radikal
New member
Ağzı olan konuşur!
Ağzı olan konuşur!
Peygamberimizin (s.a.v.) peygamber olarak gönderilişinden beş yıl önce bir sel sonucu Kâbe yıkıldı. Kabileler Kâbe'yi yeniden inşa etmek için iş bölümü yaptılar. Duvarlarını yapan usta Yunanlı (Rum) Yakum'du. Mısırlı bir marangoz da ona yardım ediyordu. Sıra Hacer-ül Esved'in yerleştirilmesine gelince, onu yerine koyma onuruna kimin erişeceği hususunda aralarında tartışma çıktı. Sonunda Hz. Muhammed'in (s.a.v) hakemliğine başvurmaya karar verdiler. Peygamberimiz (s.a.v) o sırada otuz beş yaşındaydı. Kureyşliler onu akıllı, ileri görüşlü, doğru biri olarak biliyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.v.) bir aba istedi. Hacer-ül Esved'i örtünün üzerine koydu. Sonra her kabilenin temsilcisinin örtünün bir tarafından tutup kaldırmasını istedi. Taşın konulacağı doğu tarafındaki yere kadar yükselttiklerinde, Hz. Muhammed (s.a.v) taşı tutup yerine yerleştirdi.
Yapılan harcamalar onlara ağır gelmeye başladığında, yapıyı bugünkü hali üzere bıraktılar. Böylece Kâbe'nin bazı bölümleri yapı dışında kaldı. Binayı küçülttüklerinden Hacer-ül Esved tarafındaki Hicr-i İsmail dışarıda bırakılmış oldu.
Sual: Hacıların hacer-ül esvedi öpmesi gerekir mi?
CEVAP:
Hacer-ül esvedi öpmek sünnettir. Müslümanlara eziyet vermeden öpmeye çalışmalıdır! Eziyet verecekse uzaktan istilam etmelidir!
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
"Hacer-ül esved, Cennet yakutlarındandır. Kıyamette, iki gözü ve bir dili olduğu halde getirilir. Tazim ve sıdk ile istilam edenin lehinde şahitlik eder. Riya ve alay ile istilam edenin de aleyhine şahitlik eder." [Tirmizi]
İstilam: Hacer-ül esvedi öpmek, elle okşamak, kalabalık dolayısıyla mümkün olmazsa, uzaktan hürmet işareti yapmak.
Hacer-ül esved bazı aklı evvellerin sandığı gibi put değildir!
Sual: Hacıların Hacer-ül esvede el sürmeleri, ondan bir yarar beklemeleri, şefaat ummaları putun şefaati ile aynı değil mi? Şirk değil mi bunlar? Niye o taşı Kâbe’den sökmezler ki?
CEVAP
Canlıyı konuşturan ve bazılarına şefaat yetkisi veren Allahü teâlâ, hayvanları ve cansızları konuşturamaz mı? Onlara şefaat yetkisi veremez mi? Kur'an-ı kerimde de canlı-cansız her varlığın tesbih ettiği bildiriliyor. Fakat biz anlamıyoruz diye (hâşâ) Kur'an-ı kerimi mi inkâr etmek gerekir? Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
"Yedi kat gök ve yer ve bunların içindekiler, Allah’ı tesbih eder. Hiçbir varlık yok ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. Fakat onların tesbihini anlayamazsınız!" İsra 44
"Göktekiler, yerdekiler, kanatlarını çırparak uçan kuşlar, Allah’ı hep tesbih ederler." Nur 41
"Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allahü teâlâyı tesbih etmektedir." Hadid:1
Allahü teâlâ dilerse taş da konuşur, ağaç da konuşur, hayvan da konuşur.
Bütün mahlukat Allah’ı zikrediyor. Onlara zikir etme kuvvetini veren Allahü teâlâ onları konuşturamaz mı, onlara şefaat izni veremez mi?
Hacer-ül esved denilen taş, Cennetten gelmiştir. O taşı oraya Allahü teâlâ koydurdu.
Hz. Ömer, tavaf ederken, Hacer-ül esvede karşı, "Sen bir taşsın, bir şey yapamazsın! Ama Resulullah öptüğü için, sünnet olduğu seni öpüyorum" dedi. Hz. Ali, bunu işitince, Resulullahın, "Hacer-ül esved, kıyamette insanlara şefaat eder, buyurduğunu ben işittim" dedi. Hz. Ömer, Hacer-ül Esvedin Cennetten geldiğini ve onun şefaat edeceğini elbette biliyordu. Böyle söylemesi, Hz. Ali’nin o hadis-i şerifi nakletmesi ve dindeki bir hükmün vesika haline gelmesi içindi.
Hacer-ül esvedle ilgili çok hadis vardır. Bazıları şöyledir:
"Hacer-ül esvede el sürmek, günahları giderir." İbni Hibban
"Hacer-ül esved, tazim ve sıdk ile istilam edenin lehinde şahitlik eder. Riya ve alay ile istilam edenin de aleyhine şahitlik eder." Tirmizi
"Hacer-ül esved, kıyamette insanlara şefaat eder." İbni Hibban
"Zulmetle kararmasaydı, Hacer-ül esvede dokunup da iyi olmayan dertli kalmazdı." Beyhaki
"Resulullah, Hacer-ül esvedi istilâm ettiklerinde, onu öper ve yüzünü sürerdi." İbni Mace
"Hacer-ül Esvede el sürmek günahları döker." Nesai
"Hacer-ül Esved kardan daha beyazdı, insanların günahları onu kararttı." Taberani
"Allah’a yemin ederim ki, kıyamette Hacer-ül Esved, gören gözleri ve konuşan dili olduğu halde, kendisine ihlâs ile el sürüp öpenin cennetlik olduğuna şahit edecektir." Tirmizi
Şefaati inkâr edenler bile kendi kitaplarında diyor ki:
Gökler Allah’tan korkar, Allah göklerde his yaratır. Anlarlar, Kur’anda, yerlerin ve göklerin tesbih ettikleri bildirildi. Resulullahın avucuna aldığı taş parçalarının tesbih ettiklerini ve mescitteki Hannane denilen direğin inlediğini ve yemeğin tesbih ettiğini Eshab işittiler. Buhari’de, İbni Mesud diyor ki, yediğimiz yemeğin tesbih sesini işitirdik. Ebu Zer diyor ki, Resulullah, avucuna taş parçaları aldı. Bunların tesbih sesleri işitildi. Resulullahın hutbe okurken dayandığı odunun inlemesi haberi sahihtir. (Feth-ül-mecid s. 200, 201)
Netice: Allahü teâlâ dilerse taş da konuşur, ağaç da konuşur, hayvan da konuşur. Ağzı olan bu kadar insan konuştuktan sonra!..
Hazreti Musa'nın (a.s.) ümmetine cennetten gelen yemek kabul ediliyor da; müslümanlara bir hikmet vesilesi ile cennetten geldiği söylenilen taş, neden hemen muhalefet yolu ile inkar ediliyor. Bazı akılsızların da bunu artık dinimizden çıkartalım!!! demesini de anlamak inanın; müslümanlık mantığı ile hiç ama hiç bağdaşmıyor!
Ağzı olan konuşur!
Peygamberimizin (s.a.v.) peygamber olarak gönderilişinden beş yıl önce bir sel sonucu Kâbe yıkıldı. Kabileler Kâbe'yi yeniden inşa etmek için iş bölümü yaptılar. Duvarlarını yapan usta Yunanlı (Rum) Yakum'du. Mısırlı bir marangoz da ona yardım ediyordu. Sıra Hacer-ül Esved'in yerleştirilmesine gelince, onu yerine koyma onuruna kimin erişeceği hususunda aralarında tartışma çıktı. Sonunda Hz. Muhammed'in (s.a.v) hakemliğine başvurmaya karar verdiler. Peygamberimiz (s.a.v) o sırada otuz beş yaşındaydı. Kureyşliler onu akıllı, ileri görüşlü, doğru biri olarak biliyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.v.) bir aba istedi. Hacer-ül Esved'i örtünün üzerine koydu. Sonra her kabilenin temsilcisinin örtünün bir tarafından tutup kaldırmasını istedi. Taşın konulacağı doğu tarafındaki yere kadar yükselttiklerinde, Hz. Muhammed (s.a.v) taşı tutup yerine yerleştirdi.
Yapılan harcamalar onlara ağır gelmeye başladığında, yapıyı bugünkü hali üzere bıraktılar. Böylece Kâbe'nin bazı bölümleri yapı dışında kaldı. Binayı küçülttüklerinden Hacer-ül Esved tarafındaki Hicr-i İsmail dışarıda bırakılmış oldu.
Sual: Hacıların hacer-ül esvedi öpmesi gerekir mi?
CEVAP:
Hacer-ül esvedi öpmek sünnettir. Müslümanlara eziyet vermeden öpmeye çalışmalıdır! Eziyet verecekse uzaktan istilam etmelidir!
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
"Hacer-ül esved, Cennet yakutlarındandır. Kıyamette, iki gözü ve bir dili olduğu halde getirilir. Tazim ve sıdk ile istilam edenin lehinde şahitlik eder. Riya ve alay ile istilam edenin de aleyhine şahitlik eder." [Tirmizi]
İstilam: Hacer-ül esvedi öpmek, elle okşamak, kalabalık dolayısıyla mümkün olmazsa, uzaktan hürmet işareti yapmak.
Hacer-ül esved bazı aklı evvellerin sandığı gibi put değildir!
Sual: Hacıların Hacer-ül esvede el sürmeleri, ondan bir yarar beklemeleri, şefaat ummaları putun şefaati ile aynı değil mi? Şirk değil mi bunlar? Niye o taşı Kâbe’den sökmezler ki?
CEVAP
Canlıyı konuşturan ve bazılarına şefaat yetkisi veren Allahü teâlâ, hayvanları ve cansızları konuşturamaz mı? Onlara şefaat yetkisi veremez mi? Kur'an-ı kerimde de canlı-cansız her varlığın tesbih ettiği bildiriliyor. Fakat biz anlamıyoruz diye (hâşâ) Kur'an-ı kerimi mi inkâr etmek gerekir? Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
"Yedi kat gök ve yer ve bunların içindekiler, Allah’ı tesbih eder. Hiçbir varlık yok ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. Fakat onların tesbihini anlayamazsınız!" İsra 44
"Göktekiler, yerdekiler, kanatlarını çırparak uçan kuşlar, Allah’ı hep tesbih ederler." Nur 41
"Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allahü teâlâyı tesbih etmektedir." Hadid:1
Allahü teâlâ dilerse taş da konuşur, ağaç da konuşur, hayvan da konuşur.
Bütün mahlukat Allah’ı zikrediyor. Onlara zikir etme kuvvetini veren Allahü teâlâ onları konuşturamaz mı, onlara şefaat izni veremez mi?
Hacer-ül esved denilen taş, Cennetten gelmiştir. O taşı oraya Allahü teâlâ koydurdu.
Hz. Ömer, tavaf ederken, Hacer-ül esvede karşı, "Sen bir taşsın, bir şey yapamazsın! Ama Resulullah öptüğü için, sünnet olduğu seni öpüyorum" dedi. Hz. Ali, bunu işitince, Resulullahın, "Hacer-ül esved, kıyamette insanlara şefaat eder, buyurduğunu ben işittim" dedi. Hz. Ömer, Hacer-ül Esvedin Cennetten geldiğini ve onun şefaat edeceğini elbette biliyordu. Böyle söylemesi, Hz. Ali’nin o hadis-i şerifi nakletmesi ve dindeki bir hükmün vesika haline gelmesi içindi.
Hacer-ül esvedle ilgili çok hadis vardır. Bazıları şöyledir:
"Hacer-ül esvede el sürmek, günahları giderir." İbni Hibban
"Hacer-ül esved, tazim ve sıdk ile istilam edenin lehinde şahitlik eder. Riya ve alay ile istilam edenin de aleyhine şahitlik eder." Tirmizi
"Hacer-ül esved, kıyamette insanlara şefaat eder." İbni Hibban
"Zulmetle kararmasaydı, Hacer-ül esvede dokunup da iyi olmayan dertli kalmazdı." Beyhaki
"Resulullah, Hacer-ül esvedi istilâm ettiklerinde, onu öper ve yüzünü sürerdi." İbni Mace
"Hacer-ül Esvede el sürmek günahları döker." Nesai
"Hacer-ül Esved kardan daha beyazdı, insanların günahları onu kararttı." Taberani
"Allah’a yemin ederim ki, kıyamette Hacer-ül Esved, gören gözleri ve konuşan dili olduğu halde, kendisine ihlâs ile el sürüp öpenin cennetlik olduğuna şahit edecektir." Tirmizi
Şefaati inkâr edenler bile kendi kitaplarında diyor ki:
Gökler Allah’tan korkar, Allah göklerde his yaratır. Anlarlar, Kur’anda, yerlerin ve göklerin tesbih ettikleri bildirildi. Resulullahın avucuna aldığı taş parçalarının tesbih ettiklerini ve mescitteki Hannane denilen direğin inlediğini ve yemeğin tesbih ettiğini Eshab işittiler. Buhari’de, İbni Mesud diyor ki, yediğimiz yemeğin tesbih sesini işitirdik. Ebu Zer diyor ki, Resulullah, avucuna taş parçaları aldı. Bunların tesbih sesleri işitildi. Resulullahın hutbe okurken dayandığı odunun inlemesi haberi sahihtir. (Feth-ül-mecid s. 200, 201)
Netice: Allahü teâlâ dilerse taş da konuşur, ağaç da konuşur, hayvan da konuşur. Ağzı olan bu kadar insan konuştuktan sonra!..
Hazreti Musa'nın (a.s.) ümmetine cennetten gelen yemek kabul ediliyor da; müslümanlara bir hikmet vesilesi ile cennetten geldiği söylenilen taş, neden hemen muhalefet yolu ile inkar ediliyor. Bazı akılsızların da bunu artık dinimizden çıkartalım!!! demesini de anlamak inanın; müslümanlık mantığı ile hiç ama hiç bağdaşmıyor!