Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Semerkand'dan...ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
ALLAH NASIL GÖRÜLÜR?



Hz. Ali(r.a) birgün minbere çıkarak cemaate,

'' Arş-ı ala'nın aşağısından yeryüzüne kadar ne varsa herşeyi bana sorabilirsiniz. Benim şu göğsümde (kalbimde) derya gibi ilimler var. Resulullah(s.a.v) benim ağzıma şerefli tükürüğünden tükürdü, o tükürük hala ağzımda duruyor (O'nun bereketi ile dilimden hikmetler akmaktadır). Canım kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, eğer bana izin verilseydi Tevrat ve İncildeki bütün ilimleri insanlara anlatırdım ve herkes beni tasdik ederdi.''

Hz. Ali'nin (r.a) bu konuşmasını yaptığı mecliste Yemenli bir adam vardı. Bu adam kendi kendine;

''Bu çok büyük laflar ediyor. şunu bir rezil edeyimde görsün gününü!''dedi. Hz. Ali'ye (r.a) yönelerek,

'' Sana bir sorum var!''
dedi. Hz. Ali(ra),

'' Beni zora düşürmek ve imtihan etmek için değil, bir şeyler öğrenmek için sor''
dedi. Adam :

'' Beni buna sen zorladın, Ey Ali! sen hiç rabbini gördün mü?'' diye sordu. Hz. Ali (ra) :

'' Ben görmediğim bir rabbe ibadet etmem!'' dedi. Adam :

'' O'nu nasıl gördün?'' diye sordu. Hz. Ali (ra) :

'' O'nu baş gözü göremez; fakat kalpler O'nu imanın hakikatı ile (Allah'ın verdiği bir nurla) görür. Rabbim birdir ve tektir, ortağı yoktur. O birdir, ikincisi yoktur. Tektir, benzeri yotur. O, zaman ve mekanla sınırlanmaz. Duyu organları ile hissedilemez ve Hiç bir ölçü ile ölçülemez!''

Hz Ali'nin (ra) bu cevabı üzerine Yemenli adam bayılıp yere yığıldı. Ayılıp kendisine geldiğinde,

'' Vallahi bundan sonra imtihan ve utandırmak için kimseye soru sormayacağım'' dedi.





*******

ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
ALLAH NASIL GÖRÜLÜR?







KISSADAN DERSLER


İNSAN İÇİN İKİ TÜRLÜ GÖZ VARDIR; BİRİ BAŞ, DİĞERİ KALP GÖZÜDÜR. BAŞ GÖZÜ BİLDİĞİMİZ ŞARTLARDA GÖREV YAPAR. BU GÖZDE MÜMİN KAFİR AYNIDIR. BU GÖZ HAYVANLARDA DA VARDIR. HATTA BAZI HAYVANLARIN BAŞ GÖZÜ İNSANLARDAN DAHA UZAKLARI GÖRÜR. GECE GÖREN HAYVANLAR BİLE VARDIR. İNSAN HER ŞEYİ BAŞ GÖZÜYLE GÖREMEZ, GÖRMESİ DE GEREKMEZ.

KALB GÖZÜ, GAYB ALEMİNİ, GİZLİ SIRLARI, PERDE GERİSİNİ, SAKLI ŞEYLERİ GÖRMEK İÇİNDİR. HERKESTE KALB VARDIR FAKAT HAKİKATİ GÖREN KALB GÖZÜ YOKTUR. KAFİRLERİN KALB GÖZÜ KÖRDÜR. GÜNAHLARA DALAN MÜMİNİN KALBİ DE PERDELİDİR.

HER MÜMİNİN KALBİ AYNI DERECEDE NUR VE FEYİZ SAHİBİ DEGİLDİR. HERKESİN MANEVİ GÖRÜŞÜ VE KABİLİYETİ FARKLIDIR.

YÜCE ALLAH KALB GÖZÜYLE GÖRÜLEBİLİR; BU MÜMKÜN VE CAİZDİR. ALLAH DOSTLARI YÜCE ALLAH'I DÜNYADA KALBLERİYLE GÖRDÜKLERİNİ SÖYLEMİŞLERDİR. BU GÖRME YÜCE ALLAH'I İHATA ETME ŞEKLİNDE DEĞİLDİR. BUNUN İÇİN BİR MEKAN VE YÖN DE DÜŞÜNÜLEMEZ. BÜTÜN MÜMİNLER YÜCE ALLAH'I AHİRETTE CENNETE GÖRECEKLERDİR. HEPSİ YÜCE ALLAH'IN RAHMETİ İLE OLACAKTIR.

ALLAH TEALA BUYURUR Kİ:

'YÜZLER VARDIR O GÜN (AHİRETTE) IŞIL IŞIL PARLAYACAKTIR. RABLERİNE BAKACAKLARDIR (O'NU CENNETTE GÖRECEKLERDİR.)'

HZ. RASULULLAH (SAV) BUYURUR Kİ:

'ÖLÜP CENNETE GİRMEYİNCE RABBİNİZİ GÖREMEZSİNİZ.'

'CENNETLİKLER CENNETE GİRİNCE, ALLAH ONLARDAN PERDEYİ KALDIRIR, ALLAH'A BAKARLAR (O'NUN CEMALİNİ MÜŞAHEDE EDERLER.) ONLARA ALLAH'A NAZAR ETMEKTEN DAHA SEVİMLİ GELEN VE GÖNÜLLERİNİ HOŞ EDEN BİR NİMET VERİLMEMİŞTİR.'



*******


ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
YA VARSA!...






Hz. Ali’ye (r.a), birisi geldi. Adam, öldükten sonra tekrar dirilmeyi, ahiretteki hesabı, cenneti ve cehennemi inkar ediyordu. Hz. Ali’ye,

“Ya Ali, siz müslümanlar ölüme ve ölüm ötesine inanıyorsunuz; biz ise inanmıyoruz. Siz cehennemden kurtulmak, cennete girmek için bir sürü ibadet ediyor, mal harcıyor, zahmete giriyorsunuz. Bu zahmete değer mi? Hem ölümden sonra tekrar dirilmenin olacağı ne malum?” diye sordu.

Hz. Ali (r.a) adamı sükünetle dinledi, sonra ona şu cevabı verdi:

“Evet, ölümden sonra dirilmek, hesaba çekilmek, cennete veya cehenneme girmek, ya senin dediğin gibi yoktur; ya da bizim dediğimiz gibi vardır. Önce senin dediğinin doğru olduğunu düşünelim. Ölümden sonra ahiret hayatı yoksa seninle biz aynı durumdayız. Sana da yok bize de yok. Bu arada bizim Yüce Allah için kıldığımız namazların, yaptığımız ibadetlerin, hayır ve iyiliklerin, güzel ahlakın, verdiğimiz zekat ve sadakaların bize bir zararı olmaz. Ama ya ahiret varsa; bizim dediğimiz doğru çıkarsa, senin halin nice olur?” diye sordu. Adam, biraz durdu, düşündü ve sonra:

“Vallahi, her iki durumda da siz kazançlısınız, ahiret, cennet ve cehennem varsa vay bizim halimize! Yolunu öğret, ben de Müslüman olacağım.” Dedi ve Müslüman oldu, kulluk yoluna adım attı, emniyet dairesine girdi.

*******

ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları
 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41




KISSADAN DERSLER




Rabbim ALLAH'tIr deyip güzel işler peşinde koşan kimseden daha akıllı ve haklı kim vardir? Mide icin yaşamak maharet değildir. O işte hayvanlar insanlardan daha öndedir. Insanin şerefi ve asıl işi mide degil, marifettir. Marifet, icinde yaşadığı mülkün sahibini tanımak ve O`nun mülkünde edep üzere yaşamaktir.

Rabbini unutup nefsine tapan, mide ve menfaati icin yaşayan kimsenin şerefi, midesinden çıkan kadardır.

Mümin, ALLAH ile emniyet bulmuş kimsedir. ALLAH tarafindan mümine azaptan emniyet garantisi verilmiştir.

Mümin, dünya ve ahirette kötü hallerden ve azaptan korunmuştur, cünki imanı ona her güzel şeyleri emreder, ondan temiz işler ister, kendisini cirkinliklerden uzak tutar.

Iman nurdur. Nur hayat sebebidir. Nur, atıldığı kalbi diriltir, temizler, süsler, tatlandırır ve huzura ulaştırır.

Isläm, selamet demektir. Kim iman dairesine girip Isläm"in hüküm ve edeplerine SIMSIKI sarılırsa, bütün bozuk işlerden korunur, rahmet ahlakı üzere olur, ölünce ebedi saadeti bulur. Bu yüce ALLAH"in verdigi bir garantidir.

Allah Teälä buyurur ki:



"Hiç ALLAH"a iman edenle, haktan uzaklaşan FASIK kimse bir olur mu? Bunlar elbette bir olamaz.

Iman edip güzel işler yapanlara gelince, onlar icin yaptiklari güzel işlere karşılık olarak me`vä cennetleri vardir; orada yerleşip kalacaklardır.

Küfür ve isyanla hak yolundan çıkanlara gelince, onlarin varacaklari yer ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde ateşe geri çevrilirler ve kendilerine, `Yalanlayıp inkar ettiginiz cehennem ateşini tadın`denir." (secde; 32/18-20)


*******

ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları
 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
VARSA GÖSTER



Bir grup filozof Mevlana Celaleddin Rumi`ye (k.s) gelerek bir kaç sual sormak istediklerini bildirdiler.

Niyetleri, bir şeyler öğrenmek değil, müslümanları dinleri hakkında şüphe ve fitneye düşürmekti. Hz. Mevlana, adamların halini hiç begenmedi, onları üstadı Şems-i Tebrizi`ye (k.s) gönderdi. Bunun üzerine grup onun yanına gittiler.

Şems-i Tebrizi mescitte, talebelere ders veriyordu. Konu teyemmüm abdestiydi; onlara bir kerpicle teyemmüm abdestinin nasıl aıinacağını gösteriyordu. Gelen grup üç sual sormak istediklerini belirttiler. Şems-i Tebrizi,

"Sorun" dedi. Adamlar içlerinden birini sözcü seçtiler. Adam ilk olarak şunu sordu:

"Siz müslümanlar ALLAH var dersiniz, ama ALLAH'ı göremezsiniz; varsa gösterin, görelim ki inanalım" dedi. Şems-i Tebrizi (k.s),

"Öbür sorunuda sor!" dedi. Filozof,

"Sizler şeytanin ateşten yaratıldığını söylüyor, sonrada onun ahirette cehenneme atılıp ateşle azap edilecegine inanıyorsunuz. Hiç ateş ateşe azap eder, acı verir mi ?" diye sordu. Şems-i Tebrizi (k.s),


"Peki, diğer sorunuda sor!" dedi. Filozof,

"Sizler `Herkes dünyada yaptiklarının cezasınıi ahirette çekecek, orada mahkeme kurulacak, hesap sorulacak`diyorsunuz. Bırakın insanları, nasıl isterlerse öyle yaşasınlar, ne istiyorlarsa yapsınlar. Ayrıca bir mahkemeye ne gerek var?" dedi.


Adam sorularini tamamlamiıştı. Şimdi bunların cevabını istiyordu. Kendine göre cevap verilmiyecek sorular sormuştu. Herkes Şems-i Tebrizi Hazretlerine bakıyordu.

O ise gayet sakindi. Yerinden kalktı...



birinci bölüm sonu...




--------------------------------------------------------------------------






VARSA GÖSTER



...Yerinden kalktı, filozofun yanına geldi ve elindeki kerpici adamın başına vurdu. Filozof, " Vah başım!" diyerek başına sarıldı. Şems-i Tebrizi Hazretleri cok şiddetli vurmamış olsa da adamın canı yanmış ve başı biraz şişmişti. Adam bir sağa bir sola baktı, bu kadar insana bir kaç kişi ile yapacağı bir şey yoktu. Hemen dışarı çıktı başını tutarak o bölgedeki mahkemeye gitti. Şems-i Tebrizi"yi häkime şikayet etti.

Häkim, "Bu nasıl olur" diyerek Şems-i Tebrizi"yi mahkemeye cağırttı. Durumu sordu. Şems-i Tebrizi,

"Ben ona kötülük etmedim, sadece sorduğu sorulara cevap verdim" dedi. Häkim,

"Bu nasıl cevap vermektir, adam acı içinde kıvranıyor senden şikayetcidir, işin aslı nedir?" diye sordu.

Şems-i Tebrizi şöyle anlatti:

"Efendim bu adam bana, "ALLAH varsa göster, göreyim ki inanayım`dedi. Ben de buna, "Olan her şey baş gözü ile gözükmez, işte misäli?`dedim; başına bir darbe vurup acıttım. Şimdi bu felsefeci, başındaki acıyı göstersin de görelim. Eger başinda bir acı yoksa nicin beni şikayete geldi?
Varsa göstersin!" dedi. Filozof, şaşırarak,

"Başımda acı var ama gösteremem" dedi. Şems-i Tebrizi de, Ìşte bu acı gibi, ALLAH Teälä da vardır, fakat kafa gözü ile görülmez, o ancak akılla bilinir, kalple tanınır, ruhla sevilir, ahirette nurla görülür" dedi.

Şems-i Tebrizi ikinci soruya verdigi cevabı şöyle açıkladı:

"Bu adam, sizler "şeytan ateşle yaratıldı, ahirette ateşe atılacak ve ateşle azap görecek`diyorsunuz; ateş ateşe ne zarar verir ki ?`dedi. Bende topraktan yaratılan bu insana topraktan yapılmış bir kerpiçle vurdum. Ona, `Bak toprak topraga nasıl acı veriyor, biraz daha hızlı vursaydım öldürürdü, demek ki ateş ateşe azap eder demek istedim` dedi.


Şems-i Tebrizi (k.s) üçüncü sorunun cevabını şöyle açıkladı:

"Bu adam bana, `Bırakın insanlar dünyada herkes istedigini yapsın, niçin ahirette mahkeme, hesap ve ceza var?" dedi. Ben de onun başına vurmak istedim ve vurdum. O niçin hemen mahkemeye koştu? Ben ona şunu demek istedim:

"Bu dünyada herkes istedigini yaparsa älemi zulüm kaplar. Kendisine zulüm yapılan cok insan var ki zayıftır, zälimden hakkını alamaz. Herkes mahkeme bulamaz. Işte ALLAH ahirette mahkeme kurup herkese yaptığının hesabını soracak, zälimden mazlumun hakkını alacak, gereken cezayı verecek ve adalet yerini bulacak" dedim.


Felsefeci bu güzel cevaplar karşısında hayret etti, mahcup oldu, söz söyleyemez hale düştü. Hakime dönüp,

"Ben sordugum soruların cevaplarını şimdi anladım" dedi."



ikinci bölüm sonu (bitti)




*******

ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları
 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
VARSA GÖSTER






KISSADAN DERSLER



Görülmeyen şeyler yoktur demek, tam bir cehalettir.
Var olan her şeyi görmeye calışmak da tam bir gaflettir.
Çünkü böyle bir görevimiz olmadığı gibi, kabiliyetimiz de mevcut değildir.

Mesela, normal bir insanda akıl vardır, fakat görülmez.
Görülmüyor diye aklı inkar etmek, ilime ve hakikate terstir. Bunu hiçbir akıl da kabul etmez.

Yaşayan her insanda ruh vardir. Ruh, insanın hayat sebebidir, gözlerden saklı latif bir cisimdir; ölümle bedenden ayrılır. O baş gözüyle görülmez.

Sevgi, merhamet, ilim gibi manevi şeyler de baş gözüyle görülmez. Bütün bunlar ancak nurlanmış bir kalp gözüyle görünür; oda herkeste yoktur. Biz bu tür şeylerin varlığını alamet ve sonuçlarından anlarız.

Sonra, "Mevcut olan her şey baş gözü ile görülür` demekte yanlıştır. Baş gözünün bir görüş alanı ve sınırı vardır; ötesi önünde oldugu halde göremez. Görmesi icin ya insan ya da o şey yakına gelmeli, görüş alanı içine girmelidir. Yani göz, maddeyi de her şartta göremez.


Bazı şeylerin bizden gözlenmesi, baş gözümüzle onları göremeyişimiz aslında bir rahmettir. Eger etrafımızda bulunan bütün mikropları, cinleri, şeytanları, melekleri, karşımızdaki insanın içinde yerleşmiş kötü huyları, kabirdeki azapları veya az sonra başımıza gelecek şeyleri görecek veya bilecek olsaydık hayatımız kararır, düzenimiz bozulur, tadımız kaçardı.


Yüce ALLAH dünyada baş gözü ile görülmez, ancak kalp gözüyle görülebilir. Bu saadet de O`na layık temiz kalplere nasip olur.
Ahirette ise bütün müminler cennete yüce ALLAH"ı görme nimetiyle şereflenecektir.


Küfürle kararmış kalp, iman nuru ile temizlenmeden dünyada da ahirette de yüce ALLAH"ı göremez.




*******

ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları
 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
RABBİMİN ARŞINI GÖRÜYORUM





HZ. RASULALLAH EFENDİMİZ (s.a.v), BİR GÜN HARİS B. MALİK (r.a) İLE KARŞILAŞTI. ONA,

"HARİS, NASILSIN, NE HALDE SABAHLADIN?" DİYE SORDU. HARİS,

"GERÇEK BİR MÜMİN OLARAK SABAHLADIM" DEDİ. RASULALLAH (sav),

"NE SÖYLEDİĞİNE İYİ BAK! HER SÖZÜN BİR HAKİKATİ VARDIR; SENİN GERÇEK BİR İMANA SAHİP OLDUĞUNUN ALAMETİ NEDİR?" DİYE SORUNCA, HARİS (ra), ŞUNLARI SÖYLEDİ:

"DÜNYADAN GÖNLÜMÜ ÇEKTİM (İÇİMDE DÜNYA ADINA BİR RAĞBET VE MUHABBET KALMADI). GECELERİMİ İBADETLE, GÜNDÜZLERİMİ ORUÇLA GEÇİRMEKTEYİM. BU HAL İÇİNDE RABBİMİN ARŞINI AÇIKCA GÖRECEK DURUMA GELDİM. YİNE CENNETLİKLERİN CENNETTE BİRBİRİNİ ZİYARET EDİŞLERİNİ, CEHENNEMLİKLERİN İSE ATEŞ İÇİNDEKİ FERYAT VE İNLEYİŞLERİNİ GÖRÜR GİBİYİM."

BUNUN ÜZERİNE HZ. RASULALLAH EFENDİMİZ (sav),

"BU HALİNLE SEN GERÇEKTEN ALLAH'IN KALBİNİ NURLANDIRDIĞI BİR MÜMİNSİN, GERÇEĞİ TANIDIN, İSABET ETTİN, ONA DEVAM ET" BUYURDU.


*******

ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
RABBİMİN ARŞINI GÖRÜYORUM







KISSADAN DERSLER

GAYB ALEMİ NURLA GÖRÜLEN BİR ALEMDİR. KALBİNİ GÜNAH KİRLERİNDEN TEMİZLEYEN VE ONU SALİH AMELLERLE NURLANDIRAN KİMSELER MELEKLERİ GÖREBİLİR, GAYB ALEMİNİ SEYREDEBİLİR. İMAN ETTİĞİ ŞEYLERİ KALBİYLE GÖRÜR HALE GELİR. ŞÜPHESİ KALKAR. ALLAH'A İHLASLA KULLUK EDER.

ARŞ'ı VE MELEKLERİ GÖRMEK BİR ÇEŞİK KERAMETTİR. KERAMET, YÜCE ALLAH'IN KUDRETİNİN ESERİDİR. AYRICA ONU NASİB ETTİĞİ KULUNUN DA GÜZEL HALİNE İŞARETTİR. BÜTÜN KERAMETLER İSLAM DİNİNİN HAK OLDUĞU GÖSTERİR. BU TÜR HALLERİN BİR MÜMİNDE OLMASI DİĞER MÜMİNLER İÇİN DE BİR DELİL VE KUVVETTİR. HER SALİH MÜMİNDE KERAMET BULUNMASI ŞART DEĞİLDİR. ASIL KERAMET, HAK YOLDA İSTİKAMET ÜZERE GİTMEKTİR.

HER MÜMİN KALBİNİ NURLANDIRACAK, GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇACAK HAYIRLI İŞLERE YÖNELMELİ, İMAN VE İSLAM'IN MANEVİ NİMETLERİNDEN NASİBİNİ ALMAYA ÇALIŞMALIDIR.

*******


ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
PEKİ, ALLAH NEREDE?





Sıcak bir gündü. Ashaptan Hz. Ömer'in oglu Abdullah (r.a) ve bir kaç arkadaşı Medine dışında idiler. Bir yerde oturup sofra kurdular. O sırada yanlarına bir çoban uğradı. Onlara selam verdi. Hz. Abdullah, çobana,

"Gel, sofraya otur sen de ye" diye yanına cağırdı. Çoban,

"Ben oruçluyum" dedi. Abdullah (r.a),

"Böyle bir sıcak günde, dag başında, sürü peşinde oruç mu tutuyorsun?" diye sordu. Çoban da,

"Şu dünyada bir kaç günlük ömrümü degerlendirmeye calışıyorum" dedi. Abdullah (r.a) çobanın takva ve vera halini tanımak istedi; ona,

"Bu koyunlardan birisini bana satarmısın?" diye sordu. Çoban,

"Onlar benim değildir" dedi. Abdullah (r.a),

"Sahibine, `birini kurt yedi`, dersin!" dedi. Çoban,

"Sahibime öyle söyledim, peki ALLAH nerede....!" dedi ve dönüp gitti. Giderken bir yandan parmağı ile göğü gösteriyor bir yandan da, "Ya ALLAH nerede!" diye söyleniyordu.

Abdullah b. Ömer (r.a), çobanın halini ve bu sözünü cok beğendi. Öyle ki yol boyunca, çobanın, "Peki ALLAH nerede...!" sözünü tekrarlayıp duruyordu. Medine'ye dönünce, sürünün sahibine haber gönderdi, çobanla birlikte sürüyü satın aldı. Çobanı azat etti, sürüyü de kendisine bağışladı.



*******

ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
PEKİ, ALLAH NEREDE?



KISSADAN DERSLER



Kulu kötü işlerden koruyan en güzel sebeb, kalbindeki iman ve marifettir. Marifetin sonu edeptir. Kul alemlerin rabbi, Rahman ve Rahim olan yüce ALLAH'ı tanıyınca, Onun her yerde hazır ve nazır oldugunu bilir. Bunu ruhuyla seyreder, kalbiyle hisseder. Artık ALLAH'ın mülkünde edeple yaşar, razı oldugu işleri yapar, sevmediği işlerden kaçar.

ALLAH Teala buyurur ki:

"Ey insanlar, sizi yaratan Rabbinizden korkun (Ona isyan olan işlerden çekinin). Şüphesiz ALLAH devamlı sizin halinizi gözetleyicidir."




*******


ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
O'NSUZ YER BULAMADIM


Bir şeyhin pek cok talebesi vardı. İçlerinden birini digerlerinden ayrı tutuyor, ona daha fazla ilgi gösterip özel muamele ediyordu. Bu durum kendisine söylendiğinde, "Size bunun sebebini açıklayacağım!" dedi. Bir gün hepsinin eline birer tane tavuk vererek,

"Bunu hiç kimsenin görmedigi bir yerde kesip bana getirin!" dedi. Aynı şekilde o talebeye de bir tavuk verdi. Hepsi verilen tavuğu kesmek için gittiler. Biraz sonra her biri verilen tavuğu kesmiş olarak geri döndü. O talebe ise canlı tavukla geldi. Şeyhi ona,

"Sen niçin kesmedin?" diye sorunca, talebe utandı, boynunu bükerek edeple,

"Efendim siz bana bu tavuğu hiç kimsenin görmediği bir yerde kesmemi emrettiniz. Ben O`nun bulunmadığı bir yer bulamadım! (ALLAH'ı her yerde hazır ve nazır gördüm)" dedi. O zaman şeyh, etrafındakilere,

"İşte ben, ondaki bu güzel hal icin kendisine özel muamele ediyorum!" dedi.





*******

ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
O'NSUZ YER BULAMADIM

KISSADAN DERSLER


Yüce ALLAH'ı tanıyan, seven, müşahade eden kalptir. Kalp zikir, fikir, ibadet ve takva nuru ile nurlanınca kulun gönül gözü açılır. Kul her yerde yüce ALLAH'ın rahmetinin ve kudretinin eserlerini görür, sanatını seyreder, üzerlerindeki ilahi mührü tanır. O zaman yüce Mevla'sını sever ve O`na teslim olur.

Kalpte iman arttıkca, kulda haya ve edep de artar.

Günahlar kalbi karartır, ruhu perdeler. Insanların çoğu kalbini düşünmez, ruhu işletmez, manevi kabiliyetlerini geliştirmez; kalıbı ile yaptığı ibadetleri yeterli bulur, taklit icinde kalır. Bu da tat vermez.

ALLAH Teala buyurur ki:

"O ALLAH, yere gireni ve oradan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, o sizinle beraberdir. ALLAH bütün yaptıklarınızı görür."





*******


ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
ÖMER GÖRMÜYORSA ALLAH GÖRÜYOR YA!



Hz. Ömer (r.a), halife iken bir gece Medine'yi teftişe çıkmıştı. Yanında Eslem de (r.a) vardı. Biraz yorulunca bir evin duvarına yaslanıp dinlenmeye başladı. Bu sırada evin içinden bir kadınla kızının şu konuşmasını işittiler. Kadın kızına,

"Kızım kalk şu süte biraz su kat" diye seslendi. Kızı,

"Anne! Hz. Ömer`in süte su katmayı yasakladığını bilmiyor musun?" dedi. Annesi,

"Kızım sen kalk şu süte biraz su kat da çoğalsın. Hem bu saatte Ömer bizi nerden görecek ve ne bilecek?" dedi. Kız,

"Anne! Ben halkın icinde Ömer`e (r.a) itaat edecegimi söyleyip kendi başıma kalınca ona isyan edemem. Hem yaptığımı Ömer görmüyorsa Allah görüyor ya" dedi.

Hz. Ömer (r.a) bütün konuşmaları dinliyordu. Yanındaki Eslem`e,

"Şu eve bir işaret koy, gündüz gelip bir araştır bakalım, bu kadınla kız kimdir; kocaları var mıdır ?" dedi. Eslem ertesi gün araştırınca kızın bekar oldugunu öğrendi. Hz. Ömer (r.a) kadının evine gidip kızını oglu Asım`a istedi. Kadın ve kızı razı oldu. Evlendiler. Bu kızdan bir kız cocuğu oldu. Ondan da beşinci raşid halife Ömer b. Abdülaziz (rah) doğdu.



*******


ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
ÖMER GÖRMÜYORSA ALLAH GÖRÜYOR YA!



KISSADAN DERSLER


İnsanı kötü işlerden alıkoyan en güzel bekçi, kalbindeki iman ve ALLAH sevgisidir. Herkes Cenab-ı Hakk`ı tanıdığı ölçüde muhabbet sahibi olur, muhabbeti derecesinde de edebi korur.

Marifet ve muhabbet yaşa ve cinse bağlı değildir. Anne babada olmayan iman ve güzel ahlak çocuklarında bulunabilir. Herkesi kendi ameli ile değerlendirmek gerekir.

İnsan arkadaş ve eş seçerken, önce iman ve edep aramalıdır. Asıl güzellik, elbise ile değil, edepledir. Temiz topraktan güzel meyve yetişir. Helal rızık yiyen anne babanın çocukları hayırlı olur.

İşin başı kalbin nurla aydınlanıp Rahman ve Rahim olan ALLAH`ın rahmeti içinde yaşadığını fark etmesidir. Müminle kafirin farkı bu marifettir.

Yüce ALLAH buyurur ki:

"Resülüm sen ne zaman bir işte bulunsan, ne zaman Kur'an`dan bir şey okusan ve ( ey insanlar ) sizler ne zaman bir iş yapsanız, sizler o işe daldığınız zaman biz mutlaka yaptıklarınıza şahidiz ( her işinizi ve halinizi görmekteyiz )."


Hz. Resulullah ( s.a.v.) buyurur ki:

"İhsan, ALLAH´ı görüyor gibi O`na kulluk yapmandır. Her ne kadar sen O`nu göremesen de O seni görmektedir."





*******


ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
EBEDİ YOLCULUKTA EN GÜZEL AZIK



Tabiin`den Abdurrahman b. Şümase (rah) anlatıyor;

"Ashaptan Amr bin As (r.a) ölüm döşeğinde idi. Kendisini ziyarete gittik. Bir ara yüzünü duvara döndü ve uzun uzun ağladı. Oglu Abdullah da orada idi. Babasına,

"Babacığım, Resulullah (s.a.v) sana şu şu müjdeleri vermedi mi?" diye hakkında söylenen güzel haberleri ve övgüleri hatırlattı. O zaman Amr bin As bize dönerek şunları söyledi.

"Ahiret için hazırladığımız en değerli azık `La ilahe illallah Muhammedü'r- Resulullah" şehadetidir. Ben hayatımda üç devir geçirdim.

Birinci devirde müslüman değildim. O zamanda Resulullah'a (s.a.v) en fazla kin besleyen bendim. Öyle ki, tek arzu ettiğim şey bir fırsatını bulup onu öldürmekti. Eger o halde iken ölseydim, mutlaka cehenneme girerdim. Yüce Allah gönlüme Islam sevgisini koyunca, Hz. Resulullah'a (s.a.v) geldim. Kendisine,

"Elini uzat sana beyat edip İslama gireceğim" dedim. O bana elini uzatınca, ben elimi geri çektim. Resulullah (s.a.v),

"Ey Amr, ne oldu?" diye sordu. Ben,

"Müslüman olacağım fakat bir şartım var" dedim. Resulullah (s.a.v),

"Ne şart koşacaksın?" buyurdu. Ben,

"Geçmişimin bağışlanmasını" dedim. Resulullah (s.a.v),

"Şunu bil ki, müslüman olman, daha önce yaptığın bütün günahları temizler. Allah için yapılan hicretle hac da insanın geçmiş bütün günahlarını temizler" buyurdu. Ben bunları duyunca gönül hoşluğu ile müslüman oldum.

Müslüman olduktan sonra, benim icin Hz. Resulullah'tan (s.a.v) daha sevimli kimse yoktu. O gözümde ve gönlümde öyle büyüdü ki, ona duyduğum saygıdan dolayı kendisine doya doya bakamazdım. Biri bana onun mübarek yüz hatlarını anlatmamı istese, kendisine dikkatlice ve doya doya bakamadığım için bunu yapamam. Eger, Hz. Resulullah'ın (s.a.v) hayat-ı saadetlerinde bu hal içinde ölecek olsaydım, cennetlik olmayı umabilirdim.

Biz Hz. Resulullah'tan (s.a.v) sonraya kaldık. Bir takım karışık işlere girdik, çok fitneler gördük. Bu halde halimin nasıl olacağını bilemiyorum.

Ben öldüğüm zaman, kimse arkamdan ağıt yakmasın, eski adetlerinde oldugu gibi ateş de yakmasın. Beni mezara koyduğunuz zaman, toprağımı yavaş yavaş atın. Acele etmeyin. Sonra hemen kabrimi terk edip gitmeyin. Bir müddet kabrimin etrafında oturun. Oturun ki sizden kuvet alayım, bana şenlik olun, yeni yerime alışayım ve Rabbimin sual meleklerine nasıl cevap vereceğimi düşüneyim."





*******


ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
EBEDİ YOLCULUKTA EN GÜZEL AZIK


KISSADAN DERSLER



İslam geçmişi temizler. Kafir iman edince, inkar ve şirk dahil geçmiş bütün kusurları affedilir. Samimi bir tövbe de müminin geçmiş günahlarını temizler; öyle ki kalbinden duyduğu pişmanlıkla ibadete yönelmesi sebebiyle tövbe ettiği günahların yerine sevap yazılır.

Kabir başında okunan Kur`an ve yapılan dua mümin olan ölüye fayda verir. Ölü, kabir başında olanı tanır, sesini işitir, onunla huzur bulur.

Herkesin sonu önemlidir. Şu anda hak dine düşman olan bir kimse, yarın tövbe edip din için canını verecek hale gelebilir. Allah korusun aksi de olabilir.

Rasulullah (sav) buyuruyor ki:

"İnsanlar değişik sınıflarda yaratılmıştır:

Bazısı mümin olarak doğar, mümin olarak yaşar ve mümin olarak ölür.

Bazısı, kafir (bir anne babadan) doğar, kafir olarak yaşar ve kafir olarak ölür."




*******


ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
ALLAH KULUNDAN NE ZAMAN RAZI OLUR?



Üstad Ebü Ali Dekkak (ks.) anlatır:

Bir telebe hocasına, "Kul Allah Tealanın kendisinden razı oldugunu bilebilir mi ?" diye sordu. Hocası,

"Bilemez, bunu nasıl bilsin ki, Allah'ın rızası gayba ait bir şeydir!" dedi. Talebe,

"Hayır, bilebilir!" dedi. Hocası,

"Nasıl?" diye sordu. Talebe,

"Ben kalbimin Allah'tan razı oldugunu görürsem, bilirim ki O da benden razıdır!" d
iye cevap verdi. Bunu işiten hocası,

"Ey genç güzel ve dogru söyledin!" dedi."

Hz. Musa (as) "İlahi! Bana öyle bir amel göster ki, onu yapınca sen benden razı olasın!" diye dua etti. Allahu Teala,

"Sen buna güç yetiremezsin!" buyurdu.

O zaman Hz. Musa (as), secdeye kapanıp yalvardi. Allah Teala kendisine vahyetti:

"Ey Imran'ın oglu! Şüphesiz benim rızam, senin benim takdirime razı olmandadır."




*******


ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
murai_muhib' Alıntı:
ALLAH KULUNDAN NE ZAMAN RAZI OLUR?



KISSADAN DERSLER


Kul, yüce Allah'tan razı olursa, Rabbi de ondan razı olur. Kulun aynası ve şahidi kalbidir. Herkes kalbine bakmalı. Kul kalbinde Rabbine ne kadar hürmet ediyor ve O`nu yüceltiyorsa, kendiside o derece degerli ve sevimlidir.

Allah Teala buyurur ki:

"Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah'tan razı oldu."


Resülullah (sav) buyurur ki;

"Kim sabah akşam `Ben rab olarak Allah'a din olarak Islam'a ve peygamber olarak Muhammed'e (sav) razı oldum` derse, yüce Allah kıyamet günü muhakkak ondan razı olur (ve onu rıza yurdu cennetine kor)."





*******


ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 

menzilzafer

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
242
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
SENDEN UTANDIM YA RAB!



Resulullah Efendimiz (sav) anlatıyor:

"Önceki ümmetler içinde bir adam vardı. Tevhid inancından başka (Allah'ın varlığına ve birliğine iman hariç), işe yarar hiç bir hayırlı emeli yoktu. Bir gün ailesini toplayıp,

"Öldüğüm zaman beni yıkayın. Kemiklerimi havanda döverek toz edin. Sonra rüzgarlı bir günde bu tozun yarısını karaya, yarısını denize atın." diye vasiyet etti. Adam ölünce vasiyet yerine getirildi. Aziz ve celil olan Allah rüzgara,

`Dağıttığın tozları topla" buyurdu.

Rüzgar tozları topladı, ilahi huzura getirdi. Hak Teala adama,

"Neden böyle yaptın?" diye sordu. Adam,

"Senden haya ettiğim (huzuruna günahkar bir kul olarak geldiğim) için ya Rab"
diye cevap verdi. O zaman Allah Teala,

"Ben de seni mağfiret ettim." buyurdu."



*******


ateşin yakmadığı aşık, dilaver selvi

semerkand yayınları

 
Üst Alt