Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Namaz Kılmayanın Vay Haline...!!!

E

ensar

Guest
NAMAZI TERK EDENLERİN HÜKMÜ
Namazın akıllı, büluğ çağına girmiş, hayız ve nifastan temizlenmiş her müslümana farz olduğu konusunda görüş birliği vardır. Namaz ve oruç gibi bedenî ibadetlerde vekâlet ve niyabet geçerli değildir. Namazın farz olduğunu inkâr eden dinden çıkar. Çünkü namaz kesin ayet, hadis ve icma delilleriyle sabittir. Tembellik veya umursamazlık sebebiyle namazı terkeden âsî ve fasık olur.

Namazı kılmamak dünya ve âhirette azaba sebep olur. Âhiretteki azapla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Onlar suçlulara sorarlar: Sizi Sakar cehennemine sürükleyen nedir? Suçlular şöyle cevap verirler: "Biz namaz kılanlardan değildik” (el-Müddessir, 74/40-43). "Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular. Onlar bu taşkınlıklarının cezasını yakında göreceklerdir. Fakat tövbe edip, iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır" (Meryem, 19/59, 60). "Vay o namaz kılanların haline ki, onlar kıldıkları namazdan habersizdirler" (el-Mâûn, 107/4-5). Hz. Peygamber (s.a.s)'de şöyle buyurmuştur: Bilerek namazı terkeden kimseden Allah ve Resulunün zimmeti kalkar" (Ahmed b. Hanbel, IV, 238, VI, 461). Kim ikindi namazını terkederse ameli boşa gitmiş olur" (Buhârî, Mevâkît,13, 34; Nesâî, Salât,15). Kim, önemsemeyerek üç cuma namazını terkederse, Allah Teâlâ onun kalbine mühür vurur" (Nesâî, Cumâ, 2; Tirmizî, Cuma 7; İbn Mâce, İkâme, 93).

Hanefilere göre, tembellik yüzünden namazını terkeden kimse, namazı inkâr etmediği sürece dinden çıkmaz, ancak günahkâr, fasık olur. Kendisi bu konuda uyarılarak tevbeye , kötü örnek olmaması için toplumdan tecrid edilir ve te'dib amacıyla dövülür. Ramazan orucunu terkeden kimse de bunun gibidir (İbn Abidîn, Reddül-Muhtâr, Mısır, t.y., I, 326; eş-Şürünbülâlî, Merâkıl-Felâh, Mısır 1315, s. 60; ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletuh, Dimaşk 1985, I, 503).

Hanefiler dışındaki mezhep imamlarına göre ise, namazını özürsüz olarak terkeden kimse, mürted'de olduğu gibi İslâm toplumuna karşı gelmiş sayılır ve tövbe etmezse en ağır şekilde cezalandırılır (İbn Rüşd, Bidâyetül-Müctehid, Mısır t.y., I, 87; eş-Şirâzî, el-Muhezzeb, el-Nalebî tab'ı, I, 51; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3. baskı, Kahire t.y., II, 442-447; ez-Zühaylî, a.g.e., I.503, 504; Krş. et-Tevbe, 9/5; Buhârî, Diyât, 6; Müslim, Kasâme, 25, 26).

Namazını unutarak, uyanamayarak veya tembellik yüzünden zamanında kılamayan bunu kaza eder. Hadis-i şerifte; Kim uyuyarak veya unutmak suretiyle namazını kılmamış olursa, hatırladığında hemen kılsın " (Ebû Davûd, Salât,11; İbn Mâce, Salât,10; Nesaî, Mevakît, 53) buyurulur. Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre; uyumak veya unutmak gibi bir özür sebebiyle namazım vaktinde kılamayanın kaza etmesi gerekince, özürsüz olarak, tembellik yüzünden kılmayana öncelikle kaza gerekir. Namazı vaktinde kılamadığından dolayı da Allah'a ayrıca tevbe ve istiğfar etmesi gereklidir. Cenab-ı Hak, kendisine ortak koşmanın dışında kalan günahları affedebilir. Namazı da içine alabilen bu affın kapsamıyla ilgili çeşitli nasslar vardır. ,

Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:

"Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez. Bunun dışında dilediği kimseyi affeder" (en-Nisâ, 4/48).

Ubâde b. es-Sâmit'in naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur: Kullarına farz kıldığı beş vakit namazı, küçümsemeden hakkını vererek, eksiksiz olarak kılan kimseyi, Allah Teâlâ cennetine sokmaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler için böyle bir sözü yoktur. Dilerse azap eder, dilerse bağışlar" (Ebû Dâvûd, Vitr, 2; Nesâî, Salât, 6; Dârimî, Salât, 208; Mâlik, Muvatta', Salâtül-Leyl, 14). Ebû Hureyre (r.a)'ın naklettiği bir hadiste de şöyle buyurulur: "Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey farz namazdır. Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Aksi halde şöyle denilir: Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır?" Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır” (Tirmizî, Salât, 188; Ebû Dâvûd, Salât, 145; Nesaî, Salât, 9, Tahrîm, 2; İbn Mâce, İkame, 202).

Bu duruma göre, farz namazların eksisini sünnet ve diğer nafile namazlar tamamlamaktadır. Farz, vacib veya sünnet ayırımı yapılmaksızın ibadetlerin yerine getirilmesi müminin gayesi olmalıdır. Çünkü bu, dünyevî huzur ve mânevî mutluluk kaynağı olması yanında, ahiret için de en büyük hazırlıktır.
 
E

ensar

Guest
KUTUB-İ SİTTE`den alıntıdır

25. (2354)- Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'in anlattığına göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işitmiştir "Kişiyle şirk arasında namazın terki vardır." Müslim, Îman: 134, (82); Ebû Dâvud, Sünnet: 15, (4678); Tirmizî, Îman: 9, (2622). Metin Müslim'in metnidir
Tirmizî'nin metni şöyledir: "Küfürle îman arasında namazın terki vardır."

26. (2355)- Tirmizî ve Ebû Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Kulla küfür arasında namazın terki vardır." Tirmizî, Îman: 9, (2622); Ebû Dâvud, Sünnet: 15, (4678); İbnu Mâce, Salât: 77, (1078).

27. (2356)- Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benimle onlar (münafıklar) arasındaki ahid (antlaşma) namazdır. Kim onu terkederse küfre düşer." Tirmizî, Îman: 9, (2623); Nesâî, Salât: 8, (1, 231, 232); İbnu Mâce, Salât: 77, (1079).

28. (2357)- Abdullah İbnu Şakik merhum anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashâb'ı ameller içerisinde sadece namazın terkinde küfür görürledi." Tirmizî, Îman: 9, (2624)

29. (2358)- İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İkindi namazını kaçıran bir insanın (uğradığı zarar yönünden durumu), malını ve ehlini kaybeden kimsenin durumu gibidir." Buhârî, Mevâkît: 14; Müslim, Mesâcid: 200, (626); Muvatta, Vukûtu's-Salât: 21, (1, 11, 12); Ebû Dâvud, Salât: 5, (414, 415); Tirmizî,

AÇIKLAMA:

Son beş hadis, namazın ehemmiyetini tesbit ile namazı terketmenin ne kadar büyük bir cürüm olduğunu ifade etmektedir. Zîra namaz, küfürle mü'min arasındaki yegane perde olarak gösterilmekte ve namazın terki bu perdenin kaldırılması olarak ifade edilmektedir.
Namazın terki bazan şirk'e, bazan küfr'e nisbet edilir. Aslında şirkle küfür arasında ciddi bir fark yoktur. "Şirk"i, inanmakla birlikte O'na eş koşmak, puta da inanmak olarak anlarsak; küfür Allah'ı inkârdır ve daha umumî bir tabirdir. Müslim'de her iki kelime beraber kullanılır: "Kişi ile şirk ve küfür arasında sadece namazın terki vardır." Mâna şudur: Kişiyi küfürden men eden şey namaz kılmasıdır. Namazı bıraktı mı müslümanı kafirden ayıran alameti terketmiş olur ve böylece zahiren kâfir hükmüne maruz kalabilir. Ayrıca namazın terki onu, neticede küfre atan durumlara, inançlara, hatalara düşürebilir. Nitekim her bir günahta küfre giden bir yol bulunduğu kabul edilmiştir.
Namazın ehemmiyetini ifade etmede 2356 numaralı hadisin ayrı bir yeri vardır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) orada "Benimle onlar arasında ahid namazdır, kim onu terkederse küfre düşer" buyurmaktadır. Hadisteki "onlar" zamiriyle müslümanların kastedilebileceği de kabul edilmekle birlikte esas itibariyle münafıkların kastedildiği belirtilmiştir. Şu halde onların kanlarını korumalarının müslüman muamelesi görmeye hak kazanmalarının yegane sebebi namaz kılmalarıdır. Şayet namazı terkederlerse, onlardan zimmet kalkar. Kâfirler zümresine dahil olurlar ve kendilerine kâfire uygulanan ahkâmın uygulanması gerekir. Kâdı İyâz hadisi açıklarken der ki: "İslâm ahkâmını onlara icrasında esas, onların namazlara gelip cemaatlere katılıp zahirî ahkâma inkıyadla müslümanlara benzemeleridir. Bunu bırakacak olurlarsa diğer kâfirler gibi olurlar." Türbüştî der ki: "Bu mânayı Resûlullah'ın münafıkları öldürmek için izin isteyenlere verdiği şu cevap da te'yid eder: "Ben musalli olanları (yani namaz kılanlar) öldürmekten men edildim."
Namazı terkedenin tekfiri meselesine gelince, Nevevî der ki: "Namazın terki onun vacib olduğunu inkardan ileri gelmişse bu müslümanların icmaı ile küfürdür. Böyle biri derhal İslam dîninden dışarı çıkar. Ancak yeni müslüman olmuş, bir müddet müslümanlarla da düşüp kalkmamış ve bu sebeple namazın farziyyeti kendisine henüz ulaşmamış birisi ise böyle birinin namazı terki, onun küfrünü gerektirmez. Keza namazın farz olduğuna inanarak tembellikle terkeden kimse hakkında ihtilaf edilmişse de İmam Mâlik ve Şafiî başta olmak üzere, selef ve haleften birçok cemâhir, böyle birinin tekfir edilemeyeceğine hükmetmişlerdir. Böyle birisi fâsıktır. Kendisine tevbe teklif edilir. Tevbe ederse dokunulmaz, aksi halde muhsan zâni gibi hadd suçundan kılıç kullanılarak öldürülür. Seleften bir grup da tekfirine hükmetmiştir. Bu görüş, Hz. Ali'den rivayet edilmiştir. İki rivayetten birine göre Ahmed İbnu Hanbel, Abdullah İbnu'l-Mübarek, İshak İbnu Râhûye ve bazı Şafiîler de bu görüştedirler. Ebû Hanîfe, bir grup Kûfî ve Şâfiîlerden el-Müzenî, namazı terkeden tekfir edilmez ve öldürülmez diye hükmetmişlerdir. Bunlar taziren hapsedileceğini ve namaz kılıncaya kadar mevkuf tutulacağını söylerler. Öldürüleceğine hükmedenler, sadedinde olduğumuz hadisleri esas almışlardır. Öldürülmeyeceğine hükmedenler: "Şu üç şey dışında, müslüman kişinin kanı helâl olmaz..." hadisiyle hükmederler. Hadiste "dul zâni", "cana can kısas", "dîninden dönen" sayılır, fakat "namazı terkeden"in zikri geçmez. Tekfir edilmeyeceği görüşünde olan cumhur şu âyeti de delil gösterir: "Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındaki günahı dilediğinden affeder" (Nisa 48). Keza Resûlullah'ın "Lâilâhe illallah diyen cennete girer", "Allah'ın bir olduğunu bilerek ölen cennete girer", "Lâilâheillallah diyenlere Allah ateşi haram etmiştir" gibi çok sayıda hadislerini de bu görüş sahipleri delil olarak zikrederler.
Nevevî: "Kulla, küfür arasında namazın terki vardır" hadisini âlimlerin dört şekilde te'vil ettiklerini belirtir:
1- Kişi namazı terketmekle, kâfirin cezasını hakeder, o da ölümdür.
2- Hadis namazın terkini helâl addedenler hakkındadır.
3- Namazın terki kişiyi küfre götürür.
4- Namazı terk fiili, kâfirlerin fiilidir.
Namaz dışında kalan diğer farzlardan birini terkeden hakkında verilecek hüküm hususunda da ihtilaf olmuştur. Mesela İmam Mâlik'e göre bir kimse, "abdest almam, oruç tutmam..." dese kendisinden tevbe etmesi taleb edilir, tevbe etmezse öldürülür, çünkü kâfir olmuştur. "Zekât vermem" derse zorla alınır, direnecek olursa mukâtale edilir. Ancak "Hacc yapmam" derse, buna mecbur edilmez, zîra haccın müddeti geniştir. İbnu Habib ise: "Ben abdest almam, gusletmem, oruç tutmam" diyen veya zekâtı, haccı terkeden kimsenin kâfir olacağına hükmeder. Cumhur'a göre bir kimse ibadetin farziyyetini inkar etmedikçe kâfir olmaz. Bu hususta ashab icma eder.

NOT:Kimsenin yanlış bir fikre kapılmasını istemem.Yukarıdaki deliller Müslüman olupta namazı terkedenler içindir.Yoksa namaz kılan,ancak tevhid`ten bi haber müşrikler için değildir.


Resulullah`tan sonra yartılmışların en hayırlıları olan Resulullah`ın ashabı hiçbir vakit namazını terk ettiği görülmemiŞtir. Hatta bir savaşın en şiddetli anında bile terk etmemişlerdir.
Ve bunun yanı sıra münafıklara ne kader ağır gelirse gelsin onlarında namazı terk ettiği görülmemiştir.
Hz.ali`yi bir savaşta çok agır bir şekilde namaz kılarken görüp şaşıranlara Hz.Ali`nin şu cevabı sizce ne ifade eder “bizim yaptığımız tüm şavaşlar namaz kılmak için değimli”
Eğer namazını terk edenler neden elini kolunu sallıyarak geziyor diye bi soru aklınıza gelirse,had cezaları darul islamda uygulanır.
 

gorkem90

New member
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
kaerdeslerim sizlerden allah razı olsun insallah alah biziz takva sahiblerinden yapmayı nasip etsin allah bizim kalbimizi dinel sabit kılsın müslüman kardelerim hepinizden allah razı olsun
 

VÝRANESARAY

New member
Katılım
28 Şub 2007
Mesajlar
116
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
49
NAMAZA ÇAĞRI
Hamd, ancak; ×Ve sen durma, öğüt ver, gerçekten öğüt müminlere fayda verir. Ben İnsanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattımØ (Zâriyat, 55-56) buyuran, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
Salâtü Selâm, “Onlarla, bizim aramızda -savaşmamıza engel olan- sözleşme namazdır. Kim bunu terk ederse gerçekten küfre düşer” (Sahihtir, imam Ahmed) diyen Allah’ın Resûlü üzerine olsun.
Namazın, kafirle müslümanı birbirinden ayıran, İslam’ın direği olduğunu bilmek zorundayız.
Ne yazık ki, İslam coğrafyasında dünyaya gelmiş, adları müslüman olan çok sayıdaki ve içinde yaşadığımız toplumlar namaz gibi ehemmiyeti haiz bir yükümlülüğü terk etti ve de ihmal ettiler. Bu da onlara, namaz, dindeki yeri ve terki durumunda söz konusu olan hükümlerinden bahsetmeyi, nasihat babından zorunlu kılmaktadır.
Şunu öncelikle bilmelisin ki; namazı terk eden kimsenin azgınlığı kendisine üstün gelmiş, alışverişte zarara uğramış, kötü akibetini kendi elleriyle hazırlamış, uzayıp giden bir hüsran ve pişmanlık içine düşmüştür. Namaz kılmayan kimse nefretle kınanmıştır. Resûlullah (S.A.V.)’in yolu üzere ölmez. Onun barınağı kızgın bir ateş, konuklanacağı ve buyur edileceği yer de Cehennem’dir (Allah korusun)
Allah Sübhânehu ve Teâla, namazın ehemmiyetini oldukça büyük kılmış, Resûlü de (S.A.V.) bunu belirtmiştir.
Allahu Teâla şöyle buyurur;
×Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride azgınlıklarının cezasını çekeceklerØ (Meryem, 59), ×Her nefis, kazandığına karşılık bir rehindir; Ancak, (hesap defteri) sağ yanından verilenler başka : Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara, “sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?” diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar şöyle cevap verirler: “Biz namazımızı kılmıyorduk,...Ø (Müddesir, 38-43), ×(Bununla birlikte kafirlikten vazgeçip) tevbe eder, namaz kılar ve zekat verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir....Ø (Tevbe,11).
Resûlullah (S.A.V.) de “Kişi ile küfür ve şirk arasında namazı terketmesi vardır.” buyurmuştur (Müslim).
Namazın önemini ifade eden başka bir hadiste şöyledir; “Kulun, kıyamet günüde ilk hesaba çekileceği şey namazıdır. Eğer -bu hesabı- düzgünse diğer ameli de düzelir, yok bu- hesabı- fasit olursa diğerleri de fasit olur” (sahihtir, Taberani) Bir başka hadisinde ise Resûlullah (S.A.V.) “İnsanlarla, Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in (S.A.V.) şüphesiz Allah’ın elçisi olduğuna şehadet etmeleri, namaz kılmaları ve zekat vermelerine değin savaşmakla emrolundum. Eğer bunları yaparlarsa kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Fakat - gerçekhesapları yine Allah’a kalmıştır.” (Buhari, Müslim). buyurmaktadır. Yine bir diğer hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır;
“Benim havzım İyle ile Aden arasından daha uzundur. Nefsim elinde bulunana andolsun ki, O’nun kapları yıldızların sayısından çoktur. Sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Nefsim elinde bulunana andolsun ki, ben; bir kimsenin kendi havuzundan, başkalarının develerini kovduğu gibi insanları ondan kovacağım. Ashab: Yâ Resulullah sen, o gün bizi tanıyabilecek misin? dedi. Peygamber (S.A.V.)’de, “Evet, Sizin O gün hiçbir ümmette bulunmayan bir simânız olur. Yanıma abdest eseriyle -azâlarınız- aklanmış gelirsiniz” - yanıtını verdi” (Müslim).
Namazı terk etmek sebebi ile Resulullah’ın namazsızları kendi havzından uzaklaştırdığı o pek zorlu günde senin yerin neresi olacak? Resûlullah (S.A.V.) çehrelerinde abdest sebebiyle oluşan parıltıların varlığıyla arkası sıra gelenleri gayet iyi bilecek. Ama seni nasıl tanıyıp ta kendi havzına dahil etsin ki? Çünkü sen namaz kılmıyorsun!..
×Tasdik etmedi, namaz da kılmadı. Ancak yalanladı ve yüz çevirdi.Ø (Kıyâmet, 31/32)
Bütün bu tehditlerden sonra Cennete girmeyi umuyor musun!?..
×Hep Allah’a dönüp itaât edin, O’ndan korkun ve namazı kılın da müşriklerden olmayınØ (Rum, 31 ).
×Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resûlüne davet edildiklerinde, “İşittik ve itâat ettik” demek, sadece müminlerin söyleyeceği sözdür. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdirØ (Nur, 51).
Yüce Allah, Şeytan’a lânet etti ve O’nu rahmetinden kovdu. Şüphesiz o, Kıyamet gününde de ebedi olmak üzere Cehenneme atılacaktır. Çünkü O, Allah’ın emretmesine rağmen büyüklendi ve Adem’e secde etmedi,
×Bir zamanlar biz, meleklere “Âdem’e secde ediniz” dedik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O, yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kafirlerden olduØ (Bakara, 34).
Şeytan, Adem’e secde etmediği için Allah’ın lanetine uğradı. Peki, Yüce Allah için secde etmeyerek O’nun emrine karşı gelenin hali ne olur? Oysa Allah şöyle buyurmakta, ×Ben İnsanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.Ø
Namazın önemini belirten bir başka ayette; ×İman eden kullarıma söyle Namazı dosdoğru kılsınlarØ (İbrahim, 31) şeklindedir.
Ömer b. el-Hattab Radıyallahu Anh, vefatına neden olan hastalığı sırasında cemaate çıkamadığından -yanındakilere- şöyle sordu, “İnsanların tümü namazı kıldı mı? biz de “Evet” dedik. O da, “namazı terk edenin İslam’dan hiçbir nasibi yoktur” dedi. Ebu Hureyre Radıyallahu Anh’ta, “Muhammed (S.A.V.)’in ashabından hiç kimse, namazdan başka hiç bir amelin terkini küfür olarak görmezdi” demiştir (Sahihtir, Hakim).
Sahabe-i Kiramdan İbni Mes’ud Radıyallahu Anh, “Namazı terk edenin dini yoktur”, Ebu’d-Derdâ Radıyallahu Anh’da, “Namaz kılmayanın imanı yoktur” (Taberâni) demişlerdir.
Resûlullah (S.A.V.) “Kim ikindi namazını kılmazsa gerçekten ameli boşa gider.” (Buhari) buyurmuştur.
Sahabelerden gelen nakiller, onların; kasten namazı vaktin sonuna kadar kılmayan kimsenin, kafir olduğu yönündedir. Alimler, “Sahabeden bunun aksini söyleyen kimse bilinmiyor” demektedirler.
Acaba namaz kılmayan kimse hangi amelin sevabını ümit eder? Yarın Allah’ın huzurunda günahlarının affedileceğini neye dayanarak düşünebilir ki? Allah’ın ona yazdığı en büyük amelî sorumluluğu basite almanın, onu iteceği azaptan nasıl emin olabilir?
Bir baba, çocuğundan bir şey istediğini sonra da çocuğun bu isteği kâle almadığını veya isteğine karşı gevşek davrandığını bir düşünmelidir. Baba derhal hiddetlenir, büyümesi ve yetişmesi için gün boyu başkalarının kaprisleri altında onun için kendini paraladığı evladı, çok önem verdiği bir hususta yüz çeviriyor veya omuz silkiyor veya gevşek davranıyor?!.
Peki ya Alemlerin Rabbi olan Allah! Hâstalandığımızda bizi iyileştirmesi için yakardığımız Rabbimiz! Gördüğümüz görmediğimiz nimetleriyle bizlere çok acıyan O yüceler yücesi Mevlâ zü’l Celâl! Her şeye zaman bulan insan, Rabbi için boyun eğip namaz kılmaya vakit bulamıyor? İşte bu korkunç bir şeydir.
Yere ve göklere boyun eğdiren yüce Allah’ın huzurunda namaz kılmayanın hali ne korkunçtur!.. Okuyup düşünen kimse için; namazın farziyetini belirten, kılmayanın çok kötü sonunu bildiren ve bundan özellikle sakındıran bir çok ayet ve de Resûlullah (S.A.V.)’in hadis-i şerifleri vardır.
Ey namaz kılmayan kimse!
Şu ayet ve hadislerde belirtilen azabın şiddetine bakta gençlik ve hayata aldanma, çünkü hayat ne kadar uzun olursa olsun bütün nefisler ölümü tadıcıdır... Tüm bunları bir kenara bırakıp gaflete dalma. Şüphesiz Allahu Teâla seni boş yere yaratmadı. Aksine, ancak O’na kulluk etmemiz için yaratıldık. Ne biz, ne de tüm insanlar başı boş bırakılmayacak... Allah azze ve celle’nin bizleri kesinlikle toplayacağı, hak ve adâletle sınıfların ayrılacağı bir dönüş yerimiz var bizim...
Yarın ancak, kendisinden korkup emirlerini yerine getiren, yasaklarından kaçınan; dünyayı, cennet ve Allah’ın hoşnutluğu karşısında satan; geçici hayata karşı Ahiret sonsuzluğunu tercih eden; azap ve ızdıraba karşı mutluluğu satın alan kimselerin olacak, işte onlar güvenlik ve esenlik içinde olacak; ticaretleri boşa gitmeyecektir.
Aziz ve Kahhâr olan Allah’ın huzurunda yarın ki durumunu düşün... Allah’a andolsun, bu öyle bir saattir ki, dehşetinden müttakiler habersiz değildirler.
×O gün Cehennem getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var!Ø (Fecr,23).
Gerçekten çok çok kötü olan da Hakkı bilip ona iman etmen sonra da seni hiç ilgilendirmezmiş gibi, umursamaksızın bu yönde bir adım dahi atmıyor olmandır. Yoksa bu Hakkı teşrî edip onu emreden Allah’ın, -insanı şiddetlice- kuşatmasının sana asla erişmeyecek olduğuna mı inanıyorsun?.
Ahiret ve Ahirette olacakların azâmeti ve dehşetinden kurtulmak mı daha kolay, yoksa dünyada peşinde koştuğun heves ve tutkuları bırakmak mı?
Eğer AIlah’a ve Ahiret gününe şüphe duymadan iman ediyorsan, gerçekten doğru ve dikkatli düşünüp lafı yerine koyup kesinlikle batıla uymayacağına kâni oluyorsan, karşına; bütün müslümanlar için de bir öğüt olacak, tertemiz hakkı uygulamaktan başka bir gerçek çıkmayacaktır.
Sözün doğrusuna teslim olup önündeki bu açık gerçeğe tutunmaktan başka alternatifin olmadığını anladığın zaman sana düşen vazife; Allah’ın bizler için seçtiği hayat düzenini yürürlüğe koymak için ayaklanman, derhal namaza ve Allah için secdeye koşmandır. Şeytan gibi Rabbine isyankâr olma! Bil ki, bu nasihata kulak vermezsen, korkunç sondan Allah’ın dilemesinden başka, ne bir kurtuluş ne de bir kaçış yeri olmayacak!
Zevk ve isteklerine karşı koymazken seni yaratan Allah’a karşı gelirsin!.. Allah’ın ayetlerini duyar ve namaz konusundaki emirlerini gayet iyi bilir de Allah’ın bu husustaki tehditlerini sanki hiç duymamış gibi namaz kılmamakta hâlâ ısrar edersin:
× Vay haline, her yalancı ve günahkâr kişinin! ki, Allah’ın kendisine okunan ayetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç duymamış gibi (küfründe) direnir. İşte onu acı bir azap ile müjdele!Ø (Câsiye,7-8).
Bunlar, gerçeği bildiği, onun aydınlığını gördüğü halde Allah’a bilerek karşı gelen, anladığı halde Allah’ın emrinden habersiz gibi davranmak suretiyle kendi kişiliklerine zulmedenlerdir.
İşte böyleleri Allahu Teâla’nın şu ayetinde belirttiği kimseler gibidirler,
×Hevâsını (kötü duygularını) ilâh edinen ve Allah’ın bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü?...Ø (Câsiye, 23).
Ey Allah’ın kulu! Artık üzerindeki gafleti at!. Latif ve Habîr olan Allah azze ve celle nin yoluna yönel, tevbe et ve henüz fırsat varken kendini ıslah et... Rabbinin affına O yüce mevlâ’nın engin rahmetine koş.. Kim bilir? Bu sabah belki son sabahın ya da bu akşam son akşamın?.
Bir bak... Rabbimiz ne buyuruyor,
×Bizim ayetlerimize öyle kimseler iman eder ki, ayetlerimizle kendilerine öğüt verildiği zaman secdeye kapanırlar ve Rablerine hamd ile tesbih ederler de kibirlenmezlerØ (secde,15).
×Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zâlim kim olabilir? Şüphesiz ki biz, mücrimlerden intikam alacağız.Ø (secde,22).
×Onlara “namaz kılın” denildiği zaman itaat edip namaz kılmazlar. (Namaz kılmayarak Kur’an ayetlerini) yalanlayanların o gün vay haline. Artık Kur’an’ın ayetlerinden sonra neye inanacaklarØ (Mürselat 48-49-50).
CEMAÂTLE NAMAZ VE ÖNEMİ
Resûlullah (S.A.V.) Mescidlerde cemaatle beraber namaz kılma konusunda tüm müslüman topluluklarını uyardı ve buna dikkat edilmesini ısrarla vurguladı. Resûlullah (S.A.V.) “Kim namaza çağrıyı -ezanı- işitirde bir özürü olmadığı halde icabet etmezse onun namazı yoktur.” (sahihtir, ibni Mâce) ve “Kalplerinde hastalık bulunanlara -cemaatle- yatsı ve sabah namazları ağır geliyor, ama bu ikisinde olan mükafatı bilselerdi sürünerek de olsa gelirlerdi!” (Buhari, Müslim) buyurmuşlardır.
Resûlullah (S.A.V.) “Eğer Siz, Şu geride kalıp -farz- namazı evinde kılan kimse gibi, evinizde namaz kılarsanız gerçekten Peygamberinizin sünnetini terk etmiş olursunuz. Peygamberinizin sünnetinden ayrılırsanız muhakkak sapıtırsınız” (Müslim) demiştir.
Allah Resûlü (S.A.V.) bir başka hadisinde ise, “Şu bir kısım insanlar cemaatle namazı terke ya son verirler ya da ben evlerini -onlar içindeyken- yakarım” (Sahihtir, İbni Mâce) buyurmuştur.
Câbir Radıyallahu Anh’ın rivayet ettiği hadiste şöyledir, “İbni Ümmü Mektum, Peygamber (S.A.V.)’e geldi ve dedi ki; ey Allah’ın Resûlü benim evim gerçekten uzak bir yerdedir ve ben aynı zamanda âmâ birisiyim ama ezanı – evimden işitiyorum ne yapayım? Resûlullah (S.A.V.) “Sürünerek veya emekleyerek de olsa, ezanı duyuyorsan ona icabet et” (İmam Ahmed, Ebu Yâlâ).
Bir mesele: İnsanlarımızın çoğu teravih namazına büyük bir özen gösteriyorlar. Ramazan ayı geldiğinde gruplar halinde camilere doluşmalarına rağmen oruç ayı çıktığı vakit bu tutumlarını değiştirip öylece toplu bir şekilde cemaatla namazı terk ediyorlar. Hatta çokları Ramazan ayının çıkmasıyla beraber namazı tümden terk ediyor? Mescidlere giden yolu tanımaz bir tutum içerisine giriveriyorlar. Bu şekilde yalnızca Ramazan boyunca Allah’a ibadet (!) ediyorlar.
Hıristiyanların kiliseye sadece Pazar, Yahudilerin de yalnız Cumartesi havraya gitmeleri gibi, bazıları da Cuma günü dışında camiye uğramıyorlar.
Allah’tan korkmalı! Zorlu bir sorguya çekilmezden evvel nefsinin muhasebesini yapmalısın!.. Durumunu gözden geçir!.. Ahirette pişman olmazdan evvel Allah’a itaat hususunda yapmış olduğun yanlışlardan pişmanlık duy!..
Ve tüm bunlardan sonra şunu da bil ki, Allah’ın bizim ibadetlerimize ihtiyacı yoktur!.. Bunlar ancak bir zamana kadar sayılan amellerimizdir. Hepside bize eksiksiz olarak ödenecektir... Kim bu ödeme esnâsında güzel bir sonuç elde ederse hemen Allah’a hamd etsin. Ama her kim kötü bir sonuçla karşılaşırsa, başka değil.. sadece kendisini kınasın!.
Bulduğu sonuç yaptıklarının karşılığından başka bir şey değildir. Bu eksiksiz bir adâlettir!.. “Namaz kılmıyorum ama kalbim temiz” ×.. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada, sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, sakınanı daha iyi bilirØ (Necm sûresi, 32)
Mânevi yönden boşlukta olan bir çokların masiyete rağmen kendilerini temize çıkarmak için diline doladığı bu cümle; onlar adına gerçekten büyük bir kandırmacadır.
Oysa kalbin temiz olması Allah’a daha çok itaâti gerektirir isyanı değil! Bu yüzden Allah Resulü (S.A.V.) ve sahâbesi geceleri bile namaz kılıyordu.. Oysa Rabbimiz, namaz kılmamızı mutlak olarak emretmiş, yukarıda geçen âyet ve hadislerde de görüldüğü gibi namazsızlığın kafir ve müşriklerin vasıflarından olduğu bildirilmiştir. Yaratanına değil de kendi zevk ve şehvetine uyan kimsenin kalbinin temiz olması mümkün değildir. Bu, şeytanın onu kandırmadaki bir yöntemidir. Gerçekten kendi ve ailesinin menfâatini düşünen kişi; kendini böylesi ucuz sözlerle kandırmakla değil, Rabbinin Kur’ân-ı Kerim’de ona ne buyurduğunu öğrenmekle meşgul olur.
Gözümüzün nûru namazla ihya olmaya, ailemizi, arkadaşlarımızı ve çevremizdekileri de ihya etmek üzere, tam bir içtenlikle karar vererek tevbeye sarılmalıyız. Allah’ın affından yüz çevirenlerden başka kimsenin helak olmayacağı gerçeği karşısında inat etmek ve yine de namazdan gafletle günleri geçirmek, insan için takdir edilen onurlu makama asla yaraşmaz. İyi günümüzde Allah’a koşarsak, bizi imtihan ettiği zorlu günlerimizde yardımını esirgemez. Bunca gerçeklerden sonra yine de günah ve masiyet içinde kalmaya devam etmek, ahiret günü kör olarak haşredilmekten razı olmaktır..
×...Ve şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasınØ (Lokman, 33).
×Bana ibâdet etmekten büyüklenip yüz çevirenler, muhakkak ki, küçülmüş olarak Cehenneme gireceklerdirØ (Mümin, 60)
×Öyle bir günden korkun ki, onda bütün insanlara sadece kazanmış oldukları şeyler ödenir. Ve onlar bu konuda hiçbir haksızlığa uğramazlar!..Ø
×.. Biz onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz. O, “Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim” der. (Allah) Buyurur ki: “İşte böyle. Çünkü sana ayetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bu gün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!”.Ø (Tâ hâ, 124-126)
“Sallallahu alâ Muhammedin ve alâ âlihi ve Sahbihi ecmâîn”
VE’L-HAMDÜ LİLAHİ RABBİ’L ALEMİN
 

c*i*h*a*t

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Öncelikle hepinize çok teşekkür ederim verdiğiniz bilgiler için. Adım Cihat. Namaza başlamayı çok istiyorum ancak şeytan her seferinde beni engelliyor ve irademe bir türlü hakim olamıyorum. Bir defa kılsam 2. sini getirmeyorum. Böyle olmaması için ne yapmam gerek?
 
E

ensar

Guest
Öncelikle hepinize çok teşekkür ederim verdiğiniz bilgiler için. Adım Cihat. Namaza başlamayı çok istiyorum ancak şeytan her seferinde beni engelliyor ve irademe bir türlü hakim olamıyorum. Bir defa kılsam 2. sini getirmeyorum. Böyle olmaması için ne yapmam gerek?

Arkadaş namazlarını kılabilmen için yapman gereken tek şey tehvidi iyi anlaman ve hayatını o doğrultuta yön vermendir.Kişi namazı veya diyer ibadetleri terk ediyorsa bu o kişinin
Allahı gerktiği gibi tanımamasından ve korkmamasından kaynaklanıyor.

Allah(c.c)insanlara ibadetten önce ilmi faz kılmıştır ilimden kasıt Allah(cc),O`nun resulu ve Allah`ın vahi yoluyla bildirdiği şeriatı(dini,kanunları)`dır.

Muhammed suresinin 19. ayetinde Allah(c.c) bize şöyle buyuruyor.

Onun için bil ki: "Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur." Hem kendi günahın, hem de mümin erkeklerle mümin kadınlar için mağfiret dile. Allah dönüp dolaştığınız yeri de barındığınız yeri de bilir.(muhamed/19)

Süfyan b. Uyeyne'den nakledildiğine göre Resullullaha(s.a.s) ilmin faziletine dair soru sorulmuş, o da şöyle demiş: Sen yüce Allah'ın önce ilmi sözkonusu eden: "Onun için bil ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Hem kendi günahın İçinmağfiret dile" diye buyurduğunu ve ilimden sonra ameli emretmiş olduğunu duymadın mı? Yine yüce Allah'ın: "Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyundur, bir eğlencedir... Rabbinizden bir mağfirete... birbirinizle yarışın" (el-Hadid, 7/20-21) diye buyurduğunu; "Bilin ki, mallarınız da, evlatlarınız da birer imtihandır..." (el-Enfal, 8/28) diye buyurduktan sonra -bir başka yerde-: "O halde onlardan sakının" (et-Teğabun, 64/14) diye buyurduğu gibi; "Bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'a... aittir" (e!-Enfal, 8/41) diye buyurup bundan sonra da ameli emreden buyrukları duymadın mı?

Resullullah(s.a.s)`in ayet hakkında yapmış olduğu tevsir bize apaçık bildiriyorki, bizim yapmamız gereken ibadetlerden önce neyi nasıl ve ne için yapmamız gerktiğini öğrenmemizdir. Çünkü bilmez isek yanlış yaparız.Bu doğrultuda hareket ettiğimizde ilk öğrenmemiz gereken Tevhid`dir.
Tevhid, arapça luğatta birlemek manasında kullanılıyor.Şeri manası ise Allah(c.c)`ı rububiyet, uluhiyet, isim ve sıfatlarında birlemektir.Tevhidin bu üç mertebesini öğrenip hayatımızda tatbik edersek akidemiz tamamlanmış ve geri kalan ibadetleride yerine getirmek için ne yapmamız gerektiğini kimseye danışmadan şeytanın vesveselerine kulak kabartmadan yaparız.

SAD suresinde Allah(c.c) bizlere şeytanla arasında geçen konuşmayı şu ayetlerle bildiriyor.

79.)(şeytan)Dedi ki: "Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı."
80.)(ALLAH) Dedi ki: "O halde, süre tanınanlardansın."
81.) "Bilinen vaktin gününe kadar."
82.)(şeytan) Dedi ki: "Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım."
83.) "Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç."
84.) (Allah) "İşte bu haktır ve ben hakkı söylerim" dedi.
85.) "Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım

Allah herkezi şeytanın saptıramadığı muhlis kullardan eylesin

Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir (araf / 200)

İnşallah namazı kılman için ne yapman doğrultusunda yardımcu-ı olabilmişimdir.
 

iklim

New member
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Ey imam, namaza başlarken Allâhu ekber demenin mânâsı şudur: “Allâh'ım, biz senin huzûrunda kurban olduk.” Kurban keserken Allâhuekber dersin işte, öldürülmeye layık olan nefsi kurban ederken de bu söz söylenir. O esnada beden İsmail, can da Halîl İbrahim gibidir. Can, bu semiz bedenin hevâ ve hevesini kesmek için tekbîr getirince Beden şehvetlerden, hırslardan kurtulur, namazda “Bismillahirrahmânirrahîm” demekle kurban olur gider. Namaz kılanlar, kıyâmette olduğu gibi, Allâh'ın huzûrunda saflar halinde dururlar, sorguya, hesap vermeye, yalvarmaya koyulurlar.

Namazda gözyaşı dökerken ayakta durmak, kıyâmet günü dirilerek, kabirlerden kalkıp mahşer yerinde Allâh'ın huzûrunda ayakta durmağa benzer. Cenâb-ı Hakk; “Sana verdiğim bu kadar mühlet içinde ne yaptın? Ne kazandın, ve bana ne getirdin?” diyecek. Ömrünü ne ile, ne işlerle, ne gibi ibâdetlerle, ne iyilikler yaparak harcadın, bitirdin? Sana verdiğim rızkı, kuvveti, gücü ne ile yok ettin? Gözünün nûrunu nerede tükettin? Beş duygunu nerelerde kullandın?

Gözünü, kulağını, aklını, irâdeni, bileğini, arşa ait olan bütün bu kuvvetlerini, neye, nerelere harcadın da onlara karşılık, bu dünyada neyi satın aldın? Sana kazma gibi, bel gibi el, ayak verdim. Onları sana ben bağışladım; onlar ne oldular?” Allâh'ın huzûrunda bunun gibi derde dert katan yüz binlerce haberler, sualler gelir.

Namazda kıyamda iken, kula gelen bu sözlerden kul utanır, utancından iki büklüm olur ruküa varır. Utancından ayakta durmağa gücü kalmaz, ruküda: “Subhane rabbiye'l-azîm” diyerek Allâh'ın noksan sıfatlardan berî olduğunu söyler.

Sonra o kula Hakk'tan ferman gelir; “Başını kaldır da sorulan sorulara cevap ver.” denir. Kul utana utana başını ruküdan kaldırır; fakat, dayanamaz; o günahkar, utancından yine yüz üstü yere kapanır.

Ona tekrar; “Secdeden başını kaldır da, yaptıklarından haber ver.” diye ferman gelir. O bir kere daha utanarak başını kaldırır ama, dayanamaz yine yılan gibi yüz üstü düşer.

Cenâb-ı Hakk; “Tekrar başını kaldır da söyle, yaptıklarını kıldan kıla, birer birer senden soracağım” diye buyurur.

Allâh'ın heybetli hitabı, onun rûhuna te'sir ettiği için, ayakta duracak gücü kalmamıştır. Bu ağır yük yüzünden ka'deye varır, dizleri üstüne çöker. Cenâb-ı Hakk ise; “Haydi söyle, anlat.” diye buyurur.

“Sana nimet vermiştim, nasıl şükrettiğini söyle; sana sermaye vermiştim, onunla ne kâr elde ettiğini göster.” Kul yüzünü sağ tarafına döndürür, peygamberlerin rûhlarına ve meleklere selam verir. Onlara niyâzda bulunur da der ki: “Ey mânâ pâdişahları, bu kötü kişiye şefaat edin, bu günahkarın ayağı da, örtüsü de çamura battı.” Peygamberler selam veren kula, derler ki: “Çâre ve yardım günü geçti, gitti. Çâre dünyada olabilirdi, orada hayırlı işler yapmadın, ibâdet etmedin, öğünler geçti. Ey bahtsız kişi, sen vakitsiz öten bir horoz gibisin; git, bizi üzme, bizim kalbimizi kırma.”

Kul yüzünü sola çevirir, bu defa akrabalarından yardım ister, onlar da ona; “Sus.” derler. “Ey efendi, biz kimiz ki sana yardım edelim, elini bizden çek de kendi cevâbını Allâh'a kendin ver.” derler.

Ne bu taraftan, ne o taraftan bir çâre bulamayınca, o çâresiz kulun gönlü, yüz parça olur.

O herkesten ümidini kesince, iki elini açar, duâya başlar.“Allâh'ım, herkesten ümidimi kestim. Evvel ve ahir kulunun başını vuracağı, sığınacağı sensin; senin rahmet ve mağfiretine son yoktur.” Namazdaki bu hoş işaretleri gör de, sonunda, kesin olarak işin böyle olacağını anla... Aklını başına al da namaz yumurtasından civciv çıkar, yâni namazdan mânen yararlan, yoksa dane toplayan bir şey öğrenememiş kuş gibi, Allâh'ın büyüklüğünü düşünmeden yere başını koyup kaldırma.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Allah razi olsun cok güzel.. Sizden cok Allah rizasi icin bisey isticem. Lütfen cok sevdigim bi kardesimin namaza baslamasi ve hidayete ermesi icin dua edermisiniz?
Allah razi olsun..

Bir müslüman olarak bütün müslümanların hidayetine duacıyız kardeşim.Ama istediğin şey sadece bizlerin yada herhangi birilerinin o arkadaşın için dua etmesi ile olacak şey değil.Önce arkadaşın rabbine teslim olacak ve kendisi için hidayet talep edecek,ve bu talebinde ısrarcı olacak.Bu eylem ona ilk zamanlarda çok zor gelecek ruhu daralacak sıkıntı çekecek,üşenecek ama bırakmayacak.Zira namazdan uzak bir hayat yaşayanla şeytanın hiç işi olmaz o yüzden rahatı kaçan şeytan ve nefis tüm güçleri ile bu kardeşimize yüklenerek onu bu kararından vaz geçirmeye uğraşacaklardır.Boynunu sadece Alemlerin rabbine eğmeye kararlı olursa bu kardeşimiz ancak başarır.Zor değil,ama zor gelir.Allah yar ve yardımcısı olsun.
 
Üst Alt