Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Neden Kurana herkes başka izah yapıyor

CENGÝZHAN

New member
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara

Ben de verdiğiniz ayetin sizin iddia ettiğiniz anlama geldiğine dair delil var mı diye soruyorum. Yani bu bahsettiğiniz ayetten Ben "her kul Kur'an dan anladığı kadarı ile mükelleftir" anlamını çıkaramıyorum, bu ayet ki,
"La yükellifüllahü nefsen illa vüs'aha*Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar." şeklindedir ve tefsiri "Allah kimseye gücünün yettiğinden başkasını yüklemez, Allah'ın kendi kullarına yüklediği sorumluluk, kulların güç yetireceği kadardır ve hatta onun çok altındadır. Allah insanları zora koşmaz, güçlerini son sınırına kadar zorlamaz, sıkıntıya sokmaz, müşkülat ve meşakkat vermez. Mükellef olan kullar o görevleri güçleri rahat rahat yetecek şekilde yapabilirler. Nitekim "Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez..." (Bakara, 2/185) buyurmuştur. Hak din kolaylıktır, onda zahmet yoktur. Bu suretle Allah'ın kullarına bahşettiği güç ve takat onlara emrettiği görevlerden daha fazladır. Bu sayede onlara görevlerini yaptıktan sonra dinlenecek, gezip dolaşacak, dünya ve maişet işlerinde çalışacak, hatta daha başka emredilmemiş olan hayır ve hizmet işleriyle ilgilenecek zaman ve imkan kalabilecektir. Nitekim kullar farzları yaptıktan sonra daha neler neler yapabilirler. Mesela günde beş vakit namazdan başka daha ne işler görebilirler.

Ayrıca her bir ferdin sorumluluğu gücüyle ve kapasitesiyle ölçülmek gerekir. Bundan dolayı kişilerin güç ve takatleri farklı olduğundan, gücü ve kapasitesi fazla olanların sorumluluk dereceleri de fazla olacaktır ki, adalet ve eşitlik de bunu gerektirir. Mesela, malı olmayan zekatla mükellef olmayacağı gibi, çeşitli zenginlerin zekatları da bir ölçü çerçevesinde değişik olur. Seyehatte orucu erteleme, sakatlıkta oturarak namaz kılma, kurbanda vekaletle kestirme, uyuklamada, unutmada namazı kaza etme, delilikte genel muafiyette olma ve sair de bu bâbdandır.
"
şeklindedir. İşte bu nedenle Sizin anlayışınıza bir delil istedim Ben de, bu verdiğim gibi...



''her kul Kur'an dan anladığı kadarı ile mükelleftir"

Benim bu sözümün anlamı şudur. Sizin Yazınızdan alıntı :
Ayrıca her bir ferdin sorumluluğu gücüyle ve kapasitesiyle ölçülmek gerekir.

Kişinin Kur'anı anlayabilme gücü ve kapasitesi ne kadarsa ,sorumluluğu da o kadardır....

Aynen sizin dediğiniz gibi....

 

CENGÝZHAN

New member
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
297
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Konum
Ankara
Siz sadece polemik yapıyorsunuz. Sizinle münazara olmuyor, olmaz...



Benim yazdıklarımda polemiğin zerresi bile yok......!

Ben:

''her kul Kur'an dan anladığı kadarı ile mükelleftir"

Diyorum... Siz cevap olarak:


Ayrıca her bir ferdin sorumluluğu gücüyle ve kapasitesiyle ölçülmek gerekir.

Diyorsunuz....
Yani benim dediğim sözü garantili olarak doğruluyorsunuz.....!!!

Sonra da :

Siz sadece polemik yapıyorsunuz.

Diyorsunuz...

Bu son sözünüz '' Dam üstünde saksağan olmuyor mu..??



 
M

Misafir

Guest
''her kul Kur'an dan anladığı kadarı ile mükelleftir"


Her insanın IQ'sı farklı .Farklı zekalara sahibler.Her insan farklı beceri ve yeteneğe sahib.Her insanın kişİlik yapısı farklı ,bunu forumlarda bile görebilirsiniz.Kimi ajite bir kişilik,kimi narşist bir kişilik,kimisi mistik bir kişlik,kimisi sakin bir kişilikde olabiliyor.
Her insanın hayat şartlarıda farklı ,kimisinin başı beladan kutulmaz,kaderin sillesini yer durur.kimisi çok mutlu,maddi hiç bir sorunu yoktur..
ŞİMDİ DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE,İMTİHAN KATAGORİLERİ FARKLI,ZEKA SEVİYLERİ FARKLI,KİŞİLİK YAPILARI VE YATENEKLERİ FARKLI ,biz ademoğullarının ,kuranı kerimi anlama ve uygulamada aynı beceriyi göstermemiz mümkünmü?

kesinlikle HAYIR!
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Hz. Aişe’yi (r.a) ziyarete gelen bir zat; “Hz. Muhammed’de (s.a.v) gördüğünüz etkileyici bir şeyi bize anlatır mısınız?” deyince, Hz. Aişe (r.a) şöyle buyurmuş: “Resulullah (s.a.v) bir gece kalktı, abdest alıp namaz kıldı ve sonra da ağladı. Gözlerinden akan yaşlar sakalını ve secde yerlerini ıslattı. Sabah ezanı için gelen Hz. Bilal(r.a): “Ya Resûlallah! Sizin geçmiş ve gelecek bütün günahlarınız affedildiği halde, sizi böyle ağlatan nedir?” deyince, Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdular: “Bu gece Allah şu ayet-i kerimeyi indirdi”:
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır.”1


Bu ayeti okuyan Allah Resûlü (s.a.v) daha sonra şöyle buyurdular: “Bu ayeti okuduğu halde üzerinde tefekkürde bulunmayan ve düşünmeyen kişilere yazıklar olsun.” Bundan da açıkça anlaşıldığı gibi, insanın en mühim ve asli vazifesi tefekkürdür. Kuran’ı Kerim’de tefekkürle ilgili beş yüze yakın ayet vardır. Ayrıca birçok ayette, “akıl erdiren”, “düşünen” “bilen insanlar için ibretler vardır” denmekte ve tefekkür anlamını ifade eden pek çok kelime kullanılmaktadır. Bu ayetler, insanın kendi varlığında ve haricî alemde tecelli eden sıfat ve esma-i ilâhiyeyi tefekkür etmesini ve Allah’ın nimetlerini hatırlamakla fikrini Hakk’a tevcih etmesini emreder. Peygamber Efendimiz (s.a.v), ‘Bir saat tefekkür bazen bir sene, bazen altı sene, bazen de yetmiş beş sene nafile ibadetten hayırlıdır.” buyurarak tefekkürün ehemmiyetini ortaya koymuş ve bu konuda her insanın istidat ve kabiliyetinin farklı olduğunu vurgulamışlardır.

Her fabrikanın üretimi onun kapasitesine göredir. Bazısı bir günde on ton üretim yaparken, diğeri yüz ton, bir başkası ise beş yüz ton üretebilir. Hz. Peygamber’in (s.a.v) tefekkürü bir okyanus ise, bir mürşidinki bir deniz, bir müminin ki ise bir nehir mesabesindedir.
 
Üst Alt