Muhamed Dolaku
New member
- Katılım
- 2 Tem 2011
- Mesajlar
- 5,395
- Tepkime puanı
- 158
- Puanları
- 0
- Yaş
- 78
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]381 - İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) buyurdu ki: "Pazara mal celbeden rızıklanır, muhtekir mahrum bırakılır. Kim mü'minlerin bir gıdasını onlara karşı saklar, ihtikâr yaparsa, Allah onu iflasa ve cüzzam hastalığına dûçar eder."[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]İbnu Mâce, Ticârât 6, (2153). Bu son beş rivayeti Rezin merhum tahric etmiştir.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]AYIP SEBEBİYLE MALI GERİ VERMEYE DAİR[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]382 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Bir adam bir köle satın aldı. Köle, Allah'ın dilediği kadar (bir müddet) adamın yanında ikâmet etti. Sonra adam kölede bir kusur tesbit etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelerek şikayette bulundu ve eski sahibine iade etti. Eski sahibi: "Ey Allah'ın Resûlü, (yanında kaldığı müddetçe) kölemi kullandı, ondan istifade etti" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Harac (menfaat), zâmin (kefil) olana aittir" buyurdu.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Ebu Dâvud, Büyû 71, (3508, 3509, 3510); Tirmizî, Büyü 53 (1285); Nesâî, Büyü 15, (8, 254, 255); İbnu Mâce, Ticârât 43, (2242-2243).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]383 - Nesâî'nin bir rivayeti şöyledir: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) menfaatin, zâmin olana aid olduğuna hükmetti ve zâmin olmayan kimsenin menfaat talebini yasakladı.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Tirmizî hazretleri, "Menfaat, zâmin olana aittir" sözünü şöyle açıkladı: "Burada zâmin o kimsedir ki, bir köle satın alır, bir müddet onu hizmetlenir, sonra onda bir kusur tesbit eder ve bu sebeple köleyi satıcısına iâde eder. Bu durumda, köleden hâsıl olan menfaat müşteriye aittir. Zira köle, şâyet helâk olsaydı, müşterinin malı olarak helâk olacaktı. Buna benzeyen bütün meselelerde menfaat, zâmin olana aittir."[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]384 - Ukbe İbnu Âmir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Kölenin müddeti üç gündür. Şayet müşteri, bir hastalığa rastlarsa, herhangi bir delil ibraz etmeden köleyi satana geri verir. Üç günden sonra hastalığa rastlarsa, bu hastalığın, satın aldığı zamana ait olduğu hususunda delil ibraz etmesi gerekir."[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Ebu Dâvud, Büyü 72, 3506.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]385 - Ebu Seleme İbnu Abdirrahmân İbni Avf anlatıyor: "Abdurrahman İbnu Avf (radıyallahu anh), Asım İbnu Adiy'den bir cariye almıştı. Cariyenin evli olduğunu anladı ve derhal geri verdi."[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Muvatta, Büyü 8 (2, 617).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]386 - İbnu Ömer (radıyallahu anh)'in anlattığına göre, "Kendisi, sekizyüz dirheme bir köle satar ve satarken "kusursuz" olduğunu söyler. Ancak, satın alan kimse bilahere: "Kölede bir hastalık var bana söylemedin" der. İhtilaf Hz. Osman (radıyallahu anh)'a götürülür. Adam: "Kölede hastalık olduğu halde, haber vermeksizin bana sattı" der. Abdullah (radıyallahu anh): "Ben onu 'kusursuz' olarak sattım" der. Hz. Osman (radıyallahu anh) sattığı zaman kölede kusur olduğunu bilmediğine dair yemin etmesine hükmetti. Abdullah yemin etmekten imtina ederek, köleyi geri aldı. Köle yanında sıhhate kavuştu. Sonra onu yeniden sattı ve bu sefer bin beş yüz dirhem aldı."[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Muvatta, Büyü 4, (2, 613).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]AĞACI VE MEYVEYİ SATMAK, SATILAN KÖLENİN MALI VE MALA GELEN MUSİBETE DAİR[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]387 - İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işittim: "Kim döllemesi yapılmış bir hurmalık satarsa (bir başka rivayette satın alırsa) bunun meyvesi satana aittir. Satın alan kendisinin olacak diye şart koşmuşsa o haric (bu durumda meyve müşterinindir). Kim de bir köle satarsa, kölenin malı satanındır, burda da satın alan "benim olacak" diye şart koşmuşsa o hariç, bu takdirde kölenin malı varsa müşterinin olur."[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Buhârî, Büyü 90, 92, Şürb 17, Şürüt 2; Müslim, Büyü 77, (1543); Muvatta, Büyü 9 (2, 617); Tirmizi, Büyü 25, (1244); Ebu Dâvud, İcâre 44, (3433, 4434); Nesâî, Büyü 75, (7, 296).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]388 - Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir din kardeşine yemiş satsan sonra da buna bir âfet gelse, ondan bir şey alman sana helâl olmaz. Kardeşinin malını hakkın olmadığı halde nasıl alırsın?"[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Müslim, Müsâkat 14, (1554); Ebu Dâvud, İcâre 24, (3574), 60, (3470).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Bir başka rivayette: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) âfetle gelen zararın hesaptan düşülmesini emretti" demiştir.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="](Müslim, Musâkat 17).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]CİMRİLİKLE İLGİLİ BÖLÜM[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]389 - Ahnef İbnu Kays anlatıyor: "Ben Kureys'ten bir grubla oturuyordum. Oradan Ebu Zerr (radıyallahu anh) geçti. Şöyle diyordu:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]"-Mal biriktirenleri, cehennem ateşinde kızdırılan taşlarla müjdele. Bu kızgın taşlar onların her birinin memelerinin uçlarına konacak, tâ kürek kemiklerinden çıkacak; kürek kemiklerine konacak, ta meme uçlarından çıkacak. (Böylece) çalkalanıp duracaklar" dedi. Bu konuşmayı dinleyenler başlarını indirdiler. Onlardan hiçbirinin bu adama cevap verdiğini görmedim. Bunun üzerine adam dönüp gitti. Ben de peşinden onu takip ettim. Nihayet bir direğin dibine oturdu.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Bu adamların, senin kendisine söylediklerinden hoşlanmadıklarını görüyorum, dedim. Şu cevabı verdi:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Bunların hakikaten hiçbir şeye aklı ermiyor. Dostum Ebu'l-Kâsım (aleyhissalâtu vesselâm) bir keresinde beni çağırdı. Yanına varınca bana:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Uhud'u görüyormusun? dedi.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Evet görüyorum dedim. Bunun üzerine:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Bunun kadar altınım olmasını istemem, (olsaydı) üç dinar müstesna hepsini infak ederdim, buyurdu. Ebu Zerr (radıyallahu anh) önceki sözünü te'kiden:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Bu (Kureyşliler var ya) dünyayı topluyorlar hiçbir şeye akılları ermiyor, dedi.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Ben:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Seninle bu Kureyşli kardeşlerinin arasında ne var ki, onların yanına uğramıyor, onlardan birşey almıyorsun? dedim.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Ebu Zerr:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Hayır! Rabbine yemin ederim, taa Allah ve Resûlüne kavuşuncaya kadar ben onlardanne dünyalık isterim ne de kendilerine din nâmına bir şey sorarım, dedi. Ben tekrar:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Şu ihsan meselesi hakkında ne dersin? dedim.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Sen onu al. Çünkü, bugün onda bir nafaka var. Ancak, bu ihsan dinin karşılığında yapılırsa, bırak alma, dedi.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Buhârî, Zekât 4; Müslim, Zekât 34. (992).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]390 - Bir başka rivayette şöyle denmiştir:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]"Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la beraber yürüyordum. O, Uhud dağına bakıyordu. Bir ara: "Evimde üç gece kalacak altınım olsun istemem. Ancak üzerimdeki bir borç sebebiyle tek dinarı koruyabilir, geri kalanın da Allah'ın kullarına şöyle şöyle dağıtılmasını emrederdim" dedi ve elleriyle önüne, sağına soluna dağıtma işareti yaptı".[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Buhârî, Zekât 4; İstikrâz 3, Bed'u'l-Halk 6; İsti'zân 30, Rikâk 13, 14; Müslim, Zekât 34 (992).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]381 - İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) buyurdu ki: "Pazara mal celbeden rızıklanır, muhtekir mahrum bırakılır. Kim mü'minlerin bir gıdasını onlara karşı saklar, ihtikâr yaparsa, Allah onu iflasa ve cüzzam hastalığına dûçar eder."[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]İbnu Mâce, Ticârât 6, (2153). Bu son beş rivayeti Rezin merhum tahric etmiştir.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]AYIP SEBEBİYLE MALI GERİ VERMEYE DAİR[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]382 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Bir adam bir köle satın aldı. Köle, Allah'ın dilediği kadar (bir müddet) adamın yanında ikâmet etti. Sonra adam kölede bir kusur tesbit etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelerek şikayette bulundu ve eski sahibine iade etti. Eski sahibi: "Ey Allah'ın Resûlü, (yanında kaldığı müddetçe) kölemi kullandı, ondan istifade etti" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Harac (menfaat), zâmin (kefil) olana aittir" buyurdu.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Ebu Dâvud, Büyû 71, (3508, 3509, 3510); Tirmizî, Büyü 53 (1285); Nesâî, Büyü 15, (8, 254, 255); İbnu Mâce, Ticârât 43, (2242-2243).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]383 - Nesâî'nin bir rivayeti şöyledir: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) menfaatin, zâmin olana aid olduğuna hükmetti ve zâmin olmayan kimsenin menfaat talebini yasakladı.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Tirmizî hazretleri, "Menfaat, zâmin olana aittir" sözünü şöyle açıkladı: "Burada zâmin o kimsedir ki, bir köle satın alır, bir müddet onu hizmetlenir, sonra onda bir kusur tesbit eder ve bu sebeple köleyi satıcısına iâde eder. Bu durumda, köleden hâsıl olan menfaat müşteriye aittir. Zira köle, şâyet helâk olsaydı, müşterinin malı olarak helâk olacaktı. Buna benzeyen bütün meselelerde menfaat, zâmin olana aittir."[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]384 - Ukbe İbnu Âmir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Kölenin müddeti üç gündür. Şayet müşteri, bir hastalığa rastlarsa, herhangi bir delil ibraz etmeden köleyi satana geri verir. Üç günden sonra hastalığa rastlarsa, bu hastalığın, satın aldığı zamana ait olduğu hususunda delil ibraz etmesi gerekir."[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Ebu Dâvud, Büyü 72, 3506.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]385 - Ebu Seleme İbnu Abdirrahmân İbni Avf anlatıyor: "Abdurrahman İbnu Avf (radıyallahu anh), Asım İbnu Adiy'den bir cariye almıştı. Cariyenin evli olduğunu anladı ve derhal geri verdi."[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Muvatta, Büyü 8 (2, 617).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]386 - İbnu Ömer (radıyallahu anh)'in anlattığına göre, "Kendisi, sekizyüz dirheme bir köle satar ve satarken "kusursuz" olduğunu söyler. Ancak, satın alan kimse bilahere: "Kölede bir hastalık var bana söylemedin" der. İhtilaf Hz. Osman (radıyallahu anh)'a götürülür. Adam: "Kölede hastalık olduğu halde, haber vermeksizin bana sattı" der. Abdullah (radıyallahu anh): "Ben onu 'kusursuz' olarak sattım" der. Hz. Osman (radıyallahu anh) sattığı zaman kölede kusur olduğunu bilmediğine dair yemin etmesine hükmetti. Abdullah yemin etmekten imtina ederek, köleyi geri aldı. Köle yanında sıhhate kavuştu. Sonra onu yeniden sattı ve bu sefer bin beş yüz dirhem aldı."[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Muvatta, Büyü 4, (2, 613).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]AĞACI VE MEYVEYİ SATMAK, SATILAN KÖLENİN MALI VE MALA GELEN MUSİBETE DAİR[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]387 - İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işittim: "Kim döllemesi yapılmış bir hurmalık satarsa (bir başka rivayette satın alırsa) bunun meyvesi satana aittir. Satın alan kendisinin olacak diye şart koşmuşsa o haric (bu durumda meyve müşterinindir). Kim de bir köle satarsa, kölenin malı satanındır, burda da satın alan "benim olacak" diye şart koşmuşsa o hariç, bu takdirde kölenin malı varsa müşterinin olur."[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Buhârî, Büyü 90, 92, Şürb 17, Şürüt 2; Müslim, Büyü 77, (1543); Muvatta, Büyü 9 (2, 617); Tirmizi, Büyü 25, (1244); Ebu Dâvud, İcâre 44, (3433, 4434); Nesâî, Büyü 75, (7, 296).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]388 - Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir din kardeşine yemiş satsan sonra da buna bir âfet gelse, ondan bir şey alman sana helâl olmaz. Kardeşinin malını hakkın olmadığı halde nasıl alırsın?"[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Müslim, Müsâkat 14, (1554); Ebu Dâvud, İcâre 24, (3574), 60, (3470).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Bir başka rivayette: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) âfetle gelen zararın hesaptan düşülmesini emretti" demiştir.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="](Müslim, Musâkat 17).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]CİMRİLİKLE İLGİLİ BÖLÜM[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]389 - Ahnef İbnu Kays anlatıyor: "Ben Kureys'ten bir grubla oturuyordum. Oradan Ebu Zerr (radıyallahu anh) geçti. Şöyle diyordu:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]"-Mal biriktirenleri, cehennem ateşinde kızdırılan taşlarla müjdele. Bu kızgın taşlar onların her birinin memelerinin uçlarına konacak, tâ kürek kemiklerinden çıkacak; kürek kemiklerine konacak, ta meme uçlarından çıkacak. (Böylece) çalkalanıp duracaklar" dedi. Bu konuşmayı dinleyenler başlarını indirdiler. Onlardan hiçbirinin bu adama cevap verdiğini görmedim. Bunun üzerine adam dönüp gitti. Ben de peşinden onu takip ettim. Nihayet bir direğin dibine oturdu.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Bu adamların, senin kendisine söylediklerinden hoşlanmadıklarını görüyorum, dedim. Şu cevabı verdi:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Bunların hakikaten hiçbir şeye aklı ermiyor. Dostum Ebu'l-Kâsım (aleyhissalâtu vesselâm) bir keresinde beni çağırdı. Yanına varınca bana:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Uhud'u görüyormusun? dedi.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Evet görüyorum dedim. Bunun üzerine:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Bunun kadar altınım olmasını istemem, (olsaydı) üç dinar müstesna hepsini infak ederdim, buyurdu. Ebu Zerr (radıyallahu anh) önceki sözünü te'kiden:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Bu (Kureyşliler var ya) dünyayı topluyorlar hiçbir şeye akılları ermiyor, dedi.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Ben:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Seninle bu Kureyşli kardeşlerinin arasında ne var ki, onların yanına uğramıyor, onlardan birşey almıyorsun? dedim.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Ebu Zerr:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Hayır! Rabbine yemin ederim, taa Allah ve Resûlüne kavuşuncaya kadar ben onlardanne dünyalık isterim ne de kendilerine din nâmına bir şey sorarım, dedi. Ben tekrar:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Şu ihsan meselesi hakkında ne dersin? dedim.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]-Sen onu al. Çünkü, bugün onda bir nafaka var. Ancak, bu ihsan dinin karşılığında yapılırsa, bırak alma, dedi.[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Buhârî, Zekât 4; Müslim, Zekât 34. (992).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]390 - Bir başka rivayette şöyle denmiştir:[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]"Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la beraber yürüyordum. O, Uhud dağına bakıyordu. Bir ara: "Evimde üç gece kalacak altınım olsun istemem. Ancak üzerimdeki bir borç sebebiyle tek dinarı koruyabilir, geri kalanın da Allah'ın kullarına şöyle şöyle dağıtılmasını emrederdim" dedi ve elleriyle önüne, sağına soluna dağıtma işareti yaptı".[/FONT]
[FONT="] [/FONT]
[FONT="]Buhârî, Zekât 4; İstikrâz 3, Bed'u'l-Halk 6; İsti'zân 30, Rikâk 13, 14; Müslim, Zekât 34 (992).[/FONT]
[FONT="] [/FONT]