Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sahabelerin önemini anlamıyan ve tanıyamanlar için...

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Biz, Buharinin HAc kitabında Peygamberimizin (HAŞA) nasılda hayasız olduğunu gördük.

Buhari, Sahih'inin "Hac Kitabı, Kurban Günü Ziyareti Babı"nda Aişe'den şöyle nakleder: "Resulullah'la birlikte hacca gitmiştik. Kurban kestikten sonra ihramdan çıktık. O sırada Safiyye adet gördü. Resulullah o halde bir erkeğin eşine yaptığını onunla yapmak istiyordu. Ben; "Ya Resulallah! O hayız halindedir." dedim." (Sahih-i Buhari, c. 2, s. 214.)

Müslim, Sahih'inin "Faziletler Kitabı, Osman'ın Faziletleri Babı"nda Aişe ve Osman' dan şöyle nakleder:

"Ebu Bekir Resulullah'ın huzuruna gelmek için izin istedi. Peygamber o sırada yatağa uzanmış, Aişe'nin elbisesini giymişti. Resulullah o halde Ebu Bekir'in içeri girmesine izin verdi ve onun istediğini yerine getirdi. Ebu Bekir gittikten sonra Ömer içeri girdi. Peygamber aynı vaziyette onun da içeri girmesine izin verip istediğini yerine getirdi. Sonra ben (Osman) izin istedim. Resulullah hemen kalkıp oturdu ve Aişe'ye de; "Elbiseni giy ve kendini toparla!" dedi. Ben de isteğimi aldıktan sonra evime döndüm. Aişe Resulullah'a (s.a.a.) dedi ki: "Ebu Bekir ile Ömer'den utanmazken neden Osman'dan utandın?" Resulullah; "Osman çok utangaç birisidir. Eğer o halde ona izin verseydim, utancından istediğini söylemeyebilirdi." dedi." (Sahih-i Müslim, c. 4, s. 1816, h. 2402.)
_________________
 

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Hz.Ali Hz.Musa Hz.İsadan üstün

Hz.Ali Hz.Musa Hz.İsadan üstün

İŞTE SANA CEVAP PEŞAVER GECELERİNDEN BİR ALINTI..
HATTA HZ PEYGAMBERİN BİR HADİSİ DER Kİ: BENİM VASİLERİM BENİİSRAİL PEYGAMBERLERİNDEN DAHA ÜSTÜNDÜR... AMA BUNUN SENETLERİNİ BİLMİYORUM... İSTERSEN ARAŞTIRIRIM VE YAZARIM HERHALDE HADD SABİT OLMUŞTUR.
----Hz. Ali (a.s) Ka’be’de Doğmuştur-----
Hz. Ali (a.s)’ın diğer seçkin bir özelliği de doğduğu mekandır. Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar hiçbir peygamber ve vasileri bu büyük özelliğe sahip olamamıştır.

Hz. Ali (a.s) soy açısından ve yaratılışındaki nuraniyet açısından seçkin olduğu gibi, doğduğu yer açısından da seçkindir; O bu konuda da tektir. Hz. Ali (a.s) Ka’be’de doğmuştur.

İsa bin Meryem doğumu esnasında gaybi bir ses Meryem’i camiden dışarı çıkardı. Bu ses şöyle diyordu: “Evden (Beyt’ul- Mukaddes’den) dışarı çık, bu ev ibadet yeridir, doğum yeri değil.”

Ama Hz. Ali (a.s)’ın doğumu yaklaştığında annesi Esed kızı Fatıma Ka’beye çağrılmıştır. Hem de tesadüfen camide olan ve bir anda doğum yapan bir kadın gibi değil, resmen onu Ka’be’nin içine götürdüler. Ama bazı cahil kimseler, Fatıma’nın camide olduğunu, aniden sancılandığını ve çıkamadığı için orada doğum yaptığını zannediyorlar.

Halbuki öyle değildir. Esed kızı Fatıma doğum yapacağı ay, Mescid’ul- Haram’a gitmiş orada sancılanmış ve Kabe’nin etrafında Allah-u Teala’ya doğumu kolay olması için dua etmiştir. Aniden Kabe’nin duvarı (o zamanlar Mescid’ul- Haram’ın ortasındaydı yer düzeyinde olan kapısı her zaman kapalıydı, sadece özel mevsimlerde açılıyordu.) yarıldı veya kapalı kapısı açıldı (rivayetlerde her ikisi geçmektedir) bir ses duyuldu; “Ey Fatıma Kabe’ye gir!” Etrafta olan halkın gözleri önünde Fatıma Kabe’ye girdi, kapı veya duvar ilk haline döndü, herkes şaşırdı, orada hazır bulunan Abbas olayı görünce hemen Ebu Talib’e haber verdi. Kabe’nin anahtarı yanında bulunan Ebu Talib (r.a), hemen geldi ve ne yaptılarsa da bir türlü kapıyı açamadılar.

Fatıma tam üç gün, zahiren hiçbir yemek ve bakıcı olmaksızın Kabe’de kaldı. Bütün Mekke’de o konuşuluyordu. Üçüncü gün girdiği yerden geri çıktı. Halk Fatıma’nın kucağında nur topu gibi bir çocuğu olduğunu gördüler.

Esedullah vücuda geldi,

Perdenin arkasında var olan geldi.



!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!BURAYA DİİKKAT!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Hz. Ali (a.s) işte böylece Kabe’de doğma şerafetine sahip oldu; hem de annesi özel bir davetle davet edilmişti. Bu olay Şii ve Sünni her iki tarafın da ittifak etmiş olduğu bir konudur. Hiç kimse böyle bir üstünlüğe sahip olamamıştır. Nitekim Hakim Müstedrek’de ve İbn-i Sabbağ Maliki Fusul’ul- Muhimme 1. fasıl s. 14’de şöyle diyorlar: “Hz. Ali’den önce hiç kimse Kabe’de doğmamıştır. Allah-u Teala O’nu yüceltmek, mertebesini yükseltmek ve ikram olsun diye sadece O’na bu şerafeti vermiştir. !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!






Bu konuda Hz. Ali (a.s)’ın şerafetini artıran diğer bir özellik de, adının gayb aleminden seçilmesidir.

Şeyh: İlginç şeyler beyan ediyorsunuz. Ebu Talib, Peygamber miydi ki ona; “Çocuğunun adını Ali koy” diye vahiy olsun. Bu Şiilerin O’na karşı sevgisinden uydurdukları bir şeydir. Yoksa bunun başka bir yolu yoktur. Anne babası kendi özgür iradeleriyle adını “Ali” koymuştur, unun gayb alemiyle bir irtibatı yoktur.

Davetçi: Benim sözümde sizi şaşırtacak hiçbir garip yön yoktur; zira bütün semavi kitaplarda “Muhammed” ve “Ali” (aleyhumes selam)’ın adı, Peygamber ve İmam olarak zikredilmiştir. “Muhammed” ve “Ali” ismini, Allah-u Teala yaratılıştan binlerce yıl önce seçmiştir. Bütün göklerde, cennet kapılarında ve arşta kaydedilmiştir. Bunun Ebu Talib (r.a)’in zamanına mahsus olması söz konusu değildir.

Şeyh: Sizin bu sözünüz guluv (aşırılık) değil midir? Siz Hz. Ali’yi (k.v) yaratılıştan önce melekut aleminde Peygamber (s.a.a) ile birlikte zikretmekle aşırı gidiyorsunuz. Halbuki Peygamber (s.a.a)’in adı da varlığı gibi her şeyden üstündür ve eşi yoktur. Alimlerinizin bu fetvası yüzünden ezanda da Peygamber’in adının hemen ardından Ali’nin adı zikredilmektedir.

Davetçi: (Gülerek) Beyler bu sözlerimin guluvla ilgisi yok. O’nun adını melekut alemine ben yazdırmadım, bana isnat etmeyin, Allah-u Teala O’nun adını Peygamber (s.a.a)’in adıyla birlikte kaydetmiştir. Nitekim kendi muteber kitaplarınızda bu konuda birçok hadis vardır.

Şeyh: Siz daha da guluv ederek Ali (a.s)’ın adını Allah’ın adıyla zikrettiniz, lütfen sözünü ettiğiniz rivayetlerden örnek veriniz.

Arş-ı A’lada, Allah ve Peygamber’in Adlarının
Ardından Ali’nin Adı Yazılmıştır
Davetçi: Taberi Tefsir-i Kebir’de, İbn-i Asakir Tarih’te, Muhammed bin Yusuf Kifayet’ut- Talib’in 62. Babında, Hafız Ebu Naim Hilyet’ul- Evliya’da, Şeyh Süleyman Belhi Yenabi’ul- Mevedde s. 238’de (56. babın zımnında 52. hadis) Taberi’den naklen müsned olarak farklı tabirlerle Ebu Hureyre’nin Peygamber (s.a.a)’den şöyle buyurduğunu kaydetmişlerdir:

“Arşın sütununa; “La ilahe illallah vahdehu lâ şerike leh ve Muhammed’un Abdî ve rasulî, eyyettuhu bi-Ali’yyibn-i Ebi Talib” yazılmıştır.” [8]

Celaluddin Suyuti Hesais’ul- Kubra c. 1, s. 10’da ve Dürr’ul- Mensur İsra suresinin başında İbn-i Adiy ve İbn-i Asakir’den naklen Enes bin Malik’den Peygamber (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu kaydetmişlerdir: “Mirac gecesi arşın sütununda şöyle yazıldığını gördüm: “La ilahe illallah Muhammed’un Rasulullah, eyyedtuhu bi-Aliyyin” [9]

Yenabi’ul- Mevedde s. 207’de, Zehair’ul- Ukba’dan naklen Peygamber (s.a.a)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:

“Mirac gecesi yüksek melekut alemine varınca, arşın sağ sütununa baktım, orada şöyle yazılıydı: “Muhammed Allah’ın Resulüdür, onu Ali ile teyit ve O’na Ali ile yardım ettim.”

Yenabi’ul- Mevedde s. 234 (19. hadis)’de İmam’ul- Harem’in Kitab’us- Seb’in kitabından naklen (o da İbn-i Meğazili’nin Menakıb’inden naklen), Mir Seyyid Ali Hemedani Meveddet’ul- Kurbanın 6. Mevedde’sinde (iki hadis), Hatip Harezmi Menakıb’da, İbn-i Şirveyh Firdevs’de, İbn-i Meğazili Menakıb’da, Cabir bin Abdullah’ın Peygamber (s.a.a)’den şöyle buyurduğunu kaydetmişlerdir:

“Cennetin kapısında şöyle yazılmıştır: La ilahe illallah, Muhammed’un Resulullah, Aliyyun veliyyullah, ehu Resulullah kable en yahluke’s- Semavati ve’l- arzi bi-elfey amin” [10]

Şimdi aklıma başka bir güzel hadis geldi; Mir Seyyid Ali Meveddet’ul- Kurba’nın 8. Mevedde’sinde Peygamber (s.a.a)’in Ali (a.s)’a şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:

“Dört yerde senin adını da kendi adımın yanında gördüm:

1- Miraç gecesi, Beyt’ul- Mukaddes’e varınca orada şöyle yazıldığını gördüm: “La ilahe illâllah Muhammed Resulullah (s.a.a) eyyedtuhu bi-Aliyyin vezirihi.” [11]

2- Sidret’ul- Müntaha’ya varınca da orada şöyle kaydedildiğini gördüm: “İnni enellah la ilahe illa ene vahdi ve Muhammed’un safveti min halki eyyedtuhu bi-Aliyyin vezirihi ve nesartuhu bihi.” [12]

3- Rabb’ul- aleminin arşına varınca sütunlarına şöyle yazıldığını gördüm: “İnni enellah, la ilahe illa ene, Muhammed’un habibi min halki, eyyedtuhu bi-Aliyyin vezirihi ve nesartuhu bihi.” [13]

4- Cennete varınca cennetin kapısında da şöyle yazıldığını gördüm: “İnni enellah, la ilahe illa ene, Muhammed’un habibi min halki, eyyedtuhu bi-Aliyyin vezirihi ve nesartuhu bihi.” [14]

İmam Salebi Keşf’ul- Beyan tefsirinde, Şeyh Süleyman Belhi Yenabi’ul- Mevedde’nin 23. babında (Ebu Naim İsfahani’den naklen), Muhammed bin Cerir Tefsir’inde, İbn-i Asakir kendi Tarih’inde İbn-i Abbas ve Ebu Hureyre’den naklen “O seni yardımıyla destekleyecektir...”[15] ayetinin Hz. Ali (a.s) hakkında nazil olduğunu rivayet ederek Resulullah (s.a.a)’in de şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir:

“Arşa şöyle yazıldığını gördüm: “La ilahe illallah vahdehu la şerike leh Muhammed’un abdi ve resulî, eyyettuhu ve nesartuhu bi-Ali’yyibn-i Ebi Talib.” [16]

Ayrıca Şifa ve Menakıb kitaplarında bu tür başka hadisler de rivayet edilmektedir. Böylece bilin ki “Muhammed” ve “Ali” isimlerinin onlara verilmesi, bizimle bir ilgisi yoktur; O’nların isimleri bizzat Allah-u Teala tarafından seçilmiştir.

Sa’lebi Keşf’ul- Beyan tefsirinde, Şeyh Süleyman Belhi Yenabi’ul- Mevedde’nin 24. babında (İbn-i Meğazili’den naklen); “Adem Rabbinden bir takım kelimeler aldı da tövbe etti. Şüphesiz Allah tövbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.”[17] ayetinin tefsirinde Said bin Cubeyr ve İbn-i Abbas’tan şöyle rivayet etmekteler: Peygamber (s.a.a)’e; “Adem’in aldığı ve tövbesinin kabulüne neden olan kelimeler nelerdi? diye sorduklarında şöyle buyurdular:

“Allah’tan Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’in hakkı için bağışlanmasını istedi, Allah-u Teala da tövbesini kabul edip onu bağışladı.”

Zannedersem Şia alimlerinin nezdinde mütevatir olan, kendi büyük alimlerinizin kitaplarında da yer alan bunca hadis, birinci sorunuz için yeterlidir.

Ama Ebu Talib (r.a)’in peygamberliği ve vahyin ona nüzulü konusunda da yine yanlış düşünüyorsunuz. Zira bildiğiniz gibi vahiy ve ilham için bir takım derece ve mertebeler vardır, şimdi onları beyan edecek imkanımız yoktur. Ayrıca bu mertebeler nübüvvet makamına özgü bir şey de değildir. Lügat açısından vahiy, bir ferdin diğerlerinden gizlice ve hızlıca özel bir şekilde bilinçlenmesi olayıdır. Birçok insan ve hayvan vahiy ve içgüdüsel ilhamlara mazhar olmuştur. Örneğin bal arısı, Musa’nın annesi ve diğerleri.

Bal arısı peygamber olmadığı halde Allah-u Teala ona vahy etmiştir. Nitekim Nahl suresi 68. ayette şöyle buyurmaktadır:

“Rabbin balarısına: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendilerine evler edin” diye vahy etti...”

Hakeza Hz. Musa’nın annesi hakkında da peygamber olmadığı halde Kasas suresi 7. ayette şöyle buyuruyor:

“Musa’nın anasına: “Onu emzir, kendisine zarar geleceğinden endişelendiğinde onu denize (Nil nehrine) bırakıver, hiç korkup kaygılanma; çünkü biz onu sana geri vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız” diye vahiy ettik.”

Ayrıca Allah-u Teala’nın insana yol göstericiliği de sadece vahiy yoluyla değildir; bazen bir sesle de kullarına yol göstermektedir. Nitekim bu iş defalarca tekrarlanmış ve Kur’ân’da da yer almıştır. Örneğin: Meryem suresi 24. ayette ise şöyle buyurmaktadır:

“Aşağısından (bir ses) ona şöyle seslendi: “Tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirdi...”

O halde Allah-u Teala bazen vahiy ve bazen de bir sesle, peygamber olmadığı halde insana ve hatta hayvanlara yol göstermektedir. İşte bu esas üzere Ebu Talib’e de çocuğunun adının konulmasında kılavuzluk etmiştir. Buna rağmen hiç kimse Ebu Talib (r.a)’in peygamber olduğunu söylememiş, vahye muhatap olduğunu da iddia etmemiştir. Semavi bir ses veya yeni doğan çocuğunun isminin yazıldığı bir levha nüzulü sayesinde kılavuzluk edilmiştir. Nitekim kendi büyük alimleriniz de muteber kitaplarında bunu zikretmişlerdir.

Şeyh: Nerede bizim alimlerimiz böyle bir şeyi yazmıştır?

Hz. Ali’nin İsminin Konulması İçin Levhanın Nüzulü
Davetçi: Birçok kitaplarınızda mevcuttur. Şu anda aklımda kaldığı kadarıyla Mir Seyyid Ali Hemedani Meveddet’ul- Kurba’nın 8. Mevedde’sinde (Abbas bin Abdulmuttalib’ten naklen), Süleyman Belhi Yenabi’ul- Mevedde’nin 56. Babında, Muhammed bin Yusuf da Kifayet’ut Talib’de az bir farklılıkla şöyle rivayet etmişlerdir: “Ali doğunca annesi, babasının adı olan “Esed” adını ona verdi. Ebu Talib bu isme razı olmadığından dolayı şöyle dedi: “Ey Fatıma, bugün Ebu Kubays dağına ( bazılarına göre ise Mescid’ul- Haram’a) gidelim. Allah’dan bu çocuk için bir isim dileyelim.” Birlikte akşam olunca Ebu Kubays dağına (veya Mescid’ul- Haram’a) gidip dua ettiler. Ebu Talib (r.a), duasını bir şiir şeklinde şöyle beyan etti:

Ya Rabbi, ey karanlık gecenin sahibi!

Ve aydınlatan ayın Rabbi!

Gizli emrini bize beyan et.

Bu bebeğin ismini ne koyalım?

O anda gökten bir ses geldi, Ebu Talib başını kaldırdığında üzerinde dört satır yazılı yeşil bir levhayı gördü, hemen onu aldı, göğsüne dayadı. Üzerinde şu şiir yazılıydı:

Sizlere temiz bir çocuk verdik;

O pâk, seçilmiş ve hoşnut olduğun biridir.

İsmi Allah-u Teala tarafından Ali’dir;

Ki Aliyy’ul A’la’dan türemiştir.

Genci Şafii ise Kifayet’ut Talib’de bir sesin geldiğini ve Ebu Talib’e cevap olarak şöyle denildiğini yazmaktadır:

Ey Peygamber’in Ehl-i Beyti!

Sizlere temiz bir evlat verdim.

Onun adı, Ali’dir;

Aliyy’ul- A’la’dan türemiştir.

Bunun üzerine Ebu Talib çok sevindi ve Allah-u Teala için secdeye kapandı. Hemen on deve kurban kesti ve o levhayı Mescid’ul- Haram’a astı, Haşim oğulları Kureyş’e karşı o levhalarla övünüyordu. O levhalar Haccac’ın Abdullah bin Zübeyr’le yaptığı savaşa kadar orada duruyordu, sonra kayboldu.”

Bu rivayet de Ebu Talib (r.a)’in muvahhid olduğunun bir delilidir. Zira Allah’tan bir isim istiyor, Allah-u Teala’dan bir lütuf görünce de hemen secdeye kapanıyor. Acaba bir nimete erişince şükür secdesine kapanan birisi müşrik olabilir mi? Cahilce bağnazlık ve inattan Allah’a sığınırım.
_________________
ALLAH'IN SELAMI EHLİBEYT VE GERÇEK SAHABE (!) DOSTLARINA OLSUN
 

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
on iki imam ve halifenin isimlerini açıkça zikredilmiştir

on iki imam ve halifenin isimlerini açıkça zikredilmiştir

Her iki fırkanın (Ehl-i Sünnet ve Şii) rivayetlerinde, Peygamber (s.a.a) kendinden sonraki on iki imam ve halifenin isimlerini açıkça zikretmiştir. Şimdi onlardan bazılarına değiniyoruz:

a- Feraidu-s Simteyn’de Hemvini (Zehebi’nin Şeyhidir) İbn Abbas’tan şöyle naklediyor:

“Na’sel isminde Yahudi bir şahıs Peygamber (s.a.a)’in huzuruna geldi ve şöyle dedi: Ey Muhammed! Uzun müddettir zihnimde oluşan şeyler hakkında sana soru soracağım; eğer onlara cevap verirsen sana iman getireceğim. Peygamber (s.a.a) buyurdu: Sor..., O şöyle dedi: Beni vasinden haber ver ve söyle o kimdir? Çünkü hiçbir Peygamber (s.a.a) vasisiz gelmemiştir. Bizim Peygamberimizin vasisi Yuşa b. Nun’dur. Peygamber (s.a.a) buyurdu: Benim vasim Ali bin Ebi Talip’tir ve ondan sonra iki torunum, Hasan ve Hüseyin ve onlardan sonra, Hüseyin’in soyundan dokuz imamdır. Ravi anlatıyor: Na’sel dedi: Ey Muhammed! O on iki İmamın isimlerini bana söyle. Bu sırada Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: Hüseyin’den sonra oğlu Ali, Ali’den sonra oğlu Muhammed, Muhammed’den sonra oğlu Cafer, Cafer’den sonra oğlu Musa, Musa’dan sonra oğlu Ali, Ali’den sonra oğlu Muhammed, Muhammed’den sonra oğlu Ali, Ali’den sonra oğlu Hasan, Hasan’dan sonra oğlu Hüccet Muhammed Mehdi’dir. Bunlar benden sonraki on iki imamdırlar...” ( Feraidu-s Simteyn, c.2/s.132/ Hadis, 431; Yenabiu-l Mevedde, c.3/s.281 )

b- Hemvini, İbn Abbas’tan naklediyor: “Allah’ın Resulü şöyle buyurdu: Ben nebilerin efendisiyim ve Ali bin Ebi Talip de vasilerin efendilerinin ilkidir. Onların sonuncusu ise Mehdi’dir.” ( a.g.e )

İmamet Hakkında Bir Açıklama
Sakaleyn Hadisine göre Peygamber’in Ehl-i Beyt’i, ümmete delil ve hüccet olma açısından Kur’an ile eş değerdedir. Bu hadise göre Kur’an ve Ehl-i Beyt, Peygamber’in geride bıraktığı, kıyamete kadar ümmete yol gösterecek ve asla birbirinden ayrılmayacak iki değerli emanet ve hüccetir. İlerideki bölümlerde Şia kaynaklarından nakledeceğimiz hadislere göre yeryüzü asla hüccetsiz kalmaz, eğer iki kişi kalsa, birisi mutlaka hüccet olur.

Kaldı ki, Sakaleyn hadisi iki fırka (Şia ve Sünni) arasında da mütevatirdir ve her ikisi de bu hadisi rivayet etmişlerdir. Bazı muhaddislere göre Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih’in bu hadisi dört yerde buyurduğu açıkça nakledilmiştir.

Arefe günü devesinin üzerinde, Hiyf mescidinde, Veda haccında Gadir Hum hutbesinde, vefat günü minberde okuduğu hutbelerinde:

Biz önce bu hadisi nakledecek sonra Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih’ten bu hadisi nakleden sahabeleri ve hadisin geçtiği Ehl-i Sünnet kitaplarını zikredeceğiz:

Sahih-i Tirmizi, c. 13, s. 200

Zeyd b. Erkam naklediyor ki; Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Şüphesiz size öyle bir şey bırakıyorum ki eğer ona sarılırsanız, benden sonra asla sapmazsınız. Birisi diğerinden daha yücedir. Allah’ın kitabı gökten yeryüzüne uzanan bir iptir. Ve öz yakınlarımdan olan Ehl-i Beyt’im. O ikisi, havuzun başında bana ulaşıncaya dek asla birbirlerinden ayrılmazlar. Benden sonra o ikisine karşı nasıl davranacağınıza dikkat edin.”

Bu hadis birçok Ehl-i Sünnet kaynağında Huzeyfe’den nakledilmiştir. Örneğin: “Tarih-i Bağdat”, c. 8, s. 442. Birçok Ehl-i Sünnet kaynağında da Zeyd b. Sabit’ten nakledilmiştir. Örneğin: “İhya-ul Meyt”, s. 116; “Sünen-i Daremi”, c. 2 s. 431; “Sahih-i Müslim”, c. 7, s. 122 ve 123; “İtikad-ı Beyhaki”, s. 164; “Müstedrek-i Hakim”, c. 3, s. 148 ve 109; “Menakıb-ı Ahmed b. Hanbel”; “Mucem-i Kebir-i Taberanî” s. 137 (el yazması); “Sünen-i Beyhaki”, c. 10, s. 113 ve 148 (el yazması); “Menakıb-ı İbn-i Meğazili” ve “el-Cem’u Beyn-es Sahiheyn” (el yazması).

Ehl-i Sünnet Kitaplarında İmamların ve Halifelerin On İki Kişi Olduğuna Dair Peygamber’in Hadisleri
Biz bu konuyla ilgili hadisleri Sünnilerin en muteber kitaplarından zikredeceğiz.

1- Buhari, “Tarih-ul Kebir” c. l, s. 446; Ahmed b. Hanbel, “Müsned”, c. 5, s. 92; Ebu Avâne “Müsned”, c. 4, s. 396; Ebu Nuaym “Hilyet-ul Evliya” c. 4, s. 323; İbn-i Kesir, “el-Bidayet-u ve’n Nihaye” c. 6, s. 248; Taberânî, “Mu’cem-ul Kebir” s. 94 ve Menâvî, “Kunuz-ul Hakayık” s. 208’de şöyle naklediyor:

Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Benden sonra on iki halife gelecektir.”

2- Ahmed b. Hanbel, “Müsned” c. 5, s. 87 ve 88:

Resulullah vedâ haccında şöyle buyurdu: “On iki halife oldukça bu din, düşmanlarına karşı hep muzaffer olacak ve hiçbir muhalif ve münafık ona zarar veremeyecektir.”

3- Taberâni “Mucem-i Kebîr” s. 94:

Câbir b. Semure şöyle dedi: Babamla birlikte Peygamberin yanında idim. Buyurdu ki: “Bu ümmetin on iki hakimi olacak ki başkalarının onları yalnız bırakması, onlara zarar vermeyecektir.” Sonra Resu-lullah yavaşça bir şeyler söyledi ama ben duymadım. Babama:”Resulullah ne söyledi?” diye sordum. Dedi ki: Şöyle buyurdu: “Hepsi Kureyş’tendir.”

4- Hasekânî “Şevahid-ut Tenzil” (Beyrut bas.) c. 1, s. 455: Ata’dan; İbn-i Abbas, “Mü’min olan birisi ile....” [1] ayeti hakkında dedi ki: Bu ayet Ali aleyhi’s-selâm hakkında nazil olmuştur. Yani Ali Allah’ın birliğini tasdik etmiştir. “fasık olan bir olur mu?” [2] ayeti Velid b. Ukbe b. Ebu Muit hakkında nazil olmuştur. “Ayrıca Onlardan öyle İmamlar karar kıldık ki bizim emrimizle hidayet ederler.” [3] ayeti hakkında da şöyle dedi: “Yüce Allah, Musâ ile Hârun’un vefatından sonra Harun’un evlatlarından yedi kişiyi Beni İsrâil için İmam karar kıldı. Aynı şekilde Ali’nin evlatlarından yedi tanesini İmam karar kıldı. Sonra Harun’un yedi evladından başka beş tanesini daha seçerek, onları tam on iki nakip olarak karar kıldı.”

Peygamberimiz İmamların Adını Açıkça Buyuruyor
1- Feraid-us Simtayn, c. 2, s. 313:

Abdullah b. Abbas’tan; Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Ben peygamberlerin efendisiyim, Ali b. Ebu Talib de vasilerin efendisidir. Benden sonra on iki vasilerim vardır. İlki Ali b. Ebu Talib, sonuncusu ise Mehdi’dir.”

2- Feraid-us Simtayn, c. 2, s. 312:

Senetle Abdullah b. Abbas’tan; Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Doğrusu halifelerim, vasilerim ve Allah’ın benden sonraki halka hüccetleri on iki tanedir. İlki kardeşim, sonuncusu ise evladımdır.” Dediler ki: “Ey Resulullah, kardeşin kimdir?” Buyurdu ki: “Ali b. Ebu Talib’dir.” Dediler ki: “Evladın kimdir?” Buyurdu ki: “Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi onu adalet ve eşitlikle dolduracak olan Mehdi’dir. Beni hak üzerine müjdeleyici olarak gönderene andolsun ki, eğer yeryüzünün ömründen sadece bir gün kalsa dahi Allah, o günü o kadar uzatacak ki sonunda oğlum Mehdi zuhur edecektir. Allah’ın ruhu İsa b. Meryem gökten inecek ve onun arkasında namaz kılacak. Yeryüzü Rabbinin nuru ile aydınlanacak saltanatı doğuya ve batıya ulaşacak.”

3- Yenabi-ul Mevedde, c. 3, s. 160:

Resulullah’ın çobanı Ebu Süleyman’dan:

Resulullah’tan duydum ki şöyle buyuruyordu: “Miraç gecesi göğe yükseldiğimde, yüce Rabbim bana şöyle buyurdu: “Peygamber, Rabbinden kendisine nazil olanlara iman etti.” Dedim ki: “Mü’minler de.” Buyurdu ki: “Doğru söyledin. Ey Muhammed! Ben yeryüzü ehline şöyle bir baktım ve içlerinde seni seçtim. Sonra kendi isimlerimden birinden senin için bir isim seçtim. Benim zikrolunduğum her yerde sen de benimle zikrolundun. Ben Mahmud’um, sen de Muhammed’sin. Sonra bir daha baktım ve onların içinden Ali’yi seçtim. Onu kendi adımla adlandırdım. Ey Muhammed! Seni, Ali’yi, Fatıma’yı, Hasan’ı ve Hüseyin’i ve Hüseyin’in evlatlarından olan İmamları kendi nurumdan yarattım, sizlerin velayetinizi göklerin ve yerin ehline sundum. Kim onu kabullenirse benim yanımda mü’mindir ve her kim de karşı çıkarsa benim yanımda kafirdir.

Ey Muhammed! Eğer kullarımdan bir kul nefesi kesilinceye ve derisi kemiğe yapışıncaya kadar bana ibadet etse dahi, eğer sizin velayetinize karşı çıkarsa onu affetmem. Ey Muhammed! Onları görmek ister misin? Dedim ki: “Evet ey Rabbim!” Bana buyurdu ki: “Arşın sağ tarafına bak” Bakınca Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin, Ali b. Hüseyin, Muhammed b. Ali, Cafer b. Muhammed, Musa b. Cafer, Ali b. Musa, Muhammed b. Ali, Ali b. Muhammed, Hasan b. Ali ve Muhammed Mehdi b. Hasan’ı gördüm. O, onların içinde inci gibi parlayan yıldız gibiydi. Buyurdu ki: “Ey Muhammed! Onlar benim kullarıma olan hüccetlerimdir. Onlar senin vasilerindir. Onlardan Mehdi, senin evlatlarından öldürülenlerin kanının intikamını alacak. İzzetime ve celalime andolsun ki o, düşmanlarımdan intikam alacak ve dostlarımı sevindirecektir. ”


[1] - Secde/18.

[2] - Secde/18.

[3] - Enbiyâ/73.

[4] - İsra/44

[5] - Ahzab/72.
_________________
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Sayin Sapik Caferi,
Hz Ali Hz.isanin Ayağinin Tozu Olamaz.hz.ali Sadece Velidir.
Imanla Ilgisi Yoktur.hz.isayi Veya Musayi Kabul Etmeyen Ise Kafirdir.sen Birak Bu şii Saçmaliklarinida Allahin Kitabini Oku.bak Orada Ali Geçiyormu.
Ama Annemiz Hz.aişeye Bile Iftira Eden Bir Fasiktan Ne Beklenir. Ne Beklenir.
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
O Yazdiğin Hadisler Hep Sallama Yalan.
Bu rivayet de Ebu Talib (r.a)’in muvahhid olduğunun bir delilidir. Zira Allah’tan bir isim istiyor, Allah-u Teala’dan bir lütuf görünce de hemen secdeye kapanıyor. Acaba bir nimete erişince şükür secdesine kapanan birisi müşrik olabilir mi? Cahilce bağnazlık ve inattan Allah’a sığınırım.
SİZ MUVAHHİDMİSİNİZMİ Kİ EBU TALİB OLSUN???
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
sayın cafer kardeşim, benimkiler yoru diyosun sen yorumlarla karşıma geliyosun...ikincisi bende yazit inadı yok buyur göster hakikati görim ama benim yazdıklarımıda yabana atma , buyur hodri meydan mantık yanlışlığı varsda yorumlarımı hatasıı yüzüme vur seni dinliyorum ...
 

ogretmen

New member
Katılım
24 Şub 2006
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Allah razı olsun kardeşim, bilgiye bu kadar kolay ve kaliteli ulaşmak Allah'ın teknoloji rahmetinin bir tecellisi. Hürmetler.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Rabbimin yarattığı herşey , hayrada götürürkişi , şerrede sevgili kardeşim , kişi zatına verilen hediyeyi nasıl kullanırsa öle değer kaznır, İnşallah bize verilen her mükafatı hak yolunda kullananlardan oluruz...


saygıılarımla...
 

ercan1980

New member
Katılım
15 Ara 2005
Mesajlar
186
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web sitesi
www.kurandini.net.tc
caferi_humeyni' Alıntı:
Ali aleyhisselam Hutbet'ül Beyan adlı meşhur hutbesinde şöyle
buyurdu: "...Akıllar benim söylediklerimin tevilinden ibret alsın.

Ben Cabbar'ın ayetiyim.

Ben gizlerin hakikatiyim.

Ben göklerin deliliyim.

Ben tesbih edenlerin enisiyim.

Ben Cebrail'in haliliyim.

Ben Mikail'in safisiyim...

Ben gökgürültüsünü yönlendirenim.

Ben Aht'ın şahidiyim...

Ben Levhaların koruyucusuyum...

Benim Beyt'il Mamur...

Ben imametin aslıyım...

Ben hüccetlerin hüccetiyim...

Ben ümmetlerin en hayırlısıyım...

Ben kapıların kapısıyım.

Ben sebeplerin sebebiyim.

Ben hesabın terazisiyim...

Benim dinde ilk olan.

Benim yakinde âhir olan.

Benim kafirlere bâtin olan.

Benim sırların içinde zahir olan...

Benim yükseltilmiş tavan.

Ben hesabın mukbiliyim...

Ben hakikatlarin tahkikatını yapanım.

Ben kıdemin cevheriyim.

Ben hikmetlerin tertibini yapanım...

Benim Evvel ve Âhir olan.

Benim Bâtin ve Zâhir olan...

Ben terazinin gözleriyim...

Ben burakın kanadıyım.

Ben ayetleri toplayanım.

Ben gizlilerin sırrıyım...

Ben ateşlerin emiriyim.

Ben Nasr ayetiyim.

Ben Asr'ın sonuyum.

Ben İhlas'ın cevheriyim...

Ben nehirleri akıtanım...

Ben kurtuluş gemisiyim...

Ben şükürün zahiresiyim.

Ben Zebur'un fasihiyim.

Ben tevilin açıklayanıyım.

Ben İncil'in müfessiriyim.

Ben kitabın anasıyım.

Ben hitabın faslıyım.

Ben Hamd'ın Sıratıyım...

Ben bayrakların bayrağıyım...

Ben kesa ashabının beşincisiyim...

Ben İylaf (Süresi)'ın sahibiyim.

Ben Araf'ın adamlarıyım...

Ben Enfal (Süresi)'ın sahibiyim...

Benim Sâd ve Mîm olan.

Ben Kelim (Musa)'in yılanı (asası)'yım.

Ben İbrahim'in sırrıyım...

Ben tapılanın alaniyetiyim...

Ben Celil olanın meyvesiyim.

Ben Ben-i İsrail'in ayetiyim.

Ben Kehf ehlini konuşturanım...

Ben en sağlam yolum...

Ben velilerin velisiyim.

Benim peygamberlerle zuhur eden.

Ben peygamberlerin velisiyim...

Ben Nehc'in sahibiyim...

Ben Nun'da vasfedilenim.

Ben tesbih edenlerin nuruyum...

Ben Tavasinlerin (Tâ Sin süreleri) muhkimiyim.

Ben Âl-i Yasin'in imamıyım.

Ben Havâmimlerin (Hâ Mim süreleri) Hâ'sıyım...

Ben Kamer (Ay)'in ayetiyim...

Ben Sâd'ın tercümesiyim.

Ben Yıldız'ın sahibiyim...

Ben Tur'un canibiyim.

Ben Sur'un batiniyim...

Ben Saffat'ın müeyyidiyim...

Ben Ahzab'ın emanıyım...

Ben Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd...

Ben Hücüratların kapısıyım...

Ben demirin misaliyim...

Ben Nun vel-Kalem'im.

Ben karanlığın lambasıyım.

Ben Metta'nın sorusuyum.

Ben Hel Etâ (Süresi)'da övülenim.

Benim en büyük olan haber.

Benim Sırat'ul Müstakim (Doğru olan yol).

Ben uzatılmış zamanım...

Ben ayetleri toparlayanım...

Ben Kuran'ın hafızıyım...

Ben Resul'ün damadıyım

Ben Betül (Fatıma)'ün kocasıyım.

Ben Allah'ın keskin kılıcıyım.

Ben İslam'ın direğiyim.

Ben putların münekkisiyim.

Ben Ezan'ın sahibiyim.

Ben cinnin katiliyim.

Ben susamışları (Kevser'den) içirenim.

Benim (Hicret gecesinde) yatakta yatan.

Ben Berahimlerin Şis'iyim...

Ben Rum'un sündüsiyim...

Ben Türk'lerin Şübeyrü'yüm...

Ben Zencilerin Ecsiya'sıyım.

Ben Frenc'lerin Cürciysü'yüm.

Ben Habeş'lerin Betrik'iyim...

Ben Hint'lerin Kemred'iyim.

Ben imanın akdiyim.

Ben Cennetlerin bölüştürücüsüyüm...

Ben Buruc'un bedriyim...

Ben Zebur'un İbriya'sıyım...

Ben Celil'in safvetiyim.

Ben İncil'in İyliyya'sıyım.

Ben Tevrat'ın Ebriya'sıyım...

Ben sırların sırrıyım...

Ben Yuşa'yı kardeşleştirenim...

Ben bayrağın taşıyıcısıyım...

Ben Mahşer'in önde gideniyim.

Ben Kevser'in sakisiyim...

Ben çekinenlerin imamıyım.

Ben temiz kılınanların temiziyim.

Ben Muhtar (Peygamber)'ın varisiyim...

Ben kapıyı sökenim. (44 kişinin açıp kapadığı kapı)

Ben yakinin sahibiyim.

Ben Bedir ve Hüneyn'in efendisiyim.

Ben ayetlerin hafızıyım.

Ben ölüleri konuşturanım.

Ben yılanla konuşanım...

Ben Ahzab (ordusu)'ı dağıtanım.

Ben ilimlerin varisiyim.

Ben yıldızların Hüyüla'sıyım.

Benim nokta ve satır.

Ben Hitta (mağfiret)'nın kapısıyım.

Ben sıddıkların (doğrulayan) ilkiyim.

Ben müminlerin salihiyim...

Ben Nur (süresi)'un müşkatıyım...

Ben haberleri tebliğ edenim...

Ben Allah'a ant olsun ki Allah'ın yüzüyüm.

Ben hüznü giderenim.

Ben Arapların efendisiyim.

Ben gamların yok edicisiyim.

Ben mucizelerin sahibiyim...

Ben dinlerin hakikatiyim.

Ben gözlerin gözüyüm.

Ben sorunların çözücüsüyüm...

Ben Allah'ın kopmaz ipiyim...

Ben ilmin aybetiyim.

Ben hilmin ayetiyim.

Benim en büyük sıddık.

Benim en büyük faruk,

Ben Nur'un papatyasıyım...

Ben asi olanların katiliyim...

Ben farislerin farisiyim...

Ben soruların sorusuyum...

Ben Sırat'ın cevazıyım...

Ben müminin sayfasıyım...

Ben Hesap cetveliyim...

Ben Risaletin halifesiyim...

Benim (Yasin süresindeki) apaçık olan imam.

Ben hakikatlerin açıklayıcısıyım...

Ben beşirin müjdesiyim...

Benim Mahşer'de şefaat eyleyen...

Ben doğrulukta batinim...

Benim Zülfikar'la vuruşan,

Benim kafirlere darbe olan..



(Abdürresul Zeyniddin "el-Hutab'ün Nâdire Li-Emir'il Müminin" S.134-
139 Müesseset'ül Belâğ 1.Bas.1425 H.; Şeyh Ali el-Yezdi el-
Hâiri "İlzâm ün Nâsib fi İsbât'ül Hüccet'ül Ğâib" C.2, S.174-190)

Yazan şahıs şunu eklemeyi unutmuş "Ben yapay bir tanrıyım". :D
 

milwaukee

New member
Katılım
12 Şub 2006
Mesajlar
222
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
demiş zaten tanrı diyenlerde var.
ALLAHI BIRAKIP KULLRINI TANRI EDİNİYORLAR.
CAFERİ SENİ TEVHİDE İSLAMA ÇAĞIRIYOR.
ALİYE DEĞİL ALLAHA TAPMANI ÖNERİYORUM.
 

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Allah’ın izni ile son olarak aşağıda ki hadislere dikkat edin:

**Resulullah Ali'yi isaret ederek ; gerçekten bu, benim kardesim ve benden sonra vasim ve halifemdir. Onun sözlerini dinleyin ve ona itaat edin. Kenzul ummal c.15 s.15, Tarih-i teberi ; c.1 s.319 , Tarih-i ibni esir ; c.2 s.62

Ali benden ve bende Ali den im benim adima kendim ve Ali den baskasi konusamaz. s.buhari c.5 s. 300

Ey insanlar ben sizin araniza, uydugunuzda asla sapmayacaginiz iki sey biraktim; Allah in kitabini o kitapta hidayet ve nur vardir, ve kendi akrabalarimdan olan ehlibeytimi." s.müslim ; babi fezaili ali(as), s.tirmizi; c.5 s.328,müsned-i ahmed; c.3 s.148,müstedrek-i hakim c.3 s.17

"Ben kimin mevlasiysam Ali de onun mevlasidir.(1)Allahim onu seveni sev ona düsman olana düsman ol." 1-s.tirmizi c.5 s.296 ..müstedreki hakim:c.3 s.109, 2-s.müslim:c.2 s.362

Ali benden ve bende Ali den im benim adima kendim ve Ali den baskasi konusamaz. s.buhari c.5 s. 300

Ali ye düsman olan bana; bana düsman olan ise allah in düsmani olmustur: Allah a düsman olan birisini allah yüzü üste cehenneme atar. Müstedreki hakim; c. 3 s. 121 , Müsnedi ahmet ; c.6 s. 33

Ey Ali! Senin bana nazaran makamin , hz harun un hz musa ya nazaran makami gibidir, ancak benden sonra peygamber gelmeyecektir. s. buhari: c.2 s.305 , s. müslim ; c.2 s.360

Ya Ali, sen benden bende sendenim." s.buhari:c.2 s.76, s.tirmizi:c.5 s.300

"Ali yi sevmek imandan onunla düsmanlik nifaktandir." s.müslim:c.1 s.61-48 , s.tirmizi:c.8 s.306

Ben ilmin sehriyim, Ali de onun kapisidir.." s. tirmizi: c.5s.201 , müstedreki hakim:c.3 s.126

Ali benden sonra tüm müminlerin mevlasidir. s.tirmizi:c.5 s.201 ,müstedreki hakim: c.3 s.134

benim halifelerim 12 tanedir ve hepsi kureystendir. s.buhari; c.4 s.164 , s.müslim; s.119 (ENNASU tebeun li kureys babinda) yenabiul mevedde ;kunduzi...

Benim ehlibeytim Nuh un gemisi gibidir. Ona binenler kurtuldu, ondan kacanlar ise helak oldu... Müstedreki hakim : c.3 s..151

Hayber savasinda Ebubekir ve Ömer yenik geldikten sonra, Resulullah;"Yarin bayragi öyle birisine verecegim ki Allah ve Resulunü sever ;Allah ve Resulu de onu sever . O öyle bir kahramandir ki hiç bir zaman firar etmez ve Allah Onun kalbini imanla imtihan etmistir." Buyurarak bayragi Hz.Ali ye vermistir. s.müslim: Ali (as) nin faziletleri babi...

Ehlibeytten öne düsmeyin helak olursunuz ve onlardan ayri kalmayin helak olursunuz ve onlara bir sey ögretmeyin ki onlar sizlerden daha bilgilidirler." HZ Muhammed s.a.a… Durrul mensur ; suyuti c.2 s. 60

Her kim benim gibi yasamak ve benim gibi ölmek ve benimle Allah in hazirladigi üstün cennete kalmak isterse benden sonra Ali yi kendine veli kabul etsin ;onu sevenleri sevsin ve benden sonra ehlibeytime iktida etsin çünkü onlar benim akrabamdirlar; benim topragimdan yaranmislardir; benim ilmim ve fehmim onlara veilmistir.Vay olsun ümmetimden onlarin faziletlerini yalanlayanlara ve benimle onlarin yakinligini koparanlara ALLAH benim sefaatimi onlara nasip eylemesin::: müstedreki hakim: C:3 s. 128 camiul kebir : taberani, el isabe , ibni hacer kenzul ummal c.3 s.155 menakibi harezmi: s.34 yenabiul meveddet: s.149 hilyetul evliya : c.1 s.86 tarihi ibni esakir: c.2 s.95
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Hâlid B. Velîd

Hâlid B. Velîd

HÂLID B. VELÎD



Hz. Peygamberin, hakkinda "ne güzel kul" diye buyurdugu sahabî.

Nesebî, Hâlid b. Velid b.Mugire b. Abdillah b. Amr b. Mahzum. Annesinin ismi Lübâbe olur. Hz Meymune'nin yakin akrabasidir. Hz. Hâfid'in lakabi Seyfullah (Allah'in Kilici)'dir. Hz. Peygamber (s.a.s.) Mute savasindaki basarisindan ötürü onu Allah'in kilici diye övmüstür. Künyesi Ebû Süleyman'dir. Yedinci hicrî yilinda müslüman oldu (Ibn Hacer, el-Isâbe, I, 413)

Hz. Hâlid (r.a.)'in dogum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Mekke'nin serefli ve itibarli ailelerinden biri olan mahzum ogullarindandir. Ordu komutanligi Hz. Hâlid'in ailesinin bir imtiyaziydi. Uhud savasinda ve Hudeybiye sulhu esnasinda Hâlid b. Velid, Kureys ordusunun komutânlarindan birisiydi.

Hudeybiye anlasmasindan sonra Hz. Peygamber umre için Mekke'ye gidince Hâlid'in daha önce müslüman olan kardesi Velid'e Hâlid'i sordu. Hz. Peygamber Halid gibi bir Insanin müsriklerin içinde kalmasinin sasilacak bir durum oldugunu belirtti. Velid kardesi Halid'e Peygamber (s.a.s)'in bu iltifatini bildiren bir mektup gönderdi. Bunun üzerine Hz. Halid müslüman olmak için Mekke'den yola çIkinca, yolda Amr b. el-Âs ile karsilasti ve beraberce Mekke'den Medine'ye gelip müslüman oldular. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 158).

Hz. Hâlid hicrî sekizinci yilda yapilan Mute savasina bir nefer olarak katildi. Ordu komutanlarinin sirayla sehîd olmasi üzerine Ashab istisâre ederek komutayi Hz. Hâlid'e vermis. Hz. Peygamber Medine'de olup bitenleri haber verip komutanlarin sehid düsmesini anlattiktan sonra komutayi Allah'in kiliçlarindan birinin aldigini söylemistir.

Bu olaydan sonra Hz. Hâlid Seyfullah (Allah'in Kilici) diye anildi. Halid (r.a.) komutasina aldigi orduyu kalabalik düsman karsisinda bozguna ugratmandan Medine'ye getirmeyi basardi (Ibn Hacer, el-Isâbe, I, 413).

Hz. Hâlid, Mekke fethinde süvarilerin komutani idi. Ordunun sag kanadini kontrol ediyordu. (Müslim, Sahih, II,103). Mekke fethinde müslümanlara karsi çikan küçük gruplarla Hz. Hâlid çarpismistir.

Huneyn savasinda Hâlid büyük cesaret ve yararlilik göstermistir. Hatta bu savasta yaralaninca Hz. Peygamber ziyaretine geldi, dua etti. Hâlid sifa.buldu (0sdü'l-Gâbe, II, 103).


Mekke fethinden sonra Hz. Peygamber Nahle'deki Uzza putunu kirmaya Halid b. Velid'i gönderdi. Hâlid Uzza putunu kirip geri döndü.

Taif kusatmasina katildi. Hz. Peygamber (s.a.s.) Dumetu'l-Cendel'in hristiyan emiri Ukeydir'in üzerine Halid'i gönderdi. Hz. Halid Ukeydir'i yaban sigiri avlarken yakaladi ve esir aldi; teslim olmayan kardesini öldürdü. Diger kardesi ve Ukeydir'i esir alarak ganimetlerle birlikte Hz. Peygamber'e getirdi.

Hicrî onuncu yilda Necrân'a Hârisogullarim Islâm'a davet etmek için gönderildi. Onlari üç gün müddetle Islâm'a davet etti. Necrânlilar müslüman oldular.

Hz. Ebû Bekir Hâlife olunca Hz. Hâlid'i komutan olarak yalanci Peygamberlerin üzerine gönderdi. Yalanci Peygamber Tulayh b. Huvaylid'i Buzaha'da maglup etti sonra Temimogullari üzerine yöneldi ve Mâlik b. Nuveyra'nin komutasindakilerle karsilasti. Mâlik'i silah birakmasina ragmen esir etti ve öldürdü. Hz. Ömer, Hâlid'i bu olayda hatali davrandigi gerekçesiyle kinamistir.

Daha sonra Museylemetu'l-Kezzâb'a karsi sefere çikti ve onu Yemâme sinirinda Akraba denilen yerde maglub etti ve öldürttü.

Yalanci Peygamberlerle olan mücadelesinden sonra zekat vermeyen kabileler üzerine gönderildi. Onlari da sindirdi. Daha sonra Hicrî onIki yilinda Irak'a 0ranlilara karsi gönderildi. Iki ay zarfinda Iran Sâsânî, ordularini bozguna ugratarak Hire'yi zabtetti ve Firat çevresini hâkimiyeti altina aldi.

Suriye sinirinda Bizanslilarin ordu hazirladiklari haberi gelince hilâfet merkezinden Hz. Hâlid'e Irak bölgesinin komutanligini Müsenna'ya birakarak Sam'a gitmesi emri verildi. Hicrî onüçüncü yilda Bizanslilari Acnadeyn'de maglup ederek Sam'a dogru püskürttü. Hz. Hâlid sehri muhasara etti ve hicrî ondördüncü yilin receb ayinda Sam (Dimask) sehrini zabtetti. Daha sonar Humus'u fethetti. Yermuk savasinda Bizanslilari bozguna ugratti. Kudüs'ü kusatti ve teslim aldi. Bütün Suriye mintikasi müslümanlarin eline geçti.

Hicretin 17. yilinda Hz. Ömer, Hâlid b. Velid'i komutanliktan indirdi. Hz. Hâlid'in komutanliktan ahmsinin sebepleri ve azledildigi yil tarihçiler arasinda ihtilaflidir. Genel kanaate göre, Hz. Ömer, hilâfet merkezine döndükten sonra Hâfid'i azletti. Ama bu rivayet gerçegi yansitmamaktadir. Hz. Ömer hilafetinin besinci senesi, yani hicretin 17. senesinde Hz. Hâlid'i azletmistir.

Komutanliktan alinisi ile ilgili olarak bir çok sebepler ileri sürülmektedir. Bu sebepleri söyle siralayabiliriz: Hz. Hâlid bir çok Insana kumanda ediyordu. Ancak sert mizaçli olup sert muamele ediyordu. Kimsenin sözünü dinlemiyor, kendi fikrinden baskasina kiymet vermiyordu. Hatta birçok islerde hilâfet merkezinin görüslerine de müracaat etmiyordu.

Irak topraklarini Islâm topraklarina dönüstürdükten sonra Halife Hz. Ebû Bekir (r.a.)'in emrinin hilâfina hacca gitmis ve bu duruma Hz. Ebû Bekir çok üzülmüstü. Kendi basina buyruk bir tavrin içinde hareket ediyordu. Bundan dolayi Hz. Ömer (r.a) zaman zaman Hz. Ebû Bekir Efendimize Hz. Hâlid'i komutanliktan azletmesini Istemisti. Hz. Ebû Bekir (r.a) daima söyle cevaplandirmisti: "O, Allah'in kilicidir, bu kilici kinina sokmak dogru degildir."

Hz. Ömer'in hilâfeti döneminde de Hz. Halid'in tutumunda bir degisiklik olmadi. Yine bildigi gibi devam etmekteydi. Ancak Hz. Ömer (r.a) Onu hemen azletmedi. Bir çok defalar kendisini uyardi, ve bu konuda mektuplar gönderdi. Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir (r.a) zamanindaki meseleleri de ona hatirlatti.

Komutanliktan alinisinin Ikinci sebebi ise, müslümanlarin genelinde söyle bir fIkir olustu, fetihlerin gerçeklestirIlmesi Hz. Halid'in kabiliyet ve kahramanligindan kaynaklanmaktadir. Fetihlerin yegane sebebinin Hz. Halid olarak gösterIlmesi elbette bir yanlislikti. Savaslarin zaferlerle neticelenmesinde onun dehasini da gözardi etmek mümkün degilse de ondan ibaretmis gibi göstermekte dogru degildir.

Üçüncü sebep; Hz, Halid (r.a) ordu masraflarinda pek fazla israf yolunu tutmustu. Ordu ekranina bol para dagitmasi diger mücahidlere kötü örnek oluyordu. Bu hususta sâirler mübalagali siirler bile yazmisti. Es'as b. Kays'a bir defasinda onbin dinar bahsis vermisti. Olay halife Hz. Ömer (r.a)'e intikal etti. Hz. Ömer Hz. Ebu Ubeyde b. el-Cerrâh ile haber gönderdi. "Bu kadar bol parayi müslümanlarin malindan yani ordu tahsIsatindan verdi ise müslümanlara hiyanet etmistir. Kendi kisisel payindan, kendi cebinden vermis ise israf etmistir. Ikisi de câiz degildir." Halife Hz. Ömer, Hz. Hâlid'i azlettikten sonra hilâfet merkezine çagirip, sorguya çekti. Bol para harcadigindan bahsetti. Hz. Hâlid, Ganimetten eline geçen hissesinin hesabini verdi. Hesabi temiz vermisti. Hz. Ömer Hz. Hâlid'i iltifat ve ikramla karsiladi. Gönlünü aldi. Yazdigi ve her tarafa gönderdigi fermanlarda; Hz. Hâlid'in, kusur veya herhangi bir kabahatinden dolayi azledIlmedigini, ancak bütün müslümanlarin zihinlerinin aydinlanmasi için, yani bu kadar Islâm futuhâtinin yalniz Hz. Hâlid'in kolunun kuvvetiyle meydana gelmedigini herkesin bIlmesi için azlettigini bildirdi.

Hz. Ömer, Hâlid'i idari görevlere getirdi. Bir yil kadar valilik yapti sonra istifa etti (Müstedrek, II, 297).

Hz. Hâlid (r.a) cihâd duygusu ile sehitlik arzusu ile dopdolu bir mü'mindi. Cihâd meydanlari onun için Allah'a en yakin meydanlardi. Kendisi söyle der: "Ben harp meydaninda mücahede ve mücadeleden aldigim zevki, hiçbir zaman zifaf gecesinin keyfinden alamam" En büyük arzusu cih ad meydanlarinda sehid düsmekti. 0ran üzerine yürürken, 0ranlilara su haberi gönderdi: "Sizin dünyayi sevdiginiz kadar Âhireti seven bir ordu ile üzerinize geliyorum".


Hz. Halid sirke ve küfre karsi çok siddetli idi. Müslüman olduktan bir sene kadar sonra Uzza putunu yikmak için gittiginde Uzza'ya siirle söyle seslenir: "Ey Uzza bu gelis seni ta'zim için degil seni inkâr içindir. Çünkü ben gördüm ki Allah seni degersiz kIlmistir." (Ibn Esir, Üsdü'l-Gâbe, II, I10).

Hz. Hâlid savasçi oldugu kadar sahsi fazilet ve ilim konusunda da üstündü. Firsat buldukça Hz. Peygamber'in sohbetlerinden istifade etmis, Medine'de onun etrafinda bulunan ilim ve irfan ashabi arasinda Hz. Hâlid'in bulundugu zikredIlmistir. Üç-dört mesele ile ilgili fetva verdigi de rivayet edilir.

Hz. Hâlid'in Buhârî, Müslîm ve diger hadis kitaplarinda Hz. Peygamberden onsekiz hadis rivayet etmistir. (Ibn Hacer, el-Isâbe, I, 413).

Rasûlullah. Hâlid'in secâat ve cesaretini muhtelif zamanlarda muhtelif yerlerde medhetmisti. Mekke fethinden sonra müslümanlar, her tarafa toplanip Mekke'ye girdikleri zaman Hâlid görününce, Hz. Peygamber Ebû Hureyre'ye: "Bu gelen kimdir?" diye sormustu. Ebû Hureyre: "Hâlid b. Velid'dir" demis. Onun üzerine Hz. Peygamber: "Bu Allah'in ne iyi bir kuludur" buyurmustur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 1360).

Hz. Peygamber yine onun hakkinda "Hâlid Allah'in Kilicidir" buyurmustur. Yine Hâlid hakkinda: "Hâlid b. Velid'e gelince, o herseyini sizin için vermistir, nesi var nesi yok harplerde Allah yolunda sarfetmistir" (Ebû Dâvûd, Sünen, I, 163).

Hz. Hâlid gönderildigi seriyyelerde ve yaptigi muharebelerde Allah rizasini ve Allah'in dinine davetini esas almistir. Nitekim Yermuk savasinda Rumlarin komutanina savas meydaninda Islâmi teblig etmis ve komutan Corc onun daveti ile müslüman olmustur.

Hz. Peygamber'in sahsina karsi da çok büyük hürmeti olan Hz. Hâlid onun isminin mücerred anIlmasindan bile rahatsiz olmus; savaslarinda kazandigi muvaffakiyeti Hz. Peygamberin sakalindan bir kaç taneyi sariginin içinde tasimasina baglamistir (Ibn Hacer, el-Isabe, I, 413-415; Ibnü'l-Esir, Üsdü'l-Gâbe, II, 109-112).
 

Gercek

New member
Katılım
9 Şub 2006
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Hadis, Hadis, Hadis, Hadis Vay Be Insanlar Hakikaten Sapik Ya!
Ne Desem Bilmiyorum, Ya Herhalde Boyle Hadiscilerinde Olmasida Gerekiyorki Onlara Bir Lafi Anlatmaya Calisalim Duralim, Yok Efendim Su Zaat, Yok Efendim Bu Zaat, Su Ermisti, Bu Ermisti, Su Boyle Demisiti Cunku O Biliyordu, Neyi Biliyorlarmis Ya Bu Zaatlar, Hem Diyelim Bunlardan Bagzilari Hakikaten Iyi Muminlerdi Ama Bundan Sizene Be Kardesim Siz Onlarin Neler Oldugunu Birakinda Su Bir Turlu Anlayamadiginiz (veya Okudunuzmuki anlamamis olasiniz) Kuran"i Bir Anlamaya Calisin, Bir Merak Edin Be Bir Diyinki Yaw Mademki Ben Birden Yokken Var Oldum, Ve Beni Yaratan Bir Guc Vardir, Bu Guc Yani Herseye Gorevini Veozelligini Veren Bu Guc Benden Ne Istiyor, Ben Acaba Beni Yaratanin Istedigi Bir Sekildemi Yasiyorum Davraniyorum, Veya En Once Hak Nedir? Su Insan Ya Cok Meraksiz Yada Meraki Hep Batil Uzerine Yogunlasmis. Su Efendi Hazretleri Bu Turbeler , Allah Sizlerin O Bahsettiginiz Sahislardan Cok Uzak Ve Munezzehtir, Guzelim Hak Yolunu Oyle Bir Hale Sokmuslarki Disardan Bakildiginda Sanki Bir Tur Uydurmaymis Gibi Gelior Insanlara Islam, Yok Alevilikmis Yok Sunnilikmis Yok Hazreti Aliymis Omermis Osmanmis Mevlanaymis, Uydur Babam Uydur, Islam Oyle Atalarinizdan Analarinizdan Ve Babalarinizdan Duymus Oldugunuz Bir Gelenek Degildir Arkadaslar, Islam Gercek Olan Tek Dogru Yasayis Bicimidir, Ve Onu Yasamayanlar Yanlizca Kendilerini Oyalar Dururlar Oyle Kedilerine Bir Oyun Ve Mesgale Edinmislerdir Ve Hayatlari Boyu Dogru Ve Yanlisi Birbirinden Ayirt Edemeksizin Yasar Ve Sonundada Olurler. Vallaha Ne Yaparsaniz Yapin Islam Baski Degildir, Ama Yaptiklarimizdan Sorumlu Tutulup Hesap Vercegiz. "bin Alimle Tartistim Ben Kazandim Ama Bir Cahile Yenik Dustum". Hadi Selam Size..
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Gercek' Alıntı:
Hadis, Hadis, Hadis, Hadis Vay Be Insanlar Hakikaten Sapik Ya!
Ne Desem Bilmiyorum, Ya Herhalde Boyle Hadiscilerinde Olmasida Gerekiyorki Onlara Bir Lafi Anlatmaya Calisalim Duralim, Yok Efendim Su Zaat, Yok Efendim Bu Zaat, Su Ermisti, Bu Ermisti, Su Boyle Demisiti Cunku O Biliyordu, Neyi Biliyorlarmis Ya Bu Zaatlar, Hem Diyelim Bunlardan Bagzilari Hakikaten Iyi Muminlerdi Ama Bundan Sizene Be Kardesim Siz Onlarin Neler Oldugunu Birakinda Su Bir Turlu Anlayamadiginiz (veya Okudunuzmuki anlamamis olasiniz) Kuran"i Bir Anlamaya Calisin, Bir Merak Edin Be Bir Diyinki Yaw Mademki Ben Birden Yokken Var Oldum, Ve Beni Yaratan Bir Guc Vardir, Bu Guc Yani Herseye Gorevini Veozelligini Veren Bu Guc Benden Ne Istiyor, Ben Acaba Beni Yaratanin Istedigi Bir Sekildemi Yasiyorum Davraniyorum, Veya En Once Hak Nedir? Su Insan Ya Cok Meraksiz Yada Meraki Hep Batil Uzerine Yogunlasmis. Su Efendi Hazretleri Bu Turbeler , Allah Sizlerin O Bahsettiginiz Sahislardan Cok Uzak Ve Munezzehtir, Guzelim Hak Yolunu Oyle Bir Hale Sokmuslarki Disardan Bakildiginda Sanki Bir Tur Uydurmaymis Gibi Gelior Insanlara Islam, Yok Alevilikmis Yok Sunnilikmis Yok Hazreti Aliymis Omermis Osmanmis Mevlanaymis, Uydur Babam Uydur, Islam Oyle Atalarinizdan Analarinizdan Ve Babalarinizdan Duymus Oldugunuz Bir Gelenek Degildir Arkadaslar, Islam Gercek Olan Tek Dogru Yasayis Bicimidir, Ve Onu Yasamayanlar Yanlizca Kendilerini Oyalar Dururlar Oyle Kedilerine Bir Oyun Ve Mesgale Edinmislerdir Ve Hayatlari Boyu Dogru Ve Yanlisi Birbirinden Ayirt Edemeksizin Yasar Ve Sonundada Olurler. Vallaha Ne Yaparsaniz Yapin Islam Baski Degildir, Ama Yaptiklarimizdan Sorumlu Tutulup Hesap Vercegiz. "bin Alimle Tartistim Ben Kazandim Ama Bir Cahile Yenik Dustum". Hadi Selam Size..


Sevgi deger kardesim,Gercek cok celallisin bu ne hisim bu ne öfke hele bir soluk al sakinles sonrada derdini anlat.bizler burada bilgi alip vermeye calisiyoruz kavgaya gitmiyoruz.

Allaha emanet ol,Sevgi deger kardesim.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Gercek' Alıntı:
Hadis, Hadis, Hadis, Hadis Vay Be Insanlar Hakikaten Sapik Ya!
Ne Desem Bilmiyorum, Ya Herhalde Boyle Hadiscilerinde Olmasida Gerekiyorki Onlara Bir Lafi Anlatmaya Calisalim Duralim, Yok Efendim Su Zaat, Yok Efendim Bu Zaat, Su Ermisti, Bu Ermisti, Su Boyle Demisiti Cunku O Biliyordu, Neyi Biliyorlarmis Ya Bu Zaatlar, Hem Diyelim Bunlardan Bagzilari Hakikaten Iyi Muminlerdi Ama Bundan Sizene Be Kardesim Siz Onlarin Neler Oldugunu Birakinda Su Bir Turlu Anlayamadiginiz (veya Okudunuzmuki anlamamis olasiniz) Kuran"i Bir Anlamaya Calisin, Bir Merak Edin Be Bir Diyinki Yaw Mademki Ben Birden Yokken Var Oldum, Ve Beni Yaratan Bir Guc Vardir, Bu Guc Yani Herseye Gorevini Veozelligini Veren Bu Guc Benden Ne Istiyor, Ben Acaba Beni Yaratanin Istedigi Bir Sekildemi Yasiyorum Davraniyorum, Veya En Once Hak Nedir? Su Insan Ya Cok Meraksiz Yada Meraki Hep Batil Uzerine Yogunlasmis. Su Efendi Hazretleri Bu Turbeler , Allah Sizlerin O Bahsettiginiz Sahislardan Cok Uzak Ve Munezzehtir, Guzelim Hak Yolunu Oyle Bir Hale Sokmuslarki Disardan Bakildiginda Sanki Bir Tur Uydurmaymis Gibi Gelior Insanlara Islam, Yok Alevilikmis Yok Sunnilikmis Yok Hazreti Aliymis Omermis Osmanmis Mevlanaymis, Uydur Babam Uydur, Islam Oyle Atalarinizdan Analarinizdan Ve Babalarinizdan Duymus Oldugunuz Bir Gelenek Degildir Arkadaslar, Islam Gercek Olan Tek Dogru Yasayis Bicimidir, Ve Onu Yasamayanlar Yanlizca Kendilerini Oyalar Dururlar Oyle Kedilerine Bir Oyun Ve Mesgale Edinmislerdir Ve Hayatlari Boyu Dogru Ve Yanlisi Birbirinden Ayirt Edemeksizin Yasar Ve Sonundada Olurler. Vallaha Ne Yaparsaniz Yapin Islam Baski Degildir, Ama Yaptiklarimizdan Sorumlu Tutulup Hesap Vercegiz. "bin Alimle Tartistim Ben Kazandim Ama Bir Cahile Yenik Dustum". Hadi Selam Size..


o kadar şey yazmışsın, Allah razı olsun ;) daha evvelde sizin gibi ben kuranı anlarım idyen alimlerle çok tartıştık ama çok şükür savunduğum doğru olduğun tekrar anladım, kuran-ı kerimi anlıyabilseydin şuan yazdığım mesaj ve mesajın üslubu daha farklı olurdur.

saygılarımla...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Gercek' Alıntı:
Hadis, Hadis, Hadis, Hadis Vay Be Insanlar Hakikaten Sapik Ya!
Ne Desem Bilmiyorum, Ya Herhalde Boyle Hadiscilerinde Olmasida Gerekiyorki Onlara Bir Lafi Anlatmaya Calisalim Duralim, Yok Efendim Su Zaat, Yok Efendim Bu Zaat, Su Ermisti, Bu Ermisti, Su Boyle Demisiti Cunku O Biliyordu, Neyi Biliyorlarmis Ya Bu Zaatlar, Hem Diyelim Bunlardan Bagzilari Hakikaten Iyi Muminlerdi Ama Bundan Sizene Be Kardesim Siz Onlarin Neler Oldugunu Birakinda Su Bir Turlu Anlayamadiginiz (veya Okudunuzmuki anlamamis olasiniz) Kuran"i Bir Anlamaya Calisin, Bir Merak Edin Be Bir Diyinki Yaw Mademki Ben Birden Yokken Var Oldum, Ve Beni Yaratan Bir Guc Vardir, Bu Guc Yani Herseye Gorevini Veozelligini Veren Bu Guc Benden Ne Istiyor, Ben Acaba Beni Yaratanin Istedigi Bir Sekildemi Yasiyorum Davraniyorum, Veya En Once Hak Nedir? Su Insan Ya Cok Meraksiz Yada Meraki Hep Batil Uzerine Yogunlasmis. Su Efendi Hazretleri Bu Turbeler , Allah Sizlerin O Bahsettiginiz Sahislardan Cok Uzak Ve Munezzehtir, Guzelim Hak Yolunu Oyle Bir Hale Sokmuslarki Disardan Bakildiginda Sanki Bir Tur Uydurmaymis Gibi Gelior Insanlara Islam, Yok Alevilikmis Yok Sunnilikmis Yok Hazreti Aliymis Omermis Osmanmis Mevlanaymis, Uydur Babam Uydur, Islam Oyle Atalarinizdan Analarinizdan Ve Babalarinizdan Duymus Oldugunuz Bir Gelenek Degildir Arkadaslar, Islam Gercek Olan Tek Dogru Yasayis Bicimidir, Ve Onu Yasamayanlar Yanlizca Kendilerini Oyalar Dururlar Oyle Kedilerine Bir Oyun Ve Mesgale Edinmislerdir Ve Hayatlari Boyu Dogru Ve Yanlisi Birbirinden Ayirt Edemeksizin Yasar Ve Sonundada Olurler. Vallaha Ne Yaparsaniz Yapin Islam Baski Degildir, Ama Yaptiklarimizdan Sorumlu Tutulup Hesap Vercegiz. "bin Alimle Tartistim Ben Kazandim Ama Bir Cahile Yenik Dustum". Hadi Selam Size..


o kadar şey yazmışsın, Allah razı olsun ;) daha evvelde sizin gibi ben kuranı anlarım idyen alimlerle çok tartıştık ama çok şükür savunduğum doğru olduğun tekrar anladım, kuran-ı kerimi anlıyabilseydin şuan yazdığınmesaj ve mesajın üslubu daha farklı olurdur.

saygılarımla...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Gercek' Alıntı:
Hadis, Hadis, Hadis, Hadis Vay Be Insanlar Hakikaten Sapik Ya!
Ne Desem Bilmiyorum, Ya Herhalde Boyle Hadiscilerinde Olmasida Gerekiyorki Onlara Bir Lafi Anlatmaya Calisalim Duralim, Yok Efendim Su Zaat, Yok Efendim Bu Zaat, Su Ermisti, Bu Ermisti, Su Boyle Demisiti Cunku O Biliyordu, Neyi Biliyorlarmis Ya Bu Zaatlar, Hem Diyelim Bunlardan Bagzilari Hakikaten Iyi Muminlerdi Ama Bundan Sizene Be Kardesim Siz Onlarin Neler Oldugunu Birakinda Su Bir Turlu Anlayamadiginiz (veya Okudunuzmuki anlamamis olasiniz) Kuran"i Bir Anlamaya Calisin, Bir Merak Edin Be Bir Diyinki Yaw Mademki Ben Birden Yokken Var Oldum, Ve Beni Yaratan Bir Guc Vardir, Bu Guc Yani Herseye Gorevini Veozelligini Veren Bu Guc Benden Ne Istiyor, Ben Acaba Beni Yaratanin Istedigi Bir Sekildemi Yasiyorum Davraniyorum, Veya En Once Hak Nedir? Su Insan Ya Cok Meraksiz Yada Meraki Hep Batil Uzerine Yogunlasmis. Su Efendi Hazretleri Bu Turbeler , Allah Sizlerin O Bahsettiginiz Sahislardan Cok Uzak Ve Munezzehtir, Guzelim Hak Yolunu Oyle Bir Hale Sokmuslarki Disardan Bakildiginda Sanki Bir Tur Uydurmaymis Gibi Gelior Insanlara Islam, Yok Alevilikmis Yok Sunnilikmis Yok Hazreti Aliymis Omermis Osmanmis Mevlanaymis, Uydur Babam Uydur, Islam Oyle Atalarinizdan Analarinizdan Ve Babalarinizdan Duymus Oldugunuz Bir Gelenek Degildir Arkadaslar, Islam Gercek Olan Tek Dogru Yasayis Bicimidir, Ve Onu Yasamayanlar Yanlizca Kendilerini Oyalar Dururlar Oyle Kedilerine Bir Oyun Ve Mesgale Edinmislerdir Ve Hayatlari Boyu Dogru Ve Yanlisi Birbirinden Ayirt Edemeksizin Yasar Ve Sonundada Olurler. Vallaha Ne Yaparsaniz Yapin Islam Baski Degildir, Ama Yaptiklarimizdan Sorumlu Tutulup Hesap Vercegiz. "bin Alimle Tartistim Ben Kazandim Ama Bir Cahile Yenik Dustum". Hadi Selam Size..


o kadar şey yazmışsın, Allah razı olsun ;) daha evvelde sizin gibi ben kuranı anlarım diyen alimlerle çok tartıştık ama çok şükür savunduğum doğru olduğun tekrar anladım, kuran-ı kerimi anlıyabilseydin şuan yazdığın mesaj ve mesajın üslubu daha farklı olurdur.

saygılarımla...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Aşer-i mübeşşere

Aşer-i mübeşşere

ABDURRAHMAN BİN AVF

(590 ? - 32/652)


Rasûlullah'ın hayatta iken Cennetle müjdelediği on sahâbîden ve ilk müslümanlardan biri. Kureyş* kabîlesinin Zühreoğullarından Hâris'in oğlu olup Câhiliyye* devrinde asıl adı Abdulkâ'be veya başka bir görüşe göre Abdu Amr idi.

Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Erkam'ın evindeki faaliyetlerine başladığı günlerde İslâm'a giren Abdurrahman'a bu ismi Rasûlullah vermiştir. Ebû Muhammed künyesi ile tanınan Abdurrahman'ın annesi Şifâ binti Avf b. Adi'l-Hâris b. Zühre b. Kilâb idi. Rivâyete göre Abdurrahman 'Fil Olayı'ndan yaklaşık yirmi yıl sonra dünyaya gelmişti.

Abdurrahman b. Avf (r.a.) ilk müslümanlardan olmasından dolayı Kureyş'in zâlim tutumuna dayanamayan ashâb ile birlikte Habeşistan'a yapılan iki hicrete de katılmıştı. Nihayet Rasûlullah, ashâbı Medine'ye hicret etmeye teşvik edince, o da diğer ashâb ile birlikte hicret etmişti. Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine'de Ensâr ile Muhâcirler arasında kardeşlikler ilân edince Abdurrahman b. Avf ile Ensâr'dan Sa'd b. Rabî'i kardeş ilân etmişti

Ensâr'ın ileri gelenlerinden Sa'd b. Rabî' 'Din kardeşi' Abdurrahman'a şunları söylemişti:

"Benim bir hayli malım vardır. Bunun yarısını sana veriyorum. Ayrıca iki eşim vardır. Bunlardan birini boşayacağım, iddeti bitince onu nikâhlarsın." Bu büyük âlicenaplık karşısında Abdurrahman b. Avf kardeşine şunları söylüyordu:

"Cenâb-ı Allah malını ve aileni sana mübarek eylesin. Senin bu davranışına karşı Allah ecrini versin. Sen yalnız bana çarşının yolunu göster, benim için yeterlidir."

Abdurrahman b. Avf (r.a.) ticaret hayatını çok iyi bilen Kureyş içinde büyüdüğü için bu işin tam bir uzmanı olarak Medine çarşısında alışverişe başlamış ve Allah ona büyük servet vermişti. Abdurrahman bu ticârî hayatını şöyle anlatır:

"Cenâb-ı Allah bana öyle bir nimet verdi ki, bir taşı bile bir yerden kaldırıp başka yere koyduğumda sanki altın oluveriyordu."

Abdurrahman b. Avf (r.a.) Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bütün gazvelerine katılmış ve ilk İslâm cihad hareketinden en güzel şekilde nasibini almıştı.

Ashâbtan Muğîre b. Şu'be (r.a.)' den rivâyet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) çıktığı gazvelerin birinde yolda konaklamışken Ashâb'ın bulunduğu yerden biraz uzak bir noktaya çekilip hâcetini defederek abdest alıp döndü. Rasûlullah ashâbının yanına vardığında ashâb Abdurrahman b. Avf'ın arkasında namaza durmuştu. Muğîre hemen gidip Abdurrahman'a Rasûlullah'ın geldiğini haber vermek istediyse de Rasûlullah buna engel olmuş ve Abdurrahman'ın arkasında namazını kılmıştı. Böylece Hz. Peygamber'in ilk defa arkasında namaz kıldığı kişi Abdurrahman b. Avf olmuştur. Daha sonra da bilindiği gibi Rasûlullah hastalığı sırasında Hz. Ebu Bekr'in arkasında namaz kılmıştı.

İbn Sa'd Tabakâtu'l-Kübrâ adlı eserinde bu seferin Tebük seferi olduğunu kaydetmektedir (İbn Sa'd Tabakât, 111, 129).

Rasûlullah (s.a.s.) Abdurrahman b. Avf'ı ashâbtan yediyüz kişilik bir askerî kuvvetle H. 6 (M. 628) yılı Şa'ban ayında Dûmetu'l-Cendel'e* göndermişti. Abdurrahman, Hristiyanların hüküm sürdüğü bu bölgeye gelip onları İslâm'a davet etmiş, büyük bir kısmı buna yanaşmadığı halde bölgenin ileri gelen kabile reislerinden el-Asbağ b. Amr el-Kelbî Hristiyanken İslâm'a girmişti. Abdurrahman da el-Asbağ'ın kızı Tumâzar ile evlenmiş ve ondan oğlu Ebû Seleme dünyaya gelmişti.

Yine İbn Sa'd'ın ifâdesine göre Hz. Peygamber ashâb içinde ipek giymeyi yalnız Abdurrahman'a müsaade etmişti. Zira Abdurrahman b. Avf'ın vücudunda bir kaşıntı (cüzzam olma ihtimali) vardı.

Hz. Peygamber'in vefatından sonra bir gün Medine'de bir heyecan ve kalabalık meydana gelmişti. Bunun sebebini soran Hz. Âişe (r.an)'ya Abdurrahman b. Avf'ın kervanının şehre yaklaştığı söylenince Hz. Âişe şöyle demişti:

"Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştu: "Abdurrahman sırattan geçerken düşer gibi oldu ama düşmedi." Hz. Âişe'nin bu sözlerini haber alan Abdurrahman beşyüz deve olduğu söylenen bu kervanını sırtındaki yüklerle birlikte tamamen Allah rızası için bağışlamıştı. Develerin sırtındaki malların develerden çok daha değerli olduğu kaydedilmektedir. Ashâbın en cömertlerinden biri olduğu bilinen Abdurrahman b. Avf'ın birçok gazvede ve özellikle Tebük gazvesinde Allah yolunda büyük infâklarda bulunduğu bilinmektedir.

Ayrıca Hz. Peygamber'in vefatından sonra Nâdiroğulları* mahallesinde sahip olduğu arazisini kırkbin dinâra satarak Rasûlullah'ın zevcelerine dağıtmıştı. Hz. Âişe'ye payı getirildiğinde bunu kimin gönderdiğini sormuş, Abdurrahman b. Avf'ın gönderdiği söylenince şöyle demişti: "Hz. Peygamber (s.a.s.), "Benden sonra Allah'ın sabırlı kulları size karşı şefkatli davranacaktır. Allah, Abdurrahman b. Avf'a Cennet pınarlarından kana kana içmeyi nasip etsin" buyurmuştu."

Hz. Ebû Bekir vefatından önce hilâfete Ömer b. el-Hattab'ın geçmesi hususunda Abdurrahman'ın görüşünü sormuş o da şöyle demişti: "Ömer senin düşündüğünden daha iyidir. Fakat otoriterliği fazladır." Hz. Ebû Bekir de şöyle karşılık vermişti: "Ömer'in sertliği benim yumuşaklığımdan kaynaklanıyor. İşleri üzerine alırsa bu sertliği kaybolur. Bir gün ben adamın birine çok kızmıştım. Ömer ise çok yumuşak davranmıştı. Ben yumuşak davransam o çok sertleşiyor."

Hz. Ömer'in hilâfeti sırasında büyüyen devlet ve genişleyen sınırlar karşısında işlerin daha rahat çözülmesi için oluşturulan devlet şûrâsında Abdurrahman b. Avf'ın önemli bir yer aldığını görüyoruz. Yeni fethedilen Irak arazisinin gaziler arasında paylaşılması veya devlete bırakılması hususunda ortaya çıkan iki görüş vardı. Hz. Ömer ashâbın diğer ileri gelenleriyle birlikte bu toprakların paylaşılmamasından yana iken Abdurrahman b. Avf, Bilâl-i Habeşi* ile birlikte buna muhalif olup fethedilen yerlerin paylaşılmasından yana idiler.

Hz. Ömer şehid edildiğinde yarım kalan namazın tamamlanması için Abdurrahman görevlendirilmişti. Nihayet Hz. Ömer'in tedâvî edilmesinin zor olduğu ve ecelinin yaklaştığı anlaşılınca yeni seçilecek halîfenin belirlenmesi için kurulan 'şûrâ'da Abdurrahman b. Avf da yer almıştı. Şûrâda bulunanlardan Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah ve Sa'd b. Ebi Vakkas haklarından ferâgât edince Şûrâda halîfe adayı olarak üç kişi kalmıştı. Hz. Ali, Hz. Osman ve Abdurrahman b. Avf. Abdurrahman da bu husustaki hakkından ferâgât edince adaylar ikiye düşmüştü. Abdurrahman bu hususta ashâbın ileri gelenleriyle uzun görüşmeler yapmış ve Hz. Ali ve Hz. Osman'dan karara uyacaklarına dair kesin söz aldıktan sonra bu konudaki kanaat ve karan Hz. Osman'a bey'atin yararlı olacağı hususunda toplanınca, hilâfete Hz. Osman getirilmişti.

Abdurrahman b. Avf (r.a.) artık bir hayli yaşlanınca Hz. Osman devrinde çok sâkin bir hayat yaşamış ve nihayet hicretin 32. yılında Medine'de vefat etmişti.

Cenaze namazını Hz. Osman kıldırmış, onu kabrine götürürken Hz. Ali şöyle demişti: "Ey Avf'ın oğlu! Güle güle ebedî hayata git. Sen bu fânî hayatın en güzel günlerini gördün. Bu revnaklı hayat bulanmadan Âhirete göçüyorsun" Sa'd b. Ebi Vakkâs da onun cenazesini taşırken: "Ey koca dağ" diyerek Abdurrahman'ın seciyesindeki sağlamlık ve metâneti ifâde etmişti. Abdurrahman, el-Bakî'de medfundur.

Medine'de vefat ettiği kesin olarak bilindiği halde Siirt ili Pervari ilçesi yakınında bir mezarın ona izafet edilmesi halkın yakıştırmasından başka bir şey değildir.

Abdurrahman b Avf Hz. Peygamber (s.a.s.)'den çok hadis duymuş fakat titizliğinden dolayı bunların hepsini nakletmekten çekinmiştir. Hadis mecmualarında ondan altmışbeş kadar hadis nakledilmektedir. Hz. Peygamber'in vefatından sonra söz konusu olan mirasının mirasçılara taksim edilemeyeceğine dair Hz. Ebû Bekir'in rivâyet ettiği hadisi kendisi de aynen rivâyet etmişti. Aynı şekilde Suriye ve civarında çıkan vebâ hastalığı ile ilgili alınan 'tedbir'e dair hadisi Abdurrahman (r.a.) rivâyet etmişti:

"Bir yerde vebâ olduğunu haber alırsanız oraya gitmeyin. Vebâ sizin bulunduğunuz yerde olursa ondan kaçmak için de oradan başka yere gitmeyiniz. " (Buharî, Tıp 3, Müslim, Selâm, 92, 93, 98, 100).
 
Üst Alt