..
..
Hac Suresi 53. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, iki kısım insandan bahsediyor.
1. Kalpleri hasta olanlar, kalplerinde maraz olanlar.
2. Kalplerinde maraz olmayanlar.
Dikkat edilirse, her ikisi de kalpleri zikirsizlikten ve ilimsizlikten kasiyet bağlamış, kararmış ve sertleşmiş insanlar. Allah’ın yoluna girmeyen bu insanlar, cahiliyetleri sebebiyle Allah’ın yoluna girmeleri gerektiğini de bilmiyorlar. Bilmeyenlerden kalplerinde maraz olmayan insanları, Allahû Tealâ seçiyor. İşte o seçtikleri, Hac Suresinin 53. âyet-i kerimesinde “ kalplerinde maraz olanlar ” olarak vasıflandırdığı insanların dışındakilerdir. Allahû Tealâ, onların kalplerine ihbat koyarak mutlaka Sıratı Mustakîm’e ulaştıracağını, bir sonraki âyet-i kerimede açıklıyor. Kim bu insanlar? Bu insanlar, Allah’ın hidayetine lâyık olan insanlardır. Allahû Tealâ: “Onlar irşad makamının söylediklerinin Hakk’tan inen sözler olduğunu idrak etsinler diye kalplerine ihbat koyduklarımızdır.” buyuruyor.
22/HAC-53: Allah’ın şeytanın fitnesine müsaade etmesi, kalpleri kasiyet bağlamış (kararmış ve katılaşmış) olanlara ve (bu sebeple) kalpleri hasta olanlara şeytanın ilka ettiği şeyi bir imtihan kılmak içindir. Ve şüphesiz zalimler uzak bir ayrılık içindedirler.
22/HAC-54:Ve kendilerine ilim verilenler onun Rabbinden bir hak olduğunu bilsinler diye ve ona inansınlar diye onların kalplerine ihbat konmuştur. Muhakkak ki Allah âmenû olanları Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.
Bütün insanların kalpleri başlangıçta kasitundur. Hem kararmıştır, hem de sertleşmiştir. Onların Allah’ın yolunda neler yapılması lâzımgeldiğinden de haberleri yoktur. Ama buna rağmen bir kısmı başkalarına kötülük için yaşamıyor, başkaları kendilerine kötülük ettiği zaman onlar da sık sık mukabele ediyorlar. Kısas uyguluyorlar ama kendilerine birşey yapmayanlara da bir kötülük etmek istikâmetinde herhangi bir standartta bir talebin sahibi değiller. Bu insanlar Allah’ın seçtikleridir. Kalplerinde başkalarına karşı, başlangıçta kin olmayan insanlar, nefret olmayan insanlar kendilerine bir kötülüğü dokunmayan bir insana özellikle kötülük etmek için yaşamayan insanlar, hedefleri bu olmayan insanlar. Allah’ın seçimine lâyık insanların özelliklerini bu şekilde açıklamak gerekir.
Allah yolunda kendilerine düşeni yapmak istemeyen, Allah’ın kalplerinde hayır görmediği insanların seçilmemelerinin arkasında bir başka özellik vardır. Onların sadece kendilerini Allah’ın yolunda alıkoymaları değil, aynı zamanda başkalarını da Allah’ın yolundan alıkoymaları söz konusudur.
Allahû Tealâ, Rad Suresinin 20, 21 ve 22. âyet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:
13/RAD-20: Onlar Allah ile ahdlerini (nefslerinin yeminini, ruhlarının misakini ve vechlerinin ahdini) ifa ederler (yerine getirirler). Ve misaklerini (ruhlarının Allah’a ezelde verdiği ölümden evvel Allah’a ulaşma yeminini) bozmazlar.
13/RAD-21: Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel) Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını) O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
13/RAD-22: Onlar sabırla Rab’lerinin vechini dilerler. Ve namazı kılarlar. Rızıklandırıldıkları şeyden gizli ve açık olarak infâk ederler (başkalarına verirler) ve seyyiati hasenata çevirirler, onlar için ne güzel bir yurt (cennet) var.
Allahû Tealâ Rad Suresi 25. âyet-i kerimede ise buyuruyor ki:
13/RAD-25: Onlar Allah’a misaklerini verdikten sonra Allah’ın ahdini (yemin, misak ve ahdlerini) bozarlar, ve Allah’ın O’na (Allah’a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler (ruhlarını Allah’a ulaştırmazlar). Ve (böylece) yeryüzünde fesat çıkarırlar. (Başka insanların Allah’a verdikleri 3 yeminlerini yerine getirmelerine mani olurlar ve böylece Allah’ın emirlerine karşı çıktıkları için fesat çıkarırlar). Allah’ın lâneti onların üzerinedir. Onlar için ne kötü bir yurt var (cehennem).