Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an da Çelişki Var(!) mış.

Yaþam Veren Ruh

New member
Katılım
3 Kas 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Nisa 12 ve Nisa 176. ayetlerde kelale'nin ( anne-babası ve çocuğu olmayanın, öte yandan farklı anlamları da var:miras taksimi yapılıyor, ama mirasçıların alacağı paylar bu iki ayette farklı olarak veriliyor.NİS – 12…………..Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar……………

Nisa 12’de kelale öldüğünde, yani anne-babası ve çocuğu olmayan kişi öldüğünde, bu kişinin kardeşlerine bırakacağı pay belirtilmiş.

-Ölen kelale'nin sadece erkek kardeşi var ise, ona 1/6’sı düşer,
-Ölen kelale'nin sadece kız kardeşi var ise, ona 1/6’sı düşer,
-Ölen kelale'nin birden fazla kardeşi var ise, 1/3’te ortaktırlar,
NİSÂ - 176 "(Habibim) senden fetva isterler. De ki: "Allah, babası ve çocuğu olmayanın mirası hakkındaki hükmü (şöyle) açıklar: Eğer, çocuğu olmayan bir erkek ölür, geride onun bir tek kız kardeşi kalırsa terikesinin yarısı o (kız kardeşindir). Eğer (geride kalan) , erkek kardeş ise, o, çocuksuz ölen kızkardeşinin terikesine vâris olur. Eğer (aynı şekilde geride kalanlar), iki kızkardeş ise, erkek kardeşin terikesinin üçte ikisini alırlar. Eğer (aynı şekilde geride kalanlar), erkek ve kız kardeşler ise, o zaman erkek için dişinin hissesinin iki katı vardır.

( Fahruddin er Razi tefsirinden alıyorum bu ayeti, çünkü en güzel açıklayan o, iki ayetin de kelale'den bahsettiğini Arapçasına bakarak veya tefsir okuyarak görebilirsiniz )
Bu ayette ise, kelale'nin mirası farklı taksim edilmiş.

-Ölen kelale erkek ise, bıraktığı malın yarısı kız kardeşinindir,
-Ölen kelale kız ise, bıraktığı malın tamamı erkeğindir,

Yani Nisa 12’deki eşitlik bozuluyor, sonradan gelen ayet erkeğin payını kıza karşı iki kat arttırıyor.

-Ölen Kelale erkek ise ve geride bıraktığı iki kız kardeşi var ise, erkek kardeşin bıraktığı malın 2/3’ünü alırlar,
-Ölen Kelale ( cinsiyeti önemli değil ) geride kızlı erkekli kardeşler bırakıyor ise, o zaman erkekler kızların iki katı kadar pay alır,

Burada da Nisa 12’deki oranlar değişmiş, Nisa 12’de kardeşler birden fazla olunca 1/3’te ortak oluyorlardı, ama bu ayete göre birden fazla kardeş olunca erkekler kızların 2 katı kadar pay alıyor.

Bu konu hakkında Ömer ibn Hattab’ın da kafası karışmış olmalı ki Muhammed’e sorular sormuş:
Müslim, Faraiz, 9
Ben, benden sonraya yanımda “Kelale” meselesinden daha önemli bir mesele bırakmıyorum. Resulullah (a.s.m)’a hiçbir konuda “Kelale” kadar müracaatta bulunmadım. O da bana hiçbir konuda, bu konudaki kadar sert davranmamıştı. Hatta -bir keresinde- parmaklarıyla göğsüme vurarak ‘Ya Ömer! Nisa Suresi'nin son ayeti sana yetmiyor mu?’ dedi.” (Hz. Ömer daha sonra şunları söyledi “Eğer ben yaşarsam / fırsat bulursam, bu konuda öyle bir hüküm ortaya koyacağım ki, Kur’an’ı okuyanlar da okumayanlar da / onu bilenler de bilmeyenler de bu konuda artık onunla hüküm verirler.

Bu durum birçok ayetle çelişir, mesela:
NİSÂ - 82 Onlar hâlâ Kur'ân'ı tedebbür etmezler (düşünmezler) mi? Ve eğer Allah'tan başkasının katından olsaydı, onun içinde mutlaka pek çok ihtilâf bulurlardı.
ihtilâfen: ihtilâflar, ayrılıklar, zıtlıklar, çelişki

Bu ayete göre ihtilaf olmamalıydı.
AHZÂB - 62
Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın kanununda asla değişme bulamazsın.

FETİH - 23
Allah’ın öteden beri işleyip duran kanunu (budur). Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.

FÂTIR - 43
Yeryüzünde kibirlendiler ve kötü hile düzenlediler . Oysa kötü hileler, sahibinden başkasına isabet etmez (ulaşmaz). Öyleyse onlar, evvelkilerin sünnetinden başkasını mı gözlüyorlar (bekliyorlar)? Halbuki Allah'ın sünnetinde asla bir tebdil (değişiklik) bulamazsın. Ve Allah'ın sünnetinde asla bir tahvil (değişme) bulamazsın.

Bu üç ayet de kanunlarda değişiklik olamayacağını söylüyor, ama miras kanunları değişiyor. Tek kanun yerine iki farklı kanun var kaşımızda.

Bu noktadan itibaren konuyu nesh kavramı üzerinden incelememiz gerekiyor. Ve konu nesh'e girdikten sonra tam bir açmaz içindeyiz çünkü nesh konusu İslam alimleri arasında görüş birliği olan bir konu değil. Nesh vardır diyenler var, nesh yoktur diyenler var, nesh'e şirk diyenler var.

Şimdi nesh ayetlerini birlikte inceleyelim:
BAKARA - 106 Biz yerine daha iyisini veya bir benzerini getirmedikçe bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırmaz veya unutturmayız. Allah'ın her şeye güç yetirdiğini bilmez misin?
nensah: kaldırırız

Bakara 106’da aslında ayetin tamamen kaldırılmasından bahsediliyor, bunu ''ayetin hükmünü kaldırırsak'' olarak çevirenler varsa da ayette ''ayetin hükmü'' ifadesi geçmiyor, direk ''ayeti kaldırırsak'' geçiyor. Bu durumda bazı ayetlerin yeni ayetlerle silindiğini düşünebiliriz.
Nesh kelimesi lügatta izale etmek gidermek yok etmek değiştirmek tebdil tahvil veya nakletmek manalarındadır.(İbn Manzur Lisanu’l-Arab (c.3/61)
Burada nesh'in nakletmek manasını kullanamayız, çünkü ayetler nakledilmiyor ayetler kaldırılıyor.
Arapça'da "nesh", birşeyi iptal etmek manasınadır. Kaffâl, nesh'in nakletmek ve değiştirmek mânasına olduğunu söylemiştir. Bizim delilimiz, kelimenin şöyle kullanılmasıdır: Bir kavmin ayak izlerini rüzgâr yok ettiği zaman, (Rüzgâr kavmin izlerini yok etti); ve güneş gölgeyi giderdiği zaman, denilir…………
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 3/300-301.
Ayak izlerini yok eden rüzgarın yaptığı işten bahsedilirken nesh kullanılıyor, Güneş gölgeyi giderdiği zaman nesh kullanılıyor. Yani nesh kelimesi ''kaldırmak'' anlamına geliyor çünkü önceden olan iz artık orada yoktur, önceden olan gölge artık orada yoktur. Kuran ayetini bu şekilde düşünürsek, önceden gelen ayet nesh olmalı yani kumdaki izler ve gölge gibi silinmeli, yerine gelen ayet hüküm ayeti olmalıdır. Nesh kelimesi burada izale etmek demektir, direk yok etmek demektir:

Bu durumda kelale ayetlerinden birinin yazılmaması gerekirdi. Ama iki kelale ayeti var.

Şunu yeniden tekrar edeyim; ayetlerde, ''ayetin kaldırılması'' yazıyor, ''ayetin HÜKMÜNÜN kaldırılması'' yazmıyor, olmayan hüküm kelimesini koyuyorlar ayete.
"Arapların rüzgârı, izleri silici, güneşi de gölgeyi giderici olarak görmesi mecazdır. Çünkü izleri ve gölgeyi gerçekte yok eden Hak Teâlâ'dır. Bu mecaz olunca, bu kullanışı lâfzın bu mânada hakiki olduğuna delil getirmek im¬kânsız olur……………………..
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 3/300-301
 

Yaþam Veren Ruh

New member
Katılım
3 Kas 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yani madde olan rüzgarın madde olan kum izlerini gidermesi mecazmış !
Tamamiyle fiziksel kanunlarla açıklanan Güneş ışığının gölgeyi aydınlatması mecazmış !
Neden peki ? Çünkü kum izlerini gideren aslında Allah'mış, kum izlerini gideren Allah olduğu için rüzgarın kum izlerini gidermesi mecaz olurmuş.

Fahruddin er Razi'nin bu zorlama yorumu yapmasının nedeni, nesh'i ''kaldırmak'' olarak çevirmek istememesi. Çünkü rüzgarla kalkan kum izlerine maddi bir değişim diyecek olsa, bu sefer Kuran'da ki nesh olunan ayetlerin kaldırılması gerekecekti. Ama kalkmamışlar işte. O yüzden de ayetlerde parantez içinde veya direk utanmadan ''ayetin HÜKMÜNÜ KALDIRDIK'' diyorlar, halbuki direk ayet kalkıyor. Bunu diğer ayetlerle de göreceksiniz.

Bir diğer ayete bakalım:
NAHL - 101 Biz, bir âyeti değiştirerek (onun) yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman: “Allah neyi indireceğini bildiğine göre sen sadece bir müfterisin (iftira edensin).” dediler. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.
beddelnâ: biz değiştirdik

Tebdil (Nesh) Hakkında

İbn Abbas (r.a) şöyle der: İçinde şiddet (va'îd) bulunan bir ayet inip, onun peşine daha yumuşak bir ayet inince,
Kureyş kâfirleri, "Vallahi Muhammed, taraftarlarıyla alay ediyor. Bugün birşeyî emrediyor, yarın aynı şeyi yasaklıyor. O, bütün bunları kendinden söylüyor" dediler. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, "Biz, bir ayeti diğer bir ayetin yerine getirdiğimiz vakit" ayetini indirdi. "Tebdîl", başkasını yerine koymak şartıyla birşeyi yerinden kaldırmak demektir. "Ayetin tebdili" ise, yerine başka bir ayet konulmak suretiyle bir ayetin kaldırılmasıdır. Bu da, onun başka bir ayetle neshedilmesi demektir.
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 14/344

Burada da durum aynı, ''Birini koyarken diğerini kaldırıyorsun'' anlamı bu. Yani bir ayet geliyorsa diğer ayet kalkmalı, eğer o ayet kalıyorsa bunun ismi çelişki olabilir ancak ( Çünkü Nisa 82'ye göre bu olamaz ). Diyanet meali gibi pek çok meal ''ayeti kaldırırsak'' demiyor, ''ayetin hükmünü kaldırırsak'' diyor, fazladan olan ''hükmünü'' kelimesini ekliyorlar ayete. Çünkü ''ayeti kaldırırsak'' şeklinde olduğu gibi çevirirlerse çelişkiye düşmüş olacaklar.

Kuran kendi kendine bazı ayetleri değiştirdiğini açıklıyor, mesela ''sizden 100 kişi 1000 kişiyi yener'' diyor, hemen ardından ''şimdi Allah sizde bir güçlük olduğunu bildi, sizden 100 kişi 200 kişiyi yener'' diyor. Sonradan gelen ayet ''şimdi sizde güçlük olduğunu bildi'' diyerek durumu açıklıyor. Bu şekilde durumu açıklanmış ayetler var.

Ama durumu açıklanmamış ayetler de var, kelalenin mirasında durum açıklama yok mesela. Aynı durum hakkında farklı hükümler yazılmış. Bir ayette a için b pay ver diyor, diğer ayette de a için c pay ver diyor, peki bu bize Kuran içinde açıklanmadıysa biz hangisine uyacağız ?
 

Yaþam Veren Ruh

New member
Katılım
3 Kas 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Zaten Kuran’ı yapboz tahtasına çok önceden çevirmiş bu İslam alimleri:
Kur'an-ı Kerim'de neshin caiz olduğu görüşündeki âlimlerin en zayıf tarafı Kur'an-ı Kerim'de ne kadar mensûh ayet olduğu konusunda ve hangi ayetlerin mensûh olduğunda ittifak edememiş olmalarıdır. Mensûh ayetlerin beş yüz civarında olduğunu söyleyenler yanında bunları dörde kadar indirenler de vardır. Meselâ; Abdurrahman İbn Ali İbnul-Cevzî (öl. 597/1201) mensûh ayetlerin sayısını 274 olarak verirken, Hibetullah İbn Selâme (öl. 410/1019) 235, Muhammed İbn Hazm (öl. 456/1064) 214, Ebu Ca'fer en-Nehhâs (öl. 338/949) 138, Abdülkadir el-Bağdâdî 66 olarak vermektedir. Ancak müteahhir birçok âlim Celâluddin es-Suyûtî'nin vermiş olduğu 22 sayısını aynen naklederken, Abdülazîm ez-Zerkânî bunlar üzerinde yaptığı değerlendirmeler neticesi bir kısmının nesh olmadan aralarının te'lif edilebileceğini söyler ve mensûh ayetlerin sayısını ancak yedi olarak gösterir (Menâhilul İrfân fi Ulümil-Kur'an, Kahire 1943, II, 256-269). Muhammed Suâd Celâl de mensûh ayetlerin sadece dört olduğunu iddia eder (Ali Hasen el-Arîd, Fethul-Mennân, s. 243-245). İmam Suyûtî'ye göre ise sadece: el-Bakara, 115, 180,183,184, 217, 240, 482, Âl-i İmran, 102, en-Nisâ, 8, 15-16, 53, el-Mâide, 2, 42, 106, el-Enfâl, 65, en-Nûr, 3, 58, et-Tevbe, 41, el-Ahzâb, 52, el-Mücâdele, 12, el-Mümtehine, I 1 ve Müzzemmil, 2-4. ayetleri olmak üzere 22 ayet mensûhtur (Suyûtî, el-İtkân, II, 22-23).

Kur'an'da neshi kabul edenlerin, hepsinin mensuh olduğunda ittifak ettikleri dört ayet: en-Nisâ 15-16, el-Enfâl 65, el-Mücâdele 12 ve el-Müzzemmil 2-4 ayetleridir.
 

Yaþam Veren Ruh

New member
Katılım
3 Kas 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İlk ayeti silmeden sonradan gelen ayete uysak desek şu mantık hataları var;

1 ) Sonradan gelen ayet önceden gelen ayetten bahsetmiyor ( Enfal 65 ve 66’daki durum yok ). Nisa 82'ye göre zıtlık olmaması gereken Kuran'da zıtlık oluyor.

2 ) Nesh izale etmek olduğu için ayetlerden biri kalkmalıydı, sona gelen diğerini silmeliydi, zaten Nisa 82’ye göre Kuran içinde ihtilaf olamaz. Yani nesh eden ayet diğer nesh olunan ayeti silmelidir ki Nisa 82 doğru olmuş olsun.

Mesela Ebu Müslim Nisa 82’yi delil getirerek Kuran’da nesh olamayacağını söylüyor.

3 ) Sonradan gelen ayete uyacaksak Kuran’dan bir sürü nesh çıkarmamız gerekir, Mekke dönemindeki barışçıl ayetleri Medine dönemindeki savaşçı ayetlerle nesh etmemiz gerekir, ''Dinde zorlama yoktur'' ayetini, ''Kitap Ehli cizye verene kadar onlarla savaşın'' ayetiyle nesh etmemiz gerekir. Sadece kelale konusu yok ki Kuran'da, daha birçok ayeti nesh sınırlarına sokarız bu şekilde. Bu da Kuran’ı tam bir yapboz tahtasına çevirecektir.

Zaten Kuran’ı yapboz tahtasına çok önceden çevirmiş bu İslam alimleri:Kur'an-ı Kerim'de neshin caiz olduğu görüşündeki âlimlerin en zayıf tarafı Kur'an-ı Kerim'de ne kadar mensûh ayet olduğu konusunda ve hangi ayetlerin mensûh olduğunda ittifak edememiş olmalarıdır. Mensûh ayetlerin beş yüz civarında olduğunu söyleyenler yanında bunları dörde kadar indirenler de vardır. Meselâ; Abdurrahman İbn Ali İbnul-Cevzî (öl. 597/1201) mensûh ayetlerin sayısını 274 olarak verirken, Hibetullah İbn Selâme (öl. 410/1019) 235, Muhammed İbn Hazm (öl. 456/1064) 214, Ebu Ca'fer en-Nehhâs (öl. 338/949) 138, Abdülkadir el-Bağdâdî 66 olarak vermektedir. Ancak müteahhir birçok âlim Celâluddin es-Suyûtî'nin vermiş olduğu 22 sayısını aynen naklederken, Abdülazîm ez-Zerkânî bunlar üzerinde yaptığı değerlendirmeler neticesi bir kısmının nesh olmadan aralarının te'lif edilebileceğini söyler ve mensûh ayetlerin sayısını ancak yedi olarak gösterir (Menâhilul İrfân fi Ulümil-Kur'an, Kahire 1943, II, 256-269). Muhammed Suâd Celâl de mensûh ayetlerin sadece dört olduğunu iddia eder (Ali Hasen el-Arîd, Fethul-Mennân, s. 243-245). İmam Suyûtî'ye göre ise sadece: el-Bakara, 115, 180,183,184, 217, 240, 482, Âl-i İmran, 102, en-Nisâ, 8, 15-16, 53, el-Mâide, 2, 42, 106, el-Enfâl, 65, en-Nûr, 3, 58, et-Tevbe, 41, el-Ahzâb, 52, el-Mücâdele, 12, el-Mümtehine, I 1 ve Müzzemmil, 2-4. ayetleri olmak üzere 22 ayet mensûhtur (Suyûtî, el-İtkân, II, 22-23).

Kur'an'da neshi kabul edenlerin, hepsinin mensuh olduğunda ittifak ettikleri dört ayet: en-Nisâ 15-16, el-Enfâl 65, el-Mücâdele 12 ve el-Müzzemmil 2-4 ayetleridir.
 

Yaþam Veren Ruh

New member
Katılım
3 Kas 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Âlimler, Kur'an'da neshin bulunduğu hususunda İttifak etmişlerdir. Ebû Müslim ibn Bahr, Kur'an'da neshin bulunmadığını söylemiştir. Cumhûr-u ulemâ, Kur'an'da neshin bulunduğuna dair birçok delil getirmişlerdir.Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 3/305.Neshle ilgili son ayetlere bakalım:

A'LÂ 6-7 Sana (Kur'an'ı) okutacağız; artık Allah'ın dilediği hariç, sen hiç unutmayacaksın. Şüphesiz Allah, açığı ve gizleneni bilir.

RA'D - 39 Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır.
Bu ayetlerin hikayesi de diğer ayetler gibi, Yahudiler başta olmak üzere Müslüman olmayanların Muhammed’e ''Bugün söylediğin ayeti yarın değiştiriyorsun, sen Kuran’ı uyduruyorsun'' demelerinden kaynaklanıyor. Diğer nesh ayetlerini açıklarken yeterli bilgiyi verdim, o yüzden bu ayetleri de uzunca açıklama gereği duymuyorum. Rad 39’daki ''dilediğini siler'' ifadesine dikkat ediniz ( nesh olunan kalkmalıdır ). Eğer nesh edilen ayet kalkmıyorsa Nisa 82 yanlış olurdu:

NİSÂ - 82Onlar hâlâ Kur'ân'ı tedebbür etmezler (düşünmezler) mi? Ve eğer Allah'tan başkasının katından olsaydı, onun içinde mutlaka pek çok ihtilâf bulurlardı.
ihtilâfen: ihtilâflar, ayrılıklar, zıtlıklar, çelişki

 

Yaþam Veren Ruh

New member
Katılım
3 Kas 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İslamiyette önemli tartışmalardan bir tanesi de nasih ( yürürlükten kaldıran ) ve mensuh ( yürürlükten kaldıran ) olgusudur. Klasik Kuran yorumcularına göre nasih ve mensuh, daha önce ortaya konmuş dinsel bir yargının, daha sonra ortaya konan bir başka dinsel yargıyla ortadan kaldırılması biçiminde tanımlanır. Nasih ve mensuhu bilimsel bir düşünce ile aldıgımız zaman ortaya çıkan sonuç, 610-632 yılları arasında yapılanan İslami harekette , yer yer strateji degişikligi yapıldıgı ve bu degişikliklerin Kurana yansıdıgının önemli bir belgesi olarak degerlendirilebilmesidir.

Muhammedin yer yer ve bir önceki söyledigi sözlerde ya da verdigi emirlerde degişiklik yaptıgını ilk fark edip dile getirenler, İslamiyeti kabul etmeyen Araplar ile , Yahudiler olmuştur.Bu kesimlerin peygamberdeki degişikligi fark edip tartışmaya başlamaları, peygamberin buna bir açıklık getirmesi zorunluluguna sebep olmuş ve bu da Kurana şöyle yansımıştır :

Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Hayır, onların çoğu bilmezler Nahl 101
Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin? Bakara 106

Nash ve mensuh adıyla kaleme alınmış klasik İslami eserlerinde kimi düşünürler 200 e yakın ayetin hükmünün ortadan kaldırıldıgını söyler , kimi ise bu sayıyı 20 ye kadar indirir. Bu tartışmalarda öne çıkan nasih ve mensuh olgusunun yer aldıgı konular şöyle sıralanabilir :

Şeytan ayetleri : Şeytan ayetleri olarak çokça tartışılan ve putperestligin geçerli oldugunu savunan ayetler yürürlükten kaldırılmıştır : Rivayete göre Mekke döneminin başlangıç yıllarında Müslümanlar üzerine baskılar artınca Muhammed onların Habeşistana göç etmesini istemiştir. Fakat bu göç olayı onu çok etkilemiş ve Taberinin rivayetine göre Necm suresini okurken agzından şu sözler çıkmıştır :

Lat, Uzaa ve Menat yükseklerden uçan tuna kuşlarıdır ( garanik el-ulya ) : Allah katında onların şefaatleri umulur.

Bu sözü duyan Araplar Muhammed bizim tanrılarımızı saygıyla andı, o da bizim dinimize geri döndü deyip onunla beraber Kabede tanrılara secde ederler. Bu haber büyük bir sevinçle Habeşistana göç edenlere bildirilir, hatta göç edenlerin bir kısmı geriye döner. Ancak Muhammedin söyledigi sözlerin şimdiye kadar söyledikleri çeliştigini anlaması ve geri alması üzerine inkarcı Araplar " Muhammedin bir dedigi bir dedigini tutmuyor " diye onunla alay ederler. Bu olgu Kurana da yansır ve mantıksal bir temele oturtulmaya çalışılır :

Senden önce hiçbir resül ve nebi göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah âyetlerini sağlamlaştırır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.Allah şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o zalimler derin bir ayrılık içindedirler.Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar onun, Rabbinden gelen hak olduğunu bilsinler, böylece ona iman etsinler ve sonuçta da kalpleri ona saygı duysun diye Allah böyle yapar. Hiç şüphe yok ki Allah iman edenleri doğru yola iletir. Hacc 52-54

Kıblenin Degiştirilmesi : Muhammed peygamberliginin ilk döneminde Kudüs'e yönelerek namaz kılmıştır. Fakat Medine' nin ilk yıllarından sonra Yahudilerin tavırları degişip Muhammede karşı karalamaları yogunlaşınca, Ömerin israrının da etkisiyle kıble Kabe' ye dogru degiştirilmiştir ve tartışmalar da Kur'ana yansımıştır.

Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisin geriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.
(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) hep o yöne dönün. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.
Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun. Bakara 143-145

Bu degişimde dört nedenin etkili oldugu anlaşılmaktadır. Birincisi Muhammed başlangıçta Yahudilerin de kendisine inanacagını umuyordu, fakat süreç içerisinde bunun olanaksızlıgını anlayarak Yahudileri kendine baglama stratejisinden vaz geçti. İkincisi farklı dinden insanların yaşadıgı Medine de Müslümanları biçimsel olarak da olsa digerlerinden ayıracak araçlara gereksinim duydu.Üçüncüsü hicret eden Müslümanların Mekke özlemlerini giderecek dinsel bir hedef için fetih amacı koyması. Dördüncüsü ise Ömer'in telkinleriydi.

Bu degişim Yahudileri çok kızdırdı ve Muhammet'in tanrısını sık sık fikir degiştirmekle suçlamalarına neden oldu.


Hoşgörünün Askıya Alınması : Muhammed Mekke döneminin ilk başlarında siyasi ve askeri güçten yoksundur. Bu yüzden bu dönemdeki Kuran ayetleri hoşgörüye ve diger inanç biçimlerine saygıya açıktır.

“Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.” Kafirun 6

Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Bakara 256

De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin.” Kehf 29

Ancak Medine dönemi ile birlikte süreç tersine dönmeye başlar ve Muhammed askeri ve siyasi gücü eline geçirir. Ve bu dönemde şu ayet gelir :

Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Tevbe 5

Bu ayetin gelmesi ile birlikte yukarıda zikredilen ayetler nesh edilmiş, yürülükten kaldırılmış ve bundan sonra Müslümanların tavırları degişmiştir.Müşrikler inanıncaya kadar onlarla savaşılmış, Yahudiler Medineden sürülmüş, Mekke fethedilince oradakilere ya Müslümanlık ya ölüm seçenegi sunulmuş, Kabedeki putlar kırılmış, hoşgörüyü savunan ayetlerin nesh edildigi inancıyla Ebubekir dinden dönenler ve zekat vermeyenlerle savaşmıştır. Bu aşamadan günümüze kadar İslamiyetin din uygulamasını belirleyen duruş bu ayetle zikredilendir.

Tevrat ve İncil ' in yürürlükten kaldırılması : Kur' an Muhammedin peygamberliginin ilk yıllarında Ehli Kitabı , yani Yahudi ve Hiristiyanları, onun peygamberliginin delili olarak sunar. Hatta onları över :

Eğer sana indirdiğimiz şeyden şüphe içinde isen, senden önce Kitab’ı (Tevrat’ı) okuyanlara sor. Andolsun ki, sana Rabbinden hak gelmiştir. O halde sakın şüphe edenlerden olma!
Yunus 94

Yanlarında içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar (kendi kitaplarına da, sana da) inanmış değillerdir Maide 43

İncil ehli Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir Maide 47

Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni (Kur’an’ı) gereğince uygulasalardı elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyeceklerdi. Onlardan orta yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür! Maide 66

Ancak kitap ehlinin Muhammede muhalefetleri ve alayları artınca bu ayetler yürürlükten kaldırılır ve Muhammed Hz. Musa yaşamış olsaydı bana uymak zorunda kalırdı türünden sözler söyler.. Kuşkusuz bu olaylar Muhammedin ilk başlarda yerel ve milli olan eyleminin evrensel bir muhteva kazanmasıyla birlikte de gündeme gelir. Muhammed ilk başta Arap kabilelerini bir milli eksen etrafında birleştirmeyi hedef alıyordu. Ancak daha sonra İran ve Bizans hükümdarlarına gönderdigi mektuplar ile birlikte ele alındıgında kendi yaptıgına kendisinin de şaştıgını ve artık dinini evrensel bir hale koymaya çalıştıgını görebiliriz.

O başlangıçta Arap Yarımadasında tek bir müşrik kalmayıncaya kadar savaşmakla emrolundum derken hayatının son zamanlarına dogru Suriyeyi fethetmek için Usame komutasında bir ordu hazırlamakla meşgul olur.

Medine döneminde Muhammed yönetici konuma geçince kendisi ile ilgili protokoller de konur, onunla sıradan bir insan gibi konuşulmamalı ve ses yükseltilmemelidir. Mekke döneminde olmayan yeni sınırlamalar getirilir. Bunların içerisinde :

Ey iman edenler! Peygamber ile başbaşa konuşacağınız zaman, başbaşa konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şâyet (sadaka verecek bir şey) bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Mücadele 12

ayeti daha sonra ihmal edilir ve peygamberle kurulan ilişkileri zayıflatır. Bunun sonucunda bu hüküm de geçersiz kılınmıştır.

Başbaşa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da, sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekatı verin, Allah’a ve Resülüne itaat edin. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Mücadele 13

Son olarak nash ve mesuh un ne anlama geldigini bize neler düşündürttügünü de incelemek gerekiyor.

Klasik Kur' an yorumcuları nasih ve mensuh örneklerini üç bölüme ayırarak incelemişler :

1- Hükmü ve Okunuşu yürürlükten kaldırılan ayetler : Bu tür ayetlerin metni de hükmü de yürürlükten kaldırılmıştır. Bu türe örnek olarak Aişe nin sahih hadis kiteplarında yer alan şu sözü örnek gösterilir :

Evliligi haram kılan on emzirme, beş emzirme ile ( süt kardeşliginin dogması için on emzirmenin gerekliligini savunan ayet, beş emzirmenin yeterli oldugunu savunan ayet ile )yürürlükten kaldırılmıştır

Aişeye iliştirilen bu söz peygamber vefat ettikten sonra toplanan Kur' ana kimi ayetlerin alınmadıgını ima etmektedir. Gene buna benzer bir rivayete göre Aişe şöyle demiştir :

Biz Bakara suresi kadar uzun bir sure okurduk, bu sure bize unutturuldu.

Bu türden rivayetleri degerlendiren şiilerin bir kısmı kimi ayetlerin Kur'ana alınmadıgını ileri sürmüşlerdir. Nitekim elimizde bulunmayan sureler ve ayet bir Kur'an Hindistan'da Bankipore kütüphanesinde bulunmaktadır. Yine Abdullah İbn Mesud tarafından, Fatiha, Felak ve Nas surelerinin ayet olmadıgı, peygamberin duaları oldugu gerekçesiyle kendinin oluşturdugu Kur'ana dahil edilmedigi bilinmektedir.

2- Hükmü kaldırılmış olmakla birlikte Kur'anda yer alan ayetler : Bu türün örnegi olarak yukarıda zikredilen benim dinim bana senin dinin sana ayeti ve benzerleri örnek gösterilir. Kuranda yer almasına karşın müşrikleri gördügünüz yerde öldürün ayeti indikten sonra hiç bir hükmü kalmamıştır.

3- Okunuşu yürürlükten kaldırılmış ama hükmü devam eden ayetler : Bu türün tipik örnegi olarak recm ayeti verilir. Rivayete göre recm den söz eden bir ayet olmasına ragmen Kur'ana yazılmamıştır. Nitekim Ömer le ilgili şöyle bir rivayet iliştirilir. Ömer zina eden kadın ve erkegi Allah tan ibret olarak taşlayarak öldürünüz sözünün ayet oldugunuiddia ederek Kur'ana yazdırmak istemiş, fakat sözün ayet oldugunu belgeleyen iki şahit bulamadıgı için Kur'ana yazılmamıştır.

Nasih ve mensuh olgusu İslami bildirilerinin gerçek niteligini anlamamızda büyük öneme sahiptir. Bu önem ihtiva eden sonuçlar şöyle sıralanabilir :

Birincisi, nasih ve mensuh olgusunu, İslam dinsel bildirilerinin Muhammed' in niyetleri ve stratejileri dogrultusunda biçimlendigini; niyet ve stratejiler degiştikçe, bir önceki stratejiye ilişkin bildirilerin yürürlükten kaldırılarak, yenileriyle degiştirildiklerini düşündürmektedir.

İkincisi, nasih ve mensuha ilişkin aktarılan bilgiler dogruysalar, elimizde bulunan Kur'ana alınmamış kimi ayetlerin bulundugunu göstermektedir.

Üçüncüsü nasih ve mensuh olgusunun İslami bildirilerde biçimlenmesinde, Muhammedin degişken niyetlerine ve toplumsal stratejilerine ek olarak, bireysel istemleri, arzuları ve kendisine yapılan telkinler, uygulamada karşılaşılan sorunlar vb. nin de etkili oldugunu düşündürmektedir.

Burada hangi inanan insanın Tanrının zaman ve mekan içerisinde meydana gelen olaylara göre , ya da ortaya çıkan aksaklıklara göre strateji degiştirecegini kabul edecegini sormak gerekiyor.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Yaşam Veren Ruh, iddialarınızı bitirince bitti deyin de cevap verilebilinsin...
 

Turoll

New member
Katılım
4 Kas 2011
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Peki bu konuda ben bir şey sorayım. Mademki, bir deist, bir haham ve bir de papaz konuya yorum yaparak katılmış, cevap versinler bakalım:

yahudilik ve isevilik anlayışında "zina" kavramı varmıdır ? Varsa; cezai şartları varmıdır ? varsa; uygulama safhası nedir ?

Yoksa, zina hoş mu görülen bir şeydir ? yahudilik ve isevilik tam tersi zinayı destekler mi?

Ayetlerinizi yazın, sonra yorumlarınız ekleyin.

Kimmis bu hahamlar papazlar merak ettim.
 

__BODOM

New member
Katılım
25 Kas 2006
Mesajlar
241
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
44
kitapta ne eksik vardır ne fazla herşey tastamamdır, apaçıktır, ayrıntılıdır.(benim değil kuranın ifadesi) recm nerde geçmektedir. hangi ayetlerde?


kuranı hadisler olmadan anlamamız imkansızmı? hadislerin hepsi doğrumu peygamberimizden çok sonra yazıldığı söyleniyor buhari, müslim peygamberimiz zamanındamı yaşamışlardır. hadisler kuranın açıklamasından çok sanki kendileri ayrı birer din hükmü gibiler. böyle bir yetkiyi ALLAH kimseye vermez
 

Yaþam Veren Ruh

New member
Katılım
3 Kas 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Her şey apaçık ortadadır. Kur'an da delileri ile size sunmuş olduğum gibi, nesh edilen değiştirilen ayetler vardır. Bu da "Kur'an'ın tek bir harfinin bile aynı kaldığı" yalanını çürütmeye yeter de artar bile. Bunun haricin de Kur'an'ın Allah katından geldiği ve hiçbir insan yazması olmadığı lafı da gerçek dışıdır. Muhammed'in kendi ağzından söylediği ve Kur2ana koyduğu bir çok ayet mevcuttur. Müslümanlar sakın ola ki "Muhammed okuma yazma bilmiyordy" dmesinler zira biliyordu. Okuma yazma bilmeyen biri, karısı Hatice'nin deve kervanlarıı nasıl idare edebilir?= ticaretle uğraşabilir miydi? Ayrıca okuma yazma bilmeyen biri, kendi dönemindeki ülke liderlerine nasıl mektup yazıp gönderebilirdi? Hadislerde Muhammed'in okuma yazma bildiğine dair bir çok delil mevcuttur.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Her şey apaçık ortadadır. Kur'an da delileri ile size sunmuş olduğum gibi, nesh edilen değiştirilen ayetler vardır. Bu da "Kur'an'ın tek bir harfinin bile aynı kaldığı" yalanını çürütmeye yeter de artar bile. Bunun haricin de Kur'an'ın Allah katından geldiği ve hiçbir insan yazması olmadığı lafı da gerçek dışıdır. Muhammed'in kendi ağzından söylediği ve Kur2ana koyduğu bir çok ayet mevcuttur. Müslümanlar sakın ola ki "Muhammed okuma yazma bilmiyordy" dmesinler zira biliyordu. Okuma yazma bilmeyen biri, karısı Hatice'nin deve kervanlarıı nasıl idare edebilir?= ticaretle uğraşabilir miydi? Ayrıca okuma yazma bilmeyen biri, kendi dönemindeki ülke liderlerine nasıl mektup yazıp gönderebilirdi? Hadislerde Muhammed'in okuma yazma bildiğine dair bir çok delil mevcuttur.

İddialarınız bitti mi?
 
M

mehmet_87

Guest
yaşam veren ruh nickli şahıs sen ne salak adamsın..hz muhammed in mektup yazdırmasıya okuma yazma bilmesinin ne alakası var..onun söylediklerini yazacak katipleri yokmudur..bu kuranı kerim o keferelerin yazdığı hikaye incillere benzer mi..o kadar ayet içinden yaza yaza bunları mı yazdın...başka yazamasın ki zaten..gerçi o yazdığın ayetlerde de bir kusur yok..kendine göre yada birinden alıntı yaptıysan abuk subuk yorumlar var..sonra sen burda ne yapıyorsun..kur2an ne demek..sen buraya islama kurana sövmeye mi geldin..gelipde hz.muhammede iftira atmayı bişey mi sanıyon..buraya pislik yapmaya geldiysen sana o pisliğin kralını yaparım adam ol...şerefsiz..burdaki insanların inançlarıyla dalga geçer gibi konuşma hakkını nerden buluyon..öyle kur2an felan ne demek..biliyorum yine banlanacamda site yönetimi bu tiplerin yazdıkları neden yayınlanıyor anlamadım ben..şimdi bu şerefsiz dalga geçer gibi asılsız şeyler yazıyor bende ona karşı birşeyler yazmak zorunda hissediyorum kendimi..birazda bunlara dikkat edin..
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
biliyorum yine banlanacamda site yönetimi bu tiplerin yazdıkları neden yayınlanıyor anlamadım ben..şimdi bu şerefsiz dalga geçer gibi asılsız şeyler yazıyor bende ona karşı birşeyler yazmak zorunda hissediyorum kendimi..birazda bunlara dikkat edin..


Siz edeb ve adabınızı bozmayınız.

Bu tür insanların "yazmamıza bile müsade edilmiyor, gerçekleri saklıyor örtüyorlar, cevap veremiyorlar" mealinde ki söz ve fikriyatlarının çürütülmesi için tahammül gerekir. İslam'ın nurunu kimsenin söndürmeye gücü yetmez. Haddini aşanlar zaten gerektiği ölçüde sınırlandırılmaktadır.
 

Yaþam Veren Ruh

New member
Katılım
3 Kas 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ben sizlere açıkça kendi kitabınızdan ayetler ve hadislerden deliler gösteriyorum. Gerek Kur'an da mevcut bulunan ama NESH EDİLMİŞ ayetler ile gerek Sahih Hadisler ile.Sizler cevap veremeyip hakaret ediyorsanız bu sizde olan bir sorundur. Evet konu ile ilgili olanlar şimdilik bu kadar. Gerçi bu neshmensuh hadisesini bu sayfa da değil buradaki "recm" konusu dağılmaması bakımından başka başlık altında tartışılması yanlısıyım. Zira konu başka mecralara gidecek ve başlığın konusundan çıkılacaktır. Ayrıca benim kopyala - yapıştır yapmam mevzu bahis değil, size gerekli elil ve kaynakları sunmam önemli olmalıdır. Kaldı ki, Muhammed'in okuma yazma bildiğine dair bir sürü hadis kaynk da mevcuttur. Benim şimdilik konular hakkında yazacaklarım bu kadar. Cevaplarınızı bekliyorum.
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaşam veren ruh,

Nisa Suresi 12-176. ayetler arasında çelişki bulunduğunu söyleyip, buradan yola çıkarak uzun uzun yazmışsın. Ayetlere bakalım,

''Eğer karılarınızın çocuğu yoksa, bıraktığının yarısı sizindir. Eğer çocuğu varsa, o zaman dörtte biri sizindir. Bunlar, ettikleri vasiyetten veya borçları ödendikten sonradır. Eğer çocuğunuz yoksa, sizin bıraktıklarınızın dörtte biri, çocuğunuz varsa sekizde biri ettiğiniz vasiyetten veya borçtan sonra, karılarınızındır. Eğer bir erkek veya kadının çocuğu ve babası yok da kelale yönünden -yan koldan- ana bir erkek veya kız kardeşi bulunuyorsa her birine altıda bir düşer. Eğer bunlar, bundan fazla iseler, zarara uğratma kasdı olmaksızın yapılan vasiyet veya borçtan sonra üçte birinde ortak olurlar. Bütün bunlar, Allah'tan birer emirdir. Allah her şeyi bilen, cezalandırmada acele etmese de ihmal etmeyendir. '' Nisa Suresi-12

Senden fetva istiyorlar. De ki: "Allah, babası ve çocuğu olmayan kişinin mirası hakkında size şöyle fetva veriyor: "Eğer çocuğu olmayıp bir kız kardeşi olan bir kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşine kalır. Eğer kız kardeşinin çocuğu yoksa, bu erkek kardeş ona varis olur. Eğer iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi bunlara kalır. Eğer erkekli dişili kardeşleri varsa, o zaman erkeğe iki dişi payı kadar düşer" Allah, size şaşırıyorsunuz diye bunları açıklıyor. Allah, herşeyi bilendir. Nisa Suresi-176

burada çelişki var demişsin, halbuki 12. ayette ''ana bir kardeş(üvey kardeş)'' ifade edilirken, diğerinde normal kardeşten bahsediliyor. çelişki falan yok, diğer uzun uzadıya yazdığın yazıları da zaten buradaki çelişki iddiasından yola çıkarak yazmışsın, yani gerek kalmamış.

Mealler, en güvenilen çevirmen ve tefsirci olan Elmalılı Hamdi Yazır'dan alıntıdır. türkçeye çeviri konusunda İslam aleminin üzerinde ittifak sağladığı ve tüm ilahiyatçıların en güvenilir olarak nitelediği alim Elmalılı'dır. bugün piyasada yaklaşık 115 farklı meal mevcuttur, bunların pek çoğu hevesle meal ya da tefsir yapmaya çalışırlar, amaçları para kazanmak ve isim yapmaktır. ilahiyatçılar, çeviri yapan pek çok kişinin arapçayı tam bilmediğini belirtmekte, bunun da pek çok hataya sebep olduğunu söylemektedirler. o yüzden ''en güvenilir'' olarak bilinen kaynak, Elmalılı'dır.
 

Yaþam Veren Ruh

New member
Katılım
3 Kas 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İslam hukukunda miras paylaşımının temeli Kuran’ın Nisa suresindeki iki ayete dayanıyor. Bütün miras paylaşımları bu iki ayetin kükümlerine göre yapılır. Ancak bu ayetlerde bir matematik hatası vardır. Önce ayetleri verelim, sonra da matematik hatasını ve nasıl çözüldüğünü açıklayalım.

Nisa Suresi(4)11. Allah çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer kadınlar ikinin üstünde ise, bırakılanın üçte ikisi onlarındır; şayet bir ise yarısı onundur. Ana babadan her birine, ölenin çocuğu varsa yaptığı vasiyetten veya borcundan arta kalanın altıda biri, çocuğu yoksa, anası babası ona varis olur, anasına üçte bir düşer. Kardeşleri varsa, altıda biri annesinindir; babalarınız ve oğullarınızdan menfaatçe hangisinin size daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bunlar Allah tarafından tesbit edilmiştir. Doğrusu Allah bilendir, Hakim olandır.

Nisa Suresi(4)12. Kadınlarınızın çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir, çocukları varsa, bıraktıklarının ettikleri vasiyetten veya borçtan arta kalanın dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa ettiğiniz vasiyet veya borç çıktıktan sonra bıraktıklarınızın dörtte biri karılarınızındır; çocuğunuz varsa, bıraktıklarınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadına kelale yollu (çocuğu ve babası olmadığı halde) varis olunuyor ve bunların ana-bir erkek veya bir kız kardeşi bulunuyorsa, her birine edilen vasiyetten veya borçtan arta kalanın altıda biri düşer; ikiden çoksalar, üçte birine, zarara uğratılmaksızın ortak olurlar. Bunlar Allah tarafından tavsiye edilmiştir. Allah bilendir. Halim'dir.

Bir kişi öldüğünde mirasçılara dağıtılacak payların toplamının % 100 yani 1 olması gerekir. Ancak yukardaki ayetlere göre paylaşım yapılmaya çalışıldığında bu toplam bazen 1’den büyük bazen de 1’den küçük çıkmaktadır. Basit bir örnek verelim.

Durum 1:

60 milyarlık serveti olan bir kadın öldü. Geride kocası ve üç erkek kardeşi kaldı. Kadının annesinin ve babasının ölmüş olduğunu ve çocuklarının da olmadığını düşünelim. 60 milyar nasıl paylaştırılacaktır?

“Kadınlarınızın çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir” hükmü gereği mirasın ½’si kocanındır.

“Eğer bir erkek veya kadına kelale yollu (çocuğu ve babası olmadığı halde) varis olunuyor ve bunların ana-bir erkek veya bir kız kardeşi bulunuyorsa, her birine edilen vasiyetten veya borçtan arta kalanın altıda biri düşer” hükmü gereği de mirasın 1/6'şardan toplam 1/3’ü kardeşlere düşer.

Başka mirasçı olmadığına göre oranları topladığımızda

½ + 1/3 = 5/6 = 0.83

Toplam 1’e ulaşamadı. 60 milyarlık mirasın 5/6’sı yani 50 milyar dağıtılacak ama 10 milyar elde kalacak. Bu para kime verilecek?

Durum 2:

Varsayalim ki, bir adam öldü, geride 162 milyarlık bir miras ve üç kız evlat, bir ana, bir baba ve eşini birakti. Bu sefer de yukarıdaki ayetlere göre miras paylaşımı şöyle olacaktır:

Üç kız evlata mirasın 2/3'ü, ana ve babanın her birine 1/6, karısına 1/8 kalacaktr.

Bu durumda oranları toplayalım

(2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8 )= 27/24 = 1,125

Bu sefer de oran 1’den büyük çıktı. Eğer payları oranında, yani kızlara (162 * 2/3) 108 milyar, ana ve babaya toplam 54 milyar, karısına da 20.25 milyar verirsek toplamı 182.25 milyar ediyor. Halbuki elimizde 162 milyar var. 20.25 milyarlık eksiğimiz oldu. (Karısına verilen 1/8 fazlalık gibi duruyor) Bu parayı nerden bulup vereceğiz?

Kuran’daki bu matematik hatasını düzeltmek için Ömer “avl”, “avliye” olarak adlandırılan basit bir yöntem geliştirmiş. Bu yöntem Kuranda verilen oranlardan yola çıkıp ufak bir değişiklik yaparak oranların tümünü yeniden değiştiriyor ve toplamı % 100 olacak şekilde yeniden düzenliyor. Günümüzde de islam hukuku miras konusunda bu yöntemi esas alıyor..

Bu yöntem şöyle: Eğer mirasçıların toplam payı mirastan fazla çıkarsa herkesin payı birbirlerine orantılı olacak şekilde azaltılıyor. Buna avliye deniliyor. Yok eğer, mirasçıların toplam payı mirastan az çıkarsa bu sefer de herkesin payı yine birbirlerine orantılı olarak artırılıyor. Buna da reddiye deniliyor. Bunu yukardaki iki örnek üzerinden görelim.

Durum 1 (reddiye yöntemi ile çözüm):

Kuran hükümlerine göre koca ve kardeşlerin alması gereken paylar nasıldı?

Miras: 60 milyar
Koca: ½ yani 30 milyar
Kardeşler: 1/3 yani 20 milyar

Payları topladığımızda 6/6 etmesi gerekirken 5/6 gibi bir sonuç çıkıyor. Bu durumda payları bir miktar artırmak gerekiyor. Kalan 1/6’yı ikiye bölüp koca ile kardeşlere versek itirazlar gelebilir. Muhtemelen gelmiş ki, avliyeciler oranları rastgele değil de mirasın tamamını 6/6 yerine 5/6 varsayarak yeniden dağıtmışlar. Bunun için de herkesin payını 6/5 ile çarparak yeni oranlar çıkarmışlar. Eğer payları 6/5 ile çarparsak:

(6/5 * ½) + (6/5 * 1/3) = (6/10) + (12/15) = 18/30 + 12/30

böylelikle

Koca: 15/30 yerine 18/30 yani 36 milyar
Kardeşler: 10/30 yerine 12/30 yani 24 milyar

alıyor. Şimdi koca diyebilir ki Allah'ın kitabında bana yarısı yani 15/30 deniyordu. Siz bana 18/30 veriyorsunuz. Ben bunu kabul edemem. Allah'ın bana layık gördüğünden fazlasını alamam. Artık bu durumda ne olur bilemeyiz. Buna Allah adaleti değil kul adaleti denir herhalde.

Bir de reddiyeciler reddiye durumuna özel bazı yorumlar da getirmişler. Buna göre reddiye sadece kan bağı olanlar uygulanır, dolayısıyla karı veya kocaya uygulanmaz şeklinde. Eğer reddiyeyi bu şekilde uygulayacak olursak kocaya düşen 1/2 artırılmaz. Sadece kardeşlerin payı artırılır. Bizim durumumuzda kalan 1/2 kardeşlere pay edilir.

Koca: 1/2 yani 30 milyar
Kardeşler: 1/3 yerine toplam 1/2 yani 30 milyar.

Durum 2
(avliye yöntemi ile çözüm):

Kuran hükümlerine göre ölen adamın kızlarının, ana ve babasının ve karısının alacağı paylar nasıldı?

Miras: 162 milyar
Kızları: 2/3 yani 108 milyar
Ana ve babası toplam: 1/3 yani 54 milyar
Karısı: 1/8 yani 20.25 milyar

Bu durumda da toplam oran 27/24 ettiği için elimizdeki para Kuranın istediği paylaşıma yetmiyor, 20.25 milyarlık bir fazla paraya ihtiyacımız oluyor.Bu parayı da devlet hazinesinden veremeyeceğimize göre bu sefer de herkesin payını bir miktar azaltıyoruz. Toplam oran 27/24 olduğu için bu sefer de herkesin payını 24/27 ile çarparak paylarını düşürüyoruz ki toplam mirasa denk gelsin.

(24/27 * 2/3) + (24/27 * 1/3) + (24/27 * 1/8)

= (48/81) + (24/81) + (9/81)

Bu durumda

Kızları: 2/3 yani 108 milyar değil bunun yerine 48/81 yani 96 milyar
Ana ve babası toplam 1/3 yani 54 milyar değil bunu yerine 24/81 yani 48 milyar
Karısı: 1/8 yani yani 20.25 milyar değil bunun yerine 9/81 yani 18 milyar

alıyorlar. Görüldüğü gibi bu örnekte de herkesin payını bir miktar düşürmek zorunda kaldık. Bu durumda da kadın çıkıp diyebilir ki Allah bize emretti, benim almam gereken 20.25 milyarken siz 18 milyar verdiniz. Bu paranın gerisi nerde? Yapacak birşey yok, çünkü Kuranda matematik hatası var.

Sürekli bir eşi daha yazılamaz, hatasız denilen Kuran’da hata olduğu daha Ömer döneminde bile ortaya çıkmış ve bunu da avliye yöntemi ile düzeltmişler. Ama buna karşın Kuran’ın eşi benzeri görülmemiş olduğu, tek bir hata olmadığı yinelenip duruyor. Diyecek birşey bulamıyorum artık.
 

Yaþam Veren Ruh

New member
Katılım
3 Kas 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KUR'AN DA İNANILMAZ HATALAR VE ÇELİŞKİLER - I

Kur’an’da, ‘Kissalar’ diye tabir edilen, tamamen Tevrat kitaplarindan alinti olan, bol suslemeli sacma hikayeler serimize biraz ara verip yeni bir seri baslatmaya karar verdim. Kur’an’daki Inanilmaz Hatalar Serisinde en inanclilarinizi bile supheye dusurecek hatalari siralayacagim.
Yazilarimi takip edenleriniz icin bir tekrar niteliginde olacak ama yeni okurlar icin yeniden aciklamam gerektigini dusunuyorum. Kur’an cevirilerinde ayetlerde sik sik parantez icerisinde verilmis aciklamalara rastlarsiniz. Bunlar cevirmenlerin kendi insiyatiflerini kullanarak, bazen Kur’an’i daha anlasilabilir yapmak, bazen de Kur’an’daki kotu olabilecek ifadeleri guzel gosterme cabasiyla yaptiklari eklemelerdir. Kur’an okurken lutfen bu parantezlerin, Muhammed’in yazdirdigi Kur’an’da bulunmadigini unutmayin. Ne demek istedigim tam olarak anlasilsin diye “Diyanet” tarafindan cevirilmis bir ayet ornegini vereyim:
- Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür. (Nisa Suresi, 34. ayet)
Yukarida koyu renkle yazilmis kisimlar Kur’an’da yer almayan, tamamen Diyanet cevirmenlerince Kur’an’i “guya” daha anlasilir yapmak icin yapilan eklemelerdir. Bu aciklamadan sonra konumuza devam edelim.
Kur’an’da Tanri insanlara Muhammed araciligiyla seslendiginde ayetlere “de ki” ifadesiyle baslar. Ornegin Bakara Suresinden rastgele iki ayete bakalim:
94. De ki: “Eger Allah katindaki ahiret yurdu diger insanlar için degil de, yalniz sizinse ve dogru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin!”
97. De ki: “Her kim Cebrail’e düsman ise, bilsin ki o, Allah’in izni ile Kur’an’i; önceki kitaplari dogrulayici, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmistir.”
Eger “De ki ifadesi kullanmiyorsa da anlatilanlarin direk olarak Tanri’nin ifadesi oldugunu konudan anlarsiniz. Yalniz tamamlanmasi uzun yillar suren Kur’an’da, Muhammed’in Kur’an’in Tanri’nin degil kendi eseri olduguna delil olacak hatalar yaptigi da olmustur. Yukarida yaptigim aciklamalari da hesaba katarak gelin inceleyelim neler var neler…
Hud Suresinde 2. ayetini okudugunuzda cumlede oznenin kim olduguna (ayetin kim tarafindan dile getirildigine) dikkat ediniz:
1. Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale getirilmiştir.
2. Ki başkasına değil, yalnız Allah’a ibadet edesiniz! Kuşkusuz, ben size O’ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim.
(Yasar Nuri Ozturk Cevirisi)
1,2. Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim
(Diyanet Cevirisi, (De ki eklemesinin Diyanet cevirmenleri tarafindan durumu kurtarmak icin eklendigini hatirlatirim)
Goruldugu gibi, Muhammed, ayette direk olarak insanlara kendi agziyla sesleniyor ve “Ben size O’ndan gelen bir uyariciyim” diyor. Bu ayetin Tanri’nin degil, direk Muhammed’in sozu oldugu cok aciktir. Aslinda sadece ve sadece bu ayeti okuyan bir Muslumanin hemen isyan etmesi gerekir. “Kuran bozulmamis”, “Kuran korunmus” gibi iddialarla gurur duyarken karsilarina boyle bir ayet cikiyor ve Muhammed acikca Kuran’i kendisinin yazdigini itiraf ediyor. Maalesef yukaridaki ayeti savunmak icin Islam alimleri sartlari epey zorlarlar ve komik duruma duserler. Bunlari yazinin devaminda anlatacagim. Devam edelim…
Muhammed, Kur’an’in Tanri tarafindan gokten indirildigi iddiasiyla cikip Kur’an’dan oldukca kafiyeli ayetleri okumaya basladiginda inanmayanlar Muhammed’i sair olmakla suclar, anlattigi hikayelerin zaten bilinen masallar oldugunu soylerler. Muhammed de ardi ardina Kur’an’in Tanri sozu oldugunu yineleyen ayetler okur. Ama bazen ovunme ihtiyaci, onu kendisiyle celiskiye dusurur ve Kuran’in Allah’in sozu degil, kendisinin sozu oldugunu soyletir…
40. Ki o, çok soylu bir elçinin sözüdür.
41. Bir sairin sözü degildir o. Ne kadar da az inaniyorsunuz?
Maalesef Kur’an’in kendi yazdigi bir siir ve masal kitabi oldugunu ispatlarcasina 40. ayette Kur’an’in “soylu bir elcinin”, yani kendisinin sozu oldugunu soyler. 41. ayetle de kitabin iddia edildigi gibi bir sair sozu olmadigini yineler. Muhammed’in kendisini soylu olarak tanimlamasi da cok enteresandir. Esitligi savunmasi beklenen ve kurtulusu anlattigi iddia olunan bir kitapla Muhammed, insanlari siniflara sokmus, kendisini de “soylu” sinifina dahil ederek buyuk bir celiski icerisine girmistir.
Tekvir Suresi’nde de Muhammed soyle devam eder:
- Ki o, çok degerli bir elçinin sözüdür. Çok güçlüdür o elçi, Ars sahibinin katinda saygindir. (19-20. ayetler)
Ars sahibi olan Allah tarafindan sayginligi kabul edilmis ve guclu oldugunu yinelemistir. Ovunmeleri bununla da kalmaz Muhammed’in ve kuran ile kendisini ovmeye devam eder:
- Süphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin. (Ahzab Suresi , 56. ayet)
- Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. (Fetih Suresi, 10. ayet)
- İşte bu (hükümler) Allah’ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve onun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. (Nisa Suresi, 13-14)
Islam alimleri, bu tip ayetlerde bahsedilen elcinin Muahmmed degil Cebrail oldugunu iddia ederek bu ayetleri savunmak ve durumu kurtarmak yoluna giderler. Yalniz bu basarisiz bir savunmadir. Islam inanisina gore Melekler, iradesi olmayan, emir kulu yaratiklardir. Allah’a ibadet etmekten baska kendi baslarina hicbir seyi yapamazlar. Hepsi de biz insanlar yaratildiginda Kuran’a gore bize secde edecek kadar yetersiz ve aciz yaratiklardir. Hatta Muslumanlarin anlattigi hikayelere gore Seytan bu duruma isyan ederek Allah’a kafa tutmustur. E bu durumda bu kadar yetersiz bir yaratik olan bir melegin Kuran’i yazdigini savunmak, Musluman’i oldukca komik duruma dusurmez mi?
Cevaplanmasi gereken bir soru vardir: Kuran Allah’in sozu mudur, degil midir? Eger Allah’in sozuyse (ki oyle olduguna inanir Muslumanlar), Kuran icerisinde defalarca kez “soylu elcinin sozudur” denmesi hatalidir. Eger Allah’in sozu degilse, Kuran bariz bir sekilde Muhammed tarafindan yazilmistir. O zaman “kuran mucizesi”nin bittigini kabul etmek gerekir. Cebrailin sozu denecek olursa da, benim onumde secde edecek kadar ezik bir canlinin sozunun benim icin hicbir degeri olamaz. Yani bu savunmalarin hepsi de aslinda ici bos savunmalar olmaktan oteye gidemez.
Devam edelim…. Muhammed’in sinirli oldugu zamanlarda da ayetlerdeki ofke goze carpar:
- Yahudiler, “Üzeyr Allah’ın oğludur” dediler. Hırıstiyanlar ise, “İsa Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkar etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar! (Tevbe Suresi, 30.ayet)
Sizce yukaridaki “Allah onlari kahretsin” gibi bir ifadeyi Tanri mi soyler kendi kendisinden dilekte bulunmak icin, yoksa bir insan mi? Inanilmaz… Islam alimleri bunu da yine Cebarilin sozudur diye savunmaya kalkarlar. Tabii bu durumda bu ayetin yazarinin Allah degil Cebrail oldugunu da kabullenmek gerekir ki artik durum iyice komiklesir.

Muhammed’in peygamberligini ilaninin ilk yillarinda kendisiyle dalga gecilmesi ve pesinden gidenin olmamasiyla epey cani sikkindir. Ebu Leheb’e nefret dolu bir sure yazar, muslumanlarin namaz kilarken okuduklari “Tebbet” suresidir bu. Bakiniz ne kadar nefret ve ofke doludur bu sure:
- Elleri kurusun Ebu Leheb’in; zaten kurudu ya! Ne malı kurtardı onu ne de kazandığı. Alevli bir ateşe yaslanacaktır o; Karısı da, Odun hamalı olarak. Gerdanında bir ip olacaktır onun, en sağlam fitillisinden…
Tanri Elleri kurusun diyerek beddua mi etmektedir Ebu Leheb’e? Yoksa Muhammed midir bu bedduayi eden?
 

Yaþam Veren Ruh

New member
Katılım
3 Kas 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KUR'AN DA İNANILMAZ HATALAR VE ÇELİŞKİLER - II

“Kur’an’i durup dusunmuyorlar mi? Eger o, Allah’tan baskasindan gelseydi, onda cok aykiriliklar bulurlardi.” (Nisa suresi, 82.ayet)
Yukaridaki ayeti dikkate alarak yazimi okumaya devam edin. Yorumsuz bir sekilde size ayetler sunacagim. Iki renk arasindaki anlam farkini bulmak size kalmis…

“Benim katimda soz degismez.” (Kaf Suresi, 29. ayet)

“…Tanri’nin sozlerinde degisme olmaz…” (Kehf suresi, 64.ayet)

“Biz bir ayeti baska bir ayetin yerine degistirdigimiz zaman…” (Nahl suresi, 100. ayet)
“Herhangi bir ayeti ‘nesh’ eder ya da unutturursak…” (Bakara suresi, 106. ayet) Nesh etmek: Bir seyi, baska bir seyle degistirmek
“Tanri diledigini siler, diledigine yer verir. Ana Kitab O’nun yanindadir.” (Ra’ suresi, 39. ayet)
Iyilik ve kotuluk Allah’tan midir, degil midir?
“Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler. Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!” (Nisa Suresi, 78.ayet)
“Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.” (Nisa Suresi, 79. ayet)
Bir Musluman kac kafire bedeldir?
“Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde yüz kişi bulunursa, inkar edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir. (Enfal Suresi, 65. ayet)
Şimdi ise Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 66. ayet)
Islam Baska Dinleri Kabul Eder mi?
“Sizin dininiz size, benim dinim bana.” (Kafirun suresi, 6. ayet)
“Suphesiz, inananlar, Yahudi olanlar, Hristiyanlar ve Sabiilerden(gok cisimlerine tapim) Allah’a ve ahiret gunune inanip yararli is yapanlarin ecirleri(sevap olarak karsiliklari), Rablerinin katindadir. Onlar icin artik korku yoktur.” (Bakara suresi, 62. ayet)
“Allah katinda din, suphesiz Islamiyet’tir…” (Al-i Imran suresi, 19. ayet)

“Allah’in dininden baska din mi arzu ediyorlar? Oysa goklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O’na teslim olmustur. O’na donecektir.” (Al-i Imran suresi, 83. ayet)
“Kim, Islamiyet’ten baska bir dine yonelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O, ahirette de kaybedenlerdendir.” (Al-i Imran suresi, 85. ayet)
Muhammed’e bir soru sormadan once bir sadaka vermek gerekir mi?
Ey iman edenler! Peygamber ile başbaşa konuşacağınız zaman, başbaşa konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şâyet (sadaka verecek bir şey) bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Mucadele Suresi, 12. ayet)
Başbaşa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da, sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekatı verin, Allah’a ve Resülüne itaat edin. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (Mucadele Suresi, 13. ayet)
Savas sonrasi kazanilan ganimetler kime aittir?
(Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler Allah’a ve Resûlüne aittir. O halde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin.” (Enfal Suresi, 1. ayet)
Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle bilin). Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. (Enfal Suresi, 41. ayet)
Islamda Hosgoru Var mi?
“Ogut ver, cunku sen, yalnizca bir ogutcusun; onlarin uzerinde bir zorba degilsin.” (Gasiye suresi, 22-23. ayetler)
“Dinde zorlama yoktur.” (Bakara suresi, 256. ayet)
“Hurmetli aylar cikinca, puta tapanlari, buldugunuz yerde oldurun. Onlari yakalayip hapsedin. Her gozetleme yerinde onlari bekleyin. Eger tevbe eder, namaz kilar ve zekat verirlerse peslerini birakin. Dogrusu Allah bagislar ve merhamet eder.” (Tevbe suresi, 5. ayet)
“Onlari, nerede bulursaniz orada oldurun…” (Bakara suresi, 191. ayet)
“Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.” (Nisa Suresi, 89. ayet)
“Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. İşte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik.” (Nisa Suresi, 91. ayet)
“Ey Peygamber! Kafirlerle ve munafiklarla savas. Ve onlara kati-sert davran! Varacaklari yer, cehennemdir. Orasi ne kotu bir varis yeridir.” (Tevbe suresi, 73. ayet; Tahrim suresi, 9. ayet)
“Kitap verilenlerden Allah’a, ahiret gunune inanmayan, Allah’in ve Peygamberinin haram kildigini haram saymayan, hak dini din edinmeyenlerle; boyunlarini bukup kendi elleriyle cizye (Musluman olmayanlarin, farkli dinde oldup Muslumanlara vermek zorunda olduklari vergi) verene kadar savasin!” (Tevbe suresi, 29. ayet)
SONUC:
Yukarida listeledigim gibi daha nice ayetler cikarilabilir. Peki Kur’an’in “omnipotent” yani her seye gucu yeten, herseyi bilen Tanrisi, boylesine celiskili fikirler iceren bir kitap yazmis olabilir mi? Yoksa daha mantikli olani, bir insanin, 23 yil boyunca, degisik kosullar ve cikarlara gore kitap yazmasi ve zaman icerisinde haliyle celiskilerin dogmasi midir? Unutmayin ki, Muhammed Kur’an’i yazarken elinde bir laptop ve Microsoft Word’u yoktu. “Su sureye ne yazmistik?” diye geriye donmek istediginde “CTRL ve F” dugmesine basarak aratamiyordu konuyu, keza Kur’an daha toplanmis bir kitap bile degildi. Muhammed her neredeyse, ayet yazdirmak istediginde en yakinlarindakine yazdiriyor ve yazili ayet degisik yerlerde muhafaza ediliyordu. Nitekim Muhammed’in olumunden yillar sonra binlerce ayet yazili deri, kemik ve benzeri levhalar bir araya getirilip bazilari elendi, bazilariysa “evet budur” denerek Kur’an’a kondu.
Ben simdi hayati anlatan felsefi bir kitap yazmaya karar versem ve 23 yil boyunca aklima gelen her seyi buldugum kagitlara not etsem, bu 23 yil surecinde fikirlerimde degismeler olabilir mi? Gayet tabii… 10 yil once soyledigimin tam tersi bir fikre sahip olma ihtimalim var midir? Mutlaka…
Netice itibariyle Kur’an’da celiski yoktur diyebilmek icin beyninizin mantik lobunu tamamen bloke etmis olmaniz gerekir.
 
Üst Alt