Allah ile Peygamberin (s.a.v.) namaz pazarlığı yapması hangi akla hangi mantığa uyar.
Ortada bir pazarlık söz konusu değil. Ayrıca burada her hangi bir mantık sorgusuna girilmesi de istenmiyor hiç kimseden.
Madem ki haniflik mukallidlerisiniz, o halde İbrahim (a.s.)'dan ibret alın. Sorgulayın, doğruyu buluncaya kadar ve hatta itminana kavuşuncaya kadar sorgulayın. Ve bu sorgulamanızı yaparken, Din'i mantık çerçevesinde mantık yürütün. Eğer ki, bir materyalist olgusu ile sorgulamaya kalkarsanız, ve o tarzda bir mantık yürütmeye kalkarsanız, maalesef ortada kalırsınız. Çünkü, bu düşünce tarzı ve mantığı salt görünene itibar etmek ile kaimdir. Bir materyalist Allah'a (celle celaluhu) inanmaz. Görmediği için inanmadığını söyler. Bu gibi insanlara bir peygamber mucizesi anlatıldığında inanmazlar, çünkü mantığı görmediği şeyi red eder. Buna mukabil, yemekte yediği salatayı neden yediğini sorarsın, lezzetinden dolayı yediğini söyler. O lezzeti göster o halde dersen, mantığı ters teper. Sizin ki de bir miktar böyle bir mantığı çağrıştırıyor.
Burada Dede Korkut hikayesi yada la fontaıne hikayeleri anlatılmıyor. Bir "Isra" mucizesinden bahsediliyor. Başlangıcı ile sonu ile büyük bir mucizeden bahsediliyor. Ve bunu hiç yalansız bir dil anlatıyor. "Saddak" demeyi bir becerseniz, kalbinizdeki bütün marazlar dağılır.
Anlayıncaya kadar uğraşın, ama şu red etme mantığını önce bir kenara bırakın. Red etmenizin hiç kimseye bir zararı yok, sadece kendinize var. Bile bile yapmanız nedeni ile kat kat arttırılması muhtemel bir ceza gününün şiddetinden sakının!
"Kalplerinde bir maraz vardır da Allah marazlarını artırmıştır ve yalancılık ettikleri için bunlara elim (gayet acı)
bir azap vardır!" ( Bakara : 10 )
Bütün peygamberlerin kendi ümmeti içinde, gösterdiği mucizeye inanmayanlar çıktı. Ta ki; bir sonraki peygamber o mucizeyi ve ahvalini anlatıncaya kadar da bu red etme mantığı sürdü. "Musa (a.s.) kim ki Allah (celle celaluhu) ile konuşsun" denildi. "Bu yaşta nasıl çocuk sahibi olabilir ki bu aksakallı Zekeriyya (a.s.)" denildi. "Ey Meryem, sen fena bir iş yaptın, tek başına, üstelik erkeksiz bir çocuk nasıl doğarmış" denildi. Velhasıl her mucizeye bir kulp bulundu ve birşeyler, bir itiraz dolu sözler denildi. Ama bunların hiç biri, Allah (celle celaluhu) katından olan gerçeği değiştirmedi. Yapan, kendi inkarı içinde boğuldu.
Allah (celle celaluhu) dileseydi, 50 vakit namazı tek secdelik namazlar olarak üzerimize farz da kılabilirdi. Hatta hiç secdesiz, sadece kıyamda tamamlanan namazlarla da bizi mükellef kılabilirdi. Ve her bir namaz 1 dakikalık zamandan 50 dakika sürerdi gün içersinde. Şuan zaten gün içersinde 5 vakit namazımız da topu topu yine 50 dakika sürmüyor mu ? Nitekim secdesiz namaz yok mu ? tek rekatlık namaz yok mu ? elbette o şekilde kılmamızı da emr buyurabilirdi. Keyfiyetine sual olur mu Yüce Rabbül Alemin'in ? Burada anlatılmak istenen ve murad edilen; teslimiyetsiz, koşulsuz bir iman ile kendisine iman edildiğini ve bunu da en başta Peygamber (s.a.v.) ile göstermek istemiş de olabilir (Allahu Alem).
Naz makamı ile pazarlık çarşısını birbirine karıştırmayın! Ve Allah'ın (celle celaluhu) Peygamberi'ne (s.a.v.) karşı;
EDEPSİZLİK DE YAPMAYIN!
Haddinizi bilin...