sinang
New member
Başlangıçtan bugüne muhaddisîn-i izâmın gösterdikleri o takdire şâyân ceht, gayret ve hadis mevzuunda sergiledikleri hassasiyet sayesinde neyin sahih, neyin mevzû olduğu apaçık ortaya çıkmış olmasına ve Kur'ân gibi, onun tefsiri, mühim bir buudu ve hikmet-i televvünü olan sünnet de: إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ "Şüphesiz, Zikri (Kur'ân'ı) Biz indirdik; ve onun koruyucuları da elbette Biziz." (Hicr sûresi, 15/9) âyetinin şümulü içine girmekle ilâhî sıyânet altında bugünlere gelmiş bulunmasına rağmen, günümüzde maalesef bu mevzu, müsteşrikler ve onların tesiri altında kalan bazı tali'sizlerce tenkit mevzuu hâline getirilmiş ve pek çok sahih hadise ve sünnete dil uzatılır olmuştur.
Bu sebeple, şimdi biraz da mevzû hadislerden bazılarına temas edecek ve dile dolanan bazı sahih hadisleri ele alacağız.
1. Mevzû Hadisler
Meselâ, hadis diye rivayet edilen bir sözde: أَبُو حَنِيفَةَ سِرَاجُ أُمَّتِي "Ebû Hanife, ümmetimin kandilidir."[SUP][1][/SUP] denmektedir. Vâkıa, Ebû Hanife, ümmet-i Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) için gerçek bir kandil olmuş ve ashab-ı kiramdan sonra onun ayarında dine hizmet eden pek az kişi çıkmıştır. Ama gel gör ki, Allah Resûlü'nden (sallallâhu aleyhi ve sellem) böyle bir söz şerefsüdûr olmamıştır. Zannediyorum bu, mezhep taassubuyla uydurulmuş bir sözdür.
Hadis diye uydurulan bir diğer söz de: اِتَّخِذُوا الدِّيكَ اْلأَبْيَضَ "Beyaz horoz edinin."dir.[SUP][2][/SUP] Horoz, hele beyaz horoz halk tarafından pek sevilir ve "Kerameti vardır." denilir. Fakat, hadis nakkâdı zatlar, bu sözün kezzablar tarafından rivayet edildiğini tespit edip, hadisle alâkasının olmadığını ortaya koymuşlardır. Bu da, her hâlde horoz ticareti yapan bir yalancının uydurduğu sözdü...
Halk arasında yaygın olan bir başka söz daha vardır:
اِتَّقِ شَرَّ مَنْ أَحْسَنْتَ إِلَيْهِ "Kendisine iyilikte bulunduğun kişinin şerrinden sakın."[SUP][3][/SUP] Bir defa bu sözün hadis olamayacağı bir yana, mantığa ve akla uygunluğu da yoktur. Eğer, uydurma caiz olsaydı ben: أَحْسِنْ إِلَى مَنِ اتَّقَيْتَ شَرَّهُ "Şerrinden korktuğun kimseye iyilikte bulun." derdim. Çünkü iyilik, insanı yumuşatır ve iyiliği yapana köle eder. Nitekim, bu hakikati ifade eden bir sözde: "İnsan, ihsanın kölesidir." denmiştir. Diğeri ise, Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) isnadı mümkün olmayan korkunç bir yalandır.
Yukarıdaki sözün akla ve mantığa uygun olmadığından da bahsetmiştim. Evet, İslâm, aklîdir, mantıkîdir; ancak onun aklî ve mantıkî olması ile akla ve mantığa dayanması farklı şeylerdir. İslâm, insanüstü bir hakikattir. Bu hakikat, Allah ve Resûlü'nün tayin ve tespit ettiği şeydir. İnsana düşen, bu hakikati bulmaktır; yoksa tek tek her akıl, hiçbir zaman hakikatin kaynağı olamaz.
Hakikat bu iken, bugün maalesef bir kısım ilim mahfillerinde bu husus da ayrı bir mecraya çekilerek suiistimal edilmek istenmektedir. Meselâ: "Bendendir diye bir söz naklettiğinizde, onu kendi aranızda müzakere edin. Eğer o söz hakka muvafıksa, tasdik edin ve dininize bir esas olarak kullanın. Ben, onu konuşmuş olayım olmayayım, fark etmez; yeter ki, söz hakka muvafık olsun."
Bu söz, kesinlikle hadis değildir ve olamaz da. Çünkü, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, hakkı tayin ve tespit eden Allah ve Resûlü'dür; yoksa, kişilerin ölçü ve değerlendirmeleri, Resûlullah'ın sözleri için asla kıstas olamaz. Tam aksine, insanlar, kendi söz ve davranışlarını Resûlullah'ın sünnetine, yani söz ve davranışlarına uydurmak mecburiyetindedirler.
Bunun gibi hadis diye uydurulmuş bir diğer söz de: وُلِدْتُ فِي زَمَنِ الْمَلِكِ الْعَادِلِ "Ben, âdil bir melik zamanında doğdum."[SUP][4][/SUP] ifadesidir. Bu, bizim "Nûşirevan", İranlılar'ın ise "Enûşirvan" dedikleri kişiyi yüceltmek için uydurulmuş bir sözdür. Allah Resûlü'nün, bir başkasının kazandıracağı şerefe asla ihtiyacı yoktur; bilakis, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), zamana ve mekâna şeref getirmiştir. Zamana ve mekâna şeref verdiği zamanda âdil bir hükümdarın yaşamış olması, O'nun şerefine şeref katmaz; zaman ve mekânın etekleri, O'nun dünyaya teşrifleriyle şerefle dolmuştur.
Akıl ve mantığa çok ters düşmemekle birlikte halk arasında çok meşhur olmuş, kitaplarda görüp, minberlerden dinlediğiniz, hadis diye rivayet edilen bir başka söz de: اَلنَّظَافَةُ مِنَ اْلإِيمَانِ "Temizlik imandandır."[SUP][5][/SUP] ifadesidir. Bu sözün mânâsı doğrudur ama, böyle bir söz, asla ve kata Resûlullah'tan sâdır olmamıştır. "Mânâsı doğrudur." dedim; çünkü sahih hadiste Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): اَلطُّهُورُ شَطْرُ اْلإِيمَانِ "Tuhûr, (yani, maddî temizlik ve tevbe, istiğfar, münâcât, murâkabe, muhasebe ve ubûdiyetle gerçekleştirilecek mânevî temizlik) imanın yarısıdır."[SUP][6][/SUP] buyurmuştur.
Bir diğer aldatan söz de: تَخَتَّمُوا بِالْعَقِيقِ "Akikten yüzük takının." Allah Resûlü'nden böyle bir söz sâdır olmuş değildir. Şu kadar ki, Âişe Validemiz'den rivayet edilen: تَخَيَّمُوا بِالْعَقِيقِ"Akik'te çadır kurun." hadisi vardır. Akik, Medine'den ayrılıp da Mekke'ye giderken kendisine uğranılan bir vadinin adıdır. İlk dönemlerde yazıda nokta kullanılmadığından, تَخَيَّمُوا ihtimal تَخَتَّمُوا olmuş ve Akik vadisi, akik taşı ile karıştırılmış ve ortaya böyle bir söz çıkmıştır. Bir de bunun sonuna: فَإِنَّهُ يَنْفِي الْفَقْرَ "Çünkü o, fakirliği giderir." yalanı eklenmiştir.[SUP][7][/SUP]
اَلنَّظَرُ إِلَى الْوَجْهِ الْجَمِيلِ عِبَادَةٌ "Güzel yüze bakmak ibadettir." sözü de, hadis diye uydurulmuş sözlerdendir. "Güzele bakmak sevaptır." şeklinde, Türk halkının ağzında çok yaygındır. Hâlbuki bu söz, bir dalâlettir, bir sapıklıktır.[SUP][8][/SUP]
Bunun gibi, yukarıda geçtiği üzere: اُطْلُبُوا الْعِلْمَ وَلَوْ بِالصِّينِ "İlim, Çin'de de olsa talep edin."[SUP][9][/SUP] sözü de, -günümüzde ilim adına yeni bir şeyler söylemek ve İslâm'ın ilme verdiği değeri güya ortaya koyma adına ne kadar söylenirse söylensin- yalandır, uydurmadır ve asla hadis değildir.
İlme ait Kur'ân'da ve hadiste o kadar senâ, terğip ve teşvik vardır ki, kâhinlerin secalarına benzeyen böylesi sözlere ihtiyaç yoktur. Meselâ, Kur'ân-ı Kerim'de: إِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ "Kullarından ancak âlim olanlar Allah'tan haşyet duyar." (Fâtır sûresi, 35/ 28) buyrulmuştur; yine Kur'ân-ı Kerim'de:
إِنًّ الْمَلاَئِكَةَ لَتَضَعُ أَجْنِحَتَهَا رِضاً لِطَالِبِ الْعِلْمِ "Melekler razı olmalarından dolayı ilim talep edenlerin (ayaklarının altına) kanatlarını gererler."[SUP][10][/SUP] buyrulmuştur. Böyle onlarca âyet ve hadis varken, hadis diye uydurulmuş sözlere hiç ihtiyaç yoktur
Bu sebeple, şimdi biraz da mevzû hadislerden bazılarına temas edecek ve dile dolanan bazı sahih hadisleri ele alacağız.
1. Mevzû Hadisler
Meselâ, hadis diye rivayet edilen bir sözde: أَبُو حَنِيفَةَ سِرَاجُ أُمَّتِي "Ebû Hanife, ümmetimin kandilidir."[SUP][1][/SUP] denmektedir. Vâkıa, Ebû Hanife, ümmet-i Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) için gerçek bir kandil olmuş ve ashab-ı kiramdan sonra onun ayarında dine hizmet eden pek az kişi çıkmıştır. Ama gel gör ki, Allah Resûlü'nden (sallallâhu aleyhi ve sellem) böyle bir söz şerefsüdûr olmamıştır. Zannediyorum bu, mezhep taassubuyla uydurulmuş bir sözdür.
Hadis diye uydurulan bir diğer söz de: اِتَّخِذُوا الدِّيكَ اْلأَبْيَضَ "Beyaz horoz edinin."dir.[SUP][2][/SUP] Horoz, hele beyaz horoz halk tarafından pek sevilir ve "Kerameti vardır." denilir. Fakat, hadis nakkâdı zatlar, bu sözün kezzablar tarafından rivayet edildiğini tespit edip, hadisle alâkasının olmadığını ortaya koymuşlardır. Bu da, her hâlde horoz ticareti yapan bir yalancının uydurduğu sözdü...
Halk arasında yaygın olan bir başka söz daha vardır:
اِتَّقِ شَرَّ مَنْ أَحْسَنْتَ إِلَيْهِ "Kendisine iyilikte bulunduğun kişinin şerrinden sakın."[SUP][3][/SUP] Bir defa bu sözün hadis olamayacağı bir yana, mantığa ve akla uygunluğu da yoktur. Eğer, uydurma caiz olsaydı ben: أَحْسِنْ إِلَى مَنِ اتَّقَيْتَ شَرَّهُ "Şerrinden korktuğun kimseye iyilikte bulun." derdim. Çünkü iyilik, insanı yumuşatır ve iyiliği yapana köle eder. Nitekim, bu hakikati ifade eden bir sözde: "İnsan, ihsanın kölesidir." denmiştir. Diğeri ise, Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) isnadı mümkün olmayan korkunç bir yalandır.
Yukarıdaki sözün akla ve mantığa uygun olmadığından da bahsetmiştim. Evet, İslâm, aklîdir, mantıkîdir; ancak onun aklî ve mantıkî olması ile akla ve mantığa dayanması farklı şeylerdir. İslâm, insanüstü bir hakikattir. Bu hakikat, Allah ve Resûlü'nün tayin ve tespit ettiği şeydir. İnsana düşen, bu hakikati bulmaktır; yoksa tek tek her akıl, hiçbir zaman hakikatin kaynağı olamaz.
Hakikat bu iken, bugün maalesef bir kısım ilim mahfillerinde bu husus da ayrı bir mecraya çekilerek suiistimal edilmek istenmektedir. Meselâ: "Bendendir diye bir söz naklettiğinizde, onu kendi aranızda müzakere edin. Eğer o söz hakka muvafıksa, tasdik edin ve dininize bir esas olarak kullanın. Ben, onu konuşmuş olayım olmayayım, fark etmez; yeter ki, söz hakka muvafık olsun."
Bu söz, kesinlikle hadis değildir ve olamaz da. Çünkü, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, hakkı tayin ve tespit eden Allah ve Resûlü'dür; yoksa, kişilerin ölçü ve değerlendirmeleri, Resûlullah'ın sözleri için asla kıstas olamaz. Tam aksine, insanlar, kendi söz ve davranışlarını Resûlullah'ın sünnetine, yani söz ve davranışlarına uydurmak mecburiyetindedirler.
Bunun gibi hadis diye uydurulmuş bir diğer söz de: وُلِدْتُ فِي زَمَنِ الْمَلِكِ الْعَادِلِ "Ben, âdil bir melik zamanında doğdum."[SUP][4][/SUP] ifadesidir. Bu, bizim "Nûşirevan", İranlılar'ın ise "Enûşirvan" dedikleri kişiyi yüceltmek için uydurulmuş bir sözdür. Allah Resûlü'nün, bir başkasının kazandıracağı şerefe asla ihtiyacı yoktur; bilakis, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), zamana ve mekâna şeref getirmiştir. Zamana ve mekâna şeref verdiği zamanda âdil bir hükümdarın yaşamış olması, O'nun şerefine şeref katmaz; zaman ve mekânın etekleri, O'nun dünyaya teşrifleriyle şerefle dolmuştur.
Akıl ve mantığa çok ters düşmemekle birlikte halk arasında çok meşhur olmuş, kitaplarda görüp, minberlerden dinlediğiniz, hadis diye rivayet edilen bir başka söz de: اَلنَّظَافَةُ مِنَ اْلإِيمَانِ "Temizlik imandandır."[SUP][5][/SUP] ifadesidir. Bu sözün mânâsı doğrudur ama, böyle bir söz, asla ve kata Resûlullah'tan sâdır olmamıştır. "Mânâsı doğrudur." dedim; çünkü sahih hadiste Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): اَلطُّهُورُ شَطْرُ اْلإِيمَانِ "Tuhûr, (yani, maddî temizlik ve tevbe, istiğfar, münâcât, murâkabe, muhasebe ve ubûdiyetle gerçekleştirilecek mânevî temizlik) imanın yarısıdır."[SUP][6][/SUP] buyurmuştur.
Bir diğer aldatan söz de: تَخَتَّمُوا بِالْعَقِيقِ "Akikten yüzük takının." Allah Resûlü'nden böyle bir söz sâdır olmuş değildir. Şu kadar ki, Âişe Validemiz'den rivayet edilen: تَخَيَّمُوا بِالْعَقِيقِ"Akik'te çadır kurun." hadisi vardır. Akik, Medine'den ayrılıp da Mekke'ye giderken kendisine uğranılan bir vadinin adıdır. İlk dönemlerde yazıda nokta kullanılmadığından, تَخَيَّمُوا ihtimal تَخَتَّمُوا olmuş ve Akik vadisi, akik taşı ile karıştırılmış ve ortaya böyle bir söz çıkmıştır. Bir de bunun sonuna: فَإِنَّهُ يَنْفِي الْفَقْرَ "Çünkü o, fakirliği giderir." yalanı eklenmiştir.[SUP][7][/SUP]
اَلنَّظَرُ إِلَى الْوَجْهِ الْجَمِيلِ عِبَادَةٌ "Güzel yüze bakmak ibadettir." sözü de, hadis diye uydurulmuş sözlerdendir. "Güzele bakmak sevaptır." şeklinde, Türk halkının ağzında çok yaygındır. Hâlbuki bu söz, bir dalâlettir, bir sapıklıktır.[SUP][8][/SUP]
Bunun gibi, yukarıda geçtiği üzere: اُطْلُبُوا الْعِلْمَ وَلَوْ بِالصِّينِ "İlim, Çin'de de olsa talep edin."[SUP][9][/SUP] sözü de, -günümüzde ilim adına yeni bir şeyler söylemek ve İslâm'ın ilme verdiği değeri güya ortaya koyma adına ne kadar söylenirse söylensin- yalandır, uydurmadır ve asla hadis değildir.
İlme ait Kur'ân'da ve hadiste o kadar senâ, terğip ve teşvik vardır ki, kâhinlerin secalarına benzeyen böylesi sözlere ihtiyaç yoktur. Meselâ, Kur'ân-ı Kerim'de: إِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ "Kullarından ancak âlim olanlar Allah'tan haşyet duyar." (Fâtır sûresi, 35/ 28) buyrulmuştur; yine Kur'ân-ı Kerim'de:
قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ
"De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zümer sûresi, 39/9) âyeti vardır. Ayrıca sahih hadiste:إِنًّ الْمَلاَئِكَةَ لَتَضَعُ أَجْنِحَتَهَا رِضاً لِطَالِبِ الْعِلْمِ "Melekler razı olmalarından dolayı ilim talep edenlerin (ayaklarının altına) kanatlarını gererler."[SUP][10][/SUP] buyrulmuştur. Böyle onlarca âyet ve hadis varken, hadis diye uydurulmuş sözlere hiç ihtiyaç yoktur