Muhamed Dolaku
New member
- Katılım
- 2 Tem 2011
- Mesajlar
- 5,395
- Tepkime puanı
- 158
- Puanları
- 0
- Yaş
- 78
327. Hz. Ebû Bekirin kızı Esmâ radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
İslâmiyeti kabul etmemiş olan annem Resûlullah zamanında yanıma gelmişti. Resûlullahın görüşünü almak için:
- Annem, beni özleyip gelmiş. Ona ikramda bulunabilir miyim? diye sordum.
Peygamber aleyhisselâm:
- Evet, annene iyi davran! buyurdu.
Buhârî, Hibe 29, Cizye 18, Edeb 8; Müslim, Zekât 50. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 34
Hazreti Esmâ
Hz. Ebû Bekirin büyük kızı, Hz. Âişenin de anne bir kardeşidir. Esmâ on sekizinci müslüman olarak bilinir. Babasıyla Resûl-i Ekrem Efendimizin hicret edecekleri gece onların yol azıklarını hazırlamışlar, fakat azığı koydukları dağarcığı bağlayacak bir ip bulamamışlardı. Esmâ hiç düşünmeden belindeki kuşağı çözüp ortadan ikiye bölmüş, biriyle hazırlanan azığı sarmış, diğer yarısını beline dolamıştı. O günden sonra iki kuşaklı anlamında zâtün-nitâkayn diye anıldı.
Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Zübeyr İbni Avvâm ile evlendi. Yezid İbni Muâviyenin ölümünden sonra Mekke-i Mükerremede dokuz ay halifelik yapan ve Haccâc-ı Zâlime karşı yiğitçe çarpışıp şehid olan Abdullah İbni Zübeyri o dünyaya getirdi.
Abdullahın zor günlerinde annesiyle yaptığı istişâre dillere destandır. Haccâc Mekkeyi kuşatmış, Ebû Kubeys Dağından bu mübarek şehri mancınıklarla taşa tutmuştu. Kuşatmanın altıncı ayında Mekkelilerin yiyecekleri tükenmişti, taraftarları Abdullahı terk etmeye başlamıştı. Abdullahın yanında pek az adamı kalmıştı. Haccâc ona, teslim olduğu takdirde kendilerine bir şey yapılmayacağına dair haber salmıştı. Abdullah İbni Zübeyr annesinin yanına giderek dedi ki:
- Anneciğim! Halk beni terk etti. Hatta kendi oğlum bile beni bırakıp gitti. Yanımda az bir adam kaldı. Onlar da en fazla bir saat dayanabilir. Bu herifler bana ne istersem verecekler. Ne yapmamı uygun görürsün?
Hz. Esmâ ona şunları söyledi:
- Oğlum! Sen kendini daha iyi bilirsin. Dâvânın hak olduğundan ve halkı Hakka çağırdığından eminsen, diren. Senin bütün adamların, arkadaşların Hak yolunda öldüler. Boynunu Benî Ümeyye oğlanlarının ellerine teslim edip oynatma! Eğer bunu dünyalık kazanmak için yapacaksan, sen ne kötü bir kulmuşsun! Böylece hem kendini hem de senin yanında yer alanları mahvetmiş oldun demektir. Eğer Ben doğru yoldaydım. Fakat arkadaşlarıma bezginlik gelince gücümü kaybettim diyorsan, bu yiğitlerin yapacağı iş değildir. Dünyada daha ne kadar yaşayacaksın? Ölmek daha iyidir...
Esmâ bu târihî konuşmadan bir müddet önce gözlerini kaybetmişti. Bu uzun konuşmanın sonunda oğluyla vedalaşırken, onun üzerinde zırh bulunduğunu anladı. Bu şehitlik isteyenlerin yapacağı iş değildir diyerek üzerindeki zırhı çıkarmasını istedi.
Yüz on sene yaşamış olan Hz. Esmâ, oğlunun 73 (692) yılında Haccâca yenilerek şehid olmasından beş on gün sonra Mekkede vefat etti. Kendisinden seksen beş hadis rivayet edilmiştir.
Allah ondan razı olsun.
Açıklamalar
Hz. Esmânın annesinin kim olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Onun İslâmiyeti kabul edip etmediği de belli değildir. Müslümanlarla Mekkelilerin birbirleriyle savaşmamak üzere Hudeybiyede anlaşma yapmalarından sonra kızını ziyarete geldiği rivayet edilmektedir. Hz. Ebû Bekirin Câhiliye döneminde boşadığı da söylenen bu kadın İslâmiyeti kabul etmediği gibi, bazı rivayetlerden anlaşıldığına göre bu din hakkında iyi düşüncelere sahip değildi. Belki de maddî sıkıntıya düştüğü bir zamanda hem kızını hem de onun yardımını görmek arzusuyla yanına gelmişti.
Hz. Esmâ annesi de olsa bir müşrikeyi evine alıp alamayacağını, ona yardım edip edemeyeceğini bilmiyordu. Bütün sahâbîler gibi o da, bilmediği konuda kendi başına hüküm vermek istemediği için kalktı, Resûl-i Ekremin evine geldi ve problemini ona arzetti. Kâinâtın Efendisi Hz. Esmâya, annesi müşrike de olsa onu evine kabul etmesini, iyilik ve ikramda bulunmasını söyledi.
Bu bahsin başında altıncı olarak zikrettiğimiz âyette Allah Teâlânın şöyle buyurduğunu görmüştük:
Biz insana, ana ve babasına iyi davranmayı emrettik. Özellikle de anası nice sıkıntılara katlanarak onu karnında taşımış; emzirmesi de iki yıl sürmüştür. İşte bu sebeple bana, ana ve babana şükret, diye tavsiye ettik [Lokman sûresi (31), 14].
Âyetin devamında, müslüman olmayan anne ve babaya ancak Allahı inkâr etmek için zorladıkları takdirde itaat edilmemesi emredilmekte, hemen peşinden de Onlarla dünyada iyi geçin! buyurulmaktadır.
Demekki anne ve baba hangi dinde bulunursa bulunsun, müslüman bir evlâdın görevi onlara saygıda kusur etmemek, aynı zamanda kendilerine iyilik ve ikramda bulunmaktır.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. İnsan bilmediği bir konuda hata etmemek için, o konuyu bilen birine sormalıdır.
2. Kâfir olan anne ve babaya ikramda bulunmak sakıncalı değildir. Gerektiğinde onların geçimini sağlamak müslüman bir evlâdın görevidir.
İslâmiyeti kabul etmemiş olan annem Resûlullah zamanında yanıma gelmişti. Resûlullahın görüşünü almak için:
- Annem, beni özleyip gelmiş. Ona ikramda bulunabilir miyim? diye sordum.
Peygamber aleyhisselâm:
- Evet, annene iyi davran! buyurdu.
Buhârî, Hibe 29, Cizye 18, Edeb 8; Müslim, Zekât 50. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 34
Hazreti Esmâ
Hz. Ebû Bekirin büyük kızı, Hz. Âişenin de anne bir kardeşidir. Esmâ on sekizinci müslüman olarak bilinir. Babasıyla Resûl-i Ekrem Efendimizin hicret edecekleri gece onların yol azıklarını hazırlamışlar, fakat azığı koydukları dağarcığı bağlayacak bir ip bulamamışlardı. Esmâ hiç düşünmeden belindeki kuşağı çözüp ortadan ikiye bölmüş, biriyle hazırlanan azığı sarmış, diğer yarısını beline dolamıştı. O günden sonra iki kuşaklı anlamında zâtün-nitâkayn diye anıldı.
Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Zübeyr İbni Avvâm ile evlendi. Yezid İbni Muâviyenin ölümünden sonra Mekke-i Mükerremede dokuz ay halifelik yapan ve Haccâc-ı Zâlime karşı yiğitçe çarpışıp şehid olan Abdullah İbni Zübeyri o dünyaya getirdi.
Abdullahın zor günlerinde annesiyle yaptığı istişâre dillere destandır. Haccâc Mekkeyi kuşatmış, Ebû Kubeys Dağından bu mübarek şehri mancınıklarla taşa tutmuştu. Kuşatmanın altıncı ayında Mekkelilerin yiyecekleri tükenmişti, taraftarları Abdullahı terk etmeye başlamıştı. Abdullahın yanında pek az adamı kalmıştı. Haccâc ona, teslim olduğu takdirde kendilerine bir şey yapılmayacağına dair haber salmıştı. Abdullah İbni Zübeyr annesinin yanına giderek dedi ki:
- Anneciğim! Halk beni terk etti. Hatta kendi oğlum bile beni bırakıp gitti. Yanımda az bir adam kaldı. Onlar da en fazla bir saat dayanabilir. Bu herifler bana ne istersem verecekler. Ne yapmamı uygun görürsün?
Hz. Esmâ ona şunları söyledi:
- Oğlum! Sen kendini daha iyi bilirsin. Dâvânın hak olduğundan ve halkı Hakka çağırdığından eminsen, diren. Senin bütün adamların, arkadaşların Hak yolunda öldüler. Boynunu Benî Ümeyye oğlanlarının ellerine teslim edip oynatma! Eğer bunu dünyalık kazanmak için yapacaksan, sen ne kötü bir kulmuşsun! Böylece hem kendini hem de senin yanında yer alanları mahvetmiş oldun demektir. Eğer Ben doğru yoldaydım. Fakat arkadaşlarıma bezginlik gelince gücümü kaybettim diyorsan, bu yiğitlerin yapacağı iş değildir. Dünyada daha ne kadar yaşayacaksın? Ölmek daha iyidir...
Esmâ bu târihî konuşmadan bir müddet önce gözlerini kaybetmişti. Bu uzun konuşmanın sonunda oğluyla vedalaşırken, onun üzerinde zırh bulunduğunu anladı. Bu şehitlik isteyenlerin yapacağı iş değildir diyerek üzerindeki zırhı çıkarmasını istedi.
Yüz on sene yaşamış olan Hz. Esmâ, oğlunun 73 (692) yılında Haccâca yenilerek şehid olmasından beş on gün sonra Mekkede vefat etti. Kendisinden seksen beş hadis rivayet edilmiştir.
Allah ondan razı olsun.
Açıklamalar
Hz. Esmânın annesinin kim olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Onun İslâmiyeti kabul edip etmediği de belli değildir. Müslümanlarla Mekkelilerin birbirleriyle savaşmamak üzere Hudeybiyede anlaşma yapmalarından sonra kızını ziyarete geldiği rivayet edilmektedir. Hz. Ebû Bekirin Câhiliye döneminde boşadığı da söylenen bu kadın İslâmiyeti kabul etmediği gibi, bazı rivayetlerden anlaşıldığına göre bu din hakkında iyi düşüncelere sahip değildi. Belki de maddî sıkıntıya düştüğü bir zamanda hem kızını hem de onun yardımını görmek arzusuyla yanına gelmişti.
Hz. Esmâ annesi de olsa bir müşrikeyi evine alıp alamayacağını, ona yardım edip edemeyeceğini bilmiyordu. Bütün sahâbîler gibi o da, bilmediği konuda kendi başına hüküm vermek istemediği için kalktı, Resûl-i Ekremin evine geldi ve problemini ona arzetti. Kâinâtın Efendisi Hz. Esmâya, annesi müşrike de olsa onu evine kabul etmesini, iyilik ve ikramda bulunmasını söyledi.
Bu bahsin başında altıncı olarak zikrettiğimiz âyette Allah Teâlânın şöyle buyurduğunu görmüştük:
Biz insana, ana ve babasına iyi davranmayı emrettik. Özellikle de anası nice sıkıntılara katlanarak onu karnında taşımış; emzirmesi de iki yıl sürmüştür. İşte bu sebeple bana, ana ve babana şükret, diye tavsiye ettik [Lokman sûresi (31), 14].
Âyetin devamında, müslüman olmayan anne ve babaya ancak Allahı inkâr etmek için zorladıkları takdirde itaat edilmemesi emredilmekte, hemen peşinden de Onlarla dünyada iyi geçin! buyurulmaktadır.
Demekki anne ve baba hangi dinde bulunursa bulunsun, müslüman bir evlâdın görevi onlara saygıda kusur etmemek, aynı zamanda kendilerine iyilik ve ikramda bulunmaktır.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. İnsan bilmediği bir konuda hata etmemek için, o konuyu bilen birine sormalıdır.
2. Kâfir olan anne ve babaya ikramda bulunmak sakıncalı değildir. Gerektiğinde onların geçimini sağlamak müslüman bir evlâdın görevidir.