Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ŞİA kaynaklarında gadir hum

þiatun ali

New member
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
121
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Yaş
41
حدثنا عبد الله حدثني أبي حدثنا حماد بن سلمة أنبأنا علي بن زيد عن عدي بن ثابت عن البراء بن عازب قال‏:‏

‏(‏كنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم فنزلنا بغدير خم فنودي فينا الصلاة جامعة وكسح لرسول الله صلى الله عليه وسلم تحت شجرتين فصلى الظهر وأخذ بيد علي رضي الله تعالى عنه فقال ألستم تعلمون أني أولى بالمؤمنين من أنفسهم قالوا بلى قال ألستم تعلمون أني أولى بكل مؤمن من نفسه قالوا بلى قال فأخذ بيد علي فقال من كنت مولاه فعلي مولاه اللهم وال من والاه وعاد من عاداه قال فلقيه عمر بعد ذلك فقال له هنيئا يا ابن أبي طالب أصبحت وأمسيت مولى كل مؤمن ومؤمنة

قال أبو عبد الرحمن حدثنا هدبة بن خالد حدثنا حماد بن سلمة عن علي بن زيد عن عدي بن ثابت عن البراء بن عازب عن النبي صلى الله عليه وسلم نحوه‏

Berâ' bin Âzibden rivayet edilmiştir: "Biz Resûl-i Ekremin s.a.a ifa etmiş olduğu hac seferinde beraberinde yola çıkmıştık. O, yolun bir semtinde, konakladı da cemaatla namaz kılma emrini verdi. Daha sonra Alinin elini tuttu ve: "Ben mü'minlere, kendi nefislerinden evlâ değilmiyim?" dedi. Orada bulunan sahabîler: "Evet (evlâsın)" dediler. Resûl-i Ekrem: "Ben her mü'mine, kendi nefsinden evlâ değilmiyim?" dedi. ashab: "Evet" diye cevap verdiler. (bunun üzerine) Resûl-i Ekrem s.a.a: «ben kimin mevlası isem Alide Onun mevlasıdır. Allahım Onu seven kimseyi sev, Ona buğuz edenlere sende buğuz et» dedi"

bundan sonra Ömer "Ey İbni Ebi Tâlib, ne mutlu sana! Gözün aydın! Benim mevlam ve bütün mü'minlerin ve mü'minelerin mevlası oldun" dedi


kitabın muhakkiki Ahmed Şakir: hadis sahihtir

Ahmed b. Hanbel, "Müsned", 14/185, hadis 18391
Fahrettin er Razi, "Tefsiri Kebir Mefatihul Gayb", Maide suresinin tefsiri
ibni Kesir, "el Bidaye ven Nihaye", 7/540-544
 

þiatun ali

New member
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
121
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Yaş
41
عن رباح بن الحارث قال : جاء رهط إلى علي بالرحبة قالوا : السلام عليك يا مولانا ، فقال : [ ص: 104 ] كيف أكون مولاكم وأنتم قوم عرب ؟ قالوا : سمعنا رسول الله - صلى الله عليه وسلم - يوم غدير خم يقول : " من كنت مولاه فهذا مولاه " .

قال رباح : فلما مضوا تبعتهم ، فقلت : من هؤلاء ؟ قالوا : نفر من الأنصار فيهم أبو أيوب الأنصاري .

رواه أحمد والطبراني إلا أنه قال : قالوا : سمعنا رسول الله - صلى الله عليه وسلم - يقول : " من كنت مولاه فعلي مولاه ، اللهم وال من والاه ، وعاد من عاداه " .

وهذا أبو أيوب بيننا ، فحسر أبو أيوب العمامة عن وجهه ، ثم قال : سمعت رسول الله - صلى الله عليه وسلم - يقول : " من كنت مولاه فعلي مولاه ، اللهم وال من والاه ، وعاد من عاداه " .

ورجال أحمد ثقات

«Birkaç kişi, Küfe mescidinin avlusunda duran Hz. Ali'nin yanma gelerek şöyle dediler: "Selam sana ey Mevlamız" Hz. Ali, onlara şöyle sordu: "Siz Arap bir kavimsiniz, nasıl sizin mevlanız olabilirim?" onlar "biz Ğadir-i Hum gününde Rasülullahın s.a.v şöyle buyurduğunu işittik: Ben kimin mevlası isem şu Ali de onun mevlasıdır." dediler. O adamlar oradan ayrılıp gittiklerinde ben de peşlerine takıldım. Onların kim oldğunu sorduğumda dediler ki: «Biz Ensâr'dan bir topluluğuz.» Aralarında Ebu Eyyüb el-Ensârî de vardı.»

Bu hadisi Ahmed ve Taberani rivayet etmişlerdir. yine onların (imam a.s ile konuşan gurubun) şöyle söylediği rivayet edilmiştir: "biz Rasulullahın s.a.v şöyle buyurduğunu duyduk: "ben kimin mevlası isem Alide onun mevlasıdır. Allahım ona dost olana dost, düşman olana düşman ol"

Heysemi: Ahmedin ravileri sikattandır
Elbani: hadis sahihtir

Heysemi, "Mecmeuz zevaid", 9/103, hadis 14610
ibni Ebi Şeybe, "Musannaf", 10/481, hadis 32671
Taberani, "Mucemul Kebir", 4/173, hadis 4053
ibni Kesir, "el Bidaye ven Nihaye", 7/540-544
Nasuruddin el Elbani, "es Silsiletius Sahihe", 4/340
 

þiatun ali

New member
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
121
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Yaş
41
عن رباح بن الحارث قال : جاء رهط إلى علي بالرحبة قالوا : السلام عليك يا مولانا ، فقال : [ ص: 104 ] كيف أكون مولاكم وأنتم قوم عرب ؟ قالوا : سمعنا رسول الله - صلى الله عليه وسلم - يوم غدير خم يقول : " من كنت مولاه فهذا مولاه " .

قال رباح : فلما مضوا تبعتهم ، فقلت : من هؤلاء ؟ قالوا : نفر من الأنصار فيهم أبو أيوب الأنصاري .

رواه أحمد والطبراني إلا أنه قال : قالوا : سمعنا رسول الله - صلى الله عليه وسلم - يقول : " من كنت مولاه فعلي مولاه ، اللهم وال من والاه ، وعاد من عاداه " .

وهذا أبو أيوب بيننا ، فحسر أبو أيوب العمامة عن وجهه ، ثم قال : سمعت رسول الله - صلى الله عليه وسلم - يقول : " من كنت مولاه فعلي مولاه ، اللهم وال من والاه ، وعاد من عاداه " .

ورجال أحمد ثقات

«Birkaç kişi, Küfe mescidinin avlusunda duran Hz. Ali'nin yanma gelerek şöyle dediler: "Selam sana ey Mevlamız" Hz. Ali, onlara şöyle sordu: "Siz Arap bir kavimsiniz, nasıl sizin mevlanız olabilirim?" onlar "biz Ğadir-i Hum gününde Rasülullahın s.a.v şöyle buyurduğunu işittik: Ben kimin mevlası isem şu Ali de onun mevlasıdır." dediler. O adamlar oradan ayrılıp gittiklerinde ben de peşlerine takıldım. Onların kim oldğunu sorduğumda dediler ki: «Biz Ensâr'dan bir topluluğuz.» Aralarında Ebu Eyyüb el-Ensârî de vardı.»

Bu hadisi Ahmed ve Taberani rivayet etmişlerdir. yine onların (imam a.s ile konuşan gurubun) şöyle söylediği rivayet edilmiştir: "biz Rasulullahın s.a.v şöyle buyurduğunu duyduk: "ben kimin mevlası isem Alide onun mevlasıdır. Allahım ona dost olana dost, düşman olana düşman ol"

Heysemi: Ahmedin ravileri sikattandır
Elbani: hadis sahihtir

Heysemi, "Mecmeuz zevaid", 9/103, hadis 14610
ibni Ebi Şeybe, "Musannaf", 10/481, hadis 32671
Taberani, "Mucemul Kebir", 4/173, hadis 4053
ibni Kesir, "el Bidaye ven Nihaye", 7/540-544
Nasuruddin el Elbani, "es Silsiletius Sahihe", 4/340
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Ehli Sünnet'e Göre Gadiru Hum

Ehli Sünnet'e Göre Gadiru Hum

Mekke ile Medine arasında Cuhfe yakınlarında bir yerin adıdır (Mu'cemü'l-Buldân, VI, 268). Burası, Cuhfe'den 2-3 mil mesafede bataklık bir yer olup, bataklığı kesif bir ağaçlık kuşatmaktadır. Şia'nın doğusu ile ilgili olarak karşılaşılan en önemli mesele Gadîru Hum olayıdır.
Şiî kaynaklara göre, Hz. Peygamber'den sonra hilâfete Hz. Ali'nin daha fazla hak sahibi olduğu Gadîru Hum'da belirlenmiştir. Şia bilginlerinden herhangi birisine ait bir kitabın Gadîr konusuna baktığımızda şu bilgileri bulmamız mümkündür:
Hz. Muhammed (s.a.s.) Veda Haccı dönüşünde Gadîru Hum'da konaklamış, gruplar memleketlerine dönmeden .önce onları toplayarak bir hitâbede bulunmuştur. Bunun sebebi orada nâzil olan şu ayeti tebliğ etmekti: "Ey Peygamber, sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan; O'nun elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah kafirlere yol göstermez" (el-Mâide, 5/67). Şiî müelliflere göre bu ayet Hz. Ali hakkında nâzil olmuştur. Ayette tebliğ edilmesi gereken şey, Hz. Ali'nin hilâfetidir. Hz. Peygamber takiyye için eşi Âişe(r.anhâ)den bazı şeyleri gizlemiş, bu yüzden Cenâb-ı Hak onu ikaz etmiştir (Vâhidî, Esbâbü'n-Nüzûl,115; Tirmizî, Menâkıb, 20; İbn Mâce, Mukaddime, II; H. Neysâbûrî, el-Müstedrek, III,109; Kûleynî, el-Kâfî, II, 72).
Yine Şia'lara göre, Hz. Peygamber Gadîr'de bu ayeti tebliğ ettikten sonra şöyle demiştir:
"Cebrâil (a.s.) bana Rabbimden şu emri getirdi ki; Ali b. Ebî Tâlib benim kardeşim, vasîm, halîfem ve benden sonra imamdır. Ey insanlar, Allah onu size velî ve İmam olarak tayin etti; ona itaat etmeyi herkese farz kıldı. Ona karşı çıkan lânetlenecek, saygı gösteren ise merhamete erecektir. Dinleyiniz ve itaat ediniz; Allah mevlânız, Ali ise imamınızdır. İmâmet ondan sonra onun soyundan kıyamete kadar devam edecektir" (Vâhidî, Esbabü'n-Nüzûl,115). Yine Şiîlere göre orada Allah Resulu şu hususları ilân etmiştir:
1) O, müslümanlara iki ağırlık (sekaleyn) bıraktığını bildirmiştir. Bunlardan birisi Allah'ın kitabı olup, onun bir tarafı Allah'ın, diğer tarafı ise müslümanların elindedir. İkincisi Hz. Peygamber'in sünnetidir.
2) Hz. Ali'nin elini kaldırarak "Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır" demiştir.
3) Resulullah (s.a.s.) şöyle dua etmiştir: "Allah'ım, Ali ye yardım edene yardım et; ona düşmanlık edene düşmanlık et".
4) Yine şöyle buyurmuştur: "Allah'ım, hakkı döndüğü yerden Ali tarafına döndür."
Yukarıda Şiî alimlerin öne sürdüğü ve Gadîru Hum meselesi içinde yer verdiği bu rivâyetleri ehl-i sünnet şu şekilde değerlendirmektedir.


Şiîlerin iddiâsına göre, Hz. Peygamber'in vefatından sonra, ehl-i beyt dışında samimi müslümanların sayısı on'u geçmez. Halbuki Gadîr hutbesini yüzbin'in üzerinde sahâbe dinlemiştir. Bunun anlamı şudur: "Yüzbinin üzerinde sahâbe Hz. Peygamber'in vefatından sonra sözlerinde durmamış ve Hz. Ali'yi hilâfetten mahrum etmek için işbirliği yapmışlardır." Bu ittifâkın meydana gelme ihtimâlini akıl kabul etmez. Bunda hangi maslahat ve fayda olabilir.


Diğer yandan Gadîru Hum hutbesi, hicretin onuncu yılında Zilhiccenin onsekizinci günü Veda Haccı'ndan dönerken okunan bir hutbedir. Aynı yıl Zilhiccenin dokuzuncu günü Arefe günü, "Bugün sizin için dininizi ikmal ettim, size olan nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim" (el-Mâide, 5/3) ayeti inmiştir. Bu ayetin, Hz. Muhammed'e peygamberliğin tebliğini emreden, yukarıda meâlini verdiğimiz Mâide suresinin altmış yedinci ayetinden daha önce inmesi mümkün müdür? Dinin tamamlandığını bildiren ayet inmiş ve yüzbin'in üzerinde hacıya tebliğ edilmiştir. İslâm alimlerinin büyük çoğunluğu Mâide suresi altmışyedinci ayetin daha önce, Mekke fethi ve Hayber gazvesinden önce indiğini tesbit etmişlerdir (Saîd İsmail, Hakîkatü'l-Hılâf Beyne Ulemâi-ş-Şîa ve Cumhûri Ulemâi'l-Müslimîn, Carbondale 1983, . 25, 26).


Gadîru Hum olayını bütünüyle reddeden müelliflere karşılık, onu inkâr etmeyen, fakat olayı açık olarak ortaya koymayan Sünnî bilginler de vardır.


Nesaî bu olaya Alî b. Ebî Talib'in fazîletlerine dair eserinde yer vermiştir. Zeyd b. Erkam'dan nakledilen bu rivâyette "Gadîr" hadîsi ile "Sekaleyn" hadîsi birleştirilmekte ve her ikisinin de Gadîr günü söylenmiş olduğu belirtilmektedir. İbn Mâce de Gadîr hadîsine Sünen'inde yer vermiş, fakat hadîsin söylendiği yerin ismini zikretmemiştir (Nesâî, Hasâis,16; İbn Mâce, Sünen, Mukaddime, II).


Zeyd b. Erkam (Ö. 66/689)'ın rivâyet ettiği Gadîr hadîsi şöyledir: "Resulullah (s.a.s.) bir gün Mekke ile Medine arasında Hum denilen su başında bize bir hutbe irad etti. Bu hutbesinde önce Allah'a hamd ve senâ etti, va'z ve nasihatta bulundu, Allah'ı zikretti. Sonra şöyle buyurdu: "Ey insanlar, dikkat ediniz. Ben ancak bir beşerim, Rabbimin elçisi Azrâil (a.s.)'in gelmesi yakındır, ben ona icabet edeceğim. Size iki ağırlık (sekaleyn) bırakıyorum. Birincisi, kendisinde hidayet ve nur olan Allah'ın kitabıdır. Allah'ın kitabını alınız ve ona sımsıkı sarılınız." Böylece O Allah'ın kitabına teşvik etti ve ona rağbet ettirdi. Sonra şöyle dedi: "Îkincisi, ehl-i beytimdir. Size eh!-i beytim hakkında Allah'ı hatırlatırım." Bu son sözü üç defa tekrar etti. (Nesâi, Hasâis, 15; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II,114, IV, 367; Dîrimî, Fezâilü's-Kur'an,1). İbn Kesîr, Hum hadîsinin hemen bütün rivâyetlerini zikretmiş, râvîlerin güvenilir ve zayıf olanlarına işaret etmiştir (İbn Kesîr, es-Sîretü'n-Nebeviyye, IV, 414).


Yukarıdaki hadîsi naklettikten sonra, Zeyd b. Erkam'a "Hz. Peygamber'in ehl-i beyti kimlerdir. Onun hanımları da ehl-i beytinden midir" diye sorulmuş; Zeyd, "Peygamber'in hanımları da ehl-i beytindendir, fakat onun asıl ehl-i beyti kendisinden sonra sadaka almaları haram olanlardır" demiş ve bunları şöyle sıralamıştır: "Ali ailesi, Âkil ailesi, Ca'fer ve Abbâs aileleridir" (Müslim, Fedâilü's-Sahabe, 36).


İbn Teymiye Gadîru Hum rivayetleriyle ilgili olarak şunları söyler: "Bu uydurmanın mütevâtir olması bir yana sahih bir isnadı bile yoktur. Bu mesele hakkında Sakîfe gününde, Hz. Ömer'in vefatında, altı kişilik şûrâ teşekkül ettiği zaman ve nihâyet Hz. Osman'ın şehâdetini müteâkip, Hz. Ali hilâfeti üzerine münakaşalar yapıldığı günlerde, sahabeden hiç değilse bir kişinin ortaya çıkıp durumu açıklaması gerekmez miydi? Görüldüğü gibi bu, Rafızilerin uydurmalarından biridir" (İbn Teymiye, Minhâcü's-Sünne, IV, 118).


Hz. Ali'nin hilâfete başkalarından daha fazla hak sahibi olduğunun delili olarak öne sürülen Gadîr hadîsinin Hulefâ-i Râşidîn döneminde bir tek râvî tarafından bile nakledilmemiş olması, bunun varlığı üzerinde ciddî şüpheler doğurmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, Şiîler daha sonraları Gadîr hadîsi diye yaydıkları bu hadîse bir vürûd sebebi icat etmişlerdir. Bizzat Hz. Ali bile en çok ihtiyaç olan zamanda böyle bir rivâyetten söz etmemiş, aksine beyanları olmuştur. Meselâ Hz. Peygamber'in hastalığında Ali b. Ebî Tâlib onu ziyaretten çıktıktan sonra halk, "Ey Ebû Hasan, Resulullah nasıl oldu?" diye sordular. "Elhamdülillah iyidir" diye cevap verdi. Râvî diyor ki; "Bunun üzerine Abbâs, Ali'nin elinden tutup, "Bana bak, vallâhi sen üç gün sonra köle olacaksın. Allah'a yemin ederim ki, Abdulmuttaliboğullarının yüzünde gördüğüm ölümü Resulullah'ın yüzünde de gördüm. Haydi Resulullah'a gidelim ve bu işin (hilâfet) bize ait olup olmadığını soralım. Eğer bize ait ise bilelim, şayet bize ait değilse Hz. Peygamber bizi vasiyet etsin" dedi. Hz. Ali ona şöyle cevap verdi: "Vallâhi ben bunu yapamam, eğer Hz. Peygamber'e gider de bunu bize vermezse, kimse onu bize daha sonra vermez" (Buhârî, İsti'zan, 29; Geniş bilgi için bkz. Cemal Sofuoğlu, Gadîri Hum Meselesi-Ankara Ü. İlâhiyet Fakültesi Dergisi, Ankara 1983, c. XXVI, s. 461-470).


Şiîlerin iddia ettiği gibi Gadîru Hum'da, Hz. Ali'nin Hz. Peygamber'den sonra devlet başkanı olacağı ilân edilmiş ve müslümanların buna uyması emredilmiş bulunsaydı, yüz binden fazla sahabe önünde cereyan eden böyle bir vasiyyetiyle Abbâs (r.a.) dahil bütün sahabelerin öğrenmiş olması gerekirdi. Diğer yandan Hz. Ali ile Abbâs arasında cereyan eden yukarıdaki konuşmanın bir anlamı kalmazdı. Ancak Ehl-i Sünnet kaynakla'rında da yeralan şekliyle Gadîr'de Resulullah (s.a.s.) bir hutbe irâd etmiştir. Orada Hz. Ali ile ilgili sözler söylemiş ve vefatından sonra ehl-i beyte dikkat etmelerini vasiyyet etmiştir. Fakat Sünnî âlimler "Ben kimin mevlâsı ise.m Ali'de onun mevlâsıdır" gibi sözleri Şiîlerden farklı bir şekilde yorumlamaktadırlar. İbn Kuteybe bu konuda şöyle diyor: "Hz. Peygamber her müslümanın velîsidir. Velayet Hz. Peygamber'le müminler arasında olduğu gibi, müminlerin kendi aralarında da olur. Hz. Peygamber'in Ali ile olan münâsebeti de böyledir. Ayrıca mü'minlerin bazıları bazılarının velîleridirler" (et-Tevbe, 9/717). Velî ve mevlâ kelimeleri arasında bir fark yoktur. Bu da Hz. Ali'ye bir üstünlük sağlamaz. Bu konu ile ilgili birçok ayet vardır (et-Tahrîm, 66/4 et-Tevbe, 9/71; el-Bakara, 2/247; Yunus, 10/62). Hz. Peygamber benzer sözleri Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi büyük sahabeler hakkında da söylemiştir. Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh için "Bu ümmetin emînidir" buyurmuştur. Ehl-i Sünnet'in kabul ettiği görüşe göre, müslümanların Hz. Ali'yi sevmesi Hz. Peygamber'i sevmesi gibi farz; O'na düşman olmak da Hz. Peygamber'e düşman olmak gibi haranıdır. Bu, ehl-i beytin görüşüne de uygundur (Abdulaziz Dehlevî, Muhtasaru't Tuhfeti'l-İsnâ Aşeriyye, 161).
 

þiatun ali

New member
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
121
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Yaş
41
benim verdiğim kaynakların hepsi ehli sünnet kaynağıdır şia kaynağı değildir.ehli sünnet te bu olayın gerçekleştiğine inanır.

bu kaynakların ehli sünnet oldugunu bilmiyormusunuz.ben halifelik olayına girmedim.ben sadece hadisi ehli sünnet kaynaklarından yazdım.

başlığı değiştirmeniz ve şia kaynağı demeniz çok ilginç.demek hadis kitapları hakkında bilginiz yok.gaidr hum hakkında hilafet yorumu yapmadık ehli sünnete göre hadis sahihtir ama bu çıkarımı yapmazlar.biz sadece hadisin sahih oldugunu yazdık....

GADIR HUM HADISININ GEÇTİĞİ EHLİ SÜNNET KAYNAKLARI


-Sünen-i Tirmizi (C.2, S.307)

-Sünen-i Daremi (C.2, S.432)

-Müsned-i Ahmed b.Hanbel (C.3, S.14-17 ve 26-59 ve C.4, S.336-371 ve C.5, S.182-189)

-Hasais-un Nesai (S.30)

-Müstedrek-ül Hakim(C.3, S.109-148-533)

-Hafız Genci eş-Şafii, Kifayet-ut Talib’de (1.Bab, S.11’de, Hum olarak anılan bir yerde Peygamber (sav)’in okuduğu hutbenin sıhhatinin beyanında) hadisi naklettikten sonra şöyle demiştir: “Bu hadisi müslim Sahih’inde tahric etmiştir. Ebu Davud ve İbn-i Mace el-kazvini de kitaplarında nakletmişlerdir. Keza (61.Bab, S.130 da)”

-Muhammed b.Sa’d el-Basri, Tabakat Kitabında, (4.Cüz, S.8’de)

-Ebu Nueym el-İsfahani, Hulyet-ul Evliya adlı kitabında, (C.1, S.355)

-İbn-i Esir, Üsd-ül Gabe adlı kitabında (C.2, S.12 ve C.3, S.147)

-İbn-i Abdi Rabbih Kurtubi, İkd-ul Ferid kitabında (C.2, Veda haccı, S.346 ve 158)
 

þiatun ali

New member
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
121
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Yaş
41
bakınız ehli sünnet kaynağından gadir hum.

mail
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
şiatun ali

Ben, Ehli Sünnet kaynaklarını da, Şia kaynaklarını da biliyorum inşallah.
Şia'nın sapkın bir sürü kollarını ve fikirlerini de
Gadiri Hum da irad edilenleri de

Amacınız kavga ise yokuz
Burası Ehli Sünnet bir forumdur
Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışmayın lütfen
Zorlamayın!..
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Eğer, hâşâ, dediğiniz gibi, Hazret-i Ali bu hakkını aramaktan vazgemişse , istemeyerek susmuş denilirse, Allahü teâlânın ve Resulullahın kendisine vermiş olduğu vazifenin icaplarını yerine getirmekten korktuğu için, Allahü teâlânın emrini yapmamış, Ona isyan etmiş demek olur. Halbuki, Resulullahın damadı ve Allah’ın aslanı olan Hazret-i Ali, değil yalnız Arabistan’dan, belki bütün dünyadan, herkim olursa olsun, böyle utanç verici ve lekeleyici bir korkaklığı kendine bulaştırmayıp, ölümü göze alacağı herkesin bildiği bir şeydir. Bunun için siz, emirül-müminin Hazret-i Ali efendimize böyle kötü, çirkin bir hâli yakıştırıyorsunuz. Böyle söylemek, onu sevdiğinizi bildirmiş olmuyor, Ona düşmanlık etmiş oluyorsunuz. Her türlü şüpheden ve ayıptan temiz olan O yüce imamı böyle bir kusurdan uzak görmeyi ve burada bildirmeyi, üzerime borç bilirim.
 

MMMM

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
21
Tepkime puanı
1
Puanları
0
buhari de dahi hz.alinin 6 ay biat etmediği geçer. sizce niye 6 ay bekledi ? bize göre hiç biat etmemiştir.

biz haşa hz.alinin asla korktugunu söylemiyoruz.elinize hiçbir şia kitabı almadığınızdan öyle sanıyorsunuz.tarihi kaynaklar hz.alinin biat etmediği ve biat etmeyenlerin bir evde toplandığını haber vermektedir.
Ömer bin Hattap, Ali'nin evine geldi. Talha, Zübeyr ve Muhacirlerden birkaçı oradaydı. Ömer dedi ki; Vallahi ya (bu evi) üzerinize yıkacağım ya da biat için dışarı çıkacaksınız!
Zübeyr kılıcını çekerek ona doğru dışarı çıktı. Ancak (ayağı) kaydı ve kılıç elinden düştü. Hemen üzerine çullanıp onu yakaladılar.


Tarihi Taberi c. 3 s. 202 - Şerhi Nehcül Belaga c. 2 s. 56 ve c. 6 s. 48



şianın sapık kollarından bahsetmişsiniz.elbette sapık kolu vardır.ama dünyadaki caferilerin yüzde 90u şiadır ve sapık değildir.sunnilerinde sapık kolları vardı ve geçmişte çok oldu. allah cisimdir diyenler de oldu ama biz sunniler allah cisimdir diyor demiyoruz.

bekirin tutumu çok çirkin.allaha havale ediyorum....
 

ümmüebiha

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Allahın adı ile..
Başlık ŞİA kaynaklarında gadir hum ama verilen kaynaklar ehli sünnet kaynakları

Bizler biliyoruzki şianın kabul ettiği gadir hum hadisini ehli sünnet alimlerinin önde gelenleri de kabul etmektedir. Bir kişinin red etmesi yahut kabul eden kaynakta gadir hum olayını örten farklı bir rivayetin olması sahih olan bir rivayeti etkilemez

Aşağıda yazdığım Gadir hum hadisini rivayet edenler bizlere gadir hadisinin ne derece sahih olduğunu göstermeye yeter sanırım

1- Ebu Hureyre
2-Ebu Leyli Ensari
3-Ebu Zeyneb b. avfil ensari
4-Ebu füzale
5-ebu kuttame
6-Ebu Amire b. Amr b. Muhsin
7-ebu heysem b. tiha
8-Ebu rafi kibti
9-Ebu Züveyb huveylid b. halid b. muhrisil hezeli
10-Ebu bekir b. ebu kuhafe
11-Usame b. zeyd b. harise kelbi
12-ubeyy b. Kabul ensari
13-esed b. zürare
14-esma binti ümeys
15-Ümmü seleme
16-Ümmü hani
17-ebu hamza enes b. malik
18-Berra b. azib
19-Bureyde b. Huseyb ebu sehli eslemi
20-ebu said sabit b. vedai
21-cabir b. semure b. cünadeebu süleyman sevai
22-cabir b. abdullah
23 celebe b. amr
24-Cübeyr b. mutam b. adiyyil kurezin nüfeli
25-cerir b. abdullah b. cabir beceli
26-ebuzer cündeb b. cünade gaffari
27- ebu cüneyde cündeb b. amr b. mazın
28- Hebbe b. cüveyn ebu kuddame uren il beceli
29-hubeşiyy b. cünade seluli
30- habib b. büdeyl b. veraka hazali
31- Huzeyfe b. üseyb ebu tesrihe gaffari
32- huzeyfe b. yeman
33-hessan b. sabit
34- İmam hasan müçteca
35-İmam huseyn a.s
36-Ebu eyyub el ensar-i
37-ebu süleyman halid b. velid b. müğeyre mehzuli
38-hazime b. sabit (iki şehadet sahibi)
39-Zübeyr b. Avvam
40-Zeyd b. erkam
41-Sad. b. ubade

............

Bunların dışında yaklaşık 70 ravi, daha varki ayrıntılı bilgi için EL MURACAK MEKTEP VE İMAMET HAKKINDAKİ MEKTUPLAR kitabına bakabilirsiniz



Gadir hadisini nakleden Ehli sünnet alimlerinin sayısı 360 dır Allame Emininin EL GADİR kitabına müracat ederseniz orada ravilerin isimlerini hadislerin kaynaklarını ve ravilerin hayatlarını bulabilirsiniz
 

ümmüebiha

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Eğer, hâşâ, dediğiniz gibi, Hazret-i Ali bu hakkını aramaktan vazgemişse , istemeyerek susmuş denilirse, Allahü teâlânın ve Resulullahın kendisine vermiş olduğu vazifenin icaplarını yerine getirmekten korktuğu için, Allahü teâlânın emrini yapmamış, Ona isyan etmiş demek olur. Halbuki, Resulullahın damadı ve Allah’ın aslanı olan Hazret-i Ali, değil yalnız Arabistan’dan, belki bütün dünyadan, herkim olursa olsun, böyle utanç verici ve lekeleyici bir korkaklığı kendine bulaştırmayıp, ölümü göze alacağı herkesin bildiği bir şeydir. Bunun için siz, emirül-müminin Hazret-i Ali efendimize böyle kötü, çirkin bir hâli yakıştırıyorsunuz. Böyle söylemek, onu sevdiğinizi bildirmiş olmuyor, Ona düşmanlık etmiş oluyorsunuz. Her türlü şüpheden ve ayıptan temiz olan O yüce imamı böyle bir kusurdan uzak görmeyi ve burada bildirmeyi, üzerime borç bilirim.

demişsini,z kardeşim ama atladığını önemli bir nokta var
Hz. Ali
1. susmamıştır hakkını aramıştır 40 gün kapı kapı dolaşmıştır yaninda ehli beyti ile..
2. savaşmamış olması onun halifelerin hilafetini kabul ettiği anlamına gelmez
3. Hz.Alinin savaşmama nedeni bizim gibi ilim ve imandan yoksun kişilerin anlayacağı bir iş değil neden mi
Çünkü Hz.Ali nehcül belagaya bakarasanız İmam kendi tabiri ile "gözümde diken boğazımda kemik sabrettim" der niçin sabretmiştir biliyormusunuz yeni dünyaya gelmiş bir bebek niteliğinde olan islamın refahı için sizce Hz.Aliye kendi nefsinin peşine düşüp yalnızca dünya makamını gözetmek yakışırmı idi ve bu fiil Hz.Alinin profili ile uyuşabilir mi? Tabiki hayır çünkü Ali a.s Rasulün nefsi gibi canı gibi idi Tıpkı Rasul nasılki ilk 3 yıl sessiz kaldı Ali a.s da 25 yıl islamın refahı için sessiz kaldı
savaşmak mı hepimiz biliyoruz Ali a.s savaşsa idi Hayber fatihin önünde kim durabilirdi?...
 

MMMM

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
21
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Hz.Musa Tur dağına gidince millet buzağıya taptı ama Hz.Harun onlarla savaşmadı halife benim niye samiriye uydunuz diye onlara kılıç mı çekseydi.Kuvveti azdı...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
demişsini,z kardeşim ama atladığını önemli bir nokta var
Hz. Ali
1. susmamıştır hakkını aramıştır 40 gün kapı kapı dolaşmıştır yaninda ehli beyti ile..
2. savaşmamış olması onun halifelerin hilafetini kabul ettiği anlamına gelmez
3. Hz.Alinin savaşmama nedeni bizim gibi ilim ve imandan yoksun kişilerin anlayacağı bir iş değil neden mi
Çünkü Hz.Ali nehcül belagaya bakarasanız İmam kendi tabiri ile "gözümde diken boğazımda kemik sabrettim" der niçin sabretmiştir biliyormusunuz yeni dünyaya gelmiş bir bebek niteliğinde olan islamın refahı için sizce Hz.Aliye kendi nefsinin peşine düşüp yalnızca dünya makamını gözetmek yakışırmı idi ve bu fiil Hz.Alinin profili ile uyuşabilir mi? Tabiki hayır çünkü Ali a.s Rasulün nefsi gibi canı gibi idi Tıpkı Rasul nasılki ilk 3 yıl sessiz kaldı Ali a.s da 25 yıl islamın refahı için sessiz kaldı
savaşmak mı hepimiz biliyoruz Ali a.s savaşsa idi Hayber fatihin önünde kim durabilirdi?...

Bazen , Hz. Ali efendimiz ile Hz. Muaviyenin savaşmasının hikmetini bu tür ilerde çıkıcak zan ve fikirlere cevap verebiliceği düşüncesine zaman içerisinde varmıştım. Zahiri birçok sebebi vardı ama hakikat nazarında bana şöyle gözüktü, İlerde Hulefai Raşidinin Hz Ali efendimizin hakkını yiyerek, halifeliği ele geçirip onun hakkını yediler düşüncesinin ilerde doğmuş olucağı cevabına , Hz Ali efendimizin , Hz Muaviye ile savaşı tek kelime ile aydınlatıcı bir ışık olmuştur. Nitekim biz , hilafetin eğer hakkı olduğunu düşünseydi, ve hele bunun Resulullahın bir vasiyeti olduğunu düşünseydi, o vakit Hz Muaviye ile savaştığı gibi , Emirel mü'minin Ebubekir efendimizle, Emirel mü'minin Ömer efendimizle, Emirel mü'minin Osman efendimiz ile savaşırdı. Nitekim hepsine biadı gerçekleşmekle beraber Hz Osmanın şehadetinden önce onu koruması için iki civan mert evladını imam hasan ve imam hüseyin'i yollaması ve bunun gibi buraya yazmakla bitiremiceğimiz nice vakıa buna sorulara uygun cevabı vermektedir. Onun için dileyen dilediğine inanmakta özgürdür. Asırlar evvel delinin biri (İbni Sebe) kuyuya taş attı , kırk akıllı çıkaramıyor.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Hz.Musa Tur dağına gidince millet buzağıya taptı ama Hz.Harun onlarla savaşmadı halife benim niye samiriye uydunuz diye onlara kılıç mı çekseydi.Kuvveti azdı...

Subhanallah :) Yahudi kavminin İneğe tapışının hz Alinin hilafetine delil getirmek de yeni bir akım sanırım...

Siz daha Hz. Ali efendimizi tanıyamamışsınız ... Bence Ali Şiasıyım demeyin.

O çekindi dediğiniz , Kuvveti az dediğiniz Hz Ali'nin civanmertliğinden bir örnek;

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Yarın sancağı öyle bir kişiye vereceğim ki o, Allah'ı ve Resul'ünü sever. Allah ve Resul'ü de onu sever, o, kaçmaz.” buyurdu. (Tirmizi)
Sabah namazından sonra Resulullah Aleyhisselâm sancağın getirilmesini emir buyurdu. Sancak getirildi.Bir müddet bekledikten sonra “Ali nerede?” diye sordu. Yâ Resulellah! Onun gözleri ağrıyor.” dediler ve hemen getirdiler. Resulullah Aleyhisselâm’ın duâsı ile ağrıyan gözleri şifa buldu. Daha sonra kendisine zırh giydirdi, Zülfikâr’ı beline bağladı, ak sancağı eline verdi. "Allah sana fetih nasip edinceye kadar çarpış, sakın arkana dönme!” buyurdu.

Hazret-i Ali -radiyallahu anh-, önce yahudileri İslâm’a çağırdı. Kabul etmediklerini görünce, tekrar sulh teklif etti. Bu dâvet de red edilince savaş yeniden başladı. Yahudilerin meşhur savaşçısı Merhab kaleden çıkmış, müslümanlara meydan okuyordu. Hazret-i Ali -radiyallahu anh- onunla kahramanca dövüştü. Bu korkunç adamı yere serince kale alındı, ümitsizliğe düşen yahudiler de teslim bayrağını çektiler. Hayber toprakları müslümanların eline geçti. Böylece yahudi fesadı sona erdi. Hazret-i Ali -radiyallahu anh- “Hayber’in fatihi” oldu. Bu gazada kale kapısını koparmış, kalkan olarak kullanmıştı.


Siz Şia içerisinde bazı kesimler; Hz Ebubekir'e , Hz Ömer'e , Hz. Osman'a halifelik hakkı vermek yerine Hz . Ali'ye güçsüzlük, korkaklık,ve başka türlü acziyet vermeyi daha uygun görüyorsunuz.
Hz . Ali efendimiz sizin ve sizinle benzer düşünenlerin zannettiğinden daha kuvvetli daha cesur , daha merttir...
 

MMMM

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
21
Tepkime puanı
1
Puanları
0
haşa bu nasıl saptırma Aliden yiğidi yoktur ama yanında desteği yoktu...

o korktuğu için değil maslahat için sustu ve hakkını da aradı...peygamber s.a.a mekkede 13 yıl savaşmadı korktuğu içinmi bu ne manasız bir açıklama...elbette hz.alinin yiğiyliğini sizden iyi biliriz.

siz niye 6 ay biat etmediğini açıklayın o zaman ? niye evine baskın yapıldı hepsi sizin kitaplarınızda vardır.
 

MMMM

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
21
Tepkime puanı
1
Puanları
0
gelin EHLİ SUNNET tarih kitaplarından olayları izleyelim.

Başta Ali b. Ebutalib ve Zübeyr olmak üzere Ebubekr'e biat etmekten sakınan Muhacirlerden bir grubu silahlı oldukları halde öfkeyle Fâtıma'nın (s.a) evine girdiler. er-Riyaz-un Nedare, c.1, s.218; Sakife-i Ebubekr-i Cevheri, İbn-i Ebu-l Hadid'in Şerh-u Nehc-il Belağe'sinden naklen, c.1, s.132 ve c.6, s.293; Tarih-u Hamis, с.2, s.169.


Ebubekir-i Cevheri ise şöyle nakleder: Ali, "Ben Allah'ın kulu ve Resulullah'ın (s.a.a) kardeşiyim dedi! Nihayet onu Ebubekir'in yanına götürerek Ebubekir'e biat etmesini istediler. Bunun üzerine Ali şöyle dedi:

"Ben hükümet ve hilafete sizlerden daha layığım. Ben size biat etmem; aksine sizin bana biat etmeniz gerekiyor. Siz hilafeti Resulullah'ın akrabaları ve yakınları olmanız bahanesiyle Ensar'dan aldınız; onlar da sizin bu deliliniz gereğince onu size bıraktılar. Ben de sizin Ensar'a getirmiş olduğunuz delili getiriyorum. O halde eğer nefsani heveslerinize uymuyorsanız ve eğer Allah'tan korkuyorsanız bizim hakkımızda insafla hakemlik edin; Ensar'ın size hak verdiği gibi beni resmen tanıyın; aksi durumda bile bile bize karşı yaptığınız bu zulmün vebalı sizin üzerinizedir."

Mes'udî kendi Tarih'inde şöyle yazar:

"Sakife'de Ebubekr'e biat edilmesinin peşinden Salı günü biat edenler mescidde biatlerini yeniledikten sonra Ali (a.s) evden çıkarak Ebubekir'e şöyle hitap etti: "Müslümanların işlerini bozdun, bizimle hiç danışmadın ve hakkımızı görmezlikten geldin." Ebubekir ise, "Doğru söylüyorsun; ama ben fitne çıkmasından korktum" dedi." Muruc-uz Zeheb-i Mesudî, c.1, s.12-14, biraz farkla.
 

MMMM

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
21
Tepkime puanı
1
Puanları
0
şimdi BUHARİ dahil pek çok sunni kaynakta geçen tarihi olayı yazalım.

Muammer der ki: O sırada bir Zuhri'ye, "Bu altı ay içinde Ali Ebubekir'e biat etti mi?" diye sorunca şöyle cevap verdi:

"Hayır; bu müddet içerisinde Ali ve Haşimoğulları'ndan hiç kimse Ebubekir'e biat etmedi. Tesyir-ul Vusul, c.2, s.46'da şöyle geçer: Vallahi ne o ve ne de Haşimoğulları'ndan hiç kimse ...

Ancak Ali biat ettikten sonra diğerleri de biat ettiler. Ali, Fâtıma'nın ölümünden sonra halkı kendisine karşı ilgisiz bulunca, Ebubekir'e biat etmek zorunda kaldı..." Bu hadisi özet olarak şu kaynaklardan naklettik: Tarih-i Taberi, c.2, s.448 ve Avrupa basımı, c.1, s.1825; Sahih-i Buharî, Kitab-u Meğazi, Gazve-i Hayber, c.3, s.38; Sahih-i Müslim, c.1, s.72 ve c.5, s.153, Resulullah'ın "nehnu la nures, Müsned-i Ahmed b. Hanbel, terekna sadakatun" buyruğu babı, Tarih-i İbn-i Kesir, c.5, s.285-286; İbn-i Abdurabbih, c.3, s.64; Tarih-i İbn-i Esir, c.2, s.126 -özet olarak kaydetmiştir-; Kitayet-ut Talib-i Genci, s.225-226; Şerh-u Nehc-il Belağe-i İbn-i Ebi-l Hadid, c.1, s.122; Muruc-uz Zeheb, c.2, s.414; et-Tenbih-u vel İşraf, s.250, bu kitapta şöyle geçer: "Fâtıma hayatta olduğu müddetçe Ali biat etmedi"; Sevaik, c.1, s.12; Tarih-u Hamis, c.1, s.193; el-İmamet-u ves Siyase, c.1, s.14, bu kitapta şöyle geçer: "Ali Fâtıma'nın vefatından sonra biat etti. Fâtıma babasından sonra 75 gün yaşadı"; İstiab, c.2, s.244; Ebu-l Feda, c.2, s.222, Ebubekir'in hayatı bölümünde, o şöyle yazar: "O altı ay sonra biat etti ve bu daha doğrudur"; Tarih-i Yakubî, c.2, s.105, o şöyle yazar: "Ali altı ay sonra biat etti"; el-Gadir-i Emini, c.3, s.102; İbn-i Hazm'ın el-Fisel adlı kitabından naklen, s.96-97, bu kitapta da Ali'nin altı ay sonra biat ettiği geçer.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
"Müslümanların karşı karşıya gelip birbirlerini öldürecekleri bu gelişin, Resulullah (s.a.s.)'in sana olan bir ahdi veya emriyle midir?" Hz.Ali (r.a.) şu cevabı verdi:

"Bu konuda Resulullah (s.a.s.)'in bana bir ahdi olup olmadığını soruyorsunuz. Bana verilmiş böyle bir ahid yoktur. Vallahi ona ilk inanan ben olduğum gibi, ona ilk defa yalan isnâd eden ben olmayacağım. Şayet bu konuda Resulullah (s.a.s.)'in bana bir ahdi olsaydı, Ebû Bekir (ra) ve Ömer (ra)'in onun minberine çıkmalarına müsaade etmezdim, elimle onlarla savaşırdım [Resulullah (s.a.s.)'in emri olduğu için]. Fakat Resulullah (s.a.s.) ne öldürüldü, ne de aniden öldü. Hastalığı bir kaç gün ve gece devam etti.

Müezzin ona namaz vaktini bildirmek içín geldiğinde, O Müslümanlara namaz kıldırtmak için Ebû Bekir (ra)'e emrederdi. Kaldı ki, benim orada olduğumu da görüyordu. Hanımlarından birisi ( Hz. Aişe) Hz. Peygamber (s.a.s.)'e, bu görevi Ebû Bekir'den almasını söyleyince kızdı ve "Siz kadınlar Hz. Yusuf'un başını derde sokanlarsınız, Ebû Bekir'i geçirin Müslümanlara namazı kıldırsın!" dedi. Allah, Peygamberinin ruhunu alınca, işimize baktık ve Resulullah (s.a.s.)'in dinimiz için lâyık gördüğünü dünyamız için seçtik. Namaz, Islâm'in aslıdır; o dinin emri, dinin direğidir. Biz (bunun için) Ebû Bekir (ra)'e biat ettik ve o bu işin ehliydi. İçimizden iki kişi dahi ona muhalefet etmedi. Ebû Bekir'e hakkını edâ ettim ve ona itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri için de cihad ettim. Bana verdiğini aldım, savaşa gönderince gittim; onun emriyle had cezalarını kendi kamçımla yerine getirdim.

Ölünce, yerine Ömer (ra) geldi ve arkadaşının (yâni Ebû Bekir'in) yolunu takip etti, onun gibi hareket etti. Böylece Ömer'e biat ettik ve içimizden iki kişi dahi ona muhalefet etmedi. Hiç birimiz de başkasını ona tercih etmedik. Ömer'e hakkını edâ ettim ve ona itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri içinde cihad ettim. Bana verdiğini aldım, savaşa gönderince gittim; onun emriyle had cezalarını kendi kamçımla yerine getirdim.

Ölünce Hz. Peygamber (s.a.s.)'e olan akrabalığımı, Islâm'da önceliğimi ve selefiyetimi ve bu işe liyâkatimi düşünerek bu konuda başkasının bana tercih edilmeyeceğini sandım. Öldükten sonra, onun yüzünden halifenin bir günah islememesi ve kendini mesuliyetten kurtarmak için Ömer (ra) hilâfeti çocuğuna yasakladı ve yeni halifeyi seçmek üzere altı kişilik bir heyet seçti ki ben onlardan biriyim. O isteseydi oğlunu seçebilirdi; yapmadı. Heyet toplanınca, kimsenin bana tercih edilmeyeceğini sandım. Abdurrahman b. Avf, kimi halife tayin ederse (Abdurrahman b. Avf adayliktan çekildigi için, ona halifeyi seçme yetkisini sura vermisti) ona kesinlikle itaat edileceğine dair bizden söz aldıktan sonra, Osman b. Affan'ın elini tutarak, eline vurdu ve biat etti. Ben de işime baktım. Ona itaatim ise, biatimden önce oldu. Böylece Osman'a biat ettik. Ona hakkını edâ ettim ve itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri içinde cihâd ettim. Bana verdiğini aldım, savaşa gönderince gittim; onun emriyle had cezalarını kendi kamçımla yerine getirdim.

Vurulunca, kendi işime baktım. Resulullah (s.a.s.)'in iki halifesi gitmiş, birisi de vurulmuştu. Haremeyn'deki (Mekke ve Medine'deki) ve iki bölgedeki Müslümanlar bana biat ettiler. Bunun üzerine birisi ortaya atıldı ki, dengim değil; ne Resulullah (s.a.s.)'e olan akrabalığı benimki kadar yakın, ne ilmi benim ilmime denk ve ne de Islâm'daki önceliği benimki gibi eskiydi. Dolayısıyla ben bu işe ondan (yâni Muaviye'den) daha lâyıktım!"

(Suyûti, Tarihu'l-Hulefâ, el-Kahire, 1964, s. 177-178)

Hz. Ebu Bekir'in halife seçilmesi

Hicrî onbirinci yılda hastalanan Rasûlullah (s.a.s.) 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefât etti. Onun vefâtını duyan müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldılar ve ilk anda ne yapmaları gerektiğine karar veremediler. Ama o da bir ölümlüydü. Hz. Ömer, onun Hz. Musa gibi Rabbi ile buluşmaya gittiğini, O'nun için "öldü" diyen olursa ellerini keseceğini söylüyordu. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın iyi olduğu bir sırada ondan izin alarak kızının yanına gitmişti. Vefât haberini duyar duymaz hemen geldi, Rasûlullah'ı alnından öptü ve "Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuştur. Şânın ve şerefin o kadar büyük ki, üzerinde ağlamaktan münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım ..." dedi. Sonra dışarı çıkıp Ömer'i susturdu ve; "Ey insanlar, Allah birdir, O'ndan başka ilâh yoktur, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah apaçık hakikattir. Muhammed'e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüştür. Allah'a kulluk edenlere gelince, şüphesiz Allah diri, bâkî ve ebedîdir. Size Allah'ın şu buyruğunu hatırlatırım: "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Simdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır" (Âl-u İmrân, 3/144). Allah'ın kitabı ve Rasûlullah'ın sünnetine sarılan doğruyu bulur, o ikisinin arasını ayıran sapıtır. Şeytan, peygamberimizin ölümü ile sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanın size ulaşmasına fırsat vermeyiniz" (İbn Hişâm, es-Sire, IV, 335; Taberî, Târih, III, 197,198).

Hz. Ebû Bekir bu konuşmasıyla orada bulunanları teskin ettikten sonra Rasûlullah'ın teçhiziyle uğraşırken, Ensâr, Benû Sâide sakifesinde toplanarak Hazrec'in reisi olan Sa'd b Uhâde'yi Rasûlullah'tan sonra halife tayini için bir araya gelmişlerdir. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebû Ubeyde ve Muhacirlerden bir grup hemen Benû Saîde'ye gittiler. Orada Ensâr ile konuşulduktan ve hilâfet hakkında çeşitli müzakereler yapıldıktan sonra Hz. Ebû Bekir, Ömer ile Ebû Ubeyde'nin ortasında durdu ve her ikisinin ellerinden tutarak ikisinden birine bey'at edilmesini istedi. O, kendisini halife olarak öne sürmedi. Hz. Ebû Bekir'in konuşmasından sonra Hz. Ömer atılarak hemen Ebû Bekir'e bey'at etti ve, "Ey Ebû Bekir, müslümanlara sen Rasûlullah'ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana bey'at ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana bey'at ediyoruz" dedi. Hz. Ömer'in bu âni davranışı ile orada bulunanların hepsi Ebû Bekir'e bey'at ettiler.

Bu özel bey'attan sonra ertesi gün Mescid-i Nebî'de Hz. Ebû Bekir bütün halka hutbe okudu ve resmen ona bey'at edildi. Rasûlullah'ın defni salı günü gerçekleşirken, onun nereye defnedileceği hakkında da bir ihtilâf meydana geldiğinde Hz. Ebû Bekir yine firasetini ortaya koydu ve "Her peygamber öldüğü yere defnedilir" hadisini ashaba hatırlatarak bu ihtilâfı giderdi. Rasûlullah'ın cenaze namazı imamsız olarak gruplar halinde kılındı. Bütün bunlar olurken, Hz. Ali'nin Hz. Fatıma'nın evinde Haşimoğulları ve yandaşları ile toplandığı ve bey'ata ilk zamanlar katılmadığı nakledilir. Hz. Ali rivâyetlere göre, el-Bey'atü'l-Kübrâ'ya bey'at edildiği haberini alır almaz, elbisesini yarım yamalak giydiği halde evden fırlamış ve gidip Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmiştir (Taberî, Târih, III, 207). Onun aylarca Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmediği haberleri gerçeğe uygun olmasa gerektir. Çünkü onun Ebû Bekir'in üstünlüğünü bildiği, onun hakkında yaptığı konuşmalar ve tarihin akışı, diğer rivâyetlere aykırıdır.

Râsulullah'ın en yakın ashâbı arasında -hattâ Ebû Bekir ile Ömer arasında- zaman zaman ihtilâflar, görüş ayrılıkları meydana gelmişse de ilk iki halife zamanında da görüldüğü gibi dâima birliktelik devam ettirilmiştir. Anlaşmazlık gibi görünen hâdiselerin birçoğunda huy ve karakter farklılığı rol oynuyordu. Meselâ Ebû Bekir yumuşak ve sâkin davranırken, Ömer sertlik yanlısıydı. Ama her zaman birlikte hareket ettiler. Ebû Bekir'in yönetiminde, Hz. Ali ve Zübeyr b. Avvam Ridde savaşlarında kararların içinde, namazlarda Ebû Bekir'in arkasında yer almışlardır (İbn Kesir, el-Bidâye ve'n Nihâye, V, 249). Hz. Ali, Rasûlullah'ın bir vasiyeti olsaydı ölünceye kadar onu yerine getireceğini söylemiş (Taberî, a.g.e., IV, 236) ancak, İbn Abbas'ın Rasûlullah hastalandığı zaman ona gidip hilâfet işini sormak istemesini geri çevirmiştir. Yani Hz. Ebû Bekir'in halifeliğine karşı kimseden bir çıkış olmamıştır. Zaten tabii, fıtrî, akli ve maslahata uygun olan da onun halifeliğidir. Hz. Peygamber ölmeden önce yazılı bir ahidname bırakmamış, ancak Hz. Ebû Bekir'in faziletine dair Mescid'de konuşmuş, hasta yatağındayken onu ısrarla çağırtmış ve yerine imam tâyin etmiştir.
 

ümmüebiha

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bazen , Hz. Ali efendimiz ile Hz. Muaviyenin savaşmasının hikmetini bu tür ilerde çıkıcak zan ve fikirlere cevap verebiliceği düşüncesine zaman içerisinde varmıştım. Zahiri birçok sebebi vardı ama hakikat nazarında bana şöyle gözüktü, İlerde Hulefai Raşidinin Hz Ali efendimizin hakkını yiyerek, halifeliği ele geçirip onun hakkını yediler düşüncesinin ilerde doğmuş olucağı cevabına , Hz Ali efendimizin , Hz Muaviye ile savaşı tek kelime ile aydınlatıcı bir ışık olmuştur. Nitekim biz , hilafetin eğer hakkı olduğunu düşünseydi, ve hele bunun Resulullahın bir vasiyeti olduğunu düşünseydi, o vakit Hz Muaviye ile savaştığı gibi , Emirel mü'minin Ebubekir efendimizle, Emirel mü'minin Ömer efendimizle, Emirel mü'minin Osman efendimiz ile savaşırdı. Nitekim hepsine biadı gerçekleşmekle beraber Hz Osmanın şehadetinden önce onu koruması için iki civan mert evladını imam hasan ve imam hüseyin'i yollaması ve bunun gibi buraya yazmakla bitiremiceğimiz nice vakıa buna sorulara uygun cevabı vermektedir. Onun için dileyen dilediğine inanmakta özgürdür. Asırlar evvel delinin biri (İbni Sebe) kuyuya taş attı , kırk akıllı çıkaramıyor.



Sizin atladığınız yine çok önemli bir mesele var MUaviye savaşı ile diğer halifelere karşı Hz.Alinin sukut halinde olması konusunda
Burdaki en önemli unsur Hz.Alinin Muaviye ile savaşında Halife olmasıdır Hz.Ali diğer halifeler öneminde savaşmamıştır çünkü yanında savaşacak kadar askeri yoktu bunun yanında ise islam henüz temelleri atılmış bir dindi peygamberden hemen sonra ümmetin savaşa girmesi islama büyük ölçüde zarar verecekti
Ama muaviye ile savaşta bu iki önemli unsur artık ortadan kaybolmuştu
1. Hz.Ali emirdi
2. islam temelleri sağlamlaşmış ve toprak bakımındanda güçlü ve büyük hale gelmişti.

Bu iki madde savaşın oluşmasını sağlayan en önemli durumlardır

Eğer hz. Ali ilk halife döneminde savaşacak olsa idi hem kendisi hemde islam kaybedecekti şunu unutmayalım hz. Ali kendi dünyevi kaybını düşünemeyecek kadar yüce şahsiyetli biridir. Onun tek derdi islamın zarar görmemsidir.

Bakınız Hz.Hasan Muaviye ile savaşmamış ama Hz.Huseyn Yezidle savaşmıştır bu iki durumu birleştirdiğimizde hz. alinin sukut dönemi ve savaş döneminin nedenleri daha iyi anlamış oluruz inş..


konumuz gadirhum bu sayfada gadirhum meselesi üzerinde duralım diğer konular için başka sayfalar açalım ki konu karmaşası yaşanmasın
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
ŞİA kaynakları bizi hiç bağlamıyor... Ehli Sünnet kaynakları diye iftira ile akıl bulandırmaya çalışmayınız. Mesaj kirliliğine devam etmeyiniz.
 
Üst Alt