Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ledün ilmi

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
"Ledün" kelimesi, "ilm-i ledün" şeklinde izafetle kullanılınca; gayb ilmi, esrar ilmi, Allah tarafından insanın gönlüne atılan ilâhî bilgi ve içe doğan hakikatlar mânâsına gelir.

Senâullah-ı Dehlevî bu ilim hakkında şöyle demektedir: "Ledünnî ilim, çalışmak ve gayretle ele geçmez. İhsân edilen kimselere mahsûstur. Umûma şâmil değildir. Peygamberlere verilen ilimler ve vahyedilen şeyler ise, umûma şâmildir ve herkesi ilgilendirir. Yâni peygamberler, bunları, gönderildikleri kavimlere tebliğ etmekle, bildirmekle vazîfelidirler. Bu bakımdan peygamberlerin ilmi, ledünnî ilminden üstündür."
Seyyid Abdülhakîm Arvasi ise, şunları ifâde etmektedir: "Emîr Sultan hazretleri, ledünnî ilme sâhipti. Bu ilim yetmiş iki derecedir. İlk derecesinde olan, bir ağaca bakınca yapraklarının sayısını, bir denize bakmakla damlalarının adedini, bir çöle bakınca kumlarının sayısını bilir."

yani bazı ilimler sonradan öğrenilir ancak ledun Allahın bir lütfu olarak kulunun kalbine aklına koyduğu ilimidr.



Sual: Ledün [bâtın] ilmini nasıl öğrenirim?
CEVAP
Ledün ilmi veya ilm-i ledün, okuyarak öğrenilmez. Allahü teâlânın ihsanı ile kalbe ilham edilen, ilahi sırlara ait bilgilerdir. Görünüşte, akla ve nakle zıt gelebilir. İlm-i ledün sahibi olanlar, hadiselerdeki gizli sırları ve hikmetleri bilir. Kur'an-ı kerimde, (Kehf) suresinde bu husus açıkça bildirilmiştir.

Sual: Bâtın ilmi diye bir ilim yoktur. Arapça batn, karın yani insanın içi demektir. Buna dalak, ciğer, bağırsaklar ve pislik dahildir. Bu bakımdan bâtın ilmi veya bâtıni ilim diye bir ilimden bahsetmek yanlıştır. Bâtın ilmi varsa, Kur’an ve Sünnetten delil verebilir misiniz?
CEVAP
Her kelimenin tek manası olmaz. Bâtın kelimesi de öyledir. Bâtın esma-i hüsnadan, yani Allahü teâlânın isimlerindendir. Kur’an-ı kerimde mealen, (O evveldir, âhirdir, zâhirdir ve bâtındır, O, her şeyi bilendir) buyuruluyor. (Hadid 3)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Din bilgisi iki kısımdır: 1- Kalbde olan faydalı ilimler. 2- Dil ile anlatılan zahiri ilimler.) [Hatib, Süyuti]

(Elbette Kur’anın zahiri ve bâtıni manası vardır.) [İbni Hibban]

(Bâtın ilmi, Allahü teâlânın esrarından bir sır, hikmetlerinden bir hükümdür. Allah onu kullarından dilediğinin kalbine bırakır.) [Deylemi, Süyuti, Münavi]

(Zahir ve bâtın ilminde âlim olanlar, enbiyanın vârisleridirler.) [M. Nasihat]
(Öyle ilimler vardır ki, çok gizlidir. Bunları, ancak marifet sahipleri bilir.) [M. Nasihat]

Taha suresinin (Rabbim ilmimi arttır de) mealindeki 114. âyeti, bâtın ilminin artmasını istemek olduğu tefsirlerde bildirilmektedir.

Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki:
İmam-ı Malik buyurdu ki:
(İlmi zahire malik olan, ilmi bâtına kavuşabilir. Zahir bilgisi olan kimse, ilmi ile amel ederse, Allahü teala, ona bâtın bilgisi ihsan eder.)

Ali bin Muhammed Vefanın ârifane sözlerine şaşırıp kalan imam-ı Ömer Bülkini, bunları nereden öğrendin deyince, Bekara suresindeki, (Allah’tan korkun! Allahü teâlâ, kendinden korkanlara bilmediklerini öğretir) mealindeki 282. âyeti okudu.

Ebu Talibi Mekki buyurdu ki:
(İlm-i zahir ile ilm-i bâtın, birbirlerinden ayrılmazlar. Beden ile kalbin birlikte bulunması gibidirler. Bâtın ilimleri, arifin kalbinden kalblere akar.)

(Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) hadis-i şerifi ile bildirilen âlimler, bildikleri ile amel eden, takva sahibi olan, Peygamberlerdeki ilimlerin hepsine kavuşan hakiki âlimlerdir.

İmam-ı Münavi, imam-ı Gazali’den naklen bildiriyor ki:
Ahiret bilgisi iki türlüdür:
Biri keşifle hasıl olur. Buna İlmi mükaşefe [İlmi bâtın] denir. Bütün ilimler, bu ilme kavuşmak için sebeplerdir. İkincisi İlmi muameledir. İlmi bâtından nasibi olmayanın imansız gitmesinden korkulur. Bundan nasip almanın en aşağısı, bu ilme inanmaktır. Bid’at ehline bâtın ilmi nasip olmaz. Bâtın bilgisi, temiz kalblerde hasıl olan bir nurdur. (Öyle ilimler vardır ki, çok gizlidirler. Bunları, ancak marifet sahipleri bilir) hadis-i şerifi, bâtın ilimlerini göstermektedir. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını doğru yapabilmek için herkese lazım olan İlmi hâl bilgileri öğrenilip amel edilince, ilmi bâtın hasıl olabilir. (Hadika)

Kur’an-ı kerimden iki kıssa
Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki:
İlmi bâtından habersiz olanlar, tasavvuf kitaplarını okuyunca, âriflerin sözlerini küfür ve sapıklık sanıyorlar. Anlamadıkları marifet bilgilerine inanmıyorlar. İbni Arabi, Abdülkadir Geylani, Mevlana Celaleddin Rumi, Seyyid Ahmed Bedevi, imam-ı Şarani ve imam-ı Busayri gibi tasavvuf büyüklerine dil uzatıyorlar. Bâtın bilgilerine inanmayan Muhammed aleyhisselamın dininin sırlarına inanmamış olur. Böyle kimseye bid’at ehli ve sapık denir. (Hadika)

Süleyman aleyhisselam, “Sebe Melikesinin tahtını bana kim getirebilir?” dedi. Cinlerden bir ifrit: “Sen yerinden kalkmadan önce, onu getiririm, buna gücüm yeter” dedi. İlmi ledün [ilmi bâtın] sahibiolan vezir Asaf bin Berhiya ise, “Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm” dedi ve bir andagetirdi. (Neml 38-40)

[Vezir de, cin de peygamber değildi. Vezir bu işi kerametle yapmıştı. Cin müslüman ise kerametle, kâfir ise sihirle yapacaktı.]

Kehf suresinde ledün [bâtın] ilmi hakkında bahsedilen kıssa özetle şöyledir:
Hazret-i Musa, “Ya Rabbi, bâtın ilmini bilen zatı nerede bulurum?” diye sordu. Allahü teâlâ da, “Ya Musa, yola çık, çantana koyduğun balık canlanıp denize gittiği yerde, onu bulursun” buyurdu.
Hazret-i Musa, Hazret-i Yuşa ile yola çıktı. Bir pınarın yanına geldiler. Bu pınar âb-ı hayat idi. Bu suya dokunan ölü canlanırdı. Bu sudan bir damla balığa değince, balık canlanıp denize gitti.

Hazret-i Musa, denilen yerdeki zatı görüp ona, “Bana bâtın ilmini öğretir misin?” dedi. O zat, “Allahü teâlânın bana öğrettiği ilmin hepsini sen bilmezsin. Bu yüzden de yaptıklarıma sabredemezsin” dedi. Hazret-i Musa, “İnşallah beni sabredenlerden bulursun” dedi. O zat, “Ya Musa, tuhafına gitse de, yaptıklarımdan bana bir şey sormayacaksın” dedi.

O zat, ücretsiz bindikleri gemiyi delince, günahsız çocuğu öldürünce ve bir duvarı ücretsiz yapınca Hazret-i Musa sebebini sordu. O zat, “Gemiciler on kardeşti. Geminin kazancı ile geçiniyorlardı. Bir derebeyi, sağlam gemileri gasp ediyordu. Bu geminin arızalı olduğunu duyunca almaktan vazgeçecekti. Biz de iyiliğe iyilik ettik. Günahsız çocuğun ana babası salih idi. Çocuk büyüyünce, küfre zorlayıp ana babasına zulüm ve işkence edecekti. Bunun yerine neslinden 70 peygamber meydana gelecek hayırlı bir evlat vermesi için dua ettim. Doğrulttuğum duvar, yetimlere aitti. Babaları duvarın altına bir hazine saklamıştı. Duvarı düzeltmeseydim, yıkılıp hazine meydana çıkacak, başkaları alacaktı. Yetimlere de bir iyilik etmiş olduk.

Musa aleyhisselama ilm-i bâtından bahseden o zatın evliyadan Hazret-i Hızır olduğu bildirilmiştir.
Kur'an-ı kerimdeki bu iki kıssa, bâtın ilmine sahip keramet ehlinin bulunduğunu açıkça bildirmektedir.
İlm-i bâtın, ilm-i zahirden ayrılmaz. Her ikisine kavuşanlara, Ulema-i rasihin denir.

Hazret-i Ebu Hüreyre, (Resulullahtan iki ilim aldım. Birisini size bildirdim. İkincisini bildirmedim, çünkü anlayamazsınız) dedi. Birincisi, İlm-i zahir,ikincisi İlm-i bâtın’dır. Bunu ancak, evliya ve sıddıklar bilir.
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik." [KEHF: 65]

Hızır, cumhurun kanaatine göre bir peygamberdir. Onun peygamber ol*mayıp salih bir kul olduğu da söylenmiştir. Ancak âyet-i kerime peygamber*liğine tanıklık etmektedir. Çünkü onun fiillerinin iç yüzü ancak vahiy ile ola*bilir. Aynı şekilde bir kimse ancak kendisinden daha üstün bir kişiden öğ*renir ve ona uyar. Peygamber olmayan bir kimsenin ise peygamberden üs*tün olması mümkün değildir.

Bir görüşe göre o bir melek idi. Yüce Allah Iviusa'ya o melekten ona öğ*retmiş olduğu bâtın ilminin bir bölümünü öğrenmesini sağlamıştı. Ancak bi*rinci görüş doğru olandır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

"Kendisine tarafımızdan bir rahmet gelmiş..." Bu âyet-i kerimedeki "rahmet" peygamberlik demektir, nimet olduğu da söylenmiştir.

"Ve nezdimizden bir ilim öğretmiş olduğumuz..." Buyruğundaki ilim de gayb ilmidir. îbn Atİyye der ki: Hızır'ın bilgisi kendisine vahiy ile verilmiş, işlerin içyüzlerini bilmek ilmi idi. Onun yaptığı fiillerin hükümleri zahiren gö*rülen şekillere göre verilmezdi, Diğer taraftan Musa'nın bilgisi, insanların söz ve fiillerinin zahirine göre hüküm ve fetva vermek ilmi idi. (Kurtubi Tefsiri)

ledün ilmi bizzat Allah'a bağlı olarak kula bildirilen bir ilimdir. Gayb ilmidir. Gaybide Allah'tan başka hiç kimse bilemez. Yani ledün ilmi bildiğini iddia eden kimse Allah'tan vahiy aldığını iddia etmiş olur. Kim ki Allah'tan vahiy alıyorum diye iddia ederse şüphesiz ki kafir olur
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
ledün ilmi bizzat Allah'a bağlı olarak kula bildirilen bir ilimdir. Gayb ilmidir. Gaybide Allah'tan başka hiç kimse bilemez. Yani ledün ilmi bildiğini iddia eden kimse Allah'tan vahiy aldığını iddia etmiş olur. Kim ki Allah'tan vahiy alıyorum diye iddia ederse şüphesiz ki kafir olur

Kardaş

Yukarıda ki alıntı senin yazından alınmıştır.

Bu kısım senin fikrin mi, yoksa bir başkasının mı?
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
ledün ilmi bizzat Allah'a bağlı olarak kula bildirilen bir ilimdir. Gayb ilmidir. Gaybide Allah'tan başka hiç kimse bilemez.
Bu arkadaşın kişisel yorumu olduğuna inanıyorum. Cümle o kadar çok sırıtıyor ki, kırmızı cümledeki anlatım, mavi cümle ile nehy edilmiş. Sanırım kulak dolgunluğu gibi bir şey.
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Bu arkadaşın kişisel yorumu olduğuna inanıyorum. Cümle o kadar çok sırıtıyor ki, kırmızı cümledeki anlatım, mavi cümle ile nehy edilmiş. Sanırım kulak dolgunluğu gibi bir şey.


selam ile


Ah biraz düşünseniz sırıtan kısmı anlayacaksınız ama siz direk hata bulmak için uğraşıyorsunuz

bakın ne dedik gaybı bildiğini idaa eden Allahtan vahiy aldığını idaa etmiş olur dedik

vahyi kim alır peygamberler alır.
peki peygamberlere ruhsat varmıdır ALLAHIN bildirdiği kadarıyla vardır
delil varmı elbetteki ali imran süresi 179. ayet

179- Allah müminleri, şimdi içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir, pis olanı temiz olandan ayıracaktır. Ayrıca Allah sizi, gaybın bilgisine de erdirecek değildir. Fakat Allah bunun için peygamberlerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve O'nun peygamberlerine inanınız. Eğer iman eder ve günahlardan sakınırsanız size büyük bir ödül vardır.


peki simdi siz cevap verin peygamberler dışında vahiy bilgi aldığını idaa edenlerin hükmü nedir mesela iskender mihr allahtan bilgi aldığını idaa ediyor iskender mihre nasıl bakıyorsunuz
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Dostum şimdi her gelecekten haber veren "gayb" den haber vermiş olmaz..Öncelikle gayb'ın ne olduğunu iyi bilmek gerekir..Bence herkezin yaptığı en büyük hata "gelecek" ile "gayb"ı aynı kefeye koymak...Kur'an ayetlerinde bahisi geçen gayb “Vasıtalı ya da doğrudan, duyu organları ile algılanamayan ve insanın yaratılış kapasitesi dahilinde sahip olabileceği bilgilerle, özellikleri kavranamayan olay, nesne, mekân gibi şeylerdir.” Yani herhangi bir şeyin “gayb” sayılabilmesi için o şeyin algılanamaması, öğrenilememesi gerekir. Eğer o şey, herhangi bir araç yardımıyla bile olsa algılanabiliyor ve öğrenilebiliyorsa “gayb” olmaktan çıkar..

Şimdi sana bu ayırımı yapabilmek için bir örnek vereyim..Hindistanda sayılarla resmen oyun oynayan bir akademisyen var..13 haneli birbirinden farklı iki sayıyı 28 saniyede aklından çarpabiliyor..Bu işlemi yapmaya başladığı an "şimdiki zaman", kafasından çarptıktan sonra söylediği zaman "gelecek zaman" olur..Şimdi bu bayanın matematik ilmi ve zeka kapasitesi normal bir insandan çok daha ileri derecededir..Eğer bu çarpma işlemini matematiksel yeteneği olmayan bir kişiye yaptırmaya kalkarsan ya imkansız olduğunu düşündüğü için bu işe girişmez, ya da yapacağım der 1 hafta uğraşır ve işlemin sonucunu yanlış çıkarır..Matematiksel zekası yüksek olan bu akedemisyenle bir başka kişiyi farklı odalar da teste tabi tutalım..Akedemisyen 30 saniyede cevabı verip odadan çıkacaktır..Diğer kişi 1 hafta oda da kalacak ve hala doğru sonucu bulamayacaktır..Bu testi yapan kişi akedemisyenin geleceği bildiğinimi düşünmüş olur???

Bu misalde anlatmak istediğim mevzu gelecek ile ilgili yapılan yorumun o ilminde ne kadar yüksek payeye eriştiğimizle doğrudan alakasının olmasıdır..Mesela ünlü kahin Noustradamus'un geleceği bilmesi gerçekten ilginç bir hadisedir..Gerçekten ortaya koyduğu kehanetlerin çoğu doğru çıkmaktadır..Şimdi Noustradamus'un yaşam tarzına baktığımız zaman onun aynı anda tip doktoru, sifali bitkiler uzmani, kozmetiklerin ve meyveleri korumakta kullanilan maddelerin mucidi olduğunu görürüz..Noustradamus'un geleceği bilmesinin altında yatan şeyin ilminde ne kadar başarılı olduğudur..

Şimdi bu durumu Allah'ın rızasını kazanmış, 6666 ayeti kafasına yazmış, hadis ilmine önem verip binlerce hadis ezberlemiş alimler yaptığı zaman niye hop oturup hop kalkıyosunuz???
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Dostum şimdi her gelecekten haber veren "gayb" den haber vermiş olmaz..Öncelikle gayb'ın ne olduğunu iyi bilmek gerekir..Bence herkezin yaptığı en büyük hata "gelecek" ile "gayb"ı aynı kefeye koymak...Kur'an ayetlerinde bahisi geçen gayb “Vasıtalı ya da doğrudan, duyu organları ile algılanamayan ve insanın yaratılış kapasitesi dahilinde sahip olabileceği bilgilerle, özellikleri kavranamayan olay, nesne, mekân gibi şeylerdir.” Yani herhangi bir şeyin “gayb” sayılabilmesi için o şeyin algılanamaması, öğrenilememesi gerekir. Eğer o şey, herhangi bir araç yardımıyla bile olsa algılanabiliyor ve öğrenilebiliyorsa “gayb” olmaktan çıkar..

Şimdi sana bu ayırımı yapabilmek için bir örnek vereyim..Hindistanda sayılarla resmen oyun oynayan bir akademisyen var..13 haneli birbirinden farklı iki sayıyı 30 saniyede aklından çarpabiliyor..Bu işlemi yapmaya başladığı an "şimdiki zaman", kafasından çarptıktan sonra söylediği zaman "gelecek zaman" olur..Şimdi bu bayanın matematik ilmi ve zeka kapasitesi normal bir insandan çok daha ileri derecededir..Eğer bu çarpma işlemini matematiksel yeteneği olmayan bir kişiye yaptırmaya kalkarsan ya imkansız olduğunu düşündüğü için bu işe girişmez, ya da yapacağım der 1 hafta uğraşır ve işlemin sonucunu yanlış çıkarır..

Bu misalde anlatmak istediğim mevzu gelecek ile ilgili yapılan yorumun o ilminde ne kadar yüksek payeye eriştiğimizle doğrudan alakasının olmasıdır..Mesela ünlü kahin Noustradamus'un geleceği bilmesi gerçekten ilginç bir hadisedir..Gerçekten ortaya koyduğu kehanetlerin çoğu doğru çıkmaktadır..Şimdi Noustradamus'un yaşam tarzına baktığımız zaman onun aynı anda tip doktoru, sifali bitkiler uzmani, kozmetiklerin ve meyveleri korumakta kullanilan maddelerin mucidi olduğunu görürüz..Noustradamus'un geleceği bilmesinin altında yatan şeyin ilminde ne kadar başarılı olduğudur..

Şimdi bu durumu Allah'ın rızasını kazanmış, 6666 ayeti kafasına yazmış, hadis ilmine önem verip binlerce hadis ezberlemiş alimler yaptığı zaman niye hop oturup hop kalkıyosunuz???


bi kere Allahın rızasını kazanmış demekle zanna giriyorsun ne demek Allahın rızasını kazanmıs böyle kati bir hükmü Allah adına nasıl verebiliyorsuz

Allah için verdiğin bu örneklere bir bak bir kahinden örnek veriyorsun kahinlere bilgiyi kimin verdiğide malum islamın kahinlere nasıl baktığıda malum gaybın Allahın tekelinde olduğuda malum sadece peygamberlere oda dilediği kadarını bildirebileceğide malum bunlar katı bir hükümken siz neden başkalrını illa bu kategoriye sokmaya çalışıyorsunuz neden allahın hudutlarını zorluyorsunuz

iki sayıyı bir birine carpmakla kurandaki harflerin yerini değiştirerek 2004 senesinde mehdi gelecek demek ayrı

siz şimdi bu dediğiniz alimlere kahin gözüyle mi bakıyorsunuz

29- Ey Muhammed! Sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
bi kere Allahın rızasını kazanmış demekle zanna giriyorsun ne demek Allahın rızasını kazanmıs böyle kati bir hükmü Allah adına nasıl verebiliyorsuz

Allah için verdiğin bu örneklere bir bak bir kahinden örnek veriyorsun kahinlere bilgiyi kimin verdiğide malum islamın kahinlere nasıl baktığıda malum gaybın Allahın tekelinde olduğuda malum sadece peygamberlere oda dilediği kadarını bildirebileceğide malum bunlar katı bir hükümken siz neden başkalrını illa bu kategoriye sokmaya çalışıyorsunuz neden allahın hudutlarını zorluyorsunuz

iki sayıyı bir birine carpmakla kurandaki harflerin yerini değiştirerek 2004 senesinde mehdi gelecek demek ayrı

siz şimdi bu dediğiniz alimlere kahin gözüyle mi bakıyorsunuz

29- Ey Muhammed! Sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.

Yahu Allah'ın rızasını kazanmayan bi insan delimi oturup Kur'an-ı Kerim'in her ayetini ezberlesin..O ilhami alıyor ki Allah rızası için elinden geleni yapmaya çalışıyor..Tabiki ben bilemem Allah'ın rızasını kazanıp kazanamadığını..Allah razı olmadığı kimselere güzel ahlak bahşetmez kardeşim..Bedüzzaman Said Nursi'den bahseden savcının beyanatlarını okumuyormusun yahu!...Hayatının büyük bir bölümü hapislerde geçen, mapus damlarını gül bahçesine çeviren adam hakkında sen nasıl diyebilirsin ki Allah'ın rızasını kazanmamış?????

Allah için verdiğin bu örneklere bir bak bir kahinden örnek veriyorsun kahinlere bilgiyi kimin verdiğide malum islamın kahinlere nasıl baktığıda malum gaybın Allahın tekelinde olduğuda malum sadece peygamberlere oda dilediği kadarını bildirebileceğide malum bunlar katı bir hükümken siz neden başkalrını illa bu kategoriye sokmaya çalışıyorsunuz neden allahın hudutlarını zorluyorsunuz

-:D:D Allahaşkına bi söyle bakayım kainlere bilgiyi kim veriyor???
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Yahu Allah'ın rızasını kazanmayan bi insan delimi oturup Kur'an-ı Kerim'in her ayetini ezberlesin..O ilhami alıyor ki Allah rızası için elinden geleni yapmaya çalışıyor..Tabiki ben bilemem Allah'ın rızasını kazanıp kazanamadığını..Allah razı olmadığı kimselere güzel ahlak bahşetmez kardeşim..Bedüzzaman Said Nursi'den bahseden savcının beyanatlarını okumuyormusun yahu!...Hayatının büyük bir bölümü hapislerde geçen, mapus damlarını gül bahçesine çeviren adam hakkında sen nasıl diyebilirsin ki Allah'ın rızasını kazanmamış?????



-:D:D Allahaşkına bi söyle bakayım kainlere bilgiyi kim veriyor???


bilgi kaynaklarını cinlerden aldıklarını tabiki bilemeyebilirsin .bu kadar gülmeni gerektirecek ne var anlayamadım


edip yüksel sence delimi yada zekriya beyaz ya da yaşar nuri deliler mi

ayrıca Allah rızasını kazanmamış demedim Ben allah adına konusamam

Allahın rızasını kazandığına dair kesin bir delilin varsa söyle yoksa beni itham etme
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Yaw sen nasıl okuyosun benim cevaplarımı..İşte başlı başına bir delil:"Bedüzzaman'ın güzel ahlakı"..Sen daha ne istiyosun kardeşim..Hayatını tebliğe adamış bir zattan daha ne örnek vereyim sana?

bilgi kaynaklarını cinlerden aldıklarını tabiki bilemeyebilirsin .bu kadar gülmeni gerektirecek ne var anlayamadım

-Hadi ordan hadi!...İnsanlara bahşetmediğin özellikleri cinlere veriyosun ondan sonra diyosun ki Gaybı sadece Allah bilir..Dostum bu son mesajımdır..Bilgisayar başına sana cevap yazarken çok kasılıyorum inan sinir sistemim bozuldu...Allah sana hidayet versin kardeşim..Yolun açık olsun s.a
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Yaw sen nasıl okuyosun benim cevaplarımı..İşte başlı başına bir delil:"Bedüzzaman'ın güzel ahlakı"..Sen daha ne istiyosun kardeşim..Hayatını tebliğe adamış bir zattan daha ne örnek vereyim sana?



-Hadi ordan hadi!...İnsanlara bahşetmediğin özellikleri cinlere veriyosun ondan sonra diyosun ki Gaybı sadece Allah bilir..Dostum bu son mesajımdır..Bilgisayar başına sana cevap yazarken çok kasılıyorum inan sinir sistemim bozuldu...Allah sana hidayet versin kardeşim..Yolun açık olsun s.a

ben yine de bunu bil istedim

ben sana gaybı cinler bilir diye bi beyanat vermedim

kahinlere bilgi verirler dedim

kasılmanada gerek yok....ben sizden cevap beklemiyorum ben size emaniyeler içindeki kuranla çelişen yerleri ayet hadislerle delillendiriyorum Allahın hatırı her hatırın sütündedir Allahın sözü her sözün üstündeir said söyledi diye celaleddin arabi söyledi diye söyledikleri sözlerin hepsi doğru olcak diye bir kaidede yok

Adamlar alahla eşyayı bir tuttu yanlıştır diyeceğine benimle uğraştın

Adamlar ehli kitab dinini terk etmesin tadil etsin dedi bir şey demedin söylediklerimle uğraştın

adamlar dediki firavun has mumindir senin gözünün önünde kuran var firavun kafirdir diyor sen evet kuranda kafir dir diyor demedin

daha nice küfürler dururken çıt yok biz bunlar yanlıştır diyoruz kasılıyorsun sanda allah hidayet versin

ama şunu bilki yaptığınız bu tevillerle gerçekleri örtemessiniz








CİNLERİN GÖKYÜZÜNDEN BİLGİ HIRSIZLIGI
Okuyacağımız ayetlerde bize yine cinlerin sözleri aktarılıyor. Bu sözler evrenin çeşitli birimlerine, varlık aleminin çeşitli köşelerine, göklerin ve yeryüzünün değişik durumlarına ilişkin açıklamalardır. Onlar bu açıklamaları Kur'an'ın verdiği bilgilerden öğrenmişlerdir. Bu sözleri ile yüce Allah'ın Peygamberimize inen mesajında beliren iradesi ile çelişen her türlü girişimden el çekiyorlar, gaybı bildiklerine ilişkin asılsız iddiaları kendi dilleri ile çürütüyorlar, bu tür olağanüstü güçleri olduğu yolundaki yaygın saplantıları yalanlıyorlar. Okuyoruz:

8- Göğü yokladık, orayı sert bekçilerle ve göktaşları ile dopdolu bulduk.9- Daha önce göğün elverişli dinleme yerlerinde pusuya yatardık. Fakat şimdi hangimiz oranın seslerini işitmeye çalışsa kendisini bekleyen göktaşları ile karşılaşır.10- Acaba yeryüzündekiler için kötülük mü dileniyor, yoksa Rabbleri onlar hakkında iyilik mi diliyor, bunu bilmiyoruz.
Bu ayetlerde cinlerin kendi sözlerinden aktarılan olaylar bize şunu düşündürüyor: Onlar Peygamberimiz gelmeden önce -belki de Hz. İsa ile Peygamberimizin gelişi arasındaki geçiş döneminde- yüceler alemi ile ilişki kurma, meleklerin yeryüzünde yaşayan yaratıklara ilişkin konuşmalarından bilgi sızdırma girişimlerinde bulunabiliyorlardı. Meleklerin bu konuşmaları yüce Allah'ın yeryüzüne ilişkin plânının ve dileğinin uygulanması ile ilgili idi. Cinler sızdırdıkları bu bilgileri dostları olan kahinlere ve bilgiçlere aktarıyorlar, bu kahinler de şeytanın plânları uyarınca insanlar arasında bozgunculuk çıkarıyorlardı. Başka bir deyimle şeytanların kuklaları olan bu kahinler ve bilgiçler, cinlerden sızdırdıkları az miktardaki gerçeğe büyük o~anda "batıl" ve eğrilik katarak bu yanıltıcı karışımı halk yığınlar ı arasında yayıyor, iki dönem arasındaki peygambersiz boşluktan yararlanarak yeryüzünün düzenini bozuyorlardı. Bu bilgi sızdırma ve onu kahinlere aktarına işleminin nasıl gerçekleştiğine gelince Kur'an bu konuda bize hiçbir bilgi vermiyor. Böyle olunca bu meseleyi kurcalamak gereksizdir. Burada bize anlatılan gerçeğin özü ve içeriği ile yetinmeliyiz.
Peygamberimizin okuduğu Kur'an'ı dinlemeye gelen cinlerin bu konudaki söyledikleri şudur: Cinler artık gökten bilgi sızdıramıyorlar. Şimdilerde böyle bir y " " "
İşe giriştiklerinde -ki bu girişimlerini "göğe dokunma , göğü yoklama olarak tanımlıyorlar- önlerindeki yolu kapalı ve güvenlik ekipleri tarafından sıkı koruma altına alınmış buluyorlar. Bu koruma ekipleri tarafından göktaşı bombardımanına tutuluyorlar, alev saçan bu taşlar gökten bilgi sızdırmaya kalkışanların başlarına yağarak ölmelerine yolaçıyor. Ayrıca "Acaba yeryüzündekiler için kötülük mü dileniyor, yoksa Rabbleri onlar hakkında iyilik mi diliyor, bunu bilmiyoruz" diyerek insanların geleceğine ilişkin gayb hakkında hiçbir şey bilmediklerini ilan ediyorlar. Bu sözleri ile kısaca şunu demek istiyorlar: "Gaybın sırlarına ilişkin bilgi yüce Allah'ın tekelindedir, bu sırları O'ndan başka hiç kimse bilemez. Buna göre yüce Allah'ın kulları için ne gibi bir gelecek belirlediğini biz bilemeyiz. Acaba onlara kötülük indirmeyi planlamıştır da bu yüzden sapıklığın kucağına mı atılmışlardır, yoksa onların doğru yola girmelerini, hidayete ermelerini mi planlamıştır, bu konuda hiçbir şey söyleyemeyiz." Görülüyor ki, cinler doğru yolu, hidayeti kötülüğün karşısına, yani iyiliğin yerine koyuyorlar. Gerçekten doğru yolda olmak, hidayete ermek iyiliğin ta kendisi olduğu gibi getireceği sonuç da sadece iyiliktir.
Kâhinlerin, gayba ilişkin sözde bilgilerine dayanak saydıkları kaynak gayb alemi hakkında hiçbir şey bilmediğini belirttiğine göre artık söylenecek hiçbir söz kalmamış, bu konudaki bütün iddialar havada kalmış, kâhinlik ve bilgiçlik işi son bulmuştur. Gayba ilişkin bilginin yüce Allah'ın tekelinde olduğu tartışmasız bir gerçek olmuştur. Artık hiç kimse gaybın sırlarını bildiğini ve bu alanda kehanette bulunabileceğini söylemeye cüret edemez. Böylece Kur'an insan aklını bu tür kuruntuların ve iddiaların tümünün tutsaklığından kurtararak özgürlüğe kavuşturmuştur. O günden itibaren insanlığın olgunluk çağına erdiğini, hurafelerin ve masalların kıskacından yakasını kurtardığını ilan etmiştir.

demmekki kahinler bilgileri cinlerden alıyorlarmış

fizilali kuran
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Bu sözler evrenin çeşitli birimlerine, varlık aleminin çeşitli köşelerine, göklerin ve yeryüzünün değişik durumlarına ilişkin açıklamalardır. Onlar bu açıklamaları Kur'an'ın verdiği bilgilerden öğrenmişlerdir.

Yahu bu ne cehalettir Elkaria!...Sen insanın yaratıklar içinde en mükemmel yaratıldığını bilmezmisin??Ne masal anlatıyosun bana?Cinler Kur'an-ı okuyup yorum yapıyor ve bize aktarıyor, bizim alimlerimiz yorum yapınca yok olmaz gaybı sadece Allah bilir diyorsun...Sen hiç vakit kaybetmeden koşarak git ve abdest al..."ALLAH'IM BİLMEDİĞİM KONULAR HAKKINDA ZANDA BULUNDUM,CİNLERİ İNSANLARDAN ÜSTÜN TUTTUM, GÜNAHLARIMI BAĞIŞLA" diye niyazda bulun...

“Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.”(34:14)

Sakın bu mesajın üzerine cevap yazma!.Yazdıkça dibe batıyosun benden sana tavsiye...
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Yahu bu ne cehalettir Elkaria!...Sen insanın yaratıklar içinde en mükemmel yaratıldığını bilmezmisin??Ne masal anlatıyosun bana?Cinler Kur'an-ı okuyup yorum yapıyor ve bize aktarıyor, bizim alimlerimiz yorum yapınca yok olmaz gaybı sadece Allah bilir diyorsun...Sen hiç vakit kaybetmeden koşarak git ve abdest al..."ALLAH'IM BİLMEDİĞİM KONULAR HAKKINDA ZANDA BULUNDUM,CİNLERİ İNSANLARDAN ÜSTÜN TUTTUM, GÜNAHLARIMI BAĞIŞLA" diye niyazda bulun...

“Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.”(34:14)

Sakın bu mesajın üzerine cevap yazma!.Yazdıkça dibe batıyosun benden sana tavsiye...



hani sen cevap vermeyecektin bakıyorumda daynamadın



cinlerin gaybı bildiğini idaa eden varmı ben böyle bir idaada bulunduysam Allahın laneti üzerime olsun ama değilse sen bana iftirandan dolayı günaha girmiş olacaksın

bu tevil alimimiz şehid seyyid kutuba aittir.ben seni senin yaptığın gibi zorla bu yoruma inandıramam sen şöyle demek istiyorsun bu yorumu yapan abdest alsın yane diyorsunki seyyid kutub ki artık abdest alamaz günaha girmiştir


gercekleri kabul edeceğine böyle bektaşilik yaparak nefs yapman sana yakışmıyor sendeki kasıntının sebebi nefsine yenik düşmen olmassın
dibe kim batıyor allahın izniyle göreceğiz Allah ve resulüne uyanlar mı yoksa allah ve resulune uymaya calısanlardan yüz çevirenler mi

devam et bakalım nefsine yenil ve müslümanları rencide et
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
demmekki kahinler bilgileri cinlerden alıyorlarmış

bilgi kaynaklarını cinlerden aldıklarını tabiki bilemeyebilirsin..bu kadar gülmeni gerektirecek ne var anlayamadım

cinlerin gaybı bildiğini idaa eden varmı ben böyle bir idaada bulunduysam Allahın laneti üzerime olsun ama değilse sen bana iftirandan dolayı günaha girmiş olacaksın



Abi sen adamı delirtirsin yemin billah!..Ben sana diyorum ki Nostradamus geleceği bilmiş..Sen diyosun ki evet bilmiştir cinler bildirmiştir..Sonra ben diyorum ki cinler bilemez geleceği ayet var..En sonunda bombayı patlatıyosun..Ben sana cinlerin geleceği bildiğini ne zaman söyledim:):)
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Abi sen adamı delirtirsin yemin billah!..Ben sana diyorum ki Nostradamus geleceği bilmiş..Sen diyosun ki evet bilmiştir cinler bildirmiştir..Sonra ben diyorum ki cinler bilemez geleceği ayet var..En sonunda bombayı patlatıyosun..Ben sana cinlerin geleceği bildiğini ne zaman söyledim:):)


sen beni anlıyamıyorsun

kahinlerin cinlerden bilgi aldıkları bir gercektir

kuranın tefsirinde bunlar var

Cinler sızdırdıkları bu bilgileri dostları olan kahinlere ve bilgiçlere aktarıyorlar, bu kahinler de şeytanın plânları uyarınca insanlar arasında bozgunculuk çıkarıyorlardı. Başka bir deyimle şeytanların kuklaları olan bu kahinler ve bilgiçler, cinlerden sızdırdıkları az miktardaki gerçeğe büyük o~anda "batıl" ve eğrilik katarak bu yanıltıcı karışımı halk yığınlar ı arasında yayıyor, iki dönem arasındaki peygambersiz boşluktan yararlanarak yeryüzünün düzenini bozuyorlardı

seyyid kutubun bununla ilgili yorumu bu şekildedir

ben sana bunları yazıyorum sen kalkıp bana abdest al diyorsun

gerci demenede gerek yok elhamdulillah günde kaç defa abdest alıyoruz:)

 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Yahu Seyyid Kuttub'un tefsirinden sanane!...Hani sen Kur'an dan başka hiçbir kaynağa riayet etmezdin..İşine gelince tefsir alimlerinin sözleri senin için pek bi kıymetli oldu bakıyorum...Yaw bi yerden açık kapatacam diyorsun başka bir yerden açık bırakıyosun...Sen düpedüz dalalet içindesin...
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Yahu Seyyid Kuttub'un tefsirinden sanane!...Hani sen Kur'an dan başka hiçbir kaynağa riayet etmezdin..İşine gelince tefsir alimlerinin sözleri senin için pek bi kıymetli oldu bakıyorum...Yaw bi yerden açık kapatacam diyorsun başka bir yerden açık bırakıyosun...Sen düpedüz dalalet içindesin...


fe suphanallah bak sana özeldende soyledim elbetteki muvahid alimlerimizin sözlerine riayet edeceğiz selef alimlerini takip ettiğimi söyledim sana
sen bana iftira etmeye devam et bunların hesabının olmadığını sanma

sen neyi ispatlamaya calısıyorsun anlayamadım

sana gelen tüm gerceklerden sonra redediyorsun artık sana son sözüm selam olacak


selam
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Değerli elkaria

Öncelikle, forum etiğine göre, eğer benim açtığım konuya itiraz ediyor iseniz, bu konuda size sormuş olduğum "Bu kısım senin fikrin mi, yoksa bir başkasının mı?" sorusuna cevap vermenizin asgari nezaket olduğunu bilmenizi isterim. Neyse, biz sükut ikrardandır deyip devam edelim...

Sonra, Kehf 65. ayetin Elmalı tefsiri aşağıdadır.

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]LEDÜNN: "yanında" gibi bir zarftır. Türkçede katımızdan veya tarafımızdan demek gibidir. Ve görülüyor ki ilmin değil, öğretmenin kaydıdır. Bununla beraber öğretmenin, O'nun katından olması, ilmin de O'nun katından olmasını gerektirmez değildir. Şüphe yok ki bütün peygamberlerin ilmi Allah tarafından vahiy ve öğretmek itibarı ile Ledünnî (Allah katından)dir. Fakat burada dikkate değer bir husus şudur ki "ve kendisine tarafımızdan ilim öğrettik." kaydı ile Hızır'a öğretilmiş olan ilim, Musa'nın ilminden bambaşka bir ilim, yani Allah tarafından öğretilen ilimlerden özel bir ilim olduğu anlatılmıştır ki, âyetteki kıssalar karinesi (ipucu) ile tefsir bilginleri, bunu "Gayıplar ilmi ve gizli ilimlerin sırları" diye tefsir etmişlerdir. Diğer bir ifade ile demişlerdir ki: "Musa'nın ilmi, şer'î hükümleri bilmek ve dış görünüşe göre fetva vermekti. Hızır'ın ilmi ise işlerin iç yüzünü bilmekti." Sahih-i Buharî'de rivayet edilmiştir ki, Hızır şöyle demiş: "Ey Musa! Ben Allah'ın ilminden bana öğrettiği bir ilim üzereyim ki, sen onu bilmezsin. Sen de Allah'ın ilminden sana öğrettiği bir ilim üzeresinki ben onu bilmem." Bu şekilde ilm-i ledünnî (Allah bilgisi) deyimi, bu özel ilimde en özel bir mânâ ile terim olmuştur ki, buna hakikat ilmi ve batın (gözle görülmeyen şeyler) ilmi de denilmiş ve tasavvufçular, bu kıssaya bir delil olarak tutunmuştur. Özetle ledünnî ilim, kafa çalıştırmakla elde edilmeyip Allah tarafından, sırf Allah vergisi olan bir mukaddes kuvvetin tecellisidir. Etkiden etki yapana, duygudan varlığa doğru giden bir ilim değil, etki yapandan etkiye (ize), varlıktan duyguya gelen birinci derecede bir ilimdir. Nefsin olagelene geçişi değil, olagelenin nefiste meydana çıkmasıdır. Doğrudan doğruya bir keşiftir. Fakat ledünnî deyimi, bunun özellikle Allah'ın sırlarına ait olanından daha fazla deyim olmuştur. Türkçede bir işin ledünniyatı demek iç yüzündeki gizli incelikleri ve sırları mânâsında herkesçe bilinir. Bu kıssada ilim için araştırma yapmak ve yolculuğa çıkmaya bir teşvik delili ve bununla beraber ledünnî ilmin çaba harcamak ve istemekle kazanılmasının mümkün olmadığını anlatmak vardır. [/FONT]


Şimdi, bu tefsirden, sizin aşagıdaki alıntıdaki sonucu çıkarmanızın mantığını anlamak malesef imkansız gibi.

ledün ilmi bizzat Allah'a bağlı olarak kula bildirilen bir ilimdir. Gayb ilmidir. Gaybide Allah'tan başka hiç kimse bilemez. Yani ledün ilmi bildiğini iddia eden kimse Allah'tan vahiy aldığını iddia etmiş olur. Kim ki Allah'tan vahiy alıyorum diye iddia ederse şüphesiz ki kafir olur

Zira zaten ayetin tefsirinde muhtelif kaynaklardan da istifade edilerek, tevil yapılmıştır. Siz, bu tevili, tekrar tevil ediyorsunuz. Bu da sonucu oldukça yanlış ve uzak bir noktaya götürüyor. Siz bu tarz yanlış temel üzere giderken de zincirleme kazalar çıkıyor ortaya.

Bu tarzın sonucu sizin zatınıza ait bir iman olabilir. Buna bir şey demeyiz. Ancak bunu dayatmanız ve zorlamanız doğru değildir.

Kur'an da ki her ayeti, sırf, meali ifadelerinden dolayı da, şahsi iddialara kaynak göstermek, son derece yanlış ve ilmi yaklaşımdan uzaktır.

Bu tür yaklaşımlar, formu takip eden, bir çok arkadaşımız tarafından yadırganmakta ve İslami meselelerin izahı ve paylaşımı noktasında bir çok üyeyi/ misafiri tedirgin ve abandone etmektedir.

Her fikir beyan eden kişi, zıt iddia sahibini kafir ilan ederse, malumdur ki, müslüman kalmayacaktır.

Daha mülayim ve tutarlı yapılacak teatiler, tüm üye ve misafirlerce de takdir toplayacaktır.

Selam ile...
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Değerli elkaria

Öncelikle, forum etiğine göre, eğer benim açtığım konuya itiraz ediyor iseniz, bu konuda size sormuş olduğum "Bu kısım senin fikrin mi, yoksa bir başkasının mı?" sorusuna cevap vermenizin asgari nezaket olduğunu bilmenizi isterim. Neyse, biz sükut ikrardandır deyip devam edelim...

Sonra, Kehf 65. ayetin Elmalı tefsiri aşağıdadır.

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]LEDÜNN: "yanında" gibi bir zarftır. Türkçede katımızdan veya tarafımızdan demek gibidir. Ve görülüyor ki ilmin değil, öğretmenin kaydıdır. Bununla beraber öğretmenin, O'nun katından olması, ilmin de O'nun katından olmasını gerektirmez değildir. Şüphe yok ki bütün peygamberlerin ilmi Allah tarafından vahiy ve öğretmek itibarı ile Ledünnî (Allah katından)dir. Fakat burada dikkate değer bir husus şudur ki "ve kendisine tarafımızdan ilim öğrettik." kaydı ile Hızır'a öğretilmiş olan ilim, Musa'nın ilminden bambaşka bir ilim, yani Allah tarafından öğretilen ilimlerden özel bir ilim olduğu anlatılmıştır ki, âyetteki kıssalar karinesi (ipucu) ile tefsir bilginleri, bunu "Gayıplar ilmi ve gizli ilimlerin sırları" diye tefsir etmişlerdir. Diğer bir ifade ile demişlerdir ki: "Musa'nın ilmi, şer'î hükümleri bilmek ve dış görünüşe göre fetva vermekti. Hızır'ın ilmi ise işlerin iç yüzünü bilmekti." Sahih-i Buharî'de rivayet edilmiştir ki, Hızır şöyle demiş: "Ey Musa! Ben Allah'ın ilminden bana öğrettiği bir ilim üzereyim ki, sen onu bilmezsin. Sen de Allah'ın ilminden sana öğrettiği bir ilim üzeresinki ben onu bilmem." Bu şekilde ilm-i ledünnî (Allah bilgisi) deyimi, bu özel ilimde en özel bir mânâ ile terim olmuştur ki, buna hakikat ilmi ve batın (gözle görülmeyen şeyler) ilmi de denilmiş ve tasavvufçular, bu kıssaya bir delil olarak tutunmuştur. Özetle ledünnî ilim, kafa çalıştırmakla elde edilmeyip Allah tarafından, sırf Allah vergisi olan bir mukaddes kuvvetin tecellisidir. Etkiden etki yapana, duygudan varlığa doğru giden bir ilim değil, etki yapandan etkiye (ize), varlıktan duyguya gelen birinci derecede bir ilimdir. Nefsin olagelene geçişi değil, olagelenin nefiste meydana çıkmasıdır. Doğrudan doğruya bir keşiftir. Fakat ledünnî deyimi, bunun özellikle Allah'ın sırlarına ait olanından daha fazla deyim olmuştur. Türkçede bir işin ledünniyatı demek iç yüzündeki gizli incelikleri ve sırları mânâsında herkesçe bilinir. Bu kıssada ilim için araştırma yapmak ve yolculuğa çıkmaya bir teşvik delili ve bununla beraber ledünnî ilmin çaba harcamak ve istemekle kazanılmasının mümkün olmadığını anlatmak vardır. [/FONT]


Şimdi, bu tefsirden, sizin aşagıdaki alıntıdaki sonucu çıkarmanızın mantığını anlamak malesef imkansız gibi.



Zira zaten ayetin tefsirinde muhtelif kaynaklardan da istifade edilerek, tevil yapılmıştır. Siz, bu tevili, tekrar tevil ediyorsunuz. Bu da sonucu oldukça yanlış ve uzak bir noktaya götürüyor. Siz bu tarz yanlış temel üzere giderken de zincirleme kazalar çıkıyor ortaya.

Bu tarzın sonucu sizin zatınıza ait bir iman olabilir. Buna bir şey demeyiz. Ancak bunu dayatmanız ve zorlamanız doğru değildir.

Kur'an da ki her ayeti, sırf, meali ifadelerinden dolayı da, şahsi iddialara kaynak göstermek, son derece yanlış ve ilmi yaklaşımdan uzaktır.

Bu tür yaklaşımlar, formu takip eden, bir çok arkadaşımız tarafından yadırganmakta ve İslami meselelerin izahı ve paylaşımı noktasında bir çok üyeyi/ misafiri tedirgin ve abandone etmektedir.

Her fikir beyan eden kişi, zıt iddia sahibini kafir ilan ederse, malumdur ki, müslüman kalmayacaktır.

Daha mülayim ve tutarlı yapılacak teatiler, tüm üye ve misafirlerce de takdir toplayacaktır.

Selam ile...



selam

Bu tarzın sonucu sizin zatınıza ait bir iman olabilir. Buna bir şey demeyiz. Ancak bunu dayatmanız ve zorlamanız doğru değildir.

kime dayatmışım neye zorlamısım bcetinin ithamları bitti sırayı siz mi aldınız



Fakat burada dikkate değer bir husus şudur ki "ve kendisine tarafımızdan ilim öğrettik." kaydı ile Hızır'a öğretilmiş olan ilim, Musa'nın ilminden bambaşka bir ilim, yani Allah tarafından öğretilen ilimlerden özel bir ilim olduğu anlatılmıştır ki, âyetteki kıssalar karinesi (ipucu) ile tefsir bilginleri, bunu "Gayıplar ilmi ve gizli ilimlerin sırları" diye tefsir etmişlerdir.

bak senin tefsirinde de gayıplar ilmi diyor şimdi söyleyin gaybı allahın bildirdiği kadarıyla peygamberlerden başka bilen var mı diyorsunuz




59- Gayb'ın anahtarları Allah'ın katındadır, onu yalnız O bilir. Mutlaka O'nun bilgisi altında dalından düşen her yaprak, yerin karanlık derinliklerindeki her tane, yaş-kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır enam

*



179- Allah müminleri, şimdi içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir, pis olanı temiz olandan ayıracaktır. Ayrıca Allah sizi, gaybın bilgisine de erdirecek değildir. Fakat Allah bunun için peygamberlerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve O'nun peygamberlerine inanınız. Eğer iman eder ve günahlardan sakınırsanız size büyük bir ödül vardır.ali imran



26- Gaybın bilgisi O'nun tekelindedir. O gaybın sırlarını hiç kimseye açmaz cin


109- Allah, bütün peygamberleri bir araya getireceği gün insanlar çağrılarınıza ne cevap verdi? diye sorar, Peygamberler de; bizim birşey bildiğimiz yok. Hiç şüphesiz sen gaybleri bilensin derler. maide

 
Üst Alt