Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Organ bağışı

Organ bağışı

  • bagıslanamaz

    Kullanılan: 0 0.0%
  • kesinlikle karsıyım

    Kullanılan: 0 0.0%
  • olabilir

    Kullanılan: 0 0.0%
  • karasızım

    Kullanılan: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    0

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Öldükten sonra sevap yazılması için geride,
İnsanların, hayvanların yararlandığı bir ağaç, çeşme gibi veya hayırlı bir evlat gibi devamlı sevap yazılmasına neden olacak "insanlara ve hayvanlara faydalı" şeyler geride bırakmak gerekir. Tabi bu konularla ilgili hadisler vardı hatırladığım kadarıyla.
Yalnız önemli bir konu var, "Ölen kişi müslüman değilse nasıl olacak?"
Burda düşünmek gerek sanırım.
 
T

teslimolan

Guest
Hic roman yazmaya gerek yok verdigim ayeti okuyupta düsünen insan neyi yapacagini neyi yapmayacagini bilir. Zorda kalmamiz durumunda domuz eti yersek bile günah yazilmayacagini söyleyen Allah in ta kendisi.

Allah adina konusupda bu helaldir bu haramdir diyenleri nefretle kiniyorum.
 
T

teslimolan

Guest
Öldükten sonra sevap yazılması için geride,
İnsanların, hayvanların yararlandığı bir ağaç, çeşme gibi veya hayırlı bir evlat gibi devamlı sevap yazılmasına neden olacak "insanlara ve hayvanlara faydalı" şeyler geride bırakmak gerekir. Tabi bu konularla ilgili hadisler vardı hatırladığım kadarıyla.
Yalnız önemli bir konu var, "Ölen kişi müslüman değilse nasıl olacak?"
Burda düşünmek gerek sanırım.

Düsünmek ve domuz gecen ayete bakmak gerek sevgili yildiz kardesim oradan anlasiliyor zaten anlasilmasi gereken sey.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Kardesim Allah in helal yada haram yaptiklarinin disina kimse bu helaldir yada haramdir diyemez sende diyemezsin bende diyemem kimsede diyemez. O haramdir diyen sahis neye dayandirarak diyormus yazisini alinti yaparsan hep beraber okuruz herseyi alinti yapiyorsunuz bunuda yaparsiniz.

tasvif etmediğim bir zat olduğu için yazısını alıntı yapmadım, dileyen bakabilir yazısına... ama eğer dilerseniz bakabilirim yazısını burda paylaşabilirim. inceleriz...nasıl isterseniz...
 

unzurna

New member
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
542
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
57
Kardeşim çok geçmiş olsun. Yardımcı olabileceğim bir şey varsa ben yardım etmeye razıyım. Allah önce babanızın sonrada sizlerin ailesine yardımcı olsun. Çok zor çok zor.
Ben organ naklinin yanlış bir şey olduğunu düşünmüyorum. Allah dilerse herşey O'nun dilediği şekliyle olur.
Allah şifa versin. Kan grubum tutarsa da vermek isterim.
Allah'a emanet olun.
 

yolcu

New member
Katılım
20 Şub 2007
Mesajlar
667
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
43
Konum
yoldan
Bir canlıdan bir doku veya organın, yerinden çıkartılarak başka bir canlıya nakledilmesi anlamında bir tıp terimi.

Nakledilen doku veya organa "greft" adı verilir. Doku veya organın alındığı canlıya verici (donör); nakledilen canlıya da alıcı (recipient) denir (Prof. Hakkı Akalın, Organ Nakli, Ankara 1988, s. 3-4; Doç. Dr. Ömer Türel, Organ Transplantasyonları, s. I).

Organ nakli konusu yenidir. Onun için bunun İslam hukuku açısından durumu konusunda yeterli araştırma yapılmamıştır. Konuyla ilgilenenlerin bir kısmı bunu caiz görürken bir kısım ise karşı çıkmaktadır. Bilhassa ölü birisinin organının diri birisine nakline cevaz verenler çoğunluktadır. Organı verenin durumuna göre konu iki hususta ele alınabilir:

1- Ölü birinin organının diri birine nakli: Bunun için ölünün teşrih edilmesi caizdir; ancak, bu ameliyatı yapan doktorun, kendisine organ nakledilen alıcının nakledilen bu organdan faydalanacağını zann-ı galible bilmelidir. Bu, kendisi öldüğü halde, karnındaki çocuğun diri olduğu bilinen annenin karnının yarılmasına ve çocuğun hayatının kurtarılmasına cevaz veren fukahanın görüşüne dayandığı gibi; fıkhın "Zaruretler, mahzurlu (sakıncalı) olan şeyleri mübah kılar" ve "Zararın ağır olanı, daha hafif olanıyla izâle edilir" genel kaidelerine uyan bir davranıştır. Ayrıca, zaruret halinde "iki şerden ehven olanı tercih edilir" görüşüne de uygundur. Çünkü burada bir hayatı kurtarmak söz konusudur.

2- Diriden diriye organ nakli: Şafiî ve Zeydî fukahası, açlıktan ölmek üzere olup, haram da olsa, yiyip hayatını kurtarabileceği bir madde bulamayan bir kimsenin, kendisinden bir parça et kesip yemesini caiz görmüşlerdir. Yalnız bunun için, kendisinden bir parça kesip yemediği takdirde karşılaşacağı zarar, bu hareketi yaptığı takdirde başına gelecek zarardan daha ağır olmalıdır; ki, o da ölümdür.

Organ bağışlama durumuna gelince; bu, sahasında otorite olan ve itikadı sağlam bir doktorun gözetim ve denetiminde olmalıdır. Sonra da, "kendi nefislerinizi öldürmeyin” (en-Nisâ, 4/29) ve "Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın " (el-Bakara, 195) ayet-i kerimeleri göz önünde bulundurulmalıdır. Şunu da unutmamalıdır ki, bu iş organ bağışlayana zarar vermemeli, buna zorlanmamalı, bu iş için aldatılmamalıdır.

Bu ölçüler kan bağışı için de geçerlidir.

Bir organın nakli için, vericiye ücret ödenmesi haramdır. Nitekim kan bağışı için ücret ödemekte aynı hükme tabidir. Çünkü insan kerim varlıktır. Hür bir insanın satılması şer'an nasıl batıl ise, onun cüzlerinin satılması da öylece batıldır.

Hayat kurtarmak veya ana organlarından görevini yapmayanı, görevini yapar hale getirmek için, diri bir insanın vücudundan bir parçayı alıp başka bir insanın aynı organına nakletmenin caiz olduğunu savunan ictihadlar vardır: Bunun için aşağıdaki şartların olması ileri sürülmüştür:

1- Vericiden alınan organ veya parça, onun normal hayatını tehlikeye sokmamalıdır. Çünkü şer'i kaide, "Zarar, kendi gibi bir zararla veya daha ağırıyla giderilmez" şeklindedir. Yoksa verici, kendi eliyle kendisini tehlikeye atanlardan olur. Bu ise şer'an caiz değildir.

2- Verici, organı zorlamayla değil, kendi gönül hoşluğuyla vermelidir.

3- Verilen organın ihtiyaç duyulan yere nakli (transplantasyonu) tıbben mümkün olmalıdır.

4- Organın bir vücuttan alınıp diğer vücuda adaptesi, tamamen veya ekseriyetle iyi netice vermiş olmalıdır.

Bu görüşe göre; ölü bir insandan bir organın alınıp, diri bir insanın vücuduna nakli öncelikle caizdir. Ayrıca, vericinin, hayatta iken ve âkıl-bâliğ olduğu halde izin vermesinin şart olduğu bildirilmektedir (Muhammed Vefa, Bey'ul-A'vâni'l-Muharrame, s. 111-112).

Organ Satışı

Cenabı Hak Kur'an-ı Kerim'de, "Andolsun, Biz Âdemoğullarına (güzel Şekil, mîzac ve aklî kabiliyetler vermek suretiyle) çok ikramda bulunduk. Onları havada ve denizde (hayvanlar ve taşıtlar üzerinde) taşıdık. Onları güzel rızıklarla besledik ve onları yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık” (el-İsrâ,17/70) buyurarak insanın şerefli bir varlık olduğunu bildirmektedir.

Cenabı Hakk'ın insanoğluna bahşettiği şeref şundan da anlaşılmaktadır ki; hür bir insanı köleleştirip satmak caiz değildir (İbn Miftâh, Şerhul-Ezhâr, 3/30; İbn Hazm, el-Muhallâ, 9/17; el-Huliyy, Şerâiul-İslâm, 2/ 16).

İbn Kudâme, bu hükümle ilgili olarak, "Bu hükme kimsenin muhalefet ettiğini bilmiyoruz" demektedir (İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 302).

Bu hüküm hadis-i şeriflerle de sabittir. İmam Buhârî ve diğerlerinin Ebû Hureyre'den rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte Resulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Cenabı Hak şöyle buyurmuştur: Üç kişi var ki kıyamet gününde ben onların hasmıyım: 1- Benim adıma bir söz verip de sonra verdiği sözden cayan kimse, 2- Hür bir şahsı satıp da parasını yiyen kimse, 3- Ücretle birini tutup da, adam işi yaptığı halde ücretini vermeyen kimse" (İbn Hacer, Fethul-Bârî, IV, 417; el-Aynî, Umdetül-Karî, XII, IV).

İnsanın kendisinin satılması caiz olmadığı gibi, onun bir cüz'ünün, organının satılması da caiz değildir. Çünkü bu alış-verişte insana ve parçaya hakaret, onun şerefini düşürme vardır. Hanefi fakihleri bu görüşü savunurlar. Yukarıda geçen Ebû Hüreyre hadisiyle amel edip "Hür insanın alınıp satılması nasıl caiz değilse, ona ait bir cüz'ün satılması da caiz değildir. Çünkü ona ait cüzlerin hükmü kendisinin hükmü gibidir" derler (Kemalü'd-Din Muhammed b. Abdül-Vahid, Şerhu Fethi'l-Kadir, VI, 63). Buna dayanarak insana ait cüzlerden başka yollarla faydalanmak da haram kabul edilmiştir. Bunlardan saç ve tırnak gibi cüzlerden istifade edilmez, bunlar gömülür (en-Nevevî, Şerhu Müslim, XIV, 103). Çünkü Resulullah (s.a.s): "Saça saç ekleyene ve eklettirene, dövme yapana ve yaptırana Allah lânet etsin " (Tirmizî, Libâs, 25) buyurmuştur.

Bu konuda şu noktalara dikkat etmek gerekir:

1- İnsan organlarından herhangi birini satmak, insanın şerefini düşürmek olacağından, caiz değildir.

2- Organını bağışlayana bir zarar gelmemek ve kendisine organ nakli yapılan şahıs için hayatî bir tehlike bulunmak, organ bağışında şarttır.

3- Gerek bağışlayandan organ alınırken, gerek alıcıya organ nakli yapılırken tatbik edilecek cerrahî müdahale de kesinliğe yakın bir başarının bulunduğu bilinmelidir.

4- Organ nakli yapılmadığı takdirde, ikinci şahıs için hayatî tehlike söz konusu ise, alıcının satın alması caizdir. Bu satıştan doğacak günah, organı satana aittir (Muhammed Vefâ, Bey'ul-A'yânil-Muharrame, s. 110-113).
 

asithane

New member
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
42
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
hepinizden allah cc razı olsun...dualarınızda unutmayınız tüm kardeşlerimizi ve babamı...allah cc şükür ki babamın bu tedavı için malı gucu yeterli...ama hastahanede parası olmayıpta acıl olmasına ramen gerıde bekleyen okadar genç kardeşlerımz varkı...allahım hepsine acıl şifa ve rahmet göztersin...
biz müminlerinin tek silahı silah...onuda esirgemeyiniz...
selam ve dua ıle...
 

firdevs

New member
Katılım
2 Mar 2007
Mesajlar
251
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
48
Bilgi istiyorum : Organ nakli hakkında

Bilgi istiyorum : Organ nakli hakkında

Arkadaşlar bu konu gerçekten kafamı karıştırıyor. İslam organ nakline nasıl bakıyor ? Doğru olan ne ? Bilgilendirirseniz sevinirim. Şimdiden ALLAH C.C. razı olsun.
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Soru:
Organ nakli caiz mi? Başka din mensuplarından veya bilmediğin bir kişiden olsa da caiz midir? Çocuğa takılsa, çocuk vefat etse, anne ve baba sorumlu olur mu? Takılmasa daha fazla yasayabilirdi, gerçi ölüm vakti bir saniye geri veya ileri gitmez, ama kişinin sorumlusu olur musun?

Cevap:
Organın kullanılacağı vücudun sahibi insan olsun yeter; onun dini, ahlakı, cinsiyeti... hükmü etkilemez. Başkasının organını taşıyan kimsenin işleyeceği suç ve günahlardan, organ veren sorumlu değildir.
Soruda da zikredildiği gibi ecel (yani bir kimsenin ne zaman öleceği, ömrünün ne kadar olacağı bilgisi Allah'a aittir, Allah her şeyi doğru olarak bildiği gibi her bir insanın ecelini de doğru olarak bilir ve bu bilgi değişmez. Biz kullar ecelimizi bilemediğimiz için yaşamak ve sağlıklı olmak için tedbir almakla yükümlüyüz. Bu tedbir bazen isabet etmeyebilir, kusur yoksa, elden gelen yapılmış ise sorumluluk da olmaz.
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
BEYİN ÖLÜMÜ, ORGAN BAĞIŞI VE NAKLİ BİLGİ NOTU SORULAR:

Bazı hastalıkların tedavisi yalnız organ veya doku nakli ile mümkün olup, bu durum, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli sağlık problemleri arasında yer almaktadır ve hayatlarının devamı sadece organ nakline bağlı olan hastaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Ülkemizde yeterli sayıda organ ve doku nakli merkezi ve bu konuda deneyimli bilim adamları olduğu halde, yapılan organ nakli sayıları yetersiz kalmaktadır. Bunun en önemli nedeni, halkımızda organ bağışı bilincinin gelişmemiş olması ve organ bağışlarının gelişmiş ülkelere göre çok düşük olmasıdır. Bunda inanç konusu önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. İspanya'da kadavra (ölü) vericilerden organ kullanılabilme oranı, milyon kişi başına 32 iken, ülkemizde bu oran 1,5 (bir buçuk) tur. Bu sebeple kadavra verici sayısının arttırılmasının, ülkemizde organ naklinin yeterli seviyeye gelmesi için şart olduğu bilim adamlarımızca önemle vurgulanmaktadır.
Kadavradan organ bağışı; ölümden sonra organlarının başka bir insan için kullanılmasına izin vermek anlamına gelmektedir. Ancak her ölünün organları nakil için kullanılamaz. Kişi yalnızca yoğun bakım servislerinde, "BEYİN ÖLÜMÜ" ile ölmüşse organları kullanılabilmektedir.
Ülkemizde kalp, akciğer, böbrek, karaciğer, pankreas, ince barsak gibi organların ve kalp kapağı, gözün kornea tabakası, kemik iliği gibi dokuların nakli yapılabilmektedir. Bu organ ve dokulardan;
- Kemik iliği------- yalnızca canlıdan,
- Karaciğer ve böbrek---- hem canlı hem kadavradan
- Kalp, Kalp kapağı,Akciğer, Pankreas, İnce barsak, Kornea- yalnızca kadavradan
alınarak nakledilebilmektedir.
Organlar, nakil cerrahisinde uzmanlaşmış ekipler tarafından, ameliyathane ortamında alınmakta ve ceset bütünlüğünde hiçbir bozulma olmamakta, sadece ameliyat dikiş izi bulunmaktadır. Kemik iliği, canlıdan iğne ile alınmakta olup, bu işlemin hiçbir tehlikesi yoktur. Gözün kornea tabakası ise, ince bir tabaka olup bu alındığında, değil normal insanların, göz hekimi haricinde diğer hekimlerin bile bunu anlaması zordur ve gözde hiçbir değişiklik fark edilmemektedir. Yani organ ve dokuları alınan cesette hiçbir parçalanma yada şekil bozukluğu oluşmaz.
Halen yürürlükte olan mevzuata göre "KADAVRA DONÖR (ÖLÜ VERİCİ)" tanımı şöyle yapılmaktadır: "Beyin ölümü gelişmiş, beyin cerrahisi uzmanı, nöroloji (beyin hast.) uzmanı, kardiyoloji (kalp hast.) uzmanı ve anestezi-re animasyon (narkoz ve yoğun bakım) uzmanından oluşturulmuş bulunan "beyin ölüm kurulu" tarafından onaylanmış, (yeni kanun taslağında bu kurul sadece nöroloji ve anestezi-re animasyon uzmanı olmak üzere iki hekimden oluşacaktır), sağlığında organ ve dokularını bağışlamış yada ailesinden organ bağışı için resmi izin alınmış, dolaşım ve solunumu ancak cihazlara bağlı olarak sürdürülebilen, "tıbbi olarak geri dönüşümü mümkün olmayan vaka", "kadavra donör" olarak kabul edilmektedir.
Tıbben, şuurun gitmesinden beyin ölümü denen safhaya kadar, "KOMA-DERİN KOMA - BİTKİSELHAYAT" denen aşamalar mevcut olup, bu durumların tamamında geri dönüş, yani hastanın iyileşmesi mümkündür, bitkisel hayattaki bir kişinin mucizevi olarak iyileşebildiği vakalar dahi bildirilmiştir. Bitkisel hayattaki insanda beynin korteks (kabuk) denen kısmı ölmüş olup, bu kısım hafıza, zeka, kişilik vb özelliklerin kontrol edildiği kısımdır. Bitkisel hayattaki hastalarda beyin sapı dediğimiz ve hayati organların kendi kendine çalışmalarını, birtakım hayati refleks fonksiyonları yürüten kısmı ise ölmemiş, çalışmaya devam etmektedir. Bu nedenle bitkisel hayattaki kişiler ölü kabul edilmez ve organları nakil için alınmaz. Ancak "BEYİN ÖLÜMÜ" denen durumda beynin korteks tabakasının haricinde beyin sapı dediğimiz bölümü de tamamen ölmüş olup iyileşme kesinlikle mümkün değildir ve bu kavram "beyin fonksiyonlarının geri dönüşümsüz olarak kaybını" ifade etmektedir. Bu durum tıptaki teknolojilerin ilerlemesiyle ortaya çıkan bir kavram ve durumdur.. "YOĞUN BAKIM" servislerinde koma halindeki hastalar vantilatör denen solunum cihazına bağlanır ve bu cihaz vasıtasıyla, akciğerlerin şişirilmesiyle solunum sağlanır.(Bu hastalar cihazdan çekildiğinde önce solunum ve sonra kalp durur.) Vantilatör desteğiyle solunumu sağlanan ve kalbi çalışmakta olan bu hastalarda beyin fonksiyonları mevcutsa asla cihazdan çekilmez, beyin ölümü sınıfına girmez ve bunlardan organ nakli yapılmaz. Sadece, bir süre sonra yukarda açıklanan beyin sapı ölümünün de gerçekleşmesiyle, beynin tüm fonksiyonları yitirilip, omur iliğe bağlı basit refleksler haricinde başka hiçbir tepki alınmayan hastalar için aşağıda açıklanan kriterler dahilinde "BEYİN ÖLÜMÜ = TIBBİ ÖLÜM" tanısı konur ve bu durum, bitkisel hayatın da ötesinde bir safhadır.
Bu güne dek beyin ölümü tanısı konmuş hiç kimse geri dönmemiş, yani iyileşmemiştir. Beyin ölümü gerçekleşmiş herkes ya bir süre sonra makinelere rağmen akciğer ve kalbi kendiliğinden durarak, yada makinenin fişi çekilmek kaydiyle akciğer solunumu olmadığı için kalbi de durarak morga yollanır. Bazen beyin ölümü gerçekleşmeden de kalp durmakta, bu durumda ise pacemaker denen ve kalbe elektrik yollayarak kasılmasını, yani kan pompalamaya devam etmesini sağlayan aletler vasıtasıyla kalp çalışmaya devam ettirilmektedir. Kısaca, bu günkü tıp, beyin ölümünü gerçek ölüm olarak kabul etmektedir.
Beyin ölümünün tanısı ise şöyle konmaktadır.
1- Beyin hasarına yol açan neden belirlenmiş olmalı ve koma hali ;
a) Primer hipotermi (vücut ısısının düşmesi, donma),
b) Hipovolemik (kan-sıvı kaybına bağlı) yada hipotansif (tansiyonun sıfırlanmasına bağlı) şok durumları
c) Geriye dönüşümü sağlayabilecek zehirlenmeler (barbitürat ve diğer sedatifler, depressan ve narkotik maddeler) ile metabolik ve endokrin bozukluklar (şeker koması, tiroit koması, böbrek üstü bezi koması vs durumlar)
nedeni ile OLMAMALIDIR.
2- Bilincin tam kaybı söz konusu olmalıdır.
3- Kendiliğinden oluşan hareket ve kasılmalar bulunmamalı ve tüm ağrılı uyaranlara yanıt alınmamalıdır.
4- Kendiliğinden solunumun bulunmamalı, hasta üç dakika cihazdan (vantilatör) ayrıldığında hiçbir solunum belirtisi bulunmamalıdır.(Apne testi)
5- Beyin sapı reflekslerinin tamamen kaybolmuş olmalıdır, ki bunlar:
a) Göz bebekleri tamamen dilate (büyümüş) ve ışıklı uyaranlara cevap vermiyor olması
b) Kornea refleksinin bulunmayışı (normalde insanın gözüne pamuk vs ile dokunulduğunda, göz refleks olarak kapatılır)
c) Vestibülo-oküler refleks yokluğu (normal insanın kulağına soğuk su şırınga edilirse gözler istem dışı olarak o kulağa doğru bakar)
d) Okülo-sefalik refleks yokluğu (normalde baş hızla sağa-sola/yukarı-aşağı oynatıldığında gözler önce hareketin aksi yönüne kayar, sonra yavaşça hareket yönüne gelir; beyin ölümünde gözler fiks şekilde başla birlikte hareket eder)
6- Teknik olarak iyi kayıt edildiğine emin olunan bir EEG (Beyin Grafisi) cihazında on dakika boyunca düz çizgi alınması (hiçbir aktivitenin olmayışının teyidi) yada bundan daha sağlıklı olarak beyin sapı elektrik aktivitesinin kaydedilmesi.

Yukarıda teknik açıklamaya tam olarak girilmeden anlatılmaya çalışılan kriterler Beyin Ölüm Kurulu tarafından değerlendirilmektedir. Beyin ölümü tanısı uzman kurul tarafından hiçbir soru işareti kalmayacak şekilde konmakta olup gerektiğinde destekleyici testler de uygulanarak tanı daha da kesinleştirilmektedir. Bunlar, EEG(Elektroensefalografi), Beyin sapı uyarılmış potansiyelleri, ve beyin kan akımını gösteren Kontrast anjiografi, Transkranial doppler ultrasonografi, Radyonüklid sintigrafi gibi testlerdir.

BURDA İNANÇLAR YÖNÜNDEN EN ÖNEMLİ KONU ŞUDUR:
Nakil için kullanılacak organlar, beyin ölümü gerçekleşmiş kadavra vericiler makineye bağlı iken çıkartılmak zorundadır, çünkü bu organların kanlanmaya devam etmesi (kan dolaşımının devam ediyor olması) gerekmektedir. BEYİN ÖLÜMÜ TANISI KONMUŞ OLAN HASTALARIN İSE DÜZENSİZ DE OLSA KALPLERİ ALET DESTEĞİ OLMADAN DA ÇALIŞIYOR OLABİLMEKTEDİR.
KADAVRA ORGAN NAKİLLERİ SADECE YOĞUN BAKIM SERVİSLERİNDE YUKARDA BAHSEDİLEN ŞEKİLDE BEYİN ÖLÜMÜ TANISI KONMUŞ VERİCİLERDEN YAPILMAKTADIR. BUNUN HARİCİNDE HERHANGİ BİR YERDE HERHANGİ BİR ŞEKİLDE ÖLMÜŞ KİŞİLERİN ORGAN VE DOKULARININ KULLANIMI TIBBEN MÜMKÜN DEĞİLDİR.
Özet olarak; organ nakli için verici olarak kullanılacak olan insan bedeni, tüm tedavi imkanları kullanıldıktan sonra bile yaşaması mümkün olmayan, beyin ölümü geri dönüşsüz olarak gerçekleşmiş olan, solunumu makine desteğiyle sağlanan, ancak kalbi atıyor olan/olabilen ve donör olarak değerlendirilmesi halinde birçok hastaya yeniden sağlık sunabilecek büyük bir potansiyeldir. Bu büyük potansiyelin değerlendirilebilmesi, toplumuzda çeşitli dini inançlara mensup bireylerin bilgilendirilmesi ile mümkündür. İnanç konusunda geçerli açıklama yapma yetkisine sahip kişi veya kurumlardan tatmin edici açıklamaların yapılması çok yararlı olacaktır. Bu sayede beyin ölümü gelişmiş birey yakınlarının inançları sebebiyle organ nakline karşı çıkmaları engellenmiş, iç huzuruyla sisteme katılımları sağlanmış olacaktır. Japonya gibi cesedin oldukça kutsal sayıldığı ülkelerde kadavradan organ naklinin tamamen yasak olması, sadece canlı vericilerden nakil yapılıyor olması da kendi inançlarının bir yansımasıdır. Bizim ülkemiz insanları için de bu konunun iyice değerlendirilmesi gerekmektedir. Yetkili-yetkisiz yapılan yorumlar, halkımızın bazı kesimlerinde sorun yaratmaktadır. Bazı çevreler, beyin ölümü olsa bile, kalp ve akciğer makine zoruyla çalışıyor yada kalp kendiliğinden de çalışıyor olduğundan "RUHUN VÜCUDU TERKETMEMİŞ OLDUĞUNU", bu şekilde kalbin atarken çıkartılmasının "CİNAYET" sayılacağını söylüyor. Bazı kimseler ise kalbin ve akciğerin ruh çıksa dahi makine ile çalıştırılabileceğini, bu durumun suni yoldan cesede müdahaleden başka bir şey olmadığını, "ruh en son baştan çıktığından", beyin fonksiyonları tamamen ölmüşse, ruhun da vücudu terk ettiğini söyleyerek bunun caiz olduğunu savunuyor.
Ülkemizde organ bekleyen kardeşlerimizin dertlerini çözmek ve bağış yapmak isteyen, ama gönlündeki "acaba" lar nedeniyle organlarını bağışlamaktan çekinen vatandaşlarımızı aydınlatarak, bağış sayısını arttırmak ve istenilen kadavra donör oranlarına ulaşabilmek için, bu tür inanç konularının net bir şekilde açığa çıkartılması gerekmektedir.
Bu durumu, ülkemizdeki her inanç kesimi için ayrı ayrı araştırmanın daha uygun olacağı kanaatiyle, aşağıdaki soruların sahip olduğunuz inanç sistemi içinde yanıtlanmasını önemle rica etmekteyiz.

Soru:
1- ORGAN VE DOKU NAKLİNİN "CANLI VERİCİLERDEN" YAPILMASI KONUSUNDA DİNİ HÜKÜM NEDİR?
Cevap:
Canlı vericilerin hayatları için bir tehlike teşkil etmemesi durumunda bunlardan organ ve doku nakli yapılmasında dince bir sakınca yoktur.

Soru:
2- ORGAN VE DOKU NAKLİNİN "ÖLÜ VERİCİLERDEN" YAPILMASI KONUSUNDA DİNİ HÜKÜM NEDİR?
Cevap:
Ölünün vücuduna da saygı gösterilir ve saygıya aykırı bir davranışta bulunulmaz. Ancak meşru bir gerekçe ile diriden bile organ ve doku nakli yapılabildiğine göre bunun ölüden de yapılması ona sayısızlık veya manevi eziyet değildir ve caizdir.

Soru:
3- "BEYİN ÖLÜMÜ" DENEN BU DURUMDA, RUH BEDENİ TERK ETMİŞ VE "DİNEN DE ÖLÜM" GERÇEKLEŞ MİŞMİDİR? BU BAĞLAMDA, BEYİN ÖLÜMÜ TANISI KONMUŞ VERİCİLERİN ORGANLARININ CİHAZA BAĞLI ÇALIŞIRKEN ÇIKARTILMASI YADA CİHAZIN FİŞİNİN ÇEKİLMESİ "CİNAYET" SAYILABİLİR Mİ?
Cevap:
Beyin ölüp kalp de -alet çekildiği halde- insanı yaşatacak bir şekilde hareket etmiyorsa ve bu durum geri dönüşsüz ise insan ölmüş demektir. Başka bir ifade ile tıbbın ölmüş dediğine din de ölmüş der; biz fıkıhçılar olarak ölümün gerçekleşip gerçekleşmediğini uzman doktora sorarız, sormamız gerekir. Ancak doktorun bulunmadığı yerlerde tecrübeye göre belirtilere bakılarak ölüme hükmedilir. Tıp uzmanlarının öldü dediği insan ölmüş, ruh da onu terk etmiştir, bu vücut ölünün vücududur ve alet bağlı olduğu için kan deveranı devam ederken ondan organ almak caizdir.

Soru:
4- İSLAM İNANCINA GÖRE ORGAN VE DOKU NAKLİ NASIL OLMALIDIR, DETAYLI GÖRÜŞLERİNİZ VE "FETVA" KABUL ETTİĞİNİZ DÜSTURLAR NELERDİR?
Cevap:
1. Ölüm yukarıda açıklanan şekilde gerçekleşmiş olmalıdır (uzmanlar ölmüş demelidirler).
2. Ölüye de diri gibi saygılı davranmak ve gerekenden fazla kesip biçmemek gerekir.
3. Mümkün ise organ alındıktan sonra açılan yer dikilmeli ve göze hoş görünmeyen bir manzara oluşmamalıdır.
4. Ölü organ naklinden sonra yıkanmalıdır. Eğer sonra yıkanmasında bir sakınca varsa (hareket ettirmenin dikilen yerlerin açılmasına sebep olması gibi) nakilden önce de yıkanabilir.
5. Organın kullanılacağı vücudun sahibi insan olsun yeter; onun dini, ahlakı, cinsiyeti... hükmü etkilemez. Başkasının organını taşıyan kimsenin işleyeceği suç ve günahlardan, organ veren sorumlu değildir.

Hayrettin Karaman
 

firdevs

New member
Katılım
2 Mar 2007
Mesajlar
251
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
48
bu konuyu görmemiştim üye olmadan önce açılmış. Bilgilendirdiğiniz için ALLAH C.C. razı olsun.
 

abraham

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
firdews kardeş ver gitsin organlarını nasısa çürüyecek.korkma dirilince eksik bitarafın olmaz
 

vulgata QURAN

New member
Katılım
12 Ara 2006
Mesajlar
139
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
5/32İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları'na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
5/32İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları'na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.



Normal halde caiz olmayan bazı şeyler vardır ki, zaruret halinde meşru olmaktadır. Meselâ, vefat eden hamile bir annenin karnındaki çocuk canlı olup hareket ederse, âlimlerin çoğunun görüşüne göre, annenin karnı sol tarafından yarılır ve çocuk alınır. Çünkü bu durumda ölünün bir parçası alınsa da, başka bir canlının hayatı kurtarılmış olmaktadır.1

İşte bu fıkhî hükme istinad eden zamanımız âlimleri organ nakline cevap vermektedir. Burada bir hastayı ölümden ve herhangi bir organını kaybetmekten korumakiçin, ölmüş olan bir kimsenin organlarından birisi çıkarılıp hastaya takılmaktadır. Bu ameliyat daha çok böbrek, kalb ve göz gibi âzalarda yapılmaktadır.

Bu meseleye genişçe temas eden Ezher ulemâsından Ahmed eş-Şirbâsî, bu ameliyatı yaparken bazı esasların göz önünde bulundurulmasını ve onlara riayet edilmesini şart koşmaktadır. Herşeyden önce bu “nakil” hayatî bir zaruretten dolayı yapılmalıdır. Umumî mânâda bir çeşit tedâvidir. Çünkü zaruretlerin bazı haramları mubah kıldığı, bilinen bir kaidedir.

Böyle bir zaruret hâli ortaya çıkınca, hastanın mâruz kaldığı hayatî tehlikenin ancak bu yolla giderileceği teşhisinin konmuş olması; bu ameliyattan sonra da hastanın ya da tam olarak veya galip bir zanla kurtulma ümidinin tesbit edilmesi gerekir. Yâni, ameliyat hem son çare olmalı, hem de kurtulma ümidi “kesin”e yakın bulunmalıdır. Tabiî, bu teşhiste sıradan kimselerin değil de, sahasında uzman bir doktorun veya varsa sağlık heyetinin karar vermiş olması lâzımdır.

Kalbi, böbreği veya gözü alınacak ölünün hayatta iken organlarını bağışlamış olması veya gerektiğinde alınabileceğine dâir muvafakatının mevcut olması da icap eder. Şayet ölen kimse hayatta iken böyle birşey söylememiş, bir muvafakatta bulunmamışsa, yakınlarının veya varislerinin rızası alınmalıdır. Ayrıca ölmüş kişi, “Ben ölünce cesedime dokunmayın” şeklinde bir vasiyette bulunmamışsa, bu vasiyete riayet edilmelidir.

Organı nakledilecek kimsenin de gerçek mânâda ölmüş olması gerekir. Hayatta bulunduğu müddetçe alındığı takdirde ölümüne sebep olabilecek kalb gibi bir organının alınıp bir başka hastaya nakledilmesi caiz değildir. Bir müddet sonra öleceği tahmin edilen bir hastanın organı da alınmaz. Öyle ki, doktorların kesin olarak öleceği hususunda rapor verdikleri pek çok hastanın sağlığına kavuşup yaşadığı vâkidir. Bu itibarla, can çekişen bir hastanın “Nasıl olsa ölecek” doüşüncesiyle bir organını alıp başka bir hastaya nakletmek caiz değildir.

Hayatta olan bir insanın ölmek üzere olan bir hastaya iki böbreğinden birisini vermesinde ise, eğer tıbbî ve sıhhî açıdan, bağışta bulunan kimseye o anda ve ondan sonraki hayatında bir zarar gelmeyeceği tesbit edilir de akabinde böbrek nakli yapılırsa; yine burada birkişinin hayatının kurtarılması bahis mevzuu olduğundan ve böbreğini bağışlayan kimse de zarar görmeyeceği için, bir mahzur olmaması gerektir. Bu bağış bir fedakârlıktır.

Bu arada, ameliyat yapılacak kimsenin muvâfakatı, rızası alınmalıdır. Onun haberi olmadan, imzası alınmadan yapılan bir ameliyat zaten mümkün olmadığı gibi, dinen de uygun olmaz.

Bu meselede İslâmiyetin nazara aldığı mühim husus, insan hayatının kurtarılmasının hedef alınmış olmasıdır. Çünkü dinin esaslarından birisi de “hayatı muhafaza”dır. Bir kişinin hayatının kurtulmasına vesile olmanın bütün insanları hayata kavuşturmak kadar mühim olduğunu bildiren âyetin meâli ise şöyledir: “Kim bir kimseyi bir cana veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadanöldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir insanı ölümden kurtarırsa bütün insanları ölümden kurtarmış gibi olur.”2 Bu gayeye uygun olduğu içindir ki, müteahhirîn âlimleri hastaya ve çok kan kaybına uğrayan kimseye kan naklinin caiz olduğunu belirtmişlerdir. Hattâ alınan kan gayrimüslimden de olsa caizdir.3

Ancak her ne şekilde olursa olsun, organını bağışlayan veya böbreğini sağlığında veren, kan bağışı yapan kimse, bunların karşılığında bir para almamalı, menfaat şartı koşmamalıdır. Çünkü insan ve insanın parçaları, istenildiği zaman satılan ve menfaat temin edilen bir meta değildir. Bu itibarla, mecburiyet karşılığında bağışlanan bir organdan veya kandan ücret almak caiz olmamaktadır.

Bu vesile ile bu meselede sıkça sorulan bir hususa da açıklık getirelim:

Ölmeden önce göz ve böbrek gibi bir organını bağışlayan kimse, bu organlarının öldükten sonra bir hastaya takılmasıyla şüphesiz sevap kazanacaktır. Çünkü bu sayede başka bir insan sıhhate kavuşmuş, hayata dönmüştür. Ancak organ bağışlayan bu kimse bağışlamış olduğu ve sonra da nakledilmiş olan bu uzvunun ikinci bir şahısta gördüğü vazifeden dolayı mes’ul sayılmaz.

Şöyle ki, bir başkasından nakledilen gözle görmeye başlayan, eğer o gözle harama bakmış, bir günah işlemişse mes’uliyet kendisinedir. Ölen kimsenin bundan bir mes’uliyeti yoktur. Çünkü o adam ölmesiyle vücut elbisesinden tamamen soyulmuş, artık maddî bedenle bir irtibatı kalmamıştır.

Konuyla ilgili detaylı bilgi almak için tıklayınız:

1. el-İhtiyar, 4: 167; Reddü’l-Muhtar, 1: 602.
2. Mâide Sûresi, 32.
3. Yes’elûneke Fi’d-Dîn ve’l-Hayat, 1: 604-608.
Mehmed Paksu Helal – Haram
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Hiç organ naklini şu açıdan düşündünüzmü?neden bitkilerle hayat buluyoruz?
mesela grip olduğumuzda nane limon kaynatıyoruz,sindirim sistemi için rezene çayı içiyoruz..yaratılışımız gereği eğer başka bir bitkiden(canlıdan)şifa bulabiliyosak neden başka bi insanın organından şifa bulmayalım??
 

cüneytkaya

New member
Katılım
10 Tem 2007
Mesajlar
85
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Organ nakli caiz mi?

Organ nakli caiz mi?

Caizdir. Ayrıca ameliyatlar başarılı olduğu için caizdir.

Halk arasında hâlâ organ nakli yapmanın caiz olup olmadığı tartışılıyor. Diyorlar ki:
(İnsana eziyet haramdır. Çünkü (Müslümana eziyet eden, bana eziyet etmiş olur) hadisine göre, ameliyatla canlı kimsenin bir yerini kesmek, ona eziyet vereceği için haramdır. (Ölünün kemiğini kırmak, dirinin kemiğini kırmak gibidir) hadisi de gösteriyor ki, ölüden organ almak, diriden almak gibi haramdır.)

Halbuki diri ve ölüden organ nakletmek caizdir. Çünkü bir organı kurtarmak, hayatı kurtarmak gibi zaruridir. Zaruret olunca birçok yasaklar mubah olur. Dirinin de, ölünün de bir yerini kesmek haramdır, ona eziyettir. Fakat, zaruret olunca, bu haramlık kalkar. Çünkü, “Zaruretler, yasak olan şeyleri mubah kılar.” (Mecelle)

Uzman ve Müslüman doktor, bir hasta için, diri veya ölüden organ naklinden başka çare olmadığını bildirdiği zaman, organ nakli caiz olur. Din ayrılığı gözetilmez. (El-Hedyül-İslami)

Ölmüş annesinin karnındaki canlı çocuğu, ameliyatla almak caizdir. Çünkü, imam-ı a’zam hazretleri, ölmüş bir kadının karnının yarılmasını ve çocuğun çıkarılmasını emretmiş, kurtarılan çocuk uzun yıllar yaşamıştır. (Eşbah)

Evet, ölünün bir organını kesmek ölüye eziyettir. Ancak kesilen organ, iyi birine verilecekse, ölü bundan zevk alır. Cömert insanların yaptıkları hayır hasenatlardan zevk almasına benzer. Halbuki, malını, parasını, mesaisini hatta sıhhatini vermektedir. Cömertlerin yaşadığı huzur, tattığı zevk bilindiği halde anlatılamaz, ancak bunu yaşayan bilir.
 

cüneytkaya

New member
Katılım
10 Tem 2007
Mesajlar
85
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Komşunun bahçesindeki ağacın bizim bahçeye sarkan dallarındaki meyvelerden ve yere düşenlerden yemek

Komşunun bahçesindeki ağacın bizim bahçeye sarkan dallarındaki meyvelerden ve yere düşenlerden yemek

Uzman ve Müslüman doktorlar, bir hastaya, kan veya kadın sütünün iyi geleceğini, bu hastalığın başka ilacı da olmadığını bildirirlerse, hastanın, kadın sütü veya kan içmesi, satın alması caizdir. (Redd-ül Muhtar)

Organ ve kan nakli caiz, fakat organı satmak caiz değildir. Mal olmayan şeyi satmak, bağışlamak bâtıldır. Fakat zaruret olunca, satın almak caiz olur. (Ölünce organlarımı bağışladım) demek de caiz değildir. Çünkü insanın hiçbir parçası mal değildir. Fakat, (Ben ölünce, zaruret olursa, organlarımın alınması için izin veriyorum) demek caiz olur. Yahut ihtiyaç olunca, yeni ölmüş birinin organlarını alıp, hastaya nakletmek caizdir. (S. Ebediyye)
 
Üst Alt