Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Peygamber ve görevleri

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
1. Efendimizin (asv) bir görevi özet şeklinde olan âyetleri açıklamaktır: Meselâ Kur’ân “Namaz kılın” diyor, ama namaz nasıl kılınacak? “Rükû ve sücud yapın” diyor, ama rükû ve sücud nasıl yapılacak, teferruat vermiyor. Kıyam nasıl yapılacak, ayrıntı yok. İşte Peygamberimiz (asv) “Ben nasıl namaz kılıyorsam öyle kılın” diyerek âyet-i kerimeyi şekil ve muhteva olarak açıklıyor ve nasıl tatbik edilebileceğini gösteriyor. Namaz, oruç, zekât, hac gibi Kur’ân-ı Kerimde mücmel (özet) olarak gelip açıklanmayan emirleri Peygamberimiz açıklıyor.

2. Efendimizin görevleri arasında, anlaşılması zor olan âyetleri açıklamak da vardır.

Meselâ âyet-i kerîmede, “Onlara karşı gücünüzün yettiği her türlü kuvveti ve cihad için ayrılıp eğitilmiş atları hazır tutun ki, onunla Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve bunlardan başka sizin bilemediğiniz, fakat Allah’ın bildiği düşmanlarınızı korkutasınız.” (Enfâl Sûresi,8/60) buyuruluyor. Bu âyette “Kuvvet ve savaş atlarını hazır bulundurun.” tabiri geçiyor. Sahabe Peygamberimize sormuş: “Kuvvet nedir?” Peygamberimiz (asv), “Bilin, kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır.” diye üç defa tekrar etmiştir. Her devrin değişen atma vasıtalarına süratle, vakit kaybetmeden ayak uydurmamızı emir buyurmuştur.

3.
Sonra Kur’ân-ı Kerimin mutlak ve âm (sınırsız ve genel ifadeli olan) âyetlerini takyitle tahsis ediyor, yani onlara sınır getiriyor. Meselâ, “Allah alışverişi helâl, faizi ise haram kıldı.”(Bakara Sûresi, 2/275) buyuruyor. Bu âyet-i kerîmeye göre her şeyin alışverişi helâldir. Ama Peygamberimiz (asv) buna bir sınır getirerek domuzun ve içkinin alışverişini yasaklamıştır. Demek meşru alışverişin sınırlarını bu şekilde açıklamış oluyor.

Diğer bir örnek ise şu âyet-i kerimedir: “İman eden ve imanlarına zulüm bulaştırmamış olanlar, korkudan emin olmak işte onların hakkıdır ve doğru yola eriştirilenler de onlardır.”(En'am Sûresi, 6/82) Sahabe bu âyet gelince telâşlanıp Peygamberimize sormuş: “Hepimiz nefsimize zulmediyoruz. Yâ Resulallah, bizde zulme düşmeyen var mı?” Peygamber (a.s.m.) “Şirk pek büyük bir zulümdür.” âyetini hatırlatarak buradaki zulmün şirk olduğunu açıklamıştır. Dolayısıyla bu neviden olan Kur’ân-ı Kerim'deki anlaşılması zor olan âyetleri Peygamberimiz (asv) açıklıyor.

4. Sonra Kur’ân’da olan meseleler ayrıca Peygamberimiz (asv) tarafından tekraren teyit ve te’kid edilmiştir. Böylece onun daha iyi anlaşılması sağlanmıştır. Bu da bu sadette söylenebilir.

5. Peygamberimizin bir de şâri’ yönü, yani, Kur’ân’da olmayan hükümleri koyma yetkisi var. Meselâ, yiyeceklerden haram olanların isimleri iki âyet-i kerimede belirtilir. Ama onların hiçbirisinde eşek eti geçmez. Peygamberimiz (asv) Hayber Seferi sırasında, ehlî (evcil) eşek etini haram etmiştir.
 

Bahattin Ergezen

New member
Katılım
14 Tem 2010
Mesajlar
41
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Aşağıdaki hükümlerden herhangi biri Kuran tarafından nesh edilmiş ise Kuran’a ait hüküm geçerlidir…

TEVRAT-LEVİLİLER - BÖLÜM 11
1 RAB Musa’yla Harun`a şöyle dedi:
2 İsrail halkına deyin ki, `Karada yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz:
3 Çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren hayvanların tümü.
4 Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.
5 Kaya tavşanı* geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.
6 Tavşan geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.
7 Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır.
8 Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız, sizin için kirlidir.
9 `Suda yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz: Denizde, akarsularda yaşayan pullu ve yüzgeçli canlıların etini yiyebilirsiniz.
10 Denizdeki ve akarsulardaki bütün pulsuz ve yüzgeçsiz canlılar -suda toplu halde yaşayanlar ve ötekiler- sizin için iğrenç sayılır.
11 Bunlar sizin için iğrenç sayılacak. Etlerini yemeyecek, leşlerinden tiksineceksiniz.
12 Suda yaşayan bütün pulsuz ve yüzgeçsiz canlılar sizin için iğrenç sayılacak.
13 `Tiksindirici kuşların etini yemeyecek, şunları iğrenç sayacaksınız: Kartal, kuzu kartalı, kara akbaba,
14 çaylak, doğan türleri,
15 bütün karga türleri,
16 baykuş, puhu, martı, atmaca türleri,
17 kukumav, karabatak, büyük baykuş,
18 peçeli baykuş, ishakkuşu, akbaba,
19 leylek, balıkçıl türleri, ibibik, yarasa.
20 `Dört ayaklı ve kanatlı böceklerin hepsi sizin için iğrençtir.
21 Ama dört ayaklı ve kanatlı olup ayaklarını sıçramak için kullanan bazılarının etini yiyebilirsiniz.
22 Şunları yiyeceksiniz: Bütün çekirge türleri, küçük çekirge, cırcırböceği, ağustosböceği.
23 Öbür dört ayaklı, kanatlı böceklerin hepsi sizin için iğrenç sayılır.
24 `Sizi kirletecek şeyler şunlardır: Aşağıdaki hayvanların leşine dokunan akşama kadar kirli sayılacaktır.
25 Kim aşağıdaki hayvanların leşini taşırsa giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır.
26 Çatal tırnaklı ama tırnağı yarık olmayan ve geviş getirmeyen her hayvan sizin için kirlidir. Bunlara dokunan da kirlenmiş sayılır.
27 Dört ayaklı hayvanlardan pençelerini yere basarak yürüyenler sizin için kirlidir. Bunların leşine dokunanlar akşama kadar kirli sayılacaktır.
28 Bunların leşini taşıyanlar giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır. Çünkü bu hayvanlar sizin için kirlidir.
29-30 `Küçük kara hayvanları içinde sizin için kirli sayılanlar şunlardır: Gelincik, fare, bütün kertenkele türleri -geko, varan, duvar kertenkelesi, düz keler- bukalemun.
31 Sizin için kirli sayılan küçük kara hayvanları bunlardır. Bunların leşine dokunan akşama kadar kirli sayılacaktır.
32 Bunlardan birinin leşi neyin üzerine düşerse onu da kirletir. İster tahta kap, ister giysi, ister deri, ister çul olsun suya konmalıdır. Akşama kadar kirli sayılacak ve akşam temizlenmiş olacaktır.
33 Bunlardan biri toprak kabın içine düşerse, kabın içindekiler kirli sayılacaktır. Toprak kap kırılmalıdır.
34 Toprak kaptaki sulu yiyecek ve her içecek kirli sayılacaktır.
35 Bunlardan birinin leşi neyin üzerine düşerse onu da kirletir. Üzerine düştüğü ister fırın olsun, ister ocak, parçalanmalıdır. Çünkü onlar kirlidir ve sizin için kirli sayılacaktır.
36 Ancak kaynak ya da su sarnıcı temiz sayılacaktır; ama bunların leşine dokunan kirli sayılacaktır.
37 Eğer bu hayvanlardan birinin leşi ekin tohumunun üzerine düşerse, o tohum temiz sayılacaktır.
38 Ama suya konmuş tohumun içine düşerse, tohum sizin için kirlidir.
39 `Eti yenen hayvanlardan biri ölürse, leşine dokunan akşama kadar kirli sayılacaktır.
40 Hayvanın leşinden yiyen giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır. Leşi taşıyan da giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır.
41 `Bütün küçük kara hayvanları iğrençtir. Yenmeyecektir.
42 İster karnı üzerinde sürünen, ister dört ayaklı ya da çok ayaklı canlılar olsun, bunların hiçbirini yemeyeceksiniz. Çünkü bunlar iğrençtir.
43 Bunların hiçbiriyle kendinizi kirletmeyin, iğrenç duruma sokmayın, kirli duruma düşmeyin.
44 Tanrınız RAB benim. Kendinizi kutsayın ve kutsal olun. Çünkü ben kutsalım. Küçük kara hayvanlarının hiçbiriyle kendinizi kirletmeyin.
45 Tanrınız olmak için sizi Mısır`dan çıkaran RAB benim. Kutsal olun, çünkü ben kutsalım.
46-47 `Kirli olanı temizden, eti yeneni eti yenmeyenden ayırt edebilmeniz için hayvanlar, kuşlar, suda toplu halde yaşayan bütün canlılar ve küçük kara hayvanlarıyla ilgili yasa budur.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
yoksa tevrat mı geçerlidir.işte kayanın giyalogçusu bu olsa gerek.tüm kitapları birlemiş.bak.sen de buna katıl kaya bey.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
bilakis biz haktan yanayız da sizler hakkı çarpıtanlarsınız.işte siz pisliğin içinde siniz.yahudi hahamların sözlerini tevrat diye önümüze seriyorsunuz da biz de aldanalım yani.olmadı.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
kaya bey.anladığınız doğru.siz istediğinizi yeyin.islam kültürünün dışındaki kültürlerin kinide.çinli müslümanların kedi ***** yediğini nerden çıkardınız.bu ülkede domuz yiyen yok mu.ülkelerde farklı kültürlerde vardır.
 

Bahattin Ergezen

New member
Katılım
14 Tem 2010
Mesajlar
41
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
HADİSLERLE – RİVAYETLERLE İSLAM YAŞANMAZ…

Hz. Muhammet’e Kuran dışında vahiy gelme olasılığı elbette ki vardır…
Eğer gelmiş ise
Kuran dışında gelen vahiyler o zamana özgü oldukları ve bizleri bağlayıcı bir hükmü olmadığı için Kuran’a konulmamışlardır…

Kuran dışındaki bilgilerin Allah’ın korumasında olmaması bu sonucu doğurur…

Peygamberlerin kendilerine ait düşünceleri ve sözleri elbette olacaktır ve bunu dile getireceklerdir…
Fakat
Hakkın dışına çıktıklarında yine vahiyle uyarıldıklarını ve hatalarından döndüklerini bilmemiz gerekir…

TAHRİM SURESİ
1- Ey peygamber! Allah’ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafur’dur, Rahim’dir.

Peygamberler kendilerine vahyedilene uymak zorundadırlar…
AHZAP SURESİ
2- Rabbinden sana vahyedilene uy!

Peygamberlerin kendilerine ait sözleri ile vahyin sözleri elbette ki farklı olacaktır…
HAKKA SURESİ
44- Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi,
45- Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık.
46- Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.
47- Sizin hiç biriniz ona siper de olamazdınız.

Peygamberler din adına hüküm verdiklerinde Allah’ın indirdiğiyle hükmederler…
MAİDE SURESİ
44- …Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.

Günümüzde hak olan Kuran’dır…

Peygamber zamanında yaşayan insanlar için ise ölçü şudur ki; Peygamber bir konuda hüküm verdiğinde o hükme uyulması zorunludur…

NUR SURESİ
51- Allah’a ve aralarında hüküm vermek üzere O’nun resulüne çağrıldıklarında, müminlerin sözleri sadece şunu söylemeleridir: “işittik, itaat ettik!” işte bunlardır kurtuluşa erenler.

AHZAP SURESİ
36- Allah ve resulü bir işte hüküm verdiklerinde, inanmış bir erkekle inanmış bir kadının, işlerini kendi isteklerine göre belirleme hakları yoktur.

NİSA SURESİ
80- Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
peygamberlik görevi sadece Kur'ân'ı getirmekle bitmez; onu açıklamak, izah etmek ve nasıl tatbik edileceğini göstermek, onun görev sınırları içindedir. Meselâ şu âyetler onun İlâhî görevlerinden bir kısmını belirtiyor:

"Hak dini onlara açıklasın diye, her peygamberi Biz kendi kavminin lisanıyla gönderdik."(İbrahim Sûresi,14-4)

"O kimseler ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de vasıflarını yazılı buldukları ümmî peygamber olan Resulullaha uyarlar. O peygamber ise kendilerini iyiliğe sevk edip kötülükten sakındırır; temiz ve güzel nimetleri onlara helâl, habis olanları ise haram kılar; daha önce kendilerine yüklediğimiz ağır yükleri ve üzerlerindeki bağları onlardan kaldırır. İşte ona îmân eden, ona hürmet eden, düşmanlarına karşı ona yardımda bulunan ve onunla indirilmiş olan nûra uyanlar, kurtuluşa erenlerin tâ kendisidir."(A'raf Sûresi, 7-157)

"Allah ve Resulü bir meselede hükmünü verdiği zaman, bir mü'min erkeğin yahut bir mü'min kadının artık işlerinde başka bir yolu seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne isyan ederse, apaçık bir sapıklığa düşmüştür." (Ahzab Sûresi ,33-36)

"Hayır! Rabbine and olsun ki, onlar, aralarındaki anlaşmazlıklar için senin hükmüne müracaat edip, sonra da verdiğin hükme gönüllerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle râzı olup uymadıkça iman etmiş olmazlar." (Nisa Sûresi, 4-65)

"Peygambere itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Kim bundan yüz çevirirse, seni öylelerinin üzerine muhâfız olarak göndermedik; sen ancak doğru yolu gösterip tebliğ etmekle mükellefsin."(Nisa, 4-80)

"Peygamber size ne emretmişse alın, neyi yasaklamışsa ondan da kaçının. Allah'tan korkun. Muhakkak ki Allah'ın azâbı pek şiddetlidir."(Haşir Sûresi, 59-7)

"De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir" (Âl-i İmran Sûresi, 3-31)

Evet, buna benzer âyetler Peygamberimizin (a.s.m.) görevini, sadece Kur'ân'ı insanlara getirmekle sınırlı olmadığını belirtiyor.
 

Bahattin Ergezen

New member
Katılım
14 Tem 2010
Mesajlar
41
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Şöyle bir örnekleme yapacak olursak,

Eğer, ben herhangi bir peygamber zamanında yaşamış olsaydım ona itaat ederdim…


Peygambere itaat etmek farklı-rivayetlere itaat etmek farklı…

Birtakım insanların, peygamber şunu söyledi, peygamber şöyle hüküm verdi diyerek aslı astarı belli olmayan sözleri peygambere isnat edip “bu sözlere itaat eden peygambere itaat etmiş olur” demeleri farklı…

Ben peygambere itaat ederim
Fakat
Kendilerine ya da atalarına ait sözleri peygambere isnat ederek “bu sözlere uyun” diyen kendini bilmezlere itaat etmem…
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Sünnet’in Korunmuşluğunun Zaruri Oluşu
Dini hükümlerin oluşmasında Kur’ân–Sünnet bütünlüğü bilinen bir gerçektir. Fıkıh kitapları sathî bir bakışla bile gözden geçirilse, dini ahkâmın Kur’ân ve Sünnet’in birlikte değerlendirilmesiyle şekillendiği anlaşılacaktır. Sünnet olmadan Kur’ân’ın pratiğe aktarılması mümkün değildir. Bu yönüyle Sünnet, Kur’ân’ın pratize edilmiş şeklidir.
Kur’ân’ın yanında müstakil bir teşrî kaynağı olan Sünnet, Kur’ân’ın mücmelini tafsil, müphemini tefsir, umumunu tahsis ve mutlağını takyid fonksiyonuna sahiptir. Bu çerçevede Sünnet, Kur’ân tefsirinin birinci kaynağı olmuştur. Kur’ân’da emredilen namaz ve hac gibi ibadetlerin keyfiyeti ve yapılış şekilleriyle ilgili tafsilatta bulunmuştur.3 Miras hukukuyla ilgili umumî hüküm ifade eden âyeti4, Peygamberlerin miras bırakmayacağını söyleyerek5 tahsis etmenin yanında, "Mallarınızı aranızda batıl bir surette yemeyin; ancak anlaşma ve karşılıklı rızaya dayalı ticârî mübadeleyle yiyin." (Nisâ sûresi, 29) âyetini de, "Meyveler, tam belirli hale gelinceye kadar satmayın."6 buyurarak Hz. Peygamber (s.a.s.) takyîd etmiştir. Bu misalleri çoğaltmak elbette mümkündür. Ancak biz sadece işaret sadedinde bu meseleye temas ettik.
Kur’ân’ inmeye başladığı andan itibaren Sünnet, Kur’ân’la içli dışlı olarak fonksiyonunu icraya başlamış ve dinin ikinci kaynağı olmuştur. Bu durum bizi, İslâm’ın hakkıyla muhafazasının Sünnet’in de muhafaza edilmiş olduğu sonucuna götürmektedir. Eğer Sünnet korunmamışsa din eksik demektir. Oysa Kur’ân’da Allah (c.c.), "Bugün dininizi kemâle erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslâm’a razı oldum" (Mâide sûresi, 3) buyurarak İslâm’ın tamama erdirildiği söylemektedir.

Kur’ân Ayetlerinin Delaletleri
Kur’ân’daki bazı ayetler, dolaylı olarak Sünnet’in korunmuşluğuna delalet etmektedir. Yukarıda temas ettiğimiz, "Bugün dininizi kemâle erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslâm’a razı oldum." (Mâide sûresi, 3) âyeti bu çerçevede değerlendirilebilir. Yine "Şüphesiz Zikri biz indirdik, onu koruyacak olan da biziz." (Hicr sûresi, 9) ayetinde geçen "Zikr" kelimesi Sünnet’i de ihtiva etmektedir. Her ne kadar ilk bakışta, "zikr"den maksat Kur’ân gibi anlaşılıyorsa da, Kur’ân’ın yerine "zikr" denilmesi, daha geniş anlamda bir kavramla karşı karşıya bulunduğumuzu göstermektedir. Allah’ın, "zikr"in korunmasıyla ilgili teminatı, sadece Kur’ân’la sınırlı olmayıp Peygamberimiz vasıtasıyla gönderilen dinin tamamını, dolayısıyla Sünnet’i de kapsamaktadır. Cenab-ı Hak, Kur’ân’ı koruduğu gibi Sünnet’i de korumuştur. Bunun için de ümmetin âlimlerini Sünnet’i ezberlemek, öğrenmek, öğretmek gibi hususlara yönlendirmiştir. Efendimiz’den itibaren, binlerce âlim, hayatını bu yola vakfetmiştir.11 Nitekim başta İmam Şafiî olmak üzere İslâm âlimleri, Sünnet’in tamamının âlimler tarafından bilindiğini belirtmişlerdir. Yani, âlimlerin tamamı bir araya getirilse, Sünnet’in tamamı ortaya çıkmış olacaktır.12 İmam Şafiî’nin yaklaşımından da, namaz, zekat, hac, oruç, muamelat ve feraizden hiçbir şeyin kaybolmadığı sonucunu çıkarabiliriz. Peygamberimiz’in söz, fiil ve takrirleri, geliş yolları ve seviyeleri farklı bile olsa, derlenip toplanmıştır. Ayrıca, Kur’ân’da, Peygamberimiz'e hitaben: "Sana da ey Resulüm bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni insanlara açıklayasın." (Nahl sûresi, 44) denilmektedir ki, eğer Sünnet bizim için güvenilir bir kaynak değilse, Kur’ân’da yer alan namaz, oruç, zekat gibi emirlerin yapılış keyfiyetlerini bilmemiz, dolayısıyla da buna benzer nasslardan istifade etmemiz mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla bize farz kılınan hükümler bâtıl olacaktı. Oysaki Kur’ân, "Bir anlaşmazlığa düştüğünüz zaman onu Allah ve Resulüne götürün..." (Nisa sûresi, 59) ayetiyle, bütün meselelerin Efendimiz’in söz, fiil ve takrirleri ışığında çözülmesi gerektiğine işaret ederken, Peygamberimiz de, "Dikkat ediniz, bana Kur'ân ve onun bir benzeri verildi."13 buyurarak, Sünnet’e müracaat etmeden dini yaşamanınmümkün olmadığını ihtar etmişlerdir.

Sahabenin Hadis Rivayetindeki Hassasiyetleri
Hz. Peygamber’in kendi adına kasten yalan uyduranların cehennemlik olduklarını beyan etmesi, sahâbeyi hadis rivayetinde temkinli olmaya sevketmiştir. Mesela, Efendimiz’e yakınlığı herkesin malumu olan Zübeyr b. Avvam pek az hadis rivayet etmiştir. Bir gün oğlu kendisine: "Baba, sen neden hadis rivayet etmiyorsun?" diye sorduğunda: "Bir kelimede bile Resûlullah’a muhalefet ederim diye ödüm kopuyor. Çünkü O, ‘Benim adıma yalan söyleyen, cehennemdeki yerine hazırlansın.’ buyurmuştur"28 şeklinde cevap vermiştir.
On yıl Peygamberimize hizmet eden Enes b. Mâlik (r.a.) de hadis rivayeti konusundaki endişesini şöyle ifade etmiştir: "Eğer hata ederim endişesi ve korkusu olmasaydı, Resûl-i Ekrem’den (s.a.s) daha çok şeyler anlatırdım."

Hadis rivayetinde hassas davranan sahâbe, hadislerin lafzen rivayetine de çok dikkat etmiştir. Hadîslerin mana ile rivayeti belli şartlarla caiz olmakla birlikte, sahâbe lafzen rivayet konusunda titiz davranmıştır.
 

Bahattin Ergezen

New member
Katılım
14 Tem 2010
Mesajlar
41
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Allah'ın korumasında olan yazılı bilginin hangi boyutta ele alınacağı Kuran da mevcut...
Hadisleri, başka hadislerle onaylıyor olman ise içler acısı...
Hadislere Kuran'dan onay veriyor dediğin ayetler alakasız...
Tevrat'a onay veren Kuran ayetlerini görmezden gelirken hiç alakası olmadığı halde, rivayetlere Kuran'dan onay araman tam bir saçmalık...
 

Bahattin Ergezen

New member
Katılım
14 Tem 2010
Mesajlar
41
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
ARAF SURESİ
6- Yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceğiz.

Peygamberler; görevlerine ve kendi yaşamlarına ait hesabı vereceklerdir…

BAKARA SURESİ
119- …Sen, cehennem ehlinden sorgu-suale çekilmeyeceksin.

Peygamberlere “cehennemlik olan insanlar neden cehennemlik oldular bunun hesabını ver” denmeyecek…


NAHL SURESİ
89- Gün olur, her ümmet için kendi
aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu insanlar hakkında tanık olarak getireceğiz.

Peygamberler; cehennemlik olan insanlar için onlar aleyhinde tanıklık edeceklerdir…

Ve tanıklıkları da şöyle olacaktır…

FURKANA SURESİ
30- Resul de şöyle der: “ Ey rabbim, benim kavmim, bu Kuran’ı terk edilmiş halde tuttular

 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
şimdi elimizde sadece kuran kalmış diyen ebleh.nasıl oluyorda o yetersiz ve basiretsiz aklınla Kurandan hükm çıkarıyorsun.herkes kendi dilinde namaz kılabilir diye sapık fetvalarınlan,kedi,*****,yılan,hamamböceği v.b kültüre bağlı olarak yenir diyen ,yellenerek namaz vari ama namaz olayan acayip bir pecmurdeyi kıldığını idda eden herif.
sen zannediyorsun ki herkes kendim gibi.nifak ve adavet dolu,halis müslümanlar hiç kalmamış.halbuki yüzyıllardır bu milleti eşreften halisane alimler,asfiyalar,evliyalar çıkmış,bu milletin asıl kültürü ve kimliği islam ile yoğrulduğu için öyle yatmış,öyle kalmışiöyle yemiş,öyle içmiş,helali ve harımı Allah resulünden ve güzide ravilerinden öğrenmiştir.
hala diretirsin,uydur duğun fetvaları din diye satmaya çalışırsın.bil ebleh herif.senin bozuk ittikatını ve fetvalarını bu millete yutturamayacaksın.inşaallah.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
sen yalnız Kuran var rivayetlere saçmalık,sapıklık diyen zat Peygamber sav.diyor ki.«Biriniz namazda yellenirse, hemen çekilsin. Ve ab­dest alsın. Namazı iade etsin.»[506]
Bu hadîsi, Beşler rivayet etmiş ve İbnİ Hibbân sahîhlemiştir.

bu durum Kuran da yazmaz yazıyorsa buyur aktar.Eğerki bu hadise sahih diyorsan ve kabul ediyorsan özür dilerim senden.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
"Allah gerçeği söylemekten haya etmez. Biriniz yellendiği zaman abdest alsın.." buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, I, 86) Bu rivayetin senedi sahihtir. (Kenzü'l-ummâl, 5/117) Ayrıca Ahmed Muhammed Şakir de isnadının sahih olduğunu söylemiş ve geniş açıklamalarda bulunmuştur.

Diğer taraftan Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz hadeste bulunacak olursa, abdest alıncaya kadar Allah onun namazını kabul etmez.” Bu hadisi rivayet eden Bu Hureyre’ye, “Hades nedir” diye sorulunca, o da “Sesli veya sessiz yellenmektir” diye cevap vermiştir. (Neylü’l-Evtar, 1/185)

bu durumda bu hadisleride ravileriyle kabul etmiş olursun.özür dilerim..
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
diyeceksen maide 6 buyur.“Müminler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınızı meshedin ayaklarınızı da topuklarınıza kadar. Eğer cünüpseniz yıkanın. Hasta veya yolcu olur veya sizden biri ayakyolundan (tuvaletten) gelir ya da kadınlara temas etmiş olur da su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm edin; onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah, sizi sıkıntıya sokmak istemez. Onun isteği sizi arındırmak ve size olan nimetini tamamlamaktır. Belki şükredersiniz.”

burada cinsel temas ve tuvalete gtmekten bahs ediyor,yellenen tuvalete gitmedende bunu yapar oysa.yani ayeti haidsler ışığında incelemez isek yellenmenin abdesti bozduğunu mümkün değil anlayamayız. demek ki hadisleri kabul imanın ve ibadatların bir gereğidir.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
şimdide kelime kelime maide 6 ayetine bakalım.

1.yâ eyyuhâ: ey!
2.ellezîne âmenû: yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.izâ kumtum: kalktığınız zaman
4.ilâ es salâti: namaza
5.fe igsilû: o zaman , o taktirde yıkayın!
6.vucûhe-kum: yüzleriniz
7.ve eydiye-kum: ve elleriniz
8.ilâ el merâfikı: dirseklere kadar
9.ve imsehû: ve mesh edin!
10.bi ruûsi-kum: başlarınızı
11.ve ercule-kum: ve ayaklarınızı
12.ilâ el ka'beyni: topuk kemiklerine kadar (iki topuk kemiğine kadar)
13.ve in kuntum: ve eğer siz ... iseniz
14.cunuben: cunup
15.fe ittahherû: o zaman, o taktirde iyice temizlenin! (gusul abdesti alın!)
16.ve in kuntum: ve eğer siz ... iseniz
17.mardâ: hasta
18.ev alâ seferin: veya yolculuk üzere, yolculukta
19.ev câe ehadun: veya birisi geldi
20.min-kum: sizden
21.min el gâitı: tuvaletten
22.ev lâmestum: veya yaklaştınız, dokundunuz
23.en nisâe: kadınlar
24.fe lem tecidû: artık bulamazsanız
25.mâen: su
26.fe teyemmemû: o halde, o zaman teyemmum edin!
27.saîden: toprak
28.tayyiben: temiz olan
29.fe imsehû: böylece, meshedin(sürün)!
30.bi vucûhi-kum: yüzlerinize
31.ve eydî-kum: ve elleriniz
32.min-hu: ondan
33.mâ yurîdu Allâhu: Allah (c.c.) dilemez
34.li yec'ale aleykum: size yapmak, çıkartmak, kılmak
35.min haracin: bir güçlük
36.ve lâkin: ve lâkin, fakat
37.yurîdu: diler
38.li yutahhire-kum: sizi temizlemeyi
39.ve li yutimme: ve tamamlamayı
40.ni'mete-hu: nimetini
41.aleykum: sizin üzerinize, size
42.lealle-kum: umulur ki böylece siz
43.teşkurûne: şükredersiniz


yellenmek diye bir tabir yok görüldüğü gibi,ama mecazen tuvalete gitmek ile hadisler tefsirini yapmıştır ve demiştir ki tuvalete gitmeden yellensende bozulur,abdestin.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
hadisi sahihayı ve sünneti seniyyeyi kabul etmek bu kadar zor mu geliyor size.
Allah cümlemizi ıslah etsin.kaya bey.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
aorskaya bey hangi hadisleri sünnetleri kabul ettiğinizi burada o zaman yazın,örnekler verin ravilerinide yazın.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
. .

Mesela; Muhammed ibnu Arrak'ın "Tenzihu'ş-Şeri'a" adlı eserinde nakledilen "Beyaz horoz benim dostumdur. Dostumun dostu da düşmanımın düşmanı da Allah'tır. (ve Resulullah evinde bununla birlikte gecelerdi.)" tarzındaki ifadeleri Peygamber (s.a.s.)'e nispet edenin samimi bir Müslüman olabileceği düşünülemez.Bu mevzu hadisi beyaz horoz edininiz şeklide Aclûnî, “Keşfü’l-hafâ”tenkid etmiştir ve uydurma olduğunu söylemiştir.
 
Üst Alt