Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Profosörlerin Sapik Görüşleri

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
[h=1]Sözde Profosör olan bu şahısların İslam adına sapık olan görüşleri;

BAYRAKTAR BAYRAKLI

[/h][h=1]- Ölüye Kur’an okunmaz
-Din Allah’a göre konuşulur, mezhebe göre konuşulmaz. (mezhepsizlik)
- Başı açık namazın olmayacağını söyleyen kitap yok. Yasaklayabilecek otorite de yok. Kadın camiye gider, namazı başı açık kılar. Engelleyemeyiz.
- Kuran kadın-erkek birlikte namazı yasaklamıyor. Ama peygamberimizin uygulaması var. Kadın, erkekle aynı safta değil, kendi yerinde namaz kılar

- Mezhepler 'din' haline getirildi. Kuran-ı Kerim'i egemen kılarsak, mezhepler dökülecek. Kuran'dan bilgiyi alırsak, hataları ortaya çıkacak (mezhep inkarı)

- Namahrem kadın erkek tokalaşabilir.

-Hz.İsa tekrar gelmeyecek.

-Öldüğümüz zaman dünyayla ilişkimiz kalmaz, Ruhlar alemi diye bir şey yoktur. (Kabir azabı inkar)

-Adetli kadın Kur’an okuyabilir.

- Ne kadar uzağa gidersen git, hayati tehliken yoksa namazı seferi namazı kılamazsın.

-Kabir azabı yoktur.

-Yılbaşı kutlanmasında sakınca yoktur.

-Paranı bankaya faize yatırıp, biriktirdiğin faizi fakire verebilirsin.

-İşinden dolayı namazını kılamıyorsan. Öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı birleştirebilirsin.

- Kadın tek başına hacca gidebilir.

-Resmi nikahtan sonra Dini nikaha gerek yoktur.

-Anne baba için hayır hasenat yapamazsın.

-Tarikata gerek yoktur.

-Rabıta yapmak şirktir.
[/h][h=1] SÜLEYMAN ATEŞ[/h][h=1]– Evrime vardır,( Kur’ân-ı kerîmde bile evrim teorisi olduğunu söyler)
– İnsanlar ilkel bir hücreden türemiştir.

– Maymunun insandan gelmiş olabililir.

– Melekler tabiat kuvvetleridir, meselâ rüzgâr melek olabilir.

– Erkek Altın yüzük takabilir.

– Düşük faizi meşrudur.

– Vahdet-i vücud isimli tasavvufun, Hind ve Yunan felsefesinden gelir

-İbni Teymiyye’yi büyük bir âlimdir.

-Sakalın bıyığın dinle alakası yoktur

-Buhari ve Müslim Hadislerinin yüzde altmışında katmalar vardır. (hadisleri inkar)

- Namazda başı örmek şart değildir, gelenektir.

-Müzik dinlemek mubahtır.

- Banyo yaparken avret yerinin örtülmesi boş işlerdir.

-Allah’a inanan ve O’na ibadet eden iyi ahlak sahibi insanlar hangi dinden olursa olsun, Cennete giderler. (Yahudi hristiyanlarda cennete girebilir.)

-Kadının başını örtmesi şart değildir.
[/h][h=1]MUSTAFA İSLAMOĞLU[/h][h=1]-Cennet cehennem sonsuz değildir, onlarda birgün yokolabilir. (onlarca Ayeti İnkar)
- Hayızlı kadın camiye girebilir.

- Hz.Muhammed sıradan bir peygamberdir, senin benim gibi insandır.

- Peygamberimizin mucizelerini karizma katmak için abartıyorlar. (Kazı Iyaz Hzleri için Şifai Şerif kitabını abartılı bulduğunu söylüyor)

- Kadere inanmak lüzumsuz fazlalıktır. (Kaderi inkar)
[/h][h=1]HAYRETTİN KARAMAN[/h][h=1]-Peygamberimiz 'Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!' demiyor, 'Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!' demiyor.
-Diyaloğun hedefi, tek bir dine varmak, dinleri teke indirgemek olmamalı. (Allah katında tek Din islamdır Ayet’ini inkar)

- Peygamberimizin Peygamber olduğunu kabul ederse, Yahudide Hristiyanda olsa Cennete girer.
[/h][h=1] AZİZ BAYINDIR[/h][h=1]-Şefaat diye bir şey yoktur. Sadece Allah şefaat eder.
-Teravih namazı yoktur. (yani bidat demek istiyor)

-Tarikat ve tasavvuf ehlinin yaptıkları şirktir.

-Mezhep imamları kutsallaştırılmıştır.
[/h]YAŞAR NURİ ÖZTÜRK

-Namaz 3 vakit kılınabilir.
-Kadın başı açık namaz kılar.
-Mezhebe uymak şart değildir.
-Şuanki namazın kılınış biçimi doğru değildir.
-Namazın 50 vakitten 5 vakite kadar indirilmesi meselesi İslam dışıdır.
-Namaz Türkçe kılınabilir.
-Tek başınıza namaz kılarken kıbleye dönmeniz gerekmez.
-Fatiha dan sonra amin denmemesi gerekir.
-Namazdan sonra tesbih çekmek bidattır.
-Hadislerin çoğu uydurmadır.



ve bunun gibi onlarca profosör adı altında geçinen, insanları saptıran sözde Müslümanım diye geçinen hocalara Allah Rızası için dikkat edin.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Profesörlük ünvanı maalesef ki hissettirdiği azamet kadar yüklü bir bilgi taşımamaktadır. Ayrıca nasıl profesör ünvanı alınır, malumdur ki derin bir ilimle alakası yokdur.

Gelin görün ki, gün bunların günüdür. Halk, bunlara itibar eder ya da çığırtkan hoca kılıklılara.

Bizlerin de işte bir vazifesi budur. Bu tür kişilerin verdiği uydurma fetvaları Kur'an, sünnet ve sahih ulema fetvaları ile yıkmak/düzeltmek.

Bu profesör denen zatların içinde Allah bilir, misyonerler dahi olabilir.

Dinden bu kadar uzak bir millete de bunlar yakışmıyor değil hani...
 
K

kompLeks

Guest
Profesörlük ünvanı maalesef ki hissettirdiği azamet kadar yüklü bir bilgi taşımamaktadır. Ayrıca nasıl profesör ünvanı alınır, malumdur ki derin bir ilimle alakası yokdur.

sayın bekir; profesörlük ünvanı nasıl alınır? bu ünvan kime verilir? bu ünvanı kim verir?

Gelin görün ki, gün bunların günüdür. Halk, bunlara itibar eder ya da çığırtkan hoca kılıklılara.

halk neden bu insanlara itibar ediyor?

Bizlerin de işte bir vazifesi budur. Bu tür kişilerin verdiği uydurma fetvaları Kur'an, sünnet ve sahih ulema fetvaları ile yıkmak/düzeltmek.

bu fetvaların, uydurma fetva ya da sahih ulema fetvası olup olmadığını, halk nasıl anlar?

Bu profesör denen zatların içinde Allah bilir, misyonerler dahi olabilir.

sizce bu profesörler neyin misyonerliğini yapıyor olabilir? sizce bundan ne gibi çıkarları vardır?

Dinden bu kadar uzak bir millete de bunlar yakışmıyor değil hani...

gerçekten de bu millet dinden bu kadar uzak mı?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Çok güzel sorular bunlar. Sanki "birisi sorsa da yazsam" hissiyatımı duyan kompLeks'e teşekkür ediyorum.


sayın bekir; profesörlük ünvanı nasıl alınır? bu ünvan kime verilir? bu ünvanı kim verir?

Profesörlük ünvanının mota mot prosedürünü sorduğunuzu zannetmiyorum.
Gerçekleri özetle anlatırsak; yüksek öğrenimini hocasının kriterlerine göre iyi derecede tamamlamış, mezuniyetinin ardından uygun torpil ile üniversite de kalabilmiş, asistanlığında bölüm başkanının kölesi olarak doçentlik payesi almış ve sonrasında da ilgili prosedürleri yerine getirmiş normal düzeyde bir zekaya sahip herkes Türkiye de profesör olabilir.



halk neden bu insanlara itibar ediyor?

Halk, profesörlük ünvanının alınışını yukarıda ki şeklin dışında, çok daha hususi kabiliyetlerle olduğunu zanneder, bilir. Ve halk maalesef eğitimli değildir, kültürlü değildir, bilgili değildir.


bu fetvaların, uydurma fetva ya da sahih ulema fetvası olup olmadığını, halk nasıl anlar?

İslam şeriatini, tüm dünya alimlerinin ilmi karşısında eğildiği müstesna din alimleri en ince noktasına kadar yazmış, izah etmiş, kitaplaştırmıştır. Anlayacak kadar ilmi olana Kur'an ve Hadisler de delildir. İslam da ilim öğrenmek farzdır. Bunları bilmemek büyük eksikliktir. Her Müslüman dinini doğru kaynaklardan öğrenmelidir. Bu gün ise televizyon tartışma proğramlarından fetva öğreniyoruz.


sizce bu profesörler neyin misyonerliğini yapıyor olabilir? sizce bundan ne gibi çıkarları vardır?

Özellikle Hıristiyanlık İslamiyeti tahrif edip, dejenere etmek için çok yollardan faaliyet göstermektedir. Bu dejenerasyonu yapanların gayrimüslim misyonerler olduğu vakadır. Çıkar çoğunlukla ideallerdir.

gerçekten de bu millet dinden bu kadar uzak mı?

Çok uzak, çok, çok, çok...
 
K

kompLeks

Guest
Çok güzel sorular bunlar. Sanki "birisi sorsa da yazsam" hissiyatımı duyan kompLeks'e teşekkür ediyorum.

asıl ben teşekkür ederim sayın bekir; bunlar sizin duymak istediğiniz sorular olduğu kadar benim de almak istediğim cevaplar.

Profesörlük ünvanının mota mot prosedürünü sorduğunuzu zannetmiyorum.
Gerçekleri özetle anlatırsak; yüksek öğrenimini hocasının kriterlerine göre iyi derecede tamamlamış, mezuniyetinin ardından uygun torpil ile üniversite de kalabilmiş, asistanlığında bölüm başkanının kölesi olarak doçentlik payesi almış ve sonrasında da ilgili prosedürleri yerine getirmiş normal düzeyde bir zekaya sahip herkes Türkiye de profesör olabilir.

Halk, profesörlük ünvanının alınışını yukarıda ki şeklin dışında, çok daha hususi kabiliyetlerle olduğunu zanneder, bilir. Ve halk maalesef eğitimli değildir, kültürlü değildir, bilgili değildir.

halkın maalesef eğitimli, kültürlü ve bilgili olmadığını söylüyorsunuz. dolayısıyla bu halk, itibar ettikleri bu kişiler tarafından yanlış yönlendiriliyor. peki güvenilir olduğunu düşündüğünüz birisi çıkıp halka: ''eğitimli, kültürlü ve bilgili olmadığınız için sizi yanlış yönlendiriyorlar'' dese halk ne tepki verir?

İslam şeriatini, tüm dünya alimlerinin ilmi karşısında eğildiği müstesna din alimleri en ince noktasına kadar yazmış, izah etmiş, kitaplaştırmıştır.

müstesna din alimi'ni bir ünvan kabul edersek bu ünvan nasıl hak edilir? kimler müstesna din alimi olur?

Anlayacak kadar ilmi olana Kur'an ve Hadisler de delildir.

kur'anı ve hadisleri anlamak için ne kadar ilim sahibi olmak gerekir? bu ilim ne kadar sürede edinilir? herkes bu ilme sahip olabilir mi?

İslam da ilim öğrenmek farzdır. Bunları bilmemek büyük eksikliktir. Her Müslüman dinini doğru kaynaklardan öğrenmelidir. Bu gün ise televizyon tartışma proğramlarından fetva öğreniyoruz.

bir kaynağın yanlış olup olmadığını nasıl anlarız? televizyon yanlış bir kaynak mıdır?

Özellikle Hıristiyanlık İslamiyeti tahrif edip, dejenere etmek için çok yollardan faaliyet göstermektedir. Bu dejenerasyonu yapanların gayrimüslim misyonerler olduğu vakadır. Çıkar çoğunlukla ideallerdir.

ama bu profesörlerin çoğu müslüman ve ilahiyat mezunu. sizin dediğinize göre bu profesörler hristiyanlığın misyonerliğini yapıyorlar. yanlış mı anlıyorum?

Çok uzak, çok, çok, çok...

peki 3 aşağı 5 yukarı bir yüzde verebilir misiniz? ne kadarı çok uzak ne kadarı yakın...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
halkın maalesef eğitimli, kültürlü ve bilgili olmadığını söylüyorsunuz. dolayısıyla bu halk, itibar ettikleri bu kişiler tarafından yanlış yönlendiriliyor. peki güvenilir olduğunu düşündüğünüz birisi çıkıp halka: ''eğitimli, kültürlü ve bilgili olmadığınız için sizi yanlış yönlendiriyorlar'' dese halk ne tepki verir?

Çok kaliteli bir İslami eğitim almış alim, bu profesörler ve benzerleri gibi medyatik manzaralarda yer almaz, alamaz. Buna sebep biraz da kabul görmeyeceği içindir zira hakiki İslam şeriatleri bu gün insanına maalesef çok ağır gelmektedir ve bu malum profesörler de insanların duymak istediklerini söylemektedir. Çok hoca tanıyorum, parası bankada faiz hesabında. Neden diye soruyorum hocaya, sanki kendisi bilmiyor ve diyor ki bilmem hangi hoca (kasdı profesör) dedi ki buranın ki faişz değil, bilmem ne. Manzara budur.


müstesna din alimi'ni bir ünvan kabul edersek bu ünvan nasıl hak edilir? kimler müstesna din alimi olur?

Kur'ani ilimleri hakkı ile birebir ehli sünnet medrese ortamında onlarca yıl okumuş, Allah'ın emrinden bir santim kaymamış, Rasülün yolundan hiç ayrılmamış, çulunu çarığını bu yüzden terk edememiş, gecelerini Allah'a hasletmiş insanlar hak ederler. Yazarlar, konuşurlar ve onların sözü ile imanda edilir, amelde.


kur'anı ve hadisleri anlamak için ne kadar ilim sahibi olmak gerekir? bu ilim ne kadar sürede edinilir? herkes bu ilme sahip olabilir mi?

Kur'an ve hadis büsbütün gizli, müşgil, anlaşılmaz değildir. Buna rağmen bunlardan hüküm çıkarmak çoğunlukla ilim ister. Kur'an Arabçası ile bu günkü Arabça bile farklılıklar arz eder. Meal edebilecek kadar Kur'an Arabçasını öncelikle bilmek gerekir. Meal için, tercüme esnasındaki anlam derinliğinin kabına yol açan motamot tercüme yerine, kısmen dilbilgisi ve kısmen cümle yapılarının şeklen ihmal edildiği buna karşın anlam bütünlüğünün ön plana çıktığı yorumlu tercüme şeklidir diyebiliriz. Mealde, işte bu bahsedilen yetersizlikler sebebiyle parantezler kullanılmaktadır. Bir çok dildeki türlü metinler ve sözler, bazen îmâ bazen kinaye, mecaz vb. anlam derinliği ve çeşitliliği içeren ifadeler barındırırlar. Bazen bunları aynı dili kullananlar dahi algılayamayabilirler. Yani gerek tercüme gerekse meal anlam derinliğini koruyamazlar. Hatta meal yazarlarının tercümede ve onun yanısıra parantezlerde seçtiği kelime ve cümlelerin aslında kendilerinin Kur'an'dan anladıkları yani kısa tefsirleridir diyebiliriz. Yine aynı sebeb ve gerekçelerle hiç bir Kur'an meali veya tefsiri, mutlak olarak Kur'an değildir ve öyle anlaşılamaz.
Anlam derinliğinin ortaya çıkması için ya o dilden ve ifadeden o dile hakimiyet ile anlamak gerekir veya açıklama gerekir. Bu sebeble farklı milletlerin, müslümanlıkla tanışmasından itibaren meal yanısıra anlama ve açıklama faliyeti denilen tefsir faaliyeti doğmuştur.Tefsîr bir dildeki ifadeyi anlam kaybına uğramaksızın ifade edebilmek için diğer dilde geniş bir şekilde anlatımıdır.Bu da kifayet etmediğinde Tevil devreye girer. Eldeki ifadenin yönüne göre onu muhtemel anlamlarla anlamlandırma; dolayısıyla hüküm verme veya hükme elverişli hale getirme çabasıdır.

Tefsir ilimlerinede Mekki-Medeni Ayetler nerede hangi zaman inmiştir. Mekki ve Medeni Surelerin Özellikleri ve Alametleri bilinmelidir. Buna göre:
1) Hadarî: Rasulullah'a yolculukta olmayıp, yerleşik durumda iken gelen vahydir. Vahyin çoğunluğu bu şekilde gelmiştir.
2) Seferî: Rasulullah'a yolculuk veya savaşta inen vahiylerdir.: Enfal S.baş kısmı, Tevbe: 9/34, Hac S. başı, Fetih suresi.
3) Neharî: Gündüz inen ayetlerdir. Kur'an'ın büyük bölümü gündüz inmiştir.
4) Leylî: Geceleyin vahyedilen ayetlerdir. Buna örnek: Al-i imran suresinin son kısımları, Tebük seferinden geri kalan üç kişi hakkında inen ayetler (Tevbe: 9/117-118), Fetih suresinin baş kısmı.
5) Sayfî: Yaz mevsiminde nazil olan ayetler.: Nisa suresinin son ayeti olan Kelale ayeti, Tebük gazvesi hakkında inen ayetler.
6) Şitaî: Kış mevsiminde nazil olan ayetler.: İfk olayı ile ilgili ayetler (Nur: 24/11-26), Hendek savaşı ile ilgili ayetler (Ahzab Suresi)
7) Firaşî: Rasulullah yatağında iken nazil olan ayetler.
8) Nevmî: Rasulullah uykuda iken nazil olan ayetler.
9) Semaî: Rasulullah semada iken nazil olan ayetler. Bakara suresinin son iki ayeti Mirac'ta iken nazil olmuştur
10) Ardî: Rasulullah yeryüzünde iken nazil olan ayetler. Kur'an'ın hemen hemen hepsi bu şekilde indirilmiştir.
Nâsih-Mensûh: Biliniyorsa ayetlerin hangisi nasih(sonra gelerek nesh eden) hangisi mensuhtur(önce gelerek nesh olunan).
Esbâb-ı Nüzûl: Biliniyorsa ayetler hangi ortamda kimler hakkında inmiştir. İniş bakımından hangi ayetler önce hangileri sonradır.
Garîb-i Kur'an: Biliniyorsa hangi ayetler yabancı kelimeler içerir bunlar nelerdir. Kur'an'da Suyûtî'ye göre (Kinâne, Huzeyl, Himyer gibi 37 lugatten kelimeler vardır)
Vucûh-Nezâ'ir: Hangi ayetlerin (veya ayetlerdeki kelimelerin) yapıları aynı manaları farklı veya manaları aynı yapıları farklıdır.
Muhkem-Müteşabih: Muhkemin lügat manası sağlam, manası açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez anlamında if'al vezninde, arapça ismi mef'ul bir kelimedir. Muhkem ayetler, manası açık olan, manasında ihtilaf edilmeyen, manalarının anlaşılması için açıklamaya ihtiyaç duyulmayan, manası herkes tarafından anlaşılabilen ayetlerdir. Müteşabih ise birden fazla manaya gelen, manası açık olmayıp manasında kapalılık bulunan, açıklamasız anlama imkanı olmayan veya muhkem ayetlere ters gibi görünen ayetlerdir.
Âmm-Hâss: Ayet mana itibarıyla bir zümreye veya bir olaya mı mahsustur. Yoksa genelleyici nitelikte midir.
Hakîkat-Mecâz: Ayet gerçek manasını mı ifade etmektedir yoksa mecaz anlamlı mıdır.
Siyâk-Sibâk: Ayetlerin içinde bulunduğu ayet kümelerinden(konudan) ayırmadan öncesi ve sonrası ile bir bütün olarak ele alınmasıdır.
Zâhir-Bâtın: Zâhir, lafızdan anlaşılan, açık, görünen manadır. Ehl-i sünnet alimleri, nasslara (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere) zâhir mânâlarını vermişlerdir. Zarûret olmadıkça, nassları te'vîl etmemişler, bu mânâları değiştirmemişlerdir. Kendi bilgileri ve görüşleri ile bir değişiklik yapmamışlardır. Bâtın'a gelince diğerinin tersine açıkça anlaşılmayan tevil gerektiren demektir.
Mucmel-Mübeyyen: Mucmel, bir açıklayıcı tarafından, açıklanmadıkça mânâsı anlaşılmayan kapalı lafızdır. Şayet bu ayet, bir Müfessir ayet ile (mücmel)açıklanmışsa Mübeyyen denir. Mücmel, lügat manasından da anlaşıldığı gibi, kapalı bir lafızdır. Ondan ne murad edildiği kolayca anlaşılamaz ve mananın onlardan hangisine delalet ettiği açık bir şekilde belli olmaz. Manası kapalı bir şekilde olan ayetler Kur'an'da mevcuttur.
Mübhem-Müfesser: Mübhem; Kur'an'da sarih olarak isimleri zikredilmeyip te, ismi mevsuller(yan cümlelerde) veya zamirlerle zikredilen erkek veya kadınlar olduğu gibi, bir topluluk veya kabile de olabilir. Bu gibi ismi mevsullerin veya zamirlerin kime delalet ettiğini bilmek kolay bir şey değildir. Mübhemat hakkındaki bilgiler, sahih nakle dayanır. Müfesser ise Üzerindeki kapalılık bir ayet veya sahih hadisle açıklanmış olan ayettir. (Usûl-i fıkıhta, nass denilen lafzdan daha açık olan lafızdır. Nass, sevkedildiği mânâya açıkça delâlet eden lafızdır.) Kur'an'da bulunan salât, zekât gibi kapalı kelimeler, Hz.Peygamber tarafından açıklanmıştır. Böylece bu kapalı kelimeler, müfesser hâline gelmiştir.
Hafî-Celî: Hafi, celînin tersine gizli, kapalı demektir. (Usûl-i fıkıh ilminde, mânâsı açık olduğu hâlde söyleyenin maksadını ifâde etmede kapalı, gizli söz.)

Daha burdakiler gibi pek çok madde sayılabilir. (Kur'an'ın, Kureyş lugati dışındaki diğer farklı lugatlere göre mütevatir kıraatleri gibi)
Ayrıca buradaki her başlık müstakillen bir ilim dalı olarak ele alınmış bunlardan herhangi birisi üzerine muhtelif ahcimli eserler yazılmıştır.

Kur'an'da hitablar:
Genelde Kur'an'daki hitaplar üçe ayrılır:
Rasulullah açısından:
Rasulullah'a olan hitablar.
Rasulullah dışındakilere yapılan hitaplar
Her ikisine birden olan hitablardır.
Kişiler açısından:
1-Peygambere hitablar, "Ey Nebî" gibi
2-İnsanlara hitablar, "Ey İnsanlar" gibi
3-İnananlara hitablar, "Ey İman edenler" gibi
4-Kafirlere hitablar, "Ey Kafirler" gibi
5-İsrailoğullarına hitablar, "Ey İsrailoğulları" gibi
6-Ehli Kitaba hitablar, "Ey Ehli Kitap" gibi
Cinsiyet açısından:
1- Erkeklere
2- Kadınlara
3- Hem erkek hem kadınlara

daha bir çok açıdan ayrımlar mümkündür.

Muhteva bakımından Kur'an:
1- İ'tikâdât
Ahlak: Kur'an'ın ahlak anlayışıyla ahlaklanan insanlar dünya ve ahiret mutluluğunu elde edrler. Kur'an ahlakıyla ahlaklanmayan insanlar ise hem dünyada hem de ahirette rezil olurlar, çeşitli cezalara çarptırılırlar.

2- İbâdât
İbadetler: Kur'an'da ibadetler icmalî olarak emredilmiştir. Namaz, oruç, hac, zekât ve diğer sadakalar bunlar arasında sayılabilir. Otuzdan fazla âyette namaz emredilmiş, ancak onun vakitleri, rükün ve şartları hadislerle belirlenmiştir. Allah elçisi; "Ben namazı nasıl kılıyorsam siz de öyle kılın.Haccın esasları da Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır: "Hac ile ilgili ibadetlerinizi benden alınız. Zekâtı da Allah elçisi bizzat uygulamış ve zekât memurlarına uygulama şartlarını açıklamıştır.
Keffâretler de temelde ibadet niteliğindedir. Çünkü bir kısım günahların affı bunlarla sağlanmaktadır. Kur'an'da yer alan keffâretler üç tanedir. Yemin keffâreti. bir mü'mini yanlışlıkla öldürme keffâreti ve zıhar keffâreti.

3- Mu'âmelât
Muâmeleler: Evlenme, boşanma, nafaka, velâyet, mâlî, iktisâdî konular, akitler, savaş ve barış gibi ferdin fertle, ferdin devletle veya devletlerin birbiriyle olan birtakım ilişkileri bu bölümde yer alır.
Kur'ân-ı kerim mâlî konularda haksız kazancı yasaklamış ve akitlerde karşılıklı rıza esasını getirmiştir. Allâhü Teâlâ şöyle buyurur:
"Ey iman edenler! Malı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rızaya dayanan ticaretle yeyin, haram ile kendinizi mahvetmeyin" (en-Nisâ, 4/29).
Yardımlaşma: Yönetimle toplum ve bütün mü'minler birbiriyle yardımlaşma ve dayanışma içinde bulunmalıdır. Kur'an'da şöyle buyurulur:
"Birbirinizle iyilik ve takvada yardımlaşın, günah işleme ve haksızlıkta yardımlaşmayın" (el-Mâide, 5/2).

4- 'Ukûbât
Cezalar: Kısas, hadler, sürgün vb.
Adalet: Adalet bütün hakların ve mülkün temelidir. Kur'an'da şöyle buyurulur:
"Şüphesiz ki, Allah, size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder" (en-Nisâ, 4/58).


1- Önce ayeti dilbilgisi açısından ele alır. Tercüme eder ki böylece elinde bir metin oluşur.
2- O metnin içindeki varsa edebi sanatları bulup ayetin anlamına katkısını ortaya çıkarır ve tercüme metnini yeniden inşa eder (buraya kadar meal gibidir)
3- Şayet metinde bir kapalılık varsa ayetin siyak-sibakını gözeterek o ayeti açıklayan nasslara (diğer ayet veya sahih hadislere) bakar. Yuakrıdaki gibi özel bir durum varsa aynı şekilde gereğini yapar.
4- Ayetin iniş zamanı, mekanı ve sebebini vd. tespit eder. Bunların ışığında yeniden anlama çalışması yapar.
5- Sonra eldeki metnin konusunu tespit eder ve aynı konudaki diğer ayetlerle birlikte okuma çalışması yapar.
6- Bu ayeti Hz.Peygamber nasıl anlamış diye varsa sahih hadislerdeki tefsirine bakar.
7- Sahabenin ve diğer alimlerin o ayetten ne anladığına tefsir kitaplarına bakarak kendi anlayışını test eder.
8- Bütün bunların sonunda bu ayet üzerinde kişi ayet hakkında bir anlayışa ulaşır. (kişi ayeti kendi ilmi ve gücü nisbetinde kendine göre tefsir etmiş olur)
9- Şayet aynı şekilde hadis, fıkıh veya kelam(akaid) ilimlerinde de derin olduğuna inanıyor ve güveniyorsa sonraki te'vîl ve hüküm verme aşamalarına doğru yolculuğuna devam edebilir.



bir kaynağın yanlış olup olmadığını nasıl anlarız? televizyon yanlış bir kaynak mıdır?

Televizyon çoğunlukla yanlış bir kaynaktır. Zira, ipleri kapitalizmim elindedir. Doğru kaynaklar akçesiz kaynaklarıdr genellikle.

ama bu profesörlerin çoğu müslüman ve ilahiyat mezunu. sizin dediğinize göre bu profesörler hristiyanlığın misyonerliğini yapıyorlar. yanlış mı anlıyorum?

İnsanın içini ancak Allah biliyor. Lavrance de neredeyse hocalara ders verecek kadar İslam öğrenmişti.


peki 3 aşağı 5 yukarı bir yüzde verebilir misiniz? ne kadarı çok uzak ne kadarı yakın...


En çok yüzde beştir çok yakın, gerisi az uzak, uzak, çok uzak olabilir.
 

raþid

New member
Katılım
18 Eki 2011
Mesajlar
120
Tepkime puanı
56
Puanları
0
Konum
yan odadan
Yukarıdaki maddelerin hiç birine de ben katılmıyorum. O zaman ben bu profesör amcaların karşısında kafir mi oluyorum ? Herhalde öyle oluyorum.
 
K

kompLeks

Guest
sayın bekir;


Çok kaliteli bir İslami eğitim almış alim, bu profesörler ve benzerleri gibi medyatik manzaralarda yer almaz, alamaz. Buna sebep biraz da kabul görmeyeceği içindir zira hakiki İslam şeriatleri bu gün insanına maalesef çok ağır gelmektedir ve bu malum profesörler de insanların duymak istediklerini söylemektedir. Çok hoca tanıyorum, parası bankada faiz hesabında. Neden diye soruyorum hocaya, sanki kendisi bilmiyor ve diyor ki bilmem hangi hoca (kasdı profesör) dedi ki buranın ki faişz değil, bilmem ne. Manzara budur.


islam şeriatları bugün insanına çok ağır geliyor diyorsunuz. neden ağır geliyor? ne var ki islamda bu kadar ağır?




Kur'ani ilimleri hakkı ile birebir ehli sünnet medrese ortamında onlarca yıl okumuş, Allah'ın emrinden bir santim kaymamış, Rasülün yolundan hiç ayrılmamış, çulunu çarığını bu yüzden terk edememiş, gecelerini Allah'a hasletmiş insanlar hak ederler. Yazarlar, konuşurlar ve onların sözü ile imanda edilir, amelde.

yani bu alimlere ihtiyacımız var. bu alimlerin yazılarına ve sözüne göre iman ve amel etmeliyiz diyorsunuz. bu alimler olmadan kur'anı yanlış yorumlarız, anlayamayız diyorsunuz.


Kur'an ve hadis büsbütün gizli, müşgil, anlaşılmaz değildir. Buna rağmen bunlardan hüküm çıkarmak çoğunlukla ilim ister. Kur'an Arabçası ile bu günkü Arabça bile farklılıklar arz eder. Meal edebilecek kadar Kur'an Arabçasını öncelikle bilmek gerekir. Meal için, tercüme esnasındaki anlam derinliğinin kabına yol açan motamot tercüme yerine, kısmen dilbilgisi ve kısmen cümle yapılarının şeklen ihmal edildiği buna karşın anlam bütünlüğünün ön plana çıktığı yorumlu tercüme şeklidir diyebiliriz. Mealde, işte bu bahsedilen yetersizlikler sebebiyle parantezler kullanılmaktadır. Bir çok dildeki türlü metinler ve sözler, bazen îmâ bazen kinaye, mecaz vb. anlam derinliği ve çeşitliliği içeren ifadeler barındırırlar. Bazen bunları aynı dili kullananlar dahi algılayamayabilirler. Yani gerek tercüme gerekse meal anlam derinliğini koruyamazlar. Hatta meal yazarlarının tercümede ve onun yanısıra parantezlerde seçtiği kelime ve cümlelerin aslında kendilerinin Kur'an'dan anladıkları yani kısa tefsirleridir diyebiliriz. Yine aynı sebeb ve gerekçelerle hiç bir Kur'an meali veya tefsiri, mutlak olarak Kur'an değildir ve öyle anlaşılamaz.
Anlam derinliğinin ortaya çıkması için ya o dilden ve ifadeden o dile hakimiyet ile anlamak gerekir veya açıklama gerekir. Bu sebeble farklı milletlerin, müslümanlıkla tanışmasından itibaren meal yanısıra anlama ve açıklama faliyeti denilen tefsir faaliyeti doğmuştur.Tefsîr bir dildeki ifadeyi anlam kaybına uğramaksızın ifade edebilmek için diğer dilde geniş bir şekilde anlatımıdır.Bu da kifayet etmediğinde Tevil devreye girer. Eldeki ifadenin yönüne göre onu muhtemel anlamlarla anlamlandırma; dolayısıyla hüküm verme veya hükme elverişli hale getirme çabasıdır.

Tefsir ilimlerinede Mekki-Medeni Ayetler nerede hangi zaman inmiştir. Mekki ve Medeni Surelerin Özellikleri ve Alametleri bilinmelidir. Buna göre:
1) Hadarî: Rasulullah'a yolculukta olmayıp, yerleşik durumda iken gelen vahydir. Vahyin çoğunluğu bu şekilde gelmiştir.
2) Seferî: Rasulullah'a yolculuk veya savaşta inen vahiylerdir.: Enfal S.baş kısmı, Tevbe: 9/34, Hac S. başı, Fetih suresi.
3) Neharî: Gündüz inen ayetlerdir. Kur'an'ın büyük bölümü gündüz inmiştir.
4) Leylî: Geceleyin vahyedilen ayetlerdir. Buna örnek: Al-i imran suresinin son kısımları, Tebük seferinden geri kalan üç kişi hakkında inen ayetler (Tevbe: 9/117-118), Fetih suresinin baş kısmı.
5) Sayfî: Yaz mevsiminde nazil olan ayetler.: Nisa suresinin son ayeti olan Kelale ayeti, Tebük gazvesi hakkında inen ayetler.
6) Şitaî: Kış mevsiminde nazil olan ayetler.: İfk olayı ile ilgili ayetler (Nur: 24/11-26), Hendek savaşı ile ilgili ayetler (Ahzab Suresi)
7) Firaşî: Rasulullah yatağında iken nazil olan ayetler.
8) Nevmî: Rasulullah uykuda iken nazil olan ayetler.
9) Semaî: Rasulullah semada iken nazil olan ayetler. Bakara suresinin son iki ayeti Mirac'ta iken nazil olmuştur
10) Ardî: Rasulullah yeryüzünde iken nazil olan ayetler. Kur'an'ın hemen hemen hepsi bu şekilde indirilmiştir.
Nâsih-Mensûh: Biliniyorsa ayetlerin hangisi nasih(sonra gelerek nesh eden) hangisi mensuhtur(önce gelerek nesh olunan).
Esbâb-ı Nüzûl: Biliniyorsa ayetler hangi ortamda kimler hakkında inmiştir. İniş bakımından hangi ayetler önce hangileri sonradır.
Garîb-i Kur'an: Biliniyorsa hangi ayetler yabancı kelimeler içerir bunlar nelerdir. Kur'an'da Suyûtî'ye göre (Kinâne, Huzeyl, Himyer gibi 37 lugatten kelimeler vardır)
Vucûh-Nezâ'ir: Hangi ayetlerin (veya ayetlerdeki kelimelerin) yapıları aynı manaları farklı veya manaları aynı yapıları farklıdır.
Muhkem-Müteşabih: Muhkemin lügat manası sağlam, manası açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez anlamında if'al vezninde, arapça ismi mef'ul bir kelimedir. Muhkem ayetler, manası açık olan, manasında ihtilaf edilmeyen, manalarının anlaşılması için açıklamaya ihtiyaç duyulmayan, manası herkes tarafından anlaşılabilen ayetlerdir. Müteşabih ise birden fazla manaya gelen, manası açık olmayıp manasında kapalılık bulunan, açıklamasız anlama imkanı olmayan veya muhkem ayetlere ters gibi görünen ayetlerdir.
Âmm-Hâss: Ayet mana itibarıyla bir zümreye veya bir olaya mı mahsustur. Yoksa genelleyici nitelikte midir.
Hakîkat-Mecâz: Ayet gerçek manasını mı ifade etmektedir yoksa mecaz anlamlı mıdır.
Siyâk-Sibâk: Ayetlerin içinde bulunduğu ayet kümelerinden(konudan) ayırmadan öncesi ve sonrası ile bir bütün olarak ele alınmasıdır.
Zâhir-Bâtın: Zâhir, lafızdan anlaşılan, açık, görünen manadır. Ehl-i sünnet alimleri, nasslara (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere) zâhir mânâlarını vermişlerdir. Zarûret olmadıkça, nassları te'vîl etmemişler, bu mânâları değiştirmemişlerdir. Kendi bilgileri ve görüşleri ile bir değişiklik yapmamışlardır. Bâtın'a gelince diğerinin tersine açıkça anlaşılmayan tevil gerektiren demektir.
Mucmel-Mübeyyen: Mucmel, bir açıklayıcı tarafından, açıklanmadıkça mânâsı anlaşılmayan kapalı lafızdır. Şayet bu ayet, bir Müfessir ayet ile (mücmel)açıklanmışsa Mübeyyen denir. Mücmel, lügat manasından da anlaşıldığı gibi, kapalı bir lafızdır. Ondan ne murad edildiği kolayca anlaşılamaz ve mananın onlardan hangisine delalet ettiği açık bir şekilde belli olmaz. Manası kapalı bir şekilde olan ayetler Kur'an'da mevcuttur.
Mübhem-Müfesser: Mübhem; Kur'an'da sarih olarak isimleri zikredilmeyip te, ismi mevsuller(yan cümlelerde) veya zamirlerle zikredilen erkek veya kadınlar olduğu gibi, bir topluluk veya kabile de olabilir. Bu gibi ismi mevsullerin veya zamirlerin kime delalet ettiğini bilmek kolay bir şey değildir. Mübhemat hakkındaki bilgiler, sahih nakle dayanır. Müfesser ise Üzerindeki kapalılık bir ayet veya sahih hadisle açıklanmış olan ayettir. (Usûl-i fıkıhta, nass denilen lafzdan daha açık olan lafızdır. Nass, sevkedildiği mânâya açıkça delâlet eden lafızdır.) Kur'an'da bulunan salât, zekât gibi kapalı kelimeler, Hz.Peygamber tarafından açıklanmıştır. Böylece bu kapalı kelimeler, müfesser hâline gelmiştir.
Hafî-Celî: Hafi, celînin tersine gizli, kapalı demektir. (Usûl-i fıkıh ilminde, mânâsı açık olduğu hâlde söyleyenin maksadını ifâde etmede kapalı, gizli söz.)

Daha burdakiler gibi pek çok madde sayılabilir. (Kur'an'ın, Kureyş lugati dışındaki diğer farklı lugatlere göre mütevatir kıraatleri gibi)
Ayrıca buradaki her başlık müstakillen bir ilim dalı olarak ele alınmış bunlardan herhangi birisi üzerine muhtelif ahcimli eserler yazılmıştır.

Kur'an'da hitablar:
Genelde Kur'an'daki hitaplar üçe ayrılır:
Rasulullah açısından:
Rasulullah'a olan hitablar.
Rasulullah dışındakilere yapılan hitaplar
Her ikisine birden olan hitablardır.
Kişiler açısından:
1-Peygambere hitablar, "Ey Nebî" gibi
2-İnsanlara hitablar, "Ey İnsanlar" gibi
3-İnananlara hitablar, "Ey İman edenler" gibi
4-Kafirlere hitablar, "Ey Kafirler" gibi
5-İsrailoğullarına hitablar, "Ey İsrailoğulları" gibi
6-Ehli Kitaba hitablar, "Ey Ehli Kitap" gibi
Cinsiyet açısından:
1- Erkeklere
2- Kadınlara
3- Hem erkek hem kadınlara

daha bir çok açıdan ayrımlar mümkündür.

Muhteva bakımından Kur'an:
1- İ'tikâdât
Ahlak: Kur'an'ın ahlak anlayışıyla ahlaklanan insanlar dünya ve ahiret mutluluğunu elde edrler. Kur'an ahlakıyla ahlaklanmayan insanlar ise hem dünyada hem de ahirette rezil olurlar, çeşitli cezalara çarptırılırlar.

2- İbâdât
İbadetler: Kur'an'da ibadetler icmalî olarak emredilmiştir. Namaz, oruç, hac, zekât ve diğer sadakalar bunlar arasında sayılabilir. Otuzdan fazla âyette namaz emredilmiş, ancak onun vakitleri, rükün ve şartları hadislerle belirlenmiştir. Allah elçisi; "Ben namazı nasıl kılıyorsam siz de öyle kılın.Haccın esasları da Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır: "Hac ile ilgili ibadetlerinizi benden alınız. Zekâtı da Allah elçisi bizzat uygulamış ve zekât memurlarına uygulama şartlarını açıklamıştır.
Keffâretler de temelde ibadet niteliğindedir. Çünkü bir kısım günahların affı bunlarla sağlanmaktadır. Kur'an'da yer alan keffâretler üç tanedir. Yemin keffâreti. bir mü'mini yanlışlıkla öldürme keffâreti ve zıhar keffâreti.

3- Mu'âmelât
Muâmeleler: Evlenme, boşanma, nafaka, velâyet, mâlî, iktisâdî konular, akitler, savaş ve barış gibi ferdin fertle, ferdin devletle veya devletlerin birbiriyle olan birtakım ilişkileri bu bölümde yer alır.
Kur'ân-ı kerim mâlî konularda haksız kazancı yasaklamış ve akitlerde karşılıklı rıza esasını getirmiştir. Allâhü Teâlâ şöyle buyurur:
"Ey iman edenler! Malı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rızaya dayanan ticaretle yeyin, haram ile kendinizi mahvetmeyin" (en-Nisâ, 4/29).
Yardımlaşma: Yönetimle toplum ve bütün mü'minler birbiriyle yardımlaşma ve dayanışma içinde bulunmalıdır. Kur'an'da şöyle buyurulur:
"Birbirinizle iyilik ve takvada yardımlaşın, günah işleme ve haksızlıkta yardımlaşmayın" (el-Mâide, 5/2).

4- 'Ukûbât
Cezalar: Kısas, hadler, sürgün vb.
Adalet: Adalet bütün hakların ve mülkün temelidir. Kur'an'da şöyle buyurulur:
"Şüphesiz ki, Allah, size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder" (en-Nisâ, 4/58).


1- Önce ayeti dilbilgisi açısından ele alır. Tercüme eder ki böylece elinde bir metin oluşur.
2- O metnin içindeki varsa edebi sanatları bulup ayetin anlamına katkısını ortaya çıkarır ve tercüme metnini yeniden inşa eder (buraya kadar meal gibidir)
3- Şayet metinde bir kapalılık varsa ayetin siyak-sibakını gözeterek o ayeti açıklayan nasslara (diğer ayet veya sahih hadislere) bakar. Yuakrıdaki gibi özel bir durum varsa aynı şekilde gereğini yapar.
4- Ayetin iniş zamanı, mekanı ve sebebini vd. tespit eder. Bunların ışığında yeniden anlama çalışması yapar.
5- Sonra eldeki metnin konusunu tespit eder ve aynı konudaki diğer ayetlerle birlikte okuma çalışması yapar.
6- Bu ayeti Hz.Peygamber nasıl anlamış diye varsa sahih hadislerdeki tefsirine bakar.
7- Sahabenin ve diğer alimlerin o ayetten ne anladığına tefsir kitaplarına bakarak kendi anlayışını test eder.
8- Bütün bunların sonunda bu ayet üzerinde kişi ayet hakkında bir anlayışa ulaşır. (kişi ayeti kendi ilmi ve gücü nisbetinde kendine göre tefsir etmiş olur)
9- Şayet aynı şekilde hadis, fıkıh veya kelam(akaid) ilimlerinde de derin olduğuna inanıyor ve güveniyorsa sonraki te'vîl ve hüküm verme aşamalarına doğru yolculuğuna devam edebilir.

sayın bekir; çok kısa bir soru sormuştum halbuki. kur'anı ve hadisleri anlamak için ne kadar ilim sahibi olmak gerekir? bu ilim ne kadar sürede edinilir? herkes bu ilme sahip olabilir mi? diye sormuştum. siz bana kur'anın muhtevasından, tefsirlerden, hitaplardan vesair bahsetmişsiniz. şöyle diyebilirdiniz: çok ilim sahibi olmak ve çok okumak gerekir. bu ilim çok uzun yıllar ve birikim sonucunda elde edilir. herkes bu ilme sahip olamaz. diyebilirdiniz. bence hiç ilgisiz uzatmışsınız ve okuyucuyu da yormuşsunuz.


Televizyon çoğunlukla yanlış bir kaynaktır. Zira, ipleri kapitalizmim elindedir. Doğru kaynaklar akçesiz kaynaklarıdr genellikle


yani televizyona çıkan profesörlere ve din alimlerine inanmayalım mı diyorsunuz. onlar kapitalizmin esirimi olmuşlar?



İnsanın içini ancak Allah biliyor. Lavrance de neredeyse hocalara ders verecek kadar İslam öğrenmişti


yani onların içini biz bilemeyiz. neyapalım peki onların öğrettiklerine kayıtsız mı kalalım?



En çok yüzde beştir çok yakın, gerisi az uzak, uzak, çok uzak olabilir.

tesbitiniz güzel. peki bu tespiti neye göre yaptınız?
 

raþid

New member
Katılım
18 Eki 2011
Mesajlar
120
Tepkime puanı
56
Puanları
0
Konum
yan odadan
Kur'an ! yeterli.
Ve bir de O mübarek kitabı yaşayarak anlatan ve örneklendiren Hazreti Muhammed Mustafa (sav.). Profesör ünvanlı insanlar kendileri uysun iddia ettiklerine. Çünkü bana Kur'an da profesörlere uyun demiyor, "Allah'ın Resulüne uyun" buyuruyor. Bana yeterli bu ayet.
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Allah'tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa O, size Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir.
Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler.
Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma.
(Enam Suresi, 114)
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
Ehli sünnet vel cemaat çizgisi bellidir, bu çizgi o maddelerin hiçbirini kabul etmemektedir. Ehli sünnetin görüşlerine ters düştükleri halde ne tuhaftır ki kendilerinin de ehli sünnet olduğu görüşünü taşımaktadırlar. Bizim kızdığımız noktada budur. Madem ehli sünnetin fikirlerine ters düşüyorsun o zaman bende ehli sünnetim deme.. Git şiayım de, mutezileyim, vehhabiyim de.. neden bende ehli sünnetim diyorsun, insanların itikadıyla oynayıp kendini cehenneme odun yapıyorsun? Zaten çoğu mezhepsizim diyor ama ehli sünnetim diyor o da yeni çıktı. Ehli sünnet olupta mezhepsiz olan dünyada kaç insan vardır... İşte bunların hepsi bir oyun, Müslüman kardeşlerimizin gözlerini iyi açması gerekir, kendisine sonsuz hayatında yarayacak itikadi meseleleri bunlar gibi sapık kişilerden öğrenmesinler.
 

groll

New member
Katılım
22 Eyl 2011
Mesajlar
36
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Aynı şeyi söylediklerine göre maddelerin çoğu doğru,zaman içinde saptırılarak alışkanlık haline gelmiş.Özü gitmiş gözü kalmış.
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
Aynı şeyi söylediklerine göre maddelerin çoğu doğru,zaman içinde saptırılarak alışkanlık haline gelmiş.Özü gitmiş gözü kalmış.

Müslümanım ve bende ehli sünnetim diyen kişilerin yüzde kaçta kaçı bu şekilde düşünüyor?
Bu tür kişiler sayılıdır, bunlara itibar edilmemesi açısından konu açılmıştır. Her ne kadar az bir kesim itibar etsede hiç edilmemesi daha iyidir. Sizin mantığınıza göre Demek ki neymiş Ehli sünnet görüşünde olanların çoğu bu şahısların görüşlerine ters olduğuna göre, bu şahısların söyledikleri yanlıştır.
 
K

kompLeks

Guest
Allah'tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa O, size Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir.
Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler.
Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma.
(Enam Suresi, 114)

kuşkuya kapıldıysak ne yapacağız. kuşkumuzdan nasıl kurtulacağız?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
sayın bekir;



islam şeriatları bugün insanına çok ağır geliyor diyorsunuz. neden ağır geliyor? ne var ki islamda bu kadar ağır?

Hakkı ile yaşarsanız çok ağırdır. Nefis, şeytanlar çok zorlar insanı.




yani bu alimlere ihtiyacımız var. bu alimlerin yazılarına ve sözüne göre iman ve amel etmeliyiz diyorsunuz. bu alimler olmadan kur'anı yanlış yorumlarız, anlayamayız diyorsunuz.


Aynen öyle derim.




sayın bekir; çok kısa bir soru sormuştum halbuki. kur'anı ve hadisleri anlamak için ne kadar ilim sahibi olmak gerekir? bu ilim ne kadar sürede edinilir? herkes bu ilme sahip olabilir mi? diye sormuştum. siz bana kur'anın muhtevasından, tefsirlerden, hitaplardan vesair bahsetmişsiniz. şöyle diyebilirdiniz: çok ilim sahibi olmak ve çok okumak gerekir. bu ilim çok uzun yıllar ve birikim sonucunda elde edilir. herkes bu ilme sahip olamaz. diyebilirdiniz. bence hiç ilgisiz uzatmışsınız ve okuyucuyu da yormuşsunuz.

Özellikle kısa yazdım ama bu ilmi İslam'ın ne olduğuna dair bir fikir oluşturur diye düşünüyorum.




yani televizyona çıkan profesörlere ve din alimlerine inanmayalım mı diyorsunuz. onlar kapitalizmin esirimi olmuşlar?

Bir çoğunun, bir çok bilgilendirmesine inanmamak gerek. Bir çoğu kapitalizmin esiridir, doğrudur.


yani onların içini biz bilemeyiz. neyapalım peki onların öğrettiklerine kayıtsız mı kalalım?


Araştıralım, bu gün artık çok kolay, insan aklı artık şimdilerde ne araştırmalar yapıyor. Arayan muhakkak buluyor.



tesbitiniz güzel. peki bu tespiti neye göre yaptınız?


Çevremde ki insanların şeriat kurallarına yaklaşım ve uyumlarına göre.
 

groll

New member
Katılım
22 Eyl 2011
Mesajlar
36
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Müslümanım ve bende ehli sünnetim diyen kişilerin yüzde kaçta kaçı bu şekilde düşünüyor?
Bu tür kişiler sayılıdır, bunlara itibar edilmemesi açısından konu açılmıştır. Her ne kadar az bir kesim itibar etsede hiç edilmemesi daha iyidir. Sizin mantığınıza göre Demek ki neymiş Ehli sünnet görüşünde olanların çoğu bu şahısların görüşlerine ters olduğuna göre, bu şahısların söyledikleri yanlıştır.

Bu kişiler önündeki prof.ünvanını sokaktan bulmamışlardır.Hayatı boyunca okuyarak,araştırarak ve ilahiyat konusunda makale yazmış ve kabul görmüş insanlar için ''sapık düşünce''demek için ordinaryüs falan olmanız gerekir.Varsa o maddeleri çürütecek savınız yazın herkes aydınlansın.Yoksa sizin lafınızın bakkal kemal amca efsanelerinden hiçbir farkı yoktur.
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
Bu kişiler önündeki prof.ünvanını sokaktan bulmamışlardır.Hayatı boyunca okuyarak,araştırarak ve ilahiyat konusunda makale yazmış ve kabul görmüş insanlar için ''sapık düşünce''demek için ordinaryüs falan olmanız gerekir.Varsa o maddeleri çürütecek savınız yazın herkes aydınlansın.Yoksa sizin lafınızın bakkal kemal amca efsanelerinden hiçbir farkı yoktur.

Bu Din yeni gelmedi, Kuran-ı Kerim 1400 senedir aynıdır, o yukarıda bahsettiğimiz ilahiyatçı dediğimiz mahluklar, İslamiyet'in fıtratına ters düşecek birçok fetva vermişlerdir.
Benim burada o maddeleri çürütecek reddiyeleri yazmama gerek yok, çünkü söyledikleri şeylerin ne kadar komik olduğunu kendileride bilmektedir, az çok İslamiyetle alakası olan Ehli Sünnet itikadına sahip olan kardeşlerimizde bilmektedirl.

İslamiyete inancı olmayan biriylede uzun uzun tartışamam, çünkü Dinim bunuda müsade etmiyor.

Yazdıklarımın tamamı İslam şerefiyle müşerref olmuş Müslüman kardeşlerime hitabendir. Gayrimüslimlerin yazılanlarla çizilenlerle alakası yoktur, muhattabımda değillerdir. İslam'ın yanlış olduğunu düşünüyorsanız araştırmalarınızı tartışarak değil, bu Dini doğru anlayan, ilmini Efendimiz sav. beri gelen doğru kaynaklardan alarak yaşayan Alimlerin görüşlerini okuyun değerlendirin.
 

groll

New member
Katılım
22 Eyl 2011
Mesajlar
36
Tepkime puanı
6
Puanları
0
bu Dini doğru anlayan, ilmini Efendimiz sav. beri gelen doğru kaynaklardan alarak yaşayan Alimlerin görüşlerini okuyun değerlendirin.

Bu dini doğru anlamanın bir kıstası varmıdır?Bu adamların dedikleri yanlış sizin alimlerinizin dediklerini doğru yapan nedir?Yukarıdaki maddeleri çürütecek kanıtlar nerde?Kuranda olmayan birşeyi nasıl dayanak noktası olarak alabiliyorsunuz?Sizin alim dedikleriniz birşey uydursa hemen inanırmısınız yoksa kuranı açıp böyle birşey varmı diye araştırırmısınız?Kuranda yazmayan ama yıllarca alışılageldiği için uygulanan ve çoğununda kurana ters olduğu hurafeleri hiç araştırdınızmı?
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
Bu dini doğru anlamanın bir kıstası varmıdır?Bu adamların dedikleri yanlış sizin alimlerinizin dediklerini doğru yapan nedir?Yukarıdaki maddeleri çürütecek kanıtlar nerde?Kuranda olmayan birşeyi nasıl dayanak noktası olarak alabiliyorsunuz?Sizin alim dedikleriniz birşey uydursa hemen inanırmısınız yoksa kuranı açıp böyle birşey varmı diye araştırırmısınız?Kuranda yazmayan ama yıllarca alışılageldiği için uygulanan ve çoğununda kurana ters olduğu hurafeleri hiç araştırdınızmı?

2 sene boyunca ateist kişilere meram anlatmaya çalıştım sitelerde yöneticilik yaptım, hakikaten Allah c.c. buyurduğu gibi "Allah'ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz, Allah her kimi saptırırsa artık sen onu yola getiremezsin." (Nisa 88)

O yüzden senin hurafe dediğin mantığı Kuran ve Sünnet ışığında müçtehitlerin görüşlerini baz aldığımızda hiç bir çelişki olmadığını anlıyabiliriz. Tabi buradan sonra iman devreye girer, aklın almadığını iman alır. Allah c.c. dilediğini saptırır dilediğini doğru yola getirir, doğru yola gelmenizde sizin cüzi iradenizi hak yolunda olumlu kullanmanızdır.
 
Üst Alt