Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an-ı Kerimi Kim Anlar ?!?

313

New member
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
297
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kur'an-ı Kerimi Kim Anlar ?!?

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:

"Üç kimse, Kur'an-ı kerimin manasını anlayamaz:

1- Arabiyi ve tefsir ilmini iyi bilmeyen.

2- Büyük günaha devam eden fasık.

3- Bid'at sahibi [Eh-i sünnet itikadında olmayan]."


Görülüyor ki, Ehl-i sünnet olmayan, Arabiyi çok iyi bilse de, Kur'an-ı kerimi doğru anlayamaz. Yanlış anladıklarını yazarak, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından nakletmeyip kendi görüşünü din diye ortaya koyan herkesi felakete sürükler. Hadika’daki (Ümmetim, kötü din adamlarından çok zarar görecek) hadis-i şerifi, böyle mezhepsizlerin zuhur edeceğini haber vermektedir.

Tefsir, akla değil, nakle dayanır. Âlimlerinin, Peygamberimizden ve Eshab-ı kiramdan alarak yaptıkları tefsirlere aykırı tefsir yazan, küfre düşer. Hadis-i şerifte, (Kur'an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur) buyuruldu. (Mek.Rabbani m.234)

Mezhepsizler, bu inceliği anlayamadıkları için, (Herkes Kur'an okumalı, dinini bundan kendi anlamalı, mezhep kitaplarını okumamalı) diyerek, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarının okunmasını yasak ediyorlar. Hadis-i şerifte, (Kur'an-ı kerimi, kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa dahi, mutlaka hata etmiştir) buyuruldu. (Nesai)

(Tefsir, murad-i ilahiyi anlamak demektir. Kendiliğinden verdiği mana doğru olsa bile, meşru yoldan çıkarmadığı için, hata olur. Verdiği mana yanlış ise, kâfir olur.) (Berika)
 

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ehli-sünnetten Olmayanlarin Kuranin Manasini Anlayamayacağini Idda Etmek Ne Büyük Bir Gaflettir.nasil Peygambermizin Soyundan Gelen Masum Imamlarin Kurani Anlayamayacaği Idda Edilebilir.el Insaf Yahu
 
M

mettin

Guest
İŞİN TUHAFINA BAKIN Kİ,
KUR'AN HAKKINDA ZERRE BİLGİSİ OLMAYAN İNSAN YAZMIŞ BU YAZIYI..
VE HİZMET ETTİĞİNİ SANIYOR..
YAHU ÖNCE SEN ANLA KUR'ANI SONRA KİMİN ANLAYIP ANLAYAMAYACAĞINI DÜŞÜN..
TÖVBE YARABBİ..

BİZ O KUR'ANI SENİN DİLİNE KOLAYLAŞTIRDIK Kİ, ONUNLA KORUNANLARI MÜJDELEYESİN VE İNATÇI BİR KAVMI ONUNLA UYARASIN.. MERYEM 97

DEMEK Kİ KUR'ANI BİRTEK İNATÇI OLANLAR ANLAYAMAZ, BUNDAN BAŞKA HERKES ANLAYABİLİR MİŞ.. VESSELAM
 

313

New member
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
297
Tepkime puanı
0
Puanları
0
caferi_humeyni' Alıntı:
Ehli-sünnetten Olmayanlarin Kuranin Manasini Anlayamayacağini Idda Etmek Ne Büyük Bir Gaflettir.nasil Peygambermizin Soyundan Gelen Masum Imamlarin Kurani Anlayamayacaği Idda Edilebilir.el Insaf Yahu

Imamdan kasd edilenin Levhi Mahfuz oldugu yerine Hazreti Ali´dir r.a. diye yorumlayan elbette sasirir, dogru yoldan cikar. ALLAHÜ TEALA nin Kitabinda medh ettiklerine düsmanlik edenler elbette sizin gibi Ehli Bidat olur. MUTA NIKAHI yapanlardan baska ne beklem´nir??? Sen hem sii misin ki konusuyon, diyalogcu!!!
 

313

New member
Katılım
18 Mar 2006
Mesajlar
297
Tepkime puanı
0
Puanları
0
mettin' Alıntı:
İŞİN TUHAFINA BAKIN Kİ,
KUR'AN HAKKINDA ZERRE BİLGİSİ OLMAYAN İNSAN YAZMIŞ BU YAZIYI..
VE HİZMET ETTİĞİNİ SANIYOR..
YAHU ÖNCE SEN ANLA KUR'ANI SONRA KİMİN ANLAYIP ANLAYAMAYACAĞINI DÜŞÜN..
TÖVBE YARABBİ..

BİZ O KUR'ANI SENİN DİLİNE KOLAYLAŞTIRDIK Kİ, ONUNLA KORUNANLARI MÜJDELEYESİN VE İNATÇI BİR KAVMI ONUNLA UYARASIN.. MERYEM 97

DEMEK Kİ KUR'ANI BİRTEK İNATÇI OLANLAR ANLAYAMAZ, BUNDAN BAŞKA HERKES ANLAYABİLİR MİŞ.. VESSELAM

Sen simdi bu ayet mealini beni kasd ederek buraya koyduysan, aha yukarda ki yazilari oku bak hadisler senin gibiler icin ne diyor: KAFIR!!!
 

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yazik Sana 313 Ehki-beyte Karşi Biraz Saygin Olsun.12 Imam Ve Onun Soyundan Gelecekler Kurani Anlamiyacaksa Kim Anliyacak.ehli-beyt Sayesinde Islamiyet Bozulmadan Gelmistir.yazik Sana.imam Gazali Kim Oluyor Ki Kurani Kimin Anlayip Anlamayacagina Karar Veriyor.cok Yazik.allah Hidayeter Erdirsin Seni
 

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kurani Anlamakmla Mutanin Ne Alakasi Var.evet El-hamdulililah şiiyim.sen Git Once Kurani Ogrende Kimin Kurani Anlayip Anlamayacagina Karar Ver.evet Bize Gore Efendimizin Biraktigi Imam Hz.ali Dir.efendimizin Benden Sonra 12 Imam Gelecek Diye Hadis Vardir.ayrica Bu Sunni Kitaplarinda Gecer.
 

usamebinladin

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
221
Tepkime puanı
3
Puanları
0
caferi_humeyni' Alıntı:
Kurani Anlamakmla Mutanin Ne Alakasi Var.evet El-hamdulililah şiiyim.sen Git Once Kurani Ogrende Kimin Kurani Anlayip Anlamayacagina Karar Ver.evet Bize Gore Efendimizin Biraktigi Imam Hz.ali Dir.efendimizin Benden Sonra 12 Imam Gelecek Diye Hadis Vardir.ayrica Bu Sunni Kitaplarinda Gecer.

BİR DAKİKA SEN HADİSLERE İNANMIYORDUN?
HÜKMÜN KAFİRDİ KARŞI GELİYORDUN?
NEDEN ŞİMDİ HADİSLEREDE GEÇİYOR DİYORSUN Kİ?
YALANCI KIVIRTAN ORYANTALİSTLER.
ELHAMDÜLÜLAH ŞİİYMİŞ.
SİZİ GİDİN HZ. EBU BEKİR, HZ. ÖEMER, HZ. OSMAN'A (AYRICA SÖYLÜYORUM BUINLAR CENNETLE MÜJDELENMİŞ VE PEYGAMBER EFENDİMİZİN EN GÜVENDİĞİ İSİMLERDİR!)LANET EDİN..
SİZİN İŞİNİZ BU HADİ GİDİN BURDA MİLLETE DİN DERSİ VERMEYİN..
ELHAMDÜLÜLLAH BİZE DİNİ ULAŞTIRAN SAHABİLERE SÖVMEYİZ SÖVMEYECEĞİZ!
DİL UZATAMAYIZ HİÇBİRİNE BİZ KİMİZ Kİ!

ALLAH U EKBER!
 

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kim Hadislere Inanmiyor????.....hadislere Inanmasam şii Olabilirmiydim.önce öğren Sonra Gel.böyle Kafandan Konuşma.tam Gaza Gelmişşin Burda.afferin Sana Dil Uzatma.sen Kimsin Ki Zaten?ayrica Sünni Hadislerine Göre Cennetle Müjdelenmiştir Onlar.iyi Oku "sünni Kaynaklarina Göre Diyorum.alhamduliilah şiiiyim
 

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kim Lanet Ediyor ömere,ebu Bekire Ve Osmana.yezide Ve Muviyeye Lanet Ederiz O Ayri.cunku Onlar Hz.hasan Ve Hüseyi Ni öldürdüler
 

usamebinladin

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
221
Tepkime puanı
3
Puanları
0
caferi_humeyni' Alıntı:
Kim Hadislere Inanmiyor????.....hadislere Inanmasam şii Olabilirmiydim.önce öğren Sonra Gel.böyle Kafandan Konuşma.tam Gaza Gelmişşin Burda.afferin Sana Dil Uzatma.sen Kimsin Ki Zaten?ayrica Sünni Hadislerine Göre Cennetle Müjdelenmiştir Onlar.iyi Oku "sünni Kaynaklarina Göre Diyorum.alhamduliilah şiiiyim
BİZ DE ELHAMDÜLÜLAH SÜNNİYİZ..
EHLİ SÜNNET VEL CEMAATİZ.
NE YANİ SEN CİDDEN HZ EBU BEKİR HZ ÖMER HZ. OSMAN A 'ONALR ' MI DİYORSUN?
ALLAH NASIL BİLİYORSA ÖYLE YAPSIN BAŞKA NE DİYİM!
KURAN I OKU BARİ
HALİFELERİN KURAN DA NASIL GEÇTİKLERİNE BİR BAK,1!!

ALLAH U EKBER!
 

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ayrica Sana Aşeri-muabeşeri Ayetinin Nedne Sahih Olmadağini Anlatacam Sana Tamam Mi?iyi Dinle?demin Ki Gibi Kafandan Birseyler Sallama Tamam Mi?yakişmaz Sana Usame
 

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ehl-i Sünnet arasında çok meşhur olan ve bir kısım sahabe hakkında sürekli referans olarak gösterilen rivâyetlerden birisi "Aşere-i Mübeşşere Hadisi" diye bilinen ve güya Allah Resulü'nün ismini vererek cennetle müjdelediği on kişiyi anlatan rivâyettir. Bu rivâyet hakkında şimdilik aktarabileceğimiz bazı hususları şöyle sıralayabiliriz:
1- Evvela bu hadis en muteber hadis kaynağı kabul edilen Buhârî ve Müslim'de nakledilmemiştir. Halbuki Ehl-i Sünnet âlimlerinden bir çoğu Buhârî ve Müslim'de olmayan bir hadis (aleyhlerinde olduğu zaman) hemen Buhârî ve Müslim nakletmediği için hadisin reddine kalkışırlar.
2- Bu hadis iki Sahabîden nakledilmiştir ki ikisi de bu hadise göre, müjdelenen on kişinin içerisindedir. Birisi Abdurrahman b. Avf, diğeri ise Said b. Zeyd. Bu ise sadakat ve taharetleri başka delillerle sabit olamayan kimseler hakkında, kendilerine yönelik bir tezkiye ve medhiye niteliğini taşıdığı için şüphe ve şaibeye muciptir.
3- Bu hadisin bir râvisi Abdurrahman b. Hamid isminde bir kişidir ki söz konusu hadisi, babası Hamid b. Abdurrahman ez-Zuhri kanalıyla bir defasında Abdurrahman b. Avf'tan, bir defasında ise direk olarak Resul-i Ekrem'den nakletmiştir.
Bu senet esastan batıl bir senettir. Zira evvela Hamid b. Abdurrahman ez-Zuhrî bir kere sahâbî değil tâbiîdir; tabîî olduğu için de Resulullah'tan direk nakli söz konusu olamaz; saniyen Abdurrahman b. Avf'tan nakli de doğru değildir; zira bu adam hal tercemesinde kaydedildiği üzere Hicrî 32. yılında, tam Abdurrahman b. Avf'ın vefat ettiği senede veya ondan bir sene sonra dünyaya gelmiştir. Abdurrahman öldüğünde henüz bir bebek olan veya daha dünyaya gelmemiş olan birisinin ondan hadis rivayet etmesi düşünülebilir mi?! (1) Böylece bu rivâyetin senedi kopuk bir senet olduğu için muteber sayılmaz.
4- Hadisin nakledildiği diğer sahabî ise Said b. Zeyd'dir.
Bu hadis iki senedle Said'den nakledilmiştir. Hadisin metnine bakıldığında, da görüldüğü gibi Said, bu hadisi Muâviye zamanında Kûfe'de, Kûfe mescidinde nakletmektedir.
Şimdi evvela sormak lazım, bu kadar aradan zaman geçmesine rağmen neden o güne kadar Said bu hadisi nakletmemişti. Halbuki Peygamber'den sonra saha-biler, ezcümle hadiste isimleri geçenler arasında çıkan ihtilaflar, kavgalar sırasında en çok bu tür hadislere ihtiyaç duyuluyordu. Eğer böyle bir hadis olsaydı hemen kendisi veya sevenleri ona sarılır ve onu referans olarak gösterirlerdi. Halbuki tarih o zamana kadar böyle bir hadise, herhangi birisi tarafından temessük edildiğini nakletmemiştir.
Burada iki ihtimal söz konusu olabilir; birincisi şu ki Said, Hz. Ali'ye (a.s) açıkça yapılan hakaretlere karşı onu savunmanın tek yolunu, onu da o gün kabul gören bazı meşhur Sahabîlerin de yanına koyarak, cennetlik olduklarını, dolayısıyla hakaret edilmemesi gerektiğini vurgulamakta gördüğü için böyle bir yola baş vurmuş olabilir.
Bundan da daha güçlü ihtimal şu ki, Said tarihlerin de yazdığı gibi Kûfe'de bulunduğunda, Muâviye'nin valisinin ve Muâviye taraftarlarının Hz. Ali'ye (a.s.) yaptıkları hakaretlere karşı gelmesi, artı Yezid veliaht tayin edildiğinde de biat etmeyip Mervân'la sert tartışmaya girdikten sonra, Muâviye'nin hilelerinden ve başına gelecek tehlikelerden korkarak kendisini bir nebze emniyete almak için bu rivayeti uydurup, ben Ali'yi de, muhaliflerini de seviyorum imajı vermek istemiş olabilir.
Belki de hiç birisi değil ve bu hadis Said'in diline uydurulmuştur (ki bizce bu en mantıklı ihtimaldir). Yoksa birbiriyle taban tabana zıt düşünce ve tavırlar sergileyen, hatta birbiriyle savaşan, on kişinin hepsinin de cennetlik olması nasıl düşünülebilir?!
Bu çelişkileri gözleriyle görmek için, tarafsız bir gözle konuyla ilgili değişik kaynakları araştıran kimseler bunun açık örneklerine sık sık rastlayabilirler. Bu on kişi arasında yaşanan ihtilaf ve sürtüşmeler hakkında detaylı bilgi sahibi olmak isteyen kimselere bizzat Ehl-i Sünnet kaynaklarından gerekli bilgi ve belgeler sunmamız mümkündür.
Hatırlatılması gereken bir diğer husus şudur ki, faraza bu hadis doğru bile olsa, bunun benzeri olan ve diğer bir kısım sahabînin cennetlik olduklarını isimleriyle vurgulayan ve senet açısından daha güçlü ve daha sahih olan hadisler de bulunduğu halde neden sadece bu hadis dillere destan olmuştur? Öyle ki mesela İmâm Ahmet b. Hanbel "Bu on kişinin dışında kimseye, 'şu cennetliktir' denmesi câiz değildir." demektedir. (2)
Mesela Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hakkında:
"Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendisidir." diye buyurduğu hadis ittifakla sahih olarak kabul edilmiyor mu?
Yine: "Hasan ve Hüseyin'in, dedeleri, babaları, anneleri, amcaları, halaları, teyzeleri, kendileri ve ikisini sevenlerin hepsi cennettedir" buyurmamış mıdır Allah'ın Resulü?! (3)
Aynı şekilde Hz. Fatıma'nın cennete girecek ilk kadın olduğunu vurgulayan muhtelif hadisler, yine Hz. Hatice annemizin cennetle müjdelenmesini, cennetteki yerini açıklayan hadisler neden göz ardı ediliyor?
Yine sahih senetle şöyle buyurduğu rivâyet edilmemiş midir?: "Hiç şüphesiz cennet şu dört kişiye müştaktır: Ali b. Ebi Tâlib, Ammâr b. Yâsir, Selmân-ı Fârisî ve Mikdad."
Yine şöyle buyurmamış mıdır?:
"Cennet üç kişiye müştaktır: Ali, Ammâr ve Bilâl."
Ahmed b. Hanbel büyük bir hadisçi olmasına rağmen bu hadisleri bilmiyor muydu ki "Bu on kişinin dışında kimseye, 'şu cennetliktir' denmesi câiz değildir" diyor?!
Evet, neden sağlam senetlerle nakledilen bu hadislerden kimsenin haberi yok?! Ama yukarıdaki hadis senedi zayıf olmasına rağmen dillere destandır?! Kararı sizin insaf ve hür vicdanınıza bırakıyoruz.

KAYNAKLAR:
1-İsteyen, Tehzib-üt Tehzib ve diğer Rical kitaplarına bakabilir.
2-Cela-ül Ayneyn, S.118.
3-Taberânî, El-Kebir ve El-Evsat' kitaplarında bu hadisi nakletmiştir.
 

usamebinladin

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
221
Tepkime puanı
3
Puanları
0
BÖLÜCÜLER, BOZUK MEZHEBLER

Müslimânlar iki kısmdır. Birincisi, Ehl-i sünnet fırkasıdır. Hak olan, doğru olan bu Eh-i sünnet fırkasındaki müslimânlar dört mezhebe ayrılmışlardır. Bunların i'tikâdları, îmânları birdir. Aralarında hiç ayrılık yokdur. İkincisi, Ehl-i sünnet i'tikâdında olmıyanlardır. Bunlara, bid'at ehli, ya'nî mezhebsiz denir. Şî'îler ve vehhâbîler bunlardandır. Zemânımızda, İbni Teymiyyeciler, Cemâleddîn-i Efgânî, Muhammed Abduh, Seyyid Kutb, Mevdûdîciler ve Teblîg-i Cemâ'atcılar ve Vehhâbîler, bid'at ehlidirler. Vehhâbîler, kendilerine beşinci mezheb diyorlar. Bu sözleri doğru değildir. (Beşinci mezheb) diye birşey yokdur. Bugün, din bilgilerini bu dört mezhebden birinin ilmihâl kitâblarından öğrenmekden başka çâre yokdur. Herkes, kendine kolay gelen mezhebi seçer. Onun kitâblarını okur, öğrenir. Her işini bu mezhebe uygun yapar. O mezhebi (Taklîd) etmiş olur. O mezhebden olur. Herkese, anasından babasından işitdiğini, gördüğünü öğrenmek kolay geleceği için, müslimânlar, anasının, babasının mezhebinde olmakdadır. Mezheblerin bir olmayıp, dört olması, insanlar için kolaylıkdır. Bir mezhebden çıkıp, başkasına girmek câiz ise de, yenisini öğrenmek için, senelerce çalışmak lâzım olur ve eski mezhebini öğrenmek için yapdığı çalışmaları boşuna gitmiş olur. Hem de, eski bilgileri ile yenisini karışdırarak, birçok işleri yapmakda şaşırabilir. Bir mezhebi beğenmiyerek ondan çıkmak hiç câiz olmaz. Çünki Selef-i sâlihîni techîl etmek, beğenmemek küfr olur demişlerdir.

Şimdi, Pâkistânda Mevdûdî ve Hamîdullah ve Teblîg-ı cemâ’atcılar ve Mısrda Cemâleddîn-i Efgânî ve Kâhire müftîsi Muhammed Abduh ve bunun talebeleri Seyyid Kutb ve Reşîd Rızâ gibi mezhebsiz kimseler ve bunların kitâblarını okuyarak aldananlar, mezhebleri birleşdirmeli diyorlar. Dört mezhebin kolay taraflarını seçip toplamalı, islâmiyyeti kolaylaşdırmalı diyorlar. Kısa aklları ile, noksan bilgileri ile, bu fikri savunuyorlar. Kitâblarına göz atılınca, tefsîr, hadîs, üsûl ve fıkh bilgilerinden haberleri olmadığı, çürük mantıkları ve yaldızlı yazıları ile, cehllerini ortaya koydukları hemen görülmekdedir. Çünki:

1 — Dört mezheb âlimleri (Hükm-i müleffık bâtıldır) buyuruyor. Ya’nî, birkaç mezhebe birlikde uyarak yapılan bir ibâdet, bu mezheblerin hiç birinde sahîh olmadığı zemân, mezhebleri karışdırması bâtıl olur, sahîh olmaz. Dört mezheb âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” bu sözbirliğine uymıyan kimse, bu mezheblerin hiçbirinden olmaz. Mezhebsiz olur. Mezhebsiz olanın işleri, islâmiyyete uygun olmaz. Uydurma olur. Dîni oyuncak hâline getirmiş olur.

2 — Müslimânları, ibâdetleri tek bir yolda sıkışdırmak, islâm dînini güçleşdirmek olur. Allahü teâlâ ve Onun Peygamberi “sallallahü aleyhi ve sellem”, isteselerdi, herşeyi açık bildirirler, işler tek bir yola uyarak yapılırdı. Fekat, Allahü teâlâ ve Onun Resûlü “sallallahü aleyhi ve sellem” insanlara acıdıkları için, herşeyi açık bildirmediler. Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” anlayışlarına göre, çeşidli mezhebler ortaya çıkdı. Bir kimse sıkışınca, kendi mezhebinin kolay tarafına kayar. Dahâ da sıkışınca, başka mezhebi taklîd ederek, o işi kolayca yapar. Tek mezheb yapılırsa, böyle kolaylık olmaz. Mezhebsizler, kolaylıkları topladık sananlar, farkına varmadan, müslimânların işlerini güçleşdirmiş olurlar.

3 — Bir ibâdetin bir kısmını bir mezhebe göre yaparken, diğer kısmını, bu mezhebe göre yapmayıp, başka mezhebe göre yapmağa kalkışmak, birinci mezheb imâmının bilgisini beğenmemek olur. Selef-i sâlihîni “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” techîl etmenin küfr olduğu yukarıda bildirilmişdi.

İbâdetleri değişdirmek istiyenler, Ehl-i sünnet âlimlerini “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” tahkîr edenler, târîhde çok görüldü. Mezheblerin kolaylıklarını seçip, dört mezhebi kaldırmalı diyenlerin, mezheb imâmlarının kitâblarından bir sahîfeyi bile doğru okuyup anlıyamadıkları meydândadır. Çünki, mezhebleri ve mezheb imâmlarının yüksekliklerini anlıyabilmek için, âlim olmak lâzımdır. Âlim olan, câhilce, ahmakca bir çığır açıp, insanları, felâkete sürüklemez. Târîh boyunca, ortaya çıkmış olan câhillere, sapıklara aldananlar, felâkete sürüklenmişlerdir. Bindörtyüz seneden beri her asrda gelmiş olan ve hadîs-i şerîflerle övülmüş bulunan (Ehl-i sünnet) âlimlerine uyanlar, se’âdete kavuşmuşlardır. Bizler de ecdâdımızın, o sâlih, temiz müslimânların, Allah için, islâmiyyetin yayılması için, canlarını veren şehîdlerin doğru yoluna sarılmalı, türedi dinde reformcuların zehrli, zararlı yazılarına aldanmamalıyız!

Fekat ne yazık ki, Kâhire mason locası başkanı olan Abduhun zehrli fikrleri, bir yandan Mısrda (Câmi’ul-ezher) medresesine yayıldı. Böylece Mısrda, Reşîd Rızâ ve Ezher medresesi Rektörü Mustafâ Merâgî ve Kâhire müftîsi Abdülmecid Selîm ve Mahmûd Şeltüt ve Tentâvî Cevherî ve Abdürrâzık pâşa ve Zekî Mubârek ve Ferîd Vecdî ve Abbâs Akkâd ve Ahmed Emîn ve Doktor Tâhâ Hüseyn pâşa ve Kâsım Emîn ve Hasen Bennâ gibi (Dinde reformcular) türedi. Bir yandan da, üstâdları Abduha yapıldığı gibi, bunlara da ilerici islâm âlimi denilerek, kitâbları türkçeye terceme edildi. Câhil din adamlarının ve gençlerin doğru yoldan kaymalarına sebeb oldular.

Büyük islâm âlimi, ondördüncü asrın müceddidi olan seyyid Abdülhakîm Efendi “rahmetullahi aleyh”, (Kâhire müftîsi Abduh, islâm âlimlerinin büyüklüğünü anlıyamamış, islâm düşmanlarına satılmış, sonunda mason olarak islâmiyyeti içerden yıkan azılı kâfirlerden olmuşdur) buyurdu.

Abduh gibi küfre veyâ bid’ate, dalâlete sürüklenenler, kendilerinden sonra gelen genç din adamlarını da doğru yoldan çıkarmak için, âdetâ birbirleri ile yarış etmişler, (Ümmetimin felâketi, fâcir [sapık] olan din adamlarından olacakdır) hadîs-i şerîfinin haber verdiği felâketlere ön-ayak olmuşlardır.

Abduh 1323 [m. 1905] de Mısrda ölünce, yetişdirmiş olduğu çömezleri de, boş durmamış, kahr ve gadab-ı ilâhînin tecellîsine sebeb olan çok sayıda zararlı kitâblar neşr etmişlerdir. Bunlardan biri, Reşîd Rızânın (Muhâverât) kitâbıdır. Bu kitâbında, üstâdı gibi, Ehl-i sünnetin dört mezhebine saldırmış, mezhebleri fikr ayrılığı sanarak ve ictihâd üsûl ve şartlarını, te’assub ve münâkaşa şeklinde göstererek, (islâm birliğini bozmuşlardır) diyecek kadar dalâlete düşmüşdür. Dört mezhebden birini taklîd eden, bin seneden beri gelmiş milyonlarca hâlis müslimân ile âdetâ alay etmişdir. Asrın ihtiyâclarını karşılamayı, dîni, îmânı değişdirmekde arayacak kadar islâmiyyetden uzaklaşmışdır. Dinde reformcuların birleşdikleri tek nokta, kendilerini gerçek müslimân ve asrın ihtiyâclarını kavramış, geniş kültür sâhibi bir islâm âlimi olarak tanıtmaları, islâm kitâblarını okuyup, anlayıp, Resûlullahın vârisi oldukları müjdelenmiş ve (Zemânların en hayrlısı, onların zemânıdır) hadîs-i şerîfi ile övülmüş Ehl-i sünnet âlimlerinin yolunda giden hakîkî, sâlih müslimânlara da, avâm gibi düşünen taklîdciler demeleridir. İslâmiyyet ahkâmından, fıkh bilgilerinden haberleri olmadığını, ya’nî din bilgilerinden mahrûm, kara câhil olduklarını, konuşmaları ve yazıları açıkca gösteriyor. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (İnsanların en üstünü îmânı doğru olan âlimlerdir) ve (Din âlimleri, Peygamberlerin vârisleridir) ve (Kalb bilgileri, Allahın esrârından bir sırdır) ve (Âlimlerin uykusu ibâdetdir) ve (Ümmetimin âlimlerine saygılı olunuz! Onlar, yer yüzünün yıldızlarıdır) ve (Âlimler kıyâmet günü şefâ’at edeceklerdir) ve (Fıkh âlimleri kıymetlidir. Onlarla berâber bulunmak ibâdetdir) ve (Talebesi arasında âlim, ümmeti arasında olan Peygamber gibidir) hadîs-i şerîfleri ile, binüçyüz seneden beri gelmiş olan Ehl-i sünnet âlimlerini mi medh buyuruyor? Yoksa, bunlardan sonra türemiş olan Abduhu ve çömezlerini mi övüyor? Bu süâle yine Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz cevâb vermekde, (Her asr, önceki asrdan dahâ kötü olacakdır. Böylece, kıyâmete kadar bozulacakdır!) ve (Kıyâmet yaklaşdıkça, din adamları eşek leşinden dahâ bozuk, dahâ kokmuş olacaklardır) buyurmakdadır. Bu hadîs-i şerîfler, (Tezkire-i Kurtubî muhtasarı)nda yazılıdır. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” medh ve senâ buyurduğu islâm âlimlerinin hepsi ve binlerle Evliyânın hepsi, sözbirliği ile bildiriyor ki, Cehennemden kurtulacağı müjdelenen bir fırka, (Ehl-i sünnet vel-cemâ’at) denilen âlimlerin mezhebidir. Ehl-i sünnet olmıyanlar, Cehenneme gideceklerdir. Yine bildiriliyor ki, (Mezheblerin telfîkı) bâtıldır. Ya’nî, dört mezhebin kolaylıklarını toplayıp uydurma tek bir mezheb yapmanın bâtıl, saçma birşey olacağını da sözbirliği ile bildirmişlerdir.

Aklı olan kimse, bin seneden beri gelmiş olan islâm âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” sözbirliği ile övdükleri Ehl-i sünnet mezhebine mi uyar? Yoksa, yüz seneden beri türemiş olan kültürlü (!), ilerici din câhillerine mi inanır?
 

usamebinladin

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
221
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Cehenneme gidecekleri, hadîs-i şerîflerle bildirilmiş olan yetmişiki fırkanın ileri gelenleri, çenesi kuvvetli olanları, her zemân, Ehl-i sünnet âlimlerine “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” saldırmışlar, bu mubârek müslimânları lekelemeğe yeltenmişler ise de, kendilerine âyet-i kerîmelerle ve hadîs-i şerîflerle cevâb verilerek rezîl edilmişlerdir. Ehl-i sünnete karşı, ilm ile başarı sağlıyamıyacaklarını görünce, eşkiyâlığa, zorbalığa başlamışlar, her asrda binlerce müslimân kanı dökülmesine sebeb olmuşlardır. Ehl-i sünnetin dört mezhebinde bulunan hakîkî müslimânlar ise, hep birbirlerini sevmişler, kardeş olarak yaşamışlardır.

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (İş hayâtında, müslimânların mezheblere ayrılması, Allahü teâlânın rahmetidir) buyuruyor. 1282 [m. 1865] senesinde doğmuş ve 1354 [m. 1935] de Kâhirede füc’eten ölmüş olan Reşîd Rızâ gibi dinde reformcular ise, mezhebleri birleşdirerek, islâm birliği kuracaklarını söylüyorlar. Hâlbuki Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, yeryüzündeki bütün müslimânların tek bir îmân yolunda, dört halîfesinin doğru yolunda, birleşmelerini emr buyurdu. İslâm âlimleri “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, elele vererek, çalışıp, dört Halîfenin i’tikâd yolunu kitâblara geçirdiler. Peygamberimizin emr etdiği bu tek yola, (Ehl-i sünnet vel-cemâ’at) ismini verdiler. Yeryüzündeki bütün müslimânların bu tek (Ehl-i sünnet) yolunda birleşmeleri lâzımdır. İslâmda birlik istiyenler, sözlerinde samîmî iseler, mevcûd olan bu birliğe katılmalıdırlar. Fekat, ne yazıkdır ki, islâmiyyeti içerden yıkmağa çalışan masonlar, ingilizler, hep böyle yaldızlı sözlerle müslimânları aldatmışlar, (işbirliği sağlıyacağız) maskesi altında (îmân birliği)ni parçalamışlardır.

İslâm düşmanları, tâ ilk asrdan beri, islâmiyyeti yoketmek için çalışıyorlar. Şimdi de, masonlar, komünistler, yehûdîler, hıristiyanlar, çeşidli plânlarla saldırıyorlar. Cehenneme gidecekleri bildirilmiş olan sapık müslimânlar da, doğru yolda olan Ehl-i sünneti lekelemek, müslimânları doğru yoldan ayırmak için, hîle ve iftirâ yapıyorlar. Böylece, islâm düşmanları ile işbirliği yaparak, Ehl-i sünneti yıkmağa uğraşıyorlar. Bu saldırıların öncülüğünü (İngilizler) yapdı. Bütün imperatorluk kaynaklarını, hazînelerini, silahlı kuvvetlerini, donanmasını, tekniğini, politikacılarını ve yazarlarını bu alçak savaşlarında ileri sürdü. Böylece, dünyânın en büyük iki islâm devleti olan ve Ehl-i sünnetin bekçisi bulunan Hindistândaki Gürgâniyye ve üç kıt’a üzerine yayılmış bulunan Osmânlı islâm devletlerini yıkdı. Bütün memleketlerde islâmın değerli kitâblarını yok etdi. İslâm bilgilerini birçok yerlerden sildi, süpürdü. İkinci cihân harbinde, komünistler yok olmak üzere iken, bunların kuvvetlenmelerine, yayılmalarına sebeb oldu. Müslimânların mukaddes yerleri olan Filistinde yehûdî devletinin kurulması için çalışan Siyonizm (Sihyûniyye) teşkilâtını, İngiliz başvekîllerinden James Balfour, 1917 de meydâna getirdi. İngiliz hükûmeti, bu işi senelerce destekleyip, 1366 [m. 1947] da İsrâil devletinin kurulmasını sağladı. Yine İngiliz hükûmeti, Arabistân yarımadasını Osmânlılardan alıp, Sü’ûd oğullarına teslîm ederek, 1351 [m. 1932] de, sapık i’tikâdlı, vehhâbî devleti kurulmasını sağladı. Böylece islâmiyyete en büyük darbeyi vurdu. Vehhâbîlerin, ingilizlerden aldıkları emrler ile, Hicâzdaki müslimânlara yapdıkları zulm ve işkenceler, (Kıyâmet ve Âhıret) kitâbının sonunda uzun yazılıdır.

Abdürreşîd İbrâhîm efendi, 1328 [m. 1910] da İstanbulda basılan türkçe (Âlem-i islâm) kitâbının ikinci cildinde, (İngilizlerin islâm düşmanlığı) yazısının bir yerinde diyor ki, (Hilâfet-i islâmiyyenin bir ân evvel kaldırılması, ingilizlerin birinci düşüncesidir. Kırım muharebesine sebeb olmaları ve burada türklere yardım etmeleri, hilâfeti mahv etmek için bir hîle idi. Pâris muâhedesi, bu hîleyi ortaya koymakdadır. [1923 de yapılan Lozan sulhunde yapdıkları teklîflerde ingilizler, bu düşmanlıklarını açıkca göstermişlerdir.] Her zemân müslimânların başına gelen felâketler, hangi perde ile örtülürse örtülsün, hep ingilizlerden gelmişdir. İngiliz siyâsetinin temeli, islâmiyyeti yok etmekdir. Bu siyâsetin sebebi, islâmiyyetden korkmalarıdır. Müslimânları aldatmak için, satılmış vicdansızları kullanmakdadırlar. Bunları islâm âlimi, kahraman olarak tanıtırlar. Sözümüzün hülâsası, islâmiyyetin en büyük düşmanı ingilizlerdir.) Abdürreşîd efendi, 1363 [m. 1944]de Japonyada vefât etdi.

İngilizler, yüzyıllardır islâm memleketlerini kana boyamakla kalmamış, İskoç masonları, binlerce müslimânı ve din adamlarını aldatarak, mason yapmış, (insanlığa yardım, kardeşlik) gibi lâflarla, seve seve dinden çıkmalarına, mürted olmalarına sebeb olmuşdur. İslâmiyyeti büsbütün yok etmek için, bu mürted masonları maşa olarak kullanmışlardır. Böylece, Mustafâ Reşîd pâşa, Âlî pâşa, Fuâd pâşa, Midhad pâşa, Tal’at pâşa, Cemâl pâşa ve Enver pâşa gibi masonları, islâm devletlerinin yıkılmalarında kullanıldıkları gibi, Cemâleddîn-i Efgânî ve Muhammed Abduh gibi masonlar ve yetişdirdikleri çömezler de, islâm bilgilerini bozmağa, yok etmeğe âlet olmuşlardır. Bu mason din adamlarının yazdıkları yüzlerce yıkıcı, bozucu din kitâbları arasında Mısrlı Reşîd Rızânın (Muhâverât) kitâbı, arabîden çeşidli dillere terceme edilerek, islâm memleketlerine dağıtılmakda, müslimânların dinlerini ve îmânlarını bozmağa çalışmakdadırlar. Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” kitâblarını okumamış, anlıyamamış birkaç genç din adamının da bu akıntıya kapılarak felâkete sürüklendikleri ve başkalarının da felâketlerine sebeb oldukları görülmekdedir.

 

usamebinladin

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
221
Tepkime puanı
3
Puanları
0
(Muhâverât) kitâbı, 88.ci sahîfede bildirilmişdir. Bu kitâbda, Ehl-i sünnetin dört mezhebine çatılmakda, islâm bilgilerinin dört kaynağından biri olan (İcmâ’-ı ümmet) inkâr edilmekde, herkes; Kitâbdan, Sünnetden kendi anladığına göre amel etmeli denilmekdedir. Böylece, islâm bilgilerini kökünden yıkmağa çalışmakdadır. Müslimân kardeşlerimize, bu kitâbın bozukluğunu ve zararlarını anlatmak için (Din adamı bölücü olmaz) kitâbını hâzırlıyarak, türkçe, ingilizce ve arabî dillerinde neşr eyledik. Ayrıca, büyük islâm âlimi Abdülganî Nablüsînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Hulâsat-üt-tahkîk fî-beyân-ı hükm-ittaklîd vettelfîk) ve Yûsüf-i Nebhânînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Huccetullahi alel’âlemîn) ve Muhammed Hayât Sindînin (Gâyet-üt-tahkîk) risâlesi ve Hind âlimlerinden Muhammed Abdürrahmân Silhetînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Seyf-ül-ebrâr) kitâblarının, o zararlı kitâba tam bir cevâb olduklarını görüp, bu dört kitâbı da ofset yolu ile teksîr ve neşr eyledik.

(Hulâsat-üt-tahkîk) sonunda buyuruyor ki, (müslimânlar, yâ müctehid olur, yâhud, ictihâd derecesine yükselmemişdir. Müctehid de, yâ (Mutlak müctehid) olur. Yâhud, (Mukayyed müctehid) olur. Mutlak müctehidin, başka bir müctehidi taklîd etmesi câiz değildir. Kendi ictihâdına uyması lâzımdır. Mukayyed müctehidin ise, bir mutlak müctehidin mezhebinin usûllerine uyması vâcibdir. Bu usûllere uyarak yapacağı kendi ictihâdına uyar.

 

usamebinladin

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
221
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Müctehid olmıyanlar, dört mezhebden dilediğine uyar. Fekat, bir işi bir mezhebe göre yaparken, bu mezhebin, bu işin sahîh olması için şart etdiği şeylerin hepsini yapması lâzımdır. Bu şartlardan birini yapmazsa, bu işi sahîh olmaz. Bu işin bâtıl olacağı sözbirliği ile bildirilmişdir. Bir mezhebin dahâ üstün olduğuna inanması şart değil ise de, herkesin, kendi mezhebinin üstün olduğuna inanması iyi olur. Bir ibâdeti veyâ bir işi yaparken, birkaç mezhebi (Telfîk etmek), ya’nî bu işi bu mezheblerin birbirlerine uymıyan sözlerine göre yapmak, dört mezhebden çıkmak ve beşinci bir mezheb meydâna getirmek olur. Bu iş, karışdırmış olduğu mezheblerin hiçbirine göre sahîh olmaz, bâtıl olur. Dîni oyuncak yapmış olur. Bunun için, (Havz-ı kebîr)den az olan ve kulleteyn denilen mikdârdan az olmıyan bir suyun içine necâset düşmüş, suyun rengi, kokusu veyâ tadı değişmemiş olup, bu su ile abdest alırken niyyet etmez ise ve abdest uzvlarını sıra ile yıkamaz ve uğmaz ve birbirleri ardı sıra çabuk yıkamazsa ve Besmele ile başlamazsa, bunun abdesti, dört mezheb imâmlarının hiçbirine göre sahîh olmaz. Buna sahîh diyen, beşinci bir mezheb uydurmuş olur. Bir müctehidin dahî, dört mezhebin sözbirliğine uymıyan beşinci bir söz söylemesi câiz değildir. [Yukarıda ismi geçen (Kulleteyn) mikdârı suyun ne demek olduğu (Se’âdet-i Ebediyye) kitâbında uzun bildirilmişdir.] Sadr-üş-şerî’a, (Tavdîh) kitâbında diyor ki, (Bir işin yapılması için, Eshâb-ı kirâmdan iki dürlü haber gelmiş ise, sonradan gelenlerin, bir üçüncüsünü söylemeleri, söz birliği ile câiz değildir. Her asrın âlimleri de, Eshâb-ı kirâm gibidir diyenler oldu). Molla Husrev “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Mir’ât-ül-üsûl)de diyor ki, (Bir işin yapılmasında, birinci asrın âlimlerinden, birbirlerine benzemiyen iki haber gelmiş ise, bu iş için üçüncü bir söz söylemenin câiz olmadığı icmâ’ ile bildirilmişdir. Her asrın alimlerinin de, Eshâb-ı kirâm gibi olduğunu söylemek sahîhdir). Celâleyn tefsîrinin ilk yazarı Celâleddîn-i Mihallî, Süyûtînin (Cem’ul Cevâmi’)i şerhinde diyor ki, (İcmâ’a muhâlefet harâmdır. Âyet-i kerîme ile men’ edilmişdir. Bunun için, Selefin ihtilâf etdiği bir iş için, üçüncü bir söz söylemek harâm olur).
 

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Inan Ki Usame Bu Yazilara Cevap Vermekten Biktim Artik.muhhammed Ticani De Senin Gibi Başladi.sonra Hak Yola Geldi.anliyorum Ilk Başta Kizmani Tepki Göstermeni Kolay Değil.ama Yavaş Yavaş Inşallah Olacak Bu Iş.bize Göre De Hak Yola şia.zaten Hak Bir Olduğuan Göre Nasil 4 Hak Oluyor Demi?mantiksizlik Burda Zaten...
 
Üst Alt