Bursevi, Buhari, Müslim...
Bu şahıslar sadece birer insandırlar.
Hazreti Adem (Safiyullah), Hazreti İbrahim (Halilullah), Hazreti Musa (a.s.), Hazreti İsa (Kelimullah), Hazreti Muhammed (s.a.v.), Hazreti Ali (k.v.), Hazreti Ebu Bekir (Sıddık'ı Ekber)... Bunlar da birer insandırlar. Ama Allah'ın dini hakkında insanları irşad etmişlerdir. Hepsi de başımızın tacıdır. Dersen ki; ilk beş saydığın zaten peygamberdir, diğerleri kim ola ? cevaben derizki, o ilk beşin yanında yer alan zatı muhteremlerdir ki, hepsi bizim gibi beşerdiler. Herkesin taşlayıp alay ettiği (Hz. Adem hariç) bir zamanda bu insanlar, malı ile canı ile nefsi ile yanlarında yer alıp kuvvet vermiştir. Onlar Allah'ın dinine yardım ettiği için, Allah da onları bu ümmete unutulmaz saygıdeğer insanlar olarak yadigar bırakmıştır. Buhari de bu mahiyette muteberdir, Müslim de, Bursevi de İmam'ı Rabbani de. Daha o kadar çok sayarım ki bu isimleri, hocan edip bunların hepsini yakından bilir. Zamanında bunları muteber bulmuştur, ne zaman ilmi aklına gaalip geldiyse, red etmeye o zaman başlamıştır. Edip belki kendini kurtarır da, peşine takılanlar ne olacak, işte orası muamma.
Sırat köprüsü hurafedir,
Hurafe dedğinin üzerinden geçerken de aynı his ve düşüncede olabilecekmisin ? Sanmam, biraz zordur o hissiyatı orada taşımak. Hurafenin ne olduğunu bilmemişsin, ama muhatabına kalkıp da; oku, anla düşün! diyebiliyorsun. Peki, o zaman sizde alın okuyun, anlayın, düşünün: "...ihdinas Sıraatel mustekıym..." Her yönden düşünün. Malumdur size de bir ayetin tek bir yönden alınıp yorumlanması olmaz. Buyurun üzerinde düşünün. Sadece doğru yol olarak değil, başka ne olabilir bu "sıraatel mustekıym" bir anlayın, sonra yine aynı şeyi söyleyebilecekmisiniz, merak ediyorum. Siz şimdi bir koşu Edip beye müracaat edersiniz, bakalım o'nun tefsirinde neler var anlatsın bakalım.
zerdüşt inancıdır, batıldır.
Elhakk, bu kadar yazının içersinde doğru bir söze rastladık, tevafuken mi, yoksa teberrüken mi yazdınız, bilemedim.
Kur'an'da Allah'ın emir ve yasakları bellidir. Nasıl iman edeceğimiz de gayet açıktır. Bunları inkar etmediğim sürece kafir olmam.
"Onlara, ' İnsanların inandıkları gibi siz de inanın' denildiğinde ise, 'biz de o süfehalar (beyinsizler, akılsızlar) gibi iman mı edelim?' derler. İyi bilin ki, asıl süfeha kendileridir, lakin bilmezler." ( Bakara : 13 ) Peygamberimizin, bile bile bir hadisi şerifini hafife almak, aynı ile müsemma Zat'ını da hafife almaya girer.
İnsanları ilahlaştırıp putlaştırma!
Bir insanı, Allah (Celle Celauhu) için sevmek, putlaştırmak değildir. Adetullahtır ki, sen ben ve diğerleri de bu muhabbetten hasıl oldu. Yoksa, Rabbi Zülcelal'in kendi Zat'ı Zülcelali'nin bilinmesi için, bir görev adına yaratılmadı. Yaratıldı ki, görmediği halde, işitmediği halde Rabbine iman etsin ve bu iman ile ibadet ederek mele'i alaya yükselsin. Yaratma öncesi meleklerin sorduğa Rabbi Zülcelal o yüzden " Şüphesiz, benim bildiğimi siz bilmezsiniz" diye buyurmuştur. Hazreti Muhammed (s.a.v.) de insandır, PUT değildir, Hz. Adem de...Hatta İmamı Gazal'i (r.aleyh) de. Bizler sadece Allah (Celle Celaluhu) hakkı için severiz. Onları kınamayyız, eleştirmeyyiz. Nasıl kınayalım, eleştirelim ki "Allah onlara bu ilmi verirken onları kınanamıştır" ayetine bağlı kalmaya çalışırız.
Allah'ın kitabı Kur'an dururken beşerlerin sözlerini kutsallaştırma!
Hurefelerden uzak dur!
Hurafe dediğin hadis ise, sen hurafenin içinde kalmışsın, beynini kiraya verip fikir emlakçılığı yapıyorsun. Bence sen, insanları bu fikrinden uzak tut. İnsanlığa daha çok faydan olsun. Dediklerin doğruysa, sen bir şey kaybetmeyeceksin, kaybeden diğer insanlar olacak, ama ya doğruysa; işte o zaman elini tutması için bir Buhari arayacaksın "sıraatel mustakıym" üzerinde.
Senin iyiliğin için söylüyorum bunları. Cehaletten kurtul.
"Siz Kitabı okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz? " ( Bakara : 44 )
Doğruları ve gerçekleri anlattım. İster kabul et, ister etme.
Doğru ve gerçek birr'dir. O da Kur'an'dır ! Kur'an da bize başta Peygamberimiz olmak üzere, diğer alim ve ariflere uymamızı emr ediyor. Yol gösteriyor, işaret ediyor. İstersen gel ısrar etme, içindeki nefs putunu at yere, bir iğne hakkında insanları uyarırken, çuvaldızın üzerine kendin oturma. Bu alem, bu alemin dışındaki binlerce alem, yedi kat semavat ve yer ile arasında yaratılmış bu kadar varlık bunu ikrar ederken, bir nefsin peşinde bu kadar inat; burasını da bizler anlayamıyoruz. İnşaallah sizler de bu ilmi anlayanlardan olursunuz, çok geç olmadan.
İnşallah soyut ve somut putlardan kurtulursun. Zihnin soyut putlarla dolu çünkü.
Zihin çok değişik, çok komplike bir şey. Sadece soyutları barındırmaz, kişinin soyut olarak gördüğü zamanla somutlaşır ve şekil alır. Şuna benzer, askerde nöbet tutan bir asker, ilerdeki ağaç karaltısını kafasında bir şeye benzetir, ama neye benzediğini bilemez. Bir müddet sonra o kafasındaki ona huzursuzluk ve korku verir. Bir müddet sonra onu zihninde daha önce gördüğü bir objeye benzetir, eğer o obje bir tank veya zırhlı personel taşıyıcısına da benziyorsa, zamanla onu kafasuında zpt yahut tank gibi algılar ve yavaş yavaş onu hareket ettirmeye başlar. Oysa, ağaç ilk geldiği saatte nasıl ki orada duruyorsa, kendisinden sonra da durmaya devam edecektir. Fakat zihin, işte o inandığı daha doğrusu inanmak istediğine odaklandığı için, gündüz onun ağaç olduğunu görünceye kadar o karaltının bir zpt veya tank olduğuna yemin bile edecektir. Bunu dini inanç konusuna çevirdiğimiz zaman, şablon yerine oturur. Buradaki mantıkta da gerçeği gösterecek olan gündüz; Kur'an'dır. Anlamak yönünden uzak durduğunuz, ve o neden ile bir türlü anlayamadığınız kitap; Kur'an!
Benim için tartışma bitmiştir.
İnşaallah, düşünür ve ondan sonra daha güzel bir mantık ile aynı sözü söylemenizi canı gönükden dilerim.
MetinK; sende köpek besleme. Niye diye de sorma, açıklama da getirme. Bahçe, ev, arazi hiç bir şeyden bahsetme, ben istemiyorum. Bu kadar!
Madem büyük bahçen var, tavşan besle. Niye diye de sorma, ben severim tavşanı.
Bahçeye de havuç ve şalgam ek.