Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an-ı Kerimi Kim Anlar ?!?

usamebinladin

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
221
Tepkime puanı
3
Puanları
0
caferi_humeyni' Alıntı:
Inan Ki Usame Bu Yazilara Cevap Vermekten Biktim Artik.muhhammed Ticani De Senin Gibi Başladi.sonra Hak Yola Geldi.anliyorum Ilk Başta Kizmani Tepki Göstermeni Kolay Değil.ama Yavaş Yavaş Inşallah Olacak Bu Iş.bize Göre De Hak Yola şia.zaten Hak Bir Olduğuan Göre Nasil 4 Hak Oluyor Demi?mantiksizlik Burda Zaten...
Haricilikle at başı giden, beraberce yürüyen, hangisinin önce olduğu ve tesir veya aks-i tesir aldığı belli olmayan, o da türlü kollara ayrılan ve nihayet devletleşmiş bulunan bu mezhep, itikadi bir dalalet mektebi olarak, «Doğru Yolun Sapık Kolları» arasında, belirttiği yaygınlık noktasından, bazı örnekleriyle başlıca uçurum koludur. Haricilik dış yüzler üzerinde akamet mantığı müessesesiyse , Şiilik, iç yüzlere dönük ve selim aklın her desteğinden mahrum, bir sınır bozuculuk ve insanı şeytani çapta yüceltme ve putlaştırma kuruluşudur.

Şiilik, «Beyt Ehli-Peygamber Evinin kadrosu»na üstünlük tanıma noktasından temayülünü Hazret-i Osman’ın Halife seçildiği zamana kadar gerilere götürse de gayet tabii olan bu sevginin itikat hududunu zorlayıcı, bazen de yıkıcı şekilde mübalağalara vardınlması, Hazret-i Ali devrinde başlar ve bu felaketin tohumları, Haricileri de geriden körükleyici İbn*i Sebe eliyle atılar. Yahudiliğin özü ve Haricilikle beraber Şiiliğin mayalandırıcısı bu tarihi şeamet heykeli, Hazret-i Ali’ye:

- Sen Allah’sın! Demeye kadar gitmiş ve korkunç küfrüne karşı ateşte yakılması emri verilince de:

- Demedim mi, insanlan yakmak yalnız Allah’a mahsus olduğuna göre, Allah olmasaydın bu emri vermezdin. Diye mukabele etmiştir.

Doğruluk derecesini bilmediğimiz bu rivayetin mutlakdoğru tarafı İbn-i Sebe ekferinin Hazret-i Ali’ye ilah gözüyle baktığı ve bu görüşünü açıkladığı, Hazret-i Ali’nin ise hiçbir insanı şeriatte haram olan bir cezalandıma şekliyle ölüme sürmeyeceğidir.İbn-i Sebe bu sert davranış üzerine Hazret-i Ali muhitinden kaçtı ve tohumlarını her tarafa serpmeye koyuldu. Ve yığınlara açıkça kabul ettiremeyeceğini bilmesine rağmen, İslamda ilk ciddi rahneyi açıcı, Hazret-i Ali’ye insan üstü bir hüviyet verme ve onu, hatta Kainatın Efendisine takdim etme dalaletini tohumlandırmış oldu

Öyle ki, Şii sınıf, Cebrail’in şaşınp da vahyi Hazret-i Ali yerine Resule götürdüğü hezeyanına kadar vardı.Her karşılığın müstağni kaldığı ve hiçbir cinnet nevinin eşine rastlanmadığı bu gibi hezeyanlara rağmen, Şiiliğin, Hazret-i Ali’yi mübalağayla sevmek ve halifelik hakkını onda ve sülalesinde görmek, diğer üç büyük Sahabiyi de küfürle suçlamamak şeklinde sınırlı ve itidalli Şiiliğe küfür kondurulamaz ve böylesi bazı sapıklıkları olsa da «Kıble Ehli»sayılır.

Nitekim «Şii» adını Hazret-i Hüseyin’in misilsiz bir şenaat üslubu içinde şehit edildiği Kerbela vak’asından sonra alan ve nihayetlerine kadar Emevilere düşmanlıkta devam eden Hazret-i Ali taraflıları, o güne değin bir şahıs ve aile imtiyazı üzerinde sadece hissilik belirtirken, ileriye doğru itikadi manada mezhepleşmiş, binbir parçaya ayrılmış, bir kısmiyle de ismine «Gulat-aşırılar» denilen bölümlere ayrılmıştır.

Üç ana şube:

GALİYE: (Gulat-aşırılar)Bu şube ayrıca 15 bölümlü.

RAFIZA: (İlk iki Halifeyi reddedenler)Bu şube de 24 fırka.

ZEYDİYE: ( Rafızaya karşı çıkanlar)Bunlar da 6 kısım.Görülüyor ki, sayılabildiği kadarıyla 45 kollu bir «Şia-Şiilik» hareketi İslam’ın ilk asrında başını almış gidiyor.

Şiilerin her ölçüyü devirici ve çiğneyici azgınlar ve aşırılar sınıflarını kasdederek kaydedelim ki, aynı hal, babasız hak peygamber Hazret-i İsa’dan sonra da meydana gelmiş ve bir yahudi eliyle bozulan İsevilik, yüce Resulü Allah’ın oğlu diye İlan etmişti.Bu şeytani mübalağa belası, en küçük dereceden en üstününe ve nihayet erişilmez olanına kadar topyekun tarihe ve insanoğluna musallattır.

ŞİİLİK ETRAFINDA


İkinci bin yılın yenileyicisi İmam-ı Rabbani Hazretleri -ki bugün onun açtığı devre içinde ve o devrenin ortasındayız- Şiiliği ve kollarından «Rafıza»yı, Alevilik tabirini de ekleyerek sapıklıkların en korkunçlariyle vasfeder ve belli başlı şubelerini tek tek sayarak, Hazret-i Ali’ye uluhiyet konduran dallarına kadar belirtir

«Tutan; bir şahsı mübalağayla tutan» manasına Şiilik ve onun neticede aynı, fakat tespitte tersinden, «Bırakan» anlamında Rafızilik, biri Hazret-i Ali’yi sınırının üstüne çıkarmak, ikincisi de yüksek Sahabileri düşürmek hedefinde toplanır ve Aleviliği de kelime farkıyla içinde taşır. Bu şekilde hulasa edilebilecek olan Şiilik yolunun ayrıca kaydettiğimiz Rafızilikten başka kolları, dalları ve onların da kolları ve dalları, bir sürü… Hak nasıl bir, batıl da sayısızsa, Şiilik batılının da bölümleri öyle; ve sayısız batılını ilan etmekte. Sapıt sapıtabildiğin kadar!… Bu bölümleri teker teker ele almaya lüzum görmüyor ve hangi inanışın hangi kola ait olduğunu belirtmeden, ifrattakilerin hepsini birden Şiilik ve Alevilik dairesine alarak gösteriyoruz.

En başta İbn-i Sebe kolu olarak Haricilerden başlayıp Hazret-i Ali’nin hilafeti boyunca süren ve Şillik mektebinin temelini kuran cereyan… Hazret-i Ali’yi ilah ve Cebrail’i yanılmış bilenler… (Bu rivayet İmam-ı Rabbani Hazretlerinin tasdikinde olduğuna göre, vaki…)

Büyük imameti, yani devlet reisliğini, Hazret-i Ali ve soyundan kabul edip, başkalarını o makama müstehak görmeyenler ve Peygamber soyu haklarının gaspedilmiş olduğunu iddia edenler.

«İsna Aşeriyye» adı altında Hazret-i Ali soyundan «12 İmam» nazariyesini güdenler ve hepsini birden insanüstü sayanlar… Bu imamlardan onikincisi, nazarlarında gaip ve son zamanlarda zuhuru bildirilen Mehdi’yi temsil etmekte…

«Tenasuh»a, ölümden sonra ruhun başka cesetlere hululüne inananlar; Allah’ı insan şeklinde hayal edip zamanla yıprandığını, yalnız yüzünün kaldığını, ruhunun da Ali’ye geçtiğini öne sürenler….Herşeyi batına, içyüze bağlayanlar ve zahire, dış yüze ait bütün yasakları ve emirleri inkar edenler…Hazret-i Ali’nin öldürülmediğini, ölmediğini, yerine şeytanın öldürüldüğünü ve onun göğe kaldınldığını, bulutlarla sarılı olduğunu, «şimşek onun kamçısı ve gök gürültüsü sesidir!» iddiasında bulunanlar… Dünyanın en galiz teşbihiyle, Allah’ın Resulünü, iki karganın birbirine benzediği kadar Hazret-i Ali’ye benzetip Vahy meleğini bu yüzden şaşırmış ve Kur’anı Ali yerine Peygambere indirmiş sananlar…

Hazret-i Ali’yi ilah kabul ettikten sonra, onun, Peygamberi Resul olarak gönderdiğini fakat Resulün insanları Ali’ye bağlayacağı yerde kendisine bağladığını iddia etmeye dek gidenler…Daha neler ve neler!… Başıboş hayalin en süfli madde ve fiilden çizebileceği nispetleri en ulvi mana ve hakikate yakıştıranlar ve sakat hayal ile sıhhatli hakikat görüşü arasında hiçbir mizana sahip bulunmayanlar….

Geniş ve toplu teşhis dairesi içinde Şiilik budur; ve onlardan «mutedil» diye sıfatlandırdığımız, Hazret-i Ali’yi «tafdil-*üstün tutma» yolunda olsa da büyük Sahabileri tasdik; ve AIlahı, Resulünü, Kitabını ve şeriati doğrulayanlar müstesna, gerisi, «EI-küfrü milletün vahide - Küfür tek bir millettir!» hükmü altındadır.Tefessüh ocağı Bizans’ın vecd kurutuculuğu, hayal puthanesi İran’ın ölçü bozuculuğu ve Hazret-i Musa’dan beri bütün bu nefsani ve şeytani fakültelerin başlıca işleticisi Yahudi dehasının tesiriyle İslamda ilk defa büyük sapık kol Şiilik, o gidişin ismidir ki, Haricilerin kurduğu sığ ve kaba küfre dayalı baş kaldırma zemini üzerinde yüzde yüz mecnun ve hiçbir tartışmaya değmez itikadi hastalıklar kapısını açmış, kendisinden sonra gelenler üzerinde daima aşısını göstermiş ve ileride, çok ileride -belki bugün- arınmasını bekleyen hak dinin hiçbir devrinde tam kapatılamayan yarası olmuştur.

 

usamebinladin

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
221
Tepkime puanı
3
Puanları
0
DEVLETLEŞEN ŞİİLİK


Kol kol, isim isim üzerlerinde durmaksızın ve bağlı oldukları şahısları göstermeksizin, itikat şekilleri halinde kısaca çerçevelediğimiz Şiilik, bazı ellerde birtakım huruç hareketleri kaydettikten sonra, çoğunda olduğu gibi sahiplerinin ismini taşıyan bir şube olarak Hicri Üçüncü Asırda, Irak taraflarında ve «Kıramıta» ismi altında bir devletçik kurdu. Şiiliğin en mecnun kolu İsmailiyeden bir dal olan Kıramıta topluluğu bir asır kadar kendi havzasında hükümranlığını sürdürdü, Sünnet ve Cemaat ehline yapmadığı zulüm bırakmadı; Mekke’yi bastı, binlerce hacıyı kılıçtan geçirdi ve «Hacer-i Esvet»i söküp Irak’a götürdü. Hicri 378 yılında ortadan kaldırıldı. Ayrıca Mısır’da Fatımiler…Şii kollarından asıl devletleşebilen ciddi örnek, (Hicri473) Hasan Sabbah isimli bir mecnunun bayrağını açtığı doğrudan doğruya İsmailiye, bir ismiyle de Batınıye şubesidir.

- «Cevizin içiyle kabuğu gibi Kur’an’ın bir batını (içi), bir de zahiri (dışı) vardır. İş batındadır ve zahirdeki emirler ve yasaklar vardır. Batına bağlananlar murada zahmetsiz ve eziyetsiz erer. Haram diye bir şey yoktur ve her şey helaldir. Şeriat sahibi Peygamberler yedidir; bunlar Adem, Nuh, İbrahim, Nusa, İsa, (M…) ile altıya ermiştir; yedincisi ise Meh*di’dir ve gelecektir. Allah vardır, alimdir, kudretlidir!»

Ve tespitinin bile kaleme giran geleceği daha neler!.. Mesela:«-Kadın, adetten sonra namazını kaza etmez de orucunu kaza eder, nasıl olur? İdrar meniden daha pisken guslü gerektirmez de öbürü gerektirir, niçin? Bazı namazlar ne yüzden 4 rekat da bazıları 3 veya 2?..»

Ruh emrine basit bir ölçü aleti olan aklın hangi sapıklığa kadar memur edilebileceğini göstermekte eşsiz bir (manyak) olan Hasan Sabbah, İran’ın meşhur nasipsiz şairlerinden Ömer Hayyam ve Selçuklu vezirlerinden Nizamülmülk ile mektep arkadaşlığı etmiş ve Alparslan’ın himayesine ermişken, Selçuklularla bozuşmuş, oradan Mısır’a kaçmış, Şii Fatımilerden himaye görmüş ve Fars illerinde, - nice büyük din adamına beşik olmakla maruf ve bu defa küfrün en şiddetlisine maruz- öz memleketi Rey şehrinde başına birtakım tımarhanelikleri toplayarak bazı zaptedilmez kaleleri basmış, düşürmüş, üzerine gelen Selçuklulara karşı durabilmiş ve devleti yedinci asrın ortasına kadar 181 yıl ayakta kalabilmiş bir adam…..

«Kartal yuvası» manasına, dik kayalıklar üstünde «Alamut» kalesi… Bu kalede bağlılarının, bir işaretiyle kendilerini kale burçlarından aşağı attığı, kuduz fıkir ve gözü karalıkta ve cahil yığınları büyülemekte eşsiz bu adam, Şiiliğin Rahmanilikten Şeytaniliğe aktarma edilen, Bizans, Fars ve Yahudi kırması «İlhad-küfür»aksiyoncularının başında gelir.

İmam Cafer-i Sadık Hazretlerinin büyük oğlu İsmail’i son imam tanıdıkları için «İsmailiye» ismini alan, sadece 7 imam kabul ettiklerinden «Sebiyye- Yedicilik» diye adlandırılan ve zahir ölçülerini reddetmelerinden ötürü «Batınıyye» diye de yaftalanan bu fırka, Useyriler, Dürziler üzerinde dahi tesir sahibidir.

Gerisi, Hicri Onuncusu Asır başlarında, Şah İsmail Safevi’nin resmen Şiiliği ilan etmesiyle bu mezhebe yataklık eden ve başta Yavuz Sultan Selim, Osmanlı Padişahlarım bir hayli uğraştıran ve Anadolu topraklarına Aleviliği sokan Farslar… Fars tipi, İslamı yüceltmekte ve batırmakta iki ters istikamet sahibi mücerret bir istidat ifadesidir.


 

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bu Kadar Mi..inan Ki Usame Kopyala Yapiştirdan Daha Başka Birsey Yapsan Keşke.biz Senin Gibiyken Yapiyorduk Kopyala Yapistir.kopyala Yapistir Yapmak Cok Kolay.ben Sana Neden Aseri-mubaseri Ayetinin Yalan Oldugunu Anlatiyorum.sen Neler Yaziyorsun.yoksa Fikrine Guvenmiyorsun.ayip Sana.aaaa.ayrica Once Kurandaki Kesik Harflerin Sirri Adli Yaziyi Oku Ve Gor Bakiyim Kuran Kimin Yoluna Hak Diyor
 

usamebinladin

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
221
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Biz öğrendiklerimiz Uygulariz...
Hocalarimizin Yazlilarinida Buraya Koymaktan Geri Kalmayiz!!!

Allah U Ekber!
 
Üst Alt