Şimdi okuduğum bir makale ile cevap vermek isterim izninizle;
İnsanoğlu ne garip bir varlık. Planını kendisinin yaptığı bir robotun, yüklenen program dahilinde kendiliğinden “öğrenerek yürüme”sine hayranlık duyabiliyorken, kendi yürümesinden gaflet edebiliyor. Peki insanoğlunun kendi “yürümesi”, bu robotunkinden daha mı basittir acaba?
İmam-ı Rabbanî Hazretlerin’ne demişler: “Bize bir kerâmet göster” O da kalkmış, yürümüş. Demişler: “Hani kerâmet?” “İşte kerâmet ya, yürüyorum. Bundan daha büyük bir kerâmet olur mu?”
İmam-ı Rabbani”nin bu sözü, sahip olduğumuz nimetlerin, Allah”ın birer ikramı olduğunu ders veriyor. Ne var ki alışkanlıklarımız, ülfetimiz çoğu kere bu gerçeği örtüyor.
Yürümek, hakikaten kerâmet, yani Allah”ın ikramı bir fiil. Yoksa bize bırakılsa, kendi gücümüzle başarabileceğimiz bir iş değil. Zira insan isteyerek yaptığı fiillerinde bile kendi dahlinin, güç ve iradesinin ne kadar az, hatta “hiç” olduğunu biraz düşünse anlayabiliyor.
Bediüzzaman Hazretleri “insanın düşünmek, söylemek ve yemek gibi en zâhir ef’âl-i ihtiyariyesinden (isteyerek yaptığı fiillerden) yüz cüz’ünden onun dest-i ihtiyarına (iradesine) verilen ve daire-i iktidarına (gücünün dairesine) giren, yalnız meşkûk (şüpheli) tek bir cüzdür. Böyle en zâhir fiilin yüz cüz’ünden bir cüz’üne mâlik olmayan, nasıl kendine mâliktir denilir? der.
Evet, yürümek de’düşünmek, söylemek ve yemek gibi “bize ait” sandığımız, hakikatte belki de yüzde bir hissemizin bile olmadığı fiillerden. Ne var ki çoğu kere bundan gâfiliz. Hem de kusursuz yaratılışımızı unutup, Robot Dexter’e hayranlık duyacak kadar
İşte böyle...