http://www.kuranislami.com/tartisma/recm_cezasi.html
Giriş
"Recm" Arapça "R-C-M" kökünden gelen bir kelimedir. Sözlükte "taşla öldürmek, birine taş atmak, taşa tutmak, sövmek, lanet etmek, kovmak, bir şeyi tamamen terk etmek, zanla konuşmak, kötü zanda bulunmak, kabrin üzerine taştan nişan dikmek" gibi anlamlara gelmektedir.
Müslümanlar bu kelimeyle ilk olarak şeytanın Allah'ın huzurundan kovulmasını ifade eden "Eûzü billa himineşşaytani'r-racim" (Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım) değişiyle karşılaşırlar.
Allah, Seytan'ın Adem'e secde etmeyişinin bir cezası olarak "racim" kelimesiyle ifadelendirdiği ayette şöyle buyurmaktadır:
"Allah: Öyleyse çık oradan. Çünkü sen artık kovuldun." (Hicr 15/34) (Şad, 38/77)
Seytan'ın durumunu ve vasfını bildiren (15/17, 3/ 36, 16/98, 81/25) ayetlerden rahatlıkla anlaşılmaktadır ki Allah, Şeytan'ı taşlayarak öldürmemiş, onu cennetten ve huzurundan kovmuştur. Buralardaki recm kelimesine sadece taşlamak ve özellikle de taşlayarak öldürmek anlamı verilmemektedir. Dolayısıyla kovma ile taşlama arasında bağ kurmak daha yerinde olacaktır. Birini kovmak istediğinizde, kovmayı gerçekleştirebilmenin bir şekli olarak taşlama yapılabilir; fakat niyet onu öldürmek olmayabilir.
Kur'an'da bazı peygamberlerin kavimleri veya bazı kişiler tarafından tehdit edilmelerinin bir ifadesi olarak da "recm" kelimesi kullanılmıştır.
"Onlar: Ey Şuayb! Söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz ve doğrusu seni aramızda güçsüz görüyoruz. Eğer yandaşların (kabilen) olmasaydı muhakkak ki seni taşlardık/kovardık. Sen bizden üstün değilsin." (Hud 11/91)
Bu ve benzeri (19/46, 44/20, 26/116) ayetlerdeki "recm" kelimesine taşlama anlamı verilmesi belki doğru olabilir. Fakat taşlayarak öldürme anlamı vermek biraz güç gözükmektedir. Kovmanın, sürgün etmenin ve yanından uzaklaştırmanın ilk hamlesi olarak taşlama ifadesi rahatlıkla kullanılabilir. Hatta taşlama anlamı vermek zorunda bile değiliz. Çünkü şeytanla ilgili ayetlerde olduğu gibi kelime, bu ayetlerde de kovmak anlamında kullanılmış olabilir. Bu ihtimal şu ayetler için de geçerlidir:
"Babası: Ey İbrahim! Sen mi benim tanrılarımı beğenmiyorsun? Bundan vazgeçmezsen and olsun seni taşlarım, uzun bir süre benden uzak dur, dedi" (Meryem 19/46).
Babası İbrahim'i (a.s.) taşlayarak öldürmek istese, herhalde "benden uzak dur" gibi bir ifade kullanmazdı. Babasının isteği, Hz. İbrahim (a.s.)'in kendisinden fikirlerini değiştirinceye kadar uzak durmasıdır.
"Ben, beni taşlamanızdan/kovmanızdan ötürü, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım" (Duhan, 44/20).
Yukarıdaki ayette Hz.Musa'nın karşısındakilere söylediği bu sözdeki recmi, taşlayarak öldürme olarak anlamanın doğru olmayacağı, gayet açıktır. Çünkü Hz.Musa taşlanmamış fakat kovulmuştur.
Denilebilir ki bu kelime, Kur'an'da taşlayarak öldürme olarak kullanılmamış olabilir, fakat islam hukukunda evli olarak zina yapanlara verilen cezanın adıdır, bu da taşlayarak öldürmeyi ifade eder. Gerçekten de Haricilerin ve bazı Mutezililerin dışında neredeyse herkes tarafından bu şekilde anlaşılmıştır. Bu anlayışların nereden kaynaklandığını görmemiz için eski hukuk sistemlerindeki uygulamalara, Kur'an ve sünnetin konuya getirdiği hükümlere bakmamız gerekecektir.
Zina suçuna taşlayarak öldürme cezası veren müslümanları etkileme ihtimali çok olan, Yahudi ve Hristiyan kutsal metinlerinin konuya bakışını bilmemiz yerinde olacaktır.
1- Yahudi ve Hristiyan Kitaplarında Zinanın Hükmü ve Recm
Zina eden evli erkek ve -kadın, livata yapan ve yapılan, hayvanlarla cinsel ilişkilerde bulunan, nişanlı kızla zina eden, kendi rızasıyla zina etmiş nişanlı kız Yahudi şeriatına göre öldürülür. (Çıkış 23, Levililer 20,. Tesniye 22)
Nitekim bu hükümleri bilen yahudiler kendilerinden zina yapmış bir kadını ve erkeği Rasûlullah (s.a.v.)'a haber verdiler. Hüküm vermesini istediler. O da bunun Tevrat'ta ceza olarak karşılığının ne olduğunu sordu.
Zina edenlerin meydan dayağı çekilerek rezil edildiklerini söylediler. Orada bulunan Abdullah b. Selam (Yahudi iken müslümanlığı seçmiştir) yalan söylediklerini, Tevratta recm cezasının olduğunu söyleyince, Tevrat'ı getirip recm ayetinin üzerine ellerini koyarak okumaya başladılar. Abdullah b. Selam ellerini oradan kaldırınca Tevrat'ta recm ayeti vardır diye itiraf ettiklerinde, Rasûlullah (s.a.v.) zina edenlerin recm edilmelerini emretti, recm olundular (Buhari, Hudud 24, Müslim Hudud 27, Tirmizi Hudud 10, Mace Hudud 10). Bu rivayet neredeyse bütün hadis kitaplarında vardır.
Anlamadığım konu, niye efendimize başvuruyorlar? Bizim dinimizi inkar ediyorlarsa, niye hükmü bizden istiyorlar? Bu olay gerçekten olmuşmudur? Eğer olmuşsa "Tövbe" kısmına uymak için mi uyanıklık ediyorlar?
2- Kur'an'ın Zina Hakkındaki Hükmü
"Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin; eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıncaya ya da Allah onlara bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun (dışarı çıkarmayın), içinizden iki erkek bu tür fuhuşu yaparsa, onlara eziyet edin; eğer tevbe eder, uslanırlarsa artık onlar(a eziyet)den vazgeçin. Çünkü Allah tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir." (Nisa 4/15-16)
Müfessirlerin çoğuna göre, Nisa sûresinin 15-16. ayetlerini İslam'ın zina hakkındaki hükümlerinin ilk aşaması olarak belirtmektedirler. İslam'ın ilk zamanlarında zina eden kadınlar evlerde hapis edilirken, erkekler ise azarlama, kınama ve dövme cezası ile cezalandırılıyorlardı.
Bu hükümlerin
eşcinsellik yapan kadınlar ve erkekler için olduğu da belirtilmektedir. Zina lafzısya ifadelendirilen ve had cezasını belirleyen ayet ise Nur sûresinin 2. ayetidir.
"Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüz değnek vurun. Allah'a ve Ahiret gününe inananlar iseniz, Allah'ın cezasını uygulamada sizi, onlara karşı acıma duygusu tutup engellemesin. Mü'minlerden bir grup da onlara yapılan azaba şahid olsun." (Nur 24/2)
Kur'an'da zaniler hakkında nihaî hüküm olarak bu ayetler gösterilmektedir. Ayette zina edenlerin evli veya bekar olmaları arasında bir fark zikredilmemiştir. Cariyeler için hüküm bildiren ayet ise şöyledir:
"İçinizden, inanmış hür (muhsan) kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, elleriniz altında bulunan inanmış cariyelerinizden alabilir. Hepiniz birbirinizdensiniz.
Öyleyse iffetli yaşamaları, fuhuş yapmamaları ve gizli dost da tutmamaları şartıyla, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınlara yapılan azabın yarısını uygulayın." (Nisa 4/25)
"Zina eden erkek, zina eden veya ortak koşan kadından başkasıyla evlenemez; zina eden kadın da zina eden veya ortak koşan erkekten başkasıyla evlenemez. Böyleleri ile evlenmek, mü'minlere haram kılınmıştır." (Nur 24/26)
"Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz değnek vurun; Allah'a ve Âhiret gününe inananlar iseniz Allah'ın cezasını uygulamada sizi, onlara karşı acıma duygusu tutup engellemesin. Mü'minlerden bir grup da yapılan azaba şahid olsun." (Nur 24/2)
Ayet genel bir hükmü bildirmektedir. Bunun bekarlara has kılınması doğru değildir. "Azaba şahid olsun" ifadesindeki azab öldürme değil, dövmektir. Nur Sûresi'nin 8. ayetinde, evli bir kadının, kocasının zina isnadını dört defa Allah'ı şahid tutarak yalanlaması durumunda kendisinden "azabın" kalkacağının bildirilmesi, bunun genel bir hüküm olduğunu gösterir.
İki ayette de ceza, "azab" kelimesiyle ifade edilirken, 2. ayette azabın şekli açıkça söylenmiştir. Nur 8. ayette sözü edilen kadın evlidir, şehadeti kendinden recmi değil, Nur 2. ayetde geçen azabı kaldırmıştır. Evli olsun bekar olsun, hiçbir yerde recm ve ölümden bahsedilmemektedir. Nur sûresinde getirilen hükümler müslüman için hiç de hafife alınacak hükümler değildir; yeter ki uygulansın, ister kendisine uygulanırken, isterse başkasına uygulanırken onun hükmünden vazgeçmesin. Müslüman ne dünya rezilliğini ne de ahiret rezilliğini ister.
Diyelim ki, zinanın cezası recmdir; ya ayet uydurmanın cezası nedir? merak ediyorum...