Biliyormusunuz, ilmi yönden bu sitede yazdıklarıma hiç bir zaman cevap veremeyen insanların ortak kullandığı tek argümanları vardır: "Kelime oyunları yapıyorsunuz ! " Komik olmayın lütfen, ayet yazıyorum, kendi hezeyanlarımı sergilemiyorum. Ayetler ne zamandan beri kelime oyunu olarak kabul edilir oldu.
Varsa ilmen cevabınız, buyrun yazın. Yoksa, gerçeği kabullenin. Ve hepsinden önemlisi sayın kardeşim: gidin ve en kısa sürede arapça öğrenin. Halifenin ne anlama geldiğini bilmeden, hem halifelerden bahsedip, hem de veraset ile ilgili olumsuz bir cümle kurmayın. Biz burada nübüvvetin verasetini konuşmuyoruz, ilim yönünden; ilmi ile amil olan alimler zümresinin, ilim konusunda ortaya koydukları hükümlerin ve ictihadların muteber olduğunu ve İslami açıdan red olunamayacağını ve herkesi bağlayacağını belirtiyoruz. Nübüvvet; Hatem'ül Enbiya Muhammed Mustafa (s.a.v.) ile son bulmuştur. Eğer Peygamberlik iddiasında bulunan biri varsa, meczuptur zaten, kaale alınması bile mümkün değildir ve asla mümkün olmayacaktır.
Sizin bahsettiğiniz Türkiye de bulunan ilahiyat fakültelerinin 3 gömlek üstünü olan ve 5 yıllık bir akademik öğrenim veren ve dünyanın sayılı üniversitelerinden biri olan El Ezher'den bahsediyorum. Üzerine de bu ülkenin sayılı üniversiteleri arasına giren bir okuldaki 4 yıllık akademik öğrenimden bahsediyorum. Şimdi, lütfen bana Türkiye'nin Y.Ö.K. denen bir kuruma teslim bayrağını çeken İlahiyat fakültelerini ve kalın çizgiler ile belirmiş eğitim kalitesizliğini övmeyin, buralarda görev yapan öğretim görevlilerini de övmeyin, lütfen. Bütün bunların üzerinde, medresede alınan 8 aylık eğitimi övüyorsam, muhakkak bir bildiğimiz var ki, söylüyoruz. Bu konu sizin alanınız olmadığı için, mesleğiniz gereği, ilime olması gereken saygı adına, lütfen bu bilgiye teslim olun.
Peygamberimize (s.a.v.) methiye için gerek yoktur diyorsunuz, oysa Rabbimiz "gerek vardır ve emr ediyorum" diyor, siz halen ısrarla hayır gerek yoktur diyebiliyorsunuz. Zaten bir çocuğun, bir sarhoşun bir de cahilin cesaretinden her zaman korkulur. Siz, çocuk değilsiniz görüyoruz, sarhoşluk gibi bir sıfatı, sizin gibi değerli bir müslümana zaten en başta ben yakıştıramam, geriye kala kala cahillik sıfatı kalıyor. Üniversitede kürsü sahibi olmanız, bir konu hakkında cahil olmanızı engellemez. Belki kendi konunuza hakim olabilir, hatta sayılı hocalardan da olabilirsiniz ki saygı ile karşılarım, ama bu konunun cahilisiniz. Çünkü; bu konuda akademik eğitim almamışsınız. Ben de iki üniversite bitirmeme rağmen kimya konusunun hemde zır cahiliyim. Simya da çok ilgimi çekiyor ama bir cümle dahi olsa, bu konuda ahkam kesemem. Çünkü, bu konuların cahiliyim. Kulak dolgunluğumun olması, konuya da hakim olacağım anlamına hiç bir zaman gelmez.
cumhurbaşkanının boşalttığı bir koltuğa, farklı mizaç ve ideolojide başka bir insanın oturmasını demokrasi adına kabullenirken, bir mürşidin boşalttığı posta, bir başka ehil alimin oturması neden sizi çılgına çeviriyor, anlayabilmiş değilim. O halde Abdulah Gül'den sonraki ilk cumhurbaşkanı için bende şimdiden reddiye hazırlayayım mı ? Hani hazırda olsun, neme lazım farklı ideolojik bir tavrını görürsem, makamın ehli olup olmadığına bakmadan "şak" diye alnının ortasına yapıştırır geçerim. Ha ? nasıl olur.
Elbette, komik olur farkındayım. Aynı sizin şu yaptığınız komiklik gibi. Ama önce siz başlattınız, kabul edin.
Hadisleri ayet hükmüne çıkartmadık ama, oradan öyle anlaşılıyorsa eksikliği kendimde görmeliyim. Tekrar yazayım, belki istenilen anlamda anlaşılır: Hadisler ayet değildir, ayet hükmüne alınması da uygun değildir. Ama; Hadisler çok önemli işaretlerdir ve ayetlerin günlük hayatımıza entegre edilmesi hususunda çok ciddi misyonlar yüklenmiştir. Yüce Allah (Celle celaluhu) tarafından, Kur'an da "ağzından hiç yalan çıkmamıştır" diyerek övülen Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından dile getirilmiştir. Ve bu mübarek sözler; bütün müslümanlar açısından bağlayıcı hükümler taşımaktadır. Peygamber efendimiz (s.a.v.), Allah'ın yüce ayetlerini baz alarak haram ve helal ölçülerini açıklamıştır. Bu konuda yetkiyi de Rabbimizden almıştır, kendi nefsinin isteğine göre de hareket etmemiştir. Peygambere uymak demek, Rabbimize uymak demektir. Peygamber efendimize uymayan ve "O'nun (s.a.v.) hükümlerini kabul etmeyen; fasıkların ta kendisidir !" gerçeğini ve ayetini de peşinen kabul etmiş demektir.
Bu sitede bir kardeşimiz vardı, cin olmadan şeytan çarpmaya kalkardı ve her seferinde yazdıklarımıza bakar, cevap veremez, verdiği zamanda madara olur ve son çare olarak "cerbeze yapmayın" der ve olayı kaynatmaya çalışırdı.
Yoksa, sizde O'nun gibi otomatiğe mi bağladınız kelime oyunlarını ! ?..