Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an da Çelişki Var(!) mış.

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Forumları biraz daha araştırın, tüm yazılanları bulun yapıştırın da öyle cevaplayalım bari... :)
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Forumları biraz daha araştırın, tüm yazılanları bulun yapıştırın da öyle cevaplayalım bari... :)

bence uğraşmaya değmez, bunlar zaten çocukluğumuzda merak edip bulduğumuz şeyler, bu arkadaşın amacı da zaten acaba birilerinin aklını çelebilirmiyim zihniyetiyle copy-paste yapmak, bu forumda da bunlara kanacak insan yok zaten. benim bu ergen arkadaşa tavsiyem, kendisine bahşedilmiş aklı kullanarak anaokulu seviyesindeki saçma sapan masallarla ve uyumsuzluklarla dolu, kimin yazdığı belli olmayan çakma incilini bir daha okusun, tarafsız bakabilme yetisine sahipse neyin ne olduğunu görür zaten :) ...
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Ayetlerimiz konusunda 'alaylı tartışmalara dalanlar:' -onlar bir başka söze geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. (Enam Suresi, 68)

Bir sure indirildiğinde onlardan bazısı: "Bu, hanginizin imanını arttırdı?" der. Ancak iman edenlere gelince; onların imanını arttırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler. (Tevbe Suresi, 124)


Allah'ın ve hak dinin varlığını bilmek, duymak, görmek bu insanlarda şiddetli bir iç huzursuzluğu meydana getirmiş İsterler ki Allah'ın adı hiç anılmasın kimse dine itibar etmesi, herkes kendileri gibi olsun. Çünkü ancak o zaman rahat edebileceklerini zannederlerAllah'ın ayetlerini kavramaktan acizdirler fakat bilesiniz ki ALLAHIN DİNİ DALGA DALGA YAYILACAKTIR
 
K

kompLeks

Guest
bence uğraşmaya değmez, bunlar zaten çocukluğumuzda merak edip bulduğumuz şeyler, bu arkadaşın amacı da zaten acaba birilerinin aklını çelebilirmiyim zihniyetiyle copy-paste yapmak, bu forumda da bunlara kanacak insan yok zaten. benim bu ergen arkadaşa tavsiyem, kendisine bahşedilmiş aklı kullanarak anaokulu seviyesindeki saçma sapan masallarla ve uyumsuzluklarla dolu, kimin yazdığı belli olmayan çakma incilini bir daha okusun, tarafsız bakabilme yetisine sahipse neyin ne olduğunu görür zaten :) ...

old_preacher;

sen değilmiydin ''bir zamanlar ben de ateisttim'' diyen? bunlar çocukluğumuzda merak edip bulduğumuz şeyler demişsin. madem bunları çocukken merak edip buldunuz, o zaman niye bir dönem ateist oldunuz? siz çocukken kaç yaşındaydınız merak ediyorum.

bu konuyu takip ediyorum ve vereceğiniz cevapları gerçekten merak ediyorum. eminim benim gibi merak eden bir çok okuyucu vardır. cevap vermek yerine geçiştirmişsiniz. varsa bir cevabınız yazın ki herkes okusun. kimsenin aklında soru işareti kalmasın. ''kimsenin aklını çelemezsiniz'' deyimi çok kaçamak bir cevap olmuş. dediğim gibi varsa bir cevabınız yazın ki kimsenin aklında soru işareti kalmasın. bu vesileyle herkes buradan bir ders çıkarmış olsun.
 
K

kompLeks

Guest
Ayetlerimiz konusunda 'alaylı tartışmalara dalanlar:' -onlar bir başka söze geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. (Enam Suresi, 68)

Bir sure indirildiğinde onlardan bazısı: "Bu, hanginizin imanını arttırdı?" der. Ancak iman edenlere gelince; onların imanını arttırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler. (Tevbe Suresi, 124)


Allah'ın ve hak dinin varlığını bilmek, duymak, görmek bu insanlarda şiddetli bir iç huzursuzluğu meydana getirmiş İsterler ki Allah'ın adı hiç anılmasın kimse dine itibar etmesi, herkes kendileri gibi olsun. Çünkü ancak o zaman rahat edebileceklerini zannederlerAllah'ın ayetlerini kavramaktan acizdirler fakat bilesiniz ki ALLAHIN DİNİ DALGA DALGA YAYILACAKTIR

sumisali;

ne zaman birisi mantıklı bir şey söylese, hemen arkasından içinde insanların korkmasını sağlayan veya araştırmasını engelleyen ayetler sıralamaktasınız. daha önceki yazılarınız da hep bu şekilde.korkutarak mı veya araştırmalarını engelleyerek mi insanların iman etmesini sağlıyorsunuz? peki bu insanlar korkunca ne oluyor? daha mı iyi anlıyor her şeyi? korktukları şeyi daha mı çok seviyorlar? bir de durmadan siz anlayamazsınız diyorsunuz. niye anlayamayalım? ebleh olan insanlar bu kadar yazıyı yazıp yorum yapabilirler mi? insanlar anlayamıyacağı bir şeyden sorumlu olabilir mi? korkunca anlamaya mı başlıyoruz, sevmeye mi başlıyoruz, araştırmaya mı başlıyoruz?
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
old_preacher;

sen değilmiydin ''bir zamanlar ben de ateisttim'' diyen? bunlar çocukluğumuzda merak edip bulduğumuz şeyler demişsin. madem bunları çocukken merak edip buldunuz, o zaman niye bir dönem ateist oldunuz? siz çocukken kaç yaşındaydınız merak ediyorum.

bu konuyu takip ediyorum ve vereceğiniz cevapları gerçekten merak ediyorum. eminim benim gibi merak eden bir çok okuyucu vardır. cevap vermek yerine geçiştirmişsiniz. varsa bir cevabınız yazın ki herkes okusun. kimsenin aklında soru işareti kalmasın. ''kimsenin aklını çelemezsiniz'' deyimi çok kaçamak bir cevap olmuş. dediğim gibi varsa bir cevabınız yazın ki kimsenin aklında soru işareti kalmasın. bu vesileyle herkes buradan bir ders çıkarmış olsun.

kompleks,

''bulmak'' kelimesinden siz ne anladınız? dedim ki biz çocukken de vardı bunlar, yani çocukken de biliyorduk bu iddiaları, yani ateistken de. daha sonra yaptığımız araştırmalarla iddiaların asılsız olduğunu, arapça bilmeyen insanların aklı sıra çeviri yaparak bunlara sebebiyet verdiğini öğrendik. bu iddiaların var olduğunu bilmekle ateist olup olmamanın ne alakası var?

bu iddialar ve bunun gibi yüzlercesi, ve bunlara verilen cevaplar da internette mevcut, arayan araştırır bulur. bu arkadaş copy-paste yaparak sayfalarca şeyi yapıştırıyor diye ben de cevaplarını tek tek bulup yapıştırmak zorunda değilim ki. size önceden de söyledim, ben kendi adıma neyin ne olduğunu bildikten sonra kimseyi bir şeye inandırmak gibi bir derdim yok, görevim de yok. ha cevaplar zaten verilecektir siz takibe devam edin.
 

Yaþam Veren Ruh

New member
Katılım
3 Kas 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bence uğraşmaya değmez, bunlar zaten çocukluğumuzda merak edip bulduğumuz şeyler, bu arkadaşın amacı da zaten acaba birilerinin aklını çelebilirmiyim zihniyetiyle copy-paste yapmak, bu forumda da bunlara kanacak insan yok zaten. benim bu ergen arkadaşa tavsiyem, kendisine bahşedilmiş aklı kullanarak anaokulu seviyesindeki saçma sapan masallarla ve uyumsuzluklarla dolu, kimin yazdığı belli olmayan çakma incilini bir daha okusun, tarafsız bakabilme yetisine sahipse neyin ne olduğunu görür zaten :) ...

Şöyle bir yazılanlara baktım da, sürekli düşünceye ve akla ket vuran söylemlerde bulunmak, bir müslüman kişinin asli görevi gibidir. Vereceğiniz cevaplar, yine kendi SAHİH HADİSLERİNİZİ yalanlar nitelikte olur. Zira ben sizin inandığınız kitaplardan deliller sunmaktayım ve sunacağım da. Benim İncil'im'e bu lafları eden, kendi kitabında mevcut olan "EY MÜMİNLER! SİZE İNDİRİLENDEN ŞÜPHEYE DÜŞERSENİZ, SİZDEN ÖNCEKİ KİTAP EHLİNE DANIŞIN" diyen ayetinizi yalanlamış olacaksınız. İncili bilmediğiniz ve Hristiyanlık hakkında hiçbir bilgiye hais olmadığınız halde "değiştirilmiş" diyerek iftira atmanız gayet normal. Sizler en azından kendi iman ettiğiniz Kur'an'ı bir okusanız, Kur'an da mevcut olan "BU FURKAN KENDİNDEN ÖNCEKİ KİTAPLARI KORUMAK VE DOĞRULUĞUNU TASDİK ETMEK İÇİN GELMİŞTİR" diyen ayeti gözardı etmezdiniz. Bu mantığa göre, eğer İncil tahrifata uğramış ve/veya değiştirilmiş ise, yine burada sorun Kur'anda dır çünkü Kur'an'ın asıl görevi KENDİNDEN ÖNCEKİ KİTAPLARI TASDİK ETMEKTİR ve Kur'an bu görevini yerine getirmerkte yetersiz kalmış ve koruyamamıştır. Burada yine Kur2an'ın acizliği gözler önüne serilmektedir.

Kur'an Sure 3:3-4: [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'ı ve İncil'i de yine O indirmişti.. Evet bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok güçlüdür, intikamını alır.[/FONT]

Kur'an Sure 5:46-47: [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]O peygamberlerin ardından, yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur olan, kendinden önceki Tevrat'ı tasdik eden ve Allah'dan korkanlar için bir hidayet rehberi ve bir öğüt olan İncil'i verdik. [/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] İncil ehli de Allah'ın ona indirdikleriyle hükmetsinler. Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir.

Kur'an Sure 5:68:
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]De ki: "Ey kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça bir esas üzerinde değilsiniz.

Kur'an Sure 57:27:
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Sonra bunların izinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk.

Kur'an Sure 10:10:
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Sana indirdiklerimizde herhangi bir şüpheye düşersen, senden önce kitap okuyanlara sor. [/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]

Kur'an da mevcut bulunan bu ayetlere rağmen hala daha kalkıp İncil'e bu şekilde iftira atmak sureti ile, kişi kendi kitabı ile çelişiyor ve yalanlamış olmuyor mu?
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] İncil'in hiç bir şekilde değişmediği ve tahrifata uğramadığı bir çok şekilde ispatlanmıştır ayrıca. Ama sizler kendi kitabınızı dahi bilmediğiniz ortadadır. Ben tarafsız bir şekilde araştırdığım için zaaten şu an da MESİH İSA'YA RAB VE KURTARICI olarak iman ettim hamdolsun. Zira sekiz yıl boyunca İslamiyet2i ateist mantalite ile araştırdım ve ben ondan önce 5 vakit namaz kılan birisiydim. Vereceğiniz yanıtları az-çok tahmin ediyordum zaten ve de yanılmadım. Kaçamak cevaplar ve üstü kapalı TAMAMEN geçiştirmeye yönelik akıl ve mantıktan yoksun cevaplar. Ben neden biri ya da birilerinin aklını çeleyim? Yaradan insanlara akıl vermiştir ve bu aklı nasıl kullanacağını insana bırkmıştır. Ben sadece yıllardır eleştirilmekten ve sorgulanmaktan çekinilen İslam ve Muhammed'i sorguluyorum hepsi bu. Madem bana bahşedildi ise bu akıl, sorgulamakta en doğal hakkım diye düşünüyorum.
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
[/FONT]
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
ama bir bakıma haklısın kompleks, insanların aklı karışabilir, vaktimiz olduğunca biz de yardımcı olmaya çalışalım.

Yaşam veren ruh, miras bölüşümündeki matematik hatası ile ilgili olarak;

mealen: "Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır" diye geçer.
Bu tercümede "ölenin çocuğu varsa ifadesi; ölenin tek çocuğu varsa" demektir. Zira ayetin arapça lafzında geçtiği gibi "veled" kelimesi tekil olup, çoğulu: "evlad" dır , maalesef çevirenler bu ayrıntılara pek dikkat etmez.
İşte bu paylaştırma esnasında yani tek çocuk varis olup, ana babadan her birine altıda bir pay düşmesi durumunda tek çocuğun payı bu ayette zikredilmemiştir. yani böyle bir şey yoktur.
Bu iddayı ortaya atan akıllı, ikiden fazla kız çocuğun varis olması halinde 2/3 hisse almasının zikredilmesini alarak, tek çocuğun varis olduğu vakaya uygulamak istemiş ve yanlış hesaba düşmüştür. yani burada böyle bir çelişki yoktur.

devam edelim..

Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür. (Nisa Suresi, 34. ayet)
Yukarida koyu renkle yazilmis kisimlar Kur’an’da yer almayan, tamamen Diyanet cevirmenlerince Kur’an’i “guya” daha anlasilir yapmak icin yapilan eklemelerdir.

bu kanıya muhteşem arapça bilginizden mi vardınız, yoksa kafanızdan mı uydurdunuz? bana ikincisi gibi geldi.

Hud Suresinde 2. ayetini okudugunuzda cumlede oznenin kim olduguna (ayetin kim tarafindan dile getirildigine) dikkat ediniz:
1. Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale getirilmiştir.
2. Ki başkasına değil, yalnız Allah’a ibadet edesiniz! Kuşkusuz, ben size O’ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim.
(Yasar Nuri Ozturk Cevirisi)
Diyanet İşleri:(1-2) Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi bulunan ve her şeyden hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. De ki: “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.”

Adem Uğur: De ki: Bu Kitap "Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için indirildi. Şüphesiz ki ben, onun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.

Diyanet Vakfi: De ki: Bu Kitap «Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için indirildi. Şüphesiz ki ben, onun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.

Elmalılı Hamdi Yazır:Şöyle ki Allahdan başkasına kul olmayın, ben size onun tarafından tebşir ve inzar için gönderilmiş bir Peygamberim

Mustafa İslamoğlu: ...
ki, Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz Ey Peygamber De ki: ''Hiç şüphesiz ben de, O'nun katından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim!

önceki yazılarınızda Yaşar Nuri'nin çevirilerine güvenmediğinizi yazmıştınız, burada ne hikmetse onunkini kopyalamışsınız. :)

40. Ki o, çok soylu bir elçinin sözüdür.
41. Bir sairin sözü degildir o. Ne kadar da az inaniyorsunuz?


Peygamber zaten Allah kelamını insanlığa iletmekle yükümlü kişidir, bunu yaparken de etrafındaki insanlara bunu sözlü olarak iletecektir. bunu yaparken de dolayısı ile peygamberin, yani elçinin sözleri olacaktır. çelişki yoktur, biraz mantığa ihtiyaç vardır o kadar.

Esitligi savunmasi beklenen ve kurtulusu anlattigi iddia olunan bir kitapla Muhammed, insanlari siniflara sokmus, kendisini de “soylu” sinifina dahil ederek buyuk bir celiski icerisine girmistir.
Tekvir Suresi’nde de Muhammed soyle devam eder:
- Ki o, çok degerli bir elçinin sözüdür. Çok güçlüdür o elçi, Ars sahibinin katinda saygindir. (19-20. ayetler)
Ars sahibi olan Allah tarafindan sayginligi kabul edilmis ve guclu oldugunu yinelemistir. Ovunmeleri bununla da kalmaz Muhammed’in ve kuran ile kendisini ovmeye devam eder:
- Süphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin. (Ahzab Suresi , 56. ayet)
- Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. (Fetih Suresi, 10. ayet)
- İşte bu (hükümler) Allah’ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve onun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. (Nisa Suresi, 13-14)


burada sözü edilen sosyal sınıf açısından üstün olmak değil, maneviyattır. zaten Hz. muhammed'in yaşamına baktığımızda hiçbir zaman sefa sürercesine yaşamadığını, İslam devletinin başkanı olmasına rağmen çok basit ve mütevazı bir hayat sürdüğünü görürüz. Hz. muhammed Allah kelamını tebliğ etmekle görevlendirilmiş, bunun için çevreden çok büyük baskılara maruz kalmış, savaşmak zorunda kalmıştır. bu görevin ağırlığı bakımdan ve tüm insanlığın peygamberi olduğundan haliyle maneviyat ve ruh olarak üstün olacaktır.

Devam edelim…. Muhammed’in sinirli oldugu zamanlarda da ayetlerdeki ofke goze carpar:
- Yahudiler, “Üzeyr Allah’ın oğludur” dediler. Hırıstiyanlar ise, “İsa Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkar etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar! (Tevbe Suresi, 30.ayet)
Sizce yukaridaki “Allah onlari kahretsin” gibi bir ifadeyi Tanri mi soyler kendi kendisinden dilekte bulunmak icin, yoksa bir insan mi? Inanilmaz… Islam alimleri bunu da yine Cebarilin sozudur diye savunmaya kalkarlar. Tabii bu durumda bu ayetin yazarinin Allah degil Cebrail oldugunu da kabullenmek gerekir ki artik durum iyice komiklesir.

bu sözün Allah a ait olamayacağı öngörüsü şahsınıza özgüdür. Kur'an, incil gibi farklı kişiler tarafından yazılan farklı metinlerin derlemesi şeklinde olmadığı için, söyleyişi bir hikaye gibi değil, daima sanatlıdır. Kuran'ın pek çok yerinde bu tarz söylemler bulunur. burada, kendisine ortak koşulmasından ötürü öfkesini belirtmektedir ve bunu elçisine bu şekilde ifade etmektedir. mantıksal olarak herhangi bir çelişki mevcut değildir.

Muhammed’in peygamberligini ilaninin ilk yillarinda kendisiyle dalga gecilmesi ve pesinden gidenin olmamasiyla epey cani sikkindir. Ebu Leheb’e nefret dolu bir sure yazar, muslumanlarin namaz kilarken okuduklari “Tebbet” suresidir bu. Bakiniz ne kadar nefret ve ofke doludur bu sure:
- Elleri kurusun Ebu Leheb’in; zaten kurudu ya! Ne malı kurtardı onu ne de kazandığı. Alevli bir ateşe yaslanacaktır o; Karısı da, Odun hamalı olarak. Gerdanında bir ip olacaktır onun, en sağlam fitillisinden…
Tanri Elleri kurusun diyerek beddua mi etmektedir Ebu Leheb’e? Yoksa Muhammed midir bu bedduayi eden?


cevabı bir yukarıda...vakit buldukça devam edeceğim...
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Kur'an da mevcut bulunan bu ayetlere rağmen hala daha kalkıp İncil'e bu şekilde iftira atmak sureti ile, kişi kendi kitabı ile çelişiyor ve yalanlamış olmuyor mu? İncil'in hiç bir şekilde değişmediği ve tahrifata uğramadığı bir çok şekilde ispatlanmıştır ayrıca. Ama sizler kendi kitabınızı dahi bilmediğiniz ortadadır. Ben tarafsız bir şekilde araştırdığım için zaaten şu an da MESİH İSA'YA RAB VE KURTARICI olarak iman ettim hamdolsun. Zira sekiz yıl boyunca İslamiyet2i ateist mantalite ile araştırdım ve ben ondan önce 5 vakit namaz kılan birisiydim. Vereceğiniz yanıtları az-çok tahmin ediyordum zaten ve de yanılmadım. Kaçamak cevaplar ve üstü kapalı TAMAMEN geçiştirmeye yönelik akıl ve mantıktan yoksun cevaplar. Ben neden biri ya da birilerinin aklını çeleyim? Yaradan insanlara akıl vermiştir ve bu aklı nasıl kullanacağını insana bırkmıştır. Ben sadece yıllardır eleştirilmekten ve sorgulanmaktan çekinilen İslam ve Muhammed'i sorguluyorum hepsi bu. Madem bana bahşedildi ise bu akıl, sorgulamakta en doğal hakkım diye düşünüyorum.


herhangi bir çelişkiye düşmüş olmayız, zira ayetlerde bahsedilen ''tevrat'' ve ''incil'' dir, sizin elinizdeki incil falan değil, farklı insanların yazıp derlediği, içinde Hz. İsa nın soyu da dahil olmak üzere pek çok farklılığın bulunduğu, hangisinin kabul edilip edilmeyeceği için bile toplantıların yapıldığı, kiminin kabul edilip kiminin yasaklandığı, kısacası çorbaya dönmüş olan bir metindir. Bir nevi tarihi romandır, ama pek çok hatası olan.


sorgulasanız güzel, ama siz sorgulamıyorsunuz. bunu önyargıyla yapmanız daima yanlış sonuç almanıza neden olacaktır. yazdığınız bu iddiaların, İslam'a çamur atmaya çalışmak amaçlı olarak çok önceden beri türetildiğini siz de biliyorsunuz, ama aynı zamanda asla bunları oturup da aslını araştırmayacağınızı da biliyorsunuz. çünkü yazılarınız önyargınızı belli ediyor, amacınız da birilerinin aklını çelmek. umarım bir gün tarafsız araştırmaya girişirsiniz...

 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
“Benim katimda soz degismez.” (Kaf Suresi, 29. ayet)

“…Tanri’nin sozlerinde degisme olmaz…” (Yunus Suresi olacak Kehf değil***, 64.ayet)

“Biz bir ayeti baska bir ayetin yerine degistirdigimiz zaman…” (Nahl suresi, 101. ayet)
“Herhangi bir ayeti ‘nesh’ eder ya da unutturursak…” (Bakara suresi, 106. ayet)Nesh etmek: Bir seyi, baska bir seyle degistirmek
“Tanri diledigini siler, diledigine yer verir. Ana Kitab O’nun yanindadir.” (Ra’ suresi, 39. ayet)


Kuran’da Allah söylediği bir şeyi daha sonradan başka bir ayetle değiştirmemiştir. Nesh konusu son derece yanlış anlaşılan ve bu yönde kullanılan bir konudur. Bu konuya delil olarak kullanılan Nahl suresinin 101. ayeti ve diğer birkaç ayetteki bir kelime yanlış meallendirilip bu yöndeki yorumlarda kullanılmaktadır. Bu ayetlerdeki manayı daha iyi anlayabilmek için “ayet” (اية) kelimesinin karşılığını tam olarak vermemiz gerekir. Ayet kelime anlamı olarak “ delil, mucize” anlamına gelir Kuran ayetleri de Allah’ın delilleri olduğu için bu kelimeyle ifade edilir. Kuran’da ayet ve bunun çoğulu olan ayetler (ayat) (اياة) kelimesinin farklı kullanımları vardır. Tekil ayet kelimesi Kuran boyunca mucize, delil anlamlarında kullanılır. Örneğin:

''Andolsun, biz Musa'ya apaçık dokuz ayet (mucize) vermiştik; işte İsrailoğullarına sor; onlara geldiği zaman Firavun ona: "Gerçekten ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti'' (17 İsra Suresi, 101)
"Elini koltuğuna sok, bir hastalık olmadan, başka bir mucize (ayet) olarak bembeyaz bir durumda çıksın." (20 Taha Suresi,22)
'' (Musa) Ona büyük mucizeyi (ayeti) gösterdi.Fakat o, yalanladı ve isyan etti.(79 Naziat Suresi, 20- 21)
Bu şekilde Kuran’da geçen tüm tekil ayet kelimesi mucize delil anlamında olup, hiç birisi Kuran ayetleri anlamında kullanılmaz.Çoğul ayetler ( ayat) kelimesi ise Kuran’da Kuran ayetleri anlamında kullanılır. Örneğin,

"İnkâr edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır." (2 Bakara Suresi, 39)
''Yanınızda olan Tevrat'ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime iman edin; onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca benden korkun.'' (2 Bakara Suresi, 41)
''Ona ayetlerimiz okunduğu zaman: "Geçmişlerin masallarıdır" dedi.'' (83 Mutafiffin Suresi, 41)
Bu ayetlerden de görülebileceği gibi çoğul ayetler kelimesi Kuran ayetleri olarak kullanılmaktadır.

Allah geçmiş kitapların yerine Kuran’ı vermiştir. Yani ayetler arasında bir değişiklik değil, aksine Kuran’ın önceki kitapların yerine gönderilmesinden söz edilmektedir. Dolayısıyla Kuran’da ne birbirinin hükmünü kaldıran bir ayet vardır, nede böyle bir durumun olduğunu söyleyen bir Kuran ayeti bulunmaktadır.


Iyilik ve kotuluk Allah’tan midir, degil midir?
“Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler. Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!” (Nisa Suresi, 78.ayet)
“Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.” (Nisa Suresi, 79. ayet)

78. ayette tümü Allah katındandır derken, 79. ayete ise kötülüklerin kendinden olduğu bildirilmektedir. Bu iki mealde mana aynı gibi gözükürken, orijinal arapçasında birbirinden farklı olarak geçen bir kelime vardır. 78. ayete tümü Allah’tandır derken burada Arapça “ indi” (عند) (tarafından) kelimesi geçer. Fakat 79 ayette bu kelime geçmez. Bu kelime önemli bir anlam farkı ortaya çıkartır. Her şey Allah tarafından (indi Allah) dır. Her şey sonuçta Allah’ın dilemesi ve takdiriyledir. Başlara gelen kötülükler ise kendi elleriyle kazanılması sonucundadır.Örneğin bir insan elini ateşe soksa eli yanar. Elinin yanması Allah’ın yarattığı kanunlar gereğidir. Fakat elini yakan buna elini sokandır. Sorumluluk elini sokan insandandır ama onun elini yakan bu doğa kanunlarını yaratan Allah’tır.

Bir Musluman kac kafire bedeldir?
“Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde yüz kişi bulunursa, inkar edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir. (Enfal Suresi, 65. ayet)
Şimdi ise Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 66. ayet)

İki ayet dikkatli okunduğunda farklı iki durumdan söz edildiği anlaşılacaktır. 65.ayette bir Müslüman kişi inkar eden 10 kişiye bedel olduğu bildirilmektedir. Bu kişilerin zaafsız olmaları halinde bu oran geçerlidir. Fakat 66. ayette ise zaaf halinde olanlar için farklı bir durum bildirilir. Zaaf halinde olan yüz kişinin, iki yüz kişiyi yeneceği bildirilir. İki ayet arasında bir çelişki yada bir birinin hükmünü kaldırması diye bir şey söz konusu değildir. Zaaf olmaması durumunda 65. ayetteki hükümler geçerli iken, zaaf durumunda ise 66. ayetteki hükümler geçerlidir.Kısaca Müslümanın şuur seviyesine göre ayet , Mü'minin şuurunu kafir sayısı ile kıyaslamaktadır.Şuurlu Mü'min 10 kafire bedelken , iman ve şuuru azaldıkca bu sayı aşağı doğru inmektedir.

Islam Baska Dinleri Kabul Eder mi?
“Sizin dininiz size, benim dinim bana.” (Kafirun suresi, 6. ayet)
“Suphesiz, inananlar, Yahudi olanlar, Hristiyanlar ve Sabiilerden(gok cisimlerine tapim) Allah’a ve ahiret gunune inanip yararli is yapanlarin ecirleri(sevap olarak karsiliklari), Rablerinin katindadir. Onlar icin artik korku yoktur.” (Bakara suresi, 62. ayet)
“Allah katinda din, suphesiz Islamiyet’tir…” (Al-i Imran suresi, 19. ayet)
“Allah’in dininden baska din mi arzu ediyorlar? Oysa goklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O’na teslim olmustur. O’na donecektir.” (Al-i Imran suresi, 83. ayet)
“Kim, Islamiyet’ten baska bir dine yonelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O, ahirette de kaybedenlerdendir.” (Al-i Imran suresi, 85. ayet)

''Başka din'' diye bir şey yoktur, tek din İslam'dır ve Kuran'da üstüne basılarak ifade edilir. Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e tüm peygamberler insanlığa aynı mesajı iletmişlerdir, bu Allah kelamıdır. Yukarıda bahsedilen yahudiler,hristiyanlar ve diğerleri ''toplulukturlar'', fakat çoğu Kuran'da geçen ve ilk şart olan ''Allah'ın birliğine inanmak'' hususunda sapıtıp başka Tanrılar edinmişler, doğru yoldan sapmışlardır. buna rağmen çok az bir kısmı gerçekten iman ederler, bahsi geçenler de onlardır.

Savas sonrasi kazanilan ganimetler kime aittir?
(Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler Allah’a ve Resûlüne aittir. O halde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin.” (Enfal Suresi, 1. ayet)
Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle bilin). Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. (Enfal Suresi, 41. ayet)

yine saptırma... doğrusunu okuyalım,

Sana ganimetlerin taksiminden soruyorlar. De ki: "Ganimetlerin taksimi(yani dağıtımı) Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten iman etmişseniz, Allah'tan korkun, birbirinizle aranızı düzeltin, Allah ve Resulüne itaat edin! (Enfal-1)

Şunu da bilin ki, eğer Allah'a ve hak ile batılın ayrıldığı gün, iki ordunun çarpıştığı gün kulumuza indirdiklerimize iman etmiş iseniz, ganimet olarak aldığınız herhangi birşeyin beşte biri Allah'ındır, peygambere, yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. (Enfal-41)

görüldüğü gibi ''Ganimetler Allah a ve resulüne aittir'' diye bir ifade yoktur, kastedilen taksim, yani dağıtım esaslarıdır. 41. ayette de bunun ayrıntısı verilmiştir. çelişki yoktur.

Islamda Hosgoru Var mi?
“Ogut ver, cunku sen, yalnizca bir ogutcusun; onlarin uzerinde bir zorba degilsin.” (Gasiye suresi, 22-23. ayetler)
“Dinde zorlama yoktur.” (Bakara suresi, 256. ayet)
“Hurmetli aylar cikinca, puta tapanlari, buldugunuz yerde oldurun. Onlari yakalayip hapsedin. Her gozetleme yerinde onlari bekleyin. Eger tevbe eder, namaz kilar ve zekat verirlerse peslerini birakin. Dogrusu Allah bagislar ve merhamet eder.” (Tevbe suresi, 5. ayet)
“Onlari, nerede bulursaniz orada oldurun…” (Bakara suresi, 191. ayet)
“Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.” (Nisa Suresi, 89. ayet)
“Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. İşte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik.” (Nisa Suresi, 91. ayet)
“Ey Peygamber! Kafirlerle ve munafiklarla savas. Ve onlara kati-sert davran! Varacaklari yer, cehennemdir. Orasi ne kotu bir varis yeridir.” (Tevbe suresi, 73. ayet; Tahrim suresi, 9. ayet)
“Kitap verilenlerden Allah’a, ahiret gunune inanmayan, Allah’in ve Peygamberinin haram kildigini haram saymayan, hak dini din edinmeyenlerle; boyunlarini bukup kendi elleriyle cizye (Musluman olmayanlarin, farkli dinde oldup Muslumanlara vermek zorunda olduklari vergi) verene kadar savasin!” (Tevbe suresi, 29. ayet)

Gayrimüslimler, Kuran ı bilmeyen ve okumayan kişileri kandırabilmek için, aynen örnekteki gibi ''ayet cımbızlaması'' yaparlar, yani metini parçalara ayırıp, işlerine gelen anlamı çıkarırlar. Fakat burada bunlara ek olarak, arkadaşımız ayetleri kafasına göre değiştirmiş. şimdi bir de, doğru ve bütün olarak inceleyelim;

Ancak antlaşma yaptığınız müşriklerden daha sonra antlaşmalarında hiçbir eksiklik yapmamış ve aleyhinizde hiçbir kimseye arka çıkmamış olanlar başka. Bunlarla yaptığınız antlaşmayı süresine kadar tamamen yerine getirin. Allah, her halde sakınanları sever. O haram aylar çıkınca artık müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun! Eğer tevbe edip namaz kılar ve zekatı verirlerse, onları serbest bırakın; çünkü Allah bağışlayan ve merhamet edendir. Ve eğer müşriklerden biri senden aman dileyerek yakınına gelmek isterse, Allah'ın kelamını dinleyebilmesi için ona aman ver, sonra onu güven duyacağı yere kadar gönder; çünkü onlar gerçeği bilmez bir toplulukturlar. ''(Tevbe-4,5,6)

Size savaş açanlarla siz de Allah yolunda çarpışın; fakat haksız taarruz etmeyin. Çünkü Allah, haksız taarruz edenleri sevmez. Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. O fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Yalnız Mescid-i Haram'ın yanında, onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın! Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kafirlerin cezası böyledir. (Bakara 190-191)

Kendileri küfre saptıkları gibi, sizin de sapmanızı isterler ki eşit olasınız. O yüzden onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan dost edinmeyin; aldırmazlarsa bulunduğunuz yerde kendilerini yakalayıp öldürün ve onlardan ne bir dost, ne de bir yardımcı edinin! Ancak aranızda antlaşma bulunan bir kavme varıp sığınmış bulunanlara veya ne sizinle savaşmayı, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı havsalalarına sığdıramayarak size gelmiş olanlara dokunmayın! Allah dileseydi onları size musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. O halde onlar sizi bırakıp bir tarafa çekildikleri ve sizinle savaşmayıp barışa yanaştıkları takdirde de Allah onlara dokunmanıza izin vermemiştir. (Nisa 89-90)

''Ey şanlı peygamber, kafirlerle ve münafıklarla cihad et, onlara karşı kalın (sert) ol. Onların varacakları yer cehennemdir; ne kötü bir varış yeridir orası!'' (Tevbe-73) (ayette geçen ''cihad'' mücadele anlamına gelmektedir, bu da sadece savaşmak değil, aynı zamanda ilmi olarak da mücadele demektir. Savaş ile ilgili hükümler ise zaten Kuran'da ayrıntıyla açıklanmış, sadece savunma amaçlı savaşa izin verilmiştir. buna uygun olarak ayette geçen ''onlara karşı kalın ol'' söylemi ise, ''karşılarında pes edip boyun bükme, mücadele et'' anlamındadır.)

görüldüğü gibi ayetlerde saptırma ve cımbızlama yapmadan, kitabı olması gerektiği gibi bir bütün olarak okuduğumuzda, Kuran'ın sadece savunma amaçlı savaşa izin verdiğini görürüz. yani burada bir çelişki yoktur, sizin saptırmanız ve cımbızlamanızdan kaynaklanan yanlış anlaşılma vardır. yani dediğiniz gibi ''mantık lobumuzu bloke edersek'' dediklerinize inanmamız olasıdır, fakat görüldüğü üzere mantık ve biraz araştırma, her şeyi çözmektedir...
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
''Bu mantığa göre, eğer İncil tahrifata uğramış ve/veya değiştirilmiş ise, yine burada sorun Kur'anda dır çünkü Kur'an'ın asıl görevi KENDİNDEN ÖNCEKİ KİTAPLARI TASDİK ETMEKTİR ve Kur'an bu görevini yerine getirmerkte yetersiz kalmış ve koruyamamıştır. Burada yine Kur2an'ın acizliği gözler önüne serilmektedir.''

gülsemmi ağlasammı :) bak tane tane, heceleyerek anlatıyorum, biraz mantık yeterli...

dediğin gibi Kur'an, kendisinden önce gelmiş diğer kelamları tasdik edicidir, bu yüzden indirilmiştir. insanlar, daha önce gelen kelamları tahrif etmiş, değiştirmiş, saptırmış, peygamberleri dinlememiş ve öldürmüşlerdir, zaten bu yüzden Kur'an gelmiştir.

bu bağlamda, yani insanlar diğer kelamları tahrif ettiği için, tasdik edicidir Kur'an. yani, insanlar onları saptırdığından dolayı, doğruyu düşünüp ders alsınlar diye gelmiştir, zaten halihazırda eksiksiz ve doğru bir biçimde bulunan bir şeyi yeniden tasdik etmeye kim neden ihtiyaç duysun? :) yani incil'i alıp yok yuhanna incili yok matta incili yok markos incili yok bilmem ne incili vs.. çorbaya çevirip masal kitabı haline getirdiğiniz için (Tevrat da aynı şekilde) Kur'an indi, ayrıca Kur'an son kitaptır ve incil, tevrat gibi belli bir topluluğa hitaben değil, tüm insanlığa hitaben gelmiştir.

hristiyanlar, şu mantığınız beni öldürecek bir gün :)
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Yaşam Veren Ruh, bu iki ayette çelişki olarak ifade ettiğiniz

a-Ölen kelale'nin sadece erkek kardeşi var ise, ona 1/6’sı düşer,
-Ölen kelale'nin sadece kız kardeşi var ise, ona 1/6’sı düşer,
-Ölen kelale'nin birden fazla kardeşi var ise, 1/3’te ortaktırlar,


b-Ölen kelale erkek ise, bıraktığı malın yarısı kız kardeşinindir,
-Ölen kelale kız ise, bıraktığı malın tamamı erkeğindir,


hususlar, aynı kriterlere haiz değildir ki ihtilaf olsun. Keza ayetlerin meali de aşağıdadır.



Nisa 12 Meali
Zevcelerinizin geriye bıraktığının yarısı sizindir, eğer onların çocuğu yoksa. Eğer onların çocuğu varsa, vasiyet ettikleri ve borçları ödendikten sonra geriye bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri zevcelerinizindir. Eğer sizin çocuğunuz varsa bu durumda, yaptığınız vasiyet ve borcunuz ödendikten sonra geriye kalanın sekizde biri zevcelerinizindir. Eğer miras bırakan erkek veya kadının ana-babası ve çocuğu yok da erkek kardeşi veya kız kardeşi varsa, bu kardeşlerden herbirine altıda bir düşer. Kardeşler bundan fazla ise bu takdirde onlar, yapılmış bulunan vasiyet ve borç ödendikten sonra üçte bire ortaktırlar. Kimseye zarar verilmemelidir. Allah'tan bir öneridir bu. Allah Alîm'dir, Halîm'dir.

Nisa 176 Meali
Fetva istiyorlar senden. De ki: "Allah size, ana-babasız ve çocuksuz kişi hakkında şöyle fetva veriyor: 'Çocuğu olmayan, bir kızkardeşi bulunan kişi öldüğünde, onun terekesinin yarısı kızkardeşindir. Böyle bir kişi, çocuğu olmayan kızkardeşi öldüğünde, onun terekesinin tamamına mirasçı olur. Eğer ölenin iki kızkardeşi varsa terekenin üçte ikisi onlarındır. Eğer mirasçılar, kadın-erkek, birçok kardeşlerse bu durumda erkek kardeşe, iki kızkardeşin payı kadar verilir.' Allah size açık-seçik bildiriyor ki sapmayasınız. Allah, her şeyi gereğince bilmektedir.


Tefsirine bakarsak;


Nisa 12 Tefsiri : Eğer ölen bir erkek veya kadının usul ve furuû olmayıp, kendisine zayıf bir derece ile Kelale olarak varis olunuyor da kendisinin bir erkek veya kızkardeşi bulunuyorsa, bunlardan her birinin miras payı terekenin altıda biridir. Eğer mevcut olan kardeşler bundan daha çok iseler, bu durumda kardeşler mirasın üçte birini aralarında eşit olarak taksim ederler "erkeğe iki kadın payı kadar" değil, çünkü buradaki erkek ve kız kardeşten maksat, âlimlerin ittifakı ile anne bir kardeşlerdir. Bunun için vasıflarında erkeklik hükmü yoktur. En yüksek paylarının üçte bir olması da anne yerini tuttuklarını gösterir. Diğer kardeşlerle ilgili hükümler, sûrenin sonunda gelecektir. (Oraya bakınız)
KELÂLE: Baba, anne ve çocuk yönlerinden başka olan, yani ata ve çocuk zincirini oluşturan soy direğinin dışında bulunan akrabalık demektir. Bu kelime, aslında yorulup kuvvetten düşmek veya etraftan kuşatılmak mânâlarına bir masdar olup birincisinde kelal (zayıflık), ikincide iklil (taç) ile aralarında ilişki vardır. Bu yakınlık baba ve çocuk yakınlığına oranla zayıf veya onun başını yahut etrafını sarmış bulunduğundan bu isim ile adlandırılmıştır. Karabet, yakınlık sahibi mânâsına geldiği gibi, kelale de kelale sahibi mânâsına olarak ne çocuk ne de baba ve anne bırakmamış olan mûrise (kendisine varis olunan kimseye); bir de ne çocuk, ne baba ve ne de anne olmayarak kalan mirasçıya da (kelale) denilir. Mesela: Kardeşlik bir kelale, usul ve fürûdan bir şey bırakmadan ölen kardeş bir kelale, onun arkasında kalan kardeş, amca, hala ve diğerleri de hep kelaledir. Bu âyetteki de birinci mânâ ile temyiz, kelâle sahibi mânâsına göre de hal veya nin haberi olur. Birincisinde miras yönünü, ikincide ise varis veya miras bırakanın durumunu gösterir ki, netice olarak hüküm birdir. Kelalenin tefsirinde sahabenin söylediği sözler ve münakaşaları çoktur. Hz. Ebu Bekir es-Sıddık (r.a.)'ın benimsediği görüşe göre kelale, anne ve baba ve çocuklardan başkasıdır. En seçkin ve sahih söz de budur. Hz. Ömer (r.a.) "Kelale, çocuklardan başkasıdır." dermiş. Ve sorulduğu zaman: "Ben kelale, çocukları olmayandır görüşünde bulunuyorum, bu konuda Ebu Bekir'e karşı gelmekten utanıyorum. Kelale baba ve çocuklardan başkasıdır." dediği de rivayet edilmiştir. Kelale, mirası bir burada, bir de sûrenin sonunda vardır. Hz. Ömer, oradaki "onun çocuğu yoktur" kaydını kelalenin tanımlamasına bir işaret gibi düşünürmüş.

Hem vasiyyetin ve hem borcun kaydıdır. Yani vasiyyet veya borç ki varislere zarar vermeye kalkışılmayarak yapılmış olsun. Bu bakımdan önce varislerden hiçbirine vasiyyet geçerli olmaz, zararlı olur. Bunun diğerlerine zarar olduğu ve hak ettikleri miras payını bozacağı açıktır. Demek ki bu kayıt ile bu miras âyetleri âyetindeki vasiyet hükmünü, kaldırmıştır. "Dikkat ediniz, hiçbir varise vasiyyet yoktur." hadis-i şerifi de bu hükmün kaldırıldığını açıklamıştır. Aynı şekilde yabancıya veya varis olmayan akrabalara da malın üçte birinden fazla vasiyyet geçerli olmaz, varislerin müsadelerine bağlı olur. Çünkü peygamber tarafından yapılmış olan vasiyyet, malın üçte biri olarak açıklanmıştır. Fazlası, varislere zarar vermektir. Vasiyyet, ne kadar olmalıdır? Sorusuna karşı Hz. Peygamber (s.a.v.) bir meşhur hadiste: "Üçte bir, üçte bir de çoktur. Varislerini zengin olarak bırakman, onları fakirlik ve ihtiyaç içinde bırakmandan hayırlıdır." Bundan dolayı malı az olanların üçte birini vasiyyet etmeleri bile hoş karşılanmıyor. Vasiyyetin böyle malın üçte birinden geçerli olması da, ölüm hastalığındaki bir kimsenin varislerine karşı hukuki durumunun, miras açısından bir erkeğe karşı bir kadının durumuna benzediğini anlatır. kuralı hüküm açısından bunda da geçerlidir. Terekenin üçte bire ölü için vasiyyet hakkı, üçte ikisi varislere miras hakkı oluyor. Borcun varislere zarar verme kasdı ile olmasına gelince, bu da ölüm hastalığında yalan yere borç ikrar etmesi ile olur. Bunun için, ölüm yatağında yalnız ikrar ile sabit olan borç, mirastan önce ödenmez, varisin iznine bağlı olur. İşte bu zarar verme kaydının burada zikredilmesi, kelale varislerine zarar vermesi kasdı çoğunlukla mümkün olmasından ileri gelir.
Allah Teâlâ bunları, kendi tarafından bir vasiyyet olarak emir ve tavsiye ediyor. Bu da öbür âyetteki gibidir. Ve bununla hem mânâ bakımından iki durumun farklı olmasına uygun birer pekiştirme yapılmış, hem de bu âyetin sonundan, önceki âyetin başına bir "son tarafı baş tarafa geri çevirmek" güzel edebî sanatı gösterilmiştir. Allah her şeyi bilendir. Zarar verme kasdında bulunanları bilir, fakat hâlim (sabırlı) olduğundan ceza vermede acele etmez. Bundan dolayı bu hilme (yumuşak muameleye) aldanıp zarar vermeye kalkışmamalı, yapılacak olan vasiyyeti Allah rızası için yapmalı, Allah'ın vasiyyetlerine uygun hareket etmelidir.

Nisa 176 Tefsiri : Nüzul sebebi hakkında da Câbir b. Abdillâh (r.a.)'den rivayet edilmiştir ki:" Resulullah (s.a.v.) ziyaretime gelmiş idi, hastaydım 'Ey Allah'ın Resulü ben kelâle (babası ve çocuğu olmayan)yim, malımı ne yapayım?' Diğer bir rivayette: Miras kimindir? Bana ancak kelâle varis olacak' dedim. Bu âyet bu sebeple nazil oldu. "Hz. Ebu Bekir (r.a.) bir hutbesinde demiştir ki: "Allah Teâlâ'nın Nisâ sûresinde ferâiz (miras hukuku ) hakkında indirmiş olduğu âyetlerden birincisi çocuk ve baba hakkındadır. İkincisi koca, karısı ve ana bir kardeşler hakkındadır. Üçüncüsü ana, baba bir veya baba bir kardeşler hakkındadır." Şu halde Erkek veya kız bir çocuğu bulunmayan bir adam ölür ve "ana-baba bir", yahut "baba bir " bir kız kardeşi bulunursa, terikesini (bıraktığı malı)n yarısı kız kardeşinin farz hakkıdır. Diğer yarı, asabe (baba tarafından akraba)si varsa onun, yoksa redden yine kız kardeşinindir. Oğlu bulunursa kız kardeş düşer, kızı bulunursa kız kardeşin belki bir farzı olmaz. "Kız kardeşleri, kızlarla birlikte asabe yapınız" hadis-i şerifi gereğince asabe olur.

Aşağı doğru inen neseb (çocuklar, torunlar...) in dışında kalanları ifade eden kelâle anlayışında "çocuk ve baba olmamak " ölçü olduğundan dolayı "çocuğu olmayan", babası olmadığı gibi, çocuğu da olmayan demek olur. Yani baba bulunursa bütün kardeşler düşer, miras alamazlar. Hz. Ömer bu noktada biraz tereddüt etmiş ise de sünnet bu şekil üzere kararlaşmış ve böyle olduğunda ittifak hasıl olmuştur. Fakat ana "Eğer kardeşleri varsa, anasının payı altıda birdir" (Nisa, 4/11) âyetinin delaletinden anlaşıldığı üzere kardeşleri düşürmez. Bu mesele Feraiz ilminde şöyle ifade olunmuştur: "Ana-baba bir kız ve erkek kardeşler ile baba bir erkek ve kız kardeşlerin hepsi, oğul ve aşağıya doğru ne kadar inerse insin oğulun oğlu ile, ittifakla baba ile, sadece Ebu Hanife'ye göre dede ile düşer".
Erkek kardeş ölürse böyle olduğu gibi tersine o kalır, kız kardeşi ölür, çocuğu (aynı şekilde babası ) bulunmazsa, o erkek kardeş de ona varis olur, yani bütün bıraktığı mirası alır. Fakat oğlu veya babası bulunursa düşer. Kızı bulunursa tamamını alamaz kalanı alır. Eğer aynı şartlar altında kalan kız kardeşler iki veya daha fazla iseler farz hakları terekeden iki üçte bir, yani üçte ikidir. Geri kalan asabe (baba tarafından akraba) varsa ona verilir. Yoksa farz olarak değil, red olarak onların olur. Ve eğer kalanlar yine aynı şartlar altında, erkekli dişili karışık kardeşler ise, yani hem erkek kardeş ve hem kız kardeş varsa, o zaman erkeğe iki dişi payı kadar taksim olunur. Şaşırırsınız diye Allah size hükümlerini açıklıyor. Bu ve benzerlerini Basralılar, "şaşmanızı çirkin görerek" diye, Kûfeliler de "şaşmamanız için" diye takdir ederek tefsir etmişlerdir ki, birinciye göre mânâ :"Allah şaşırmanızı istemediği için size beyan ediyor" demek olur. Bizim dil lehçemize göre: "şaşırırsınız diye Allah size açıklıyor" demek de aynı mânâyı ifade eder. Fakat bu da "açıklama yapmazsa şaşırırsınız" demek olduğundan daha uzun bir takdiri içerir. Halbuki bir nefy harfinin takdiri böyle bir şart cümlesinin takdirinden elbette daha iyidir. "Senden fetva istiyorlar" ifadesindeki fetva istekleriyle bu beyan kısmı, gelecek olan Maide sûresinin beyanlarına da bir hazırlıktır. Allah her şeyi bilendir. Sizin hayat ve ölümünüzle ilgili durumlarınızı da pek iyi bildiğinden iyilik ve faydalarınızı içeren hükümlerini size açıklamıştır.

Anlayamadıysanız size ödev veriyorum, sessiz ve sakin bir vaziyette 7 kerre okuyun. Hala anlayamazsanız bir eğitimciden yardım alın.


Şimdi, siz ve benzeri Hıristiyan misyonerler, dinsizler ve imansızlar! Aklınızın son kalanını bile İslam'a bir zerre çamur atmaya harcasanız, o zerre döner bir seylap olur da sizi boğar, bunu bilin. Ne siz, ne de sizin o eski papazlarınız, kardinalleriniz, papalarınızın bulamadığı çelişkiyi siz yalan, yanlış, eksik beyanlarla iftira irini halinde saf insan beyinlerine vicdansızca enjekte ediyorsunuz. Müslüman mahallesinde hoş görümüz nedeni ile salyangoz satıp, Hıristiyan misyonerliği yapıyorsunuz.

Kur'an ayetlerinin tamamı insan mantığı dahilinde olmasına ve gayet açık, net şekilde izah edilmesine rağmen; siz, gerek ilmi mülahazalarda ki ihtilafları, gerek bu güne kadar yapılmış yorum farklılıklarını ve de Ehli Sünnete mühalif muhtelif kişi ve gurupların çeşitli sapkın iddialarının bir kısmını oradan buradan kopyalayarak kriterleri Kur'an ve Hadis olan, muradı Allah rızası olan bu forumda İslam'a saldırıyorsunuz.

BÜYÜK CESARET!

Tüm yazdıklarınızı bekleyip ilmi bir yaklaşım ile münazara edeceğinizi sanıyordum. Biz sabrettikçe siz küstahlaştınız. Çorbaya çevirdiğiniz demagojik iddialar silsilesinde kendiniz bile boğulmuşsunuz. Bir yandan misyonerlik yaparken, bir yandan da masumiyet izhar etmeye çalışıyor ve hür akıl hür irade teraneleri okurken, hür akılları parsellemeye çalışmak için yapmadığınızı bırakmamışsınız.


MİRAS PAYLAŞIMINDA HATA VARMIŞ


Daha evvelde bir aklı evvel bulduğu bir yazıyı yapıştırmıştı foruma da kardaşım radikal da onun anlına yapıştırdı cevabı, sende öğren diye alıntıladım. Oku, öğren.


Allah hesabı yanlış yapmaktan münezzehtir. Matematik dehası Eınsteın dahi matematikte gidebildiği yere kadar gittiğini ve karşısında Allah’tan (celle celaluhu) başka bir şey bulamadığını belirtmiştir. O Fesih ateist arkadaşına söyle, önce önyargılarını yani boru gibi olan nefsini kırsın, ondan sonra ayetlerde bir eksiklik aramaya başlasın. Ha bu arada, kopya sistemi ile sınıf geçtiği de ortaya çıkıyor. Neden ? Çünkü okuduğu ayetleri tek tek hesaplamaktan ziyade her ii ayeti hercü merc ederek yani Nisa 11. ve 12. ayeti birbirine karıştırarak hesap yapmaya kalkıyor ve dolayısı ile de çuvallıyor. Her iki ayette durumlar farklılık arz ediyor da ondan. Okuma yazması olmayan bir insanın dahi kolayca anlayabileceği matematiği dahi bu kadar çetrefilli bir hale getirmesi, çakma ateist olduğunun da başka bir göstergesini oluşturuyor.

Bu ateist öldüğü zaman bak bakalım bu ayet ışığında nasıl bir paylaşım yapacağız; matematiği bir ilim olarak yaratıp bizlerin hizmetine sunan Allah’mı (celle celaluhu) (haşa!) hata yapıyor, yoksa araklama copylerle sınıf geçen çakma ateist arkadaşın mı hata yapıyor, hep beraber görelim. Şimdi bu arkadaşın öldü ve tam 1.000 TL mirası kaldı. Her şeyden önce şayet varsa bütün borçlarının ödenmesi gerekiyor. Diyelim ki hiçbir kişiye borcu yok ve 1.000 TL paylaşılacak. Ayetler ile adım adım gidip paylaştıralım bakalım:


“Allah size miras taksimi şöyle ferman buyuruyor: Evlâdınızda: Erkeğe iki dişi payı kadar, eğer hepsi dişi olmak üzere ikiden ziyade iseler bunlara terikenin üçte ikisi,…”

Yani üç çocuk varsa; bırakılan mirasın 2/3’ü çocukların. Bu 2/3 oranını önce çocuklara paylaştıralım: 1.000 / 3 x 2 = 666,66 TL çocukların payı. Bu payın da 3 çocuğa taksim edilmesi yine ayet ışığında erkeğe 2 pay kızlara 1 pay edilecek. Dolayısı ile bu hesaba göre;

666,66 TL /4= 166,66 x 2 = 333,34 TL erkek çocuğuna
1.Kız çocuğuna 166,66 x 1 = 166,66 TL
2. Kız çocuğuna 166,66 x 1 = 166,66 TL
T O P L A M = 666,66 TL Çocukların paylaşma işi bitti.

“…ve eğer bir tek kız ise o zaman ona yarısı;…”
Eğer tek çocuk varsa o zaman bu çocuk 1.000 TL’nin yarısını alacaktı. Ama biz 3 çocuk örneğine devam ediyoruz.

Geriye kaldı 1.000 TL – 666,66 = 333,34 TL Şimdi bu parayı diğerlerine taksim edelim.

“…ebeveyni için: Her birine ölenin terikesinden altıda bir…”

Adamın ana babası şayet hayatta ise; geriye kalan bu miktarın yani 333,34 TL’nin 1/6 oranı anne ve babaya pay edilir. Bu da ne kadar yapar hesaplayalım;
333,34 TL / 6 = 55,55 TL Ana ve babanın her birine verilecek olan paydır.
55,55 TL x 2 = 111,10 TL eder.

Bu rakam düştükten sonra geriye kalan 333,34 – 111,10 = 222,24 TL olduğuna göre,

Adamın eşi şayet hayatta ise; geriye kalan bu miktarın yani 222,24 TL’nin de yarısı eşinin, geriye kalanı da kardeşleri arasında pay edilir.

Şimdi toplu bir hesap çıkaralım bakalım 1.000 TL nasıl pay edilmiş geriye ne kadar kalmış hep beraber bir görelim:


...........MİRAS BEDELİ ..................MİRASCILAR.................MİRAS TUTARI
.....................1.000,00 TL .............ÇOCUKLAR.......................... 666,66 TL
.................................................. ......ANNE – BABA...................... 111,10 TL
.................................................. ......EŞİ.......................................111,12 TL

.................................................. ......KARDEŞLERİ.........................111,12 TL
TOPLAMLAR 1.000,00 TL .................................................. .......1.000,00 TL



Artan rakamı ateist arkadaşına bahşiş olarak veriyorum.

“Allah size miras taksimi şöyle ferman buyuruyor: Evlâdınızda: Erkeğe iki dişi payı kadar, eğer hepsi dişi olmak üzere ikiden ziyade iseler bunlara terikenin üçte ikisi, ve eğer bir tek kız ise o zaman ona yarısı; ebeveyni için her birine ölenin terikesinden altıda bir şayed çocuğu varsa, amma çocuğu yok da anası babası varis bulunuyorsa anasına üçte bir, eğer ölenin kardeşleri de varsa o vakıt anasına altıda bir, hep ettiği vasıyyetten veya borcundan sonra; babalarınız ve oğullarınız bilmezsiniz ki onların hangisi menfaatçe size daha yakındır, bütün bunlar Allahdan birer feriza, her halde Allah alîm, hakîm bulunuyor.” ( Nisa : 11 )




Keza, diğer yazdıklarınızın tamamı ateist, deist forum ezber ve öğretileri. Cevap vermeye dahi değmiyor zira; Siz bunların cevabını arıyorsanız İslamForum sayfalarında mevcut, arayın, bulun, okuyun ve ilgili yerde itiraz edin. Biz bu aynı aynı sapkınlıklara defalarca cevap vermekten bıktık. Ama davanız muhtemelen misyonerlik ve karalama. Sorulara cevap aramak değil derdiniz. Bu yüzden onlarca copy-paste ile kafa şişiriyor, iftira atıyor, çamur atıyorsunuz.

Ne olduğunuz, neci olduğunuz malum olduğu üzere sizin ipinizi de artık çekelim. Esasen en baştan yapılması gerekiyordu ama siz ve benzerlerinden bir korku ve kaygı duymadığımızı perçinlemek adına lak laklarınıza bir müddet müsede edildi.

Şimdi size tavsiye ederim ki; Kur'an da, İslam da, hadis ve sünnetlerde çelişki, eksiklik aramak yerine, papazlarınızın tahrif ettiği Kutsal Kitap İncil'in aslına uyun ve Tek ve Hak Din İslam'a sarılın. akın neresinden dönseniz kârdır. Ananızdan doğmuş gibi piri p
âk olursunuz, bu fakirden söylemesi... :)

 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
benim garibime giden, incili dört farklı kişi yazıyor, aslında birsürü var da İznik'te imparatorluk tarafından konsil toplanıyor, büyük bir kısmı elenip bu dördü kabul ediliyor, tarihi belge olarak bile mevcut (bu arada yeni bulunan barnaba incili de var o listede, şimdiki incillerden tamamen farklı :) ), bu dört incilde birsürü fark var, olaylar farklı anlatılmış, olaylara katılanlar farklı, Hz. isa nın yolculukları, hatta soyu bile farklı :) ve daha neler neler... buna rağmen bu insanlar nasıl inanıyor?

cevabı basit, bugün hristiyanların zaten çoğu incil okumuyor, kiliseye gitmiyor, gidenlerin çoğu ölmek üzere olan yaşlılar :)

bizim hristiyan türklerin olayı daha acı, filmlerden etkilenip hristiyan oluyorlar :) karizma olsun diye haç kolyesi takıp, sırf şekli hoşuna gittiği için hristiyan olan adam biliyorum :)) Allah akıl fikir versin diyeceğim de, zaten vermiş bunlar kullanmıyorlar, işin acı kısmı bu...
 

raþid

New member
Katılım
18 Eki 2011
Mesajlar
120
Tepkime puanı
56
Puanları
0
Konum
yan odadan
Nash ve mensuh adıyla kaleme alınmış klasik İslami eserlerinde kimi düşünürler 200 e yakın ayetin hükmünün ortadan kaldırıldıgını söyler , kimi ise bu sayıyı 20 ye kadar indirir. Bu tartışmalarda öne çıkan nasih ve mensuh olgusunun yer aldıgı konular şöyle sıralanabilir :

Şeytan ayetleri : Şeytan ayetleri olarak çokça tartışılan ve putperestligin geçerli oldugunu savunan ayetler yürürlükten kaldırılmıştır : Rivayete göre Mekke döneminin başlangıç yıllarında Müslümanlar üzerine baskılar artınca Muhammed onların Habeşistana göç etmesini istemiştir. Fakat bu göç olayı onu çok etkilemiş ve Taberinin rivayetine göre Necm suresini okurken agzından şu sözler çıkmıştır :

Lat, Uzaa ve Menat yükseklerden uçan tuna kuşlarıdır ( garanik el-ulya ) : Allah katında onların şefaatleri umulur.
[QUOTE/]

yaşam veren ruh, yani; Allah'a ortak olacak derecede yüce biri (haşa). Seçtiğin isim bile küfr, küfr etmen normal. Senin dinine görede küfr bu söz. Oysa, sen kendin kafirliğinin farkında bile değilsin. Neyse, küfrün bizi ilgilendirmez, ama copy paste ilmin ilgilendirir. Neden ? Çünkü sen de cahilsin. Oradan buradan çalma bilgiler ile burada aklam kesmeye çalışıyorsun. Hepiniz aynı kompleksi taşıdığınız için çok görmemek lazım. Hem kompleksiniz, hem de sakat bilgi hırsızı !...Geçen günlerde sizden birinin haddini bildirdik, sıra sana gelmiş anlaşılan, fakat sanki biraz geç kalmış gibi oldum. Olsun, ben cevabi yazı yazayımda, sen cevap verememenin sancılarında kal. Nasıl olsa cahilliğin geçmeyecek türden, bari kininin içinde boğul.

Neler de bilirmişsin, nesih, mensuh, akkuğular ha ! seni gidi salman rüşdü, seni gidi kafir ! Peşine düştüğünüz adamın Dini ilmi olsa da, desem ki en azından o alim yanılmış bunlar da (yani sizler) o alime bakarak yanılmışlar, desem. Ahh ! ah!

Bak şimdi cahil cühela hırsızı; önce ayeti yazalım sonra açıklayalım bakalım senin dediğin gibi mi, yoksa başka, hiç alakası olmayan başka bir şey mi hep beraber okuyalım.

Önce ayeti okuyalım: "Siz de gördünüz değil mi lat ve uzza'yı, üçüncü olarak da menat'ı uhra'yı ? Size erkek, O'na dişi öyle mi ? Bu, öyle ise çok hayıflı bir taksim!" Necm 19-22

Hani akkuğular ? Hani şefaatleri umulan garaniykler ? Ayet neyden bahsediyor önce onu anladınız mı, akılsız gebeşler ? Yok anlamadınız, zahir o neden ile peşine düştüğünüz alimciğiniz ile saldırıya geçmekte tereddüt etmediniz. Yukarıda yazdığım ayete gelinceye kadar orada bir büyük melek olan Cebrail (as.) dan bahseder ayet. Necm suresi 1. - 18. ayetlere kadar Peygamber efendimiz (sav)'in, Cebrail (as)'ı iki defa gerçek hali ile gördüğünü beyan buyurur. Ve devamında 19. ayetten 22. ayete kadar da sizin gibi müşriklerin zekasını alaya alır. O (Muhammed [as]) iki defa gördü hakkel yakın olarak Cebrail'i (as.), şimdi kıyaslamaya mı kalkıyorsunuz o gördüğünüz lat, uzza ve menat'ı, der. Hatta menat'ı en sona koyar ki, o günün arap kavimlerinin, en büyük dikili put olarak her zaman 1. sıraya aldığı menat'ı en sona alır ki, bir de "menat'ı uhra" diye bahseder, yani "sonuncu menat" anlamında. Sizin birinciniz, şu sonuncu olan menat mı ? şaşarım aklınıza, O (as.) Cebrail'i gördüğünü bahsederken, sizler lat ve uzza ve sonuncu putunuz menat'ı mı bahsediyorsunuz ? anlamında, şaşkınlığınıza şaşarım türünden bir hafife alma, alaya alma hatta küçümseme ifadesidir. Siz de, o günün arapları gibi saldırırsınız bilmeden. Hepsi bir kenara "şefaatleri umulur" türünden bir kelam geçmemektedir ayetde. Siz nereden çıkardınız ?

Cahiliye araplarının duyduğunu iddia ettiğiniz ayeti delil getiriyorsunuz, "şefaatleri umulur" sözünün geçtiği Yunus suresi 18. ayetini delil ve dayanak yapıyorsunuz kendinizi öyle mi ? Peki, o zaman Yunus suresi 18. ayetine bakalım şimdi de: "Allah'ı bırakıyorlar da kendilerine ne zarar, ne menfaat veremeyecek şeylere tapıyorlar ve ' Ha [işte] onlar bizim Allah yanında şefaatçilerimizdir! ' diyorlar. De ki: ' Siz Allah'a göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz ?' Haşa ! O onların isnad ettikleri ortaklıklardan münezzeh, sübhan, yüksek çok yüksektir ! " Yunus : 18

Hani nerede şefaatleri umulur denilen garraniykler ? Kuş olup uçtular mı ? Paganistlerin bir de ortak özellikleri putlarına isim verme özelliğidir. Romalılar ve Mısırlılar erkek isimleri ağırlıkta tanrı/put isimleri seçerken, nedense araplar dişi isimleri seçmiş oldukları için, Allah (Celle celaluhu) Necm ayetinde de bunu sorar o cahiliye kurbanlarına "erkek isimleri size, kız isimleri bana mı isnad ediyorsunuz ?" türünden bir sorgulamadır bu. Sebebini de sorarken bildirir ayette, malum o dönem araplarında kız çocuğu sahibi olmak aşağılanmak ile eşdeğerdir ya hani arap kavimlerinde. "Bu, öyle ise çok hayıflı bir taksim" çok adil olmayan bir taksim. Ve gerçek şu ki, bu isimler babalarınızın o putlara taktığı isimlerdi, sizler de hala onları mı kullanıyorsunuz, yok mu kendinize göre kıvrak zekanızı gösterecek büyüklük ifade eden isimler. Oysa Allah bunlar hakkında şöyle alay ediyor cahiliye kavimi kafirler ile: Madem ki erkek isimleri sizin, kız isimleri de benim, ve beni hafife alıyorsunuz, ama, kız olarak kabul ettiğiniz lat uzza ve sonuncusu menat'ı uhra da kızdır bu mantığınıza göre. Hem kız sahibi olmak alçaklıktır, o halde neden Allah'ın kızları dediğiniz bu kızlara tapıyorsunuz ? Çok adilce bir taksim olmasa gerek, türünden hem zekalarını alaya alıp, hem de taptıklarını iddia ettikleri bu putların birer kız ismi taşıyan ama gerçekte kuru birer isimden ibaret olduklarını, kıvrak zekalılara göstermiştir. Ama, anlayana tabi. Halen salman rüşdü ve etrafındaki kafirler gibi ebleh gelip ebleh gidenler nereden anlayacak bu ince zeka isteyen espiriyi ? yaşam veren ruh ismi ile yazan üye, amma eblehmişsin ya..! Copy past ilmin ile bir yere varmazsın ama, bu eblehlik ile insanların şaklabanı olmaya devam edersen reyting yaparsın kız...!


Kıble meselesi, zaten ağır konudur kafanız basmaz o neden ile es geçtim. Miras konusunu da sayın Bekir Bey vermiş, çok bile bana kalırsa sizin gibi gebeşlere.

Kininiz içinde kalın kız..!
 
Üst Alt