Cüzi irade vardır
Cüzi irade vardır
"Benim şöyle bir durumum var bu hususta yorumlarınız nedir : ben ne kadar okursam okuyayım yine kendimi bilgili biri
olarak hissedemiyorum. hatta ne kadar okursam yetersizliğimi o oranda hissediyorum. mesela 10 saat okusam bile sanki
1 saat kitap okumuş gibi kendimi hissediyorum ve bu işi anlamıyorum. sizce bu psikolojik bir sorun mu? ben kendimi
devamlı olarak eksik, ilmi açıdan güçsüz hissediyorum ancak buna karşılık konuştuğum kişilere ekseriyetle tartışmada
üstün geldiğimi de görmekteyim. gerçeklik böyle olmakla beraber yine de kendimi yetersiz hissetmekten kendimi
alamıyorum. bu işi yorumlayınız."
Kürşat Otçu
YORUMLUYORUM:
Çok konuşan çok hata yapar. Sen çok önemli konularda aklına ilk geleni söylüyorsun. Ve çok önemli konularda çok hata
yapıyorsun. Bunu hissediyorsun. Sen aklın ve nakil çatıştığı zaman aklını doğru kabul edip nakli inkar ediyorsun.
Halbuki nakli doğru kabul edip aklını düzeltmen gerekiyor. Mesela dua konusu ve CEBR konusu. Bu konularda sana iki
düzeltme yapacağım:
Şunlar senin lafların:
"dua etmek doğru değildir. "
"Peki ama ezeli bir irade kabul edildiğinde bu duanın ne manası kalır ki? Çünkü zaten ezeli olarak, ne meydana
gelecekse onun irade edilmiş olduğuna inanılıyor. Ezeli olan şey ise değişmez; demek ki, duayı edenlerin çoğu
farkına varmadan Allah’a hadis bir irade ispat ediyorlar."
"Dua etmenin bir mahzuru da şudur ki; zaten meşhurdur. Allah’ın ilminde bir değişmenin olabileceğini ihsas
ettiriyor. Zaten Allah’ın ilminde değişme olmaz, o halde bu duanın bir manası yoktur. Dua etmemek gerekir.Ama
sorulursa Kuran da ayet var, “Dua edin ki size icabet edeyim” buna ne dersin? Cevap: Yukarıda da izah ettiğim gibi
bu Allah’ın kullarını aldatmasına bir örnektir. Çünkü dua edildiğinde ortaya çıkan mahzurları anlattım; buna
karşılık böyle bir ayet var. İşte burada kullarını aldatıyor Allah. Evet peygamberlerin de dua ettikleri Kuran’da
vardır. O halde onlar da bu inceliklerin farkına varamamışlardır demek gerekir. Denirse ki, o halde bu ayetin manası
nedir? şöyle diyorum: Yukarıda nedensizlik prensibini anlatmıştım. Yani Kuran ayetleri de Allah’ın ezeli ilminde
vardır ve bu yönüyle nedensizdir, dolayısıyla manasızdır demek gerekir. Ancak Kuran okurken bu gibi dua ile ilgili
ayetleri de elbette okuyacağız. Ancak ayet oldukları için ve bir mana kasdetmeyeceğiz, manası yok, nedensiz
diyeceğiz. Yani Allah’ın ezeli ilminde bilinmesi hasebiyle nedensiz diyeceğiz yoksa elbette ki bu ayetlerin nedeni
Allah’ın ilmidir yani Allah’tır. "
"Cüzi İrade yoktur, Cebr vardır."
Kursat Otcu
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kürşat, aslında sorduğun soruların cevabı soruların içinde. Sen aklını doğru kabul edip, nasslardan aklına
uymayanı "bu bozuktur" deyip inkar ediyorsun. İşin tuhaf tarafı aklın da sürekli değişiyor. Aslında yapman gereken
nassları doğru kabul edip, aklındaki bozukluklukları düzeltmeye çalışmandır.
Birinci düzeltme: "Dua etmek doğru değildir, duanın bir manası yoktur, dua etmemek gerekir." diyorsun. Kuran'da da
birçok dua etmeyi teşvik eden ayet olduğunu kabul ettiğin halde. Bir de utanmadan haşa "Allah kullarını aldatıyor"
diyorsun. Şimdi bu yaptığın çok yanlış, Kuran'daki ifadeler ise çok doğrudur. Senin akli delilini çürütmeye gelince;
"Allah'ın ezeli ilmi değişmez, dua gereksizdir" diyorsun. Burada yaptığın şuna benziyor, terazinin bir kefesini
elinle sabit tutuyorsun, diğer kefesine bişeyler koyuyorsun, bakın bunların ağırlığı değişmedi diyorsun. Kardeşim
sen Allah'ın ezeli ilmine sahipmisin ki böyle diyorsun? Allah'ın ezeli ilminde senin dua edip etmeyeceğin zaten var.
Otobüs örneğinde dediğin şey, ezeli ilminde senin dua edeceğin ve Allah'ın da bunu kabul edeceği yazıyorsa, sen
zamanı gelince dua edersin, Allah ta duanı kabul eder. Yani, sen şimdi dua edersen bu kaderde de varmış demektir ve
Allah ta ona icabet eder. Sen zaman mefhumunda hata ediyorsun. Ezeli ve değişmez kader vardır. Fakat orada senin
dua edip etmeyeceğin de yazılıdır. Şimdi anladın mı?
Bir de şu ayet var;
"Deki; Eğer duanız olmasa Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var. (Furkan 77) "
Allah Kuran-ı Kerim'de diyor ki: "Eğer duanız olmasa Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var.". Kürşat Efendi diyor ki
"Duanın ehemmiyeti yoktur." . Hadi canım sende!
İkinci düzeltme: "Cüzi İrade yoktur, Cebr vardır." diyorsun. Şimdi sana cüzi iradenin olduğunu ve Cebr olmadığını
ispatlayacağım. Şu anda sen yaşıyorsun ve aklın başında. Kuran'da (Bakara 132)(Fe la temutünne illa ve entüm
müslimun / Siz de ancak müslümanlar olarak ölün) diye bir ayet var. Duanın ehemmiyetine ve Allah'ın dualara icabet
edeceğine inanıyoruz (Bunu yukarda izah etmiştim). Şimdi sen Allah'tan seni müslüman olarak öldürmesini, ve ateşin
azabından korumasını isteyebilir misin, isteyemez misin? İsteyebilirsin. (Tabi Allah istemeni istemişse ki sen onun
isteyip istemediğini şu an bilmiyorsun, ama bir dakika sonra öğreneceksin, çünkü sen istersen ve bu yönde kalpten
dua edersen, bu demektir ki Allah ta senin istemeni istedi.) Ee iste o zaman, seni tutan nedir? Bak, işte bu
içindeki isteme senin cüzi iradendir. Tamam Allah'ın külli iradesinde yoksa sen de isteyemezsin.
Ve ma teşaune illa en yeşa allahu rabbül alemin.
Alemlerin rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
Burada Allah'ın meşietinden bahsediliyor, evet, ama kulun meşietinden de bahsediliyor, o da mevcut.
Buradaki incelik şudur, sen dilediğini yaptığını görüyorsun, istersen oturuyor, istersen zıplıyorsun. İşte bu senin
cüzi iradendir. Ama "Allah dilemedikçe sen dileyemezsin." o zaman senin cüzi iraden yok hükmünde mi olacak? Hayır,
çünkü sen Allah'ın senin ne isteyeceğini istediğini baştan bilmiyorsun. Sen dilediğini yapıyorsun. Buradaki incelik
şudur, sen "Alemlerin rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz." ayetine inanıyor musun, inanmıyor musun?
İnanıyorsan, onun senin hakkında hayır dilemesini dilersin yani o yönde dua edersin, Allah ta seni boş çevirmez. Yok
eğer inanmıyorsan, o zaman özgür (sandığın) iradenle ya Kuran'ı çürüteceksin ki bu imkansızdır, ya da Kuran'daki
tehditlere gönül rızasıyla katlanacaksın, başına gelince itiraz etmeyeceksin.
(Fatiha 6) Bizi doğru yola ilet.
(Bakara 128) "Rabb'imiz! Bizi, sana teslim olmuş iki müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet
oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et. Sen, evet sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe
kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın."
(Bakara 201)"Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru”
diyenler de vardır."
(Ali İmran 8)"(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize
katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”"
(Furkan 65) "Onlar, şöyle diyenlerdir: “Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı
sürekli bir helâktir!”"
Bak şimdi, sen ne yapıyorsun, Levhi mahfuz'daki yazılı kader metni elinde ve sabit olarak farzediyorsun. Sonra da
ben dua ederek bunu değiştiremem diyorsun. Fakat şunu unutuyorsun, sen şimdi dua edersen, kaderde de dua edeceğin
yazılmış ve o gerçekleşmiş demektir. Ve kaderde senin dua ettiğin yazılmışsa, ona Allah'ın verdiği cevap ta
yazılmıştır. Çünkü Allah bütün dualara icabet eder. Dolayısıyla sen bundan sonraki kaderini bir nevi değiştirmiş
gibi olursun. Dua et, Allah ta icabet etsin. Sanki herşey şu anda oluyormuş, ezeli olarak belirlenmemiş gibi. Sen
ezelde, şimdi dua etmeyi isteyip istemeyeceğini Allah'ın istediğini bilmiyorsun. Senin bildiğin, şu anda istersen
dua edebileceğindir. Etsene, ne duruyorsun. Sen şunu mu diyorsun; Ezeldeki kaderde, senin şu anda dua etmek
isteyeceğini Allah istemiş, mesela uzun ömür istiyorsun diyelim, bunu dua ile isteyeceğini Allah istemiş, fakat
ondan bir süre önce senin ne zaman öleceğini sabitlediği için senin duana icabet edemeyecek. Bunu mu diyorsun? Bu
yanlış. Allah senin ne zaman öleceğini sabitlerken senin filanca an gelince dua edeceğini biliyordu, onu da dikkate
alarak ne zaman öleceğini sabitledi. Yani dua'na icabet etti. Senin yanılgın şurada, Kürşat sen çoğu zaman aynı
yanılgıya düşüyorsun, o da şudur: Terazi meselesi. Terazinin bir kefesini elinle sabit tutup, sonra öbür kefesine
bişeyler koyup, "bakın bunların ağırlığı değişmedi" diyorsun. Dua konusuna bunu tatbik edersek, sen diyorsun ki
"Allah ezeli ilmiyle kaderi, olup olacakları yazdı, ecelinin ne zaman oduğunu bile yazdı, bunlar dua ile
değiştirilemez." Bunu diyorsun değil mi? Hayır efendim öyle değil. Sen duayı yani dua etmeyi niye Allah'ın
yazdıklarından ayrı bir yere koyuyorsun? Sanki, herşey yazıldı bitti, orada dua edeceğin yazılmadığı halde dua
ediyoruzmuş gibi düşünüyorsun. Hayır. Alakası yok! Yazılan şeyler içinde dua edeceğin de yazılı. Şimdi anladın mı?
Ve Allah'ın ona nasıl icabet ettiği de yazılı. Sen Allah'tan hidayet, hidayete erdirdikten sonra kalbini
eğriltmemesini, uzun ömür, bol rızık, bu Dünya'da iyilikler, öbür dünyada iyilikler, ateşin azabından korumasını ve
ne istiyorsan isteyebilirsin. İşte bence cüzi irade de bu oluyor. Yani dua kabiliyeti! "Deki; Eğer duanız olmasa
Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var. (Furkan 77) " Demek ki neymiş, duamız olmasa Rabbimizin katında ehemmiyetimiz
yokmuş, yani duamız varsa Rabbimizin katında ehemmiyetimiz var demektir.
(Tekvir 81:29 Ve ma teşaune illa en yeşaallahu rabbul'alemiyne.)
Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
Bence kaderin sırrı şu; Şimdi bu (81:29) ayetine inanıyor musun?
"Evet" ise ne yapman lazım? Demin bahsettiğim duaları yapman lazım. Yani Allah'ın seni salih kullarından eylemesini
Allah'tan dua etmen lazım.
"Hayır" ise, o zaman iradenin özgür olduğuna inanıyorsun ve Allah'ın Kuranını yalanlıyorsun demektir. O zaman yapman
gereken, ya Kuran'ın benzerini getirerek ya da başka bir şekilde Kuran'ı çürütmen lazım. Ya da kendi içinde
çelişkili olduğunu kabul ederek, eğer Allah ve Ahiret varsa "özgür" iradenle yaptıklarının cezasına gönül rızası ile
katlanacağını beyan etmen lazım. Zaten bazıları diyor ki, "bu durumda bütün arkadaşlarım cehennemde olacak, Jimi
Hendrix bile cehennemde olacak, onlarla sıcak bir ortamda vakit geçirmeyi yeğlerim." diyorlar.
Tüfek meselesine gelince. "Adam tüfeği ateşlemeseydi de öbür adam ölecekti, çünkü ecel sabittir" diyorsun. Yine
terazi hatası. Bak şimdi doğrusunu açıklayayım: Bir kere bu soruda bir yanlışlık var, o da şudur:"Adam tüfeği
ateşlemeseydi" ne demek? Sorun burda. Anladın mı? Yani kaderde ateşleyeceği yazılmışsa "ateşlemeseydi ne olurdu"
denmez, çünkü ateşlemek zorunda. Ha sen eğer şunu sormak istiyorsan, "Allah kaderinde ateşleyeceğini istemiş ve
yazmış, ezelde, fakat Allah ateşlemesini istemeseydi ne olurdu?", bunu soruyorsan eğer, işte bu ayrı bir soru
oluyor, yani soru şuna döndü; "Allah filanca şeyi istemiş, ama istemeseydi ne olurdu?". Dikkat edersen sen şimdi
kaderde yazılı olan bişey başka türlü olsaydı ne olurdu? diyorsun. İşte Bediüzzaman'ın dediği şey bu, Allah bunu
istemeseydi ne isterdi? bizce meçhuldür. Çünkü saçma bir sorudur. Belki adamın bir sene evvel zatürreden ölmesini
isterdi, ya da o anda kalp krizi geçirmesini isterdi, ya da 15 sene sonra trafik kazasından öleceğini isterdi. Yani
kaderde sabit olan iki şey var birisi tüfek atılması, diğeri adamın ölmesi. Sabitlerden biri olmasaydı ne olurdu
saçma bir soru. O zaman şu da sorulabilir. "Adam tüfeği ateşledi, sabit olan eceli bir yıl ileri atalım diyelim, o
zaman ne olur?". Deminki soru da bu soru gibi saçma. Adamın kafası parçalanacak ama biZ eceli bir sene sonraya
attığımız için yaşayacak! İşin özeti; "kader böyle olmasaydı, kaderdeki ecel nasıl olurdu, yani kaderin yeni hali
nasıl olurdu? " saçma bir soru, cevabını da Ancak Allah bilir, çünkü isteyen ve irade eden O. İnşallah anlamışsındır.
VeyselicNumbers
Veyselic Numbers (.I) Must we change numbers in Quran to right-to-left?
[email protected]