Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kadınları anlamak

samanyolu

New member
Katılım
19 Mar 2007
Mesajlar
2,063
Tepkime puanı
2,696
Puanları
0
Yaş
49
Konum
istanbul
Adamin biri California'da bir kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya takılmış, adam lambayı kumların içinden çıkarmış. Dalgasına belki cin cıkar deyip ovalamış lambayı, harbi harbi cin çıkmış.
Adam çok şaşırmış, cin başlamış konuşmaya:
- Tamam, tamam. Beni lambadan kurtardin vs...
- Bu, bu ay içinde dördüncü çıkarılışım ve bu işten sıkılmaya başladım bu yüzden 3 dileği unut. Sadece 1 dilek hakkın var!
Adam oturmuş ve bir süre düşünmüş ve:
- Her zaman Hawaii'ye gitmek istedim ama uçaktan korkarım ve deniz beni çok tutar. Benim için Hawaii'ye bir köprü yap böylece arabayla oraya gidebileyim
Cin gülmüş ve:
- Bu imkansiz. Bu işin lojistiğini düşün! Köprünün ayakları nasıl Pasifik'in dibine ulaşabilir? Ne kadar beton gerektiğini, ne kadar çelik gerektiğini düşün. Hayır, başka bir dilek düşün.
Adam tamam demiş ve gerçekten güzel bir dilek düşünmeye başlamış. En sonunda:
- Dört kere evlendim ve boşandım. Bütün karılarım her zaman duyarsız olduğumu ve onunla ilgilenmediğimi söylerdi. Bu yüzden, kadınları anlayabilmeyi diliyorum... Nasıl hissettiklerini ve neden ağladıklarını, bir şey söylemedikleri zaman gerçekten ne istediklerini...onları nasıl gerçekten mutlu edebileceğimi bilmek istiyorum...
Cin cevap vermis:
- Köprü iki şeritli mi olsun dört şeritli mi_!
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Evet, bu fıkrayı daha önce de duymuştum, çok güzel.. Daha iyi nasıl anlatılır ki?...
 

ayýþýðý

New member
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
443
Tepkime puanı
52
Puanları
0
Yaş
32
Kadının biri
kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya takılmış kadın lambayı kumların içinden çıkarmış ,
ovalamış.Lambadan cin çıkmış ve Sadece bir dilek
hakkın var, iyi düşün öyle dile demiş. Kadın hiç
tereddüt etmeden, cebinden bir harita çıkararak Orta
Doğu´da barış istiyorum. Bu haritadaki ülkeleri görüyormusun? Bu ülkelerin birbiriyle savaşmayı bırakmasını, barışın

tesis edilmesini diliyorum diyivermiş.
Cin haritaya bakmış ve dehşetle Tanrı aşkına
Kadın! Bu ülkeler binlerce yıldır savaşıyorlar.
Tamam işimde iyiyim ama o kadar da
değil! Bunu yapılabileceğini
sanmıyorum.Başka bir dilekte bulun.
diye bağırmış.Kadın birkaç dakika düşünmüşve
hayatım boyunca
doğru erkeği bulamadım bilirsin; hemdüşünceli, hem
karizmatik hem eğlenceli biri,sevecen, ilgili,
sürekli futbol izlemeyecek ve ömür boyu sadık
olacak erkek diliyorum demiş. Cin
derin bir iç çekmiş:Uzat şu kahrolası haritayı!!!


hıh
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
Romantizmin Fiziksel Tahribatları

Romantizmin Fiziksel Tahribatları

Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez.Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar. (Yunus Suresi, 44)

Duygusallık kişide ruhsal ve manevi yönden büyük bir yıkıma yol açtığı gibi, fiziksel olarak da ciddi bir tahribat yapar. Bunların başında kişinin gizleyemediği, herkes tarafından gözlemlenebilen fiziksel değişimler gelir. Çünkü ruhen yaşanan huzursuzluklar, gerilimler, üzüntüler doğal olarak insanın dış görünümüne de yansır. Yüz kasları, bakışları, mimikleri, el ve kol hareketleri, ses tonları bu kimselerin her açıdan duygusallığın etkisi altında olduklarını hissettirir.

Duygusal insanlarda "psikosomatik" hastalıkların, yani ruhsal problemlerin yol açtığı fiziksel bozuklukların tümüne rastlanabilir. Vücudun fiziksel anlamda direnci kırılarak, güçten düşer. Bunun sonucu olarak bağışıklık sistemi çöker ve birbiri arkasına hastalıklara yakalanır veya mevcut bir hastalığının iyileşmesi gecikir.

Hastalıkların yanı sıra saç dökülmesi, ağarması, matlaşması, cildin neminin çekilerek kuruması, kalınlaşması, esnekliğini kaybederek kırışması, çatlaması, bunun sonucunda dışarıdan her türlü enfeksiyona açık hale gelmesi, hücrelerin yenilenmesi geciktiği için cilt bozukluklarının kalıcı bir görünüm alması, rengin soluklaşarak yüzün sararması, gözlerin matlaşması gibi daha pek çok olumsuz değişiklik de beraberinde yaşanır. Bu sebeple herşeyi sorun edinen, romantik, hüzünlenmeye eğilimli insanlar erken yaşta çökerler. Vücutları senelerce, günün her anında süren bu gerilimi, duygusal fırtınaları, ruhi dalgalanmaları kaldıramaz. Bunun sonucu olarak şiddetli yaşlılık alametleri görülür ve kalıcı fiziksel tahribatlar oluşur.

Duygusallığın kişiye fiziksel olarak verdiği zararlar bu kadarla da kalmaz. Kişinin içindeki karanlık ve hüzün yüzüne ve tavırlarına da yansıdığından bütün dinamizmi, canlılığı, yaşama sevinci, şevki dolayısıyla da insani güzelliği ve gösterişi ciddi şekilde azalır. Bakışlarının donuklaşması, gözlerinin küçülmesi, saçlarının seyrekleşmesi ya da cansızlaşması, yüz kasları gerildiği için ifadesinin gergin, kasvetli ve itici olması bu değişimlerden sadece birkaçıdır. Nitekim neşeli, rahat, huzurlu olan kimselerin gerilimli, stresli, ağlamaya yatkın kişilere göre daha uzun yaşadıkları, daha sağlıklı oldukları da pek çok bilimsel araştırmayla doğrulanmış bir gerçektir.


Duygusallığın yol açtığı ruhsal problemler, fiziksel rahatsızlıklara sebep olmakta, bu da çeşitli hastalıklarla kendini göstermektedir.
Dahası, vücutlarındaki bu değişimler karşısında dünyanın gelip geçici bir yer olduğunu, ne kadar acizlik içinde olduklarını düşüneceklerine ve Allah'a teslim olup iman edeceklerine, yaşadıkları bu kabusu daha da şiddetlendirirler. Yaşlanmanın, hastalanmanın da kendilerine hayır olabilecek yönlerini takdir edemedikleri için, bu durumları morallerini bozan, sürekli akıllarından çıkmayan bir endişeye dönüşür. İşte bu kısır döngü sonucunda vücutlarının da kaldıramayacağı bir yükün altına girerler. Nitekim çoğu doktor birçok hastalığın sebebini üzüntü, sıkıntı, stres olarak açıklarken, tek kurtuluş yolu olarak da yüksek moral ve neşeyi önerir.

Stres ve depresyona bağlı olarak uyku ve beslenme düzensizlikleri, tansiyon hastalıkları, mide, böbrek, kalp gibi iç organlarda ortaya çıkan çeşitli hastalıklar, astım gibi solunum bozuklukları, alerji, egzama, sedef gibi deri hastalıkları, migren, kanser türleri ve daha pek çok sorunun psikolojik kaynaklı olduğu tespit edilmiştir. Vücudun stres karşısında tepkisi sonucu, vücuttaki biyokimyasal reaksiyonlar, enerji tüketimi maksimum seviyeye çıkar. Bu stres halinin sürekliliğinde ise vücut fonksiyonları değişerek dengesizliklere sebep olur.

... Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. O gün, onların tümünü bir arada toplayacağız, sonra şirk katanlara: "Yerinizden ayrılmayınız; siz de, şirk koştuklarınız da" diyeceğiz. Artık onların arasını açmışızdır... (Yunus Suresi, 27-28)
Stresin sebep olduğu ağrılardan ise uzmanlar şöyle bahsetmektedirler:

Stres ve stresin doğurduğu gerginlik ve ağrı arasında önemli bir ilişki vardır. Stresin sebep olduğu gerginlik damarların daralmasına, kafanın belirli bölgelerine giden kan akımının bozulmasına ve o bölgeye giden kanın bir hayli azalmasına yol açar. Diğer taraftan bir dokunun kansız kalması doğrudan ağrıya sebep olur. Çünkü muhtemelen bir taraftan gergin dokunun daha çok oksijene ihtiyaç göstermesi, diğer taraftan dokunun zaten yetersiz kanla beslenmesi özel ağrı alıcılarını uyarır. Bu arada adrenalin ve noradrenalin gibi stres sırasında sinir sistemini etkileyen maddeler de salgılanmış olur. Bunlar da doğrudan veya dolaylı olarak kasların gerginliğini artırır ve hızlandırır. Böylece ağrı gerginliğe, gerginlik kaygıya, kaygı da ağrının şiddetlenmesine yol açar.12

İman etmeyen kimselerde depresyon, stres, bunalım sonucu hafıza zayıflaması, dikkat dağınıklığı, yorum bozuklukları, mantıksızlıklar, tikler, kontrolsüz tavırlar görülürken, müminler aklen ve ruhen son derece sağlıklı ve dengeli olurlar. Çünkü gerçek huzur, kalıcı neşe ancak Allah'a teslim olmakla, tevekkül etmekle mümkün olur. Müminler de Allah'a ve Allah'ın yarattığı kadere teslimiyet ve tevekkül içinde yaşadıklarından neşeleri de, huzurları da daimi olur. Allah'tan bir nimet olarak bu tür bir yıpranmanın etkilerinden korunmuş olurlar.

Romantizmin insanlara getirdiği büyük bir bela olan hüzün duygusu, ancak imanın getirdiği tevekkül ve sevinçle ortadan kalkar. Allah, cennete giden müminlerin şu şekilde hamd ettiklerini bildirmektedir:

Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamdolsun; şüphesiz Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir." (Fatır Suresi, 34)
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
bunu anlamamış edasıyla sormanız anlamdığınız anlamına glmiyor ...bkz...yazdığınız konunun altına asılmış mesaj...selam ve dua
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Yani Sayın Yelken;
Anlasam, sormazdım. Olur ya, insan hali. Anlayamadım. Bir tenezzül etsen de, anlatsan...
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
Ben anlamana yardımcı olurum inşallah.

1.si Mizah ta olsa madem ki hepimiz inançlı birer müslüman olma yolunda gayret gösteriyoruz dikkat edeceğiz.

Cinlerden medet ummalar,
Allah(c.c.)' yerine Tanrı lafının kullanılması
Doğru erkek nitelemesindeki sıfatlar

Bütün bunları nasıl göremiyorsunuz? Yoksa sizin için çok mu normal şeyler?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Konu fıkralar bölümünde açılan, mizahi bir yazı. Amaç belli.
Ne kimseye bir emir, ne de bir tavsiye var. İcbar da yok.
Cinden medet ummak diye bir şey de yok.
La ilahe illallah derken de tanrı kelimesini kullanıyorsunuz.
Doğru erkek nitelemesinde, herkesin şahsi fikirleri olabilir. İman sorgulanmıyor.

Bütün bunlarda garip olan bir şey yok.
Gariplik, her kelimeye bir kulp takan hazımsız kafalarda.

Ve kabahat, bu tür itirazlarla forumdaki üyeleri tacize çalışan zihniyetleri, iyi niyeti nedeniyle engellemeyen yöneticilerde!..
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
Allahu Ekber,

Bekir abim yaş olarak benden büyüksün, benden daha iyi bilmen gerekir diye düşünüyorum ki, Allah(c.c.)'in hükümleri her ortamda geçerlidir.

Kimseye emir veya tavsiye ya da icbar yok demişsiniz. Eğitim ve Öğretim hakkında gerekli bilgiye sahip olduğunuz zaman yanlışınızı anlayabilirsiniz.

Doğru Erkek, Doğru Kadın Nitelemesi de Allah'ın Kitabı ve Hz.Muhammed'in sünnetinde belirtilmişken ben bir insanın nefsine göre yaptığı doğru erkek tanımını kabullenemem. Bakın bu konulara daha çok gençler katılıyor, Siz onlara iyiyi doğruyu göstereceğinize yanlışı doğru olarak gösteriyorsunuz. Bütün bunların sonuçları size vebal olarak döner.



Şimdi bu konuda yanlış gördüğüm şeyleri söylediğim için hazımsız olduğumu zan ediyor iseniz Allah(c.c.) gözünüzü açsın derim.

İyiliği emredip, yanlıştan sakındırmağa TACİZ derseniz: Bu ayeti inkardır.

Şüphesiz kalplerdekini yalnız Allah(c.c.) bilir.

Allah affetsin.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Muhterem Kardeşim
Hala ısrar ediyorsun. Bu bir fıkra.

İşte fıkrada ki "erkeğin kadınla " ilgili ifadesi


- Dört kere evlendim ve boşandım. Bütün karılarım her zaman duyarsız olduğumu ve onunla ilgilenmediğimi söylerdi. Bu yüzden, kadınları anlayabilmeyi diliyorum... Nasıl hissettiklerini ve neden ağladıklarını, bir şey söylemedikleri zaman gerçekten ne istediklerini...onları nasıl gerçekten mutlu edebileceğimi bilmek istiyorum...

Ne var burada Allah'a ve İslam'a ters olan. Neden ajite ediyorsun.
Oysa bakın, sizin bu yaptığınız hareket, yani "öküz altında buzağı aramak" ki bu fıkrayı asan kişiyi küçümsemektir, ne Allah'ın emrinde, ne Kur'an ın hükmünde, nr de Peygamberin sünnetinde vardır.


Ve bu formun kuralları içinde şu madde vardır.

Dini kısımda bilmek ve öğrenmek isteyen Üyelerimiz için gerekli her şey mevcuttur. Ancak Forumumuzun bu hizmetini kötüye kullanmak isteyen, ve Din bölümünde herhangi bir Dini karalayıcı aşağılayıcı yazılar yazılamaz, yazılmasıda son derece sakıncalı ve yasaktır. Bir Üye orada bir Soru sorarsa bilgi sahibi Kardeslerimiz derhal yardımına koşabilirler. Ama kesinlikle açtığı Konu hakkında Üyemizin kişiliğini ve Dini Bilgisini eleştiremezler.

Sırf kendi şahsi kriterleriniz ile bir başkasını yahut gurubu şekillendirmeye çalışmayınız!
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
Oysa bakın, sizin bu yaptığınız hareket, yani "öküz altında buzağı aramak" ki bu fıkrayı asan kişiyi küçümsemektir, ne Allah'ın emrinde, ne Kur'an ın hükmünde, nr de Peygamberin sünnetinde vardır.

Ben öküz altında buzağı aramış değilim, kimseyi küçümsemedim, zan üstüne zan ediyorsun. Niyetimi söyledim fıkrada olsa Kurana ve sünnete ters şeylerin yazılması doğru değildir dedim. Ötesini neden arıyorsunuz?

Ama kesinlikle açtığı Konu hakkında Üyemizin kişiliğini ve Dini Bilgisini eleştiremezler.
Ben kimin kişiliğine laf ettim? Aksine benim kişiliğime söz söylediniz ve size bu konu hakkında cevap dahi vermedim.

Sırf kendi şahsi kriterleriniz ile bir başkasını yahut gurubu şekillendirmeye çalışmayınız!

Cinlerden medet umma'nın yanlışlığını ben değil, Rabbimiz söylüyor.
Allah(c.c.)'in 99 isminin içinde Tanrı kelimesi var mıdır?
Doğru erkek ya da kadın nitelemesini de Kuran ve Sünnet'ten öğrenin diyorum.

Şimdi ben şahsi görüşlerimle birilerini mi şekillendirmeye çalışıyorum? ve yine Zan ediyorsunuz. Tekrar söylüyorum ki Emr Bi’l-Ma’ruf, Nehyi Ani’l-Münker'den başkası değil yapmak istediğim.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bir insanın astığı fıkrayı dahi eleştirmek, onu küçümsemektir.

Allah'ın 99 isminde tanrı yok. Tanrı Allah'tır. Allah tanrıdır.

Fıkra orada duruyor Caferi. İstersen bir daha oku. Okurken fıkra okuduğunu unutma. Ben çok takvayım, fıkradan anlamam, bilmem diyorsan okuma ama okumazsan yorum da yapma bari.
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
Benim diyeceklerim bitmiştir, hakkını helal et. Savunduğumuz şeyler üzerine sorguya çekileceğiz, ama en azından bu sorguya kul hakkıyla gitmeyelim.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sağol Caferi. Aslında uzayacak bir konu hiç değil. Biraz sevgi, biraz hoşgörü. Hepimiz insanız. Başka çook konu var...

Allah razı olsun...
 

ayýþýðý

New member
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
443
Tepkime puanı
52
Puanları
0
Yaş
32
Benim diyeceklerim bitmiştir, hakkını helal et. Savunduğumuz şeyler üzerine sorguya çekileceğiz, ama en azından bu sorguya kul hakkıyla gitmeyelim.

ortada savunulucak bişi yoktuki:S konu adı üstünde mizahtı siz tartışmaya açtınız
hem ilk kalp kırıp yada agır konuşup sonrada hakkını helal et yok kul hakkı almıyıyım diosunuz ya ohh ne ala :mad:
 

samanyolu

New member
Katılım
19 Mar 2007
Mesajlar
2,063
Tepkime puanı
2,696
Puanları
0
Yaş
49
Konum
istanbul
arkadaşlar islama aykırı olmayan bir fıkranın tartışmaya dönüşmesi çok üzücü bizler burada paylaşım için varız tartışma için değil, farkındaysanız hiç kimseyle tartışmaya girmiyorum girmemde cümleniz allaha (c.c) emanet olun:
 
Üst Alt