The Hafız Kardeşim, senin dediklerinin önemli bir kısmını kabul ediyorum. Ama şuna inanıyorum ve sende inan ki, Kur'an sadece mealden ibaret bir kitap değildir. Sadece mealdeki manası yoktur. Sende kabul ediyorsun ki Kur'an Allah'ın Kelem sıfatından tezahür eden Mütekellim isminden nüzül etmiştir. Kur'an Allah'ın insanla ezelden konuşma muradının bir tecellisidir. Şimdi bu kadar dehşetli gerçekler basit sadece görünüşte olan meal manalarıdan ibaret olabilir mi? Mümkün mü ki Allah muradını icazsız anlatsın. Mümkün mü ki insanları bir benzerini getirmeye davet etsinde O kitapta mucize olmasın,zira mucizesiz icazsız sözü herkez söyler.
Madem Kur'an'da icaz var,az sözle çok şey anlatıyor, onun mana-i sanevi denilen icazlı manalarını anlamak için ilme ihtiyaç vardır. Hem herkez birinci manası dahi olsa Kur'an'ı kabiliyetine göre anlar, çoğunu anlamaz,hem anlamak başka anlatmak başkadır, herkezin anlatma kabiliyeti olması mümkün değildir. Bunun için Kur'an'ın içine derc edilmiş olan ilimlere vakıf birinden -putlaştırmadan- yardım almak elzemdir. Hem Kur'an ayrılığa girmememizi emretmiş ama istişare ile iş bölümünü emretmiştir. Madem iş bölümü emredilmiş, demek ki farklı meselek ve meşrepler olacak. Her bir meslek ve ilim ise Marifetullah'tan gelmektedir. Allah'ın binbir esması varsa her bir esmasından çıkan farklı meslekler ve zevkler olması gerekir. İşte mesleğini hurafeye sokanlar müstesna iş bölümü noktasında farklılaşmalar mecburendir. Hem her ilimi herkezin öğrenmesine vakitte yoktur, akılda yoktur. Oysa Allah bütün Esmasının Cemalini ve Celalini göstermek isitiyor. Güzelliği bir sadıka gösterip şahid olsa yeter.(Buna şahid bir anda görünüp yok olan böceklerdir) Mesela, Allah imanındaki zaaftan dolayı bu yükü kaldıramıyacak sair insanlara göstermediğ Esmasının vasıfların bu yükü kainatta tek taşıyacak bir Peygambere Miraçla göstermiş, Adl ismi gereği kapıyı açık bırakarak "kabiliyetin varsa sende gir bak", demiştir.
Allah'ın subuti sıfatlarından tezahhür eden Esmasının her biri insana nescedilmiştir. İnsanda da cüzzi olarak vardır. Taki Allah'ı tanımak mümkün olsun. Mesela, biz göremesek Allah'ın Basar ismini kabullenmek, tanımak zor olurdu. Konuşmasak Mütekellim ismi, duymasak Semi' ismini tanımamız mümkün olmazdı ve hakeza. İşte Hadi ismi dahi Allah'ın subuti sıfatlarından tezahür etmiştir. Evet Allah Hadi-i Hakikidir. Her insan ise bilgisine ve kabiliyetine göre Hadi-i Mecazi olur, yani mehdidir. Herkez hidayete vesile olmaya soyunsa karmaşa olur. Gerçi ayet herkezi iyiliği emretmeye çağırmıştır ,ama diğer ayetlerde kimseye kaldıramıyacağı yük verilmediği de bildirilmiştir. Bilen bilmeyen bu işe girse hurafe doğar. Acaba bu kadar hurafe alim gibi alimlerden mi zuhur etti yoksa kendini alim belleyip ilim yapmak istiyenlerin işe girmesi ile mi oldu?
Baki Selam