Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mevzu hadislere örnekler

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Başlangıçtan bugüne muhaddisîn-i izâmın gösterdikleri o takdire şâyân ceht, gayret ve hadis mevzuunda sergiledikleri hassasiyet sayesinde neyin sahih, neyin mevzû olduğu apaçık ortaya çıkmış olmasına ve Kur'ân gibi, onun tefsiri, mühim bir buudu ve hikmet-i televvünü olan sünnet de: إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ "Şüphesiz, Zikri (Kur'ân'ı) Biz indirdik; ve onun koruyucuları da elbette Biziz." (Hicr sûresi, 15/9) âyetinin şümulü içine girmekle ilâhî sıyânet altında bugünlere gelmiş bulunmasına rağmen, günümüzde maalesef bu mevzu, müsteşrikler ve onların tesiri altında kalan bazı tali'sizlerce tenkit mevzuu hâline getirilmiş ve pek çok sahih hadise ve sünnete dil uzatılır olmuştur.
Bu sebeple, şimdi biraz da mevzû hadislerden bazılarına temas edecek ve dile dolanan bazı sahih hadisleri ele alacağız.
1. Mevzû Hadisler
Meselâ, hadis diye rivayet edilen bir sözde: أَبُو حَنِيفَةَ سِرَاجُ أُمَّتِي "Ebû Hanife, ümmetimin kandilidir."[SUP][1][/SUP] denmektedir. Vâkıa, Ebû Hanife, ümmet-i Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) için gerçek bir kandil olmuş ve ashab-ı kiramdan sonra onun ayarında dine hizmet eden pek az kişi çıkmıştır. Ama gel gör ki, Allah Resûlü'nden (sallallâhu aleyhi ve sellem) böyle bir söz şerefsüdûr olmamıştır. Zannediyorum bu, mezhep taassubuyla uydurulmuş bir sözdür.
Hadis diye uydurulan bir diğer söz de: اِتَّخِذُوا الدِّيكَ اْلأَبْيَضَ "Beyaz horoz edinin."dir.[SUP][2][/SUP] Horoz, hele beyaz horoz halk tarafından pek sevilir ve "Kerameti vardır." denilir. Fakat, hadis nakkâdı zatlar, bu sözün kezzablar tarafından rivayet edildiğini tespit edip, hadisle alâkasının olmadığını ortaya koymuşlardır. Bu da, her hâlde horoz ticareti yapan bir yalancının uydurduğu sözdü...
Halk arasında yaygın olan bir başka söz daha vardır:
اِتَّقِ شَرَّ مَنْ أَحْسَنْتَ إِلَيْهِ "Kendisine iyilikte bulunduğun kişinin şerrinden sakın."[SUP][3][/SUP] Bir defa bu sözün hadis olamayacağı bir yana, mantığa ve akla uygunluğu da yoktur. Eğer, uydurma caiz olsaydı ben: أَحْسِنْ إِلَى مَنِ اتَّقَيْتَ شَرَّهُ "Şerrinden korktuğun kimseye iyilikte bulun." derdim. Çünkü iyilik, insanı yumuşatır ve iyiliği yapana köle eder. Nitekim, bu hakikati ifade eden bir sözde: "İnsan, ihsanın kölesidir." denmiştir. Diğeri ise, Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) isnadı mümkün olmayan korkunç bir yalandır.
Yukarıdaki sözün akla ve mantığa uygun olmadığından da bahsetmiştim. Evet, İslâm, aklîdir, mantıkîdir; ancak onun aklî ve mantıkî olması ile akla ve mantığa dayanması farklı şeylerdir. İslâm, insanüstü bir hakikattir. Bu hakikat, Allah ve Resûlü'nün tayin ve tespit ettiği şeydir. İnsana düşen, bu hakikati bulmaktır; yoksa tek tek her akıl, hiçbir zaman hakikatin kaynağı olamaz.
Hakikat bu iken, bugün maalesef bir kısım ilim mahfillerinde bu husus da ayrı bir mecraya çekilerek suiistimal edilmek istenmektedir. Meselâ: "Bendendir diye bir söz naklettiğinizde, onu kendi aranızda müzakere edin. Eğer o söz hakka muvafıksa, tasdik edin ve dininize bir esas olarak kullanın. Ben, onu konuşmuş olayım olmayayım, fark etmez; yeter ki, söz hakka muvafık olsun."
Bu söz, kesinlikle hadis değildir ve olamaz da. Çünkü, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, hakkı tayin ve tespit eden Allah ve Resûlü'dür; yoksa, kişilerin ölçü ve değerlendirmeleri, Resûlullah'ın sözleri için asla kıstas olamaz. Tam aksine, insanlar, kendi söz ve davranışlarını Resûlullah'ın sünnetine, yani söz ve davranışlarına uydurmak mecburiyetindedirler.
Bunun gibi hadis diye uydurulmuş bir diğer söz de: وُلِدْتُ فِي زَمَنِ الْمَلِكِ الْعَادِلِ "Ben, âdil bir melik zamanında doğdum."[SUP][4][/SUP] ifadesidir. Bu, bizim "Nûşirevan", İranlılar'ın ise "Enûşirvan" dedikleri kişiyi yüceltmek için uydurulmuş bir sözdür. Allah Resûlü'nün, bir başkasının kazandıracağı şerefe asla ihtiyacı yoktur; bilakis, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), zamana ve mekâna şeref getirmiştir. Zamana ve mekâna şeref verdiği zamanda âdil bir hükümdarın yaşamış olması, O'nun şerefine şeref katmaz; zaman ve mekânın etekleri, O'nun dünyaya teşrifleriyle şerefle dolmuştur.
Akıl ve mantığa çok ters düşmemekle birlikte halk arasında çok meşhur olmuş, kitaplarda görüp, minberlerden dinlediğiniz, hadis diye rivayet edilen bir başka söz de: اَلنَّظَافَةُ مِنَ اْلإِيمَانِ "Temizlik imandandır."[SUP][5][/SUP] ifadesidir. Bu sözün mânâsı doğrudur ama, böyle bir söz, asla ve kata Resûlullah'tan sâdır olmamıştır. "Mânâsı doğrudur." dedim; çünkü sahih hadiste Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): اَلطُّهُورُ شَطْرُ اْلإِيمَانِ "Tuhûr, (yani, maddî temizlik ve tevbe, istiğfar, münâcât, murâkabe, muhasebe ve ubûdiyetle gerçekleştirilecek mânevî temizlik) imanın yarısıdır."[SUP][6][/SUP] buyurmuştur.
Bir diğer aldatan söz de: تَخَتَّمُوا بِالْعَقِيقِ "Akikten yüzük takının." Allah Resûlü'nden böyle bir söz sâdır olmuş değildir. Şu kadar ki, Âişe Validemiz'den rivayet edilen: تَخَيَّمُوا بِالْعَقِيقِ"Akik'te çadır kurun." hadisi vardır. Akik, Medine'den ayrılıp da Mekke'ye giderken kendisine uğranılan bir vadinin adıdır. İlk dönemlerde yazıda nokta kullanılmadığından, تَخَيَّمُوا ihtimal تَخَتَّمُوا olmuş ve Akik vadisi, akik taşı ile karıştırılmış ve ortaya böyle bir söz çıkmıştır. Bir de bunun sonuna: فَإِنَّهُ يَنْفِي الْفَقْرَ "Çünkü o, fakirliği giderir." yalanı eklenmiştir.[SUP][7][/SUP]
اَلنَّظَرُ إِلَى الْوَجْهِ الْجَمِيلِ عِبَادَةٌ "Güzel yüze bakmak ibadettir." sözü de, hadis diye uydurulmuş sözlerdendir. "Güzele bakmak sevaptır." şeklinde, Türk halkının ağzında çok yaygındır. Hâlbuki bu söz, bir dalâlettir, bir sapıklıktır.[SUP][8][/SUP]
Bunun gibi, yukarıda geçtiği üzere: اُطْلُبُوا الْعِلْمَ وَلَوْ بِالصِّينِ "İlim, Çin'de de olsa talep edin."[SUP][9][/SUP] sözü de, -günümüzde ilim adına yeni bir şeyler söylemek ve İslâm'ın ilme verdiği değeri güya ortaya koyma adına ne kadar söylenirse söylensin- yalandır, uydurmadır ve asla hadis değildir.
İlme ait Kur'ân'da ve hadiste o kadar senâ, terğip ve teşvik vardır ki, kâhinlerin secalarına benzeyen böylesi sözlere ihtiyaç yoktur. Meselâ, Kur'ân-ı Kerim'de: إِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ "Kullarından ancak âlim olanlar Allah'tan haşyet duyar." (Fâtır sûresi, 35/ 28) buyrulmuştur; yine Kur'ân-ı Kerim'de:
قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ
"De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zümer sûresi, 39/9) âyeti vardır. Ayrıca sahih hadiste:
إِنًّ الْمَلاَئِكَةَ لَتَضَعُ أَجْنِحَتَهَا رِضاً لِطَالِبِ الْعِلْمِ "Melekler razı olmalarından dolayı ilim talep edenlerin (ayaklarının altına) kanatlarını gererler."[SUP][10][/SUP] buyrulmuştur. Böyle onlarca âyet ve hadis varken, hadis diye uydurulmuş sözlere hiç ihtiyaç yoktur
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
1- din akıldır,dini olmayanın aklıda yoktur.
2-kişilerin azmi dağları yerinden oynatır.
3-her kim günahı işlerken gülerse cehenneme ağlayarak gider.
4-halimi bilmesi istememe gerek bırakmaz.
5-her kim Allah için kırk gün ihlas okursa hikmet pınarları dilinde zuhur eder.
6-her kim beni ve babam ibrahimi bir sene içinde ziyaret ederse cennete girer.
7-yaşlı kadınların dinine yapışın.
8-kim nefsini bilirse rabbinide bilir.
9-ensenin meshhi cehennemde zincirlenmekten korur.
10-isa dan başka mehdi yoktur.
11-sarıkla kılınan namaz sarıksız kılınan namazın yirmi beşine eşittir.

ve devam ediyor.....
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
- Rasulullah’a soruldu:
Allah hangi maddedendir? Rasulullah şöyle demiş:
“ Allah akan bir sudandır. Topraktan ve gökten değildir. Atlar yarattı ve onlari koşturdu. Sonra atlar terledi. Bu terden de kendi nefsini yaratti. “

Bu uydurma hadis Ibnil Cevzi’nin mevzu hadisler kitabinda (c: 1 s: 105 ) nakledilmistir.
“Geceleyin Beytil Makdis’e giderken Cibril beni babam Ibrahim’in mezarına götürdü ve dedi ki: -”Ey Muhammed ! Burada in ve iki rekat namaz kıl” sonra Beytil Lahm şehrine götürdü ve
-”Burada dur ve iki rekat namaz kıl, çünkü burada kardeşin İsa dünyaya geldi.”, dedi. Sonra beni bir kayaya götürdü ve dedi ki: Buradan Rabbin semaya yükseldi.

Bu uydurma ise Ibn-il Arak’in Tenzihis Seria kitabinda gecmektedir.

Zor duruma düşerseniz mezarda bulunanlardan yardim isteyiniz

Bu uydurma bir hadistir.
<< Kişinin fayda verecegine inandigi sey bir taş bile olsa o taş kisiye mutlaka fayda verir. >>
Ibn Teymiye bu hadis icin uydurma demistir.
-<<Bir kimse herhangi bir seyin Allah’tan olduguna ve bunu yaptiginda bir sevap kazanacagina inanarak o seyi yaparsa o sey Allah’tan olmasa bile muhakkak o kisiye fayda verir. >>

Bu hadisin asli yoktur ve uydurmadir

<< Allah beni nurundan yarattı. Benim nurumdan Ebu Bekiri, Ebu Bekir’in ruhundan Ömer’i yaratti. Benim ümmetim ise Ömer’in nurundan yaratılmıştır. Ömer cennet ehlinin ışığıdır . >> (Tenzihis-Seria s: 337 c: 1 )

uzar gider.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
"(Hatırla ki o gün) baldır(lar)ın açılacağı, kendilerinin secdeye davet edileceği bir gündür. Fakat buna güç yetiremeyeceklerdir. evet secdeye davet edilecekler gözleri düşük, kendilerini bir zillet sarmış olarak. Halbuki onlar bu secdeye dünyada herşeyden salim ve sapasağlam iken davet ediliyorlardı. (Kalem 42-43)

"Ebu Said (ra) anlatıyor. Resulullah (aleyhisselatu vesselam)'ı dinledim, "Baldırların açılacağı, kendilerinin secdeye davet edileceği gün...(Kalem 42) mealindeki ayetle ilgili olarak" şöyle diyordu: "Rabbimiz baldırını açar, her mümin erkek ve her mümin kadın O'na secde eder. Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpare bir tabakaya dönüşür (ve secde edemezler.)" (Buhari, Tefsir, Nun vel Kalem 2, Tefsir, Nisa 8, Tevhid 24; Müslim, İman 302. (183)

"Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.” (Müslim İman 302, Buhari 97/24,10/29, Müsned, 3/1)

O, sana Kitab'ı indirendir. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir ali imran 7

İŞte Allahın ipi,kulbu,eli gibi burada da bacağını açıp gösterir cümlesi bu türdendir.

Öyle ise, "baldırı açmaktan" maksat nedir? Alimler bunu, "bütün hakikatkerin çırıl çıplak ortaya çıkması (sebebiyle) hesap ve cezanın bütün şiddet ve dehşetiyle hüküm sürmesi" şeklinde anlamışlardır. Nitekim hadiste, Resulullah (aleyhisselatu vesselam) Cenab-ı Hakkın bütün gerçekleri ortaya koyarak hesap verme hadisesinin dehşetini yaşattığı hengamda, dünyada iken kulluğunu samimiyetle yapanlarla, riyakar hareket edenleri ayırıp mü'minleri dehşetten kurtaracağını, riyakarları da sırtları eğilmez bir hale sokarak cürümlerini yüzlerine vurmak suretiyle, dehşetlerine dehşet katacağını belirtmektedir.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
(Yedullahi fevka eydihim = Allah’ın eli onların elleri üstündedir.) [Fetih 10]
(… lima halaktü bi yedeyye = İki elimle yarattığıma…) [Sad 75]
(Vessemae beneyna ha bi eydin = Biz ellerle bina ettik.) [Zariyat 47]
Nasıl ki Allahın eli olmaz,haşa baldırıda olmaz.


peki müteşabih ayetleri ve hadisleri kim açıklar
Fakat hadisin Kuran gibi müteşâbihâtı (kapalı, birçok anlama gelen anlatımlar içeren ifadeler) var, ancak havas (ileri gelenler, seçkinler) onların manalarını bulabilir. (Mektubat, 513)
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Kalem suresinin 42. ayetinde "Keşfu's-sak" tabiri geçmektedir. Lügat olarak baldırın açılması manasına gelir. Görüldüğü üzere ayeti kerimeden asıl maksat lügat manası değildir, aksine bir mesaj söz konusudur. Hadis yukarıdaki rivayette baldır kelimesini "sâkehu" şeklinde zamir olarak kaydeder. İbnu Hacer bir başka tarikde zamirsiz olarak "sâke" şeklinde geldiğini ve bu şeklin -ayeti kerimeye uygunluk arzetmesi sebebiyle- daha doğru oldğunu söyler. Aksi takdirde yukarıdaki tercümede aslına muvafık olarak kaydettiğimiz üzere Cenab-ı Hakka baldır izafe ederek, insana teşbih etmek gibi-yorumu zor- te'vili tekellüflü bir durum ortaya çıkacağını belirtir.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Yani, müteşabih olanı baldır olarak görürsünüz, ama bu baldırın insanların baldırı olduğu ayetten açıkça yazdığı için müteşabihle bulduğunuzun da insanlarla ilgili olması gerekir.
niye Kuran da Allahın elinden ,bahs ediyor .
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
" Allah'ın iki elide açıktır " (Maide: 64) : Allah cömerttir ( Aynı anlamda hadis : "Allah'ın sağ eli doludur." ( Buhari: 9/150) )

bu örnektede durum aynıdır.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Allah için el teşbihi yapılmış demek ki buda bir teşbih bu teşbihin anlamı.Ebu Musa el-Eş´ari´den nakledilen bir görüşe göre ise "Baldırın açılma-sı"ndan maksat, büyük bir nurun ortaya çıkmasıdır. İnsanlar bu nuru görünce Allaha secde edeceklerdir.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Âyette geçen "sâk" kelimesi, lügatte, topuktan baldıra doğru bacağın incik yerine denir. Bundan ağacın gövdesi gibi herhangi bir şeyin aslına da denir. Burada "Sâk" mutlak olarak zikredilmiş olup herhangi bir şeye nisbet edilmemiştir.diyor elmalılı tefsirinde.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Cenab-ı Hakka baldır izafe ederek, insana teşbih etmek gibi-yorumu zor- te'vili tekellüflü bir durum ortaya çıkacağını belirtir.demişiz sonra Burada "Sâk" mutlak olarak zikredilmiş olup herhangi bir şeye nisbet edilmemiştir demişiz,"Baldırın açılma-sı"ndan maksat, büyük bir nurun ortaya çıkmasıdır. İnsanlar bu nuru görünce Allaha secde edeceklerdir.

bizce baldırın açılması ne cenab-ı hakka nede insana teşbihtir.baldırını açılması büyük bir nurun ortaya çıkmasıdır,görüşü en doğru görüştür.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Ayet müteşabih olduğu için bir çok yorum yapılması doğaldır.hadiste müteşabihtir.velev ki Allah tealaya teşbih olursa nurunun ortaya çıkması olur böylece herhangi bir sorun kalmaz.ama ayette nurun ortaya çıkması anlamında kimseye teşbih yok.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
görüşümüzü sordun bizde cevapladık,sana göre olur olmaz.biz bu görüşü benimsiyoruz.en makul olan budur.bu hadis uydurma değildir.sadece müteşabihtir aynen el teşbihindeki gibi.burdaki baldır sence bildiğin baldır mı yoksa.Allaha el teşbihinde de bildiğimiz el mi .bizce senin ki olmadı.
ne sormuştun.

Allah a el isnat etmek doğru mu sen de cevaplamadın.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
ya sen sorumu cevapla bizce nurun ortaya çıkması kast ediliyor.Allaha bu tür teşbihler yapılamaz diyordun bak el teşbihi yapılmış,hani insanlar için di.senin yorumun hiç olmadı..
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Buradaki baldır, bildiğimiz baldır değildir. Yapılan ve gizli kalan, bilinmeyen olan şeylerin açığa çıkması, ortaya dökülmesidir.
hadisteki baldır niçin baldır olsun biz onun nurun ortaya çıkması tevilini kabul ediyoruz.
benim sorumu sen anlamadın galiba hani diyordun ya Allah a baldır izafe edilemez doğru el-hak niçin bu hadiste böyle konuşulmuş .dedin ki uydurma. o zaman şunu kabul edecen Allah cc el izafe de edilemez.ayete gelince mecaz var deyip hadise gelince asıl manada diyemezsin.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
ALLAH’IN BALDIRI OLUR MU?


42- Şura Suresi 11

“ ... O’nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur.”

Müslim - iman 302, Buhari 97/24,10/29, Hanbel 3/1

“Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.”

Bu hadisin hangi kitaplarda geçtiğine iyice dikkat edin!

Hadis kitaplarının sözde en doğrusu olarak gösterilen, tek hadisini inkar edenin kafir olacağı söylenen Müslim ve Buhari’de.

Hadisçilerin mantığına göre bu hadisi inkar eden kafir, bu hadise inanan gerçek Müslüman olacaktır.

Allah’a hiçbir şeyin benzemediğini söyleyen ayete karşın, hiçbir mecazi ifadeyi çağrıştırmadan, Allah’ın baldırı olduğunu ve ahirette baldırını açacağını söylemenin saçmalığını uzunca anlatmaya gerek var mı?

Bunları savunarak, Buhari ve müslim'i aklayabilecek; kaynaklarını hala sahih olduğunu ispatlayabilecek varmıdır? Buyursunlar efendim...

selamlar…


aorskaya

Saçmalık İmam Buhari'de , İmam Müslim'de değil sende aorskaya. Neden? Çünkü cehalet içinde utanmadan ulemaya hakaret ediyorsun.

Oku ve Öğren. Aslında bunların hepsi İslam Forum sayfalarında mevcut ama senin derdin öğrenmek/öğretmek/ paylaşmak değil, Hadisleri ve Sünnetleri inkar etmek. Hele biraz daha sabredelim.





Bazı ayet ve hadislerde Allah'ın eli, Allah'ın İpi, Allah'ın Baldırı gibi ifadeler kullanılmaktadır. Bu tür ayetler mütaşabih ayetlerdir. Peygamber efendimiz de bazı hadislerinde mütaşabih kelimeler kullanmıştır. Böylece insanlar bu meseleri daha iyi anlasın diye. Nitekim başka bir hadisi şerifte Peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır.

"Ebu Said (ra) anlatıyor. Resulullah (aleyhisselatu vesselam)'ı dinledim, "Baldırların açılacağı, kendilerinin secdeye davet edileceği gün...(Kalem 42) mealindeki ayetle ilgili olarak" şöyle diyordu: "Rabbimiz baldırını açar, her mümin erkek ve her mümin kadın O'na secde eder. Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpare bir tabakaya dönüşür (ve secde edemezler.)" (Buhari, Tefsir, Nun vel Kalem 2, Tefsir, Nisa 8, Tevhid 24; Müslim, İman 302. (183)

Kalem suresinin 42. ayetinde "Keşfu's-sak" tabiri geçmektedir. Lügat olarak baldırın açılması manasına gelir. Görüldüğü üzere ayeti kerimeden asıl maksat lügat manası değildir, aksine bir mesaj söz konusudur. Hadis yukarıdaki rivayette baldır kelimesini "sâkehu" şeklinde zamir olarak kaydeder. İbnu Hacer bir başka tarikde zamirsiz olarak "sâke" şeklinde geldiğini ve bu şeklin -ayeti kerimeye uygunluk arzetmesi sebebiyle- daha doğru oldğunu söyler. Aksi takdirde yukarıdaki tercümede aslına muvafık olarak kaydettiğimiz üzere Cenab-ı Hakka baldır izafe ederek, insana teşbih etmek gibi te'vili tekellüflü bir durum ortaya çıkacağını belirtir.

Öyle ise, "baldırı açmaktan" maksat nedir?

Alimler bunu, "bütün hakikatkerin çırıl çıplak ortaya çıkması (sebebiyle) hesap ve cezanın bütün şiddet ve dehşetiyle hüküm sürmesi" şeklinde anlamışlardır. Nitekim hadiste, Resulullah (aleyhisselatu vesselam) Cenab-ı Hakkın bütün gerçekleri ortaya koyarak hesap verme hadisesinin dehşetini yaşattığı hengamda, dünyada iken kulluğunu samimiyetle yapanlarla, riyakar hareket edenleri ayırıp mü'minleri dehşetten kurtaracağını, riyakarları da sırtları eğilmez bir hale sokarak cürümlerini yüzlerine vurmak suretiyle, dehşetlerine dehşet katacağını belirtmektedir.
Konuyu tasvir eden ayeti karimenin tam meali şöyledir:

"(Hatırla ki o gün) baldır(lar)ın açılacağı, kendilerinin secdeye davet edileceği bir gündür. Fakat buna güç yetiremeyeceklerdir. evet secdeye davet edilecekler gözleri düşük, kendilerini bir zillet sarmış olarak. Halbuki onlar bu secdeye dünyada herşeyden salim ve sapasağlam iken davet ediliyorlardı. (Kalem 42-43)





 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Selam,
Bekir yeter artık, bu tür yazılarına son ver. Burada bir paylaşım yapıldı ve sinan kardeşimle belli şeyler müzakere edildi.

Sen, yazılanlara bile bakmadan, yine bilindik tahrik üslubunu ortaya koymaktasın. Bırak artık, insanlara sataşmayı, ayet ve rivayetden delille konuş.

Sen bu şekilde İslam Alimleri'ne sui zan ederken Seninle nasıl bir uslüp kurulabilir ki?

Bana sataşmaktan bahseden aorskaya!; Sen evvela Hadis ve Sünnetlere, İmam Buhari'ye, Müslim'e sataşmayı ve Hadis'e, Sünnet'e "rivayet" demeyi bırak

Anlamakta zorluk çekiyorsan iyice oku ve artık sui zan etmekten; anlamadan, dinlemeden Hadisleri, Sünnetleri, alimleri karalamayı, aşağılamayı bırak ki insanlar da Sana saygı duyabilsin.


Bu hadiste Peygamber Efendimiz (sav) bazı hadislerinde de olduğu üzere mütaşabih kelimeler kullanmıştır.

Ebu Said'in (ra) anlattığına göre Resulullah (aleyhisselatu vesselam) şöyle dedi.

1-Rabbimiz baldırını açar
(Yani Allah (cc) bütün hakikatlerini apaçık gösterir)

2-her mümin erkek ve her mümin kadın O'na secde eder.
(O bütün hakikatlerin açaçık gösterildiği zaman mümin ve mümineler O'na secde eder.)

3-Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpare bir tabakaya dönüşür (ve secde edemezler.)" (Buhari, Tefsir, Nun vel Kalem 2, Tefsir, Nisa 8, Tevhid 24; Müslim, İman 302. (183)
Hadis budur, kaynaklar bellidir ve açıklaması budur. Şimdi Senin maksadın üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi onu söyle. Nedir itirazın, sağdan soldan; eğri büğrü alıntılar ile kafa karıştırıp, zihin bulandırıp, sui zan etmek mi, hakikatleri bulmak mı? Yeter artık, baydın!
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Daha önce söz verdiğim; "Allah'ın eli" gibi mecaz ve somut durumlara örneklarin kullanıldığı, yine kuran ve rivayet çelişmesini gösteren yazım aşağıdadır.

ALLAH EL SIKIŞIR MI?

112- ihlas Suresi 4

Kuran: “Ve hiçbir şey O’nun dengi değildir.”

Hanbel 5/243

“Allah benimle görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omuzum arasına koydu. Öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.”


Yine bu hadiste hiçbir mecazi manayı çağrıştırmadan, Allah’a parmak, parmaklarına da soğukluk atfederek Allah şekilleştirilmektedir.

Bu rivayet ihlas Suresi’nin Allah’ın hiçbir şeye denk olmadığını söyleyen ayeti gibi daha birçok ayetle de çelişir.

Eğer hadisteki “el” ifadesi mecazi bir manaya gelip insani eli çağrıştırmasa kabul
edilebilir olurdu.

Örneğin “Her şey Allah’ın elindedir.” dediğimizde cümlenin akışından her şeyin Allah’ın kontrolünde olduğu anlaşılır. Fakat Allah’a parmak, parmaklara soğukluk atfeden bu rivayetten böyle mecazi bir manayı kimse çıkaramamaktadır.

Üstelik bu hadiste Allah ile Peygamber’in el sıkışması gibi kabul edilemez bir ifade de yer almaktadır.

selam
aorskaya

Oku ve anla aorskaya.
Eğer muradın İslam ise bilki seni hataya düşüren, edebi olarak yazılan Kur'an ve Hadislerin, yazıldığı 1400 yıl evvel ki Arabça'nın bu gün basit şekillerle çevirisi üzerinden iman/amel etmendir. Oysa Kur'an ve hadis ilimdir, yüksek okullarda her birisinin ayrı ayrı kürsüsü vardır, sırf Hadis ilminde "ben bunu hazmettim" diyebilmek için insanlar on yılı aşkın süre dirsek çürütmektedir. Bu nedenle, bu konularda kendinden bir takım söz söylemek, hüküm çıkarmak, zan etmek insanı sadece hataya düşürür, şeytana dost eder, akıbetini ve ahireti ziyan eder, yazık Sana.

Sorduğun hadis ve izahı aşağıdadır.
Oku ve anla, anlayamadığını müteala et, münazara değil.



Muaz b. Cebel (ra) anlatıyor: Bir sabah Rasûlüllah (sav) sabah namazını kıldırmak için gelmedi (gecikti), neredeyse hepimiz güneşin doğmasına bakıyorduk (yani güneşin doğması çok yaklaşmıştı). Derken Rasûlüllah (sav) hızlıca çıkageldi ve namaza tesvib yaptı (yani namaz namaz, dedi). Namazı kıldırdı ve selam verince ‘saflarınızda olduğunuz gibi durun’ buyurdu, sonra bize karşı döndü ve şöyle dedi: ‘Sabahleyin beni namazdan alıkoyan şeyi size anlatacağım: Gece kalktım ve gücümün yettiği kadar namaz kıldım ve namazda uyuklamışım, uyanınca bir baktım ki en güzel şekil içerisinde Rabbim Azze ve Celle ile birlikteyim, Rabbim şöyle buyurdu:

“Ey Muhammed! Biliyor musun, mele-i a’l’â neyin tartışmasını yapıyorlar?”

Ben de:

“Bilmiyorum, Ey Rabbim.” dedim.

Rabbim:

“Ey Muhammed! Biliyor musun, mele-i a’l’â neyin tartışmasını yapıyorlar?” buyurdu.

Ben de:

“Bilmiyorum, Ey Rabbim.” dedim.

Bunun üzerine gördüm ki, el (keff)ini omuzlarım arasına koydu, parmaklarının serinliğini göğsümde hissettim. (Semadaki) her şey bana tecelli etti ve onların hepsini bildim.

Bunun üzerine Rabbim yine:

“Ey Muhammed! Biliyor musun, mele-i a’l’â neyin tartışmasını yapıyorlar?” buyurdu.

“Keffâretler hakkında.” dedim.

“Keffaretler nedir?” buyurdu.

Ben de:

“Cemaatle namaz kılmak için cemaate (camiye) gitmek ve namazdan sonra yine namaz kılmak için mescidde oturmak ve zor anlarda dahi abdest uzuvlarını tam olarak yıkamak.” dedim.

Rabbim:

“Derecât nedir?” buyurdu.

Ben de:

“Yemek yedirmek, yumuşak söz söylemek ve insanlara gece uyurken (teheccüd) namazı kılmak.” dedim.

Bunun üzerine:

“İste!..” buyurdu.

Ben de:

“Allah’ım! Senden iyilikleri (hayratı) işlemeyi, kötülükleri (münkeratı) terk etmeyi, miskinleri sevmeyi, beni bağışlamanı ve bana merhamet etmeni, bir kavimde bir fitne murad ettiğinde, ben fitneye düşmeden beni vefat ettirmeni istiyorum ve Senden Senin sevgini, Seni seveni sevmeyi ve Senin sevgine beni ulaştıracak amelin sevgisini istiyorum.” dedim.

Bundan sonra Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu: “Bu haktır. Onları öğrenin ve öğretin.” (Ahmed b. Hanbel, 5/343).

Bu hadiste mânâsı sorulan; hadisin, Hz. Peygamberin, “Allah’ın el (keff)ini omuzlarımın arasına koyduğunu gördüm ve öyle ki parmaklarının serinliğini göğsümde hissettim.” kısmının mânâsı ve buradaki “Allah’ın eli” ve “elin soğukluğu”nun hissedilmesi meselesidir. Bu ifadelerin yorumu yapılırken burada Allah’a “el” isnat edilmesi iki anlamda tevil edilmektedir:

a. Allah’ın kudreti ve Allah’ın takdiri;

b. Allah’ın nimeti, ikramı ve rahmeti.

“Allah’ın parmaklarının soğukluğu”ndan maksat da “Allah’ın ihsanın, ikram ve rahmetinin eserleri, tecellileri” olduğu şeklinde izah edilmektedir.

Hadisteki “omuz” ifadesinden de Hz. Peygamberin “kalb”i kastedilmektedir.

Buna göre hadisteki bu ifadelerin mânâsını:


“Allah, bana rahmet ve inamiyle, lütfuyle ve keremiyle semavatta tecelli eden kudretinin ve takdirinin eserlerini, bütün mülkünü bana gösterdi, kalbim nurlardı, tabiri caiz ise gözüm ve gönlüm iyice açıldı, kainattaki mahlukat ile gözüm arasıdaki perdeler aralandı, ben de onların hepsini gördüm, bilmediklerimi öğrendim. Böylece Rabbimin kudretinin ve mülkünün büyüklüğünü ve bana olan nimetlerini, ihsanlarını, lütuflarını ve ikramlarını kalbinde hissettim.” şeklinde anlamak mümkümdür.


 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0

bekir, aslında aynıtarafta olduğunuz aorskaya'nın teklifini yerinde buluyorum. Kişisel çekişmelerdenziyade, bu arkadaşın teklifini değerlendirerek, müslümanların içinde bulunduğutehlikeleri birlikte göstermeniz halinde eminim herkes bundan faydalanacaktır.aorskaya kendine göre kurandan ayetleri alıp anladıklarını yazdıktan sonra bunaters olduğunu düşündüğü hadisleri yazıyor ve onların anlamlarınıda ayrıcagösteriyor

Bu şekildeokuyucuların ortak değerlendirme ve sonuca gitmeleri bana göre de kolaylaşmışoluyor. aorskayanın bu teklifini kabul ederek; ortak bilgilerinizden herkesinfaydalanmasına katkıda bulunmanız doğru olacaktır. değrlendirmeniz umuduyla..

 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Değerli kardeşim ve okuyucu.

Allah cc selamı başta ashabı kiram ,tabiin ve tüm müslümanların üzerine olsun.

Allah cc ve resulü zişanını en çok seven ve iftira atmaktan en çok korkan sahabi,tabiin,tebe-i tabiin ve alimlerdir.İnsan sevdiğini insanı örnek alır,onun sav. her sözünü kayt altına alır,her hareketini hayatına geçirir ve yaşatır.bir çok ünlü insan için idolü olarak kabul edenler o kişi hakkında eserler yazmıştır.
bunun en müzicnuma ve sevimli şahsiyet Muhammed mustafa sav için olmasından daha doğal birşey yoktur.
Nasıl bu silsile şeklinde devam etmiş ise eserler şeklindede devam etmiştir.
ashab Kuranı madem Allah cc korumuş dememişler onu neşr etmişler,hıfz etmişlerdir.bu sünnet içinde yani hadis rivayetleri içinde böyledir.buhari gibi dikkatli,hafızası kuvvetli,takva sahibi şahsiyetler eserlerini ortaya koyarken de akıllarında binlerce hadis ezberleri vardı.Ama onlar yinede şüphelerden uzak olması için tekik ettiler ve nasıl bir çok elekten eledikten sonra altın kalır.İşte Muhammed mustafa sav.Altın sözlerini yazmışlardır.

Tabiki bu insanlarda tartılır hatta müslüman Kuranıda konuşur,tartışır çünkü müteşabih bir çok konu vardır.amam önemli olan üzüm yemektir.

saygılarımla
sinang
 
Üst Alt