24 Eylül 2007
24 Eylül 2007
[FONT='Verdana','sans-serif']Ümmetimin sonlarına doğru, mescidlerini süsleyip te kalplerini harabeye çeviren topluluklar görülür. Onlar, elbisesine verdiği önemi, dinine vermeyecek.Dünyalığı yerindeyse, dinlerine ne olduğuna aldırmayacak. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Ramuz).[/FONT]
Ulemânın beyânına göre, nafile ibâdetlerin meşru olmasındaki hikmet:
a) Farzların noksanlarını tamamlamak,
b) Farzdan önce nafile ibâdet ile nefsi ibâdete alıştırmak, kalbi farza hazırlamak,
c) Şeytanın tamahını kırmaktır.
"En-Nevâzil" isimli eserde deniliyor ki: Beş vakit namazın sünnetlerini terk eden kimse, bunların hak olduğuna inanmazsa din çerçevesinden çıkmış olur. Hak olduklarına inanmakla beraber onları terk eden, Resûlullâh'ın (s.a.v.) sünnetlerini işlemeye bağlı olan sevap ve derecelerden mahrum olur.
Nafile; lügatte ziyâde demektir. Dinde ise, farz ve vacib olmayan bir şeyi yapmaktır. Her sünnet nafiledir. Fakat her nafile sünnet değildir.
Şürünbülâlî, Dürer haşiyesinde, "Nafile ibâdetler, farzlardaki noksanlığı tamamlamak için meşru olmuştur. Zirâ kul, derecesi ne kadar yükselse de, hata ve kusurlardan kurtulamaz." buyuruyor.
Hadîs-ı şerifte, "Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey namazdır, eğer onu tamam kıldı ise Kendisine tam yazılacak; tamam değil ise Allahü Teala meleklerine: "Bakın, kulumun bir nafilesini bulursanız onunla farzını tamamlarsınız' buyuracak; sonra zekât da buna göre muamele görecek. Sonra bütün ameller buna göre ele alınacaktır." buyurulmuştur.
Bütün İbâdetlerin nafilesi vardır. Binâenaleyh farz ibâdetleri yapanlar bunların nafilelerini de asla ihmâl etmemelidirler. Sünnet namazları yerine kaza namazı kılmamakla Allâh-ü Teâlâ'ya olan borç ödenecektir. Fakat bu sefer sünnetleri terk etmekle sünnetlerin şefaatlerinden mahrum kalacaktır.
Malûmdur ki, Allâh-ü Teâlâ Hazretleri kendi rızâsını Resûlü'nün rızâsına bağlamıştır. Hâl böyle olunca bize düşen, hem kaza namazlarını hem de vakit sünnetlerini kılarak iki tarafı da râzî etmeye çalışmaktır.
MANİ
Dama çıkasım geldi
Çadır kurasım geldi
Çadır değil muradım
Seni göresim geldi
BİLMECE
[FONT='Times New Roman','serif']Gökte gördüm köprü. Rengi yedi türlü. [/FONT]
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:Gençlik
24 Eylül 2007
Bugün 24 Eylül 2007 Hicri: 12 Ramazan 1428 – Rûmî: 11 Eylül 1423 - Hızır 142 Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mekke’den hicretle Medine’ye girişi (M.622) – Uyvar Kalesinin fethi (1663) – Yaprak dökümünün başlangıcı – Bolvadin’in Kurtuluşu (1922)
GÜNÜN HADİSİ[FONT='Verdana','sans-serif']Ümmetimin sonlarına doğru, mescidlerini süsleyip te kalplerini harabeye çeviren topluluklar görülür. Onlar, elbisesine verdiği önemi, dinine vermeyecek.Dünyalığı yerindeyse, dinlerine ne olduğuna aldırmayacak. [/FONT][FONT='Verdana','sans-serif']
Hadis-i Şerif (Ramuz).[/FONT]
NAFİLE İBÂDET
a) Farzların noksanlarını tamamlamak,
b) Farzdan önce nafile ibâdet ile nefsi ibâdete alıştırmak, kalbi farza hazırlamak,
c) Şeytanın tamahını kırmaktır.
"En-Nevâzil" isimli eserde deniliyor ki: Beş vakit namazın sünnetlerini terk eden kimse, bunların hak olduğuna inanmazsa din çerçevesinden çıkmış olur. Hak olduklarına inanmakla beraber onları terk eden, Resûlullâh'ın (s.a.v.) sünnetlerini işlemeye bağlı olan sevap ve derecelerden mahrum olur.
Nafile; lügatte ziyâde demektir. Dinde ise, farz ve vacib olmayan bir şeyi yapmaktır. Her sünnet nafiledir. Fakat her nafile sünnet değildir.
Şürünbülâlî, Dürer haşiyesinde, "Nafile ibâdetler, farzlardaki noksanlığı tamamlamak için meşru olmuştur. Zirâ kul, derecesi ne kadar yükselse de, hata ve kusurlardan kurtulamaz." buyuruyor.
Hadîs-ı şerifte, "Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey namazdır, eğer onu tamam kıldı ise Kendisine tam yazılacak; tamam değil ise Allahü Teala meleklerine: "Bakın, kulumun bir nafilesini bulursanız onunla farzını tamamlarsınız' buyuracak; sonra zekât da buna göre muamele görecek. Sonra bütün ameller buna göre ele alınacaktır." buyurulmuştur.
Bütün İbâdetlerin nafilesi vardır. Binâenaleyh farz ibâdetleri yapanlar bunların nafilelerini de asla ihmâl etmemelidirler. Sünnet namazları yerine kaza namazı kılmamakla Allâh-ü Teâlâ'ya olan borç ödenecektir. Fakat bu sefer sünnetleri terk etmekle sünnetlerin şefaatlerinden mahrum kalacaktır.
Malûmdur ki, Allâh-ü Teâlâ Hazretleri kendi rızâsını Resûlü'nün rızâsına bağlamıştır. Hâl böyle olunca bize düşen, hem kaza namazlarını hem de vakit sünnetlerini kılarak iki tarafı da râzî etmeye çalışmaktır.
MANİ
Dama çıkasım geldi
Çadır kurasım geldi
Çadır değil muradım
Seni göresim geldi
[FONT='Times New Roman','serif']Gökte gördüm köprü. Rengi yedi türlü. [/FONT]
Cevabı yarın.
Dünkü cevap:Gençlik