Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yahudi ve hristiyanlar dost edinmeyin ne demektir?

Uhud daðý

New member
Katılım
2 Tem 2007
Mesajlar
796
Tepkime puanı
39
Puanları
0
Yaş
40
SORU: "Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz ALLAH, zalim kavmi doğru yola iletmez."(Maide,51)

Kur'an-ı Kerim , Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin derken , siz ise buna muhalif davranıyorsunuz?


El-CEVAB : Kur'anın bu hükmüde, yine siyak ve sibak bütünlüğünde ele alınmadığında, yanlış anlam çıkarmalarda adetten olmakta ve sanki Kur'anı Kerim bütün Yahudi ve Hırsitiyanları dost edinmeyin şeklinde algılayanlar olabilmektedir.

Merhum Elmalı Hamdi Yazır bu Ayeti Kerime için bakın Tefsirinde ne diyor:

'Yahudi ve hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onlara velî olmayınız değil, onları velî tutmayınız, itimat edip de yâr tanımayınız, yardaklık etmeyiniz. Velâyetlerine, hükümlerine yardımlarına müracaat etmek, mühim işlerin başına getirmek şöyle dursun, onlara gerçek bir dost gibi tam bir samimiyetle itimat edip de kendinizi kaptırmayınız. Özetle onları dost olur sanıp da yakın dostlarınız gibi sıkı fıkı beraberliklere dalmayınız, tuzaklarına düşmeyiniz, isteklerine iştirak etmeyiniz. Görülüyor ki 'Yahudiler ve hıristiyanlara dostlar olmayınız' buyurulmamış, 'Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyiniz' buyurulmuştur. Çünkü 'ALLAH sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez.' (Mümtehine, 60/8 ) buyurulmuştur. Şu halde müminler yahudi ve hıristiyanlara iyilik etmekten,dostluk yapmaktan, onlara âmir olmaktan yasaklanmış ve men edilmiş değil, onları dost edinmekten, yardaklık etmekten yasaklanmışlardır.'


Yani özetle:

Görülüyor ki 'Yahudiler ve hıristiyanlara dostlar olmayınız' buyurulmamış, 'Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyiniz' buyurulmuştur.

'Dost edinmek' ile 'Tebliğ niyetli dost olmak' arasındaki Farka VURGU yapıyor,


1-) Haram olan 'Dost edinmek': Onlara her türlü sırrınızı paylaşmak, sıkı-fıkı bir ilişki içinde olmak, onlardan gelen her habere hemen itimat etmek ve onlara yardaklık etmek yasaklanırken,

2-) Helal olan 'Dost olmak': İslamı temsil ve tebliğ noktasında Diyalog kurmak, onlara adaletle hükmetmek, iyilik yapmak olarak sıralayabiliriz.

Şayet, bu hususu böyle anlamamış olursak, bazı Ayeti Kerimler arasında -haşa- çelişki meydana gelmiş olurki, bu ise Kur'ana değil, Diyalog karşıtı kardeşlerimize münhasır bir vasıftır:

Maide 5: '. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal olduğu gibi,............ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir şekilde mehirlerini ödediğiniz takdirde, size helâldir.'

Yani, Ayeti Kerime ile, EHL-İ KİTAB tan kız almak ve onların yediğinden yemek yemek Helaldir. Şimdi şayet (Maide:51) de geçen Dost edinmeyi, Elmalı ve diğer tefsirciler gibi anlamaz ve HER KAFİRİ DÜŞMAN addedersek, o zaman Kuran-ı Kerim hem Kafir Ehl-i Kitabın kızını bir eş olarak almaya ruhsat verirken, hemde Düşman olmayı öğütlemiş olurki, o zaman -haşa-Kuranı çeliştirmiş oluruz.

Doğrusu tabiki Elmalı Hamdi Yazır'ın merhumun dediği gibidir.

Konuya bir de Bediüzzaman Hazretlerinin bu Ayeti Kerimenin Tefsiri ile devam edelim :

Bediüzzaman Hazretleri , Kur’anda men edilen “Yahudi ve hristiyanlarla dost olmayın (Maide, 5/51) Ayeti Kerimesinin tefsirinde , “Delil, katiü'l-metin olduğu gibi katiü'd-delalet olmak gerektir,” diyerek, yahudiler ve hıristiyanlarla diyalog ve dostluk kurmanın yasak olduğuna dair delilin Kur’an’ın ayetleri gibi sağlam bir metne dayandırılmasına rağmen, kastedilen anlamın kesin olmadığını belirterek , Yahudi ve Hristiyanlarla dost olmaya men değil , tahrif olan yahudilik dini ile yine tahrif olan hristiyanlık dinine dost olmaya nehy olduğunu belirtmektedir. Şayet bu Ayeti Kerimeyi böyle bir anlam verilmemiş olunursa , yine Bediüzzamanın “Ehl-i kitaptan bir haremin olsa elbette seveceksin!” ifadesinde dediği üzere , Ehl-i Kitab hanımları ile evlenmeye ruhsatı belirten (Maide .5/5 ) Ayeti ile çelişeceğine vurgu yapmaktadır. Çünkü , hem dost edinmeyin hemde Hanımları ile evlenmenizde bir sakınca olmaz anlayışı , Kur’anın siyak ve sibak bütünlüğünü zedelemektedir. Tefsirin devamında , Asr-ı Sadet döneminde, İslamın yeni nuzülü ile meydana gelen yeni bir Manevi inkılabat olduğundan, Sahabeyi Kiram bütün kıstaslarını bu noktadan yapmaktalardı , ve bu Din noktasında muhabbet veya düşmanlık beslerlerdi . Buna istinaden , Asrı Saadet döneminde gayri müslimlere muhabbette bir nifak endişesi vardı . Ancak , günümüzde yaşanana inkılabat manevi değil bir nevi medeni ve dünyevi bir inkılabat olduğundan , kıstas olarak medeniyeti nazara almak esastır. Zaten , gayri müslimlerin çoğu da dinlerine bağlı olmadıklarından , onlarla dost olmak , hem medeniyet ve gelişmişlikleri noktasına hemde Dünyevi Barış ve Huzurun temini içindir. Bundan dolayı , Kur’andaki nehiy bunun kesinlikle kapsamamaktadır ! (Münazarat, Sayfa 71)


Ayrıca diyebilirizki , Hıristiyan ve Yahudilerle Dost olmayı nehy , tümü ile dost olmayı nehy şeklinde algılayanlar , Kur'anın şu Ayetlerini görmemezlikten geldiklerine üzülerek şahit olmaktayız :

ALLAH, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı yasaklamaz.” (Mümtehine, 8,)


“Zulmedenleri hariç, ehl-i kitap ile en güzel olan şeklin dışında bir tarzda mücadele etmeyin ve onlara şöyle deyin: “Biz, hem bize indirilen kitaba, hem size indirilen kitaba iman ettik. Bizim İlah’ımız da sizin İlah’ınız da bir ve aynı İlah’tır ve biz O’na gönülden teslim olduk.” (Ankebut, 46)

De ki: “Ey ehl-i kitap, sizinle bizim aramızda aynı olan bir kelimeye gelin: ALLAH’tan başkasına ibadet etmeyelim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; ALLAH’ı bırakıp da, kimimiz kimimizi rabler de edinmesin.” (Âl-i İmrân, 64)
 

ayna44

New member
Katılım
17 Şub 2007
Mesajlar
488
Tepkime puanı
100
Puanları
0
Yaş
36
"Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz ALLAH, zalim kavmi doğru yola iletmez."(Maide,51)

ALLAH CC RAZI OLSUN....
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
anlamak

anlamak

SORU: "Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz ALLAH, zalim kavmi doğru yola iletmez."(Maide,51)

Kur'an-ı Kerim , Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin derken , siz ise buna muhalif davranıyorsunuz?


El-CEVAB : Kur'anın bu hükmüde, yine siyak ve sibak bütünlüğünde ele alınmadığında, yanlış anlam çıkarmalarda adetten olmakta ve sanki Kur'anı Kerim bütün Yahudi ve Hırsitiyanları dost edinmeyin şeklinde algılayanlar olabilmektedir.

Merhum Elmalı Hamdi Yazır bu Ayeti Kerime için bakın Tefsirinde ne diyor:

'Yahudi ve hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onlara velî olmayınız değil, onları velî tutmayınız, itimat edip de yâr tanımayınız, yardaklık etmeyiniz. Velâyetlerine, hükümlerine yardımlarına müracaat etmek, mühim işlerin başına getirmek şöyle dursun, onlara gerçek bir dost gibi tam bir samimiyetle itimat edip de kendinizi kaptırmayınız. Özetle onları dost olur sanıp da yakın dostlarınız gibi sıkı fıkı beraberliklere dalmayınız, tuzaklarına düşmeyiniz, isteklerine iştirak etmeyiniz. Görülüyor ki 'Yahudiler ve hıristiyanlara dostlar olmayınız' buyurulmamış, 'Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyiniz' buyurulmuştur. Çünkü 'ALLAH sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez.' (Mümtehine, 60/8 ) buyurulmuştur. Şu halde müminler yahudi ve hıristiyanlara iyilik etmekten,dostluk yapmaktan, onlara âmir olmaktan yasaklanmış ve men edilmiş değil, onları dost edinmekten, yardaklık etmekten yasaklanmışlardır.'


Yani özetle:

Görülüyor ki 'Yahudiler ve hıristiyanlara dostlar olmayınız' buyurulmamış, 'Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyiniz' buyurulmuştur.

'Dost edinmek' ile 'Tebliğ niyetli dost olmak' arasındaki Farka VURGU yapıyor,


1-) Haram olan 'Dost edinmek': Onlara her türlü sırrınızı paylaşmak, sıkı-fıkı bir ilişki içinde olmak, onlardan gelen her habere hemen itimat etmek ve onlara yardaklık etmek yasaklanırken,

2-) Helal olan 'Dost olmak': İslamı temsil ve tebliğ noktasında Diyalog kurmak, onlara adaletle hükmetmek, iyilik yapmak olarak sıralayabiliriz.

Şayet, bu hususu böyle anlamamış olursak, bazı Ayeti Kerimler arasında -haşa- çelişki meydana gelmiş olurki, bu ise Kur'ana değil, Diyalog karşıtı kardeşlerimize münhasır bir vasıftır:

Maide 5: '. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal olduğu gibi,............ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir şekilde mehirlerini ödediğiniz takdirde, size helâldir.'

Yani, Ayeti Kerime ile, EHL-İ KİTAB tan kız almak ve onların yediğinden yemek yemek Helaldir. Şimdi şayet (Maide:51) de geçen Dost edinmeyi, Elmalı ve diğer tefsirciler gibi anlamaz ve HER KAFİRİ DÜŞMAN addedersek, o zaman Kuran-ı Kerim hem Kafir Ehl-i Kitabın kızını bir eş olarak almaya ruhsat verirken, hemde Düşman olmayı öğütlemiş olurki, o zaman -haşa-Kuranı çeliştirmiş oluruz.

Doğrusu tabiki Elmalı Hamdi Yazır'ın merhumun dediği gibidir.

Konuya bir de Bediüzzaman Hazretlerinin bu Ayeti Kerimenin Tefsiri ile devam edelim :

Bediüzzaman Hazretleri , Kur’anda men edilen “Yahudi ve hristiyanlarla dost olmayın (Maide, 5/51) Ayeti Kerimesinin tefsirinde , “Delil, katiü'l-metin olduğu gibi katiü'd-delalet olmak gerektir,” diyerek, yahudiler ve hıristiyanlarla diyalog ve dostluk kurmanın yasak olduğuna dair delilin Kur’an’ın ayetleri gibi sağlam bir metne dayandırılmasına rağmen, kastedilen anlamın kesin olmadığını belirterek , Yahudi ve Hristiyanlarla dost olmaya men değil , tahrif olan yahudilik dini ile yine tahrif olan hristiyanlık dinine dost olmaya nehy olduğunu belirtmektedir. Şayet bu Ayeti Kerimeyi böyle bir anlam verilmemiş olunursa , yine Bediüzzamanın “Ehl-i kitaptan bir haremin olsa elbette seveceksin!” ifadesinde dediği üzere , Ehl-i Kitab hanımları ile evlenmeye ruhsatı belirten (Maide .5/5 ) Ayeti ile çelişeceğine vurgu yapmaktadır. Çünkü , hem dost edinmeyin hemde Hanımları ile evlenmenizde bir sakınca olmaz anlayışı , Kur’anın siyak ve sibak bütünlüğünü zedelemektedir. Tefsirin devamında , Asr-ı Sadet döneminde, İslamın yeni nuzülü ile meydana gelen yeni bir Manevi inkılabat olduğundan, Sahabeyi Kiram bütün kıstaslarını bu noktadan yapmaktalardı , ve bu Din noktasında muhabbet veya düşmanlık beslerlerdi . Buna istinaden , Asrı Saadet döneminde gayri müslimlere muhabbette bir nifak endişesi vardı . Ancak , günümüzde yaşanana inkılabat manevi değil bir nevi medeni ve dünyevi bir inkılabat olduğundan , kıstas olarak medeniyeti nazara almak esastır. Zaten , gayri müslimlerin çoğu da dinlerine bağlı olmadıklarından , onlarla dost olmak , hem medeniyet ve gelişmişlikleri noktasına hemde Dünyevi Barış ve Huzurun temini içindir. Bundan dolayı , Kur’andaki nehiy bunun kesinlikle kapsamamaktadır ! (Münazarat, Sayfa 71)


Ayrıca diyebilirizki , Hıristiyan ve Yahudilerle Dost olmayı nehy , tümü ile dost olmayı nehy şeklinde algılayanlar , Kur'anın şu Ayetlerini görmemezlikten geldiklerine üzülerek şahit olmaktayız :

ALLAH, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı yasaklamaz.” (Mümtehine, 8,)


“Zulmedenleri hariç, ehl-i kitap ile en güzel olan şeklin dışında bir tarzda mücadele etmeyin ve onlara şöyle deyin: “Biz, hem bize indirilen kitaba, hem size indirilen kitaba iman ettik. Bizim İlah’ımız da sizin İlah’ınız da bir ve aynı İlah’tır ve biz O’na gönülden teslim olduk.” (Ankebut, 46)

De ki: “Ey ehl-i kitap, sizinle bizim aramızda aynı olan bir kelimeye gelin: ALLAH’tan başkasına ibadet etmeyelim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; ALLAH’ı bırakıp da, kimimiz kimimizi rabler de edinmesin.” (Âl-i İmrân, 64)
ayet açıktır ki yahudileri ve hristiyanları dost edinmeyiniz!!
tebliğ farlıdır dost edinmek farklı ..

tebliğ amaçlı dost edinin diye bir ayet bulamadık acizane bulan varsa bilgilendirsin şu avamı..

onların zararsızlarına karşı tutumumuzu yine ayete binaen israil malı başlıklı konuda belirtmişizdir.

bir kavme olan düşmanlığınız sizi onlar hakkında haksızlık yapmaya sevk etmesin mealindeki ayette başımızın üzerindedir..

ALLAH zalimler topluluğunu doğru yola sevketmez..mealindeki ayeti de..

tebliğ yapacağız diye onların bu oyunlarına mı geleceğiz..

bizim tebliğimiz bellidir..ALLAH(CC) BİRDİR. DOĞMAMIŞTIR DOĞRULMAMIŞTIR.

KAHHARDIR..EMROLUNDUĞUNUZ GİBİ DOST DOĞRU OLUNUZ MEALİN DEKİ AYETTE de olmamız gereken hali emretmiştir..

onlara diyeceğimiz tek söz ALLAH SİZİ DE RAZI OLDUĞU KULLARINDAN EYLESİN.. selam ve dua
 

khan19556

New member
Katılım
11 Ocak 2007
Mesajlar
992
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Sancaðýn düþtüðü yerden
Kur'an'ın belirttiği gibi, "ehl-i Kitabın hepsi bir değildir" (Al-i İmran, 113). Onların hepsini aynı kategoride görmek, Kur'anî ve tarihî realiteye muhaliftir. "Yahudî ve hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. İçinizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Allah zalim topluluğa hidayet etmez" (Maide, 51) ayeti, onlarla diyaloğa ve beşerî ilişkilere mani değildir. Nitekim, ehl-i Kitaptan kız almak, Kur'an'ın hükmüyle sabit bir vakıadır (Maide,5). Hamdi Yazır, üstteki ayetle ilgili şöyle der: Mü'minler, yahudi ve hristiyanlara iyilik etmekten, dostluk yapmaktan, onlara idareci olmaktan menedilmemiş, onları veli ittihaz eylemekten, yardaklık etmekten nehyedilmişlerdir. Çünkü onlar, mü'minlere yar olmazlar.

Fıkıh usulündeki "hüküm müştak üzerine olsa, me'haz-ı iştikak hükmün illetini gösterir" esasının, üstteki ayeti doğru yorumlama noktasında hatırdan uzak tutulmaması gerekir. Mesela, "hırsızlık yapanlara şu cezayı uygulayın" denildiğinde, hükmün illetinin hırsızlık olduğu aşikardır. Onun gibi, üstteki ayetteki nehiy dahi, yahudi ve hristiyanlarla, yahudilik ve hristiyanlık cihetleriyle ilgilidir.

Hem de bir adam zâtı için sevilmez. Belki muhabbet, sıfat veya san'atı içindir. Her bir müslümanın herbir sıfatı müslüman olması lazım gelirken, her zaman bunun gerçekleştiğini söyleyemeyiz. Onun gibi, herbir kafirin herbir sıfatı kafir değildir. Dolayısıyla, onlarda bulunan müslüman sıfatlar veya faydalı san'atlar noktasından muhatap olmak niçin caiz olmasın ? "Ehl-i kitaptan bir haremin olsa, elbette seveceksin".

Meseleyi şu şekilde özetlemek mümkündür: Onlarla beşeri ilişkilerde bulunmak ayrı, onların din-örf ve adetlerine hayran kalmak ayrıdır. Birincisi Kur'an'ın nehyine dahil değilken, ikincisi kesinlikle yasaklanmıştır.
“Yahudi ve Nasara ile muhabbetten Kur’anda nehiy vardır.…Bununla beraber nasıl dost olunuz dersiniz?” sorusuna Bediüzaman verdiği öz, fakat çok doyurucu cevabında şöyle diyordu:

“Bu nehiy, Yahudi ve Nasara ile Yahudiyet ve Nasraniyet olan ayineleri hasebiyledir.”


Buna göre Kur’anda yasaklanan muhabbet, Hak din olan İslâm’a kavuştuktan sonra Yahudiliğe yahut Hıristiyanlığa meyletmek ve sevgi beslemektir. Bu yasaktan kaçınmak şartıyla, bir Hıristiyan’la iyi komşuluk ilişkileri kurulabilir, ticaret yapılabilir, ortak düşmanlara karşı birlikte hareket edilebilir. Bütün bunlar Hıristiyanlığı sevmek demek değildir.
Konunun devamında bu noktaya şöyle açıklık getiriliyordu:

“Bir adam zatı için sevilmez. Belki muhabbet, sıfat ve san’atı içindir. …. Binaenaleyh, Müslüman bir sıfatı veya san’atı istihsan etmekle iktibas etmek neden câiz olmasın? Ehl-i kitaptan bir haremin olsa elbette seveceksin!” (Münâzarât, 40)

Son cümle gerçekten çok harika ve konuya son noktayı koyuyor. Ehl-i kitaptan bir kadınla evlenen Müslüman, hanımını elbete sevecektir, ama bu sevgi onun dinini sevmesi manasına gelmez.Bu ince ölçüden uzak kalmak bize bazen çok pahalıya mal oluyor.

Konunun devamında, ehl-i kitapla dost olmanın gerekçesi, şu cümlelerde net olarak ortaya konuluyor:

“Onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan âsâyişi muhafazadır. İşte bu dostluk kat’iyen nehy-i Kur’ânî de dahil değildir.” (Münâzarât, 41)
 

seyhshamil

New member
Katılım
12 Ağu 2007
Mesajlar
62
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Aslında kuranda ehli kitabı sahiplerinden öyleleri varki gece de ibadet ederler yazıyordu hangi ayet tam hatırlamıyorum.Yani anlaşılacağı üzere tüm hristiyan ve yahudiler kastedilmiyor istisnaları da var.
 

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
54
Yahudi ve hırstiyanları veli edinmek

Yahudi ve hırstiyanları veli edinmek

"Ey iman edenler! Yahudileri ve hristiyanları veli edinmeyiniz. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları veli edinirse o, onlardan olur. Hiç kuşkusuz Allah, zalimleri doğru yola iletmez."Maide sur.51.ayet

Nuzul serbebi:
İbni İshâk, İbni Ebi Şeybe, İbni Cerîr, İbni Ebi Hatim ve Beyhakî, Ubâde b. es-Sâmit'in şöyle dediğini rivayet etmektedirler:
“Kaynuka oğulları Müslümanlarla savaşınca Abdullah b. Ubeyy b. Selûl onların işleriyle ilgilendi ve onları savunmaya ko­yuldu. Ubâde b. es-Samit de Resulullah (s.a.)'ın huzuruna vardı ve onlarla ant­laşmasından Allah'a ve rasulüne karşı beri olduğunu bildirdi. Ubâde b. es-Sâ-mit, Hazrec kabilesinden bir kişi îdi. Onun da Kaynuka oğullarıyla tıpkı Ab­dullah b. Ubeyy gibi antlaşması vardı. Ubâde, Resulullah (s.a.)'ın huzurunda onlarla olan antlaşmasını bozdu ve kâfirlerle antlaşmasından ve onları veli edinmekten beri olduğunu ifade etti. İşte bu sebeple onun ve Abdullah b. Ubeyy'in hakkında Maide suresinde yer alan: "Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları veli edinmeyin..."buyrukları nazil olmuştur. (Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir)

Bu çağrı Medine'deki İslam toplumuna yönelikti. Ama aynı zamanda bu, yeryüzünün hangi köşesinde olursa olsun, kıyamete dek gelip geçecek olan tüm müslümanlara yönelik bir çağrıdır. "Ey müminler!" hitabının muhatabı durumunda olan herkese yönelik bir çağrıdır.
Yeri gelmişken bu çağrının "iman eden kimseler"e yönelik oluşunun nedenine de değinelim. Bu ayet indiği sırada, Medine'deki kimi müslümanlar ile kitap ehline -özellikle de yahudilere- mensup kimi insanlar arasındaki ilişkiler bütünüyle kopmuş değildi. Bu iki kesim arasında, birtakım dostluk ve dayanışma ilişkileri, kimi ekonomik ve karşılıklı ilişkiler, kimi de komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri söz konusuydu. Medine'de araplar ile özellikle yahudiler arasında bu tür ilişkilerin bulunması, kentin İslâm öncesindeki tarihsel, ekonomik ve sosyal durumu göz önüne alınacak olursa son derece doğaldı. Bu durum, yahudilerin İslâm'a ve müslümanlara karşı komplolar hazırlayabilmelerini kolaylaştırıyordu. Onların hazırladıkları bu komploların her biri Kur'an'daki bir çok ayette ortaya konulup sıralandığı gibi, buradaki ayetlerde de bunlardan bir bölümü dile getirilmektedir.
Kur'an, yaşamda yeni bir düzeni gerçekleştirebilmek için inancı uğruna vereceği mücadelede müslümana gerekli bilinci kazandırmak, müslümanlar ile İslâm toplumundan olmayan, İslâm sancağının altında toplanmayan diğer insanlar arasında kesinkes bir ayrım gözetmeyi müslümanın benliğine yerleştirmek üzere indirilmiştir. Buradaki ayrım gözetme, insanlara karşı hoşgörülü davranmayı engellemek anlamında değildir. Hoşgörü, müslümanın sürekli sahip olacağı bir niteliktir. Buradaki ayrım gözetme meselesi dostluk, bağlamındadır. Müslümanın yüreğindeki dostluk duygusu, Allah'a, peygamberine ve müminlere tahsis edilmiştir. Sözünü ettiğimiz bilinci kazanmak ve istenilen ayrımı gözetmek meselesi, her yerde ve her kuşaktaki müslüman için mutlak bir gerekliliktir.( Seyyid Kutup-Fizilal-il Kur’an)

Elmalılı Hamdi Yazır’ın belirttiği gibi;
Onlara velî olmayınız değil, onları velî tutmayınız, itimat edip de yâr tanımayınız, yardaklık etmeyiniz. Velâyetlerine, hükümlerine yardımlarına müracaat etmek, mühim işlerin başına getirmek şöyle dursun, onlara gerçek bir dost gibi tam bir samimiyetle itimat edip de kendinizi kaptırmayınız. Özetle onları dost olur sanıp da yakın dostlarınız gibi sıkı fıkı beraberliklere dalmayınız, tuzaklarına düşmeyiniz, isteklerine iştirak etmeyiniz.( M.Hamdi Yazır Kuran ı KerimTefsiri)

İslâm'ın kitap ehline karşı hoşgörüsü ayrı bir şeydir. onlarla dost olmak ayrı bir şeydir. Ancak kimi müslümanlar bu iki olguyu birbiriyle karıştırmaktadırlar. Bu da onların, metodolojik ve gerçekçi bir yapıya sahip olan dinin özünü ve misyonunu net olarak kavrayamamalarından kaynaklanmaktadır. Bu din, insanlığın tanık olduğu tüm öğretilerden farklı bir yapıya sahip olan İslâmî anlayış doğrultusunda, yeryüzünde yeni bir yapılanmanın sağlanması, insanların keyfî arzularının, Allah'ın sisteminden sapmalarının, ayrıca dîne aykırı öğretiler ve tutumların karşısında bir engel oluşturması, öngörülen bu yeni yapılanmanın gerçekleştirilmesi için de hiç bir kıvırmaya yeltenilmeksizin, kaçınılmaz olarak mücadele verilmesi, bu bağlamda insanların olumlu, etkin ve yapıcı eylemlere girişebilmesi için gönderilmiştir.
Dostluk konusunda yukarıda sözünü ettiğimiz iki olguyu birbirine karıştıranların eksiklikleri, inancın özüne ilişkin sağduyudan ve de savaşın bu kitap ehline karşı izlenecek tutumun niteliğini bilinçlice kavrayabilmekten yoksun oluşlarıdır. Onlar, Kur'an'ın bu konudaki son derece net olan buyruklarından habersizdirler. Bu nedenle de İslâm'ın, tüm hakları garanti altına alınmış olarak İslâm toplumunda yaşamakta olan kitap ehline karşı hoşgörülü davranılmasını ve onlara iyilik yapılmasını isteyen buyrukları ile dostluğun sadece Allah, peygamberi ve müslümanlara özgü kılınmasını isteyen buyruklarını birbirine karıştırmaktadırlar. Onlar Kur'an'da kitap ehline ilişkin yapılan tespitleri unutmaktadırlar. Onlar Kur'an'da belirtildiği üzere, onlar İslâm toplumuna karşı savaşma noktasında birbirlerinin dostudurlar. Bu, onlar için sabitleşmiş bir olgudur. Onlar, ne müslümandan hoşlanırlar, ne de onun dini olan İslâm'dan. Müslümandan, kendi dinini terk edip onların dinine geçmedikçe de hoşlanmayacaklardır. Onlar, İslâm'a ve müslümanlara karşı savaşmakta son derece ısrarlıdırlar. Onların bu noktada içlerinde gizledikleri öfke ve kin, ağızlarından çıkan sözlerdekinden çok daha büyüktür...
Müslüman, kitap ehline hoşgörüyle davranmaktan yanadır. Ancak onlarla, yardımlaşma ve işbirliği anlamında bir dostluk kurmasının yasaklanmış olduğunun da bilincindedir. Onun yapacağı, dinini pratize etmek ve İslâm'ın eşsiz sistemini gerçekleştirmektir. Bu noktada onun yolu ile kitap ehlinin yolu kesinlikle aynı değildir. Müslüman her ne kadar onlara hoşgörü ve sevgiyle davransa da bu, onların kendisinin dinine bağlılığını sürdürüp İslâm sistemini gerçekleştirmesinden hoşnut olmalarına, onların ona karşı savaşmak, komplolar hazırlamak noktasında birbirlerinin dostu olmaktan vazgeçmelerine yetmeyecektir.
Kafirler ve ateistlere karşı, dini yayma amacıyla bizler ile kitap ehlinin aynı kulvarda yürüyebilecekleri gibi bir sanıya kapılmamız, ne kadar korkunç bir bilgisizlik. Kitap ehlinin, müslümanlarla savaşmak söz konusu olduğunda kafirlerin ve ateistlerin safında yer aldıklarını bile bile, böylesi bir sanıya nasıl kapılabiliriz?
Her çağda olduğu gibi bu çağda da aramızdaki saf kişiler söz konusu uyarıcı gerçekleri kavrayamıyorlar. Kur'an'ın buyruklarını, yaşanan tarihî olayları tümden unutarak, kitap ehliyle -hepimiz dine inanıyoruz diyerek- elele tutup materyalizme ve ateizme karşı birlikte mücadele verebileceğimizi ileri sürüyorlar. Oysa, kâfir olan müşrikleri göstererek "Bunların yolu müminlerin yolundan daha doğrudur." (Nisa Suresi, 51) diyenler kitap ehlinin ta kendileriydi. Medinedeki müşrikleri destekleyip müslümanlara karşı kışkırtanlar, kitap ehlinin ta kendileriydi. Yine iki yüz yıl süren haçlı savaşlarıyla müslümanlara saldıranlar kitap ehlinin ta kendileriydi. Endülüs'te yaşanan korkunç trajedinin sorumluları onlar değil midir? Ateistlerin ve materyalistlerin de yardımını alarak, Filistin'deki müslüman arapları perişan edenler, onların yurdunu yahudilere verenler kitap ehlinin ta kendileri değil midir? Habeşistan, Somali, Eritre ve Cezayir'de ( Afkanistan, Irak, Çeçenistan, Kosova) kısacası her yerde müslümanların perişan olmalarının nedeni onlar değil midir? Yugoslavya, Çin, Türkistan ve Hindistan'da, kısacası her yerde, ateistlerle, materyalistlerle ve paganistlerle de işbirliği yaparak müslümanların başına bin bir çorap örenler kitap ehlinin ta kendileri değilmidir?
Tüm bunlara karşın bugün aramızdan kimileri kalkıp, -Kur'an'daki kesin buyrukların tamamen tersine- müslümanlarla kitap ehli arasında dostluk ve işbirliğinin mümkün olabileceğini ileri sürüyor! Neymiş! Böylece materyalizme ve ateizme karşı dini korumuş olacakmışız!
Bunları söyleyenler, Kur'an'ı okumamış olmalıdırlar. Okuduysalar bile, İslâm'ın özündeki hoşgörü çağrısını, Kur'an'ın yasaklamakta olduğu dostluğa çağrı biçiminde yanlış anlamış olmalıdırlar.
Bu tür kimseler İslâm'ın Allah katında kabul görecek tek inanç olduğunu kavrayamamışlardır. İslâm'ın, yeryüzünde yeni bir yapılanmayı hedefleyen, dün olduğu gibi, bugün de kitap ehlinin düşmanlıklarına ve saldırılarına göğüs gerilmesini sağlayacak olan, yapıcı bir hareket niteliği taşıdığını anlayamamışlardır. Kur'an'da kitap ehline karşı takınılması istenen tutum, kesinlikle değiştirilemez. Çünkü bu son derece doğal ve alternatifi olmayan bir tutumdur.( Seyyid Kutup-Fizilal-il Kur’an)

Onları velîler kabul etmeyin. Onları velâyet mevkiine oturtma­yın. Onları karar mercii yapmayın. Hayatı ilgilendiren konularda onları dinlemeyin, onlarla birlikte hareket etmeyin. Kendileri saptıkları gibi sizleri de ne yapıp yapıp saptırmak isteyen, sizleri de kendi cehen­nemlerine çağıran bu insanların düşüncelerine, anlayışlarına, girdap­lara kapılıp dininizi, kitabınızı kaybetmeyin. Onların gittikleri cehen­neme gitmeyin. Onların aldıkları kararları uygulamadan yana bir tavır sergilemeyin. Sizin Velîniz Allah’tır, mü’minlerdir. Velâyetinizi Allah’a ve Al­lah dostlarına verin. Dünya işlerinizde, bireysel, sosyal, ailevi, toplum­sal, ekonomik, siyasal tüm problemlerinizin çözümünde, âhire-te mü­teallik işlerinizde, yâni hayatın tüm alanlarında eğer bir velâ ilişkisi içine girecekseniz, birileriyle birlikte hareket edecekseniz, birileriyle istişare edecek, birilerinin kararına başvuracaksanız, birilerinden akıl danışacaksanız bunlar kâfirler değil ancak ve ancak Allah dostluğuna ehil müminler olmalıdır. Mü’minleri sevmeli, mü’minleri dost bilmeli, mü’minleri velî bilmeli, mü’minlere bağımlı olmalı, mü’minlerin derdini, tasasını kendi tasanız, onların sevincini kendi sevinciniz, başarılarını kendi başarınız bilmelisiniz. Tüm işlerinizi, tüm hayatınızı, siyasetinizi, ekonominizi, eğitiminizi, sosyal ve bireysel hayatınızı, aile hayatınızı mü’minlere göre dü­zenleyecek, hesabınızda mü’minler olacaktır. İzzet ve şerefi Müslü­manlarda ve Müslümanlarla birliktelikte göreceksiniz. Değilse Allah korusun birtakım basit dünyevî hesaplarla, birtakım basit menfaat kaygılarıyla mü’minleri bırakır da kâfirleri dost edinirseniz, onların ve­lâyeti altına girer, onların kararlarını uygular, hayatınızı onlar kaynaklı yaşamaya başlarsanız sonunda onlar gibi inanmaya, onlar gibi dü­şünmeye başlayıverirsiniz ve onların gittiği cehenneme gitmek zo­runda kalırsınız. Unutmayın ki sizler birbirinizin velîsi olduğunuz gibi onlar da bir­birlerinin velîsi ve dostudurlar. Onlar arasında da karşılıklı velâyet ilişkileri vardır. Birbirleri adına karar alırlar ve birbirlerinin kararlarını, yasalarını uygularlar. Kâfirlerin mü’minlerle, mü’minlerin de kâfirlerle asla bir velâyet ilişkileri olamaz. Akraba bile olsalar mü’minle kâfir arasında bir dostluk, bir velâyet ilişkisi yoktur. Mü’minlerin velîleri, va­lileri, idarecileri, karar mercileri ancak kendileridirler, kendilerinden olanlardır. (Ali Sağır-Besair-ul Kur’an)

Müslüman, hiçbir kuşkuya, en küçük bir tereddüte yer kalmayacak biçimde- şunlara kesinkes ve mutlak surette kafasına yerleştirmek durumundadır: Allah'ın, Hz. Muhammed'i (salât ve selâm üzerine olsun) peygamber olarak gönderdikten sonra, insanlar için kabul edeceği tek din İslâm'dır. Allah'ın, yaşamımızı kendisine göre belirlememizi istediği İslâm sistemi, eşsiz bir sistemdir. Diğer sistemlerin hiçbiri onunla eş düzey değildir. Başka bir sistemi alıp, onsuz yapabilmek mümkün değildir. Onun yerine, başka bir sistemi ikame etmek olası değildir. İnsanlığın yaşamı, sadece ve sadece İslâm'ın sistemi üzerine oturtulmadıkça, bir türlü düzelmeyecek ve kesinlikle yola girmeyecektir. Müslüman tüm çabasını, gerek öğretisel, gerek sosyal açılardan, kısacası tüm yönleriyle İslâm sistemini yerleştirebilmek için harcamadıkça, Allah katında, affedilmeyecek, bağışlanmayacak ve kabul görmeyecektir. Müslüman, bu uğurda çaba harcama konusunda hiçbir gevşeklik göstermemelidir. En ufak bir noktada bile olsa Allah'ın sistemi dışında hiçbir alternatif kabul etmemelidir. Ne inanç esasları, ne sosyal düzen, ne de yaşamaya ilişkin hükümler konusunda -Allah'ın kitap ehlinin bizden önceki şeriatlarından bizler için de geçerli olmasını uygun gördüğü hükümler hariç- İslâm sistemi ile diğer sistemleri birbirine karıştırmamalıdır. ( Seyyid Kutup-Fizilal-il Kur’an)

“Sizin veliniz ancak Allah, O'nun peygamberi ve namaz kılan, zekat veren rükua varan müminlerdir. ”(maide sur 55.ayet)

Selam ve dua ile…
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
Hayy

Hayy

Kur'an-ı Kerim'de Ehl-i Kitab'tan Mü'minlerden bahseden ayetler var. Buraya yazmıyorum. Biz de avamız bilemeyiz. Sen belki bilirsin. Buyurun ayeti bul, bize izah et. Ehl-i Kitab'tan Mü'minler varken "onlara düşmanlık edelim mi?" bize göster.

Ayrıca dost olmamak başka düşmanlık etmemek başkadır.

Ayet dost olmayın diyorsa düşman olun demiyor ya! Eh biz de avamız buyurun bunuda açıklayın.

Selametle
BENİM DE SÖYLEMEK İSTEDİĞİM TAM OLARAK BUDUR DOST EDİNMEYİNİZ..TECRİD EDİN ANLAMINI ÇIKARDIĞIMI SÖYLEMEDİM ..AMA DOSTLUK DİNİMİZCE ÇOK FARKLI ANLAMDADIR..YARADAILANI YARADANDAN ÖTÜRÜ SEVMEK MECBURİYETİMİZ VARDIR ..MESALA KUR'AN AZÜMŞANDA İNSANLARLA ALAY ETMEYİNİZ DER..İNSANLARA ZULMETMEYİNİZ..BURADA MÜSLÜMANLARI KASTEDEN BİR DURUM VARMIDIR İNSANLARI KASTEDMEKTEDİR..
ŞİMDİ ALİM VE VELİLER İÇİN KULLANILAN TABİR ALLAH(CC) DOSTUDUR..DOSTLUK ANLAM OLARAK DAHA DERİN MÜNASEBETİ İÇERİR..

BUNDAN DOLAYI ÖZELLİKLE DOSTLUK NOKTASINA VURGU YAPTIM ACİZANE.
AYRICA YERYÜZÜNDE ALLAH(CC) KATINDA BAŞKA DİNMİ VAR Kİ BU DOSTLARINIZ HALEN HRİSTİYANLIKLA ADLANDIRILIYOR..BU KADAR ALLAH(CC) KORKUYORLARSA BUYURSUNLAR KELİME-İ ŞAHADET

ŞAHİTLİK EDERİM Kİ ALLAH' TAN BAŞKA İLAH YOKTUR YİNE ŞAHİTLİK EDERİM Kİ MUHAMMED ONUN KULU VE ELÇİSİDİR..
EĞER BUNU SÖYLEDİKTEN SONRA ONLARI YALEN HRİSTİYAN OLARAK ADLANDIRIYORSANIZ SİZİ GAFLETTEN UYANMAYA DAVET EDERİM..SELAM VE DUA İLE
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
siz kişiselleştiriyorsunuz ''neden''

siz kişiselleştiriyorsunuz ''neden''

Yelken kardeşim, bazı şeyleri bilmiyorsun. Bu bir hakaret değildir , herkez her şeyi bilemez. Ama ayıp olan şudur, "her şeyi bildiğini zannetmek"
Bak canım kardeşim, sen pek çok şeyi kulaktan dolma ve taraflı neşriyatlardan öğrenmişsin.

Ben ise hiç bir şeyi medyadan öğrenmem ,asla bir haberi taraflı bir kişini ağazından dinlemem.

Şunu söyliyeyim kardeşim, hem çevrem hem ailemin bir eli yurtdışındadır. Ben onlarla mesela Belçikada yaşayan kankimle havadan sudan konuşmam ordaki durumu sorarım. Siyasi, dini ve hakeza.Bir Dayım Almanyadadır, Amcam Macar vatandaşı olmuştur. Amca oğlum ve 12 senelik bir arkadaşım sürekli Rusaya ya gidip gelir. Hem akrabam hem çocukluk arkadaşım Polonya da evli ve oranın vatandaşı. Yüzlerce akrabam Sırbistan, Bosna, Hırvatistanda yaşar. Hata hala oğlum Sırp ordusunda binbaşıdır. Makedonyada arkadaşım yaşıyor. Babam Almanyadan İrana , ırak, italyaya pek çok yerde bulundu. Bir dayım İsviçrede hayatı geçti. Bir arkadaşım İngilterede 4 sene okudu.

Hepsine sormuşum Hristiyanlık ne alemde. Hepsinin ortak görüşü teslis inancının hızla yok olduğu ve tek bir İlah'a doğru bir kayma süreci yaşandığı. İslam'a karşı derin bir endişe olsa da, merak konusu olduğu ve pek çok kişinin araştırma meyli içinde oldukları.

Polonyalı arkadaşımla yaklaşık 6-7 ay önce konuştu. Polaklar Müslümanlar için yoğun bir endişe içinde oldukları ve ABD'nin olara yaptığı zulumlere karşı yoğun bir kin içinde olduklarını söyledi. Hatta bir Polak "ABD'ye gidip canlı bomba olacaksın" demiş. Arkadaşım "okadarda değil dediği vakit demiş "Katili öldürmek için acele edeceksin" . Polak halkı teslis inancına en sıkı sarılmış halk olmasına rağmen kulaktan kulağa bu konuda şüpheler yayılyor.

Neyse anlatacağım çok şey var. Ama şunu unutma teslis inancını terk etmeye çalışan miliyonlarca İsevi var ve İslam'a karşı derin bir sempati ve merak içindeler. Bu durum karşısında ikinci yani şerir avrupa panik içinde İslam aleyhine yoğun propoganda yapıyorlarmış.

İşte bu tür Birinci Avrupa ile dialog karşıtları ikinci şerir avrupaya yardım ediyor.

Selametle
sevgili duha ne sizinle ne de birbaşka din kardeşime muhalefet olmak için yazmıyorum ...
tamam siz bütün delillerinizi Bediüzaman a dayandırıyorsunuz ama onun bu hareketini bir hristiyanın müslümanların elinden bu kur'an ı almazsak onlara asla galip gelemeyiz şeklindeki sözlerine tepki ve gerçek manasıyla kur'an ahlakını hayata geçirmeyi vazife edinmek amacıyla başlattığını unutuyor olmalısınız.ve bunu da müslümanlar arasında gerçrkleştirdiğini hatırlamanızı tavsiye ederim..

ALLAH(CC) KUR'AN AZÜMŞANDA PEYGAMBERİMİZE hitaben iman etmeyecekler diye neredeyse kendini helak edeceksin mealindeki ayeti de bu noktada peygamberimizin ve onun ondan sonra gelen ümmetine görevini ikaz niteliğinde değilmidir..müslümanlar arasında halen başı bozukluğun hüküm sürdüğü bir noktada durup da kendine ehli kitabı hedef seçmek te nereden icap etmektedir..

bizler duruşumuzu sağlamlaştıralım birbirlerimize karşı olan yükümlüklerimizi hakkıyla yerine getirelim ve müslümanl olurkan o kutlu seçilmişliğimize karşı vermiş olduğumuz sözü tutalım kardeşlik hukukumuzu yerine getirelim ondan sonra bu dediklerinizin olması yaradanın izniyle daha kolaydır..

ayrıca dostluk noktasında ki duruşumuz gerçekten onun derin manasında ki anlayıştan gelir..

bir hristiyana tebliğ de bulunabilirsiniz onunla ikili diyaloğa da girebiliriz ama buna dinler arası diyaloğ da demek tam bir fiyaskodur.
burada din adamları arasında diyalog dersiniz bu da çok yeni birşey de olmaz..

çok bildiğim konusunu da sadece sizin su-i zannınız olarak görüyorum..

tek taraflı ve kulktan dolma bilgilkerimin olduğunu söylüyorsunuz ama bunun alasını kendi yazınızda kendinizin yaptığını görüyorum...polak kardeşlerinize neler anlattığınızı merak ediyorum.! kendini patlatmak ihtiyacı duymuş!

selam ve dua
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
neden kişiselleştiriliyor!!

neden kişiselleştiriliyor!!

Yelken kardeşim, bazı şeyleri bilmiyorsun. Bu bir hakaret değildir , herkez her şeyi bilemez. Ama ayıp olan şudur, "her şeyi bildiğini zannetmek"
Bak canım kardeşim, sen pek çok şeyi kulaktan dolma ve taraflı neşriyatlardan öğrenmişsin.

Ben ise hiç bir şeyi medyadan öğrenmem ,asla bir haberi taraflı bir kişini ağazından dinlemem.

Şunu söyliyeyim kardeşim, hem çevrem hem ailemin bir eli yurtdışındadır. Ben onlarla mesela Belçikada yaşayan kankimle havadan sudan konuşmam ordaki durumu sorarım. Siyasi, dini ve hakeza.Bir Dayım Almanyadadır, Amcam Macar vatandaşı olmuştur. Amca oğlum ve 12 senelik bir arkadaşım sürekli Rusaya ya gidip gelir. Hem akrabam hem çocukluk arkadaşım Polonya da evli ve oranın vatandaşı. Yüzlerce akrabam Sırbistan, Bosna, Hırvatistanda yaşar. Hata hala oğlum Sırp ordusunda binbaşıdır. Makedonyada arkadaşım yaşıyor. Babam Almanyadan İrana , ırak, italyaya pek çok yerde bulundu. Bir dayım İsviçrede hayatı geçti. Bir arkadaşım İngilterede 4 sene okudu.

Hepsine sormuşum Hristiyanlık ne alemde. Hepsinin ortak görüşü teslis inancının hızla yok olduğu ve tek bir İlah'a doğru bir kayma süreci yaşandığı. İslam'a karşı derin bir endişe olsa da, merak konusu olduğu ve pek çok kişinin araştırma meyli içinde oldukları.

Polonyalı arkadaşımla yaklaşık 6-7 ay önce konuştu. Polaklar Müslümanlar için yoğun bir endişe içinde oldukları ve ABD'nin olara yaptığı zulumlere karşı yoğun bir kin içinde olduklarını söyledi. Hatta bir Polak "ABD'ye gidip canlı bomba olacaksın" demiş. Arkadaşım "okadarda değil dediği vakit demiş "Katili öldürmek için acele edeceksin" . Polak halkı teslis inancına en sıkı sarılmış halk olmasına rağmen kulaktan kulağa bu konuda şüpheler yayılyor.

Neyse anlatacağım çok şey var. Ama şunu unutma teslis inancını terk etmeye çalışan miliyonlarca İsevi var ve İslam'a karşı derin bir sempati ve merak içindeler. Bu durum karşısında ikinci yani şerir avrupa panik içinde İslam aleyhine yoğun propoganda yapıyorlarmış.

İşte bu tür Birinci Avrupa ile dialog karşıtları ikinci şerir avrupaya yardım ediyor.

Selametle
s.a
sevgili kardeşim öncelikle söylemek isterim ki hiç bir kimseyle herhangi bir sorunum yok ..heleki kişisel..

yine söylemek isterim ki sizin dellillerini gösterdiğiniz ağırlıklı bediüzaman ın eserleriridir.o bile kendi düşünce yapısını anlatırken eski sait ve ondan sonraki anlayış diyerek ayırma ihtiyacı duyar.daha da ileri giderek bazı düşüncelerini eleştirme gereği duymuştur bunu ona ait olan bazı kaynaklarında sizler de bulabilirsiniz..insanlar kavrayış olarak zamanla gelişir..bu tabii bir olaydır..onun bu azim ve gayretlerini tetikleyen hristiyan bir diplomatın 'müslümanların elinden bu Kur'an ı almadıkça asla onlara hükmedemeyiz şeklindeki demecini okumasıdır..o bile hareketini müslümanlar arasında olan kopukluğu gidermek ve dirlik oluşturmak maksadıyla başlatmışdır..bütün çabasını Kur'an azümşanın doğru anlaşılması,algılanması yolunda harcamıştır desek yanılmış olmayız..

fakat dostluk noktasında söylemek isterim ki onun anlamı derinlere nüfuz eder.ben kendini hristiyan diye adlandıran birine dost demekten uzak görüyorum acizane..

müslüman kardeşlerimizle olan münasebetimizi geliştirip halledebildik mi ki?hemen kendimize ilk vazife seçerek tebliğe yönelelim..acaba bu insanlar size sormaz mı sizin dininiz o kadar bağlayıcı da sizin bu parçalanmışlığınız nedir?

öncelikle öğrendiklerimizi kendi nefsimize tebliğimiz ve de akabinde din kardeşimize aktarmamız ne noktadır??

yine diyorum dinler arasında diyalog diye bir lafız bile ağır gelir..bunu düşünmeyi ise sormayın bile..

gelin din admları arsında diyalog diyin de daha doğrusu görev bildiğimiz ''tebliğ''diyin buna. anlamına daha uygun gelir..

ayıp noktasına gelirsek insanız ayıplı olmaya elverişliyiz taşıdığımız nefs itibariyle..bunu da en fazla acıktığımız ve bunu giderdikten sonra ki, o zaman zaman soğuk terler döktüren tuvalet ihtiyacımız giderirken beynime isabet eden bir şimşek gibi hatırlamaktayım..büyüklenmek ne haddimize...

kaynak hususuna gelince tek taraflı baktığımı ve kulaktan dolma olduğunu söyleyerek su-i zan da bulunmuşsunuz..gözden görme birşeyler de okuduk..
ayrıca beni itham ettiğiniz tek taraflılıktan doğan taraflarda kimlerin olduğunu söylerseniz daha açık olur..eğer zamanım olsa sizin bahsettiğiniz medya da neler yazdığını çok merak ediyorum bakacağım..

şimdi acaba beni eleştirdiğiniz kulaktan dolma haberler sizin yazdığınız yazıda çok fazla değil mi?

selam ve dua ile
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Merhum Elmalı Hamdi Yazır bu Ayeti Kerime için bakın Tefsirinde ne diyor:

'Yahudi ve hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onlara velî olmayınız değil, onları velî tutmayınız, itimat edip de yâr tanımayınız, yardaklık etmeyiniz. Velâyetlerine, hükümlerine yardımlarına müracaat etmek, mühim işlerin başına getirmek şöyle dursun, onlara gerçek bir dost gibi tam bir samimiyetle itimat edip de kendinizi kaptırmayınız. Özetle onları dost olur sanıp da yakın dostlarınız gibi sıkı fıkı beraberliklere dalmayınız, tuzaklarına düşmeyiniz, isteklerine iştirak etmeyiniz. Görülüyor ki 'Yahudiler ve hıristiyanlara dostlar olmayınız' buyurulmamış, 'Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyiniz' buyurulmuştur. Çünkü 'Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez.' (Mümtehine, 60/8 ) buyurulmuştur. Şu halde müminler yahudi ve hıristiyanlara iyilik etmekten,dostluk yapmaktan, onlara âmir olmaktan yasaklanmış ve men edilmiş değil, onları dost edinmekten, yardaklık etmekten yasaklanmışlardır.'


Yani özetle:

Görülüyor ki 'Yahudiler ve hıristiyanlara dostlar olmayınız' buyurulmamış, 'Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyiniz' buyurulmuştur.

'Dost edinmek' ile 'Tebliğ niyetli dost olmak' arasındaki Farka VURGU yapıyor,


1-) Haram olan 'Dost edinmek': Onlara her türlü sırrınızı paylaşmak, sıkı-fıkı bir ilişki içinde olmak, onlardan gelen her habere hemen itimat etmek ve onlara yardaklık etmek yasaklanırken,

2-) Helal olan 'Dost olmak': İslamı temsil ve tebliğ noktasında Diyalog kurmak, onlara adaletle hükmetmek, iyilik yapmak olarak sıralayabiliriz.

Şayet, bu hususu böyle anlamamış olursak, bazı Ayeti Kerimler arasında -haşa- çelişki meydana gelmiş olurki, bu ise Kur'ana değil, Diyalog karşıtı kardeşlerimize münhasır bir vasıftır:

Maide 5: '. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal olduğu gibi,............ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir şekilde mehirlerini ödediğiniz takdirde, size helâldir.'

Yani, Ayeti Kerime ile, EHL-İ KİTAB tan kız almak ve onların yediğinden yemek yemek Helaldir. Şimdi şayet (Maide:51) de geçen Dost edinmeyi, Elmalı ve diğer tefsirciler gibi anlamaz ve HER KAFİRİ DÜŞMAN addedersek, o zaman Kuran-ı Kerim hem Kafir Ehl-i Kitabın kızını bir eş olarak almaya ruhsat verirken, hemde Düşman olmayı öğütlemiş olurki, o zaman -haşa-Kuranı çeliştirmiş oluruz.

kelime oyunu yapmazsak sevinirim dar bir acidan bakmamak lazim
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
buyrun

buyrun

EMRI BILMA'RUF VE NEHYI ANIL MÜNKER </B>

Enes Bin Malik'den rivayet edildigine göre Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

salavat.gif
"Benîm üzerime bir kere selât-ü selâm getirenin nefsinden ulu, Allah (C.C) beyaz bir bulut yaratir. Allah (C.C) buluta rahmet denizinden su yüklenmesini emreder, o da yüklenir. Sonra Allah (C.C) buluta yagmasini emreder, o da yagar. Yere düsen her damladan Allah (C.C) altin, daglara düsen her damladan gümüs yaratir. Kafirin üzerine düsen her damladan da Allah (C.C) onlara iman nasip eder."


Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

al_i_imran_3-110.jpg

"Siz insanlarin iyiligi için ortaya çikarilmis, en hayirli bir ümmetsiniz, iyiligi emreder ve kötülükten alikorsunuz. Allah'a da inanirsiniz."
(Al-i imran - 110)

Kelbi (rehimehullahu} der ki: bu âyet-i kerime bu ümmetin diger ümmetlere karsi üstünlük durumunu açiklamaktadir. Bu âyet-i celile gösterir ki, bu islâm ümmeti kayitsiz sartsiz bütün ümmetlerin en hayirlisidir.

Bu üstünlük ilk müslüman halkasi ile son müslüman halkasi arasinda, diger ümmetler karsisinda ortaktir ama halkalar arasinda ayri derece farki vardir. Nitekim sahabelerin ümmetin geri kalanindan üstün oldugu hakkinda hadîsler vardir.

Âyet-i kerimede geçen «insanlar «icin çikarilmis» ifadesi insanlarin iyilik ve yarari için bütün yüz yillarda meydana getirilmis, temayüz edip taninmis demektir.

Yine âyet-i kerimedeki «iyiligi emreder, kötülükten alakor ve Allah'a inanirsiniz» ifadesi, yeni cümledir. Bu cümle ümmetin üstünlük sebeplerini açiklamaktadir. Bu ifadeler, ayni zamanda bu ümmetin belirtilen sifatlari tasidigi müddetçe ve gösterilen yolda ilerledigi sürece ancak diger ümmetlerden üstün olacagini, buna göre iyiligi emrederek kötülükten alakoyma meziyetini yitirdikleri zaman üstünlüklerini de kaybedeceklerini açiklamaktadir.

Demek ki bu ümmetin mensuplari, iyiligi emrederek kötülükten alikoyduklari ve müslüman olsunlar diye kâfirler ite savastiklari için Allah (C.C) onlari insanlara yararlilikta en üstün kilmistir.

"Insanlarin en hayirlilari, insanlara yararli olanlar, buna karsilik insanlarin en kötuleri onlara zarari dokunanlardir."

Âyet-i kerimedeki «Allah (C.C)'a inanmiz» ifadesi. Allah (C.C)'in birligini tasdik edersiniz, bu inançta sebat edersiniz ve Hz. Muhammed (S.A.V)'in Allah (C.C)'in elçisi oldugunu kabul edersiniz demektir.

Çünkü Hz. Muhammed (S.A.V)'in elçiligini inkâr edenler. Allah (C.C)'a iman etmis sayilmaz. Zira böyleleri Peygamberimizin (S.A.S.) Allah (C.C) katindan getirdigi mucize âyetleri kendi uydurmasi zannederler.


Peygamberimizin (S.A.S.) buyuruyor ki:

salavat.gif
"içimizden biri bir egrilik gördügü zaman onu eli ile degistirsin, eger gücü yetmiyorsa dili ile degistirsin, buna da gücü yetmiyorsa kalbi île degistirsin ki, bu imanin en zayif sekilde tezahürüdür."

Bazi âlimler bu hadis ile ilgili olarak derler ki: elle degistirmek idarecilerin, sözle degistirmek âlimlerin ve kalble degistirmek de bütün müslümanlarin görevidir.
Fakat bir kisim âlimler de egriligi degistirebilmek herkesin egriligi degistirmekle yükümlü oldugunu ileri sürerek ilk görüsteki vazife bölümüne karsi çikarlar.

Nitekim ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:

maide-5-2.jpg

ufak.gif
"Iyilik ve takvada biribîrinizi destekleyiniz, kötülük ve azginlikta degil»
ufak.gif
(Maide - 2).

«Iyilikte yardimlasmak» iyilik islemeyi tesvik etmek, ona verdiren yarali yollari açmak. kötülük ve azginlik yollarini mümkün oldugu kedar kapatmakla otur.


Peygamberimiz (S.A.S.) diger bir hadisde buyuruyor ki:

salavat.gif
"Kim bir bid'at sahibini önterse Allah (C.C) onun kalbini güven ve iman ile doldurur. Kim bir bid'at sahibine karsi çikarsa Allah (C.C) onu en korkulu günde (Kiyamet gününde) emniyete çikarir. Iyiligi emrederek kötülükten alakoyanlar. Allah (C.C)'in yeryüzündeki halifeleri, O'nun kitabinin sözcüleri ve Resul'ünün temsilcileridir."

Hüzeyfe (RA) dan rivayet edildigine göre söyle demistir: "Insanlara öyîe bir gün gelecektir ki onlarin nazarinda bir ates lesi iyiligi emrederek kötülükten alakoyan bir müminden daha mekbul olacaktir."


Hz. Musa (A.S.) ulu Allah (C.C)'a «mümin kardesi için dua eden, ona iyiligi emrederek kötülükten uzak durmasini söyleyen kimsenin mükâfati nedir, ya Rabb'i!» diye sordu.
Ulu Allah (C.C) Hz. Musa (A.S)'ya söy'e cevap verdi. «her kelimesine karsilik ona bir yillik ibadet yazarim ve onu cehennem azabina çarptirmaktan heya ederim.»


Kutsi bîr hadisde ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor:

"Ey ademoglu! Tevbe etmeyi erteleyen, bos kuruntular pesinde kosarek Âhirete amelsiz gelen kimselerden olma. Böyleleri ibadet edenler gibi konustugu halde münafiklarin yaptigi hareketleri yaparlar. Kendilerine verilen ile gözleri doymaz, yokluga karsi sabirsizdirlar. Salihleri severler, fakat onlarden degildirler, münafiklardan sözce nefret ederler, fakat onlardandirlar. Iyiligi emrederler, faket kendileri yapmazlar, kötülükten baskalarini alikoymaya çalisirlar, fakat kendileri kötülük islemekten geri durmazlar."

camii.gif


Hz. Ali (keremellahu vechehu) diyor ki: Peygamberimizin (S.A.S.) söyle dedigini duydum:

salavat.gif
"Âhir zamanda öyle düsük çeneli kisa akilli kimseler türeyecektir ki, söyleyecekleri yararli iyi sözler girtlaklarini asmayacak (kalblerine islemeyecektir) Okun av hayvanini delik-desîk etmesi gibi bu kimseler de dini delik-desik edeceklerdir."


Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

salavat.gif
"Gök yüzüne çikarildigim gece dudaklari atesten makaslar ile kesilen bir takim erkekler gördüm. «Ya Cebrail, bunlar kimdir?» diye sordum.
Cebrail bana dedi ki. «bunlar ümmetinin baskalarina iyiligi emreden ve fakat kendilerini unutan hatipleridir.»

Nitekim ulu Allah (C.C) böyleleri hakkinda söyle buyurur:

bakara_2-44.jpg

"Insanlara iyiligi emredip kendinizi unutuyor musunuz? Oysa ki, kitabi okuyan da sizsiniz. Aklinizi basiniza toplamayacak misiniz?" (Bakara Süresi, 44).

Yani Allah (C.C)'in kitabini okudugunuz halde onun prensiplerine göre uygun hareket etmiyorsunuz. Bu adamlar baskalarina sadaka vermeyi emrettikleri halde kendileri vermezlerdi. Demek ki, müminlerin müminlere iyiligi emredip kötülükten alakoymaya çalisirken kendilerini unutmamalari gerekir.

Nitekim ulu Allah (C.C) söyle buyuruyor:

tevbe_9-7.jpg

"Mümin erkekler ile mümin kadinlar, birbirlerinin velileridir. Iyiligi emredip kötülükten alikorlar, namazi dosdogru kilarlar, zekâti verirler, Allah'a ve O'nun Resul'üne itaat ederler. Iste bunlar yok mu? Allah onlari esirgeyecektir. Hiç süphesiz, Allah Aziz ve Hâkimdir." (Tevbe - 7)

Âyet-i kerimede görüldügü gibi ulu Allah (C.C) müminleri iyiligi emrettikleri için övmektedir. Açiktir ki, iyiligi emretme ve kötülükten alakoyma görevinden kaçinanlar, âyet-i kerimede övülen müminlerin disinda kalirlar.
Öte yandan ulu Allah (C.C), bir takim kavimleri iyiligi emredip kötülükten alakoymaktan kaçindiklari için kinamaktadir.

Ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor:

maide_5-79.jpg

ufak.gif
"Onlar, yaptiklari kötülükden alakoymazlardi. Ne kadar fena bir is yapiyorlardi!"
ufak.gif
(Maide - 79)

cizgi.gif


Ebû derdadan rivayet edildigine göre Peygamberimiz (S.A.S.) söyle buyurmustur:

salavat.gif
"Ya îyiligi emreder ve kötülükten alakorsunuz veya ulu Allah (C.C) basiniza öyle zalim bir idareci musallat eder ki, ne büyügünüze hürmet eder ve ne de küçügünüze acir, içinizdeki iyilerin edecegi dualar kabul olunmaz. Allah (C.C)'dan yardim dîlerler, fakat yardim gelmez, günahtan affedilsin diye yalvarirlar, fakat affolunmaz."


Hz. Ayse'den (R. Anha) Rivayet edildigine göre Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

salavat.gif
"Ulu Allah (C.C), halkinin onsekiz bin kisisi, peygamberler gibi amel isleyen bîr kasabayi toplu cezaya carptirmistir»
Sahabîler «Nasil olur, ya Resulallah» diye sordular.
Peygamber'imiz buyurdu ki:
«bu iyi amel isleyen kimseler Allah (C.C) için öfkelenmezler, iyiligi emredip kötülükten alakoymaya çalismazlardi."



Ebu Zerr'ül- Gifarî'den (R.A.) rivayet edildigine göre Hz. Ebu Bekr es-Siddik (R.A.) Peygamber (S.A.V)'imize:
«müsrikler ile savasmanin disinda bir cihad sekli var midir, ya Resulallah?» diye sordu.

Peygamber (S.A.S.)'imiz ona söyle cevap verdi: «evet, var ya Ebu Bekr, ulu Allah (C.C)'in sehidlerden üstün dereceli öyle mücahidleri var ki, bunlar sagdirlar, herkes gîbi yerter. içerler ve halkin arasinda gezinirler, ulu Allah (C.C) onlarla gökteki meleklere karsi övünür. Ümmü Seleme Allah (C.C)'in resul'ü için nasil süslenirse cennet de onlar için öyle süslenip hazirlanir.»

Hz. Ebu Bekr «ya Resulallah, kimdir bunlar?» diye sordu.

Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurdu:

«bunlar iyiligi emredip kötülügü menedenler, Allah (C.C) için sevip Allah (C.C) adina öfkelenenlerdir.»

Peygamber (S.A.V)'imiz sözlerine söyle devam etti:

«nefsimi kudret eli altinda tutan Allah (C.C)'a yemin ederim ki, bu kimselerin cennetteki köskleri, sehidlerinkilerden daha yüksekte olacaktir. Su kösklerin her birinde kimi yakut ve kimi yesil zümrütten olmak üzere ücyüz kapi bulunacaktir. Her kapinin önünde nur parlayacaktir. Bu kimseler her biri, sirf esinin gözleri içine bakan iri gözlü üçyüz bin huri ile evlenecektir. Adam bunlardan birine baksa «iyiligi emredip kötülükten alakoymaya çalistigin falan günü hatirltyor musun» diyecek, öbürüne dönse «iyiligi emrederek kötülükten alakoydugun falan yeri hatirladin mi» diye ona iltifat edecektir.»


camii.gif


Haberde bildirildigine göre ulu Allah (C.C.) Hz. Musa'ya (A.S.) «ey Musa, sirf benim için isledigin hic bir amel var mi?» diye sorar.
Hz. Musa da cevap olarak «Allah'im! Senin için namaz kildim, oruç tuttum, sadaka verdim, secde ettim. Sana hamd ettim, kitabîni okudum, senin adini andim» der.
Ulu Allah (C.C) buyurur ki: «ya Musa! Namaz senin kilavuzundur, oruç sana kalkandir, verdigin sadaka üzerine gölge olacaktir, secdedeki tesbih senin için cennette agaç olacaktir. Kitabimi okuman sana kösk ve huri saglayacaktir, benim adimi anman da senin isigin olacaktir. Sirf benim için hangi ameli isledin?»

Bunun üzerine Hz. Musa (A.S) «ya Rabb'i! Sirf senin için olacak bir amel bana bildir ki, onu isleyeyim» der. Ulu Allah (C.C), Hz. Musa'ya: «ey Musa!, Benim için hiç bir dost edindin mi?, yine benim adima hiç kimseyi düsman bildin mi?» diye buyurur.

Bunun üzerine Hz. Musa (A.S) anlar ki, Allah (C.C) katinda en sevimli amel, O'nun için sevmek ve O'nun namina düsmanlarindan nefret etmektir.


camii.gif


Ubeyde Ibni Cerrah (R.A.) der ki. «Peygamber'imize (S.A.S.) bir gün «Allah (C.C) katinda en degerli sehid kimdir?» diye sordum.
Bana söyle cevap verdi:
salavat.gif
«Allah (C.C) katinda sehidterin en yüksek derecelisi, zalim bir valinin karsisina dikilerek iyiligi emredip kötülükten alakoymaya çalisirken öldürülen kimsedir. Zalim vali onu öldürtmedigi takdirde ne kadar yasarsa yasasin artik onun defterine günah yazilmaz.»


Hasan El-Basrî'den (rehimehullahu) rivayet edildigine göre Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

salavat.gif
"Ümmetimin en yüksek dereceli sehidi, zalim bir devlet baskaninin karsisina dikilerek iyiligi emredip kötülükten sakinmasini ona hatirlatan ve bu yüzden öldürülen kimsedir. Böyle bir sehidin cennetteki yeri. Hamza île Cafer'in arasidir."


Ulu Allah (C.C) Hz. Yusa Ibni Nun'a (A.S.) vahyetti ki: "Senin kavminden altmis bin kötü ile birlikte kirk bin iyi kimseyi helak edecegim."

Hz. Yusa (A.S) «ya Rabb'i! Kötüler için bir diyecegim yok, fakat iyilerin helake ugrama sebebi, acaba nedir ki?» diye sordu.

Ulu Allah (C.C) buyurdu ki: «çünkü onlar kötülere karsi benim adima öfke duymadilar, aralarinda hiç bir sey yokmus gibi onlar ile birlikte yiyip içtiler.»


Hz. Enes (R.A.) der ki. «Peygamber (S.A.V)´imize «tümünü islemedikçe iyiligi emretmiyelim mi ve yine her turlusünden nefsimizi uzak tutmayi basaramadikça baskalarini kötülükten men etmiyelim mi» diye sorduk.
Bize «hayir, iyiligin tümünü islemiyorsaniz bile onu baskalarina emredin ve her türlü kötülükten uzak durmayi basaramiyorsaniz bile yine kötülükten menedin» diye cevap verdi.


Selefden bir zat ogullarina söyle vasiyyet etti:
«içinizden biri iyiligi emredip kötülükten alakoymak isterse nefsini sabirli olmaya hazirlasin ve Allah (C.C)'in verecegi sevaba güvensin. Çünkü Allah (C.C)'dan sevap gelecegine güvenen kimse
 

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
54
VATİKAN:
Vatikan bağımsız bir devlettir.Son asrın ilk ve tek teokratik din devletidir.Bu devletin başkanıda papadır.Vatikan din devleti 11ŞUBAT 1929 tarihli laterano antlaşmasıyla kurulmuştur.İtalyanın roma kentinde bulunan,80 dönüm arazi üzerine kurulu bu en küçük devletçik,nasıl dünyanın en güçlü devleti olabilmektedir?Bin civarında bürokrat ve din adamına sahip Vatikan,2500 işçisiyle toplam 4 bin civarındaki nüfusuna rağmen,sadece 900 milyon katolik'i değil,tüm dünyayı yönetmeye kalkar.Dünyanın en zengin devletlerinden birisidir; misyonerler, gönüllü ajanlar, sömürünün keşif kolları buradan beslenir.Vatikan'ın, doğrudan veya dolaylı olarak sahibi olduğu, yönlendirdiği günlük, haftalık veya aylık 200'ün üzeride gazete ve dergi, 154 radyo istasyonu ve emisyonu,49 tv kanalı veya kablolu yayını bulunmaktadır. En ücra köşelere ve en az kullanılan dillere kadar bu basın yayın kuruluşları 24 saat boyunca tüm dünyayı bir ağ gibi sarıp kuşatmaktadır.

Vatikanın görevlendirdiği hiçbir diyalokcu İslamın Allah tarafından gönderilen Vahyi bir din, Hz. Muhammedin de Allah 'ın peygamberi olduğunu kabul etmez. Bu konuda müslüman(!) diyolokçuların yanında sadece sükut ederler. Böyle bir davranış da, elbette sözel olarak ifşa etmeseler de yani stratejilerinin bir gereği olarak açıktan söylemeselerde örtülü olarak zımmen islamın sapkın bir din(haşa) olduğu anlamı kendiliğinden tazammum etmektedir.zira sistematik bir biçimde bir dinin "hakk" olduğunu itiraf etmemek özellikle peygamberini bilinçli bir yöntemle dışlamak, yahut sürekli bir şekilde bunu örtmeye çalışmak onun sapık bir inaç olduğu yargısı üzerinde ısrar etmekten başka bir anlam taşımaz.

Bu konuda uzman bir misyoner olan Eric Bethmann Müslümanlara karşı nasıl tavır takınılacağı konusunda şu tavsiyelerde bulunur:

"Müslümanların dininden ve dinsel kurumlarından bahsederken çok dikkatli ol. Sakın onlara Muhammed yalancı bir peygamberdir (haşa) deme. Bu söylem İsa (haşa) fahişenin oğlu demek kadar şiddetli bir tepki uyandırır. İsayı anlatırken ondan asla Allah'ın oğludur diye bahsetme, zira bu müslümanlar nezninde büyük bir küfürdür."

Görünmez kilise kavramı gereğince, Müslümanları hıristiyanlaştırmanın en etkin yöntemi ilk etapta onları bizzat incile yada İsa mesihin tanrılığına çağırmak değildir. Onlara batı hayat tarzını ve kültürünü benimseterek, farkında olmadan, hıristiyanların hayat tarzlarını, geleneksel kutsal gün ve gecelerini kendi kültürleri gibi uyğulamaya koymalarını sağlamaktır.
(Kaosun Jeopolitiği ve dinler arası diyalag- Lütfü Özşahin)

İslam düşmanı misyoner K. Cragg, konferanslarında ve eserlerinde, çoğu konularda islamiyete ilişkin olmayan batı medeniyetinin Müslümanları sarmasını istemektedir, Bu hususta Cragg söyle diyor:

"Müslümanlardan(!) İslam dininin demokrasiyi savunduğunu, sosyalizme açık kapısı bulunduğunu, duyduğumuz zaman bu sözlere karşı sempati duymalıyız."
(Batının İslam Korkusu- Gizli Belge--Tercüme Dr. Hüseyin Küçükkalay)

Maalesef bu gün halkında müslümanların yaşadığı beldelerde, hırıstiyan adetleri kutlanmakta, onlar gibi olmanın sevdasına düşülmüş, hayat tarzlarını, kanunlarını, sistemlerini, onlardan almakla onlar gibi olunmuş:

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
”Sen, dinlerine uymadıkça Yahudiler de, Hristiyanlar da, senden asla hoşnut olmazlar. Allah'ın hidayeti asıl hidayetin ta kendisidir, de. Şayet sana gelen ilimden sonra, onların heveslerine uyacak olursan; and olsun ki senin için Allah tarafından ne bir yar bulunur, ne de bir yardımcı.” Bakara sur. 120.ayet

"Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim ki, onları dost edinirse; o da, onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zalimler güruhunu hidayete erdirmez."
Maide suresi 51.ayet.
 

Serhan Eðeryýlmaz

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
385
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
37
Maide Suresi 51.Ayet :''Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz ALLAH, zalim kavmi doğru yola iletmez."


Bu ayet şunu açıklıyor,''Yahudileri veya hristiyanları dost edinerek onların safına geçmeyin onların yaptıklarını yapmayın,yahudiler ve hristiyanlar birbirlerinin dostlarıdır.Yahudileri ve hristiyanları dost edinen onların işlediklerini işleyen onlarladır.Şüphesiz Allah zalimleri dost edinerek zalimlik yapanları doğru yola iletmez.

Allah Kuran-ı Kerim'de buyurmuştur :''Size apaçık ayetler gönderdik''

Allah'ın ayetleri anlaşılacak kadar basittir,anlaşılmak hususunda hiçbir zorluğu yoktur,yeterki kul doğrulukla onu uygulamak istesin ve Allah yolunda gitmek istesin.

Allah Kuran-ı Kerim'de buyurmuştur :''Allah kendi yolunda olanların işlerini kolaylaştırır.''
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
BENİM DE SÖYLEMEK İSTEDİĞİM TAM OLARAK BUDUR DOST EDİNMEYİNİZ..TECRİD EDİN ANLAMINI ÇIKARDIĞIMI SÖYLEMEDİM ..AMA DOSTLUK DİNİMİZCE ÇOK FARKLI ANLAMDADIR..YARADAILANI YARADANDAN ÖTÜRÜ SEVMEK MECBURİYETİMİZ VARDIR ..MESALA KUR'AN AZÜMŞANDA İNSANLARLA ALAY ETMEYİNİZ DER..İNSANLARA ZULMETMEYİNİZ..BURADA MÜSLÜMANLARI KASTEDEN BİR DURUM VARMIDIR İNSANLARI KASTEDMEKTEDİR..
ŞİMDİ ALİM VE VELİLER İÇİN KULLANILAN TABİR ALLAH(CC) DOSTUDUR..DOSTLUK ANLAM OLARAK DAHA DERİN MÜNASEBETİ İÇERİR..

BUNDAN DOLAYI ÖZELLİKLE DOSTLUK NOKTASINA VURGU YAPTIM ACİZANE.
AYRICA YERYÜZÜNDE ALLAH(CC) KATINDA BAŞKA DİNMİ VAR Kİ BU DOSTLARINIZ HALEN HRİSTİYANLIKLA ADLANDIRILIYOR..BU KADAR ALLAH(CC) KORKUYORLARSA BUYURSUNLAR KELİME-İ ŞAHADET

ŞAHİTLİK EDERİM Kİ ALLAH' TAN BAŞKA İLAH YOKTUR YİNE ŞAHİTLİK EDERİM Kİ MUHAMMED ONUN KULU VE ELÇİSİDİR..
EĞER BUNU SÖYLEDİKTEN SONRA ONLARI YALEN HRİSTİYAN OLARAK ADLANDIRIYORSANIZ SİZİ GAFLETTEN UYANMAYA DAVET EDERİM..SELAM VE DUA İLE



SEYTANIDA ALLAH YARaTTI AMA BEN SEYTANA DÜSMAN OLMAKLA EMROLUNDUM...Nasil bir zorunluluk anlamadim...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Maide Suresi 51.Ayet :''Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz ALLAH, zalim kavmi doğru yola iletmez."


Bu ayet şunu açıklıyor,''Yahudileri veya hristiyanları dost edinerek onların safına geçmeyin onların yaptıklarını yapmayın,yahudiler ve hristiyanlar birbirlerinin dostlarıdır.Yahudileri ve hristiyanları dost edinen onların işlediklerini işleyen onlarladır.Şüphesiz Allah zalimleri dost edinerek zalimlik yapanları doğru yola iletmez.

Allah Kuran-ı Kerim'de buyurmuştur :''Size apaçık ayetler gönderdik''

Allah'ın ayetleri anlaşılacak kadar basittir,anlaşılmak hususunda hiçbir zorluğu yoktur,yeterki kul doğrulukla onu uygulamak istesin ve Allah yolunda gitmek istesin.

Allah Kuran-ı Kerim'de buyurmuştur :''Allah kendi yolunda olanların işlerini kolaylaştırır.''



Ayakta alkisliyorum Serhan kardesim gerci isinize gelince anlasilir oluyorda yoksa anlamak icin 72 ilim lazim diye hemen aracilar arasiniz..Her neyse ben yermeyeyim gercekten güzel bir gelisme....:23_28_100
 

islamci

New member
Katılım
5 Eki 2007
Mesajlar
123
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Arkadaşlar ona bakarsanız müslümanım deyipte her türlü kötülüğü yapan kişiyide dost edinmeyiniz. onlar görünüşte müslümandır. tıpkı doğruları söylemeyen ve birçok konuda ayrılığa düşen hristiyanlar ve yahudiler gibi
 

miniksercen

New member
Katılım
29 Tem 2007
Mesajlar
174
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
36
Konum
vienna
118.Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz.
119.Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Kin ve öfkenizle ölün." Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. [Ali -Imran ]

9.Ey Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı 'sert ve caydırıcı' davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir o[Tahrim Suresi]
 

Serhan Eðeryýlmaz

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
385
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
37
Duha kardeşim,benim orada düşman olalım diye dediğim bir şey var mı sen ne diyorsun yahu ??????? ayetin dediğini anlayamıyormusun Duha kardeşim,ayet dost edinmeyin diyor,bunda daha nasıl bir anlam olabilir,diyor ki ayet Hristiyanların ki gibi incil'in içeriğini değiştirmeyin diyor ve daha diğer ettikleri yanlışları yapmayın demeye çalışıyor,onların işlediklerini yani onların dinlerinden saptıkları gibi dininizden sapmayın diyor.

Allah'a ve ahiret gününe inanarak hayırlı amel işleyenlerin elbette hak katında mükafatları vardır.O insanlar zaten müslümanları yollarından ayırmaya saptırmaya çalışmazlar,onlar kendi işlerine bakarlar,iyiliği emrederler kötülükten yasak ederler ancak bu ayette ki kasıt Muhammed Aleyhisselam'ın peygamberliğinde ki bu dinden başka dini içlerinde ki hasetten ötürü seçenler ile ilgili indi.Metin Mete'ye bir sorum olacak ne imiş işime gelince anlaşılır olan,onu bana açıklasın,söz eden ettiği sözün arkasında dursun,öyle hakikatı buluruz.
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
ehl-i kitap

ehl-i kitap

Kur'an-ı Kerim'de Ehl-i Kitab'tan Mü'minlerden bahseden ayetler var. Buraya yazmıyorum. Biz de avamız bilemeyiz. Sen belki bilirsin. Buyurun ayeti bul, bize izah et. Ehl-i Kitab'tan Mü'minler varken "onlara düşmanlık edelim mi?" bize göster.

Ayrıca dost olmamak başka düşmanlık etmemek başkadır.

Ayet dost olmayın diyorsa düşman olun demiyor ya! Eh biz de avamız buyurun bunuda açıklayın.

Selametle
siz zahmet etmemişsiniz ama bize zahmet gelmedi

2:109 - Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir.
 

islamci

New member
Katılım
5 Eki 2007
Mesajlar
123
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
siz zahmet etmemişsiniz ama bize zahmet gelmedi

2:109 - Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir.
işte böyle hristiyanları dost edinmeyin buyurulmuştur.
 
Üst Alt