Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kaynaklarlda Muaviye

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

ümmüebiha

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
MUAVİYE KİMDİR

Ahmed bHanbel ve Ebu ya’la kendi müsned’lerinde, Ebu berze’den şöyle rivayet ederler
“Peygamberle birlikte idik,şarkı sesi duyduk Bakın nedir bu? Diye buyurdu Ben biraz ilerleyince, muaviye ve amr b As’ı şarkı söylerken gördüm Dönüp peygambere haber verdim O da şöyle buyurdu Allah’ım,bu ikisini fitneye duçar et! İlahi, bu ikisini ateşe at”
muaviye sarayda yaşama,saray protokolu uygulamanın yanı sıra Roma’lıları taklit ederek ipek ve pahalı kürk giyerdi Kaynak ; Yakubi tarihi c568

muaviyenin karısının biri hırıstiyandıDostları ve danışmanları arasında çok sayıda hırıstiyan vardı Kaynak ; İslam medeniyetleri tarihi corci zeydan c1 s83

Ehli sünnet uleması nezdin’de muaviye melun ve zındıktır
Kaynak ; Yakubi tarihi c2 s142

HzAli defalarca muaviyeyi lanetlemiştir Kaynak ; Taberi tarihi 1bas c11 s357


 

ümmüebiha

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Peygambere efendimiz muaviyeyi defalarca lanetledi
Kaynak ; El muhtasar Fi ahbar c1 s184

muaviye içki içerdiKaynak ; İbn-i ebil hadid c3 mısır baskısı s228,İhkakul Hak ve İzhakul batıl c1 s49


muaviye faiz yerdi Kaynak ; muaviye bin ebu sufyanAAhmud El ikaade mısır baskısı s132


muaviyeye göre miraç olayı rüyadan ibaretti diyor
Kaynak ; El-Gadir c10 s184, Sahihi müslim’den naklen c5 s43,Beyhaki süneni c5 s477
muaviye (la) kendi sözü;
“And olsun Allah’a , dünyada tatmadığım lezzet kalmadı” demekten sakınmayan bir hayasızdıKaynak; el-Mehasin-u ve’l-Mesavi , Beyhaki c1 s109 ve 210

Hz Resulullah (saa)'in; 'Eğer Muaviye'yi benim minberime çıktığını görürseniz, karnını yırtın yada onu öldürün” Kaynak ;Tehzib-üt Tehzib Ibin-i Hacer'in c 7 s 324, Tarih-üt Taberi c 10 s 85, Tarih-ül Hatib c 12 s 181, Künuz-ül Hakaik s 10 Menavi'nin, Serh-i Nehc-ül Belaga Ibn-i Ebu-l Hadid'in c 1 s 348, Tarih-ül Kebir Belazuri'nin

Resulullah (saa) şöyle buyurdu: Her seyin bir afeti olur Bu dinin afeti de Ben-i Ümeyye’dirKaynak ; (el-Müttaki el-Hindi' nin 'Kenz' ul Ummal' c6, s91 / Tathir’il Cinan s143 "Sevaik' ul Muhrika’nin hamisinde" / Nehc'ül Hak ve Kesf'üs Sidk s312)

İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor:" Ben çocuklarla birlikte oynuyordum Derken "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm geldi Ben hemen bir kapının arkasına saklandım (Beni orada bulup) enseme dokundu "Muaviye'ye git! Onu bana çağır!" dedi (Ben derhal gittim ve) geldim: "O YEMEK YİYOR!" dedim "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, tekrar: "Git Muaviye'yi bana çağır!" Emrettiler (Ben (yine gidip) döndüm ve: "O YEMEK YİYOR!" dedim Resûlullah tekrar: "Git! Muâviye'yi bana çağır!" emrettiler Ben yine gidip geldim ve: "O YEMEK YİYOR!" dedim Bunun üzerine: "ALLAH ONUN KARNINI DOYURMASIN!" buyurdular" Kaynak; Müslim, Birr 96, (2604)

Ebu Zer el-Gaffari Muaviye’ye dedi ki: Resulullah (saa)’a uğradım (Senin hakkında) buyurdu ki: “Allahım ona lanet et ve onu ancak toprak ile doyur” (el-Emini “el-Gadir” c10, s142)

Ebi Said ve Abdullah bin Mesud’tan naklen, Resulullah (saa) şöyle buyurdu: “İzâ reeytüm Muaviye alâ memberi faktülüh” Meali: “Eğer Muaviye’yi mimberim üzerinde görürseniz onu öldürünüz” (Tarih’üt Tabari c10, s58 /
İbn-i Mezahim’in “Vak’it Siffiyn” kitabı s216, 221 –Matabaatül Medeni-2Baskı Mısır /
ez-Zehebi’nin “Mizan’ül İtidal” kitabı c1, s572; c2, s380, 613 / en-Nesaih’ül Kafiyeh limen Yetevelle Muaviye s45 /
Hüvarezmi’nin “Maktelil Hüseyin” kitabı c1, s185 /
İbn-i Ebil Hadit’in “Şerhu Nehc’ül Belağa” kitabı c15, s176 Mısır bas Muhammed Ebul Fadl tahkiki /
Takviyyet’ül İman Bired
Tezkiyyet İbn-i Ebi Süfyan s90 /
Hatip el-Bağdadi’nin “Tarih-i Bağdat” eseri c12, s181 /
İbn-i Hacer’in “Tehzib’üt Tehzib” kitabı c2, s428; c5, s110; el-Münavi’nin “Künuz’ül Hakaik” kitabı c1, s16 –Cami’us Sağir hamişinde bas/
Tarih-i Ebil Fida c2, s61 /
el-Mukrim’in “Maktelil Hüseyn” kitabı s7, 4Baskı /
el-Emini’nin “el-Gadir” adlı kitabı c10, s145 /
el-Hilli “Nehc'ül Hak ve Keşf'üs Sıdk” s309)

İbn-i Mesud’tan naklen Resulullah (saa) şöyle buyurdu: “İza reeytüm Muaviye bin Ebi Süfyan yahtib alâ menberi fedribu anküh Meali: Eğer Muaviye bin Ebi Süfyan’ı mimberim üzerinde hutbe okuduğunu görürseniz boynunu kesin” İmam Hasan dedi ki: Allah’a ant olsun ki, bu işi yapmadılar, felaha da ermediler”Şerhu Nehc’ül Belağa İbn-i Ebil Hadit C4, S32

İmam Hasan yine şöyle buyurdu: Resulullah (saa) şöyle buyurdu: “Eğer Muaviye’yi mimberim üzerinde görürseniz, öldürünüz” Ancak onun emrini terk ettiler, felaha ermediler, kurtuluşa da ermediler(es-Suyuti “el-Âlil Masnûa” C1, S424-425; el-Emini “el-Gadir” C10, S143)

Resulullah (saa) şöyle buyurdu: “İnne Muaviye, fi tabutin min nar fi esfele derek minha, yünadi: ya hannan, ya mennan el-ân ve kad asaytü kablü ve künte minel müfsidin “Muaviye ateşin en alt tabakasında bir tabutun içerisindedir ve şöyle nida ediyor: Ey Hannan, ey Mennân, ben önceleri asi oldum ve fesat edenlerle beraberdim” (Tarih’üt Tabari C11, S357; Kitabu Saffayn S243)

Ehli Sünnet uleması nezdinde Muaviye melun ve zındıktır (Tarih’ül Yakubi C2, S142 ve Emini “el-Gadir” C1, S16)

Muaviye Hz Peygamber efendimiz tarafından lanetlenmiştir (Emini “el-Gadir” C1, S216; El Muhtasar Fi Ahbar C1, S184; Ali ve Benvah S229 Mısır Bas)

Muaviye Hz Ali tarafından da defalarca lanetlenmiştir (Tarih’üt Tabari C11, S357; Emini “el-Gadir” C10, S139; Sıffin S244 Mısır Bas)
 

ümmüebiha

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Muaviye içki içerdi Şerh-u Nehc’ül Belağa İbn-i Ebil Hadit C3, S228 Mısır Bas; et-Tüsteri “İhkak’ul Hak ve İzhâk’ul Bâtıl” C1, S49; Emini “el-Gadir” C10, S157)


Hatta son arzusu, ölmeden önce “Sıcak bir günde serin şarap içip çocuklarını seyretmek” idi (Müsned-i Ahmet bin Hanbel C5, S347; İbn-i Asakir “Tarih-i Medinet-i Dimaşk” C7, S311; Emini “el-Gadir” C10, S189)


Muaviye’nin katl ve cinayet defteri bir hayli kabarıktır Hz Resulullah (saa)’ın sevgili sahabisi Hicr bin Adiyy ile altı yiğit arkadaşı, Muaviye’nin resmi emriyle Merc-i Uzra’da şehit edildi (Sahih-i Müslim C1, S258-259; Sahih-i Buhari C1, S131)

Muaviye Malik’ül Eşter’i Mısır yolunda zehirli balla zehirletip öldürttü, sonra da mimbere çıkıp şöyle dedi: “Ali’nin iki arkadaşı vardı, birinin işini Sıffin’de (Ammar bin Yasir’i) bitirdim, diğerininkini (Malik’ül Eşter’i) bugün” (Tarih’üt Tabari C4, S187; İbn-i Esir C3, S233)

Muaviye planlarını uygulayabilmek için Abdurrahman bin Halid bin Velid’i de zehirletti (Corci Zeydan “Medeniyet Tarihi” C4, S83)

Muaviye Hz Ali tarafından Mısır’a vali tayin edilen Muhammed bin Ebi Bekir’i öldürtüp cenazesini bir eşeğin cesedine karnını yarıp koyarak yaktırdı”Tarih’üt Tabari C4, S171; Corci Zeydan “Medeniyet Tarihi” C4, S83)

Muaviye oğlu Yezid’e biat almak istediğinde önce Hasan bin Ali’yi ile Sad bin Ebi Vakkas’ı zehirletip öldürttü (Ebu Ferec “Mekatil’üt Talibin”

Makrizi “İmam Hasan’ı emeviler zehirletti” der (Tarih’üt Tabari C4, S124; İbn-i Kuteybe “el-İmametü Ves-Siyasetü” S164, 1Bas; Şerh-u Nehc’ül Belağa İbn-i Ebil Hadit C4, S16; İbn-i Esir C3, S203; Emini “el-Gadir ”C11, S7; Seyyid Kutup “İslam’da Sosyal Adalet” S199)

Muaviye, Eş’as’ın kızı ve İmam Hasan’ın eşi olan Cu’de’yi kışkırtarak imamı zehirletti ve bu zehirle İmam şehit oldu Muaviye İmam Hasan’ın şehadet haberini duyduğunda neşelenmiş ve secdeye kapanmıştır (en-Niza vet-Tehâsüm S6 Necef Bas)

İbni Teymiyye diyor ki: Muaviye İmam Hasan’ın zehirlemek için emir verdi (Minhac’üs Sünnet C2, S225 Kitâl Ba’duhum Ba’da Babı)

Resulullah (saa); Ebu Süfyan’ın merkebe bindiğini, Muaviye’nin onu çektiğini, Yezid’in de onu arkadan sürdüğünü görünce şöyle buyurdular: “Allah; merkeptekine, onu önden çekene ve onu arkadan sürene lanet etsin” (Muhammed bin Cerir-i Taberi’nin Tarihi c 5, s 357; Tarih’ül Yakubi c2, s277 Beyrut Bas; el-Emini “el-Gadir” c10, s139)
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Yukarıda ki mesajlar ŞİA zihniyetinin yalan-yanlış ifadeleridir. ŞİA Hz.Muaviye'ye hususi husumetler taşır ve obşektif olmaz.



Hz. Muaviye H. 50-60 yıllarında vefat etmiştir. Hz. Muaviye İslam’ın seçime dayalı hilafet sistemini saltanata çevirmekle tenkid edilmiştir. Ancak şu unutulmamalıdır ki,Hz. Muaviye de bir sahabedir ve Resulüllahın (sav) hiçbir ayrım yapmadan bütün ashabını (temize çıkarmış) hangisi olursa olsun dil uzatılmamasını istemiştir. Bütün ehli sünnet uleması, bunu mühim bir esas olarak kabul etmiştir. Ayrıca, o zamanda olan olaylarda kaderin payını da ihmal etmemek gerekir. Resulüllah (sav), sahih hadis kitaplarının ifadesi ile, Hz. Muaviye hakkında hayır dua etmiş ve Hz. Ömer’den bir rivayette Hz. Muaviye için “Allah’ım, onunla (insanlara) hidayetini ulaştır” diye dua ettiğini bildirmektedir.

Bu esaslar dahilinde edeb ile yaklaşılması gerekir.
 
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla,

Hamd Alemlerin Rabbi Allah'a salat u selam O'nun Kutlu Habibine ve Al'ine olsun. lanetse tüm onlarındüşmanlarına olsun ta kıyamete kadar..

herkese Selam, hidayete tabi olanlara Selamun aleykum..

ben forumda acemiyim biraz baktım yöneticilere mesaj atacak yeri bulamadım. burdan yazaağım hakkınızı helal edin.. gerçi yöneticileri falan da tanımıyorum da.. üye olurken adımı yanlış yerden ayırmışım onu düzeltir misiniz. Nickim Ehl-i Bey'tin izinde değil Ehl-i Beyt'in izinde olacak..

bu başlık altında ummuebihanin alıntıladıkları sünni kaynaklardan veya onlarla uyum içerisindedir.. Sahabe demek kutsal demek değildir. Sahabe kelimesini Allah katında makamı olan iyi insanlar anlamı yoktur. Daha doğrusu anlamı sadece bu anlama gelmemektedir. Kur'an'da bu kelime hem cehennemlikler hem de cennetlikler hakkında kullanılmaktadır. 25 yerde ashabu'n-nar 15 yerde de ashabu'l-cennet olarak geçer. Bu geçen yerlerde Peygamberimiz s.a.a.'in ashabından da bahsedilmektedir.. onlar ayrılmamaktadır.

Sahabe'den bazı insanlar kınanmış ve yaptıklarıyla eleştirilmiştir. Örneğin size bir fasık haber getirirse onu araştırmadan karar vermeyin yoksa bir kavim hakkında yanlış hüküm verirsiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz ayeti (hucurat suresinden yaklaşık meal olarak hafızamdan yazdım) sahabe Mervan bin Hakem hakkında nazil olmuştur. Onu fasık olarak nitelemektedir. Yani sahabenin arasında fasıklar münafıklar ve kalpleri hastalıklı olanlar vardı..

Yine Ehli sünnetin sahih kaynakları kütübü sittede Buhari ve müslim başta olmak üzere bir çoğunun kitabul fitne bölümlerinde ashabın bazılarının Peygamberin s.a.a. vefatından sonra irtidat ettiği, gersin geriye döndüğü, dinde bidatlar ürettiği geçmekte ve kevser havuzundan uzaklaştırılarak cehenneme sürülecekleri haber verilmektedir..

Hal böyleyken bir insan sahabe diyerek onu yüceltmek ne Kur'an'da ne Hadiste hatta ne de sünni alimlerin tamamında görülen bir anlayış değildir. Sahabenin eleştirilebileceğini bir çok sünni büyüğü de söylemektedir. Örneğin bunlardan birisi Ebu Hanife'dir. O sahabeden fakih olmayanın rivayetini kabul etmemiştir. Bunlardan birisi de Ebu Hureyre olmuştur..

Hal böyleyken Allah'ın adalet sıfatına da yakışmayacak şekilde bir dönem insanlarını kutsallaştırmak onların yaptıklarını da yüceltmeye neden olmuş ve dinin ölçüleri malesef bozulmakla karşı karşıya getirilmiştir..

Konuya Kur'an ve sünnet çerçevesinde yaklaşılması yanlışlarımızı ve hatalarımızı azaltacaktır..
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
bu başlık altında ummuebihanin alıntıladıkları sünni kaynaklardan veya onlarla uyum içerisindedir..

Değildir. Ehli Sünnet'te böyle hadisler yoktur veya olan da sahih olarak kabul edilmemiştir.

Sahabe demek kutsal demek değildir. Sahabe kelimesini Allah katında makamı olan iyi insanlar anlamı yoktur. Daha doğrusu anlamı sadece bu anlama gelmemektedir. Kur'an'da bu kelime hem cehennemlikler hem de cennetlikler hakkında kullanılmaktadır. 25 yerde ashabu'n-nar 15 yerde de ashabu'l-cennet olarak geçer. Bu geçen yerlerde Peygamberimiz s.a.a.'in ashabından da bahsedilmektedir.. onlar ayrılmamaktadır. Sahabe'den bazı insanlar kınanmış ve yaptıklarıyla eleştirilmiştir. Örneğin size bir fasık haber getirirse onu araştırmadan karar vermeyin yoksa bir kavim hakkında yanlış hüküm verirsiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz ayeti (hucurat suresinden yaklaşık meal olarak hafızamdan yazdım) sahabe Mervan bin Hakem hakkında nazil olmuştur. Onu fasık olarak nitelemektedir. Yani sahabenin arasında fasıklar münafıklar ve kalpleri hastalıklı olanlar vardı..

Yine Ehli sünnetin sahih kaynakları kütübü sittede Buhari ve müslim başta olmak üzere bir çoğunun kitabul fitne bölümlerinde ashabın bazılarının Peygamberin s.a.a. vefatından sonra irtidat ettiği, gersin geriye döndüğü, dinde bidatlar ürettiği geçmekte ve kevser havuzundan uzaklaştırılarak cehenneme sürülecekleri haber verilmektedir..

Hal böyleyken bir insan sahabe diyerek onu yüceltmek ne Kur'an'da ne Hadiste hatta ne de sünni alimlerin tamamında görülen bir anlayış değildir. Sahabenin eleştirilebileceğini bir çok sünni büyüğü de söylemektedir. Örneğin bunlardan birisi Ebu Hanife'dir. O sahabeden fakih olmayanın rivayetini kabul etmemiştir. Bunlardan birisi de Ebu Hureyre olmuştur..

Hal böyleyken Allah'ın adalet sıfatına da yakışmayacak şekilde bir dönem insanlarını kutsallaştırmak onların yaptıklarını da yüceltmeye neden olmuş ve dinin ölçüleri malesef bozulmakla karşı karşıya getirilmiştir..

Konuya Kur'an ve sünnet çerçevesinde yaklaşılması yanlışlarımızı ve hatalarımızı azaltacaktır..

"Kutsal" ın çok manası vardır, birisi de "güçlü bir dinî saygı uyandıran" anlamıdır. Sahabe lügat itibari ile arkadaş anlamı taşımakla beraber dini literatürde Hz. Peygamber'in arkadaşları" için, daha geniş kapsamıyla Resulullah'ı gören müminler için kullanılmıştır. Bu mevzuunun ashabu'n-nar ve ashabu'l-cennet ile de bir alakası yoktur.

İslami literatürler kapsamında sahabeleri kınamak, eleştirmek Ehli Sünnet itikadında yoktur. İşte bu kınama işlerini maalesef siz ŞİA lar yapmaktadır ki zaten o da sizin ŞİA lığınızın temelidir.

Meseleyi illa ŞİA hakimiyetine sokma çabalarınızdan ve sürekli kimlik değiştirip kirlilik oluşturmaktan vaz geçiniz.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Allahın selamı üzerinize olsun.Hz.Muaviye r.a müçtehid idi,ashabı kiramdandır.yalnış içtihadından dolayı hükmü günahkar olmaz,içtihadına uyulmaz o kadar.içki içen oğludur o günahkardır,karıştırılmış galiba.
 

ümmüebiha

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Allahın adı ile...
Acaba ben mi yanlış görüyorum yoksa sizler mi yazdığım kaynakalara bakarsanız çoğunluk olarak ehli sünnetin önde gelen ve sahih kabul edilen kaynakları... Acaba sizler ehlisünnet kaynaklarını kabul etmiyor musunuz?


Muaviye hakkında ise


Mubahale ayetinde bize bildirilen Ali a.s Hz. Rasul s.a.a canıdır yani kendisi gibidir
Bu na binaen Rasul s.a.a buyurmuştur ki

Ali benden dir bende alidenim
Ben ve Ali bu ümmetin iki babasıyız
Alinin bana olan konumu Harunun musaya olan konumu gibidir
Ali hak ile hak da Ali iledir... gibi sizinde bildiğiniz bir çok hadis nakledilmiştir

Biz diyoruzki Rasul sadece Hz.Alinin makamını bize bildirmekle kalmamış Ali ye savaş açan bana savaş açmıştır diyerek Alinin karşısında olanların kendi karşısında olduğunu ve Rasule karşı olanların yalnızca batıla batan guruhun olabileceğini bize bildiriyor
Bizler Rasul s.a.a e karşı olan herkese karşıyız biliyoruzki sizlerde ogün Rasulün yanında olsa idiniz
Rasule savaş açan kişilerin karşısında olurdunuz..(inş)
O halde neden şimdi Rasulün sözüne itaat etmiyorda Rasule karşı olan bir kişiyi savunuyorsunuz
Ashabın hepsinin yıldızlar olduğunu ve bizi hidayete ulaştıracağını nasıl düşünebilirsiniz Rasulun sözleri kur an ile nasıl çelişebilir halbuki Rasul s.a.a her sözü vahiy niteliğindendir O s.a.a nefsinden konuşmaz Halbuki Allahu teala kur anı kerimin bir çok ayetinde ashaba karşı "onların kalpleri kaydı, sen münafıkları bilemezsin, Allaha itaatsizlik edenler, siz iman etmediniz islama girdiniz....vs" diye buyurmuyor mu Yani ashabın hepsinin itaatkar olmadığını bazılarının münafikliıkta çok ileri gittiğini bizlere açıkça bildiriyor
ve
Rasul s.a.a "size iki ağır emanet bırakıyorum biri Allahın kitabı diğeri itretim Ehli beytimdir bu ikisine sarıldığınız müddetçe asla delalete düşmezsiniz" buyurarark bizleri hem kur ana hemde kur anın tefsircisi olan bize hakkı gösterecek hak ile batılı ayıran çizgi ehli beytine uymaya, itaat etmeye davet emiştir bunlardan herhangi birine itaatsizlik delalete düşmemize sebebiyet verecektir..
Nitekim Mu aviye Ali a.s savaş açarak Ali a.s baş kaldırıp yıllarca lanet okuturarak ehlibeyte itaatsizlik etmiş ve delalete düşmüştür Bunu bize Rasul bildiriyor

Yine rasul s.a.a
Ey Ammar sen bu işkencelerle ölmeyecek uzun bir müddet yaşayacak ve azgın bir topluluğun eliyle şehid edileceksin
ve
Ey Ammar bütün insanları bir yerde Aliyi ise başka bir yerde görürüsen sen Alinin yanında yer al Muhakkak Ali hak ile hak Ali ileir" buyrmuştur

tarihi sürece baktığımızda da Ammar a.s mın Rasulden sonra Herzaman Ali a.smın yanında yer aldığını ve şehid edilirken Muaviye ordusu tarafından şehid edildiğini görmekteyiz... Ammar a.smın taraftar olması bile bize hakkı ve batılı açıkça göstermektedir tabi görmek isteyenlere
 

ümmüebiha

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
"Kıyamet günü sizi kuzeye doğru götürecekler. Ben, "Onları nereye götürüyorsunuz?" diye sorduğumda; "Vallahi onları cehennem e götürüyoruz." diyecekler. Ben, "Ey Rabbim, onlar benim ashabımdır." diyeceğim. Bana diyecekler ki: "Senden sonra onların ne bidatler çıkardıklarım bilmiyorsun. Sen onları terk ettiğin andan mürted olup cahiliyeye geri döndüler." Bunun üzerine ben diyeceğim ki: "Allah'ın rahmeti benden sonra dini değiştirenlerden uzak olsun." Onlardan, ancak deve sürüsünden ayrılan birkaç deve gibi çok azı kurtulacaktır."

Sahih-i Buhari, c. 9, s. 58-59 ve c. 8, s. 150 - 151; Sahih-i Müslim, c. 4, s. 1794, h. 2293.


Muhammed sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelmiştir. Eğer o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (cahiliyeye) mi döneceksiniz? Kim geriye dönerse, Allah'a asla zarar vermez ve Allah şükredenlere ihsanlar eder."

Al-i İmran Suresi / 144.


"Medinelilerden, münafıklık edip duranlar var. Sen onları bilmiyorsun, ama biz biliyoruz. Onlara iki kez azap edip sonra büyük bir azap ile azaplandıracağız."


Tevbe Suresi / 101.



"Söylemediklerine dair Allah adına yemin ederler. Fakat andolsun ki küfür sözünü söylediler onlar. Müslüman olduktan sonra kafir oldular. Ulaşmadıkları şeyi elde etmeğe çalıştılar."


Tevbe Suresi /74.




"Böylece Allah'a verdikleri sözü tutmadılar ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisine kavuşacakları güne kadar onların kalplerinde nifakı devamlı kıldı."


Tevbe Suresi / 77.

"İnsanlardan Allah'a ve ahirete inandık diyenler vardır, ama inanmamışlardır. Sanki Allah'ı ve inananları kandırırlar. Ama onların kendilerini kandırdıklarından haberleri yoktur. Kalplerinde hastalık vardır ve Allah da hastalıklarını artırmıştır. Yalanladıkları şey yüzünden onlara acı bir azap vardır."
Bakara Suresi /8- ıo.



"Münafıklar yanına geldiklerinde dediler ki: "Şehadet ederiz ki sen Allah'ın resulüsün. Ve Allah senin resul olduğunu biliyor ve Allah şehadet eder ki münafıklar yalancıdırlar. Onlar yeminlerini bir siper gibi kullanıp Allah'ın yolunu (halka) engellemeğe çalışırlar. Yaptıkları ne kötüdür. Bu da hiç şüphesiz iman ettik- ten sonra kafir oldukları içindir. Sonra kalpleri mühür- lendi de artık anlamaz olmuşlardır."
Münafıkun Suresi / 1 - 3.





"Görmez misin sana indirilene ve senden evvel indirilen şeye iman ettiğini zannedenleri. Tağut tarafından yargılanmayı isterler. Halbuki onlardan onu inkar etmeleri istenmişti. Şeytan onları tamamıyla saptırmak istemektedir. Onlara, Allah'ın nazil ettiğine ve Resule doğru gelin, denince senden tamamıyla uzaklaşırlar. Elleriyle hazırladıkları bir felakete uğrayınca halleri nice olur? Sonra sana gelerek yemin ederler, bizler sadece ihsan ve yardım etmek istiyorduk derler."

Nisa Süresi / 60 - 63




müminin kalbinde hem Allah dostunun, hem de Allah düşmanının sevgisi bir araya gelemez.


vesselam...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
ümmüebiha! Artık Şia propogandası yapmaktan vaz geçiniz. Sizin ayet ve hadislerden anladıklarınız sizi bağlıyor, biz sizin gibi anlamıyor ve tevil etmiyoruz, bunu anlayın ve forumda mesaj kirliliği oluşturmayın lütfen, bu açık şekilde ihtardır.
 

MMMM

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
21
Tepkime puanı
1
Puanları
0
BIRAK BACIM BU YEZİD TARAFTARLARINI...O MUAVIYE İTİNİ SAVUNAN KÖPEĞE NE DNİR Kİ...EHLİ SÜNNET ( BU İSME ASLA layık değillerdir) yazidin yoludur muaviye kurmuştur elbbet sevecekler putlarını melunlar
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Onu kötü zannetmekten çok sakınınız!

Ona dil uzatmak tehlikesine düşmeyiniz. Haram işlemiş olursunuz!

Ebû Dâvüdün bildirdiği hadis-i şerifte,

(Eshâbıma dil uzatmayınız! Uhud dağı kadar altun sadaka verseniz, onların bir avuç arpa sadakalarının sevabı kadar olamaz!) buyuruldu.

Ebû Ali Dekkat (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki:
" Her insanın üçyüz almış damarı vardır. Eğer üçyüz ellidokuz damarı Peygamber Efendimizin ( Sallallahü aleyhi ve sellem ) Eshab-ı kiramına muhabbet, bir tanesi Peygamberimizin ( aleyhisselâm) Eshabından birine düşmanlık, sevgisizlik üzere bulunsa, ölüm zamanında emir gelir ve canını o bir damardan alırki, bunun bozukluğu sebebi ile dünyadan imansız gider." [Muhammed Rebhâmî - Riyâd’ün Nâsihîn]


ESHAB-I KİRAM EFENDİLERİMİZE DİL UZATMAYIN !!!

Hz. Muaviye ,
Peygamber efendimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" kayınbiraderi ve vahiy kâtibi idi. Resulullahın zevcelerinden Habibe validemizin kardeşidir. Eshab-ı kiramın büyüklerindendir. Öleceği zaman, Resulullahın kendisine hediye ettiği bir gömleğe sarılıp, hazinesinde saklamış olduğu, Resulullahın saç ve tırnak kesintilerinin de gözlerine ve ağzına konularak defnedilmesini vasiyet etmişti. Kabri Şam’dadır.

Mekke fethedildiği gün babası ile beraber, Resulullahın önünde müslüman oldu. Hz. Muaviye, Peygamber efendimizin kâtiplerinden idi. Yazısı güzel idi. Fasih, halim, vakur idi.
Zeyd ibni Sabit diyor ki: Muaviye, Cebrailin getirdiği vahyi ve Peygamber efendimizin mektuplarını yazardı.

Fahr-i âlemin emniyetlisi idi. Bu yüksek rütbe, derecesinin ne kadar yukarı olduğunu gösterir. Bu büyük zata dil uzatanlar, Server-i âlemin Kur’an-ı kerimi yazmakta emniyet ettiğine dil uzatmış olurlar.

Abdullah ibni Mübarek hazretlerinin ilminin derecesini bilmeyen bir müslüman yoktur. Din imamı idi. Her ilimde ileri, her işi ilmine uygun idi. Peygamberimizin ilmine tam vâris idi. İşte bu büyük âlim buyuruyor ki: [/COLOR](Hz. Muaviye, Resulullahın yanında giderken, bindiği atın burnuna giren toz, Ömer bin Abdülaziz’den bin kere efdaldir.)

İkinci binin müceddidi imam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
(Hz. Muaviye’nin yanılması, Resulullahın sohbeti bereketi ile, Veysel Karani’nin ve Ömer bin Abdülaziz’in doğru işlerinden daha hayırlı oldu. Bunun gibi, Amr ibni As’ın yanlış bir işi, o ikisinin şuurlu işinden daha üstün oldu.) [cild.1, m.120]

Din-i İslamın en büyük âlimlerinden İbni Hacer-i Mekki hazretleri de buyuruyor ki:

(Şüphe yoktur ki, Hz. Muaviye Sahabe-i kiramın nesep itibariyle büyüklerindendir. Peygamber efendimize nesep ile ve nikah ile çok yakın ve mahremleridir. Server-i âlem, Onun hilm ve sehasını meth ve sena buyurdu. Onda İslamiyet, sohbet, nesep, nikahla akrabalık şerefleri toplanmıştır ki, bunların her biri, Cennette Resulullahın yanında bulunmaya sebep olan şereflerdir. Bunlara hilm ve ilim ve Halifelik şerefleri de katılınca, kalbinde az bir safa ve sıdkı ve salahı ve imanı ve izanı olan kimse için artık bu hususta fazla anlatmaya lüzum kalmaz.) [Sava’ik-ul-muhrika]

Hz. Muaviye, Huneyn Gazasında Resulullahın önünde babası ile birlikte kahramanca çarpıştı. Tebük Gazvesine katıldı. Veda Haccında bulundu. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer zamanlarında Suriye taraflarındaki savaşlara katıldı. Hz. Ömer, onu Şam valisi yaptı. Hz. Ömer zamanında 4 yıl, Hz. Osman zamanında 12 yıl, Hz. Ali zamanında 5 yıl, Hz. Hasan zamanında altı ay Şam’da 21.5 sene vali oldu. [41.] senede, Kufe’de halife seçildi. 19 sene, dört ay halifelik yaptı.

Aklı, zekası, fesahatı, sabrı, yumuşaklığı, ikramı, cömertliği fevkalade çok idi. Müslümanların başına geçeceği, hadis-i şerifte bildirildi. Kendisinden çok hadis-i şerif alındı, kitaplara yazıldı. Bu da, büyüklüğünü ve kendisine güvenildiğini göstermektedir.

İslamiyet’in yayılmasında kıymetli ve pek çok hizmetlerde bulundu. Miladi 662’de Sicistan’ı, 663’de Sudan’ı, bir sene sonra Afganistan’ı, Kâbil şehrini ve Hindistan’ın kuzey kısmını, 665’te Tunus’u (Afrikiyye’yi) aldı. 668’de gemilerle gittiği Kıbrıs’ı ve iki sene sonra da İran’daki büyük Kuhistan eyaletini fethetti. Yine aynı sene Bizans İmparatoru Dördüncü Kostantin zamanında, oğlu Yezid’i büyük bir ordu ile İstanbul’un fethi için gönderdi ve şehir kuşatıldı. Kostantin, her sene büyük miktarda vergi vermek şartıyla barış yapmak zorunda kaldı.

673’de Ubeydullah bin Ziyad’ı Horasan’daki orduya kumandan yapıp, Ceyhun Nehrini develerle geçerek Buhara’yı aldı. Hz. Ömer tarafından fethedilen Kudüs hıristiyanlara geçince, Hz. Muaviye şehri tekrar ele geçirdi. Yemen, Mısır, Kayrevan, Irak, Azerbaycan, Anadolu, Horasan ve Maveraünnehire hakim oldu. Müslümanlar tarafından çok sevildi.
Peygamber efendimiz, Hz. Muaviye’ye, (Ey Muaviye! Memleketlere hakim olduğun zaman, iyilik et!) buyurmuştur. Resulullahın sohbeti ve hayır dualarının bereketiyle, İslamiyet’in tesir sahasını çok genişletti ve İslamiyet’ten hiç ayrılmadı.

Hz. Muaviye, uzun boylu, beyaz tenli, heybetliydi. Güzel konuşur, adaletli davranırdı. Çalışkan, gayretli, azimliydi. Arabistan’da meşhur olmuş dört dâhi Sahabiden birisidir. Sanki her bakımdan devlet başkanı olmak için yaratılmıştı.

Hatta Hz. Ömer, Hz. Muaviye’ye her bakışta; Bu, ne güzel bir Arap sultanıdır derdi. Cins atlara biner, kıymetli elbiseler giyerdi. Resulullahın sohbetinin bereketiyle şeriattan hiç ayrılmazdı.

Hz. Ali onun hakkında; Muaviye’nin idaresini kötülemeyiniz! Zira onu kaybederseniz başların koptuğunu ve düştüğünü görürsünüz buyurmuştur.
(Kısas-ı Enbiya, Mirat-i Kâinat, Medaric-ün-nübüvve)

Hz. Ali ile birbirlerine beddua ettikleri asla doğru değildir, bunu ibni Sebecilerin uydurmuş olduğu kıymetli kitaplarda yazılıdır. Yalan olduğunu şu âyet-i kerime de açıkça bildiriyor:

(Muhammed aleyhisselam, Allah’ın Resulüdür ve Onunla birlikte bulunanların [Eshab-ı kiramın] hepsi, kâfirlere karşı çetin, fakat, birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktır.) [Feth 29]

Birbirlerine karşı merhametli olan, birbirini seven insanlar birbirlerine beddua eder mi hiç? Hâşâ Allah yalan mı söylüyor?

Peygamber efendimizin kayınbiraderi olan Hz. Muaviye, Peygamberimizden hayır dua almış ve övülmüştür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(İşlerinizde Muaviye’yi bulundurunuz. Çünkü, o kavi ve emindir.) [Tathir-ül-cenân]
(Ümmetimin en halimi ve cömerdi Muaviye bin Ebu Süfyan’dır.) [İ.Süyuti]
(Muaviye’nin mülk sahibi olmasına fazla zaman geçmez.) [Deylemi]

Hz. Hasan diyor ki:
Resulullah, (Bir gün gelir, Muaviye devlet başkanı olur) buyurdu. (Deylemi)

(Ya Rabbi, onu [Muaviye’yi] hâdi ve muhdi eyle) [Tirmizi] (Yani, Onu doğru yola ulaştır ve doğru yola ulaştırıcı eyle!)

(Ya Rabbi, ona [Muaviye’ye] kitap öğret, ülkelere sahip et ve azaptan koru.) [İ.Ahmed, Taberani, Ebu Nuaym, Ebu Ya'la, İ.Asakir]

Ebu İdris el-Havlani anlatır:
Hz. Ömer, Umeyr İbnu Sad’ı Humus valiliğinden azledince yerine Muaviye’yi tayin etti. Halk, "Umeyri azledip Muaviye’yi mi tayin etti" diye mırıldandı. Umeyr; "Muaviye’yi hayırla yâd edin. Zira ben Resulullahın, (Allah’ım, onunla (insanlara) hidayetini ulaştır!) dediğini duydum dedi. (Tirmizi)

İbnu Meryem el-Ezdi anlatır:
Muaviye’nin yanına girmiştim. Bana, seni hangi rüzgar attı diyerek ziyaretimden memnuniyeti izhâr etti. Ben de, Resulullahtan işitmiş olduğum şu hadisi size hatırlatmayı düşündüm dedim:
(Allah kime Müslümanların işlerinden bir şeyler tevdi eder, o da onların ihtiyaçlarını, isteklerini, darlıklarını giderirse, kıyamet gününde Allah da onun ihtiyaç, istek ve darlıklarını giderir.) Râvi der ki, bunun üzerine Hz. Muaviye insanların ihtiyaçlarıyla ilgilenmek üzere görevliler tayin etti.
(Tirmizi, Ebu Davud)

Âmir İbnu Sa'd babasından naklen anlatır:
Resulullah Beni Muaviye Mescidine girdi. Orada iki rekat namaz kıldı, biz de onunla beraber kıldık. Sonra uzun uzun dua etti. Sonra yanımıza döndü. Buyurdu ki:
(Rabbimden üç şey talep ettim. İkisini verdi, birini geri çevirdi: Rabbimden ümmetimi umumi bir kıtlıkla helak etmemesini talep ettim, bunu bana verdi. Ümmetimi suda boğulma suretiyle helak etmemesini diledim, bana bunu da verdi. Ümmetimin kendi aralarında savaşmamalarını da talep etmiştim, bu geri çevrildi.)
[Müslim]

Resulullahın torunlarından seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyuruyor ki:
(İmam-ı Ali şehid olunca, imam-ı Hasan müslüman kanı dökülmemesi ve rahat etmeleri için hilafeti bırakmak istedi. Muaviye’ye teslim eyledi. Onun emirlerine tâbi oldu. O günden itibaren Muaviye’nin hilafeti hak ve sahih oldu. Böylece, (Bu oğlum seyyiddir. Allahü teâlâ, onun ile, müminlerden, iki büyük fırka arasını bulur, barıştırır) hadis-i şerifinin manası meydana çıktı. Muaviye de, imam-ı Hasan’ın tâbi olması ile, dine uygun halife oldu. Böylece, müslümanlar arasındaki bütün anlaşmazlık sona erdi.) [Gunye]

Hz. Hasan, hilafeti kendi arzusu ile Hz.Muaviye’ye bıraktı. Onu halife olmaya layık görmeseydi, hilafeti bırakmazdı. Onunla harp ederdi. Hz. Hasan, layık olmayan birine hilafeti bıraktı, demek, Hz. Hasan’ı kötülemek olur. (H.S. Vesikaları)

Hadis imamlarından İbni Asakir bildiriyor ki:
Resulullah, Muaviye’ye, (Benden sonra, ümmetimin üzerine hakim olursun. O zaman, iyilere iyilik et, kötüleri de affet!) buyurdu.

Hz. Ali, [/COLOR](Muaviye, hiç mağlup olmaz) hadis-i şerifini hatırlasaydım, Muaviye ile savaşmazdım buyurdu.

İmam-ı Beyheki de diyor ki: Hz. Ali buyurdu ki, Resulullahtan işittim, (Ümmetimden bazıları, Eshabımı kötüleyecekler. Bunlar, Müslümanlıktan ayrılacaklardır) buyurdu. (Mevahib-i ledünniyye)

İmam-ı a'zam hazretleri, (Eshab-ı kiramın hepsini hayırla anarız) buyurdu.
İmam-ı Şafii ve Ömer bin Abdülaziz de, Eshab-ı kiram arasındaki savaşlar hakkında (Allahü teâlâ, ellerimizi, bu kanlara bulaşmaktan koruduğu gibi, biz de, dilimizi tutup, bulaştırmayalım!) buyurdu. (M.Rabbani c.2, m.96)
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
İmam-ı Gazali hazretleri de
(Dinimizi bize ulaştıran Eshab-ı kiramdır. Onlardan birini kötülemek, dini yıkmak olur) buyurdu.

İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki: Abdullah ibni Abbas buyuruyor ki: Cebrail aleyhisselam Peygamber efendimize geldi (Ya Resulallah! Muaviye’yi sana tavsiye ederim. Kur'an-ı kerimi yazdırmakta ona emniyet et, güven) dedi.
Yine aynı sayfada yazıyor ki, Resul-i ekrem, bir gün mübarek zevcesi Ümm-i Habibe’nin odasına geldi. O esnada Hz. Muaviye başını, kız kardeşi Ümm-i Habibe’nin kucağına koymuş uyuyordu. Resul-i ekrem bu hâli görünce, (Ya Habibe! Kardeşini bu kadar çok mu seviyorsun?) buyurdu. O da evet deyince, Peygamberimiz buyurdu ki, (Onu Allah ve Resulü de seviyor.) [Tathir-ül-cenân s. 27]

İmam-ı Malik’in ictihadına göre, Hz. Muaviye dalalette idi diye kötüleyenin katline fetva verdiği birçok kitaplarda yazılıdır. (Mesela Eshab-ı kiram Ö.N. Bilmen s. 84)

Ebussuud Efendi, Muaviye'ye lanet eden kimseye tazir-i beliğ ve hapis lazım olduğu fetvasını vermiştir. (488. Mesele sayfa 112)

Hz. Ali, Hz. Muaviye ve arkadaşları için, "Onlar bizim kardeşimizdir, fasık ve kâfir değildirler" buyurdu. (Şerh-i Mekasıd)

İbni Teymiye , Hz. Muaviye’yi kötüleyenler hakkında kitap yazdı.
Hz. Muaviye'yi sevmeyen mezhepsiz Mevdudi bile, sahabe-i kiramdan olduğu için Hz. Muaviye’nin suçlanamayacağını bildirmektedir. (Hilâfet ve Saltanat tercümesi s. 326)

Ali bin Ahmed hazretleri, Fedâilüs-Sahabe adlı risalesinde, diyor ki:İbni Abbas şöyle anlatır:
Biz mescidde sohbet ederken içeriye, uzun boylu ve yüzü örtülü bir zat girip selam verdi. Selamını aldık. Bize, ne konuşuyordunuz diye sorunca, biz de, Resulullah zamanındaki kendimizle ilgili faziletlerden konuşuyoruz diye cevap verdik. O zat yüzünü açtı. Bu zatın Muaviye bin Ebu Süfyan olduğunu gördük Ona, sen de kendi hakkında neler gördüysen bize anlat dedik. O da anlatmaya başladı:[/U
]"Ben şu hasletlerle bazılarınızdan faziletli oldum:

  • [*]1- Resulullah efendimiz ile birlikte bir seferde idik. Beni bindiği hayvanın terkisine alıp; (Neren bana temas ediyor) diye sordu. Ben de, "Karnım, ya Resulallah!" dedim. O zaman, (Allahü teâlâ karnını ilim ve yumuşak huy ile doldursun) buyurdu.
    [*]2- Resulullaha bir tabak ayva hediye edilmişti. Herkese bir tane verdi. En sonunda bir ayva kalmıştı. Sadece Resul-i ekrem ve ben almamıştık. Kalan bir ayva, Resulullah efendimizin mübarek elinden düştü. Yerden alıp kendisine vermek istediğimde, (Onu sen al ya Muaviye! Yarın kıyamette, o ayva elinde olarak bana kavuşursun) buyurdu.
    [*]3- Resul-i ekremle Tebük gazvesinden dönerken, Hudeybiye’ye geldik. Çok susamıştık. Resul-i ekreme; "Ya Resulallah! Musa aleyhisselamın kavmi için istediği gibi, sen de Rabbinden bizlere su talep etmez misin!" dedim. Bana, (Ya Muaviye! Bak şurada bir kaya var) buyurup elime, bir çubuk verdi. (Ya Muaviye! O kayanın yanına git ve ona bu çubukla vur) buyurdu. Gidip taşa vurunca, çok tatlı, buz gibi bir su fışkırdı. Tam içeceğim sırada sevgili Peygamberimizi ve susuzluktan yanan Eshabını hatırlayıp geri çekildim. Arkama bakınca, onların da gelmiş olduğunu gördüm. Resul-i ekrem, (Ya Muaviye, iç! Allahü teâlâ bu suyu senin için yarattı) buyurdu.
    [*]4- Resulullah mescidde iken Cebrail aleyhisselam gelir, selamdan sonra, "Rabbin sana ve ümmetine ikram olarak, Âyet-el-kürsi'yi ihsan etti" deyince, Resulullah; (Bu âyeti kim yazacak?) diye sorar. Cebrail aleyhisselam da, "Şu kapıdan içeriye ilk giren kişi" der. O kapıdan giren ilk şahıs ben olmuşum. Resulullah bana, (Ya Muaviye! Cenab-ı Hak bugünkü fazileti sana nasip etti, sana, Âyet-el-kürsi'yi tahsis kıldı. Ya Muaviye! Âyet-el-kürsi' yi yaz!) buyurdu. Ben de, "Eve gidip hokka ve mürekkep getireyim mi?" dedim. (Yâ Muaviye yaz! Zira Allahü teâlâ kalemi de Âyet-el-kürsi'den yaratmıştır) buyurdu. Bunun üzerine yazmaya başladım.
    [*]5- Bir gün Peygamber efendimizin arkasında namaz kılıyorduk. Resul-i ekrem, Fatiha suresini okuyup "Veladdâllin" dediklerinde, peşinden; "Âmin" dedim. Namazdan sonra Eshab-ı kirama, (Hanginiz âmin dedi) buyurunca, herkes sustu. Ben de sustum. Resul-i ekrem aynı soruyu iki üç defa tekrarladı. Fakat yine kimseden bir ses çıkmayınca, "Ya Resulallah! Âmin diyene ne yapacaksın?" dediğimde; (Onu ve ona tâbi olanları Cennetle müjdelemek istiyorum) buyurdu.

İbni Abbas hazretleri,
“Muaviye bin Ebu Süfyan’ın bu anlattıklarını biz de biliyorduk” buyurarak onu tasdik etmiştir. (Fedâilüs-Sahabe)

Server-i âlem namaz kıldırırken rükuda (semi Allahü limen hamideh) deyince, ilk safta bulunan Hz. Muaviye de, (Rabbena lekel-hamd) dedi. Böyle söylemesi, takdir ve tahsin buyurularak, bunu söylemek kıyamete kadar sünnet olarak kaldı. (Eshab-ı kiram)


Resulullahın kayınbiraderi ve vahiy kâtibi olan eshabın büyüklerinden Hz. Muaviye Cennetlik olduğu gibi, Eshab-ı kiramın hepsi de Cennetlik idi. İşte bir âyet-i kerime meali:
(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal veren ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlarla eşit değildir. Onların derecesi, sonradan Allah yolunda harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı [Cenneti] vaad etmiştir.) [Hadid 10]

Âyet-i kerimede, sapıklara fırsat vermemek için, ve küllen vaadallahü hüsna buyuruluyor. Yani Allah hepsine Cenneti söz vermiştir buyuruluyor. Fazilet bakımından elbette, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer gibi Mekke’nin fethinden önce Müslüman olup, bütün savaşlara katılanlar, Hz. İkrime, Hz. Vahşi gibi fetihten sonra Müslüman olanlardan üstündür. Ama hepsi de Cennetliktir.

Allahü teâlâ, sadece Eshab-ı kiramın Cennetlik olduğunu bildirmekle kalmadı, o mübarek insanları sevip onların yolundan giden Müslümanlardan da razı olduğunu, onları da Cennete koyacağını bildirdi.
İşte bir âyet-i kerime meali: (Muhacirlerin [Mekke’den hicret eden eshabın] ve Ensarın [Medine’de muhacir eshaba yardım edenlerin] önce gelenlerinden ve bunların yolunda gidenlerden Allah razıdır ve bunlar da, Allah’tan razıdır. Allah bunlar için, altından ırmaklar akan Cennetler hazırladı. Bunlar Cennetlerde sonsuz olarak kalacaklardır.) [Tevbe 100]

Allahü teâlânın zatı gibi sıfatları da sonsuzdur. Razı olması da sonsuzdur. Allah, Eshabdan birkaç sene razı oldu sonra vazgeçti denilemez. Allah sözünden dönmez. İki âyet-i kerime meali: (Allah asla sözünden dönmez.) [Al-i İmran 9, Zümer 20, Rad 31] (Allah vaadinden dönmez.) [Rum 6]

İbni Sebeciler, birkaç sahabi hariç hepsine kâfir diyorlar. Allahü teâlâ, sahabi düşmanlarına fırsat vermemek için, sadece Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer gibi cihad edenlerin değil, evlerinde oturanların da Cennetlik olduğunu bildirmiştir. İşte âyet-i kerime meali:
(Müminlerden, oturanlarla malları ve canları ile Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı [Cenneti] va’detmiştir; ama cihad edenleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.) [Nisa 95] Bu âyette de, “hepsi Cennetliktir” buyuruluyor.

Eshab-ı kiram birbirlerinin dostu idi. İşte âyet-i kerime meali:
(İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve [hicret eden eshabı] barındırıp yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır.) [Enfal 72]

Eshab-ı kiramın birbirine karşı çok merhametli olduğunu bildiren bir âyet-i kerime meali de şudur: (Muhammed aleyhisselam, Allah’ın Resulüdür ve Onunla birlikte bulunanların [Eshab-ı kiramın] hepsi, kâfirlere karşı çetin, fakat, birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktır.) [Feth 29]
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Burada bunu ispat için bir güzel misal verelim:
Eshab-ı kiramın, ensarın büyüklerinden, Peygamber efendimizin mihmandârı, sancaktârı ve katiplerinden olan Halid bin Zeyd Ebu Eyyub-i Ensari hazretleri [Türkiye’de Eyüp Sultan denilmekle meşhurdur] 670 (H.50) senesinde İstanbul’da şehid olmuştur.

Resulullah, Medine’ye hicret edince, deve bunun kapısında çöktü. Mescid yapılıncaya kadar, yedi ay bu mübarek sahabinin evinde misafir kaldı. Bütün eshab-ı kiram istediği halde, Resulullahı yedi ay ağırlama ve evinde bulundurma şerefi bu mübarek zata nasip oldu. Medine ahalisi Hz. Halid’in evine gelip Resul-i ekremi ziyaret etti.

Hz. Halid, Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye ve başka gazalarda Resulullah efendimizin yanında bulundu ve hayır dualarına kavuştu. Birçok muharebelerde sancaktârlık hizmeti ile şereflendi. Bu sebeple kendisine Sancaktâr-ı Resulullah ünvanı verildi. Yüzelli hadis-i şerif haber vermiştir. İhtiyar olduğu halde Hz. Muaviye zamanında, Süfyan bin Avf kumandasındaki ordu ile İstanbul’u almaya geldi. Yezid’in de bulunduğu asker arasında otuzüç sahabi vardı. Abdullah ibni Abbas, Abdullah ibni Ömer, Abdullah ibni Zübeyr hazretleri de Ebu Eyyüb-el Ensari Halid hazretleri ile beraberdi. Bunlardan Hz. Halid dizanteriden vefat etti.

Ebu Eyyub-i Ensari hazretleri, Cemel ve Sıffin vakalarında, Hz. Ali’nin yanında bulundu. Kumandanları arasında yer aldı. Hakemlerin kararı ile Hz. Muaviye halife seçildiği gün, Medine’de Hz. Ali tarafından vali idi. Suriye, Filistin muharebelerinde, Mısır ve Kıbrıs’ın fethinde bulundu. Gayet şecaatli ve pek kahramandı. Bir muharebede özrü sebebiyle bulunmadığı için hep üzülürdü.

İlk imana gelenlerden ve hayatta iken ismen Cennetle müjdelenen on kişiden birisi olan Hz.Talha ile ahiret kardeşi idi. Resulullah yapmıştı.

[Ki bu Talha hazretleri, Hicretin 36. yılında, Cemel vakasında, Hz. Ali’ye karşı savaş edenler arasında idi. Bu muharebede şehid olunca, Hz. Ali çok üzülmüştü. Ağlayarak yanına gitmiş, mübarek elleri ile, toprağı yüzünden silmişti. Cenaze namazını kendi kıldırmıştı.]

Evet, bu yüce sahabi, Resulullahın sancaktârı, Hz.Ali’nin kumandan ve valilerinden Hz. Halid, bir zaman önce kendisine karşı savaştığı Hz. Muaviye’nin, halifeliği zamanında İstanbul’un fethi için teşkil ettiği orduya katıldı. Birbirlerini sevmeselerdi, Hz.Ali efendimizin buyurduğu gibi, birbirlerini kardeş bilmeselerdi hiç Hz. Muaviye’nin halifeliği zamanında onun emrine girip, fetih için gönderdiği orduya katılır mıydı? Ki bu katılması onun şehid olmasına da sebep oldu. (Kısas-ı Enbiya, Şevahüd-ün-nübüvve, Tezkire-i Kurtubi muhtasarı, H.S.Vesikaları, Eshab-ı Kiram, S. Ebediyye)


Hz. Muaviye, Peygamber efendimizin kayınbiraderi, babası Hz.Ebu Süfyan kayınpederi, annesi Hz. Hind kayınvalidesi olmakla ve mübarek kardeşi Habibe validemiz de müminlerin annesi olmakla şereflenmiştir. Bir âyet-i kerime meali:
(Resulullahın zevceleri müminlerin anneleridir)
[Ahzab 6]

Resulullah ile akraba olmak şerefi çok büyüktür. İmanlı olan her akrabası muhakkak Cennetliktir. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ bana söz verdi ki, kızlarını aldığım ve kızlarımı verdiğim aileler, Cennette benimle beraber olacaktır.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, beni insanların en asilzadesi olan Kureyş kabilesinden seçti ve bana onların arasından en iyilerini eshab [arkadaş] olarak ayırdı. Bunlardan birkaçını bana vezir olarak ve din-i İslamı, insanlara bildirmekte, yardımcı olarak seçti. Bunlardan bazılarını da Eshar, [zevce, kayın peder, kayın valide, kayın birader ve baldız gibi kadın tarafından akraba] olarak ayırdı. Bunlara sövenlere, iftira edenlere, Allahü teâlânın ve bütün meleklerin ve insanların laneti olsun! Allahü teâlâ, kıyamet günü, bunların farzlarını ve sünnetlerini kabul etmez.) [Hakim]

(Esharımın [zevce tarafından olan hısımlarımın] Cennetlik olmasını istedim. Rabbim de bu isteğimi kesin olarak kabul etti.) [Hakim]

Hiçbir müslümanı tevbe ettiği günahtan ayıplamak uygun olmadığı gibi, kâfirken tevbe edip iman edenlerin de önceki hallerinden dolayı onları ayıplamak, bu yüzden onlara leke sürmek, önceki hallerini bahis konusu etmek caiz değildir.

Furkan suresinin, (Allah, kâfirken tevbe edip iman eden ve salih amel işleyenlerin seyyiatını hasenata [günahlarını sevaplara] çevirir. Allah çok affedici ve çok merhamet sahibidir) mealindeki 70. Âyeti, Hz. Muaviye’nin ve mübarek babası Hz. Ebu Süfyan’ın ve iffetini, asaletini, Mekke’nin fetih gününde Resulullahın huzurunda ispat eden Resulullahın kayınvalidesi Hz. Hind’in tertemiz olduklarını ortaya koyan sarsılmaz bir vesikadır.

Şii kaynaklarına göre Hz. Muaviye

Pakistan’ın büyük Tarih âlimi mevlana Abdüşşekur İlahi Mirzapuri, Şehadet-i Hüseyin isminde kitap yazmıştır. Urdu dilinden, farisiye de tercüme edilmiştir. İslam düşmanlarının, İslamiyet’i içerden yıkmak için, Müslüman ismi altında ortaya çıktıklarını, (Ehl-i beytin dostuyuz) diyerek, Ehl-i beyte düşmanlık ettiklerini yazmaktadır. Kitabın her yerinde, Şii kitaplarından vesikalar vererek, bunu ispat etmektedir.
Onbirinci sayfasında diyor ki:
Şii âlimlerinden Muhammed Bakır Horasani, [m. 1679 senesinde vefat etti.] Cila-ül-uyun kitabının 321. sayfasında diyor ki:
(Muaviye vefat edeceği zaman, oğlu Yezide şöyle vasiyet etti: İmam-ı Hüseyin’in Resulullaha yakınlığını, Onun mübarek kanından olduğunu biliyorsun. Irak halkı Onu kendi yanlarına çağırırlar. Sana yardım edeceğiz, derler. Yardım etmezler. Onu yalnız bırakırlar. Ona galip olursan, kendisine hürmet et. Sana yaptıklarına karşılık, Onu hiç incitme! Benim Ona olan iyiliklerimi sen de yap!)

Şii tarihçilerinden Muhammed Taki han, [m. 1879 senesinde vefat etti.] Farisi, Nasih-üt-tevarih kitabında diyor ki:
(Nasihatinde şunları da söyledi: Oğlum, nefsine uyma! Allahü teâlânın huzuruna, Hüseyin bin Ali’nin kanına bulanmış olarak çıkma! Yoksa sonsuz azaba yakalanırsın! (Hüseyin’e hürmette kusuru olana, Allahü teâlâ bereket vermez!) hadis-i şerifini unutma!)

Bu Şii tarihinin 38. sayfasında diyor ki:
(İmam-ı Ali’nin yanında olanlar, yani Şiiler, Şam’a gelirler, Muaviye’yi kötülerlerdi. Muaviye, böyle söyleyenlere bir şey yapmaz, kendilerine (Beyt-ül-mal)dan bol ihsanda bulunurdu.)

Cila-ül-uyun Şii kitabının 323. sayfasında diyor ki:
(İmam-ı Hasan bin Ali dedi ki, Muaviye, etrafımdaki yardımcılarımdan, vallahi daha iyidir. Çünkü bunlar, bir yandan Şii olduklarını söylüyorlar. Bir yandan da, beni öldürmek, mallarımı almak istiyorlar.)

Yezide gelince, babasının nasihatlerini unutmadı. Bunun için, imam-ı Hüseyin’i Kufe’ye çağırmadı. Onu öldürmek için emir vermedi. Ölümüne sevinmedi. Hatta, işitince ağladı. Ehl-i beyte hürmet etti.

Cila-ül-uyun Şii kitabının 322. sayfasında diyor ki:
(Yezid, Ehl-i beyte sevgisi ile meşhur olan Velid bin Akabeyi Medine’ye vali yaptı. Ehl-i beyte düşman olan Mervanı valilikten ayırdı. Velid, gece, imam-ı Hüseyin’i çağırıp Muaviye’nin öldüğünü ve Yezide biat edildiğini bildirdi. İmam-ı Hüseyin (Benim Ona gizli biat etmeme razı olmazsın. Herkesin yanında biat etmemi istersin) dedi.)

Şii kitabının bu yazısından anlaşılıyor ki, imam-ı Hüseyin Yezid için, fasık, facir veya kâfir demiyordu. Öyle bilseydi, gizli biat etmeye razı olmazdı. Açıkça biat etmemesi de, Şiilerin kendisine düşmanlık etmelerine sebep olmamak içindi. Nitekim, Muaviye ile sulh yaptığı için babasından ayrılıp harici olmuşlardı. Babası ile savaş etmişlerdi. Hilafeti Muaviye’ye bıraktığı için de, kardeşi Hz. Hasan’a düşmanlık yapmışlardı.

Yine bu acem tarihinde diyor ki:
(Zecr bin Kays, Hz. Hüseynin ölüm haberini Yezide getirince, başını eğip, bir zaman durdu. Sonra, (Onu öldüreceğinize, Ona itaat etseydiniz, iyi olurdu. Ben orada olsaydım Onu af ederdim) dedi. Mahdar bin Salebe İmam-ı Hüseyin’i kötülemeye başlayınca, Yezid yüzünü asıp, (Mahdarın anası böyle zalim ve alçak çocuk doğurmasaydı. Allah, Mercanenin oğlunu [İbni Ziyadı] kahr eylesin) dedi. Şemmer, imam-ı Hüseyin’in mübarek başını Yezide getirip, (İnsanların en iyisinin çocuğunu öldürdüm. Bunun için, atımın heybelerini altınla, gümüşle doldurmalısın) deyince, Yezid çok kızdı ve (Allah heybelerini ateşle doldursun! İnsanların en iyisini niçin öldürdün? Def ol. Git karşımdan. Sana hiçbir şey verilmez) dedi.)

Şiilerin Hulasat-ül-mesaib kitabının 393. sayfasında diyor ki:
(Yezid, herkesin yanında ağladığı gibi, yalnız kaldığı zamanlarda da çok ağladı. Kızları ve hemşireleri de beraber ağladılar. İmam-ı Hüseyin’in mübarek başını altın tasa koyup, (Ey Hüseyin! Allah sana rahmet etsin! Ne hoş gülüyorsun) dedi.

Şii kitabının bu yazısından anlaşılıyor ki, bazı kimselerin, (Yezid, İmam-ı Hüseyin’in mübarek dişlerine sopa ile vurdu) demeleri tamamen yalandır.

Cila-ül-uyunda diyor ki:
(Yezid, imam-ı Hüseyin’in Ehl-i beytini kendi sarayına yerleştirdi. Çok ikram etti. Sabah, akşam yemeklerini imam-ı Zeynelabidin ile beraber yerdi.)

Hulasat-ül-mesaibde diyor ki:
(Yezid, imam-ı Hüseyin’in Ehl-i beytine, (Şam’da benim misafirim olarak kalmak mı, yoksa Medine’ye gitmek mi istersiniz?) dedi. Ümmi Gülsüm, tenha bir yerde matem yapmak istiyoruz) dedi. Yezid, sarayında geniş bir odayı bunlara verdi. Burada bir hafta matem yaptılar. Yezid, sekizinci gün, Ehl-i beyti çağırıp, arzularını sordu. Medine’ye gitmek istediler. Çok mal ve süslü hayvanlar ve ikiyüz altın verdi. Her ihtiyacınızı her zaman bildirin, hemen gönderirim, dedi. Numan bin Beşiri, beşyüz süvari ile bunların emrine verdi. İzzet ve hürmetle Medine’ye gönderdi.)

Yukarıdaki yazılar ve bunlar gibi, taassuba kapılmadan yazan insaflı Şii âlimlerinin kitapları açıkça gösteriyor ki, Hz. Muaviye, imam-ı Hüseyin’e asla düşman değildi. Yezid, imam-ı Hüseyin’in öldürülmesini emretmemiş ve istememiştir. Ehl-i beytin düşmanı ve imam-ı Hüseyin’i şehid edenler, bu düşmanlıklarını gizlemek için, bu iki halifeye iftira etmişlerdir.

Abdurrahman ibni Mülcem Şii idi. Sonra harici oldu. Sonra imam-ı Ali’yi şehid etti. Kerbela’da imam-ı Hüseyin’i şehid edenler arasında Şam askeri yoktu. Kufe şehrinden gelmişlerdi. Şii âlimlerinden kadi Nurullah Şüşteri, bunu açıkça yazmıştır. İmam-ı Zeynelabidin’in Kufe şehrine getirilince, katillerimiz Şiilerdir, dediği Cila-ül-uyunda da yazılıdır.

İslam düşmanları, İslamiyet’i içerden yıkmak için Ehl-i beyti nebeviyi facia ve felaketlere sürüklemişler. Bu cinayetlerini Ehl-i sünnete mal ederek, bu bahane ile İslamiyet'in bekçisi olan Eshab-ı kirama ve bunların yolunda olan Ehl-i sünnet âlimlerine saldırmışlardır. Müslümanların, bu tuzaklara düşmemek için, çok uyanık olmaları lazımdır. (H.S. Vesikaları)
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
BIRAK BACIM BU YEZİD TARAFTARLARINI...

Müslümana mel'un diyen kendi mel'un olur. Kaldı ki; ehli sünnet alimlerinden kaynaklar diye bal içinde zehir akıtma işinden vazgeçin artık yahu. İbni sebe dedenizi her fırsatta örnek almak için illa saldırmanız gerekmiyor. Size bir fıkra anlatayım isterseniz sayın müslüman görünümlü yahudi zihniyetler:

Adamın biri evvel zamanın birinde, kendi el emeği ile güzel şapkalar yapar ve pazarda satarmış. Bir gün yine yaptığı şapkaları alıp pazara satmaya götürmüş. O gün müşteri azlığı nedeni ile elinde bir miktar şapka kalmış. "Nasip bu kadarmış" deyip gerisin geri köyünün yolunu tutmuş.
Günün yorgunluğundan olsa gerek, sıcak havanın da etkisi ile yorulmuş ve bir ağaç gölgesi altında biraz soluklanmak istemiş. Ağacın gölgesine oturunca da tatlı serinliğin de etkisi ile içi geçmiş ve uyuya kalmış. Uyandığında bağırış çığırış bir uğultu ama etrafında kimse yok. Bakmış şapkalar da yok yanında. Kafasını kaldırıp yukarıya bakınca bu sefer ağaç üzerinde bir sürü maymun ve her birinin kafasında kendi şapkaları. Hoplamış, zıplamış fakat ne mümkün hiç bir şapkasını ele geçirememiş. Sinirlenmiş, bağırmış, çağırmış ama ne fayda. Bu arada bu adam ne yaparsa maymunlar da aynısını yapıyormuş. Adam iyice sinirlenmiş maymunların bu hareketine ve kaldırmış kendi kafasındaki şapkayı hırsından yere vurmuş. Tabi onu taklid eden maymunlar da aynı şekilde kendi kafalarındaki şapkayı kaldırıp yere atmışlar. Bunu gören adam hemen teker teker şapkaları toplamış ve büyük bir kahkaha atarak "salak maymunlar" diyerek evinin yolunu tutmuş. Tabi başından geçen bu olayı evde herkese hatta küçük torununa dahi anlatmış.

Gel zaman git zaman bu yaşlı adam ölmüş, oğlu mesleğini devam ettirmiş, o da günü gelince ölmüş bu sefer torunu devam ettirmiş. Yıllar sonra bu torun da bir gün pazardan elindeki şapkaların hepsini satamadan eve dönmek zorunda kalmış. Tabi aynı yoldan gittiği için o da yorgunluktan dolayı aynı ağacın altında mola vermiş. Dedesinin başına gelen hal, bunun da başına gelmiş ve serinliğin etkisi ile uyuya kalmış. Uyandığında bakmış etrafında şapka yok, kafasını kaldırmış aynı görüntü ile karşılaşmış. Ağacın üzerinde bir sürü maymun ve herbirinin kafasında kendi el emeği şapkaları. "Ulan salaklar! Dedemden duymuştum sizlerin taklitçi beyinsizler olduğunuzu, durun ben şimdi onları sizden geri almasını iyi bilirim" demiş. Ve türlü türlü hareketlerden sonra kendisini taklit eden maymunların hepsinin gözü önünde kaldırmış şapkasını yere vurmuş. Bunu gören maymunlar liderlerine bakmışlar. Lider maymun etrafındaki maymunlardan birine başındaki şapkayı vermiş, ağaçtan yavaşça inmiş, yerdeki şapkayı alıp adamın karşısına gelmiş ve okkalı bir tokat atarken şöyle demiş:" Bu hikayeyi bir tek senin dedenmi biliyor lan salak!"

Ey beyinsizler! Bu hikayeyi bir tek sizlermi dedelerinizden duydunuz ? Bizim atalarımız yokmuydu ? Sizin dedeleriniz, size bunları anlattı da, bizim dedelerimiz eli armut mu topladı ?

Dedim ya, sizler ehlibeyt sevgisinin ne olduğundan bihabersiniz. Ehlibeyt'i seveceğim diye türlü türlü şeyler yapıyorsunuz ama, ehlibeyt'in bir tek müslüman için verebileceği canının ne anlama geldiğinden bihaber yaşıyorsunuz. Kuru kuruya sevgi olmaz. Gerçi bunları itikadlarınızı değiştirin diye söylemiyorum. Ama sizler alevi olamazsınız, ehlibeyt taraftarı hiç olamazsınız. Şekilcilik sizin genlerinizde. Siz kuru kuruya sevgi ile ancak Kufe halkının Hz. Hüseyin'e (r.anh) söylediği, ama haddizatında günü geldiğinde gösteremediği o kuru sevgi ile avunuyorsunuz. Kufe halkı da sizin gibi yapmıştı. Beldelerine çağırdıkları Hz. Hüseyin (r.anh) efendimizi, ihtiyacı olduğu halde Kerbela çölünde bir başına düşmanları ile başbaşa bırakmışlardı. O neden ile sizler de bu kuru sevgi iddiası ile o ehlibeyt'i sevmeye layık değilsiniz. Çünkü; ehlibeyt bu tür gösterişçilerden zamanında katledilen ehlibeyt halkının vahşetinin nasıllığını ve niceliğini çok iyi biliyor. O neden ile, uğraşmayın ehli sünnet içerisinde kalıp sizlere sadece acıyorlar.

Arap alevi kültürü ile yetişenler ise, işte bak onlara bir sözüm olmaz. Ama anadolu bektaşi aleviliği ile daha çooooook yalnız kalır, en sonunda da ahirette hüsrana uğrayanlardan olursunuz. Allah korusun demiyeceğim, çünkü Rabbimin kimleri koruyacağını, kimleri kahredeceğini üstelik Kur'an'ın da belirtmişken, böyle bir şeyi isteyemeceğim.

Aklını başına alanlar için ise, Kur'an indiği hali ile 1430 yıldan beri karşınızda duruyor. İster amel edersin, istersen red edersin. Hz. Ali (k.v) efendimizin senin adına kıldığı namazları ister eda edersin, istersen diğer tarafta karşılacağını muameleye rıza gösterirsin. Sonuçta, nefs senin nefsin, azap da mükafatta senin nefsine ! Bana ne !
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Yezidiler, yezidliğini yapacak, Hüseyni olanlar da kendine yakışanı yapacak. Ama kim yezid, kim Hüseyni; işte o konuya alemlerin ve Hüseyinin de (R.anh) Rabbi olan Allah'u Zülcelal (Celle ve şanuhu) Adl ismi şerifi ile mukabelede bulunup o şekilde intikamını alacak. Çünkü, Rabbimiz Müntekim'dir. İntikam alma yetkisi bir tek O'nun Zatı Zülcelali'ne mahsustur.
 

hksozer

New member
Katılım
18 Ara 2007
Mesajlar
97
Tepkime puanı
41
Puanları
0
Yaş
53
birilerinin emevi aşkı depreşmiş yine,hadi hayırlısı...
 

ümmüebiha

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ümmüebiha! Artık Şia propogandası yapmaktan vaz geçiniz. Sizin ayet ve hadislerden anladıklarınız sizi bağlıyor, biz sizin gibi anlamıyor ve tevil etmiyoruz, bunu anlayın ve forumda mesaj kirliliği oluşturmayın lütfen, bu açık şekilde ihtardır.


Allahın adı ile..
Sn bekir kardeşim benim burda şia propagansı yaptığımıda nerden çıkardınız şii olmayan bir çok kişi alim eğitmen tarihçi... vs Muaviyenin İslama layık bir halife olmadığına açıkça günah işleyip islama biat soktuğuna ve yüzlerce masumu acımasızca sırf ehlibeyt a.s sevdiği için katlettiğini bilir ve inanır Bizde böyle inanıyoruz çünkü bizler Allahın ve Rasul s.a.a emrine uyarak ehlibeyt a.s mı seviyoruz onlara buğz edenleri ise Rasulün yaptığı gibi batıl sayıyoruz


Allahu teala "pek azınız akleder" buyuryor benim ne haddime insanların akletmesini bekleyeyim

İslamın savunduğunu ve müslümanın inancını paylaşması neden kirlilik olsun burası bir paylaşım forumu değil mi üyeleriniz billdiklerini islamın savunduğu inançlarını paylaşamaz mı? Eğer öyle ise bunu forum kurallarında neden beyan etmediniz?
 

ümmüebiha

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İmam-ı Gazali hazretleri de
(Dinimizi bize ulaştıran Eshab-ı kiramdır. Onlardan birini kötülemek, dini yıkmak olur) buyurdu.​



Ozaman Bunu (dini yıkma işini) Muaviye çok iyi başardı ne yaptığı ile ilgili bişey yazmayacağım herkesin bildiği şey Hz.Aliye savaş açması ümmete fitne yayması Ali a.s mı sevenleri katledip Yine Ali a.s lanet ettirmesi herkes çe bilinen olay

İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki: Abdullah ibni Abbas buyuruyor ki: Cebrail aleyhisselam Peygamber efendimize geldi (Ya Resulallah! Muaviye’yi sana tavsiye ederim. Kur'an-ı kerimi yazdırmakta ona emniyet et, güven) dedi.
Yine aynı sayfada yazıyor ki, Resul-i ekrem, bir gün mübarek zevcesi Ümm-i Habibe’nin odasına geldi. O esnada Hz. Muaviye başını, kız kardeşi Ümm-i Habibe’nin kucağına koymuş uyuyordu. Resul-i ekrem bu hâli görünce, (Ya Habibe! Kardeşini bu kadar çok mu seviyorsun?) buyurdu. O da evet deyince, Peygamberimiz buyurdu ki, (Onu Allah ve Resulü de seviyor.) [Tathir-ül-cenân s. 27]

İmam-ı Malik’in ictihadına göre, Hz. Muaviye dalalette idi diye kötüleyenin katline fetva verdiği birçok kitaplarda yazılıdır. (Mesela Eshab-ı kiram Ö.N. Bilmen s. 84)

Bu hükmü Muaviyenin bizzat kendisi için vermeli çünkü Rasulün ehlibeytini kötüleyen ve onlara buğz eden Muaviyedir


Hz. Ali, Hz. Muaviye ve arkadaşları için, "Onlar bizim kardeşimizdir, fasık ve kâfir değildirler" buyurdu. (Şerh-i Mekasıd)


Ali a.s adına uydurulmuş yüzlerce rivayetten yalnız bir tanesi öyleki uydurma olduğu rivayete bakınca hemen yansıyor Hz. Ali kardeşim dediği birine neden onlar fasık ve kafir değildir diyerek savunmaya kalksın bunun daha güzel bir yöntemi yokmuydu?



Eshab-ı kiram birbirlerinin dostu idi. İşte âyet-i kerime meali:
(İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve [hicret eden eshabı] barındırıp yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır.) [Enfal 72]

Eshab-ı kiramın birbirine karşı çok merhametli olduğunu bildiren bir âyet-i kerime meali de şudur: (Muhammed aleyhisselam, Allah’ın Resulüdür ve Onunla birlikte bulunanların [Eshab-ı kiramın] hepsi, kâfirlere karşı çetin, fakat, birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktır.) [Feth 29]


yazınızn tamamını okumadım (vaktim yok)

Muaviye bir çok ashabı katlettiği için inananlar hükmüne girmediği ayetle sabitlenmiş oluyor bunu gördüğünüz ve paylaştığını için sizi tebrik ediyorum...
 

ümmüebiha

New member
Katılım
18 Şub 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Müslümana mel'un diyen kendi mel'un olur. Kaldı ki; ehli sünnet alimlerinden kaynaklar diye bal içinde zehir akıtma işinden vazgeçin artık yahu. İbni sebe dedenizi her fırsatta örnek almak için illa saldırmanız gerekmiyor. Size bir fıkra anlatayım isterseniz sayın müslüman görünümlü yahudi zihniyetler:

Adamın biri evvel zamanın birinde, kendi el emeği ile güzel şapkalar yapar ve pazarda satarmış. Bir gün yine yaptığı şapkaları alıp pazara satmaya götürmüş. O gün müşteri azlığı nedeni ile elinde bir miktar şapka kalmış. "Nasip bu kadarmış" deyip gerisin geri köyünün yolunu tutmuş.
Günün yorgunluğundan olsa gerek, sıcak havanın da etkisi ile yorulmuş ve bir ağaç gölgesi altında biraz soluklanmak istemiş. Ağacın gölgesine oturunca da tatlı serinliğin de etkisi ile içi geçmiş ve uyuya kalmış. Uyandığında bağırış çığırış bir uğultu ama etrafında kimse yok. Bakmış şapkalar da yok yanında. Kafasını kaldırıp yukarıya bakınca bu sefer ağaç üzerinde bir sürü maymun ve her birinin kafasında kendi şapkaları. Hoplamış, zıplamış fakat ne mümkün hiç bir şapkasını ele geçirememiş. Sinirlenmiş, bağırmış, çağırmış ama ne fayda. Bu arada bu adam ne yaparsa maymunlar da aynısını yapıyormuş. Adam iyice sinirlenmiş maymunların bu hareketine ve kaldırmış kendi kafasındaki şapkayı hırsından yere vurmuş. Tabi onu taklid eden maymunlar da aynı şekilde kendi kafalarındaki şapkayı kaldırıp yere atmışlar. Bunu gören adam hemen teker teker şapkaları toplamış ve büyük bir kahkaha atarak "salak maymunlar" diyerek evinin yolunu tutmuş. Tabi başından geçen bu olayı evde herkese hatta küçük torununa dahi anlatmış.

Gel zaman git zaman bu yaşlı adam ölmüş, oğlu mesleğini devam ettirmiş, o da günü gelince ölmüş bu sefer torunu devam ettirmiş. Yıllar sonra bu torun da bir gün pazardan elindeki şapkaların hepsini satamadan eve dönmek zorunda kalmış. Tabi aynı yoldan gittiği için o da yorgunluktan dolayı aynı ağacın altında mola vermiş. Dedesinin başına gelen hal, bunun da başına gelmiş ve serinliğin etkisi ile uyuya kalmış. Uyandığında bakmış etrafında şapka yok, kafasını kaldırmış aynı görüntü ile karşılaşmış. Ağacın üzerinde bir sürü maymun ve herbirinin kafasında kendi el emeği şapkaları. "Ulan salaklar! Dedemden duymuştum sizlerin taklitçi beyinsizler olduğunuzu, durun ben şimdi onları sizden geri almasını iyi bilirim" demiş. Ve türlü türlü hareketlerden sonra kendisini taklit eden maymunların hepsinin gözü önünde kaldırmış şapkasını yere vurmuş. Bunu gören maymunlar liderlerine bakmışlar. Lider maymun etrafındaki maymunlardan birine başındaki şapkayı vermiş, ağaçtan yavaşça inmiş, yerdeki şapkayı alıp adamın karşısına gelmiş ve okkalı bir tokat atarken şöyle demiş:" Bu hikayeyi bir tek senin dedenmi biliyor lan salak!"

Ey beyinsizler! Bu hikayeyi bir tek sizlermi dedelerinizden duydunuz ? Bizim atalarımız yokmuydu ? Sizin dedeleriniz, size bunları anlattı da, bizim dedelerimiz eli armut mu topladı ?

Dedim ya, sizler ehlibeyt sevgisinin ne olduğundan bihabersiniz. Ehlibeyt'i seveceğim diye türlü türlü şeyler yapıyorsunuz ama, ehlibeyt'in bir tek müslüman için verebileceği canının ne anlama geldiğinden bihaber yaşıyorsunuz. Kuru kuruya sevgi olmaz. Gerçi bunları itikadlarınızı değiştirin diye söylemiyorum. Ama sizler alevi olamazsınız, ehlibeyt taraftarı hiç olamazsınız. Şekilcilik sizin genlerinizde. Siz kuru kuruya sevgi ile ancak Kufe halkının Hz. Hüseyin'e (r.anh) söylediği, ama haddizatında günü geldiğinde gösteremediği o kuru sevgi ile avunuyorsunuz. Kufe halkı da sizin gibi yapmıştı. Beldelerine çağırdıkları Hz. Hüseyin (r.anh) efendimizi, ihtiyacı olduğu halde Kerbela çölünde bir başına düşmanları ile başbaşa bırakmışlardı. O neden ile sizler de bu kuru sevgi iddiası ile o ehlibeyt'i sevmeye layık değilsiniz. Çünkü; ehlibeyt bu tür gösterişçilerden zamanında katledilen ehlibeyt halkının vahşetinin nasıllığını ve niceliğini çok iyi biliyor. O neden ile, uğraşmayın ehli sünnet içerisinde kalıp sizlere sadece acıyorlar.

Arap alevi kültürü ile yetişenler ise, işte bak onlara bir sözüm olmaz. Ama anadolu bektaşi aleviliği ile daha çooooook yalnız kalır, en sonunda da ahirette hüsrana uğrayanlardan olursunuz. Allah korusun demiyeceğim, çünkü Rabbimin kimleri koruyacağını, kimleri kahredeceğini üstelik Kur'an'ın da belirtmişken, böyle bir şeyi isteyemeceğim.

Aklını başına alanlar için ise, Kur'an indiği hali ile 1430 yıldan beri karşınızda duruyor. İster amel edersin, istersen red edersin. Hz. Ali (k.v) efendimizin senin adına kıldığı namazları ister eda edersin, istersen diğer tarafta karşılacağını muameleye rıza gösterirsin. Sonuçta, nefs senin nefsin, azap da mükafatta senin nefsine ! Bana ne !


sizin gibi bir zihniyete cevap verme gibi bir niyetim yok



beni mesaj kirliliği diye ikide bir uyaran yaöneticimizide kınıyorum size Alkış tutuğu için...
islamiyet bu değil siz yalnızca emevi atalarınız doğrultusunda ilerliyorsunuz

Halbuki Allah buyuryor "ya ataları yalnış yaptıysa hala yanlışlarında inat etmeye devam mı edecekler"


Ben bütün ekollerin savunduğu Muaviyenin münafık olduğu inancını ayet ve hadislerle belki görmemişsinizdir diye size göstermeye çalıştım inanırsınız yahut inanmazsınız sizin sorununuz ben tebliğimi yaptım Hidayet edici yalnız Allahtır..


Şunu unutmayın hak ile batıl bir kalpte durmaz siz ya Alisiniz ya Muaviye ikisi birden olamazsınız
Elhamdulillah bizim tarafımız kesin çizgiler ile belirlendi
Herkes sevdiği ile çağrıldığı gün Allahtan niyazım bizler Mevlamız İmam Alinin yanında olalım sizde değerli sahabiniz Önderiniz Muaviyenin yanında (ilah-i amiin) safların kesin olarak ortaya konulduğu gün Bakalım Allah ve Rasulü kimin yanında olacak
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt