Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur’an Yeter’cilerin Psikolojisi

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
İnsan ruh taşıyan yapısı nedeni ile bu yapısını ilgilendiren bir takım ihtiyaçlar hisseder. Bu ihtiyaçların içinde en önemli olanı ise inanma hissiyatıdır. Bu Allah’ın insan fıtratına koyduğu en önemli özelliktir.

Dinin tarihsel sürecinde, değişik zamanlarda, değişik toplumlar, farklı din yapıları ile yaşamış ve bu dinlerin gereği olarak değişik emirlere uymaları ihtiyaç olmuştur.

Günümüzde ise dünyada halen bir çok din yaşanmakta ise de ağırlıklı olarak kabul gören birkaç din kalmıştır. Ve bunlardan birisi de İslamiyettir.

İslami inanç gerek Kur’an Azimüşşan ve gerekse Allah’ın Rasülü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) tarafından bize öğretilmiş, anlatılmış ve uygulatılmıştır.

Ancak İslam dinini yaşamak hem kuralları gereği, hem de insanı mütemadiyen zorlayan nefsi ve şeytan nedenler ile insanda zaman zaman veya süreklilik arz eden kırılma noktaları oluşturur. İşte bunun adı imtihan ve imandır. İnsan, bu kırılma noktalarını ya “Allah’ın affına” sığınarak ya da yaptığı yanlışın, "yanlışlığını" inkar ederek sürdürür.

İşte “Yalnız Kur’an yeter” diyenlerin ruh hali bu ikinci haldir. Çünkü onlar günümüz dünyasının toz pembe, dejenere, materyal odaklı ve nefsi tatmin merkezli yaşamından geçememek te ancak bir yandan da bu halleri yaşarken günah işlemekten korkmaktadırlar. Bunun bir yolu vardır…

Günde beş vakit namaz, örtünmek, kısıtlanmış kadın-erkek ilişkileri, çalışılmadan akan faiz getirisini red, itidalli yaşam, erkek hakim toplum, kurban kesmek, zekat nisabı ve daha nice nefse ağır gelen emir. Yap bir türlü, yapma bir türlü.

Bu psikoloji içindekiler “ - Nerde yazıyor kardeşim tüm bunlar!?. Kur’an da varmı? “ sorusu ile yola çıkıp, hem işlerini kolaya getirmenin yolunu bulmuş hem de kendilerince İslamiyet’e tam biat etmenin mutluluğunu yaşar olmuşlardır. Tabi İslamiyet’i böyle yaşarken, karşılarına çıkan dini engellerin kaynaklarının aşılması da elzem oluyordu. Her dinde ve her zaman var olan “hurafe” kavramı onların en büyük destekçisi oldu. Mevcut bir takım hurafeleri kendilerine “diğer emirleri de inkara” sebep sayarak İslam’da ne var ne yok sildiler. Onlar için artık tek kaynak Kur’an mealleridir. Gerçek anlama hiç bir zaman ulaşamayan çeviriler. Ve üstelik kim nasıl anlarsa. Çünkü en kolayı budur, çünkü bu takdir de her şey mubahtır, materyalist dünya düzenini yaşamaya devam…

Bu insanlar yaşamlarının mecburiyeti olan bir din türetmiştir artık ve bunun mutluluğu gerçekten anlatılmazdır. Ruh huzurda, beden huzurda, her şey çok çok güzel. Tabii ki bu din korunmalıdır, "aslı inkar edilerek." Yani tam nefse göre bir din. Bu sebeple bu zihniyetin hiçbir şeyi anlamaları ve kabullenmeleri söz konusu olamaz. Bunlar ile çatışmak şu ayeti çağrıştırıyor mazaallah…

En’âm Sûresinin 108 . Ayetinde
Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir.
 

Ebrar_2007

New member
Katılım
22 Haz 2007
Mesajlar
26
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Yalnız kuran diyenlerin kafası asla karışık değildir.Kuranda zan yoktur.Kuran mutlaktır.

kuranla yetinmeyenler dalalet karanlıkları içinde boğularak güya Allah'ın nurunu ağızları ile söndürmek istiyorlar oysa siz istemesenizde Allah nurunu tamamlamıştır.

"Siz haddi aşan kimseler oldunuz diye,sizi Kur'an'la uyarmakdan vazmı geçelim" ZUHRUF:5
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Bekir Kardeş
Kur'ancılar akılları karışık derken,
Ve bir hülya peşinde koştuklarını söylerken,
Nedense bunların arasından son Nebi'yi ayırmamışsınız,
Aaa, yoksa siz Son Nebi'nin Ehli Sünnet olduğunu mu düşünüyordunuz,
Peki, diyelim böyle, nasıl olacaktır bu,
Düşünsenize, Son Nebi kendini EHLİ SÜNNET olarak deklare edecek, bunu da KENDİ SÜNNETİNE UYMAKLA dile getirecek,
Nasıl olacak bu iş öyleyse...
Şimdi Son Nebi Namaz kılacak ve Ehli Sünnet icabı kamet getirecek, diyecek ki EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDERRASULULLAH.. Şehadet ederim ki ben Allah'ın elçisiyim.
Kişinin kendi kendine şehadeti ne enteresan bir olay değil mi?..
Bir de,
Namaza durmadan, NİYET ETTİM KENDİ SÜNNETİMİ KILMAYA..diye niyet etmesi, gerçekten ilgiç duruyor..
Ya da, bir sahabi gelip soru sorduğun da, Son Nebi'nin şöyle cevaba başladığını tahayyül edelim..
Cevabını Kur'an dan mı vereyim, sünnetimden mi?..
Sahabe de şöyle demeli bu durumda zahir..
SEN İKİSİNİ DE VER BEN İŞİME GELENİ UYGULARIM EY NEBİ...!
Bir de merak etmişimdir, Peygamber ne zaman Sünnet koymaya başlamıştır..
Diyelim vahy olarak elin de bir tek alak suresi var, birileri de soru sormaya geldi..
Acep, Nebi vahy almadan önce de sünnet sahibi miydi ve hangi kanıtlara binaen sünnet icat eyliyordu.
Yok eğer derseniz ki, sünnet uygulamaları en az 50 sure inzal edildikten önce başladı, o zaman sünnet uygulamaları başlamadan ölen sahabiler gayrı Sünni olarak mı gittiler..
Off, ne çetrefilli meseleler bunlar yahu..
Ebu Bekr'e mal ettiğiniz söz ile son vereyim en iyisi yazıma..
KİM Kİ MUHAMMEDE TAPIYORDU, O ÖLMÜŞTÜR, KİM Kİ ALLAHA TAPIYOR, O EZEL VE EBEDDİR..

Gerçi Muhammedin ölmediğini ve onun İKİNCİ ALLAH olduğuna inanlarda var ama, biz bu sapkınlıklardan Rabbe sığınırız..



YouTube - Bayram Ali Hoca:"Hz. Muhammed esittir Allah"
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bekir Kardeş
Kur'ancılar akılları karışık derken,
Ve bir hülya peşinde koştuklarını söylerken,
Nedense bunların arasından son Nebi'yi ayırmamışsınız,
Sayın Çapanoğlu;
Peygamber ile aynı kefede durduğunuzu zan ediyorsanız, bu sizin hayal gücünüzün çok gelişmiş olduğuna delalet eder. Ne diyeyim, allah versin...

Aaa, yoksa siz Son Nebi'nin Ehli Sünnet olduğunu mu düşünüyordunuz,
Peki, diyelim böyle, nasıl olacaktır bu,
Biz Peygamber Efendimize Ehli sünnet demedik. Ehli Sünnetin ne olduğunu google a bile sorsanız anlatır size...

Düşünsenize, Son Nebi kendini EHLİ SÜNNET olarak deklare edecek, bunu da KENDİ SÜNNETİNE UYMAKLA dile getirecek,
Nasıl olacak bu iş öyleyse...
Şimdi Son Nebi Namaz kılacak ve Ehli Sünnet icabı kamet getirecek, diyecek ki EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDERRASULULLAH.. Şehadet ederim ki ben Allah'ın elçisiyim.
Kişinin kendi kendine şehadeti ne enteresan bir olay değil mi?..
Bir de,
Namaza durmadan, NİYET ETTİM KENDİ SÜNNETİMİ KILMAYA..diye niyet etmesi, gerçekten ilgiç duruyor..
Neyse, gülmeyeyim Sayın Çapanoğlu, yazayım, belki anlarsınız.
Hz. Muhammed (s.a.v) in "Ben Allah'ın kulu ve Rasülüyüm" demesinde ki gariplik nerede... Siz, "Ben Allah'ın kuluyum" demezmisiniz, deseniz ki bu bie şahadettir, garip mi kaçar?
Namaza dururken O mübarek Peygamber, Allah rızası için namaz kılardı. Allah'ın o'na yüklediği mükellefiyet dışında... Biz de O'nun yaptıklarını yapıp, O'na benzemeye çalışıyoruz. Hepsi bu. Siz de kime isterseniz ona benzeyin, kimene. O gün senin hesabını benden sormazlar.

Ya da, bir sahabi gelip soru sorduğun da, Son Nebi'nin şöyle cevaba başladığını tahayyül edelim..
Cevabını Kur'an dan mı vereyim, sünnetimden mi?..
Sahabe de şöyle demeli bu durumda zahir..
SEN İKİSİNİ DE VER BEN İŞİME GELENİ UYGULARIM EY NEBİ...!
Kur'an O'na indirildi Sayın Kardeşim, O'dur Kur'an ı bilen ve açıklayan ve öğreten. Sizler gibi kedi-köpek eti mi yeseydi sahabe, yoksa Rasülüllah'a mı sorsaydı? Aklınız çoktur sizin, hangisi daha akılcı ve mantıklı...

Bir de merak etmişimdir, Peygamber ne zaman Sünnet koymaya başlamıştır..
Diyelim vahy olarak elin de bir tek alak suresi var, birileri de soru sormaya geldi..
Acep, Nebi vahy almadan önce de sünnet sahibi miydi ve hangi kanıtlara binaen sünnet icat eyliyordu.
Yok eğer derseniz ki, sünnet uygulamaları en az 50 sure inzal edildikten önce başladı, o zaman sünnet uygulamaları başlamadan ölen sahabiler gayrı Sünni olarak mı gittiler..
Yani Çapanoğlu, durdun durdun, tunayı gözünden vurdun. Ne edeceğiz biz şimdi bu sorunun karşısında, eyvah...
Peygamberimiz Efendimiz, bilmediklerini konuşmaz, kendi hevasından söz etmez-di. Ve Kur'an ayetleri dışında da vahy alırdı.
Peygamberimiz, vahy almadan önce de her yönü ile Allah tarafından korunurdu, yanlış iş işlemesine müsade edilmezdi. O güzel ahlak sahibi idi. Biz O'nun her haline uyarız, vahiyden evvelkine de, sonrakine de.

Ben size sorayım, Kur'an tamamlanmadan ölen sahabiler gayri Kur'an olarak mı öldüler?

Off, ne çetrefilli meseleler bunlar yahu..
Ebu Bekr'e mal ettiğiniz söz ile son vereyim en iyisi yazıma..
KİM Kİ MUHAMMEDE TAPIYORDU, O ÖLMÜŞTÜR, KİM Kİ ALLAHA TAPIYOR, O EZEL VE EBEDDİR..
Amenna ve saddağna...

Gerçi Muhammedin ölmediğini ve onun İKİNCİ ALLAH olduğuna inanlarda var ama, biz bu sapkınlıklardan Rabbe sığınırız..
Haşaa, bizde bu tür sapkın fikirlerden Allah'a sığınırız.

Evet Sayın ÇAPANOĞLU
Başkaca bir müşkil varsa, bildiğimizce yardımcı oluruz. Sevgilerimle...
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
"Kur'an O'na indirildi Sayın Kardeşim, O'dur Kur'an ı bilen ve açıklayan ve öğreten. Sizler gibi kedi-köpek eti mi yeseydi sahabe, yoksa Rasülüllah'a mı sorsaydı? Aklınız çoktur sizin, hangisi daha akılcı ve mantıklı..."

4249- İbn ebî Ammar (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Câbir b. Abdullah’tan sırtlan yenilir mi?” diye sordum. Yememi emretti. Ben: “Sırtlan av mıdır?” dedim. “Evet” dedi. Bunu Rasûlullah (s.a.v)’den mi işittin?” dedim. O da: “Evet” dedi. (İbn Mâce, Sayd: 15; Ebû Davud, Etıme: 32)



Peygamberimiz, vahy almadan önce de her yönü ile Allah tarafından korunurdu, yanlış iş işlemesine müsade edilmezdi. O güzel ahlak sahibi idi. Biz O'nun her haline uyarız, vahiyden evvelkine de, sonrakine de.


... İnsanlardan çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. Oysa Allah kendisinden çekinmene daha çok layıktı.

33- Ahzab Suresi 37

Allah seni affetsin, doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara beklemeden izin verdin?

9- Tevbe Suresi 43

1-Surat astı ve yüz çevirdi
2-Kendisine o kör geldi diye
3-Nereden biliyorsun belki o temizlenip arınacak
4-Veya öğüt alacaktı da, bu öğüt kendisine fayda verecekti.
5-O kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görene gelince
6-Ki sen ona yöneliyorsun
7-Sana ne onun arınmasından
8-Ama koşarak sana gelen var ya
9-Odur içi titreyerek korkan
10-Sen ona aldırmıyorsun
11-Hayır, çünkü o bir öğüttür..

80- Abese Suresi 1-11

Ahzab Suresi’ndeki örnekte; Peygamber’in özel hayattaki bir durumda insanlardan çekinmiş olduğu ve böyle yapmaması gerektiği anlatılır. Tevbe Suresi’nde; Allah uğrunda mücadele ederken Peygamber’in yanlış tutumu, yanlış taktiği gösterilir. Abese Suresi’nde ise inkarcı bir kişiye dini anlatmak uğruna, Peygamber’in kör bir kişiye vakit ayırmadan aynı kişiyi ikna etmek için uğraşına devam etmesi anlatılır. Abese Suresi’nde Peygamber’in bu davranışı düzeltilir ve böyle davranmaması söylenir. Görüldüğü gibi bu üç örnekte; hem Peygamber’in hatalı üç davranışı düzeltilmiştir, hem de Peygamber’in Kuran dışındaki her sözünün vahiy olması gibi saçma bir iddianın zemini yok edilmiştir. Peygamber’in sünneti başlığıyla dini dejenere etme çabasında öyle izahlar yapılmıştır ki; bu izahlara göre Peygamberimiz’in Peygamberlikten önceki durumu bile sünnete delil oluşturmaktadır. Sibai es-Sünnet kitabı sayfa 47’de şu izah yapılır. “Peygamberimiz’e dair her ne izah nakledilmiş ve rivayet edilmiş ise ister Peygamberlikten öncesi ile ister Peygamberlikten sonrası ile ilgili olsun sünnet kapsamı içindedir.” Oysa Kuran’da Peygamberimiz’in Peygamberlikten önceki durumu şöyle anlatılır.

Seni sapmış bulup da doğru yola iletmedi mi?

93- Duha Suresi 7

İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir , iman nedir bilmezdin?

42- Şura Suresi 52

Ayetlerde Peygamber’in daha evvel sapmış olduğu, kitabı, imanı bilmediği açıkça söylenir. Peygamber’in imanı bilmediği dönem nasıl olur da örnek olur. Nasıl din diye insanlara takdim edilebilir? Hiç şüphesiz bu iddialar Kuran’ın yukarıda görülen ayetleri ve daha bir çok ayeti ile çelişiktir. (Kitabın bir sonraki bölümünde aynı konuyla ilgili ilave izahlar bulunabilir.) Peygamber’e Kuran’ın bir benzerinin, mislinin verildiğine dair izahlar da Kuran’a ters düşen izahlardır.

İnsanların yazdıkları hadis kitaplarını Allah’ın kitabı Kuran gibi dinin kaynağı olarak gösterenler, şu ayeti iyice okumalıdırlar:

Kitabı kendi elleriyle yazıp sonra az bir değer karşılığında satmak için “Bu Allah katındandır” diyenlere yazıklar olsun. Vay elleriyle yazdıklarından dolayı onlara, vay kazanmakta olduklarına.

2- Bakara Suresi 79



Peki kardeş, bu konular da düşünceniz nelerdir?..
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Sayın ÇAPANOĞLU

Sen bu örnek ve cevaplarla mütmain olabiliyorsan, sana diyebilecek bir şeyim olmaz.


Peki,
Benim de kimseye diyecek lafım olamaz,
Lakin, BİZLER HAKKIN ŞAHİTLİLİĞİNİ YAPMAK ZORUNDAYSAK..
Bunu sadece ve sedace Allah için yapmalıyız.
Herkes bildiğince amel eder, bu özgürlüğe sonsuz saygılıyımdır, vesselam
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Çapanoğlu peygamber hayatının hiçbir döneminde sapmış değildir, Lakin sapan sen olmayasın dikkat et

Şimdi bu nedir?
Yorum mu yapmış oldunuz kafanıza göre,

Ya hu, ben bir Nebi'nin VAH indikten sonrasıyla ilgiliyim, yani Rabbim bana Nebi'lik sonrasından hesaba çeker.
Yoksa siz, Nebi'ye Peygamberlik gelmeden önce iman etmeyenlerin hata yaptığnı mı söylüyorsunuz..
Peki, millet peygamberliği ilan edilmemiş birinin Nebi'liğini nerden bilecek..
Bu durum da ortaya binlerce Nebi çıkmaz mı bu mantığa göre,
Arkadaşlar, şu spora, ekonomiye, basit günlük hobilerinize ayırdığınız zamanın hiç olmazsa yarısını ilme ayırın da..
İlim yaparken FİLİMLİK hale düşmeyin ne olur..
Seni Dalalette bulup hidayete erdirmedik mi? ayetini Rabbimiz hava olsun diye mi indirdi sanıyorsunuz...
Hadi bilmiyorsunuz alın bu ayeti gidin hocanıza,abinize, üstadınıza da sorun bu ayetin ne demek istediğini.. Buda mı zor?..
Bakın, Elçiye iman Elçiliğine imandır yoksa ilahlığına veya hatasızlığına değil..
Hiristiyanların durumuna düşmeye o kadar meyillisiniz ki mazallah..
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bekir Kardeş
Kur'ancılar akılları karışık derken,
Ve bir hülya peşinde koştuklarını söylerken,
Nedense bunların arasından son Nebi'yi ayırmamışsınız,


Son Nebi Muhammed Mustafa (s.a.v.) sapık değildi ki hülyalansın! Her hülyalanan da sapık mıdır ? Tartışılır tabi ki! Ama, hülyalananın gerçekten uzaklaştığı muhakkaktır! Hülya; gerçeğin zıd halidir. El insaf! Ayet bile "arkadaşınız azmadı, sapıtmadı da" derken tüm zamanları işaret ederken, sen O'nu (s.a.v.) daha önceki halinde (Nübüvvet öncesi) hülyalı gezer bir insan olarak mı algılıyorsun. Oysa bunu okurken bile birazcık edebiyatı olan bir insan anlar.

Aaa, yoksa siz Son Nebi'nin Ehli Sünnet olduğunu mu düşünüyordunuz,
Peki, diyelim böyle, nasıl olacaktır bu,
Düşünsenize, Son Nebi kendini EHLİ SÜNNET olarak deklare edecek, bunu da KENDİ SÜNNETİNE UYMAKLA dile getirecek,
Nasıl olacak bu iş öyleyse...


Bu kadar nasıl kör olabiliyorsunuz, hayret! Vallahi billahi hayret! Rasulullah (s.a.v.) ehl-i sünnet idi. Kimin sünnetine tabii dersen; Allah'ın (cc) gönderdiği o güne kadar ne kadar Resul var ise, hepsinin sünnetine tabii hareket ediyordu. Ahlakı Kur'an ahlakıydı. Kur'an'daki ahlak da Adetullah idi. Elbette yanında bulunan insanlarda O'nun yaptıklarını yapmaya çalıştı. O'nun ahlakına uygun yaşantı tarzını oluşturmaya çalıştı. Eksik, fazla aramadan, yapabildiği kadarı ile gücü yettiğince yaşamaya çalıştı. Anlamak için okumak lazım, okuduktan sonta tefekkür lazım, tefekkürden sonra akıletmek lazım! "Anlamak isteyenler için..." "Akıletmezmisiniz ?..." "Hiç düşünmezmisiniz ?..." gibi ayetlerdeki tavsiye ve (bazılarına göre) emr kipi içeren cümleleri izan sınıfında okumak lazım tabi, görebilmek için...

Şimdi Son Nebi Namaz kılacak ve Ehli Sünnet icabı kamet getirecek, diyecek ki EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDERRASULULLAH.. Şehadet ederim ki ben Allah'ın elçisiyim.
Kişinin kendi kendine şehadeti ne enteresan bir olay değil mi?..
Bir de,
Namaza durmadan, NİYET ETTİM KENDİ SÜNNETİMİ KILMAYA..diye niyet etmesi, gerçekten ilgiç duruyor..
Ya da, bir sahabi gelip soru sorduğun da, Son Nebi'nin şöyle cevaba başladığını tahayyül edelim..
Cevabını Kur'an dan mı vereyim, sünnetimden mi?..
Sahabe de şöyle demeli bu durumda zahir..
SEN İKİSİNİ DE VER BEN İŞİME GELENİ UYGULARIM EY NEBİ...!


Bilal (r.anh) yüzüne karşı ezan okudu, hak olanı söyledi. Karşısına biat için gelenlere kelimeyi şehadeti söyletti, hak olduğu için emretti. "Eşhedü enne Muhammeden Resulullah" sözü de "Ben şahitlik ederim ki; Muhammed Allah'ın Resuludür" anlamındayken ve hak bir söz iken, neden enteresan olsun ki ? İbrahim Peygamber (a.s.) Hanif olduğu halde "Ben, Hanif olarak yüzümü Alemlerin Rabbine döndüm" demesi ne kadar doğalsa, bu cümleyi Rasulullah'ın (s.a.v) söylemesi de o kadar doğaldır. Bunu söyleyen İbrahim Aleyhisselam'a bu sizin mantığınız ile sormak gerekmez mi, "sen daha önce hanif olmayan bir şeye mi yüzünü dönmüştün, neden şimdi böyle deme gereği hissediyorsun ?" diye. Ne kadar saçma değil mi ? Aynen anlatmaya çalıştığın yukarıdaki paragraf kadar saçma!
Farz namazları haricinde Nübüvvet makamının şükrü gereğince, veya Rabbinin hoşnutluğunu kazanma niyeti ile, yada ümmetine farzların haricinde nafilelerin ne kadar önemli olduğunu fiili anlatım yolu ile anlatmak için kıldığı namazların niyetini nasıl yaptığı, ne söylediği neden bu kadar garip geliyor sana ? "Niyet ettim Allah'ım senin rızana mazhar olmak için yada nimetine şükretmek için, yada sabaha beni sağ ve sağlıklı uyanmamı nasip ettiğinden dolayı şükr için 2 rekat eda etmeye" demesi çok mu zor ? Biz öğle yada akşam yada ikindi yada sabah namazının sünnetini kılarken "Niyet ettim Farz olan (!) sünneti kılmaya" demiyoruz ki. Adı üstünde sünnet zaten! Farz ile ne alakası var, ne kadar saçma oluyor değil mi ? Aynı 2 paragraf yukarıda yazdığın yazı kadar saçma işte, naparsın!

Bir de merak etmişimdir, Peygamber ne zaman Sünnet koymaya başlamıştır..


"Allah'a ve Resulune uyun" ayetinden sonra yada "Resul size ne verdiyse alın, neyi de yasakladıysa bırakın" ayetinden sonra olabilir mi acaba ? Yani, red ettiğiniz emr-i bil maruf'u nehyil anil münker'i ilk uygulamaya koyduğu zamanlarda, ashabın buna (sizin gibi) muhalefet etmeden, o namaza durunca "Peygamber böyle yapıyor bizde O'na ittiba edelim, bizde aynısını yapalım, yada; o falanca konuya şöyle baktı bizde aynı bakış açısını yakalayalım" demesinden sonra olabilir mi ?

Diyelim vahy olarak elin de bir tek alak suresi var, birileri de soru sormaya geldi..
Acep, Nebi vahy almadan önce de sünnet sahibi miydi ve hangi kanıtlara binaen sünnet icat eyliyordu.


Tabi, tabi! Hüç şüphen olmasın sünnet ehliydi. İbrahim'in (a.s.) sünnetini duyduğu kadarı ile uygulamaya çalışıyordu. Birde fıtratının gereğini yerine getiriyordu. O zamanın müşrikleri ki, buna amcası Ebu Talip de dahil olmak üzere yemek yemeye başladıkları zaman hiç bir şey demezlerken, O; "Tek olan Allah'ın adı ile" diyor, yemekten kalkarken de "elhamdülillah" diyordu. Bu, sünnet ehli olduğuna en büyük delildir!

Yok eğer derseniz ki, sünnet uygulamaları en az 50 sure inzal edildikten önce başladı, o zaman sünnet uygulamaları başlamadan ölen sahabiler gayrı Sünni olarak mı gittiler..


Kur'an'ın ilk ayetleri ile sünnet de diğer müslümanlarca uygulanmaya başladı. İlk aldığı ayetlere göre amel etmeye çalışan müslümnalar bilmedikleri için başlarındaki Peygamberinin davranış ve hareketlerini örnek aldılar. Taklid-i iiman ile hareket ettiler. Senin demek istediğin talkid-i iman budur işte! Ne zamanki ayetler mantık yönü ile keskin bir kavrayış ile anlaşılmaya başlandı, işte o vakit; tahkik-i iman tecellileri belirmeye başlamış oluyordu.

Off, ne çetrefilli meseleler bunlar yahu..


Senin kafandaki sorular çetrefilli, bizim açımızdan her şey berrak. Ayın ondördü gibi üstelik.

Ebu Bekr'e mal ettiğiniz söz ile son vereyim en iyisi yazıma..
KİM Kİ MUHAMMEDE TAPIYORDU, O ÖLMÜŞTÜR, KİM Kİ ALLAHA TAPIYOR, O EZEL VE EBEDDİR..


Elhamdülillah, hak söz olunca insan dayanamıyor. Ha! bir de sevdiği söylemişse; kim yazarsa yazsın muhabbet hasıl oluyor, sen bilmezsin bu konuları. Uzun bir tasavvuf yaşantınızdan (arayışınızdan) sonra beliren Münkirliğiniz buna engel gördüğüm kadarı ile.

Gerçi Muhammedin ölmediğini ve onun İKİNCİ ALLAH olduğuna inanlarda var ama, biz bu sapkınlıklardan Rabbe sığınırız..


Çok şükr. Bizde bu tür sapıklıklardan Euzu Besmele ile Alemlerin Rabbine sığınırız. Tek ve Birr Olan, Hayy ve Kayyum Olan Rabbimiz'e şükreder ve O'nun indirdiği Kur'an ile ahlaklanan Rasulullah'ın (s.a.v.); bir kuru et yiyen kadının oğlu olması ile övülmüş makam sahibi olması arasında herhangi bir fark görmeden de sever yolundan gitmeye çalışırız.

Ahzab Suresi’ndeki örnekte; Peygamber’in özel hayattaki bir durumda insanlardan çekinmiş olduğu ve böyle yapmaması gerektiği anlatılır. Tevbe Suresi’nde; Allah uğrunda mücadele ederken Peygamber’in yanlış tutumu, yanlış taktiği gösterilir. Abese Suresi’nde ise inkarcı bir kişiye dini anlatmak uğruna, Peygamber’in kör bir kişiye vakit ayırmadan aynı kişiyi ikna etmek için uğraşına devam etmesi anlatılır. Abese Suresi’nde Peygamber’in bu davranışı düzeltilir ve böyle davranmaması söylenir. Görüldüğü gibi bu üç örnekte; hem Peygamber’in hatalı üç davranışı düzeltilmiştir, hem de Peygamber’in Kuran dışındaki her sözünün vahiy olması gibi saçma bir iddianın zemini yok edilmiştir. Peygamber’in sünneti başlığıyla dini dejenere etme çabasında öyle izahlar yapılmıştır ki; bu izahlara göre Peygamberimiz’in Peygamberlikten önceki durumu bile sünnete delil oluşturmaktadır. Sibai es-Sünnet kitabı sayfa 47’de şu izah yapılır. “Peygamberimiz’e dair her ne izah nakledilmiş ve rivayet edilmiş ise ister Peygamberlikten öncesi ile ister Peygamberlikten sonrası ile ilgili olsun sünnet kapsamı içindedir.” Oysa Kuran’da Peygamberimiz’in Peygamberlikten önceki durumu şöyle anlatılır.


Mavi ile işaretlediğim yere kadar ne güzel geldin, neden aynı güzellikte devam etmeden kendi kafana göre yorumlayarak, insanların da aynı senin pencerenden bakmasını istiyorsun. Demegojiyi eleştirirken, neden sen aynı uslubu devam ettiriyorsun. Objektifliğin olması gereken konuda, neden subjektif olunmasını istiyorsun ve karşı çıkanlara reddiyeler hazırlıyorsun ?

Seni sapmış bulup da doğru yola iletmedi mi?
93- Duha Suresi 7


Sapmak! Yani; dalalette olmak! Dall; gerçeğin tersine hareket, aksi, tam tersi yöne gitmek, o yola girmek... Ama; o hiç bir zaman dall olmadı! Ne öncesinde (çocukluğunda) nede sonrasında (gençliğinde, olgunlaştığı dönemlerde) asla bir puta tapmadı, bir yudum dahi olsa içki içmedi, tek el dahi olsa bir zarı sallayıp atmadı, kimseye yalan söylediği görülmedi, hiç kimsenin ırzına, namusuna göz dikmedi! O (s.a.v.); sadece, karşısında efsaneler ve destansı hikayeler ile anlatılmaya çalışılan (hristiyanlık ve musevilik) ile ilgili hüküm neticelerini kafasında tasavvurlamaya çalışırken, işin içinden çıkamadığı, aklının karıştığı, ümmü olması ve okur yazar olmaması nedeni ile okuyarak araştırma gibi bir becerisinin olamadığı dönemlerini anlatan, beyin yönünden sancılar, sarsıntılar yaşadığı, aklına gelen soruların tam olarak cevabının verilemediği o buhranlı dönemlerinde, bilgisiz kaldığı, açıklamay ihtiyaç duyup da bu sıkıntısı giderecek bir tek insan bulamadığı zamanları açıklıyor. Dall, bilgisiz ve şaşkınlık olma halini anlatıyor. Yoksa; Hüküm indikten sonra, sizlerin şuan içinde bulunduğunuz dalaleti kasd etmiyor. O bu yönü ile de sizden ve anlayışınızdan fersah fersah uzaktır çok şükr.



Şimdi bu nedir?
Yorum mu yapmış oldunuz kafanıza göre,


Vallahi bilmiyorum, sana sormak gerekir bu soruyu. Biz sadece senin hezeyanlarına cevap bulmaya çalıştık. Ötesi, aklın ve mantığın ışığında gidebildiğin kadar yolun bulunduğu. Işığın kesilirse, yol bitti anlamında değil, senin kapasiten bu kadar anlamında olduğunu bil diye. Yoksa; yol daha devam ediyor. Kıyamete kadar da devam edecek, çapanoğlu!

Hiristiyanların durumuna düşmeye o kadar meyillisiniz ki mazallah..

Sizi gidi, aba altında sopa saklayanlar sizi! Nasıl da her fırsatta ele veriyorsunuz kendinizi. Bizi uyarırken, şeytanın kucağında sergilediniz ritmik dans figürlerinizi görmüyoruz zannediyorsunuz, değil mi ? Ahh, sizler yokmusunuz! Çok şükr, iyi ki varsınız! Sizler olmasaydınız, bu müslüman millet, bu kadar kafası bulanıp da, gerçeği bulmak için, bu kadar araştırma ve okuma zahmetine girmez ve taklid olarak yaşardı. Çok şükr; sizlerin varlığı ve ortaya koyduğu soru işaretlerinden dolayı millet araştırıyorda, akıl ve mantığı ile doğruları görebiliyor.

İyi ki varsın çapanoğlu!

Ya olmasaydın; maazallah!
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
Şimdi bu nedir?
Yorum mu yapmış oldunuz kafanıza göre,
Ya hu, ben bir Nebi'nin VAH indikten sonrasıyla ilgiliyim, yani Rabbim bana Nebi'lik sonrasından hesaba çeker.
Yoksa siz, Nebi'ye Peygamberlik gelmeden önce iman etmeyenlerin hata yaptığnı mı söylüyorsunuz..
Peki, millet peygamberliği ilan edilmemiş birinin Nebi'liğini nerden bilecek..
Bu durum da ortaya binlerce Nebi çıkmaz mı bu mantığa göre,
Arkadaşlar, şu spora, ekonomiye, basit günlük hobilerinize ayırdığınız zamanın hiç olmazsa yarısını ilme ayırın da..
İlim yaparken FİLİMLİK hale düşmeyin ne olur..
Seni Dalalette bulup hidayete erdirmedik mi? ayetini Rabbimiz hava olsun diye mi indirdi sanıyorsunuz...
Hadi bilmiyorsunuz alın bu ayeti gidin hocanıza,abinize, üstadınıza da sorun bu ayetin ne demek istediğini.. Buda mı zor?..
Bakın, Elçiye iman Elçiliğine imandır yoksa ilahlığına veya hatasızlığına değil..
Hiristiyanların durumuna düşmeye o kadar meyillisiniz ki mazallah..


1. DELİL
"İblis: "İzzetin hakkı için onlardan (insanlardan) muhles (ihlasa muvaffak olmuş) kulların müstesna, hepsini saptıracağım" dedi." Sâd: 82, 83

muhles kavramının sadece peygamberleri içerdiğine dair delilimiz yoktur. Ama; şu kesindir ki, peygamberler muhles kulların başında gelenlerdendir. Zira, Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de peygamberlerin muhles kullar olduğunu açıkça belirtmiştir.

Allah Teala şöyle buyuruyor: "Kuvvet ve murakabe imkanlarına sahip kullarımız olan İbrahim, İshak ve Yakub'u da an! Onları, ahireti sürekli hatırlama özelliğiyle, samimi halis kullar yaptık." Sâd: 45, 46

Yine, Hz. Musa hakkında şöyle buyuruyor: "Kitapta Musa'yı da an. O, muhles (halis kılınmış), peygamber ve resul idi." Meryem: 51

Yine, Hz. Yusuf'un o zor imtihandan çıkışını onun muhles oluşuna bağlayarak şöyle buyuruyor: ".... Biz böylece ondan kötülük ve pisliği caydırdık. Şüphesiz o, muhles(halis kılınmış) kullarımızdandı." Yûsuf: 24

2.DELİL

"Rabbi İbrahim'i bir takım emirlerle denemiş, o da onları yerine getirmişti. Allah, "seni insanlara önder kılacağım" demişti. O "soyumdan da" deyince, "zalim­ler benim ahdime erişemez" buyurmuştu." Bakara: 124

Allah(c.c) , zalim olan kimsenin böyle bir makama liyakati olmadığını belirtmektedir. Her günah işleyen kimse de, Kur'an'ın nazarında zalim sayıldığından, ilahi makamlar olan peygamberlik ve imamlık makamına, ancak hayatında hiç zulüm işlemeyen kimse gelebilir.


Allah Kuran'ı kerim'i hakkıyla okuyup, hakkıyla düşünenlerden eylesin bizi.

Sen peygambere sapkın diyorsun bire gafil adam.Olmayan İlminle kibirleniyorsun. İlk

kibirlenen iblis idi, saptırdıklarının da kapıldığı duygu bu!




 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Bekir kardeşim İslam dini erkek egemen bir toplum istemez,bu yalnıştır.Her iki cinsin fıtratına uygun davranmasını ister,çünkü mümin bilir ki mutlak manada egemenlik Allah'ındır.O razı olsun yeter der,öylece davranır.
Kur'an yeter derken hiçbir alime ,başka kitaplara gerek yok derisek bu yalnış,Evet Allah tan gelip O na giden biz yolcular,Kur'an'a bakacağız,Kainata bakacağız,Resullüne sav. ve tüm diğer resul ve velilerine bakacağız hatta matematik,fizik,tıp ,hendese v.b kitapları tetkik edeceğiz.Yorulmadan bıkmadan RABBİMİZİ DAHA İYİ TANIMAYA ÇALIŞACAĞIZ.
 

Dostlara duacýyýz

New member
Katılım
27 Ara 2008
Mesajlar
653
Tepkime puanı
563
Puanları
0
Yaş
33
nsan ruh taşıyan yapısı nedeni ile bu yapısını ilgilendiren bir takım ihtiyaçlar hisseder. Bu ihtiyaçların içinde en önemli olanı ise inanma hissiyatıdır. Bu Allah’ın insan fıtratına koyduğu en önemli özelliktir. Dinin tarihsel sürecinde, değişik zamanlarda, değişik toplumlar, farklı din yapıları ile yaşamış ve bu dinlerin gereği olarak değişik emirlere uymaları ihtiyaç olmuştur. Günümüzde ise dünyada halen bir çok din yaşanmakta ise de ağırlıklı olarak kabul gören birkaç din kalmıştır. Ve bunlardan birisi de İslamiyettir. İslami inanç gerek Kur’an Azimüşşan ve gerekse Allah’ın Rasülü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) tarafından bize öğretilmiş, anlatılmış ve uygulatılmıştır. Ancak İslam dinini yaşamak hem kuralları gereği, hem de insanı mütemadiyen zorlayan nefsi ve şeytan nedenler ile insanda zaman zaman veya süreklilik arz eden kırılma noktaları oluşturur. İşte bunun adı imtihan ve imandır. İnsan, bu kırılma noktalarını ya “Allah’ın affına” sığınarak ya da yaptığı yanlışın, "yanlışlığını" inkar ederek sürdürür. İşte “Yalnız Kur’an yeter” diyenlerin ruh hali bu ikinci haldir. Çünkü onlar günümüz dünyasının toz pembe, dejenere, materyal odaklı ve nefsi tatmin merkezli yaşamından geçememek te ancak bir yandan da bu halleri yaşarken günah işlemekten korkmaktadırlar. Bunun bir yolu vardır… Günde beş vakit namaz, örtünmek, kısıtlanmış kadın-erkek ilişkileri, çalışılmadan akan faiz getirisini red, itidalli yaşam, erkek hakim toplum, kurban kesmek, zekat nisabı ve daha nice nefse ağır gelen emir. Yap bir türlü, yapma bir türlü. Bu psikoloji içindekiler “ - Nerde yazıyor kardeşim tüm bunlar!?. Kur’an da varmı? “ sorusu ile yola çıkıp, hem işlerini kolaya getirmenin yolunu bulmuş hem de kendilerince İslamiyet’e tam biat etmenin mutluluğunu yaşar olmuşlardır. Tabi İslamiyet’i böyle yaşarken, karşılarına çıkan dini engellerin kaynaklarının aşılması da elzem oluyordu. Her dinde ve her zaman var olan “hurafe” kavramı onların en büyük destekçisi oldu. Mevcut bir takım hurafeleri kendilerine “diğer emirleri de inkara” sebep sayarak İslam’da ne var ne yok sildiler. Onlar için artık tek kaynak Kur’an mealleridir. Gerçek anlama hiç bir zaman ulaşamayan çeviriler. Ve üstelik kim nasıl anlarsa. Çünkü en kolayı budur, çünkü bu takdir de her şey mubahtır, materyalist dünya düzenini yaşamaya devam… Bu insanlar yaşamlarının mecburiyeti olan bir din türetmiştir artık ve bunun mutluluğu gerçekten anlatılmazdır. Ruh huzurda, beden huzurda, her şey çok çok güzel. Tabii ki bu din korunmalıdır, "aslı inkar edilerek." Yani tam nefse göre bir din. Bu sebeple bu zihniyetin hiçbir şeyi anlamaları ve kabullenmeleri söz konusu olamaz. Bunlar ile çatışmak şu ayeti çağrıştırıyor mazaallah… En’âm Sûresinin 108 . Ayetinde )
Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir.
 

GelGit

New member
Katılım
8 Ağu 2009
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Kur`an yetercilerin psikilojisi bilmem ama kur`an yetmezcilerin psikolojisini biliyorum. Sunu bilirim ki mezhepler, cemaatler, kavgalarin psikolojisidir kur`an yetmezcilerin psikolojisidir. 1500 yil once hicbir kavmin digerine ustun olmadigini soyleyen, deri renginin hic bir oneminin olmadigina inanan bir yolun dunya uzerinde bu hale gelmesinde kur`an yetmezcilerin psikolojisinin bir rolu oldugunu dusunuyorum.

Namazlarda icimizden(yuksek sesle bile degil)

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile
Hamd, yalnız âlemlerin Rabbi,olan Allah'a dır.
Din gününün sahibi olan Allah'a mahsustur.
Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.
Bizi dosdoğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet.
Gazaba uğrayan ve sapıkların yoluna değil

Dedigimizde bile
Arapca olmadigi icin
Insanin kendisini suclu hissetmesini saglayan bir psikolojidir.

Allah hepimizi dogru yola iletsin. Allah bize aydin alimler nasip etsin.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kur`an yetercilerin psikilojisi bilmem ama kur`an yetmezcilerin psikolojisini biliyorum. Sunu bilirim ki mezhepler, cemaatler, kavgalarin psikolojisidir kur`an yetmezcilerin psikolojisidir. 1500 yil once hicbir kavmin digerine ustun olmadigini soyleyen, deri renginin hic bir oneminin olmadigina inanan bir yolun dunya uzerinde bu hale gelmesinde kur`an yetmezcilerin psikolojisinin bir rolu oldugunu dusunuyorum.

Namazlarda icimizden(yuksek sesle bile degil)

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile
Hamd, yalnız âlemlerin Rabbi,olan Allah'a dır.
Din gününün sahibi olan Allah'a mahsustur.
Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.
Bizi dosdoğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet.
Gazaba uğrayan ve sapıkların yoluna değil

Dedigimizde bile
Arapca olmadigi icin
Insanin kendisini suclu hissetmesini saglayan bir psikolojidir.

Allah hepimizi dogru yola iletsin. Allah bize aydin alimler nasip etsin.


Kur'an yetmezciler kim? Bir tarif edin evvela...
 

müttaki

New member
Katılım
9 Ocak 2007
Mesajlar
203
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
bende birşey söylemek istiyorum müsadenizle:

Allah-u Teala nahl süresi 89 da "biz Kuranda herşeyi detaylı olarak anlattık" derken boş bir cümle sarfetmemiş ki haşa! böyle birşeyin mümkünatı yok o halde sizin bütün çabanız Allah'ı mı yalancı çıkarmak tövbe tövbe
 
Üst Alt