Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuran-ı Kerimde Herşey Mevcuttur.

ARPACHSCHAD

New member
Katılım
6 Haz 2005
Mesajlar
14
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
III- GAYE-MUHTEVA UYGUNLUĞU
Daha önce de söylediğimiz gibi, Kur’an’ın bağrında hangi tür bilgiler barındırdığına dair bir görüş, bir ölçüde onun hedefinin ne olduğu anlayışını da yansıtmaktadır. Bunu çok geniş bir düzleme taşıyan söylemlere yer verdik. Tabii ki konuya dair bütün düşüncelerin aynı paralelde olduğunu söylemek mümkün değildir. Görebildiğimiz kadarıyla Kur’an’ın hedefini gözeterek muhtevasını tasnif edenler daha isabetli sonuçlara ulaşmıştır. Bizce bu alanda yanılgıya düşmenin ana nedeni, Kur’an’ın asıl gayesini ön planda tutmamakta yatar. O halde Kur’an’ın hedefinin tespiti, muhtevasında nelerin olduğunu tespit etmekten önce gelir. Bu önceliğin bütün Kur’an araştırmalarında dikkate alınması gerekir. Hatta bu şart, başarılı bir tefsir ortaya koyabilmenin vazgeçilmezi olarak da ileri sürülmüştür.
Geçmişten bu güne kadar müslümanlar, Kur’an’ın bir hidayet rehberi olduğu ve insanlığı irşad için indiğinde ihtilafa düşmemişlerdir. Görüş ayrılıkları detaylarda ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın içeriğine dair farklı düşünceleri de buraya bağlamak mümkündür.
Kur’an’ın genel hedefini Râzî, “dinin beyanı, Allah’ın bilinmesi ve Allah’ın ahkamının bildirilmesi” olarak tespit etmiştir. Bazergan’ın (ö. 1415/1995) da aynı çerçeveyi koruduğu söylenebilir: Kur’an’ın hedefi, insanın Allah’ı tanıması, O’na ibadet etmesi ve yönelmesidir. Aynı zamanda itikat, amel, ahlak, duygu, terbiye bakımından birey ve toplum ele alınarak kamil bir şahsiyet oluşturulması amaçlanmaktadır. Dehlevî (ö. 1176/1762) ise bu gayeyi şöyle açıklar: “Bilindiği gibi, Kur’an’ın inişi, insanlığın ruhunu ıslah etmek, ister Arap olsun ister acem, ister kentli olsun ister köylü insanların birbirleriyle olan münasebetlerini güzelleştirmektir.” Bu bireysel ve toplumsal hedefi gerçekleştirmek için ilahi hitap, insana bilmediklerini öğretecek, onu şahsiyetli ve güzel ahlak sahibi bir varlık yapacak şeyleri yine onun idrakinin kavrayacağı ve fıtratının kabul edeceği bir tarzda getirmiştir. Bu hedefe matuf olarak Kur’an’ın ana konusu, insan ve insanın ilgili olduğu varlıklar, oluşlar ve alanlardır. Kur’an’ın gayesine dair bu açıklamaları, “yeryüzünde adil ve ahlaki temellere dayanan, yaşanabilir bir toplumsal düzen kurmak” biçiminde özetlemek mümkündür. Bunu sağlayabilmek için bireysel planda Kur’an, ‘sapık yollara düşerek’, ‘yeryüzünde fitne ve bozgunculuk yapmaktan’ insanları alıkoyar.
Kur’an’ın muhtevasını, yukarıda belirtilen gayeye uygun bir şekilde tasnif etme girişimlerinin tarihi oldukça geriye gider. Örneğin ilk dönem müfessirlerinden Huvvârî’nin (ö. yaklaşık olarak 280/893) naklettikleri, bize bir fikir verebilir:
“Bazı müfessirler, Kur’an’ın şu altı ayet çeşidiyle indiğini söylemiştir: Müjdeleyen ayet (âyetun mubeşşire); uyaran ayet (âyetun munzire); farz bildiren ayet (âyetun fariza); emreden ayet (âyetun te’muruke); yasaklayan ayet (âyetun tenhâke); kıssa ve haberleri bildiren ayet (âyetu kasasin ve ahbâr).”
Huvvârî, yukarıda ele aldığımız Nahl suresi 89. ayetteki ‘her şey’den kastın, helal-haram, küfür-iman, emir-nehiy ve onda indirilen her şey olduğunu söyleyerek kendi görüşünü açıklar. Kâdı Abdulcebbâr (ö. 415/1025) da ‘Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık’ (6 Enam 38) ayetindeki ‘şey’in, din konusunda ihtiyaç duyulanlar olduğu ve bu nedenle Allah’ın, dinin bütün yönlerini (umûru’d-dîn) Kur’an’da icmalen veya tafsilen açıkladığını söyleyerek benzer bir sonuca varır.
İbnu’l-Arabî, Kur’an’daki ilimleri başlıca üç gruba ayırır. Bunlar; Allah’ın birliği (tevhîd), öğüt verme (tezkîr) ve hükümlerdir (ahkâm). Tevhîde yaratılanları ve isimleri, sıfatları ve fiilleriyle yaratanı bilmek dahildir. V‘ad-va‘îd, cennet-cehennem, havf-recâ, kurb, günahlar ve onlara götüren yan etmenler ile zâhir ve bâtının açıklanması tezkîr kısmına girer. Tekliflerin hepsi, menfaat ve zararların izahı, emir, nehiy ve nedb ise ahkâm grubuna girer. Bunların içinde tezkîr grubu Kur’an’ın en büyük kısmını oluşturur. Dehlevî’nin Kur’an’ın muhtevasına dair tasnifi ise şöyledir:
“Bilinmelidir ki Kur’an’ın içine aldığı manalar şu beş ilim dışına çıkmaz:
1. ilmu’l-ahkâm: Vacib, mendub, mübah, mekruh ve haram. Bunlar ister ibadet, ister muamelat ve isterse toplumsal veya siyasi olsun fark etmez. Bu ilmin açıklanması ve şerh edilmesi fakihin işidir.
2. ilmu’l-cedel: O Yahudi, Nasara, müşrik ve münafıklarla tartışma ilmidir ve bunu açıklamak ve uygulamak kelam alimine aittir.
3. ilmu’t-tezkîr bi âlâillâh: Yeryüzü ve göklerin yaratılmasını açıklama, insanın muhtaç olduğu ilham, ilahi sıfatların açıklanması gibi bilgilerdir.
4. ilmu’t-tezkîr bi eyyâmillâh: Allah’ın itaatkar kullarına inam, isyankar kullarına da ceza olarak meydana getirdiği bir takım olaylardır. Peygamberlerin ve onların toplumlarını anlatan kıssalar bu kabildendir.
5. ilmu’l- tezkîr bi’l-mevti ve mâ ba‘de’l-mevt: Haşr, hesap, mizan, cennet ve cehennem hakkında anlatılanlar bu gruba dahildir. Bu son üç ilim ve onlara bağlı konuların açıklanması ve anlatılması ise vaiz (vâ‘iz) ve uyarıcıya (müzekkir) aittir.”
Çağdaş Kur’an araştırmacılarından Bazergan, bazı kimselerin Enam suresi 89. ayete dayanarak ‘tasavvur edebileceğimiz ve isteyeceğimiz her konu, hikmet ile yaş-kuru her şey Kur’an’da yer almaktadır’ diyerek ayetin ve muteber müfessirlerin istinbatına aykırı bir çıkarımda bulunduklarını esefle karşılar ve bizim de rahatlıkla onaylayabileceğimiz şu görüşü ileri sürer: “Ancak yine de Kur’an-ı Kerim’de her konuya ilişkin bir örnek veya en azından bir değini bulunmaktadır, denilebilir.” Böylece Kur'an'da Allah ve ahiret hayatının yanısıra felsefi konular, ahlaki öğütler, sosyal problemler ve şer’i ahkama ilişkin konular yer almıştır. Keza onda felsefe ve fıkıhtan çok daha fazla bir şekil ve sıklıkta tabiata vurgu ve insanların başından geçenlerin anlatıldığı pasajlara rastlanır, insanlar ‘âfâk ve enfüse’ yönlendirilir. Bu konuları şu maddelerde toplayabiliriz:
1. Kıyamet ve Ahiret’e yönelik ayetler
2. Geçmiş peygamberlerin risaleti ve bu peygamberlerin ümmetlerinin kaderi
3. Hatemü’l-Enbiya’nın risaleti (tevhid, nübüvvet ve müşriklerle mücadele)
4. Hz. Peygamber’in çağdaşları ve ümmetiyle olan ilişkileri
5. Cihad
6. Ahkam (terbiye, ahlak ve fıkhi bağlamlarda). Bünyesinde barındırdığı bu altı ana grup Kur’an’ın %97 sini, diğer kısmını da yaratılış, şeytan, cin ve Peygamber’in ailesi ile ilişkileri oluşturur.
Son olarak gaye-muhteva uygunluğunun daha tutarlı olduğunu vurgulayan şu anekdota yer verelim: “Kur’an, insanlığın ihtiyaç duyduğu temel bilgileri ihtiva eder. O, hem insanların düşünebileceği, anlayabileceği konulara yer verir hem de onların bilemeyeceği konuları ele alır. Kur’an, Allah’ın insanla girdiği son bilgisel ilişki sonucu oluşan bir kitaptır. Bu bilgiler, insanın, Allah’la ve alemdeki varlıklarla ilişkisini ihtiva eder. Dolayısıyla Kur’an’ın temel konuları Allah’ın alemle ve insanla, insanın alemle ve insanla olan münasebeti olmak üzere başlıca dört konuda toplanmıştır.”
Gaye-muhteva paralelini yakalayan açıklamalara bilinçli olarak geniş yer verdik. Bunun önemsenmesinde fayda vardır. Kur’an’ın anlaşılması ve hatta tefsir edilmesinde uyulacak esaslardan birisi de bu eksenin gözetilmesi olmalıdır. Bizce, kutsal kitabın anlamını gerçek boyutlarıyla kavramanın başlangıç noktalarından birisi budur.

SONUÇ
Bizce, Kur’an’ın hedefi, insanın yaratıcısıyla, insanlarla ve diğer varlıklarla ilişkisini olgun, yapıcı ve iyiyi tercih eden bir ahlaki temelde yürütmesi ve buna uygun bir dünya kurmasına yardımcı olmaktır. Onun içeriğini bu doğrultuda düşünmek gerekir. Onu, sadece bir alana indirgemek ya da her alana teşmil etmek bu hedefle uyuşmaz. Bu düzlemden hareketle Kur’an ayetlerini iki gruba ayırabiliriz:
1- Bilgilendirme amaçlı ayetler: Hiç bilinmeyen, yanlış veya eksik bilinen, olması ve yapılması gerekenler hakkında verilen bilgilerdir. İnanç ve ibadetin tamamı, ahlak ve sosyal hayatın bazı yönlerine ilişkin ayetler bu kabildendir. Bu tür ayetlerin amacı, aklın kavrayabileceği kadarıyla Allah’ı ve Ona giden yolu tanıtmak ve bireyin olgunlaşmasına yardımcı olmaktır. Bunlar için Kur’an’ın anlam örgüsünü oluşturan çeşitli kavramlar ve ifade biçimleri vardır. Bunları dîn kavramı altında toplamak mümkündür.
Esasen, Kur’an’da hiçbir alanda sistematik bilgi yoktur. Zira sistematik bilgi insana mahsus bir olgudur. İnsan var olan bilgileri bir araya toplayarak onlardan sistematik bir yapı üretir. Kur’an’daki bilgiler de bir araya getirilerek belli bir konuda sistematik sonuç elde edilir. Bunların tamamı, büyük bir kısmı ya da çok azı Kur’an’a ait olabilir. Eksik noktalar yorumla ya da başka bilgi kaynaklarından tamamlanır. Şu halde Kur’an fıkıh, kelam vs. ilimlere sistematik olarak yer vermez, ama onlara kısmen kaynaklık edebilir. Bu nedenle ‘Kur’an’da dini ilimler dışında hiçbir ilim yoktur’ iddiası da çok tutarlı değildir. Çünkü onda dini ilimler denilen kelam, fıkıh vs. de yoktur. Tekrar vurgulayalım ki, Kur’an’da insanın olgusal alanda geliştirdiği ilimlerin hiçbirine ait sistematik bilgi bulamayız. Yukarıda gördüğümüz gibi o Allah’ın bilgisinden bahseder. Bakara 269. ve İsra 85. ayetlere göre Kur’an, kapasitesi nispetinde insanın payına düşen Allah’ın bilgisinin çok az bir kısmıdır. Esasında ‘her şeyin Kur’an’da var olduğu’ düşüncesi, bunun aksinin kabulünden doğmaktadır.
 

ARPACHSCHAD

New member
Katılım
6 Haz 2005
Mesajlar
14
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
2- Yönlendirme, uyarma ve teşvik amaçlı ayetler: Bu gruba giren ayetler, insanın kendisi, Allah, ve diğer yaratılanlarla olan ilişkilerinde iyiye ulaşmasına yardımcı olurlar. Yani onların amacı bilgi vermek değil, birinci gruptakileri tamamlamaktır. Şöyle ki bunlar, birinci grup ayetleri gerçekleştiren insanın, bireysel ve sosyal hayatta mutlu, doğayla barışık yaşayacağını sürekli hatırlatır ve bu yola teşvik ederler; aksini yaptığında da dünyada ve ahirette mutsuz olacağına dair uyarıda bulunurlar. İnsanın aklına hitap ederek düşünmeye (tedebbür, tefekkür, tezekkür) sevk eder, ya da iç dünyasına hitap ederek bütün duygularını tahrik ederler. Bir adım daha atarak ısrarla aksi tutumu sürdürenlerin kötü sonlarına dair somut örnekler sunarlar. Üstelik bu örnekler, afaki ve mitolojik olmayıp bizzat yaşanmış vakıalardır. Bu gerçeklik, söz konusu anlatımlarda kullanılan vezkur, elem tere, elem ya‘lem vb. ifadelerde de görülmektedir.
Ğaşiye suresi 17-20 ayetlerde olduğu gibi Kur’an’daki ilmi hakikatler de bu bağlamda düşünülmelidir. Esasen ayetler devenin nasıl yaratıldığı ya da ne olduğunun bilgisini vermiyor. Bilakis bilinen bir varlığı göstererek asıl mesaj verilmeye çalışılıyor: Bilinen, görülen, kendilerinden faydalanılan, bazen hayretle izlenen varlık ve olaylar, aslında, yüce bir varlığa ve onun sınırsız gücüne işaret etmektedir. Bu tür ayetlerin (2 Bakara 22; 6 Enam 96; 13 Rad 4; 16 Nahl 65; 21 Enbiya 33; 25 Furkan 61; 27 Neml 88; 31 Lokman 10, 29-30; 36 Yasin 38; 41 Fussilet 11; 71 Nuh 16) sonlarında genellikle bu yönde bir çağrının olması da bunu göstermektedir.
Bir başka nokta da şudur: Her şeyin Kur’an’da olduğuna dair geçmişteki iddiaları doğru ve haklı kabul edecek olursak, bilimsel bir tavır olarak, aynı onayı günümüzdeki benzer iddialar için de vermemiz gerekir. Bunun nerede duracağını kestirmek mümkün değildir. Zira insanoğlunun varlık hakkındaki yeni bulguları sonsuzdur, Kur’an’ın onlara adaptasyonu için zorlama tevillerin sonu da gelmeyecektir. Bu bir faraziye değildir. Zira şu ana kadar yapılan zorlama tevil ve uyarlamalar bunun kanıtıdır.
Kur’an konularının tasnifi, bilimsel tefsiri yakından ilgilendirmektedir. Burada Bilimsel Tefsir ile Kur’an’da her şeyin varlığını kabul etmek arasındaki ince farkı tekrar hatırlatalım. Bilimsel tefsir temel olarak, Kur’an’da her tür bilginin ya açık veya zımnen var olduğu fikrine dayanır. Bu makalede baştan beri çekince konulan anlayış da budur.
Son olarak, Kur’an’ın, insanın iç dünyasına hitap eden, manevi açılımlar sağlayan, deruni dünyalara daldıran yanını hiçbir zaman inkar edemeyeceğimizi vurgulayalım. Kutsal kitapların en önemli özelliği budur. Bu özellik, Kur’an nazmında zirveye çıkmıştır.

Cumhuriyet Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi
Cilt: VII / 1, s. 235-248 Haziran-2003-SİVAS
 

U.S.A

New member
Katılım
24 Nis 2005
Mesajlar
126
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ISTANBUL
Web sitesi
www.hidayetcagi.com
Bak ARPACHSCHAD kardeşim çok uzun yazılar yazmışsın. Bu kadar yazıyı kimse okumaz. En azından bizim vaktimiz yok. Konuyu özetleyerek cevap verirsen daha iyi olur inşallah.
 

U.S.A

New member
Katılım
24 Nis 2005
Mesajlar
126
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ISTANBUL
Web sitesi
www.hidayetcagi.com
Karababa' Alıntı:
Cinlerden bir tek rasul adı söyle de delikanlı nasıl olunur Öğret bana.
BEN SANA BİR CİN ADI SÖYLERSEM SEN ONA İNANACAKMISIN Kİ BİZE CİN ADI SORUYORSUN BE ACİZ KARDEŞİM. SEN DAHA ALLAH'A ULAŞMAYI İNKAR EDENLERDENSİN. BIRAK BİR CİN ADI BULMAYIDA ALLAH'A YAKINLARIYLA BERABER OLMAYI DİLE. ONLARIN ADLARINI BULMAYA ÇALIŞ.

BU CİN ADI NE SENİ NEDE BENİ KURTULUŞA ERDİRİR
 

ARPACHSCHAD

New member
Katılım
6 Haz 2005
Mesajlar
14
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
konuyu baska turlu aydinliga kavusturamayacagiz ondan uzun bir makale oldu lutfen oku
pek tarzim degildir boyle uzun yazilar ama suanda boyle oldu istemeden
 

Karababa

Member
Katılım
22 Şub 2005
Mesajlar
661
Tepkime puanı
10
Puanları
18
Konum
Bursa
Web sitesi
mantolamabursa.tk
Başladık inkara

Başladık inkara

Ayeti yazıp devamına da üstadınızı öven cümleler eklemeye benzemiyor tabi. Çemkiriyonuz. Boğazınızda yakında çıkar Hurma lifinden düğüm izleri.

Sen bide bana yalan söylesem inanırmısın diyemi soruyosun. haliniz ziyan!
 

E R H A N

New member
Katılım
14 Ocak 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
46
Konum
istanbul
Web sitesi
www.hidayetcagý.com
karababa yemin diyorum
ali imran 61 diyorum
ne zaman korkunu yenip edecen diyorum
Allah ın kanunu var
yalancıyı lanet yakalayacak
ancak önce yemin lazım
ben ettim
sende et ali imran 61 e göre yalancı yı Allah ın laneti yakalayacak
eee
ne duruyosun
hatta neden kıvırıyosun
 

U.S.A

New member
Katılım
24 Nis 2005
Mesajlar
126
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ISTANBUL
Web sitesi
www.hidayetcagi.com
Karababa' Alıntı:
Ayeti yazıp devamına da üstadınızı öven cümleler eklemeye benzemiyor tabi. Çemkiriyonuz. Boğazınızda yakında çıkar Hurma lifinden düğüm izleri.

Sen bide bana yalan söylesem inanırmısın diyemi soruyosun. haliniz ziyan!
BEN SANA CİN RESUL ADI SÖYLESEM BUNA İNANMASSIN DİYORUM. SEN YİNE KIVIRIYORSUN. SEN BİZE İNANMAYACAKSINDA BUNU BELİRTİYORSUN HER SEFEREİNDE PEKİ BİZE NİYE CİN RESUL SORUYORSUN. SEN YALANCILARDAN OLDUĞUNU HER SEFERİNDE APAÇIK GÖSTERDİN. HİÇ BİR YAZDIĞININ HİÇ BİR YAZDIĞINLA ALAKASI YOK. HİÇ BİR DAYANAĞIN YOK. SADECE ŞEYTAN VE NEFSİNLEN HAREKET EDİYORSUN.
 

U.S.A

New member
Katılım
24 Nis 2005
Mesajlar
126
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ISTANBUL
Web sitesi
www.hidayetcagi.com
ARPACHSCHAD' Alıntı:
konuyu baska turlu aydinliga kavusturamayacagiz ondan uzun bir makale oldu lutfen oku
pek tarzim degildir boyle uzun yazilar ama suanda boyle oldu istemeden
İNŞALLAH EN KISA SÜREDE OKUYALIM. BİZLERİN AMACI DOĞRULARI BULMAK. KURAN HAKİKATLARİNİ KORUŞMAK. BİZİM YANLIŞIMIZI BİZE SÖYLEMENİZ KURAN AYETLERİ IŞIĞINDA BİZİ MENMUN EDER İNŞALLAH.
 

ARPACHSCHAD

New member
Katılım
6 Haz 2005
Mesajlar
14
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
U.S.A' Alıntı:
İNŞALLAH EN KISA SÜREDE OKUYALIM. BİZLERİN AMACI DOĞRULARI BULMAK. KURAN HAKİKATLARİNİ KORUŞMAK. BİZİM YANLIŞIMIZI BİZE SÖYLEMENİZ KURAN AYETLERİ IŞIĞINDA BİZİ MENMUN EDER İNŞALLAH.

Allah razi olsun.
 

U.S.A

New member
Katılım
24 Nis 2005
Mesajlar
126
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ISTANBUL
Web sitesi
www.hidayetcagi.com
ARPACHSCHAD kardeşim yazıyı okuduk inşallah. Evet yazıda olduğu gibi bir çok görüş var. Ama Kuran-ı Kerim baştada dediğimiz gibi / ruhu vardır. İnsan seviyesine göre anlar bunları

Yani kişisel olarak bakarsak görebildiğimiz ve Allah'ın gösterdiği kadar vardır. Şimdi kalkıp örneğin elma yemek harammıdır diye sorarlarsa Kuran-ı Kerim haram değildir diye ayrıca tabi ki yazılmaz. Elmanın haram olduğu yazılmamışsa bu unutulduğundan değil helal olduğundandır. Bu sadece bir misaldi.

Levh-i mahfuz ise gaybdan haber verir. İnsanın ölümü, doğumu gibi Kuran ise bizleri doğru yolu gösterecek, bu dünyada mutlu ve huzurlu yaşamamız için gerekli şeyleri söyler. Kısacası Furkandır. Apaçık Allah'ın yolu ile şeytanın yoklunu birbirinden ayıran bir kitaptır. Kimin ne zaman öleceği veya kıyametin tarihini bilmek zaten bize bir şey kazandırmaz inşallah. Bunlarla kimsede hidayete eremez.
Allah Razı Olsun.
 
Üst Alt