey düşünürsün, aklına bir şeyler gelir, sonra birden kesilir. Sana hiç olmaz mı? Bir şiir yazarsın tam güzel gider ilhamın kesilir değil mi? Yahu sümüklü bir şaire ilham eden Allah bir Alime ilham etmez mi? Yahu Allah insanoğlu ile konuşmasını Peygamberlerle noktaladı mı? Onları kendi halinde mi bıraktı sanıyorsun. Allah Münezzil değil mi? mükaleme-i rabbaniye bitti mi sanıyorsun?

Allah peygamberler dışında insanlarla konuşmaz ona attığınız iftiralara artık bi son verin Allah insanları başı boş bırakmamıştır onlara hidayet kitabını göndermiştir son kitabı kuranı kerimi göndermiştir eksiksiz olanı acık kitap olanı kıyamete kadar geçerli olacak rehberimizi göndermiştir BU SİZE YETERLİ DEĞİLMİ RESULUN KURAN YORUMU SİZE YETERLİ DEĞİLMİ


4. bu beyanata göre risalelerin said nursinin ilmiyle ilgisi olmadığı ortaya çıkmıyormu.yani risaleler said nursinin eserleri değildir.buna göre said nursi mutlak güç tarafından seçilmiş olmuyormu onun görevi risaleleri sadece tebliğ etmekmidir?

Ne alakası var? Yahu senin ilmin senin mi? Sen ilmine "benim ilmim mi? " diyorsun. Elbette akil isen "bu ilmi bana Allah verdi" diyeceksin. Elbette ilim Allah'a aittir. Nasıl bize verildiğinden çok, o ilmin sahibi lazımdır.
Elbette Risale-i nur hakikatse ordaki ilim Allah'a aittir. Yok değilse Said Nursiye aittir. Bedduanı ona göndersen haktır. Ama okumadan hakikat olduğunu nasıl anlayacaksın. Yoksa ilham mı geldi?

Ayrıca bak sen bir şeyler yazıyorsun ben bir şeyler yazıyorum. Söylenenlerde ki her hakikat Allah'a aittir. Yanlışlar bize. Elbette Allah'a ait olan bir ilimden övünmek ahmakların ve kibirlilerin işidir. Elbette Said Nursi gibi bir zat böyle çirkin bir iş yapmaz.

Seçilme meselesine gelirsek. Elbette Allah hakikati koyacağı ağızı seçer. Bazen bir kafirin ağzına takar bazen bir Dostunun. Ancak, bizim vazifemiz hakiati bulup tebliğ etmektir. Başka ne görevimiz olacak. Yoksa sen hakikati kendi aklın ve ilminle bulacağını mı sandın? Şaşarım o zaman aklına!


ya dolandırma diyorum işene nasıl geliyorsa öyle yorum yapıyorsun

risaleler emaniyemdir buna cevap ver bari


5. peygamberler dışında ki diğer insanlar gaybı bilebilirlermi ki bu insanlar sahabe dahi olsun
Bunu da defalarca yazdım.
Gaybı Ancak Allah bilir.

Ancak şöyle bir şey var. Yağmur yağmak için oluşmadan önce onun ilimi Allah katındadır. Onu önceden kimse bilemez. Ancak gaybtan çıkıp şehadet alemine geldiği vakit şöyle bir durum vardır.
Sıradan bir insan için yağmurun vakti hala gaybtır. Ama Metoroloji alimi için gayb olmaktan çıkmıştır.

Anne karnındaki bebek anne için gaybtır. Ama doktor ona verilen ilimle ultrasona bakar ve gayb olmaktan çıkar.

İşte maddi alemin doktorları nasıl varsa Elbette mana aleminin doktorları da vardır. Elbette biz cehaletimiz veye ilimsizliğimizle bazı gaybtan çıkmış şehadete inmiş şeyler bilemiyoruz. Ama o mana aleminin doktorları yine Allah'ın kendilerine verdiği ilimile o bizim için gayb olanı biliyor.

Ama dediğim gibi Allah'ın ilmide olan, henüz gayb olan, Levh-i Mahfuzda yazılı hiç bir şeyi hiç kimse bilemez. Melekler dahi bilemez.


allah ayetle kestirip atmış siz hala yok ultrasyondu yok meteorlojıydı gibi olaylarla karıştırıyorsunuz ALLAHIN bildirdiği peygamberler dişında oda onlara bildirdiği kadarıyla bilebiliriler

Hz. Ali ve A.Kadir Geylani gibi zatlar geçmiş ve gelecekle ilgili gaybi olayları
bakın nasıl acıklıyor

Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Sekizinci Lem’a, c. II, 2091. de geçen; “Gaybı Allah'tan başkası bilmez.” Ayeti ile, “O bütün gaybı bilir, gaybını kimseye açıklamaz. Ancak dilediği peygamber bunun dışındadır.” Ayetinin koyduğu kutsal yasağa karşı kulluğa yakışır bir güzel edep takınmak için açıklama yapmayıp işaretle söyleme yoluna girmişler, işaret ve simgeler kullanmışlardır ki, gayb ile ilgili bu bilginin, kendilerinin tercihi veya niyetiyle değil, Allah’ın öğretmesiyle olduğu anlaşılsın. Sözüyle Said Nursi bu kişilerin gaybı bildiklerini fakat kudsi yasağa (sanki böyle bir yasak varmış gibi) uydukları için açıklamadıklarını iddia etmiş olmuyor



6 kul darda kaldığı zaman kimi çağırması lazım kuranda kul darda kaldığı zaman kimi çağırması gerektiği şu ayetle açılanmıştır

Darda kalmış kişi dua ettiği zaman onun yardımına kim yetişiyor da sıkıntıyı gideriyor ve sizi yeryüzünün hakimleri yapıyor? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Ne kadar az düşünüyorsunuz..” (Neml 27/62) “De ki, Allah’ın dışında kuruntusunu ettiklerinizi çağırın bakalım; onlar, sıkıntınızı ne gidermeye, ne de bir başka tarafa çevirmeye güç yetirebilirler. (isrâ 17/56)


buna rağmen insnaların başka insanları hemde ölmüş insanları imdada çağırması islama göre nedir?

Değerli kardeşim, elbette bazı cahiller ölmüşelerden medet umuyor. Sanki o ölü hidayet verecek veya bir tasarufu varmış gibi sanıyor. Dalalettir.

Ancak, tasarrufta hidayet gibidir. Allah tasarrufta bulunurken tasarrufunu bir vesile,bir sebeple ifa ediyor. Bak yağmur Allah'ın tasarrufunda, ama o işi buluta gördürüyor. Kafir ahmaklar hariç hiç kimse demiyor ki bulutun yağmur yağmasına tasarrufu var.

Elbette Allah sevdiği kulunun duasını makbul buyurur. Elbette sevdiği kulu hürmetine dua edin duasını makbul buyurur. Elbette ben bir müşkülümde "Ya Rabbi sevdiğin ve kapıcın yanında sesi makbul kulun Said Nursi hürmetine şu müşkülümü ,gider, medet" diyorum. Başkaları farklı yapıyorsa bana ne?

şimdi bu delilede siz yeni tevil getirirsiniz sanırım cahil kesimine kim giriyor bi bakalım

Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Sekizinci Lema, c. II, s. 2083. de geçen ve Said Nursinin onayladığı ve A.Kadir Geylaniye ait olduğu söylenen:
"O Gavs'ın müridi olan Said-ül-Kürdî, Rusya'da esaretle Asyanın şark-ı şimalîsinde ve ehl-i bid'anın eliyle Asyanın garbına nefyolunarak kaldığı mikdarca ve Sibirya taraflarından firar edip fevkalâde çok bilâdı seyr ü seyahat etmeğe mecbur olduğu zaman, Allah'ın izniyle, havl ve kuvvet-i Rabbânî ile ona imdad etmişim ve istimdadına yetişmişim." Sözü şirk değilse nedir?

Ben sekiz-dokuz yaşında iken, nahiyemizde ve etrafında bütün ahali Nakşî Tarikatında ve orada Gavs-ı Hîzan adıyla meşhur bir zattan yardım isterken, ben akrabama ve bütün ahaliye aykırı olarak “Yâ Gavs-ı Geylanî” derdim. Çocukluk itibariyle ceviz gibi ehemmiyetsiz bir şeyim kaybolsa, “Yâ Şeyh! Sana bir fatiha, sen benim bu şeyimi buldur” derdim. Şaşırtıcıdır ama yemin ederim ki, böyle bin defa Hazret-i Şeyh, himmet ve duasıyla imdadıma yetişmiştir."


De ki: “Allah’ın yakınından neyi çağırdığınıza baktınız mı? Allah bana bir sıkıntı vermeyi istemiş olsa, onlar bu sıkıntıyı fark edebilirler mi? Ya da Allah bana iyilik etmeyi istemiş olsa, onlar onun bu iyiliğini önleyebilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter. Dayanacak olanlar ona dayansınlar.” (Zümer 39/3

Onları çağırsanız, çağrınızı işitmezler; işitmiş olsalar bile size karşılık veremezler; kıyâmet günü de sizin ortak saymanızı tanımazlar. Hiç kimse sana, her şeyin iç yüzünü bilen Allah gibi, haber veremez.” (Fatır 35/14)






7-Bu devirde Müslümanlar Kurana mı yoksa Risalelere mi muhtaçtır? Müslümanların tekrar tekrar okuması gereken kitap Kuran mı yoksa Risaleler mi?

Eğer ki, herkez Kur'anı gereği gibi anlıyorsa neden bu kadar çeşit fikri var. Bak ne kadar çürük hakikatsiz söz ortada dolaşıyor.
Demek insanlığın Kur'an'dan başkasına ihtiyacı yok. Ama Kur'an hakikatlerini anlatan eserlere ve alimlere ihtiyaç var.

Bak Tıp kitabı ortada. Bu tıp ilmine insanlık muhtaç .Ama o tıp ilmi hakikatlerini bize öğretecek doktorlarada muhtaç.


neden bu kadar çok fikir var sizin ve sizin gibi düşünenler sayesinde bu kadar çok fikir var evet çürük sözlerin çoğuda sizin mensubu olduğunuz camiaya aittirmisal cihad için bağy (terör) denmesi ehli kitabın dinlerini terk değilde tadil etmeleir gibi idaalar. doktorlarada ihtiyaç var ama yanlış teşhis adamda öldürür



8 Risalei Nur kusursuz, eksiksiz, izaha ihtiyacı olmayan ve mükemmel bir kitap mıdır

Sen diyorsun ki, Risale-i Nur ortada dursun , mübareze edelim. Kim kazanırsa onun olsun.
Olamaz. Çünkü, çekişmeye sebep bir mal bulunsa, eğer iki iddiacı birbirine yakın ise ve mekanda yakınlık varsa, o vakit, o mal ikisinden başka birinin elinde veya ikisinin elleri yetişecek bir şekilde bir yere bırakılacak. Hangisi ispat etse, o alır. Eğer o iki iddiacı birbirine gayet uzak, biri batıda biri doğuda ise, o vakit, kaideten, "sahibi olan el" kim ise onun elinde bırakılacaktır. Çünkü, ortada bırakmak mümkün değildir.

İşte Risale, kıymettar bir maldır. Sıradan insan sözü, bir Peygamberin veya alimin sözünden ne kadar uzaksa, o iki taraf, o kadar, belki hadsiz birbirinden uzaktır. İşte, yerden yıldızlara kadar birbirinden uzak o iki taraf ortasında bırakmak mümkün değildir. Hem, ortası yoktur; çünkü, vücud ve yokluk gibi ve iki zıd gibi, iki zıddırlar. Ortası olamaz. Öyle ise, Risale için müellifi Said Nursi diyeceğiz.. Öyle ise, Onun elinde kabul edilip, öylece delillerle ıspata bakılacak. Eğer, Risalenin içinde hakikate dair bütün delilleri birer birer çürütsen, elini Ona uzatabilirsin; yoksa uzatamazsın.
Heyhat senin Risale-i Nurda hata olduğunu söylemek için müellifinden daha büyük bir ilme sahip olman lazım


Kur’an dışında kusursuz, tam ve mükemmel bir kitap olabilir mi? Bu iddia insan eliyle yazılmış bir kitap için aşırı gitmek değil midir

Barla Lâhikası, Yirmi Yedinci Mektub ve Zeyilleri, c. II, 1415. de geçen “Mübarek Sözler şübhesiz Kitabı Mübin'in nurlu lemeâtıdır. İçinde izaha muhtaç yerler eksik olmamakla beraber küll halinde kusursuz ve noksansızdır”. Sözüyle delilsiz bir şekilde risaleler kutsallaştırılmış oluyor





9 Risalei Nur darda kalanlara ve günahkarlara yardım edebilir mi?


Fesübhanallah Risale-i Nur haşa Allah'mı darda kalanlara ve günahkarlara yardım etsin. Elbette Risale-i Nur hakikatse ordaki hakikatler darda kalanlara yardım eder. Elbette hakikat nerde olsa Allah'ın maldır. Günahkarlara tevbe yolunu gösterir. Elbette Allah Ed-Darr'dır ve Tevvab'dır. Günahları o affeder. Elbette Allah darda kalmış bir adama sevdiği kulunun duası hürmetine yardım eder ve elbette Allah hakikatine dört elle sarılmış tevbekarın duasını kabul eder.

Sikke-i Tasdik-i Gaybî s.2102 de geçen bir şiirde: “Cürmümüzle külhan gibi pürnârız, Dert elinden hem her gün zâr u zârız. Affet bizi madem sana hep yârız, Ey nur-u rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur! Çevrildi ateşle bu koca dünya, Bir cehennem gibi kaynadı derya. Yetiş imdada ey şâh-ı evliya! Ey bu zamanda rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!” derken Risalei nurlar sığınılacak, af dilenecek makam olarak gösterilmiyor mu?




11 Risalelerin yolunda çalışmak, hizmet etmek günahlara kefaret midir?

Elbette Risale-i Nur hakikat ise hakikat yolunda çalışmak ve hakikate hizmet etmek günahlara kefarettir. Elbette Risale-i Nur iman hakikatlerini anlatıyor. Elbette imanı taklidden tahkike çıkarıyor. Elbette taklidi imana sahip bir günahkarın tevbesi ile tahkiki imana sahip bir günahkarın tevbesi aynı samimiyette olmaz.


Ne zamandan beri Risaleler af kapısı oldu!! Veya Kur’an’ı kullanarak Kur’an’ın önüne geçti? Bizzat Kur’an’a hizmet dururken insanları O’ndan çevirmek doğru mudur?



12 Hz.Ali Risalei şefaatçı kılıp yardım istemiş midir

Elbette istemiştir. Şefaat Allah'a aittir. Elbette Hidayette Allah'a aittir. Nasıl hidayet Allah'a aitken birini o hidayet ile beraber gönderiyor. Mesela, sen bana hakikati anlatasan, hidayete gelsem hakikatte sen Hadi olmaz hidayete vesile olursun. İşte şefaatte aynen hidayette ki gibi birinin vesilesi ile olabilir. Nasıl Allah dilediğine hidayet veriyor, dilediğine de şefaat ediyor. Ancak, makbul bir kulunun hürmetine şefaat edilmek istemek nesi şirktir. Nesi hatadır. Sonuçta Allah Kur'an'da" benim izin verdiklerim hariç kimse şefaat edemez," diyor. Hz. Ali gibi Allah'ın aslanı namlı bir zatın hüsn ü zan ile o şefaate izin verilenlerden olduğunu kabul edip onu şefaatçi yapmak neresi hatadır. Nersi Kur'ani değildir.

demmekki hz ali risalaleri şedaatçi kılmış
şimdide hz aliye iftirayamı başladınız

yoksa Hz. Ali 20.yy’ da Risalelerin yazılacağını nereden biliyordu? Yoksa Gaybın anahtarlarına mı sahipti?

13 son olarak bu aşağıdaki ayetin bi izahını yaparmısınız

Sonra insanlar, bir takım kitapların etrafında kümeleşip din konusunda bölük bölük oldular. Her bölüğün, kendi yanındakine güveni tamdır. Onları, daldıkları hayalleri içinde bırak; bir süre böyle gitsin. Onlara mal ve oğullar vermemizi nasıl değerlendiriyorlar? Onlara mal kazandırmak için mi koşuyoruz? Hayır; fark edemiyorlar.” (Müminûn 23/52-56)

Haşa ben kimim ki bir ayetin izahını yapayım? Ben Allah'ın bana öğrettiklerinden başka bir ilme sahip değilim ve bu ayetin hakikat ilimi öğrenmedim.

yoksa ayet sizin durumunuzu gayet acık bir şekilde anlattığı için mi kelam etmiyorsunuz. hani risaleler kuranın tefisriydi acaba bu ayetin acıklaması risalelerde mevcutmudur


[/quote]
 

asilnur

New member
Katılım
18 Eki 2007
Mesajlar
168
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
Konum
Istanbul
Elkaria senin derdin nedir ben anlamadım...Neden bu Risale düşmanlığı.Kardeşim birbirimizle uğraşmayalım lutfen...Destekleyin kösteklemeyin.Biz hepimiz bir olan Allaha ve Kurana ittiba ediyoruz daha neyin kavgasını yapıyorsunuz.
 
Üst Alt