Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Islamda Namazi Terketmenin Hükmü

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
ISLÂMDA NAMAZI TERKETMENÎN HÜKMÜ

MUHAMMED EBU SAİD EL-YARBUZİ



Ma'lum ola ki: "namaz", Allah'u Azze ve Celle'nin, kulları üzerine "mi'raç"da



farz kıldığı en azim fi'ili bir ibadettir . Bize farz kılındığı gibi, bizden önceki "ümmetlere" de farz kılınmıştır. Allah'u Azze ve Celle bu ibadet'ten bir cüz olan "secde" ile "melek"leri imtihana tâbi tutarak, itaat edip "secde" edenler "fıtrat" ya'ni "islâm" üzere kalmışlardır, tsyan eden "iblis"de kibirleni p secde etmekten imtina ettiği için "kâfir'Merden olmuştur. İşte bu ibadet: böylelikle, "iman" ile "küfür", "islâm" ile "şirk" ve "din"li ile "din"siz arasında bir "alamet'i farika" olmuştur. Zira namazın edası ile insan "mş'min" terki ile de "kâfir" olmaktadır.

Kendisind en başka ilah olmayan Allah'u Azze ve Celle'nin "vucudiyyeü'ni" "la ilahe illallah" sözü ile itiraf eden kulun, eda etmekle mükellef olduğu ilk ibadet "namaz"dır. Lisanen Allah'dan başka ilah olmadığını söyleyen kişinin kendisine "namaz'ın" farziyyet i ulaştığı halde daha hâlâ Âlemlerin Rabbi olan Allah'u Azze ve Celle'nin önünde rüku ve secde etmemesi, kelime'i tevhid'in hakikatim anlamadığına delalet eder. kelime'i tevhid'in hakikatim anlamadan kişinin onu teleffuz etmesi hiç bir şey ifade etmez. Nasıl ki "namaz" kelime'i tevhid'den sonra emredilen ilk ibadet'tir, dinin bekasıda onunladır. Çünkü dinde en son terk edilen ibadet odur. Binaen aleyh "namazı terk edenin'de dini yoktur." Zira namaz ibadetini n olmadığı hiç bir "din'i semavi" yoktur. Zira Allah ResûlU'nUn eshabıda "namaz'dan başka hiç bir ibâdet'in terkini küfür görmezlerdi." "namazın" dindeki bu azim mevki'i, tam bir ihtimamı gerektiri rken, ilim ehlinin gayretsiz liği

ile her gelen nesil indinde bu azim ibadet ihtimamsızlık kaydetmiştir. Artık zamanımızda da öyle olmuştur ki, "namazı terk eden müslüman" namazı terk etmenin zemmi hakkında varid olan Hadis'i Şeriflerden bahsetmek, geçmişteki gayretsiz lerin bıraktıktan alışkanlığa muhalefet olduğu için, sapıklık olmuştur. Zira geçmişteki gayretsiz ler bu Ümmet'e namazı terk edenin kâfir, müşrik, imansız ve dinsiz olduğunu söylememişlerdir. Binaen aleyh kendileri nin müslüman olduğunu zanneden binlerce insanda kitab ve sünnet davetcile rinden bu hakikatla rı işitince, adeta çıldınrcasına isyan etmektedi rler. Bunlarda nereden çıktı biz büyüklerimizden ve âlimlerimizden böyle bir şey işitmedik demektedi rler.

Binaen aleyh bu manzaranın karşısında dayanamıyarak biz acizde "İslâm'da namazı terk etmenim hükmü" adı altında bu mes'eleye itirazsız bir açıklık getirmek için bu risaleyi te'lif etmeye niyyet ettik. Şimdiye kadar bu mes'eleyi her yönüyle ele alan ne Arabça ve ne de Türkçe bir risale te'lif edilmemiştir.

Bizim buna cür'etimiz ise ilmimizin kâfi olduğundan değildir. Risaleyi okuyanlar da göreceklerdir ki biz nasları nakletmek ten başka bir iş yapmadık. Umulur ki, bizim bu aciz gayretimi z gelecekte ki kardeşlerimize bir teşvik olur da bu mes'elenin üzerine daha dikkatli bir şekilde eğilerek daha muazzam bir eser te'lif etmeyi düşünürler. Okuyucula rımızın bilgisine arz ederiz ki, gerek tenkıd ve tashih ikazlarınızı bekleriz.

NAMAZI TERK

EDENİN MÜŞRİK OLDUĞU BABI

(1)- Bu mevzuda delil olan Âyet'i Kerime'lerin zikri

"Hep Allah'a dönüp itaat edin, O'ndan korkun ve namaz'ı kılın'da müşriklerden olmayın."

Rum Sûresi: 31

(2)- "Haram olan aylar "Zilhicce, Muharrem, Safer ve Rebiu'l-evvel" çıktığı zaman, artık o "müşrikledi" nerede bulursanız öldürün: Onları yakalayıp esir edin, onları hapsedin ve geçit yerlerini tutun, "eğer tevbe" ederler, namaz'ı kılıp zekât'larını verirlers e, kendileri ni serbest bırakın. Gerçekten Allah Gafur ve Rahim'dir."

Tevbe Suresi: 5

Subhânehu ve Teâlâ Resulüne ve mü'minlere hitaben, haram olan aylar çıktıktan sonra müşriklerle mukatele ederek onları öldürmelerini emrediyor . Allah'u Azze ve Celle katledile cek müşriklerin kıtalden önce yakalanıp geçit yerlerini n kesilip hapsedilm elerini, karılarının ve çocuklarının esir edilip mallarının ganimet olarak alınmasını helâl kılıyor. Akabinde bütün bunlardan kurtulabi lmeleri için üç şart zikrediyo r.



(1)- Şirkden avdet ederek tevbe etmek. Ya'ni "kelime'i şehadeti" lisânen ikrar etmesi.

(2)- Namaz kılarak tevbe ettiğini amelle tasdik etmesi.

(3)- Zeket'ı eda etmesi. Bu üç şartı yerine getirdikl eri an mallan ve canlan müslümanlara haram olur, zira müslüman olmuşlardır.



Namazı terkedeni n müşrik olduğunu beyan eden Hadis'i Şeriflerin zikri. Ebu Süfyandan, dedi ki: Ben Câbir'den duydum şöyle diyordu: Ben Nebiyyu (S.A.V.)'den işittim şöyle buyuruyor du:

"Şübhesiz ki, kişi ile "şirk ve küfür" arasında ki şey sâdece namaz'dır."

Bu Hadis'i Müslim (82) Ebu Davud (4678) Tirmizi (2619) Nesei (465) ve Ibnu Mâce (1078) rivayet etmişlerdir. Bu Hadis'i Abdurrezz ak Musannaf da (5009) Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-Salat da (888) Hibetulla h'ıt-Taberi Usulu's-Sünne de (1513) ve Âcurri Şeria da (133) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.

Enes (R.A.)'dan, (şöyle dedi): Nebiyyu (S.A.V.) buyurdu ki: "Kişi ile şirk arasında namazı terketmek ten başka bir şey yoktur. Onu terkettiği zaman şirk koşmuştur."

Bu Hadis'i Ibnu Mâce (1080) ve Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-Salat da (897) rivayet etmişlerdir. Şeyh Elbâni Ibnu Mâce'nin sahihinde (880) tahric etmiştir.

Câbir Ibnu Abdillah (R.A.)'dan, "namaz kılmayan kâfir'dir" dedi.

Bu Eser'i Ibnu Abdu'1-Ber Temhid'de (4/225) sahih bir senedle rivayet etmiştir.

Ibnu Abbas (R.A.)'dan, şöyle dedi: "Her kim ki namazı ' terk ederse "kâfir" olmuştur."
Bu Eser'i Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-SaJat'ta (939) ve Ibnu AbdiPBer * TemhiJ'de (4/225) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.

Ali Ibnu Ebi Talib (R.A.)'dan, şöyle dedi: "Her kim ki namaz'ı kılmazsa o kâfirdir."

Bu Eser'i Muhammed Ibnu Nasr Kitabus-Salat'ta (933) Acurri Şeria'da (135) İbnu Ebi Şeybe Musannaf'da (10485) ve Iman'da (126) Beyhaki Şuabul'lman'da (41) ve Buhâri Tarihul'Kebir'de sahih olarak rivayet etmişlerdir



RESÛLULLAH (S.A.V.)'ÎN ASHABININ CEMl'SÎNlN DE NAMAZI TERK EDENÎN KÂFİR OLDUĞUNA KÂÎL OLDUKLARI BABI

Ebû Hureyre (R.A.)'dan, şöyle dedi: Resûlullah (S.A.V.)'in Ashabı "namaz'dan" başka hiç bir amelin terkini "küfür" olarak görmezlerdi.

Bu Eser'i Hâkim Müstedrek'te (1/7) Tirmizi Sünen'de (2624) Ibnu Ebi Şeybe Musannaf'da (10495) ve Iman'da (137) ve Muhammed tbnu Nasr Kitab'us-Salat'da (948) sahih olarak rivayet etmişlerdir. Ayriyeten Şeyh Elbani Terğib'in sahih'inde (564) tahric etmiştir.

Mücahid İbnu Cebr (R.A.)'dan, (O da) Câbir İbnu Abdullah (R.A.)'dan, Allah Resulüne arkadaşlık yapmış 16 17 birisidir . Kendisine dedim ki: Allah Resulü (S.A.V.)'in zamanında, sizce amellerde n, küfür ile iman'ın arasını ayıran ne idi (diye sordum) (O da) "namaz" (diye cevab verdi.)
Bu Eser'i Muhammed Ibnu Nasr Kitab'us-Salat'da (892) ve Hibetulla hit-Taberi Usulü' s-Sünne'de (1538) Hasen olarak rivayet etmişlerdir. Ayriyeten Şeyh Elbani Terğib'in sahih'inde tahric ederek Hasen demiştir.

NAMAZI TERKEDENİN DİNİ OLMADIĞI BABI

Bu mevzuda Allah Resûlü'nden varid olan Hadis'i Şeriflerin zikri. :

İbnu Umer (R.A.)'dan, şöyle dedi: Resûlullah (S.A.V.) şöyle dedi: ... namaz'ı olmayanın din'i yoktur ...
Bu Hadis'i Tebarini Mu'cemus' Sağir da (60) hasen bir senedle rivayet etmiştir.

Umer İbnu'l-Hattab (R.A.)'dan, şöyle dedi: Adamın biri gelerek Resûlullah (S.A.V.)'e şöyle dedi: "Ya Resûlellah, Allah katında İslâm'da, (en efdal) olan nedir, söyler misin" Resûlullah (S.A.V.) de "Vaktinde namaz kılmaktır" dedi. "Zira namaz'ı terkedeni n dini yoktur ..."

Bu Hadis'i Beyhaki Şuabu'1-lman da rivayet etmiştir. El-Kenz (21618)



Bu mevzuda Allah Resulü 'nün ashabından varid olan eser'lerin zikri. İbnu Mes'ud (R.A.)'dan, şöyle dedi: "Her kim ki, NAMAZ'ı terkeders e onun DİN'i yoktur."

Bu Eser'i İbnu Ebi Şeybe Musannaf da (10446) ve İman da (47) Taberâni Mu'cemu'l-Kebir de (8942) Muhammed İbnu Nasr Kitabu's-Salat da (935) ve Beyhaki Şuabu'1-İman da (42) rivayet etmişlerdir.

Ayriyeten Şeyh Elbani Terğib'in sahih'inde tahric etmiştir.

Bu Eser'i Buhâri Tarihu'l-Kebir de (7/95) rivayet etmiştir.

NAMAZI TERK EDENlN İMAN'I OLMADIĞI BABI ...



Ebû'd-Derda (R.A.)'dan, şöyle dedi: "Namazı olmayanım iman 'ı da yoktur."

Bu Eser'i Hibetu'llahi't-Taberi Usulu's-Sünne'de (1536) Muhammed Ibnu Nasr el-Mervezi Kadru's-Salah da (945) Ibnu Abdil-Ber Temhid de (4/225) hasen bir senedle rivayet etmişlerdir. Ve Şeyh Elbâni de Terğib'in sahihin'de (574) tahric etmiştir.

NAMAZI TERK EDENİN İSLÂM'DAN NASİBİ OLMADIĞI BABI

Umer İbnu'l-Hattab (R.A.)'dan, şöyle dedi: "Namazı terk edenin İslâm'dan nasibi yoktur."

Bu Eser'i imam Malik (1/40) Dâre Kutni Sünen' de (2/52) Abdurrezz ak Mûsannef'da (5010) Ibnu Ebi Şeybe Mûsannef'da (10410) ve İman'da (103) ve Âcurri Şaria'da (134) sahih bir sened'le rivayet etmişlerdir.



NAMAZI TERK EDENİN İSLÂM MİLLET'İNDEN ÇIKTIĞI BABI :

Ubade't-İbnu' es-Samit (R.A.)'dan, şöyle dedi: Resûlullah (S.A.V.) bize şöyle tavsiyede bulundu. Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmayın. Namazıda bilerek terketmey in. Her kim ki, bilerek kasten "namaz'ı terkeders e İslâm millet'inden çıkmıştır".

Bu hadis'i Muhammed İbnu Nasr Kitabu's-Salat da (920) Hibetulla h'i-Taberi Usulu's-Sünne de (1523) Abdurrahm an İbnu Ebi Hatim Sünen'in de ve Taberâni Mu'cem'in de rivayet etmişlerdir.



NAMAZI TERKEDENİN ALLAH'IN ZİMMETİNDEN BERİ OLUDĞU BABI :

Ebu'd-Derda (R.A.)'dan, şöyle dede: Dostum Muhammed (S.A.V.) bana şöyle tavsiyede bulundu. Parça parça kesilsend e, yakılsanda, Allah'u Azze ve Celle'ye ortak koşma. Ve farz olan namazı bilerek terketme. Kim ki "farz olan namaz'ı bilerek terk ederse Allah'ın zimmet'i ondan beri olmuştur" dedi.

Bu Hadis'i Ahmed (5/238) İbnu Mace (4034) Taberâni Mu'cemu'l-Kebir de (20/233) Hibetulla hi't-Taberi Usulu's-Sünne de (1524) ve Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-Salat da (911) hasen bir senedle rivayet etmişlerdir. Ayriyeten Şeyh Elbâni Ibnu Mâce'nin sahihinde (3259) tahric

Ubeydu'l-Kelâi'den, şöyle dedi: Mekhul (R.H.) elimden tutarak "Yâ Ebâ Vehb! Farz bir namazı kasten terk eden birisi için ne diyorsun?" dedi. Ben de "Âsi bir mü'mindir" dedim. Elimi daha fazla sıktı ve sonra şöyle dedi: "Yâ Ebâ Vehb! İman'm şa'm nefsinde daha azim olsun. Kim ki bir farz namaz'mı kasten terk ederse Allah'ın zimmet'i ondan beri olmuştur. Kimden de Allah'ın zimmeti beri 'olduysa o kâfir olur."

Bu Eser'i Ibnu Ebi Şeybe iman da (129) ve Abdurrezz ak Musannaf da (5008) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir. Ayriyeten Şeyh Elbâni iman da yukarıdaki rakamda tahric etmiştir.

NAMAZI TERK ETMENÎN KİBİR OLDUĞU KİBİR EDENİN DE CENNETE GİREMİYECEĞİ BABI

Bizim Âyet'lerimize öyle kimseler iman ederler ki, Âyetlerimizle kendileri ne öğüt verildiği zaman, "secdeye kapanırlar ve Rab'lerine hamd ile teşbih ederlerde kibirlenm ezler." Secde Sûresi: 15 Subhânehu ve Teâlâ bu Âyet'i Kerime'de Âyet'lerine iman eden kişilerin, Kur'ân-ı Kerîm'deki Âyetlerle kendileri ne öğüt verildiği zaman, ya'ni,

"Ey Resulüm! İman eden kullarıma de ki namaz kılsınlar."

ibrahim Sûresi: 31 Bu ve bunun gibi Âyet'lerle Subhânehu ve Teâlâ kendisine inanan kullarına Kur'ân-ı Kerîm'de "namaz kılmaları için öğüt vermekted ir" Allah'ın Âyet'lerine inananlar da bu Âyetler'le kendileri ne öğüt verildiği zaman "kibir'lenmeden günde beş vakit Rab'lerinin önünde secdeye vanb ona hamd ve teşbih etmektedi rler." Kibirlene rek isyan edip Âyet'lerini yalanlaya nlar için de şöyle buyurmakt adır. Kendileri ne Kur'an (ya'ni "namaz kılın" emri okunduğu zaman, secde etmezler (ya'ni "namaz kılmaz'lar"). Daha doğrusu, o "kâfir olanlar" (bu halleri ile (ya'ni namaz kılmayışları ile) Allah'ın azabından korkmayar ak âhireti) tekzib ederler.

İnşikak Sûresi: 21/22

Onlara Rükû edin ya'ni "namaz kılın" denildiği zaman "itaat edip Rükû etmezler ya'ni namaz kılmazlar". (Namaz kılmayarak, Allah'ın hükümlerini) yalanlaya nların o gün vay haline. Murselât Sûresi: 48/49

Submhaneh u ve Teâlâ Melekleri, Âdem'le imtihan etmek istediğinde, Melek'lere hitaben şöyle buyurdu: Biz, Melek'lere: Âdem'e secde edin, demiştik de bütün Melek'ler secde etmişlerdi. Ancak İblis secde etmekten yüz çevirip "kibirlend i de kâfirlerden oldu". Bakara Sûresi: 34

İblis'in bu isyanını insanların isyanına misal verilmesi ne şaşılmasın zira Allah Resulü (S.A.V.)'den varid olan Hadis'i Şeriif bize, bu cesareti vermiştir. Müslim İbnu Haccac (R.A.) "namazı terk edene kâfirlik isnadının beyanı babı" altında şöyle bir Hadis'i Ebu Hureyre (R.A.)'dan, şöyle dedi: Resûlullah (S.A.V.) buyurdu ki: "

Âdem oğlu secde Âyet'ini okuyup secde ettiği zaman, şeytan ağlayarak uzaklaşır ve şöyle der: Ey helakim! Adem oğlu secde etmekle emrolundu da secde etti ve Cennet onun oldu. Halbuki ben de secde ile emrolunmuştum. Fakat ben, secde etmekten imtina etmiştim, artık ateş de benimdir.

Bu Hadis'i Müslim (81) rivayet etmiştir.

Bana ibâdet etmekten büyüklenib yüz çevirenler, muhakkak ki küçülmüş kimseler olarak Cehennem'e girecekle rdir. Mu'min Sûresi: 60

Abdullah İbnu Mes'ûd (R.A.)'dan, şöyle dedi: Resûlullah (S.A.V.) "Kalbinde hardal dânesi kadar imanı bulunan kimsecehe nneme girmez."kalbinde hardal danesi kadar kibir bulunan kimsede cennete girmez" buyurdu

muslim--91



NAMAZI TERK EDENlN KIYAMET GÜNÜNDE FÎRAVN'LA, HÂMAN'LA, KARUN'LA VE UBEYY İBNU HALEP'LE BERABER OLACAĞI BABI '

Abdullah İbnu Amr. İbn'l-As (R.A.)'dan o da Resûlullah (S.A.V.)'den, nakledere k (şöyle dedi Bir gün Resûlullah (S.A. V.) namaz'dan konuştu. Dedi ki: "Her kim şu beş vakit namazı muhafaza ederse, namazı, kıyamet gününde ona nur, burhan ve nacat olur. Her kim ki de; beş vakit namazı muhafaza etmezse kıyamet gününde ona ne burhan ne nur ve ne de necat olur. "Kıyamet gününde de Karun'la, Haman'la, Firavn'Ia ve Ubeyy ibnu Halefle beraberdi r".

Bu Hadis'i Ahmed (2/169) Darimi (2/301) ve îbnu Hibban (1448) Âcurri Şeriada (135) Muhammed ibnu Nasr el-Mervezi Kitabû's-Salet'da (58) . Taberani Kebirde Beyhaki Şuabû'1-iman da sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.



NAMAZI TERK EDENlN KUR'ÂN-IN ÂYET'LERİNÎ VE AHİRETl YALANLADIĞI BABI

O halde, onlarda ne var ki, "iman etmezler" kendileri ne "Kur'ân" ya'ni "namaz kılınız" âyet-i okunduğu zaman, (Allah'ın emrine teslim olup da) "namaz kılmazlar". Daha doğrusu (namazı terk ederek) "kâfir olanlar hesab gününü yalanlıyorlar". Halbuki Allah, içlerinde ne sakladıklarını en iyi bilendir. Onun için (Ey Resulüm) sen onları "acıklı bir azab'la 28 29 müjdele". Ancak "iman edib de salih ameller işleyenler müstesne" onlar için, bitmez tükenmez bir mükâfat var. Inşikak Sûresi: 20/21/22/23/24/25

Bu Âyet'lerin hülasası şöyledir. Ne oluyor ki onlara, "namazın farz olduğu" Kur'ân'la bildirild iği halde "namazı eda ederek iman etmezler". Aslında "namazı terk ederek kâfir olanlar hesab gününe inanmıyorlar". Her ne kadar lisânen iman ettikleri ni bile söylemiş de olsalar. Zira Allah'u Azze ve Celle, onlar için Kur'ân'da şöyle buyuruyor . İnsanlardan bir kısmı vardır ki, biz "Allah'a ve âhiret gününe inandık" derler. Halbuki onlar, "iman edenler değillerdir". Bakara Sûresi: 8 İnşikak Sûresi'ndeki Âyet'te devam ederek diyor ki: "halbuki Allah içlerinde ne sakladıklarını en iyi bilendir". Ya'ni lisânen Allah'a ve Âhiret gününe iman ettikleri ni söyleyib de, "namaz kılmayanlar müslüman olduklarını isbat edemezler".

Hem müslümanları da aldatamaz lar. Onlar ancakkend i nefisleri ni aldatırlar. (İnsanlardan bir kısmı vardırki, biz Allah'a ve Âhiret gününe inandık derler. Halbuki onlar, iman edenler değillerdir.) Onlar bu halleri ile güya Allah'ı ve mü'minleri aldatmaya çalışırlar. Bilmezler ki, onlar ancak kendi kendileri ni aldatırlar.

Bakara Sûresi: 9

» Onlara "namaz kılın denildiği zaman", itaat edib namaz kılmazlar. (Namaz kılmayarak Kur'ân'ın Âyetlerini) yalanlaya nların O gün vay haline. Artık (bu ahmaklar) Kur'ân-ın Âyetlerinden sonra neye inanacakl ar.

Murselât Sûresi: 48/49/50

"Tasdik etmedi, namaz da kılmadı. Ancak (Kur'ân-ın Âyetlerini) yalanladı, (amel etmekten) yüz çevirdi." Kıyamet Sûresi: 31/32

NAMAZI TERK EDENİN ÂHİRET'TE ŞEFAAT EDENİ OLMAYACAĞI BABI

"(Kitab'ları sağ ellerinde n verilenle r) Cennetted irler: "mücrim'lerden" sorarlar. — "sizi bu sakar cehennem'ine sokan nedir?" Onlar şöyle derler. — "biz namaz kılanlardan değildik", yoksula yedirmezd ik, batıla dalanlarl a beraber dalıyorduk, "hesab güniinüde yalan sayardık". Nihayet bize ölüm gelib çattı. Fakat (o vakit) "şefaat'cıların şefaat'ı onlara fâide vermez".

Müddesir Sûresi: 40/41/427 43/44/45/46/47/48

Âyet'i Kerîme'deki zikredile n "mücrim'lerin" yarın Âhirette "şefaat'cıların şefaat'ından mahrum olmalarının sebebi" dört şey'e binaen'dir.

1- Namaz kılanlardan olmadıkları için.

2- Yoksula yedirmedi kleri için.

3- Kâfir'lerle oturup kalktıkları için.

4- Hesab gününü yalanladıkları için.

Bu dört sıfat ile muttasıf olan "mücrim'ler" yarın Âhiret'te kendileri ne hiç bir "şefaat'cı" bulamıyacaklardır. Zikredile n bu dört sıfatların en tehlikeli leri, "namaz'ın terki ile hesab gününü yalanlama ktır" bu iki sıfat'm herbirisi müstakilleri sahibini "İslâm'dan çıkaran" hasletler dir. Kişi de bu iki sıfattan birisinin olması "İslâm'dan çıkmasına ve âhirette şefaat'cıların şefaat'ından mahrum olmasına kâfidir" illa bu iki sıfat'ın bir arada olması gerekmez. Eğer illâ bu iki sıfat'ın bir kişide mevcud olduktan sonra ancak Mevzumuza daha da açıklık getiren başka bir Hadis'i Şerif'de Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyuruyor:

Ebu Said el-Hudri (R.A.)'dan, (şöyle dedi : Resûlullah (S.A.V.) (bir gün) hutbe irad eyledi de tam şu Âyet'e geldi. "Her kim Rabbine mücrim olarak varırsa, şübhesiz ki ona cehennem var; orada ne ölür ne de hayat bulur". Kim de ona mu'min olarak, sâlih ameller işlemiş olduğu halde varırsa, işte onlarada en yüksek dereceler var.

Taha Sûresi: 74/75

"Cehennem ehli olanlar, (ya'ni ebedi orada kalacak olanlar) oralıdırlar, ne ölürler ne de yaşarlar". Amma ebedi Cehennem ehli olmayanla rı ise, Cehennem hafif bir ölümle öldürür, sonra (ya'ni azâblarıriın müddeti bitince) "şefaat edecekler gelirler şefaat ederler". Onlardan bir topluluk ahnarak "hayevan veya hayat" denilen bir nehre getirilir ler. (Orada yıkanırlar) sonra da sel kenarında biten otlar gibi hayat bulurlar." "İslâm'dan çıkar ve şefaat'cıların şefaat'ından o zaman mahrum olur" diyen çıkarsa bizde deriz ki, bu bir kaç bab önceki "namazı terk edenin âhireti yalanladığı babı"nda biz bu mes'eleyi güzelce açıkladık. Öyle de olsa zaten "namazı terk eden âhiret-i de yalanlamıştır"

Binâen aleyh "şefaat'cıların şefaat'ından mahrum olacaktır" halbuki, Resûlullah (S.A.V.)'in Şefaat'ı "ehli kebâir" içindir. Eğer "namazı terk eden" islâm'dan çıkmayıp büyük günahkârlardan olsa idi "âhirette şefaat'cılann şefaat'ından mahrum olması gerekmezd i."

Enes İbnu Mâlik (R.A.)'dan, Resûlullah (S.A.V.)'den, nakledere k şöyle dedi: Resûlullah (S.A.V.) şöyle dedi: "Benim Şefaat'ım, Ümmetimin ehli kebâirinedir."

Bu Hadis'i Ebû Dâvud (4739) Tirmizi (2435) Ibnu Mace (4310) ve Ahmet (3/213). sahih birsenedl e rivayet etmişlerdir.

"Ey Allah'ın kulu! Yukarıda da okuduğun gibi kim Rabbine "mücrim" olarak kavuşursa, ya'ni namaz kılmaz olarak ölürse" ona Cehennem vardır, orada ne ölecektir, ne de yaşayacaktır. Artık o mücrim'ler" kendileri için Cehennem'de neler hazırlandığını düşünsünler." Subhanehu ve Teâlâ öyle demiyor mu Kur'an da? "Artık "müslüman'lara, mücrim 'lere davrandığımız gibi mi davranacağız" ......... O Kıyamet gününde Rabbul-îzzet'in "sâk'ı" açılacak da, bütün "mücrimler secde'ye çağrılacaklar; Fakat güçleri yetmeyece ktir. Gözleri düşkün bir halde, kendileri ni bir zillet saracaktır. Halbuki, vaktiyle (dünya'da) başlan selâmette iken, bu "namaza davet olunuyorl ardı da kılmıyorlardı". O halde (Ey Resulüm) (namaz kılmayarak) bu Kur'ân-ı yalanlaya nları, sen bana bırak. Biz onları, bilemiyec ekleri yönden derece derece azaba yaklaştırırız. Ben onlara mühlet veririm; "Yiyin, zevk edin dünyada biraz; çünkü "mücrim'lersiniz" (nasıl olsa âhirette "sakar" Cehennem'ine gireceksi niz). Allah'ın hükümlerini yalanlaya nların o gün vay haline j Onlara: "namaz kılın, denildiği zaman", itaat etmezler. Allah'ın hükümlerini yalanlaya nların o gün haline. Artık (bu ahmaklar) Kur'ân'dan sonra hangi söze inanacakl ar?"

Murselat Sûresi: 46/47/48 49 750

"Muhakkak ki "mücrim'ler" şaşkınlık ve çılgın ateşler | içindedirler. O gün, yüzleri üstü ateşte sürünecekler; (ve onlara) — Tadın "sakar" Cehennem'inin dokunuşunu denilecek ."

Kamer Sûresi: 47/48

NAMAZIN İSLÂM'DAN OLDUĞU BABI

Umer İbnu'l-Hattâb (R.A.)'dan, şöyle dedi: Bir gün Resûlullah (S.A.V.)'in yanında bulunurke n birden bire yanımıza elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah, üzerinde yolculuk eseri görülmeyen ve bizden de kendisini kimsenin tanımadığı bir zat çıkageldi. Nihayet Resûlullah (S.A.V.)'in yanına oturdu. Öyle ki iki dizini onun iki dizine dayadı, iki avucunu da kendi dizleri üzerine koydu ve "Yâ Muhammedi Bana "islâm'dan" haber ver" dedi. Resûlullah (S.A.V.)"İslâm Allah'dan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun Resulü olduğuna şehad; t etmendir" dedi. Ebu Hureyre (R.A.)'ın rivayetin de ise şöyle naklolunm uştur. Resûlullah (S. A. V.)"İslâm Allah'a hiç bir şey'i ortak koşmadan ona ibâdet etmendir" (buyurdu ) Ebu Hureyre (R.A.)'ın, rivayetin in getirmiş olduğu açıklık şudur ki, "Allah'dan başka ilah yoktur, Muhammed Onun Resulüdür" demenin hakikati, "Allah'a hiç bir şey'i ortak etmeden ona ibadet etmektir". Zira mücerreden "kelime-i şihadet'in" teleffuzu hiç bir ma'na ifade etmemekti r. Bu mevzudaki geniş izahımız daha ileride gelecekti r, İnşa' Allah. Cibril Hadis'i devam ederek, Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyuruyor: Ve "namazı ikâme etmendir" (Ebu Hureyre (R.A.)'ın rivayetin de ise) "farz olan namazı ikâme etmendir" (buyurdu.)

. Ve "zekât 'ı vermen", "ramazan orucuna tutman" yoluna gücün yeterse "Beyti hacc etmendir", buyurdu. O, (soruyu soran tanınmayan kişi) doğru söyledin dedi. Umer (R.A.) dedi. Umer (R.A) dedi ki: Biz ona hayret ettik, hem (bilmiyorm uş gibi) soruvuor,

Mihcan (R.A.)'dan, (şöyle dedi : Bir gün Resûlullah (S.A.V.) ile bir mecliste iken namaz için ezan okunur, Resûlullah (S.A.V.) kalkarak cemaat'a namazı kıldırıp yerine döner. Bakar ki Mihcan (R.A.) daha hâlâ yerinde, Resûlullah (S.A.V.) Mihcan (R.A.)'ya hitaben "senin cemaat'la namaz kılmana ne mani'i oldu ki, yoksa sen müslüman birisi değil inisin?" dedi. Mihcan (R.A.) cevaben "Evet Yâ Resûlallah ben "müslüman birisiyim" ve lâkin ben bu namazı evimde kılmıştım" dedi. Resûlullah (S.A.V.)'de cemaate geldiğinde namazı evde kılmış bile olsan cemaatle namaz kıl buyurdu.

Bu Hadis'i Mâlik (1/132) Ahmed (4/34) Nesei (2/112) İbnu Hibban (433) ve Hâkim (1/244) sahih bir rivavet etmişlerdir,

Umer İbnu'l-Hattâb (R.A.)'den, şöyle dedi: "Namaz'ı terk edenin İslâm'dan nasibi yoktur". Bu eseri Mâlik (1/40) Dâre Kutni (2/52) Abdurrezz ak (5010) İbnu Ebi Şeybe Musanef'de (10410) İman'da •t "' (103) ve Ahmed Ahkam'un-Nisâ'da (225) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.

NAMAZ'IN ALLAH'A İMAN ETMEKTEN OLDUĞU BABI

Ebu Cemre'den, şöyle dedi: Ben tbnu Abbas (R.A.)'nun önünde onunla insanlar arasında tercümanlık yapıyordum. Derken İbnu Abbas'a bir kadın geldi. Ona "cer" denilen testinin şırasından soruyordu . İbnu Abbas ona şöyle dedi: Abdu'1-Kays heyeti Resûlullah (S.A.V.)'e geldi. Resûlullah (S.A.V.) "Siz kimlerin heyetisin iz? Yahut siz kimlersin iz?" diye sordu. "Biz Rabiadar. iz" dediler. "Cemaat hoş geldi. Yahut heyet hoş geldi, sefa geldi. Utanıcılar ve pişmanlık duyucular olmayarak" buyurdu. Bunun üzerine: "Ya Resûlellah! Biz sana çok uzak mesafeden geliyoruz . Seninle bizim aramızda Mudar kâfirlerinden şu kabile vardır. Biz sana, haram aydan başka bir zamanda gelmeye muktedir olamıyoruz. O halde bize özlü bir şey emret de geride bıraktıklarımıza da öğretelim ve o sebeble de Cennete girelim" dediler. Resûlullah (S.A.V.) onlara dört şey emretti, dört şeyden de nehyetti: Resûlullah (S.A.V.) onlara, "bir olan Allah'a iman etmeyi emretti" (sonra) "bilir misiniz bir olan Allah'a iman etmek ne demektir?" diye sordu. "Allah ve Resulü en iyi bilendir" dediler, ("tek olan Allah'a iman etmer") Allah'dan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Resûlullah olduğuna şehadet ;tmek, "namazı kılmak", zekâtı vermek, Ramazan orucunu tutmak ve ganimetin beşte birini tediye etmenizdi r" buyurdu ........

.. 41 Bu Hadis'i Buhâri (53) ve Müslim (17) rivayet etmişlerdir.

Ey Allah'ın kulu! Yukarıdaki zikretmiş olduğumuz Hadis'i Şerif'de bir çok sağır kulakların duyup istifâde edeceği faideler vardır

MUHAMMED EBU SAİD EL-YARBUZİ
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
NAMAZI TERK EDENİN MÜŞRİK OLDUĞU BABI

Ehl-i Sünnet vel cemaat bir günahından dolayı hiç bir müslümanı tekfir etmez, velev ki büyük günah işlesin, namazı terk etsin...

Dört Mezheb'ten Hanefi, Şafi ve Malik namazı terk edeni tekfir etmemiştir...
Hanbelilerde ise iki görüş mevcuttur, birine göre tekfir edilir, birine göre hükmü halifeye kalmıştır...

Kısaca namazı tembelliğinden, gafletinden dolayı terk eden bir müslüman günahkardır, tekfir edilemez...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Namaz kılmamayı teşvik veya namaz kılmamanın normal bir hal gibi görünmemesi kaydı ile.

Yukarıda derc edilen yazıdaki namaz terki; genellikle " inanmama, reddetme, kabullenmeme" gibi sebepler ile ve islam olmadığı için doğal olarak "namazı olmayan" kişiler için kullanılmıştır.

Ayetlerden ve hadislerden anlam çıkarmaya çalışan kişi ise " marjinal" bir tavır içinde yorumlar yapmıştır ve de bir çok hadis te zaten kaldırılmış hadistir.

Kısacası Ebu Zerr in de beyan ettiği gibi bu şekilde bir tekfir, İslam da yoktur. Yarbuzi gibi düşünen alimler marjinal ve azınlıktadır.

İslamiyette şehadetin de, küfründe kriterleri ayan beyandır.

Tekrar ediyorum ki, namazı aksatmak, ara vermek, Cuma'dan Cuma'ya gibi namaz kılmalar büyük günahtır. Kim namaz konusunda küfre gider, " Kur'an da namaz diye bir ibadet yoktur, vs.vs." gibi ifadeler kullanan ve bu sebeple de kılmayan kişi küfre gider, mazallah .
 

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
cevap

cevap

Yukarıda derc edilen yazıdaki namaz terki; genellikle " inanmama, reddetme, kabullenmeme" gibi sebepler ile ve islam olmadığı için doğal olarak "namazı olmayan" kişiler için kullanılmıştır.

Ayetlerden ve hadislerden anlam çıkarmaya çalışan kişi ise " marjinal" bir tavır içinde yorumlar yapmıştır ve de bir çok hadis te zaten kaldırılmış hadistir.

Yukardaki hadislerde ne reddetme nede inanmama yada kabullenmeme gibi ifadeler kullanılmamıştır : hadislerin kaldırıldığını İdda ediyorsun buna (delilin) nedir kaldırıldığına dair:

Sen daha tekfirin ne olduğunu bilmiyorsun her halde Tekfircilerle bizi karıştırma yukarda ayet ve hadisler gayet ve net bir şekilde açıktır :

Allah rasülünden gelen hadisler gayet net ve açıktır sahabelerden gelen rivayetler de gayet net ve açıktır : Ben delillere dayalı bir risale sundum size :

Peki sen değerli kardeşim :
İslamiyette şehadetin de, küfründe kriterleri ayan beyandır.

Tekrar ediyorum ki, namazı aksatmak, ara vermek, Cuma'dan Cuma'ya gibi namaz kılmalar büyük günahtır. Kim namaz konusunda küfre gider, " Kur'an da namaz diye bir ibadet yoktur, vs.vs." gibi ifadeler kullanan ve bu sebeple de kılmayan kişi küfre gider, mazallah .

Bu fetfayı neye dayanarak veriyorsun Kendi heva ve arzunamı yoksa elinde bir Ayet yada hadismi var .Davanızda sadık iseniz delil inizi Getirin .yoksa susun kişilerin kafasını bulandırmayın .Ayet ve hadisler Gayet açıktır :Kendi bilmez bazı kişiler kendini alim üstad yada hoca sayanlar size diyorum deliliniz nedir .

Allah rasülünün hadislerimi inanmıyorsunuz onları redmi ediyorsunuz .Namaz gibi önemli bir ibadettin terki Küfürdür şirktir ve bunu en güzel şekilde Allah rasülü sahabeler beyan etmişleridir:

Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır :

كَم أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولاً مِّنكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِنَا وَيُزَكِّيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُم مَّا لَمْ تَكُونُواْ تَعْلَمُونَ

" Nitekim size, kendi içinizden ayetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitap ve hikmeti öğreterek bilmediklerinizi talim ettiren bir peygamber gönderdik "


BAKARA : 151.AY.


ALİ İMRAN : 164.AY.




ALLAH C.C RESULÜ’NE İTAATİ EMRETMEKTEDİR



لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً

( Andolsunki Allah ın Resulünde sizin için, Allah’ı ve Ahiret gününü umar olanlar ve Allah’ı çok zikreden kimseler için pek güzel bir örnek vardır.)

AHZAB.21.AY.




(…..Resul size neyi verdiyse ,onu alın;sizi neden nehyetti ise, ondan da sakının.Allah’tan korkun,şüphesiz Allah ın azabı çok çetindir.)


HAŞR.7.AY.


( Allah ın davetçisine icabet edin ve ona iman edin ki Allah, sizin için günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi o acı azaptan korusun.
AHKAF : 31.AY.



Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü'ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.
AHZAB.36.AY.

( ……….. Eğer bir mevzuda ihtilafa düşerseniz ; Allah’a ve Ahiret gününe iman etmiş iseniz onu, Allah’a ve Resulüne havale edin.Bu daha iyi ve sonuç itibariyle de daha güzeldir. )

NİSA.59.AY.




( Hayır öyle değil ; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar )

NİSA.65.AY.



( Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü'min olanların sözü: "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır )

NUR.51.AY.




Yukardaki yazıyı bir daha ve dikkatli bir şekilde okumanızı tavsiye ederim : Ya teslimiyet vardır yada inkar etmek :?
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Namaz gibi önemli bir ibadettin terki Küfürdür şirktir ve bunu en güzel şekilde Allah rasülü sahabeler beyan etmişleridir:

Rasulullah Sav : "Beş vakit namazı Allah kullarına farz kılmıştır. Eksiksiz olarak, erkan ve adabına riayetle o namazlarını kılan kimseyi, Allahu Teala'nın cennetine koyacağına dair va'di vardır. İstenilen o namazları kılmayan kimseye ise Allah'ın va'di yoktur. Dilerse onu azablandırır, dilerse de cennete kor." (İmam Nesai, salat)


Yapmış olduğum araştırmalarda, bir müslümanın (işlemiş olduğu büyük günahından dolayı) tekfir edilip-edilemeyeceği ile ilgili meselede varmış olduğum nihai sonuç şudur: Büyük günah işleyen bir müslüman tekfir edilemez ki bu ifade ehli sünnet velcemaatin kıble ehli tekfir edilemez, büyük günah işleyen bir kimse müslümandır, ilkeleri ile de paralellik arzetmektedir. Müslümanın tekfir edilmesi ile ilgili şu husus da dikkate değerdir: Tekfir meselesi bizzat İslam Toplumunun, islam devletinin, halifenin ve kadıların bulunduğu bir zaman ve mekan dilimi ile ilgilidir. Peki böyle bir ortamın olmadığı, zaman ve mekan diliminde kendilerini islama nisbet eden müslümanları, işlemiş oldukları günahları nedeniyle tekfir etmek mümkünmüdür? Kesinlikle mümkün değildir. Öncelikle tekfiri gerçekleştirebilecek alimler-kadılar-müçtehitler yoktur, müessese olarak mümkün görünmemektedir. Ehli Sünnet velcemaatın meşhur görüşü olan kıble ehli tekfir edilemez kaidesi de dikkate alınmalıdır.
Bu durumdaki insanları, tevhide davet etmek ve tevhidi bir toplumun oluşmasında tebliğ faaliyetlerin de bulunmak, öncelikli meselemizdir.

Tevhide davet etmek daha zor, meşakkatli, daha çok ilmi gayret isteyen, ilim ile amel isteyen, örneklik isteyen, ciddi bir iştir; tekfir en kolay olanıdır, kaçış yoludur, şeytanın örnekliğidir tekfir. Unutmamalıyız ki tevhid birleştirir, tekfir parçalar. Tevhid bütüncüdür, tekfir parçacıdır. Tevhid tevazunun, tekfir tekebbürün sonucudur. İlk tekfirci şeytan, ademi tekfir etmiştir. İlk tevhidci adem insanları tevhid etmiştir... Tekfir şeytanın ilhamı, tevhid Rabbimiz Allah'ın vahyidir... Tekfir şeytani bir ameldir, tevhid insani bir ameldir... Tekfirci enaniyet makamı ile şeytandan ders almaktadır.... Tevhidci, teslimiyet-temsiliyet-samimiyet (İman-islam-ihsan) makamı ile Kitabullah'tan ders almaktadır... Tekfirci, 'ben' der. Tevhidci, 'biz' der...

Namazı inkarından dolayı değilde, tembelliğinden dolayı kasten terk edenin hükmü nedir? (Tabi, inkar eden zaten kafirdir...)

İmam-ı Azam'a göre, bu kişi fasıktır. Ona kan çıkıncaya kadar dayakla ta'zir cezası verilir. Namaza başlayıncaya kadar da haps edilir.

İmam Malik ve Şafi de şöyle der: O kişi fasıktır, ama kafir değildir. Kafir olduğundan dolayı değil namazı kılmamakta diretirse öldürülmesi gerekir. (Yine günahından dolayı, müslüman olarak cezalandırılmaktadır. Ümid edilmektedir ki bu cezalandırılmasından dolayı günahı affedilmiş olsun...acizane)

İmam Ahmed ise "Namaz kılmayan kişi kafirdir. Öldürülmeden önce tekrar dine dönmesi ve tevbe etmesi istenir" (Bu fetva da tevbe etmesi halinde öldürülüp, öüdürülmeyeceği açık değildir. Çünkü devamında şöyle denir: Öldürülmeden önce tekrar dine dönmesi ve tevbe etmesi istenir, şayet kabul ederse ne ala aksi takdirde boynu vurulur. Yani dine dönüp, tevbe etmesi halinde, öldürülmez. Bu görüş yaygın bir görüş olamamış sadece hanbeliler ve bazı selefiler arasında kalabilmiştir...)

Yine Ahmed İbn Hanbel şöyle demektedir: "Namaz kılmayan bir kimse, devlet başkanı veya devletin kadısı tarafından önce namaz kılmaya davet edilir, buna rağmen yine de namaz kılamamakta ısrarlı davranırsa, o zaman kafir olduğuna hükmedilir. Ama davet edildiği şeylere icabet edilirse, kesinlikle küfrüne hükmedilmez. Bundan sonra onun durumu Allah'a kalır."

İlginçtir bu fetva da Ahmed İbn Hanbel, kendisini tekfir sorumluluğundan beri kılmıştır. Burada şöyle bir soru da akla gelmektedir. İslam devleti, İslam toplumu, halife ve kadılar yok ise, böyle bir kişinin durumu ne olur? Eğer bu kişi kendini isalma nisbet ediyorsa müslümandır ve tekfir edilemez. Böyle bir kişi kendini İslama nisbet ediyorsa, müslümanım diyorsa; Yaşadığımız cahiliyye sürecinde, böyle bir kişi ile ilgili bize düşen görev nedir? En güzel bir biçimde bu kişiyi namaz davet ederiz.

Taha 43-44: "ONA (FİRAVUNA) YUMUŞAK SÖZ SÖYLEYİN" Belki o, aklını başına alır veya korkar."

Ayetlere lütfen dikkat edin, Ona kafir olduğunu söyleyin, onu tekfir edin denilmiyor. Firavuna dahi giderken, Ona yumuşak söz söyleyin, diyen, Rabbimiz Allah'ın dinini tebliğ ederken, tekfir de neyin nesi!!! Kendisini müslüman addeden insanlara, firavundan daha şedid olmak, hangi aklın, hangi vicdanın, hangi insafın mantığıdır...

KUVVETLİ DELİL: Rasulullah Sav : "Beş vakit namazı Allah kullarına farz kılmıştır. Eksiksiz olarak, erkan ve adabına riayetle o namazlarını kılan kimseyi, Allahu Teala'nın cennetine koyacağına dair va'di vardır. İstenilen o namazları kılmayan kimseye ise Allah'ın va'di yoktur. Dilerse onu azablandırır, dilerse de cennete kor." (İmam Nesai, salat)

Şeyh'ul Ekber'in yorumu: "Namaz da bir zikirdir. Miraca gitmektir. İbadet bundan dolayı farzdır. Farz demek mecburi demek değildir. Hakk'a yanaşmak için muhakkak şarttır. Hakk'a yanaşmanın edebidir, usulüdür; bunsuz olmaz demektir."

(Namaz gönül işidir, gönlü olmayanın bulunduğu safta, bir hayır da yoktur; ibadette gönüllülük esastır. Gönülsüz insanların bulunduğu toplu bir ibadette, rahmet , bereket, az olsa gerektir...acizane)
 

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
Siz hala inkardan bahsediyorsunuz ben terk edenin cezasından bahsediyorum inkar edenin değil inkar eden zaten kafirdir benim dikkat cekmek istediğim terk edenin cezasınında aynı olduğu bunun hükmünün gayet açık ve net bir şekilde ifade edildiği.

NAMAZ KILMAYANIN DURUMU

(1)-Abdullah b. Büreyde (r.a), babasından rivâyet ederek şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kafirlerle aramızdaki fark, kılmak için söz verdiğimiz namazdır. Kim namaz kılmayı terk ederse kafir olur.” (İbn Mâce, İkametü’s Salat: 77; Tirmizî, İman: 9)

(2)-Câbir (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kulu, kafir olmaktan kurtaran amel namazdır.” (Kul namazı terk ederse kafir olur.) (Tirmizî, İman: 9; İkametü’s Salat: 77)
(3)- İKİNDİ NAMAZINI KILMAYANIN CEZASI
Ebû’l Melih (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bulutlu bir günde Büreyde ile beraberdik. Namazı kılmakta acele edin, geciktirmeyin, çünkü Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştu: “İkindi namazını terk edenin ameli boşa gider.” (Buhârî, Mevakît: 16; Müslim, Mesacid: 35)

(4)-Bir çok sahabe tabiin ve onlardan sonra gelen fıkıh imamları alimler bu hadislerin zahir anlamını alıp delil göstermişlerdir ve şöyle demişlerdir.

Her kim kasden bir vakit namazı vakti geçinceye kadar terk ederse kafir olur
Kanı da heder olur.
Şimdi Ashabı Kiramdan bu görüşte olanları sıralayalım:Ömer Abdurrahman bin Avf Muaz bin Cebel Ebu Hüreyre İbn-i Mes-ud İbn-i Abbas Cabir bin Abdullah Ebu Derda (Allah onlardan Razı olsun )

Bu görüşte olan Ashabı Kiram dışındaki alimler şunlardır:Ahmed bin Hanbel.İshak bin Raheveyh-Abdullah bin Mübarek-en Hehai.Hakem bin Uyeyne.Eyyub es-Sahtiyani –Ebu Davud et Tayalisi-Ebu Bekr bin Ebi şeybe-
Züheyr bin Harb ve diğerleri…Allah onlara rahmet etsin…İşte bu imamlar hepsi namazı kasden terk edenin küfrine ve kanının heder olacağına kail olmuşlardır..

……….. Eğer bir mevzuda ihtilafa düşerseniz ; Allah’a ve Ahiret gününe iman etmiş iseniz onu, Allah’a ve Resulüne havale edin.Bu daha iyi ve sonuç itibariyle de daha güzeldir. )
NİSA.59.AY

"Hep Allah'a dönüp itaat edin, O'ndan korkun ve namaz'ı kılın'da müşriklerden olmayın."

Rum Sûresi: 31

Ubade't-İbnu' es-Samit (R.A.)'dan, şöyle dedi: Resûlullah (S.A.V.) bize şöyle tavsiyede bulundu. Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmayın. Namazıda bilerek terketmey in. Her kim ki, bilerek kasten "namaz'ı terkeders e İslâm millet'inden çıkmıştır".

Bu hadis'i Muhammed İbnu Nasr Kitabu's-Salat da (920) Hibetulla h'i-Taberi Usulu's-Sünne de (1523) Abdurrahm an İbnu Ebi Hatim Sünen'in de ve Taberâni Mu'cem'in de rivayet etmişlerdir.

Allah rasülü s a v şöyle buyurmuştur.
Emaneti korumayanın imanı yoktur abdesti olmayanın namazı yoktur namazı olmayanın da Dini yoktur Çünkü namaz dindeki
Yeri başın ceseddeki yeri gibidir. (Taberani (Mecmuaz Zevaid 1/292) (Ez Zevacir 1/122)

Ümmü Eymen r a dan rivayet etmiştir.O dedi ki Ben Allah Rasülü s a v in şöyle buyurduğunu duydum.Kasden namaz asla bırakılmaz Kim namazı kasden terk ederse onun üzerinden Allah ın ve Peygamberinin himayesi kalkar:İmam AhmedMüsned 5/1389


Ubeydu'l-Kelâi'den, şöyle dedi: Mekhul (R.H.) elimden tutarak "Yâ Ebâ Vehb! Farz bir namazı kasten terk eden birisi için ne diyorsun?" dedi. Ben de "Âsi bir mü'mindir" dedim. Elimi daha fazla sıktı ve sonra şöyle dedi: "Yâ Ebâ Vehb! İman'm şa'm nefsinde daha azim olsun. Kim ki bir farz namaz'mı kasten terk ederse Allah'ın zimmet'i ondan beri olmuştur. Kimden de Allah'ın zimmeti beri 'olduysa o kâfir olur."

Bu Eser'i Ibnu Ebi Şeybe iman da (129) ve Abdurrezz ak Musannaf da (5008) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir. Ayriyeten Şeyh Elbâni iman da yukarıdaki rakamda tahric etmiştir.

Ebu Said el Hudri r a rivayet etmiştir.Allah Rasülü s a v şöyle buyurmuştur.Kim namazı kasden terk ederse ismi cehennemin
Kapısına oraya girenlerden yazılır:Ebu Nuaym Hilye 7/254)

Enes r a dan rivayet ettiğine göre Allah rasülü s a v şöyle buyurmuştur. Kim namazı kasden terk ederse apaçık kafir olur
Taberani Mecmuaz Zevait 1/295 evsatta)

Bureyde r a dan rivayet ettiklerine göre Allah rasülü s a v şöyle buyurmuştur. Onlarla aramızda olan ahid namazdır.Kim bu namazı terk ederse Kafir olmuştur.(İmam Ahmed 5/346 da
Nesai 463) İbn Mace 1079 da El hakim 3/366 da İbn Hibban ve Abdurrezzak ve Said bin Mansur Kenzul –Ummal 7/325 de )

HAMD ALLAH A MAHSUSTUR SALAT VE SELAM MUHAMMED S A V İN ÜZERİNE OLSUN………AMİN
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sayın kemi

Mesajınızı analiz ediyorum, sizde bakın iyice
...


Yukardaki hadislerde ne reddetme nede inanmama yada kabullenmeme gibi ifadeler kullanılmamıştır : hadislerin kaldırıldığını İdda ediyorsun buna (delilin) nedir kaldırıldığına dair:

Ayetler ve hadislerin meali yapmaya çalışan tarafından marjinal bir şekilde kendi iddiasını doğrular şekilde yaptığını Sayın Duha gayet açık bir şekilde izah etmişmesajında. Bu nedenle mükerrer izah olsun istemiyorum.

Kaldırılmış hadisler mevzuuna gelince, bunu sizin alıntı yaptığınız kaynak dahi açık açık belirtmiş. Siz tabii ki işin özünde değil, şeklinde dolaştığınızdan bunu anlayamıyor ve göremiyorsunuz. Bakın işte örneği, sizin yazınızdan alıyorum


Ubeydu'l-Kelâi'den, şöyle dedi: Mekhul (R.H.) elimden tutarak "Yâ Ebâ Vehb! Farz bir namazı kasten terk eden birisi için ne diyorsun?" dedi. Ben de "Âsi bir mü'mindir" dedim. Elimi daha fazla sıktı ve sonra şöyle dedi: "Yâ Ebâ Vehb! İman'm şa'm nefsinde daha azim olsun. Kim ki bir farz namaz'mı kasten terk ederse Allah'ın zimmet'i ondan beri olmuştur. Kimden de Allah'ın zimmeti beri 'olduysa o kâfir olur."

Bu Eser'i Ibnu Ebi Şeybe iman da (129) ve Abdurrezz ak Musannaf da (5008) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir. Ayriyeten Şeyh Elbâni iman da yukarıdaki rakamda tahric etmiştir.

Dikkat edin, sonunda " tahric " edilmiştir, yani kaldırılmıştır diyor.

Devam edelim

Sen daha tekfirin ne olduğunu bilmiyorsun her halde Tekfircilerle bizi karıştırma yukarda ayet ve hadisler gayet ve net bir şekilde açıktır :

Allah rasülünden gelen hadisler gayet net ve açıktır sahabelerden gelen rivayetler de gayet net ve açıktır : Ben delillere dayalı bir risale sundum size

Çok bir şey bildiğimiz söylenemez tabii ama tekfirin ne olduğunu sizler gibi tekfircilerden öğrendik sonunda sayın kemi...

Peki sen değerli kardeşim :

" İslamiyette şehadetin de, küfründe kriterleri ayan beyandır.


Tekrar ediyorum ki, namazı aksatmak, ara vermek, Cuma'dan Cuma'ya gibi namaz kılmalar büyük günahtır. Kim namaz konusunda küfre gider, " Kur'an da namaz diye bir ibadet yoktur, vs.vs." gibi ifadeler kullanan ve bu sebeple de kılmayan kişi küfre gider, mazallah . "

Bu fetfayı neye dayanarak veriyorsun Kendi heva ve arzunamı yoksa elinde bir Ayet yada hadismi var .Davanızda sadık iseniz delil inizi Getirin .yoksa susun kişilerin kafasını bulandırmayın .Ayet ve hadisler Gayet açıktır :Kendi bilmez bazı kişiler kendini alim üstad yada hoca sayanlar size diyorum deliliniz nedir .

Allah rasülünün hadislerimi inanmıyorsunuz onları redmi ediyorsunuz .Namaz gibi önemli bir ibadettin terki Küfürdür şirktir ve bunu en güzel şekilde Allah rasülü sahabeler beyan etmişleridir:

Evet sayın kemi, burada da yine bahsettiğiniz konularda gerek Ebu Zerr, gerek Duha size çok açık, net ve tatmin edici cevaplar vermişler. Tekrar etmeyi gereksiz ve polemik görüyorum.

Ancak şunu söyleyeyim size ki, gerçekten, bizim gayemiz, sizler gibi kafa bulandıran ve bazı konularda aşırılıklara giderek müslümanları tekfir etmeye çalışan kişilerin önüne set olmak ve Hakk olanı burada ilgili ve öğrenmeye çalışanlara anlatabilmektir.

Ve sizin şu uslübunuz. Çok ayıp...

 

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
cevap

cevap

kemi´isimli üyeden Alıntı
Ubeydu'l-Kelâi'den, şöyle dedi: Mekhul (R.H.) elimden tutarak "Yâ Ebâ Vehb! Farz bir namazı kasten terk eden birisi için ne diyorsun?" dedi. Ben de "Âsi bir mü'mindir" dedim. Elimi daha fazla sıktı ve sonra şöyle dedi: "Yâ Ebâ Vehb! İman'm şa'm nefsinde daha azim olsun. Kim ki bir farz namaz'mı kasten terk ederse Allah'ın zimmet'i ondan beri olmuştur. Kimden de Allah'ın zimmeti beri 'olduysa o kâfir olur."

Bu Eser'i Ibnu Ebi Şeybe iman da (129) ve Abdurrezz ak Musannaf da (5008) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir. Ayriyeten Şeyh Elbâni iman da yukarıdaki rakamda tahric etmiştir.

Dikkat edin, sonunda " tahric " edilmiştir, yani kaldırılmıştır diyor.

TAHRİC

İstinbat (hüküm, netice çıkarmak), tedrib (eğitmek) ve tevcih (yönlendirmek).
Muhaddislerin bir hadis hakkında söyledikleri "ahrecchü'l-Buharî" sözü, o hadisi insanlara açıkladı, kaynağını yani hadisin kendi yollarıyla zikreden isnadındaki ricali zikretmek suretiyle beyan etmesi anlamına gelir. Muhaddislerin bir hadis hakkında söyledikleri "harrecehü'l-Buharî" sözü de kaynağını zikretti anlamındadır.
Muhaddislerin ıstılahında "tahric" bir çok anlamlarda kullanılmaktadır. Bunları şu şekilde özetlemek mümkündür:
1- Tahric, kaynağını, çıktığı yeri insanlara açıklamak anlamına gelen "ihrac"ın müteradifidir. Muhaddisler, mesela "bu Buharî'nin ihrac ettiği bir hadistir" derler. Bunun manası, rivâyet etti ve isnadını müstakilen zikretti demektir.
2- Tahric, hadisleri kitaplardan çıkarıp rivayet etmek anlamında da kullanılmaktadır. Sehavî, tahrici, muhaddisin hadisleri cüzlerden, meşihattan, kitap vb. yerlerden çıkarması ve bizzat kendisinin hocalarından ya da akranından birinin merviyatından nakletmesi şeklinde tarif etmektedir.
3- Hadisin asli kaynaklarını göstermek ve bu kaynaklara nisbet etmek anlamında da kullanılmaktadır. Bu da hadisi müelliflerden kimlerin rivâyet ettiğini açıklamak suretiyle olur (M. Tahhan, Usulu't-Tahric ve Diraseti'l-Esânid, Riyad (t.y), s. 8-9). Bu tanımda geçen, hadisin kaynağını göstermek o hadisin bulunduğu kitapları zikretmek suretiyle olur. Bu tür durumlarda "Buharî bu hadisi Sahih'inde zikretti" veya "Bu hadisi Tabarânî Mu'cem'inde irad etmiştir" gibi ifadeler kullanılır.

Hadis sahih dikkat edersen bk bakalım ne anlama geliyormuş Tahriç?
 

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
cevap

cevap

Ben delilleri sundum hadislerin çoğuda sahih tir:Kabul ettiğimide kim söyledi bu senin kanaatin :Ben deliller ne diyorsa onu diyorum Namaz kılmayan ın dini yoktur.
İslamdan nasibi yoktur: imanı yoktur:namazı terk eden İslam dinin den çıkmıştır namazı terk eden Kafirdir :bir vaktini bile geçirenin yaptığı bütün amelleri iptal olmuştur :

(Ey Muhammedi) Dosdoğru olarak yüzünü dîne, Allah'ın fıtratına çevir ki, insanlan o fıtrat üzere yaratmıştır. Allah'ın yaratışında hiçbir değişme yoktur, işte dosdoğru dîn budur; fakat insanların çoğu bilmez.
"Hep Allah'a dönüp itaat edin, O'ndan korkun ve namaz'ı kılın'da müşriklerden olmayın."

Rum Sûresi: 31
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Evet, ben tahriç kelimesini karıştırdım, doğrudur. Ancak keşke siz de sadece Duha'nın tabiri ile "iltibas" etseydiniz de, "tekfir" etmeseydiniz müslümanları.

Bakın konunun aslı şudur.

Ahmed b. Hanbel (r.a) namaz kılmayanın kafir olacağı görüşündedir. Ona göre böyle bir kimse üç gün boyunca her namaz vakti namaz kılmaya çağrılır. Bu süre zarfında hapiste tutulur, ölümle korkutulur. Yine de kılmazsa mürted hükümlerine tabi tutulur...

Allah ondan razı olsun, İmam Hambeli dahi, bu konuda yekten tekfir etmemiş, önce bir takım müeyyideler koymuştur. Ne demektir bu müeyyideler? Ne anlam taşır? Bu gün hangi namaz kılmayan müslüman bu müeyyide karşısında hala "namaz kılmıyorum" der? Hiç kimse. Ancak kimdir namaz kılmıyorum diyecek kişi, gerçekten İslama inanmayan veya mürted olmuş kişi. Zaten inanmayan veya mürted içinde namaz mevzuu değil.


İslam alimlerinden, en-Nehaî (ö.96/714), eş-Şa’bî (ö.109/727), Hasan el-Basrî (ö.110/728), Hammâd (ö.120/738), Zeyd b. Ali (ö.122/740), Eyyûb es-Sahtiyânî (ö.131/749) ve el-Evzâî de İmam Hambel (r.a) ile bu görüştedirler.


Ahmed b. Hanbel (r.a) ve onun görüşünde olanlar, bu konuda Kur’an ve sünnetten bazı delillere baş vurmuşlardır. Kur’an’dan getirdikleri delilleri şöyle ifade etmektedirler:


"Allah teala, ‘Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün. Onları yakalayın, hapsedin; her gözetleme yerine oturup onları bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı kılar ve zekatı verirlerse siz de onların yollarını boşaltın, buyurmuştur.

Bu ayetin lafzında müşriklerin öldürülmesi mübah kılınmış, serbest bırakılmaları için, müslüman olmaları ve zekat vermeleri şart koşulmuştur.

Şu halde bir kimse namazı kasten terk edince, serbest bırakılmasının şartlarını yerine getirmemiş olmakta, böylece öldürülmesinin gerekliliği hükmü devam etmektedir.”

Oysa zaten ayetin tefsiri lafzından çıkartolmaya çalışılandan farklıdır. Şöyle ki:

Tevbe 5-Bütün bunlar bilindikten sonra şimdi şu haram aylar sıyrılınca, geçip gidince ki bu aylar "Onlardan dört tanesi haram aylardır." (Tevbe 9/36) dört aydır. "Sana haram aylarda savaş yapmayı sorarlar..." (Bakara 2/217) âyeti uyarınca normal senelerde geçerli olan haram aylar ki, Zilka'de, Zilhicce, Muharrem ve bir de Recep diye bilinen aylar olmayıp, âyetinde söz konusu olan ve Kurban Bayramı'ndan sonrasını içine alan dört aylık süredir. Bunun ilk elli günü bilinen haram aylar kapsamına giriyor ise de geriye kalan yetmiş günü bunun dışındadır. Fakat bu ilana göre, söz konusu günler de tıpkı haram aylar gibidir. Bu arada şu da anlatılmış oluyor ki, sözleşmeyi içeren herhangi bir ay da tıpkı haram aylardan olur. Yani tanınan dört aylık süre içinde saldırı veya savaş yasaktır, ahitlerine riayet edenlerin müddetleri bitinceye kadar da durum yine böyledir. Fakat bu haram aylar çıkınca, yani tanınan dört aylık süre dolunca, artık o müşrikleri nerede bulursanız katlediniz, öldürünüz. Yani dört aydan sonra artık onlarla aranızda savaş durumu başlamıştır. Şu halde onların saldırılarını beklemeksizin hemen onlara savaş açınız, haram ve helâl farkı gözetmeden onları nerede bulursanız ve nasıl öldürebilirseniz öylece öldürünüz. Bununla beraber sünnette müsle yapmaktan, yani burun ve kulak gibi organları kesmekten ve bir kimseyi durdurup, elini kolunu bağlayarak ok ve benzeri aletlerle yavaş yavaş ve işkence ile öldürmekten menedilmiştir. Bundan başka Hz. Peygamber buyurmuştur ki, "Öldürme yönünden insanların en iffetlisi iman ehlidir." Ve yine "Öldürdüğünüz vakit güzellikle öldürün." diye buyurmuştur. İşin böyle olması gerektiğini şu âyetler de ima yollu anlatır: Ve onları tutunuz, yakalayıp esir ediniz. Demek oluyor ki, tutup esir almak mümkün iken hemen öldürmeye kalkmamalıdır ve onları hasrediniz, bulundukları yerden çıkıp serbestçe dolaşmalarına, şuraya buraya gitmelerine izin vermeyiniz, onlar için her mersada oturunuz yani kaçırmamak, geçirmemek için evine, işine veya ticaret için sefere gidecek her geçidi tutup onları göz altında bulundurunuz. Artık tevbe ederlerse, yani şirkten vazgeçip imana gelirlerse Namazı kılıp zekatı verirlerse, yani namaz ve zekatı kabul ederek müslüman olurlarsa hemen yollarını açınız, koymuş olduğunuz engelleri kaldırınız, yukarıda söz konusu edilenlerden hiçbirini yapmayınız, onları kendi hallerine bırakınız. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir. İmana girmelerinden dolayı, daha önce yapmış oldukları şeyleri, şirk, küfür ve haksızlıkları bağışlar, üstelik iman ve taatlerine ecir ve sevap da verir. Demek ki, o müşriklere ya ölüm ve esaret veya İslâm'a girmekten başka birşey bırakılmamıştır. İleride de geleceği üzere, onlardan, ehl-i kitapta olduğu gibi, cizye dahi kabul edilmeyecektir. Hasan Basri rivayet etmiştir ki; esirlerden biri, Hz. Peygamber'e işittirecek şekilde "Allah'a tevbe ederim, Muhammed'e tevbe etmem." diye üç kere bağırmış, Peygamber Efendimiz de "Bırakınız, hakkı ehline tanıdı." buyurmuştur.

Dolayısı ile bu sizin kastınızda ki bir delil değildir

Namazı kasten terk edenin kâfir olacağına delil olarak gösterilen rivayetlerin başlıcalarını da şöyle zikretmek mümkündür:


"Onlarla bizim aramızdaki ahit namazdır. Kim onu terk ederse kâfir olmuştur."
"Kişi ile şirk arasında namazı terk etmek vardır."
"Kim namazı kasten terk ederse Allah’ın koruması ondan uzak olur"
"İnsanlardan ilk kaldırılacak şey emanet duygusu, onlarda en son kalacak şey de namazdır. Nice namaz kılanlar vardır ki onlarda hayır yoktur."
Abdullah İbnu Süfyan şöyle demiştir: "Allah Resülü’nün ashabı, namazdan başka hiçbir amelin terkini küfür saymıyordu."


Şimdi bu rivayetleri doğru değerlendirmezseniz, bu rivayetler namazı terk etmenin kişiyi küfre sokacağını ifade etmektedir dersiniz. Küfür ise öldürme sebebidir. Şu halde namaz kılmayan kâfir olur ve öldürülür.

Şimdi de bu görüşü değerlendirmeye çalışacağız.

Buraya kadar görüldüğü üzere, Ahmed b. Hanbel ve onun gibi düşünenlere ait bu görüş, namazı kasten terk eden kimse ile ilgili görüşler arasında en uç noktada olanıdır. Ve de sonuç itibariyle, ameli "imandan bir cüz" saymaktadır.

Namazı terk etme suçunun kişiyi kâfir yapmayacağında, Ebu Hanife ile eş-Şafiî ve Mâlik b. Enes’in, hemfikirdir. Ahmed b. Hanbel’e ait bu görüş konusundaki karşı delilleri de ortak ve açıklamaları birbirine paraleldir.


Tacuddîn es-Sübkî (ö.77l/l370)’ nin ifadesine göre, namazı terk edenin kâfir olacağını savunan Ahmed İbnü Hanbel ile karşı görüştekilerden eş-Şafiî arasında şöyle bir diyalog geçmiştir:


-Ahmed, sen, "Namaz kılmayan kâfir olur", mu diyorsun?


-Evet.


-Eğer kâfir olursa ne ile tekrar müslüman olur?


-Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resülüllah, diyerek.


-Adam bu sözü söylemeye zâten devam ediyor, onu bırakmış değil ki..


-Namaz kılarak müslüman olur


-Kâfirin namazı geçerli olmaz. Böyle bir namaz ile de o kimsenin müslüman olduğuna hükmedilemez.


Ahmed b. Hanbel (r.a) bu noktada söyleyecek söz bulamaz ve susar...


es-Sübkî şöyle demektedir:


"Bu diyaloğu mezhebimiz (şafiî mezhebi) âlimlerinden el-Hasan b. Ammâr anlatmıştır. Bu zât, Fahr’ul İslam eş-Şâşî’nin öğrencilerinden olan Musul’lu bir adamdır.”


eş-Şafiî’ye nisbeti doğru olsa da olmasa da, namazı terk edenin kâfir olmadığı noktasında bu yaklaşım tarzının oldukça sağlam bir zemine sâhip olduğu izlenmektedir. Zîra farz olduğu inkâr edilmedikçe "amel"in terk edilmesi küfre sebep olmaz. İmanın gerçekleştiği ya da ortadan kalktığı yer kalptir.

Dünyevi hükümlerin icrası noktasında imanın varlığının belirlenmesi için ise, şehadet kelimesinin dile getirilmesi yeterlidir. Şu halde, farz olduğuna inanmakla birlikte namazın -ve benzeri görevlerin- yerine getirilmemesi imanı ortadan kaldırmaz. Şehâdet kelimesini söyleyen kimsenin -nihâi olarak- cennete gireceği yönündeki pek çok hadis bunu desteklemektedir.


el-Cassas (ö.370/980) da, namazı terk etmenin küfür sebebi olduğu konusunda delil olarak gösterilen, "Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün. Onları yakalayın, hapsedin. Onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı kılar ve zekatı verirlerse, siz de onların yollarını boşaltın", ayetini yukarıdaki bakış açısı ile değerlendirmekte ve şöyle demektedir:


"Mâlumdur ki, ayette geçen ‘Müşrikleri öldürün’ emrinin ortadan kalkması için kaçınılmaz şart, şirkten tevbe etmektir. Allah’ın namaz kılmak ve zekat vermek konusundaki emrini kabul etseler de o sırada namaz vaktinde bulunmasalar, müslüman olacakları ve kanlarının haram olacağı konusunda ihtilâf yoktur. Buradan anlıyoruz ki öldürülmekten kurtulmalarının şartı Allah’ın emirlerini kabul edip, onların bağlayıcılığını itiraf etmektir, fiilen namaz kılmak değildir. Bu konuda ayette sözü geçen zekât da namaz gibidir. Çünkü, malın üzerinden bir yıl geçmedikçe, yalnızca müslüman olmakla zekât vermek gerekmez. Şu halde, öldürülmeleri emrinin ortadan kalkması için zekât vermelerinin şart olması da makbul değildir.


Buradan da görülüyor ki, et-Tevbe, 5 ayeti, namazı terk edenin kâfir olacağı konusunda delil olmaktan uzaktır.


Namazı terk edenin kâfir olacağını ifâde eden hadislere gelince, İslam ulemâsının çoğunluğu bunlarda söz konusu edilen küfrü, "küfrân-ı nîmet" (nîmetin görmezlikten gelinmesi); "Namazı, farz olduğunu inkâr ederek terk etmek" şeklinde yorumlamakta ya da; tehdit ve sakındırma amacına yönelik olduklarını, "namazı ihmal etmek, kişiyi küfre götürecek davranışlara sürükleyebilir" anlamını taşıdıklarını söylemektedirler.


Belirtmek gerekir ki "Onlarla bizim aramızdaki ahit namazdır. Kim onu terk ederse kafir olmuştur," hadisinin zahirî anlamını esas kabul etmek mümkün değildir. Zira hadisin başındaki "onlar" kelimesi ile münafıklar kast edilmektedir. Buna göre hadisin anlamı ‘İslami hükümlerin onlara uygulanması konusunda temel kriter, namaza gelmeleri ve zahiri hükümlere boyun eğmeleri konusunda müslümanlara benzetilmeleridir. Namazı terk ettikleri zaman bu nitelikleri yok olacağı için diğer kafirler gibi olurlar’ demek olur. Kısaca hadisin konusu müminler değil, münafıklardır. Zaten kafir olan münafıklar için küfre girmek değil, olsa olsa küfürlerinin açığa çıkması söz konusudur. Şu halde bu hadis, namazı terk edenin kâfir olacağı ve öldürüleceği konusunda delil olmaz:


Diğer hadislerin ise yukarıda belirttiğimiz biçimlerde yorumlanmasını zorunlu kılan gerekçelere vardır ve sahihtir.


Her şeyden önce Kur’an, "Şüphesiz Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez. Dilediği kimselerin, bunun dışında kalan günahlarını affeder”, prensibini getirmektedir. Hz. Peygamber;


"Allah beş vakit namazı kullara farz kılmıştır. Kim bunları, haklarını hafife almadan tam olarak yerine getirirse, kendisini cennete sokacağına dair Allah’tan söz almış olur. Her kim de bu namazları yerine getirmezse, Allah’ın ona verilmiş bir sözü yoktur. Dilerse ona azap eder, dilerse affeder",


buyurmuştur. Eğer namaz kılmayan kafir olsaydı, affedilmesi ihtimali söz konusu olmazdı.


Aynı paraleldeki başka bir hadis de şudur:


"Kulların kıyamet günü ilk hesaba çekilecekleri amel namazdır. Rabbimiz, meleklere şöyle buyuracaktır: ‘Kulumun namazlarına bakın, onları tam mı kılmış, eksik mi bırakmış?’ Eğer namazları tam ise, tam olarak yazılır. Eğer eksiği varsa Allah tealâ şöyle buyuracak: ‘Bakın kulumun nafile namazı var mı?’ Eğer nafile namazı varsa Allah: ‘Kulumun farz namazlarını, nafile namazlarıyla tamamlayın’ buyuracak, sonra diğer farz ibadetleri de aynı işleme tâbi tutulacaktır."


Tıpkı yukarıdaki gibi bu hadis de, namazı terk edenin kafir olmadığını göstermektedir. Zira, aksi taktirde namazı terk eden, eksiklerinin tamamlanması yerine, küfrü sebebi ile doğrudan cehenneme atılırdı.


Olayın bir de pratik yönü vardır. İslam tarihi boyunca hiç kimsenin, namaz kılmadığı için Ahmed b. Hanbel’in belirttiği süreçten geçirilip öldürüldüğü ve ceza işlemlerinde gayrimüslim statüsüne tabi tutulduğu bilinmemektedir.


Kısaca, İslam ulemasının çoğunluğunca da kabul edilmeyen bu görüş, yeterli delil ve dayanaklardan yoksundur.

Müslümanı bir kalemde tekfir etmek ise çok tehlikeli ve büyük bir günahtır.
 

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
Hala görüşler şu böle demiş Üstad böle demiş şeyh şöle demiş bunun görüşü şudur falanın görüşü budur.Subhanallah yahu ben size Allah rasülü s a v böyle demiş diyorum siz bana şu şöle dedi bu şu görüşte diyorsunuz.Gökten başınıza
taş yağmasından korkulur :

“ Onlara gelin Allah’ın indirdiği Kitaba ve Peygambere uyun denildiğinde, “ Atalarımızın üzerinde bulunduğu yol bize yeter ” derler. Ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler – yine mi onların yoluna uyacaksınız - ”

MAİDE : 104

“ Onlara Allah’ın indirdiğine uyun dense, hayır, biz atalarımızın üzerinde bulunduğu şeye uyarız ve onların yolundan gideriz, derler. Şeytan onları alevli azabın ateşine çağırsada mı ? “

LOKMAN : 2I



“ Bir de şöyle demişlerdi : “ Biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk, şimdi onların izleri üzerinde gitmekteyiz “

ZUHRUF : 22




{ Bilmediğin bir şeyin ardına düşme ; zira kulak,göz ve gönül bunların hepsi de ondan mes’uldür. }
İSRA . 36.AY.



İşte Allah’u Azze ve Celle bu ve bununla eş manalı Ayeti celileleriyle inananlara bilinçli ve şuurlu hareket etmelerini, körü körüne bir şeylerin ardına düşmemelerini ve bu şekildeki bilinçsiz ve şuursuz hareket-lerinden dolayı da hesaba çekileceklerini bildirmektedir…

Rabbimiz Allah’u Azze ve Celle yine şöyle buyurmaktadı :

“... Allah’tan bir yol gösterici olmadan, yalnız kendi keyfine uyandan daha sapık kim olabilir ?...“

KASAS : 50. Ay.


“ Rabbinden bir delil üzerinde bulunan kimse ile, kötü işi kendisine süslendirilen ve keyfine uyan gibi olur mu hiç ?. “

MUHAMMED : 14 . Ay.


“ Kendilerine gelmiş hiç bir delil olmadan, Allah’ın Ayet’leri üzerinde tartışırlar. Bu çirkin iş ise, gerek Allah’ın yanında ve gerekse mü’minlerin arasında büyük bir kızgınlık doğurur. Allah her kibirli zorbanın kalbini mühürler. “

MÜ’MİN : 35.Ay.




Bu Ayet’i celilelerde de görüldüğü gibi Rabbimiz Allah’u Teala, delilsiz körü körüne hareket edenlerle, şuurlu ve basiretli hareket edenleri birbirinden ayırt etmiş ve delille hareket edenlerin istikamet sahibi olduklarını, delilsiz körü körüne hareket edenlerin ise heva ve arzularına uyan sapık kimseler olduklarını açıklamıştır…..


Bu da gösteriyor ki insanlar ya delili bulunan sağlıklı bir yol üzerin-dedirler, ya da delili bulunmayan, gidişatlarının kendilerine süslü götse-rildiği sapık bir yol üzerindedirler….

Öyleyse hiç unutulmaması gerekir ki ; insanın elinde sağlıklı bir delili yoksa, ne gidişatının akla ve mantığa uygunluğu ve ne de kendisine o yolun hoş ve süslü gösterilmesi, o yolun doğru doğru bir yol olduğuna delalet etmez…

Bu konudaki geçerli olan kural ; O yolun Kur’an ve Sünnet çizgisinde olmasıdır.



İslamdandır denilen veya - İslami sınırlar içerisindedir - denilen bütün inanç ve ameller, geçerliliğini koruyabilmesi için ancak bu dinin kay-nakları olan Kur’an ve Sünnet çizgisinde olma mecburiyetindedir…Bunun dışında kalan şeyler ise, kesinlikle kabul görmeyen ya tahmini faraziyeler ya da zanna dayalı olan şeylerdir….. İslam ise bu türden tahmini ve faraziye şeyleri tepeden tırnağa kınamış ve onların hakla ne uzaktan ve ne de yakından alakasının olmadığını zikretmiştir.

Rabbimiz Allah’u Azze ve celel bu konuda şöyle buyurmaktadır :

“ Onların çoğu zandan başka bir şeye tabi olmamaktadırlar.Oysa zan haktan hiç bir şey ifade etmez. Allah onların yaptıklarına elbetteki hakkıyla vakıftır “

YUNUS: 6.Ay.


“ Eğer yeryüzünde bulunan insanların çoğunluğuna uyarsan, Onlar seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Zira onlar, zandan başka bir şeye uymuyorlar. Ve dolayısiyle sadece saçmalıyorlar ”

EN’AN : 116.Ay.


“ Halbuki onların bu hususta hiç bir bilgileri yoktur. Onlar sadece zan’na tabi oluyorlar, zan ise haktan hiç bir şey ifade etmez “


NECM : 28.Ay.





Allah’u Azze ve Celle bu konuda şöyle buyurmaktadır.:

“... Onlar hahamlarını ve rahiplerini - yani din adamlarını - Allah’tan gayri rabb’ler edindiler…… “

TEVBE : 31.Ay.





Bu Ayeti kerimeyi en güzel şekilde izah eden Allah resulü s.a.v’in şu hadis’i şerifine iyi dikkat edelim.

“... Adiy İbn Hatem r.a’dan : Kendisine islam daveti ulaşınca şam’a kaçmış ve cahiliyye devrinde hıristiyan olmuştu.Allah Rasulü s.a Adiy İbn Hatemin kız kardeşine hediyeler verip ihsanda bulunarak, kardeşinin geldiği zaman kendisinin yanına getirilmesi için teşfik etmişti…. Nihayet Adiy Medineye gelmişti.Onun gelişini haber verdiler. Boynunda gümüş bir haçla Allah rasulünün yanına girdi. Allah Rasulü s.a.v ona şu ayeti kerimeyi okudu : “ Onlar hahamlarını ve rahiplerini, Allah’tan gayri rabb’ler edindiler. “
Bunun üzerine Adiy İbn Hatem : Onlar hahamlarına ve rahiplerine ibadet etmiyorlardı ki, dedi. Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurdu : Ey Adiy, onların dediklerine uymadılar mı ? Onlar helalı haram, haramı da helal yaptıklarında onların bu dediklerini kabul etmediler mi ? Adiy,evet deyince, Resulullah s.a.v : İşte onların hahamlarına ve rahip-lerine ibadetleri budur.Ve işte onların hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan başka rabb’ler edinmeleri böyle olmuştur. dedi.


TİRMİZİ : 5.C.3292.N – AHMED :


İşte bu delillerin açık ifadelerinden anlaşılıyor ki, Allah’ın dinini yaşa-mak isteyen insanların Alimlerini, Hocalarını, Üstazlarını delilsiz körü körüne taklit etmeleri neticesinde, başlarına doğru yoldan sapma ve Allah’tan gayri rabb ve İlah edinme gibi belalar getirmiştir.

Beyhaki rivayet etmiştir:
Sahâbeden bazıları, Hz.Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in-Allah ikisinden de râzı olsun- ifrâd haccını güzel gördüklerini söyleyerek, temettu haccı yaptığı için Abdullah b. Abbas’a-Allah ondan ve
babasından râzı olsun- itiraz ettiler. Bunun üzerine o şöyle demiştir:
“Başınıza gökten taş yağmasından korkulur. Ben size, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu diyorum, sizler Ebu Bekir ve Ömer böyle dedi, diyorsunuz.”

Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in-Allah her ikisinden de râzı olsun- sözlerine uymakla sünnete aykırı davranarak cezâya çarp-tırılmaktan korkulursa, onlardan daha düşük durumda olan veya kendi basit görüş ve ictihadına bakarak sünnete aykırı hareket edenlerin hali nice olur?

BEN SİZE AYET VE HADİSLERİ YAZIYORUM SİZ YOK BU ALİM ŞUNUN HAKKINDA BÖLE DEMİŞ ŞÖLE DEMİŞ DİYORSUNUZ::VARSA BİR AYET YADA HADİS BUNA KARŞI BİR DELİL YAZIN :

HAMD ALLAH A MAHSUSTUR SALAT VE SELAM MUHAMMED S A V İN ÜZERİNE OLSUN
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Hala görüşler şu böle demiş Üstad böle demiş şeyh şöle demiş bunun görüşü şudur falanın görüşü budur.Subhanallah yahu ben size Allah rasülü s a v böyle demiş diyorum siz bana şu şöle dedi bu şu görüşte diyorsunuz.Gökten başınıza
taş yağmasından korkulur :

Bak kardeşim,
Değişik bir havadasın Allah akıbetini hayr etsin diyelim. Üstad, Şeyh şunu bunu demiş derken, O insanlar senin benim gibi kırk cühelayı ceplerinden çıkartır insanlardır. Sen de bir ilim sahibinin yazısı ile iddiada bulunuyorsun burada. Yoksa kendini müçtehit mi sandın. Okuduğun mealide bir üstadın, yada buraya astığın bir hadisi de bir şeyhin marifeti ile okuyabiliyorsun. Unutma. Bu kadar şahlanmak için yaşın çok genç.


“ Onlara gelin Allah’ın indirdiği Kitaba ve Peygambere uyun denildiğinde, “ Atalarımızın üzerinde bulunduğu yol bize yeter ” derler. Ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler – yine mi onların yoluna uyacaksınız - ”

MAİDE : 104
“ Onlara Allah’ın indirdiğine uyun dense, hayır, biz atalarımızın üzerinde bulunduğu şeye uyarız ve onların yolundan gideriz, derler. Şeytan onları alevli azabın ateşine çağırsada mı ? “

LOKMAN : 2I
“ Bir de şöyle demişlerdi : “ Biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk, şimdi onların izleri üzerinde gitmekteyiz “

ZUHRUF : 22
{ Bilmediğin bir şeyin ardına düşme ; zira kulak,göz ve gönül bunların hepsi de ondan mes’uldür. }
İSRA . 36.AY.
İşte Allah’u Azze ve Celle bu ve bununla eş manalı Ayeti celileleriyle inananlara bilinçli ve şuurlu hareket etmelerini, körü körüne bir şeylerin ardına düşmemelerini ve bu şekildeki bilinçsiz ve şuursuz hareket-lerinden dolayı da hesaba çekileceklerini bildirmektedir…

Rabbimiz Allah’u Azze ve Celle yine şöyle buyurmaktadı :

“... Allah’tan bir yol gösterici olmadan, yalnız kendi keyfine uyandan daha sapık kim olabilir ?...“

KASAS : 50. Ay.
“ Rabbinden bir delil üzerinde bulunan kimse ile, kötü işi kendisine süslendirilen ve keyfine uyan gibi olur mu hiç ?. “

MUHAMMED : 14 . Ay.
“ Kendilerine gelmiş hiç bir delil olmadan, Allah’ın Ayet’leri üzerinde tartışırlar. Bu çirkin iş ise, gerek Allah’ın yanında ve gerekse mü’minlerin arasında büyük bir kızgınlık doğurur. Allah her kibirli zorbanın kalbini mühürler. “

MÜ’MİN : 35.Ay.
Bu Ayet’i celilelerde de görüldüğü gibi Rabbimiz Allah’u Teala, delilsiz körü körüne hareket edenlerle, şuurlu ve basiretli hareket edenleri birbirinden ayırt etmiş ve delille hareket edenlerin istikamet sahibi olduklarını, delilsiz körü körüne hareket edenlerin ise heva ve arzularına uyan sapık kimseler olduklarını açıklamıştır…..

Bu da gösteriyor ki insanlar ya delili bulunan sağlıklı bir yol üzerin-dedirler, ya da delili bulunmayan, gidişatlarının kendilerine süslü götse-rildiği sapık bir yol üzerindedirler….

Öyleyse hiç unutulmaması gerekir ki ; insanın elinde sağlıklı bir delili yoksa, ne gidişatının akla ve mantığa uygunluğu ve ne de kendisine o yolun hoş ve süslü gösterilmesi, o yolun doğru doğru bir yol olduğuna delalet etmez…

Bu konudaki geçerli olan kural ; O yolun Kur’an ve Sünnet çizgisinde olmasıdır.

İslamdandır denilen veya - İslami sınırlar içerisindedir - denilen bütün inanç ve ameller, geçerliliğini koruyabilmesi için ancak bu dinin kay-nakları olan Kur’an ve Sünnet çizgisinde olma mecburiyetindedir…Bunun dışında kalan şeyler ise, kesinlikle kabul görmeyen ya tahmini faraziyeler ya da zanna dayalı olan şeylerdir….. İslam ise bu türden tahmini ve faraziye şeyleri tepeden tırnağa kınamış ve onların hakla ne uzaktan ve ne de yakından alakasının olmadığını zikretmiştir.

Rabbimiz Allah’u Azze ve celel bu konuda şöyle buyurmaktadır :

“ Onların çoğu zandan başka bir şeye tabi olmamaktadırlar.Oysa zan haktan hiç bir şey ifade etmez. Allah onların yaptıklarına elbetteki hakkıyla vakıftır “

YUNUS: 6.Ay.
“ Eğer yeryüzünde bulunan insanların çoğunluğuna uyarsan, Onlar seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Zira onlar, zandan başka bir şeye uymuyorlar. Ve dolayısiyle sadece saçmalıyorlar ”

EN’AN : 116.Ay.
“ Halbuki onların bu hususta hiç bir bilgileri yoktur. Onlar sadece zan’na tabi oluyorlar, zan ise haktan hiç bir şey ifade etmez “


NECM : 28.Ay.
Allah’u Azze ve Celle bu konuda şöyle buyurmaktadır.:

“... Onlar hahamlarını ve rahiplerini - yani din adamlarını - Allah’tan gayri rabb’ler edindiler…… “

TEVBE : 31.Ay.

Bu Ayeti kerimeyi en güzel şekilde izah eden Allah resulü s.a.v’in şu hadis’i şerifine iyi dikkat edelim.

“... Adiy İbn Hatem r.a’dan : Kendisine islam daveti ulaşınca şam’a kaçmış ve cahiliyye devrinde hıristiyan olmuştu.Allah Rasulü s.a Adiy İbn Hatemin kız kardeşine hediyeler verip ihsanda bulunarak, kardeşinin geldiği zaman kendisinin yanına getirilmesi için teşfik etmişti…. Nihayet Adiy Medineye gelmişti.Onun gelişini haber verdiler. Boynunda gümüş bir haçla Allah rasulünün yanına girdi. Allah Rasulü s.a.v ona şu ayeti kerimeyi okudu : “ Onlar hahamlarını ve rahiplerini, Allah’tan gayri rabb’ler edindiler. “
Bunun üzerine Adiy İbn Hatem : Onlar hahamlarına ve rahiplerine ibadet etmiyorlardı ki, dedi. Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurdu : Ey Adiy, onların dediklerine uymadılar mı ? Onlar helalı haram, haramı da helal yaptıklarında onların bu dediklerini kabul etmediler mi ? Adiy,evet deyince, Resulullah s.a.v : İşte onların hahamlarına ve rahip-lerine ibadetleri budur.Ve işte onların hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan başka rabb’ler edinmeleri böyle olmuştur. dedi.


TİRMİZİ : 5.C.3292.N – AHMED :
İşte bu delillerin açık ifadelerinden anlaşılıyor ki, Allah’ın dinini yaşa-mak isteyen insanların Alimlerini, Hocalarını, Üstazlarını delilsiz körü körüne taklit etmeleri neticesinde, başlarına doğru yoldan sapma ve Allah’tan gayri rabb ve İlah edinme gibi belalar getirmiştir.

Beyhaki rivayet etmiştir:
Sahâbeden bazıları, Hz.Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in-Allah ikisinden de râzı olsun- ifrâd haccını güzel gördüklerini söyleyerek, temettu haccı yaptığı için Abdullah b. Abbas’a-Allah ondan ve
babasından râzı olsun- itiraz ettiler. Bunun üzerine o şöyle demiştir:
“Başınıza gökten taş yağmasından korkulur. Ben size, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu diyorum, sizler Ebu Bekir ve Ömer böyle dedi, diyorsunuz.”

Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in-Allah her ikisinden de râzı olsun- sözlerine uymakla sünnete aykırı davranarak cezâya çarp-tırılmaktan korkulursa, onlardan daha düşük durumda olan veya kendi basit görüş ve ictihadına bakarak sünnete aykırı hareket edenlerin hali nice olur?

Maşallah, ne güzel, hep ayet ve hadisle konuşuyorsun. Bir de kime, niçin, ne sebeple konuştuğunu anlasak?

BEN SİZE AYET VE HADİSLERİ YAZIYORUM SİZ YOK BU ALİM ŞUNUN HAKKINDA BÖLE DEMİŞ ŞÖLE DEMİŞ DİYORSUNUZ::VARSA BİR AYET YADA HADİS BUNA KARŞI BİR DELİL YAZIN :

HAMD ALLAH A MAHSUSTUR SALAT VE SELAM MUHAMMED S A V İN ÜZERİNE OLSUN

Evet, bir de bizim dediklerimizi anlayıp, cevap verebilsen ve ayetleri hadisleri kendi hevana malzeme yapmasan...

Senin delil diye sundukların ile iddianın bir alakası yok ki. Neye delil sunalım.
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Ben delilleri sundum hadislerin çoğuda sahih tir:Kabul ettiğimide kim söyledi bu senin kanaatin :Ben deliller ne diyorsa onu diyorum Namaz kılmayan ın dini yoktur.
İslamdan nasibi yoktur: imanı yoktur:namazı terk eden İslam dinin den çıkmıştır namazı terk eden Kafirdir :bir vaktini bile geçirenin yaptığı bütün amelleri iptal olmuştur :

Bunlar doğrudan tekfircilerin argümanlarıdır, çağdaş hariciler!!!
Namazı terk eden kafirdir diyor!!!
Bundan açık tekfir mi olur!!!

Hala görüşler şu böle demiş Üstad böle demiş şeyh şöle demiş bunun görüşü şudur falanın görüşü budur.Subhanallah yahu ben size Allah rasülü s a v böyle demiş diyorum siz bana şu şöle dedi bu şu görüşte diyorsunuz.Gökten başınıza
taş yağmasından korkulur :

Allah ile aldatma sahtekarlığı!!!

Ayet mi istiyorsun:

Fe veylül lil musallin...
vay haline o namaz kılanların ki!!!
bak gördün mü namaz kılanların vay haline!!!
ne olacak şimdi...
sen namaz kılmıyormusun, vay haline!!!
 

Abdullah el-Necdi

New member
Katılım
20 Eki 2007
Mesajlar
41
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
Konum
Almanya
Namazi "terk" eden kafir olur mu, olmaz mi ?

Belki hem olur, hem olmaz;

I'tikad olarak terk eden; olur !

Amel olarak terk eden; olmaz !

"Terk", müskil bir lafiz.

Buna ne denir ?
 

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
***son cevap***

***son cevap***

Tekfirci diye iftira atıyorsunuz .Ben sadece hadisleri sundum :
Eğer siz sahabe ye tekfirci diyorsanız o başka .Çünkü bu rivayetleri sahabe söylüyor .İlimde kimin derinleşmiş kimin cahil olduğunu Allah bilir:
Yoksa sizin üstad dediğiniz yada alim dedikleriniz ilimde sahabeyi geçtilermi:

Sizin başta taassubun ne olduğunu öğrenmeniz lazım belki ondan sonra aklınız alır ve yazdıklarımı anlarsınız tabi Allah cc anlayış verirse:

Hamd Allah a mahsustur Ona hamd eder ve Ondan yardım dileriz nefislerimizin şerrinden amellerimizin kötülerinden Allah a sığınırız.Allah kime hidayet ederse
Onu saptıracak kimide saptırırsa ona hidayet edecek yoktur.Şahadet ederimki Allah (cc) tan başka ilah yoktur ve yine şahadet ederimki Muhammed (s a v )Allah ın kulu ve rasülüdür.

En doğru söz Allah cc kitabı En hayırlı yolu gösteren Rasülünün sünnetidir En şerli şey bidat olan şeydir.Her bidat sapıklık ve her sapıklıkta ateştedir.


Allah (c.c.) kullarına, Rableri tarafından kendilerine indirilene uymalarını, Rasûlullah'a (s.a.v.) bağlanmalarını emretmiş ve bu gerçeği Kitabının birçok yerinde zikretmiştir. Bir kimsenin Rasûlullah'tan (s.a.v.) başkasını kendisine önder seçmemesi gerekir. Fakat insanlar bu hususa paramparça oldular ve hiziplere bölündüler.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"...Her grup, kendisinde bulunan ile sevinip övünmektedir."(Mü'minun: 23/53)
İttiba (tabi olmak, bağlanmak) ve iktida (karşı olmak) da çeşit çeşittir. Bunlardan bazıları haramdır.
Nitekim yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Onlara (müşrik ve kafirlere): 'Allah'ın indirdiğine uyun' denildiği zaman, 'Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' dediler. Ya ataları bir şey anlamamış ve doğruyu da bulamamış idiyseler." (Bakara: 2/170)
"Senden önce hangi memlekete uyarıcı göndermişsek, mutlaka oranın varlıklıları, 'Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız' derlerdi." (Zuhruf: 43/23)
"Onlara 'Allah'ın indirdiğine ve Rasul'e gelin' denildiği zaman, 'Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter' derler."(Maide: 5/104)

"Yüzleri ateşte çevrildiği gün, 'Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, peygambere de itaat etseydik' derler. 'Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar' derler." (Ahzap: 33/66-67)
Taklidin bir çeşidi de din bilginlerini ve rahipleri rabler edinmektir. Bu şekildeki taklit şirktir.
Ebu Ömer der ki:
"Allah (c.c), Kitabının bir çok yerinde taklidi yermiştir."
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını) ve rahiplerini rabler edindiler..."(Tevbe: 9/31)
Bu ayetle ilgili olarak Huzeyfe ile başkalarından şöyle rivayet edilmiştir:
"Allah'ı bırakıp da onlara ibadet etmeyin. Çünkü onlar helali haram, haramı helal kıldılar, diğerleri de onlara uydu."
Adiy b. Hatem de der ki:
"Boynumda haç asılı olduğu halde Rasulullah (s.a.v.)'e gittim. Rasulullah (s.a.v.):
"Ey Adiy! Şu putu boynundan çıkar at." buyurdu. Tevbe Suresini okuyordu:
"Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler edindiler..."ayetine gelince:
"Ey Allah'ın Rasulü! Biz onlara ibadet etmedik" dedim. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Hayır, dediğin gibi değil. Allah'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kıldıklarında siz de bunlara itaat etmiyor muydunuz?"
"Elbette" dedim.
"İşte bu, onlara ibadet etmektir."dedi. (Tirmizi Tefsir: 3094, İbni Cerir et-Taberi: 14/210, . Suyuti ed-Dürrü'l-Mensur: 3/230.)
Ebu Bahteri de şöyle diyor:
"Onlar halka, Allah'ı (c.c.) bırakıp da kendilerine ibadet etmelerini emretselerdi, halk onlara itaat etmezdi. Ancak onlar, Allah'ın (c.c.) helal kıldıklarını haram ve haram kıldıklarını helal kıldılar, halk da onlara itaat etti. İşte bu da onları rab edinmektir."
İbni Kasım, Malik'in (r.h.) şöyle dediğini rivayet ediyor:
"Değerli bir kişi de olsa, bir kişinin söylediği her söze uyulur diye bir şey yoktur. Çünkü Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
"...Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele..."(Zümer: 39/17-18)
Ebu Yusuf (r.h.) şöyle der:
"Hiç kimsenin, nereden aldığımızı bilmeden bizim sözümüzle konuşması (fetva vermesi) caiz değildir."
Ebu Hanife (r.h.)da şöyle der: "Bir kimsenin sözü ile, Resulûllah'ın (s.a.v.) sözü bir mi?"
İmam Malik (r.h.) şöyle der:
"İnsanların sözü hem alır hem de geri çevrilir (reddedilir). Ancak şu kabrin sahibi Muhammed'in (s.a.v.) sözü başka. O reddedilmez."
Malik (r.h.) şunu da söylemiştir:
"Bir kimse, İbrahim en-Nehai'nin sözünü Ömer b. Hattab'ın sözüne tercih ederse, bundan dolayı tevbe etmesi gerekir. Peki ya İbrahim en-Nehai ve benzerlerinin sözünü, Rasulullah'ın (s.a.v.) sözüne tercih ederse, ne demeli?"
İmam Şafii (r.h.) şöyle der:
"Hiçbir delil olmaksızın ilim iddiasında bulunan kimse, geceleyin odun demetleri toplarken aralarında zehirli kobra yılanı da toplayan kimse gibidir ki, yılan kendisini sokup zehirleyecektir de, adamın bundan haberi yoktur."
Ebu Davud der ki:
"Ahmed b. Hanbel'e:
"Evzai mi, Malik mi taklit edilmeye daha layıktır?" diye sordum. Dedi ki:
"Dinin konusunda bunlardan hiç birisini taklit etme. Ancak Rasûlullah (s.a.v.) ve ashabından geleni al"
Yine İmam Ahmed (r.h.) der ki:
"Başkalarını taklit etmek kişinin fıkhının azlığına delildir."
Bazı kişiler:
"Mezhebe muhalefet etmek caiz değildir, her ne şekilde olursa olsun kesinlikle mezhebe uyulmalıdır." derler.
Bunlar, her imamı kendisine uymak açısından adeta peygamber konumuna getirmişlerdir. İşte bu, dini değiştirmektir.
Ahmed (r.h.) şöyle diyor:
"Hadisin isnadını ve şahinliğini bildikleri halde Süfyan'ın reyine uyanlara şaşarım, oysa Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"...Onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar."(Nur: 24/63)
İbni Abbas der ki:
"Yakında gökten üzerinize taş yağacağından endişe etmekteyim. Ben "Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu" diyorum, siz "Ebu Bekir ve Ömer şöyle dedi" diyorsunuz."
Süfyan b. Uyeyne diyor ki:
"Rabia yüzünü (başını) kapatarak oturup ağlamaya başladı. Kendisine:
"Seni ağlatan nedir?" diye sordum. Şu cevabı verdi:
"Açıkça riya, gizli bir şehvet, halkın alimler katında anaları yanındaki çocuklar gibi olması. Kendilerini neden menediyorlarsa, hemen ondan uzaklaşıyor, neyi emrediyorlarsa derhal onu yapıyorlar."
Abdullah b. Mu'temir de şöyle diyor:
"Doğrusu güdülen bir hayvan ile taklitçi bir insan arasında fark yoktur."
İbni Mes'ud der ki:
"Hiç biriniz başkasını taklit edip, taklit ettiği adam inanırsa inanır, inkar ederse inkar eder bir halde olmayın. Çünkü hiç kimse kötülükte örnek alınmaz."
Yine der ki:
"Ya öğreten ol, ya da öğrenen. İkisi arasında asalak geçinen olma."
Bunun benzeri Ali'den (r.a.) de rivayet edilmiştir. Bu iki mesele üzerinde daha çok söz söylenebilir. Ancak biz sadece konuya değinip geçtik.
Alemlerin Rabbine hamdolsun. Muhammed'e (s.a.v.), ehli beytine ve ashabına salat ve selam olsun.
Umarım bu kadar delil taklide yeter:Şimdi gelelim yine bizim anlatmaya çalıştığımız mevzuya şimdi bir daha iyi düşünüp okumanızı tavsiye ediyorum red etmeniz beni bağlamaz ben sadece delilleri sunarım.

Ibn mesud r a :Ama onların ardından namazı zayi eden şehvetlerine uyan bir nesil geldi:…(Meryem 59) ayetinin tevsrinde .
Namazın zayi edilmesi geçiktirilmesidir.Namazı büsbütün terk eden kafir olur buyurmuştur.( İbni Teymiye Mecmuul Fetava(7/478) bkz:İbni Kesir Tefsiri
Muhtasarı(3/1404))
Enes r a .Kişi ile şirk arasında namazı terk etmekten başka bir şey yoktur.Onu terk ettiği zaman şirk koşmuştur: İbnu Mâce (1080) Muhammed İbnu Nasr Kitabu's-Salat(897) Elbâni îbnu Mâce'nin sahihinde (880) tahric etmiştir


Cabir (R.A.)'dan; "Kişi ile şirk arasında namazın terki vardır." Diğer rivayetlerde; "Küfür ile iman arasında" ve "Kul ile küfür arasında" lafızlarıyla da gelmiştir

] Ahmed(3/370) Müslim(iman 134) Tirmizi(2618-19) Ebu Ya'la(1953,2102) Ebu Avane(1/20) Acuri Şeriat(247-250) İbni Ebi Şeybe(11/33) Şerhus Sünne(2/179) Ebu Nuaym Hilye(8/256) Taberi(1/307) Hatib Tarih(10/180) Taberani Sagir(258) İbni Hibban(1451) Mişkat(569) Abdurrezzak(5009) Ebu Davud(4678) İbniMace(1078) Darekutni(2/53) Darimi(1236) Beyhaki(3/366) Beyhaki Süneni Sagir(600) Tergib(1/520) Cem'ül Fevaid(983-85) Tahavi Müşkil(3175) İbni Kesir(1/495) İbni Abdilberr Temhid(4/299) Nisaburi İkna(235)


Sevban (R.A.)'dan "Bizimle kafirler arasındaki fark namazdır. Kim namazı terk ederse kafir olur(Tirmizi(2621) Nesai(1/231) İbni Mace(1079) Hibetullah'it-Taberi Usulu's-Sünne(1521) Ahmed(5/346) Hakim(1/7) Beyhaki(3/366) İbni Ebi Şeybe İman(46) Kenz(7/325) Cem'ül Fevaid(986) Darekutni(2/52) İbni Hibban(3/10) Hallal(302) Temhid(4/339) Nisaburi Elİkna(2/689) İbni Teymiye Mecmuul Fetava(7/477)

"Abdurrahman Bin Şakik, Ebu Hüreyre radıyallahu anh'ten; "Biz namazdan başka amellerden herhangi bir şeyin terkini küfür saymazdık
Tirmizi(2622) Hakim(1/7) Riyazus Salihin(1080) Cemül Fevaid(987) Tergib(1/522) İbni Kesir(3/4) İbnu Ebi Şeybe Musannaf(10495) ve İman(137) Muhammed İbnu Nasr Kitab'us-Salat(948) Elbani Terğib'in sahih'inde(564) tahric etmiştir

Enes (r.a.)'dan; "Kul ile iman ve küfür arasında ölçü olarak namaz vardır. Namazı terk ettiğinde şirke girmiş olur."[] Muhammed İbnu Nasr Kitabus-Salat'ta (899) Hibetullah'it-Taberi Usulu's-Sünne(1521) Münziri, sahih kaydıyla; Tergib(1/522)


Enes İbnu Malik (r.a.)'dan; "Namazın terki şirktir (Deylemi(2392) Abdurrezzak(5009) Kunuzul Hakaik(2898) Temhid(4/225) Elİkna(2/690) Heysemi Mecmau-Zevaid'de (1/295)


İbnu Ömer (r.a.)'dan, şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi "Kim namaz kılmazsa onun dini yoktur. Mervezi İman(47) Beyhaki Şuab(43) İbni Ebi Şeybe İman(47) Ahmed(134) Kunuzul Hakayık(7835) Taberani Mu'cemus'Sağir’de(60) hasen bir senedle rivayet etmiştir


İbnu Mes'ud (r.a.)'dan, şöyle dedi: "Her kim ki, namazı terk ederse onun dini yoktur
İbnu Ebi Şeybe Musannaf(10446) ve İman(47) Taberâni Mu'cemu'l-Kebir(8942) Muhammed İbnu Nasr Kitabu's-Salat(935) Beyhaki Şuabu'l-İman(42) rivayet etmişlerdir. Elbâni Terğib'in sahih'inde tahric etmiştir


Ebu Zerr radıyallahu anh’den; "Kim namazı terk ederse Allahın zimmetinden çıkar, küfre düşer (Ahmed(5/238) Busiri İthaf(2096) Hakiym Tirmizi Nevadir(2/152) Camius Sagir(1585) Kunuz(4423) Mekasıdu Hasene(632) Dürrü Mensur(104) ElKaşif(4) Kenz(18889) İbni Teymiye Mecmu(7/477) İbnu Mace(4034) Taberâni Mu'cemu'l-Kebir(20/233) Hibetullahi't-Taberi Usulu's-Sünne(1524) ve Muhammed İbnu Nasr Kitabu's-Salat(911) hasen bir senedle rivayet etmişlerdir. Elbani İbnu Mâce'nin sahihinde(3259) tahric etmiştir.


Ömer Radıyallahu anh’den; "Namazı terk edenin İslam’dan nasibi yoktur
Malik(1/39) İbni Ebi Şeybe(11/25) Busiri İthaf(2099) Beyhaki(1/367) Darekutni(2/52) Abdurrezzak(5010) Nisaburi Elİkna(2/690)


Ali radıyallahu anh’den; "Namaz dinin direğidir. Her kim ki namaz'ı kılmazsa o kâfirdir
] Deylemi(3795) İbni Hacer Telhisul Habir(1/173) Cem'ül Cevami(11116) Camius Sagir(5186) Kenz(1779) Zübeydi İthaf(8/393) Ramuzül Ehadis(218/11) Iraki Muğni(368) Kut-ul Kulub(3/329) Muhammed İbnu Nasr Kitabus-Salat(933) Acurri Şeria(135) İbnu Ebi Şeybe Musannaf(10485) ve İman(126) Beyhaki Şuabul' İman(41) ve Buhâri Tarihul' Kebir'de sahih olarak rivayet etmişlerdir.


Abdullah İbnu Amr (r.a.)'dan, dedi ki: "Namaz'ı terk edenin din'i yoktur (Buhâri Tarihu'l-Kebir(7/95)


Ebû'd-Derda (r.a.)'den şöyle dedi: Allah Resulü (S.A.V.) buyurdu ki: "Her kim ki bilerek namazı terk ederse bütün amellerini iptal etmiştir (İbni Ebi Şeybe(1/377) Bu Hadis'i Ahmed Müsned'in de rivayet etmiştir. Heysemi. Mecmua'z-Zevaid de bu rivayetin Ravileri Sahih'in ravileridir demiştir.


Ubade't-İbnu' es-Samit (r.a.)'dan, şöyle dedi: Resûlullah (S.A.V.) bize şöyle tavsiyede bulundu. Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmayın. Namazı da bilerek terk etmeyin. Her kim ki, bilerek kasten "namaz'ı terk ederse İslâm millet'inden çıkmıştır
Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-Salat(920) Hibetullah'i-Taberi Usulu's-Sünne(1523) Abdurrahman İbnu Ebi Hatim Sünen'in de ve Taberâni Mu'cem'in de rivayet etmişlerdir

Bu konuda sahabenin içması vardır.Kim namazı terk ederse Onun dini yoktur :
Kim namazı terk ederse O kafirdir.
Kim namazı terk ederse İslamdan nasibi yoktur:
Kim namazı terk ederse İslam milletinden çıkmıştır:





Rabbimden niyazım ; bizleri, indirmiş olduğu Kur’an ve Sünnet’teki hükümler doğrultusunda hareket eden kullarından eylesin.

AMİN



Vel hamdu lillahi rabbil alemin
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kur'an ı Kerim de, müslüman bir kişinin namaz kılmaması nedeni ile küfre, şirke, katle ve tekfire uğratılacağına dair bir ayeti kerime bulunmamaktadır. Bazı ayetleri ise bazı alimler delil olarak göstermiş olsalar dahi, bu ayetlerin gerek nüzül sebepleri ve gerekse tefsirlerinde, iddia edilen emir ve anlamlar çıkmamaktadır, tefsir ve fıkıh uleması tarafından da çıkartılmamıştır

Bu konu ile alakalı hadislerin, hadis ilmi çerçevesindeki şerhi, izahı ve bu konudaki fıkhi çalışmalar da aşağıdadır.

Konu ile alakalı ehli sünnet içtihad imamlarının kahiri ekseriye reyi de bu konuda müslümanın kafir olmayacağı ve tekfir edilmeyeceği yönündedir.

Buna rağmen konuyu İmam Hambel (r.a) ciheti ile görmek, zaten bir tercihtir. İmam Hambel in içtihadına uyanlar, kendi tasarrufları ile uyabilirler. Ancak bu tercih, ne bu konuda dayatma yapmaya, ne de müslümanları tekfir etmeye sebep değildir.


Hadisler şu şekildedir.


ـ25ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّهُ سَمِعَ رسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: بَيْنَ الرَّجُلِ وَبَيْنَ الشِّرْكِ تَرْكُ الصَّةِ[. أخرجه مسلم، واللفظ له، وأبو داود والترمذي.ولفظه: ]بَيْنَ الكُفْرِ وَا“يمَانِ تَرْكُ الصَّةِ[ .



25. (2354)- Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'in anlattığına göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işitmiştir "Kişiyle şirk arasında namazın terki vardır."[44]

Tirmizî'nin metni şöyledir: "Küfürle îman arasında namazın terki vardır."



ـ26ـ وفي أخرى له و‘بى داود: ]بَيْنَ الْعَبْدِ وَبَيْنَ الكُفْرِ تَرْكُ الصََّةِ[ .



26. (2355)- Tirmizî ve Ebû Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Kulla küfür arasında namazın terki vardır."[45]



ـ27ـ وعن بريدة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: الْعَهْدُ الَّذِى بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ الصََّةُ، فَمَنْ تَرَكَهَا فَقَدْ كَفَرَ[. أخرجه الترمذي



27. (2356)- Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benimle onlar (münafıklar) arasındaki ahid (antlaşma) namazdır. Kim onu terkederse küfre düşer."[46]



ـ28ـ وعن عبداللّه بن شقيق قال: ]كانَ أصْحَابُ رسولِ اللّهِ # َ يَرَوْنَ شَيْئاً مِنَ ا‘عْمَالِ تَرْكُهُ كُفْرٌ إَ الصََّةَ[. أخرجه الترمذي .



28. (2357)- Abdullah İbnu Şakik merhum anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashâb'ı ameller içerisinde sadece namazın terkinde küfür görürledi."[47]





ـ29ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: ]أنَّ رسُولَ اللّهِ # قال: الَّذِى تَفُوتُهُ صََةُ الْعَصْرِ كَأنَّمَا وُتِرَ أهْلُهُ وَمَالُهُ[. أخرجه الستة.»وُتِرَ«: أى نقص .



29. (2358)- İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İkindi namazını kaçıran bir insanın (uğradığı zarar yönünden durumu), malını ve ehlini kaybeden kimsenin durumu gibidir."[48]



Bu hadisler üzere yapılan çalışmanın sonucu şöyledir ki

Son beş hadis, namazın ehemmiyetini tesbit ile namazı terketmenin ne kadar büyük bir cürüm olduğunu ifade etmektedir. Zîra namaz, küfürle mü'min arasındaki yegane perde olarak gösterilmekte ve namazın terki bu perdenin kaldırılması olarak ifade edilmektedir.

Namazın terki bazan şirk'e, bazan küfr'e nisbet edilir. Aslında şirkle küfür arasında ciddi bir fark yoktur. "Şirk"i, inanmakla birlikte O'na eş koşmak, puta da inanmak olarak anlarsak; küfür Allah'ı inkârdır ve daha umumî bir tabirdir. Müslim'de her iki kelime beraber kullanılır: "Kişi ile şirk ve küfür arasında sadece namazın terki vardır." Mâna şudur: Kişiyi küfürden men eden şey namaz kılmasıdır. Namazı bıraktı mı müslümanı kafirden ayıran alameti terketmiş olur ve böylece zahiren kâfir hükmüne maruz kalabilir. Ayrıca namazın terki onu, neticede küfre atan durumlara, inançlara, hatalara düşürebilir. Nitekim her bir günahta küfre giden bir yol bulunduğu kabul edilmiştir.

Namazın ehemmiyetini ifade etmede 2356 numaralı hadisin ayrı bir yeri vardır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) orada "Benimle onlar arasında ahid namazdır, kim onu terkederse küfre düşer" buyurmaktadır. Hadisteki "onlar" zamiriyle müslümanların kastedilebileceği de kabul edilmekle birlikte esas itibariyle münafıkların kastedildiği belirtilmiştir. Şu halde onların kanlarını korumalarının müslüman muamelesi görmeye hak kazanmalarının yegane sebebi namaz kılmalarıdır. Şayet namazı terkederlerse, onlardan zimmet kalkar. Kâfirler zümresine dahil olurlar ve kendilerine kâfire uygulanan ahkâmın uygulanması gerekir. Kâdı İyâz hadisi açıklarken der ki: "İslâm ahkâmını onlara icrasında esas, onların namazlara gelip cemaatlere katılıp zahirî ahkâma inkıyadla müslümanlara benzemeleridir. Bunu bırakacak olurlarsa diğer kâfirler gibi olurlar." Türbüştî der ki: "Bu mânayı Resûlullah'ın münafıkları öldürmek için izin isteyenlere verdiği şu cevap da te'yid eder: "Ben musalli olanları (yani namaz kılanlar) öldürmekten men edildim."

Namazı terkedenin tekfiri meselesine gelince, Nevevî der ki: "Namazın terki onun vacib olduğunu inkardan ileri gelmişse bu müslümanların icmaı ile küfürdür. Böyle biri derhal İslam dîninden dışarı çıkar. Ancak yeni müslüman olmuş, bir müddet müslümanlarla da düşüp kalkmamış ve bu sebeple namazın farziyyeti kendisine henüz ulaşmamış birisi ise böyle birinin namazı terki, onun küfrünü gerektirmez. Keza namazın farz olduğuna inanarak tembellikle terkeden kimse hakkında ihtilaf edilmişse de İmam Mâlik ve Şafiî başta olmak üzere, selef ve haleften birçok cemâhir, böyle birinin tekfir edilemeyeceğine hükmetmişlerdir. Böyle birisi fâsıktır. Kendisine tevbe teklif edilir. Tevbe ederse dokunulmaz, aksi halde muhsan zâni gibi hadd suçundan kılıç kullanılarak öldürülür. Seleften bir grup da tekfirine hükmetmiştir. Bu görüş, Hz. Ali'den rivayet edilmiştir. İki rivayetten birine göre Ahmed İbnu Hanbel, Abdullah İbnu'l-Mübarek, İshak İbnu Râhûye ve bazı Şafiîler de bu görüştedirler. Ebû Hanîfe, bir grup Kûfî ve Şâfiîlerden el-Müzenî, namazı terkeden tekfir edilmez ve öldürülmez diye hükmetmişlerdir. Bunlar taziren hapsedileceğini ve namaz kılıncaya kadar mevkuf tutulacağını söylerler. Öldürüleceğine hükmedenler, sadedinde olduğumuz hadisleri esas almışlardır. Öldürülmeyeceğine hükmedenler: "Şu üç şey dışında, müslüman kişinin kanı helâl olmaz..." hadisiyle hükmederler. Hadiste "dul zâni", "cana can kısas", "dîninden dönen" sayılır, fakat "namazı terkeden"in zikri geçmez. Tekfir edilmeyeceği görüşünde olan cumhur şu âyeti de delil gösterir: "Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındaki günahı dilediğinden affeder" (Nisa 48). Keza Resûlullah'ın "Lâilâhe illallah diyen cennete girer", "Allah'ın bir olduğunu bilerek ölen cennete girer", "Lâilâheillallah diyenlere Allah ateşi haram etmiştir" gibi çok sayıda hadislerini de bu görüş sahipleri delil olarak zikrederler.

Nevevî: "Kulla, küfür arasında namazın terki vardır" hadisini âlimlerin dört şekilde te'vil ettiklerini belirtir:

1- Kişi namazı terketmekle, kâfirin cezasını hakeder, o da ölümdür.

2- Hadis namazın terkini helâl addedenler hakkındadır.

3- Namazın terki kişiyi küfre götürür.

4- Namazı terk fiili, kâfirlerin fiilidir.

Namaz dışında kalan diğer farzlardan birini terkeden hakkında verilecek hüküm hususunda da ihtilaf olmuştur. Mesela İmam Mâlik'e göre bir kimse, "abdest almam, oruç tutmam..." dese kendisinden tevbe etmesi taleb edilir, tevbe etmezse öldürülür, çünkü kâfir olmuştur. "Zekât vermem" derse zorla alınır, direnecek olursa mukâtale edilir. Ancak "Hacc yapmam" derse, buna mecbur edilmez, zîra haccın müddeti geniştir. İbnu Habib ise: "Ben abdest almam, gusletmem, oruç tutmam" diyen veya zekâtı, haccı terkeden kimsenin kâfir olacağına hükmeder. Cumhur'a göre bir kimse ibadetin farziyyetini inkar etmedikçe kâfir olmaz. Bu hususta ashab icma eder.


Diğer taraftan, bir vakit namazın terki, bütün amelleri boşa çıkartır gibi bir iddianın da dayandırıldığı hadis ve bu hadisin izahı şöyledir.

ـ30ـ وعن أبى المليح رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كُنَّا مَعَ بُرَيْدَةَ في غَرَاةٍ في يَوْمٍ ذِى غَيْمٍ. فقَالَ: بَكِّرُوا لِصََةِ الْعَصْرِ، فإنَّ النّبىَّ # قالَ: مَنْ تَرَكَ صََةَ الْعَصْرِ، فقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ[. أخرجه البخارى والنسائى.ومعنى »بَكِّرُوا«: بَادروا إليها في أول أوقاتها.ومعنى »حَبِطَ عَمَلُهُ«: أى باطل .

30. (2359)- Ebû'l-Melih (rahimehümullah) anlatıyor: "Biz bulutlu bir günde Büreyde (radıyallâhu anh) ile bir gazvede beraberdik. Dedi ki: "İkindi namazını erken kılın, zîra Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kim ikindi namazını terkederse ameli boşa gider" buyurdu."[49]

İzah

1- Bulutlu günde vaktin tayininde yanılma olabileceği için namazın gecikebilme ihtimali fazladır. Bu sebeple o çeşit durumlarda ikindi namazının ilk vaktinde kılınması hususunda daha bir titiz davranılmasına dikkat çekilmiştir. "Bulutlu günde güneş olmadığı için vaktin girdiği bilinemez, öyleyse nasıl acele edilebilir, erken davranılabilir?" diye itiraz edilmiş ise de: Hava bulutlu olsa da zaman zaman güneş gözükebilir, ayrıca bu işte, içtihad da yeterlidir" diye cevap verilmiştir. Ulemanın bu münakaşasına yer verişimiz, onların mesele üzerinde gösterdikleri hassasiyeti tebarüz ettirmek içindir. Çünkü günümüzde saat var, takvim var. Bunlar sayesinde güneşe bakmadan ikindinin ilk vaktini bilebiliriz. Ancak, bunların olmadığı şartları düşünerek, namaz vakitleriyle ilgili temel bilgileri edinmemiz gerekir.

2- Rivayetin bazı vecihlerinde "bilerek" kaydı yer alır: "İkindiyi kim bilerek terkederse..." şeklinde.

3- Haricilerden ve diğerlerinden, "kebîre işleyen kâfir olur" diye hükmedenler, bu hadisle ihticac etmişlerdir. Bunlar derler ki: "Bu hadis, şu âyetin bir benzeridir: "Kim îmanı inkar ederse şüphesiz amelleri boşa gider" (Mâide 5). İbnu Abdilberr der ki: "Âyetin mefhum-u muhalifi: "Kim de îmanı inkar etmezse ameli boşa gitmez" demektir. Öyleyse âyetin mefhumu ile hadisin mantûku (ifade ettiği hüküm) müteârızdır, yani birbirlerine zıtlık arzederler. Bu durumda hadisin te'vili gerekir. Zîrâ âyet ve hadiste teâruz görülünce bunların mümkünse cemedilerek her ikisiyle de amel yolu araştırılır. Cem, birini diğerine tercihten evladır.

Hanbeliler ve "namazı terkedenler kâfir olur" diye hükmedenler de bu hadisle amel ederler. Bunlara verilecek cevap önceki hadisin izahında geçtiği üzere, farziyyeti inkârla terkedenler kâfir olur, tembellikle terkedenler değil.

4- Cumhur bu hadisi te'vil etmiştir. Ancak te'vilden ayrılmışlar, farklı görüşler getirmişlerdir. Bir kısmı, terk sebebi üzerinde, bir kısmı boşa çıkma (veya yok etme) üzerinde; bir kısmı da amel üzerinde durmuş ve te'vilde bulunmuştur: "Hadisteki terk'den kasıd ikindinin farziyyetini inkâr ederek veya farzlığını itiraf etse bile kılmayı hafife alarak, istihza ederek terketmektir" denmiştir. Bu te'vile şu cevap verilmiştir: "Hadisten Sahâbî'nin anladığı bu değildir, o namaz vaktinde kılmada ifrat etmeyi anlamıştır. Bundan dolayıdır ki ilk vaktinde kılmayı emretmiştir. Sahâbî'nin anladığı şey, başkasının anladığından evlâdır."

Şöyle diyen de olmuştur: "Hadisteki terkden murad "tembellikle terk"tir, ancak bununla ilgili vaid "şiddetli zecr" üslubuyla varid olmuştur, öyleyse zahiri murad değildir, tıpkı "Zâni, mü'min olarak zinâ etmez..." hadisinde olduğu gibi..."

Şöyle diyen de olmuştur: "Bu mecazî bir teşbihtir. Mânası sanki: "Bu kimse, ameli boşa gidene benzer" demektir."

Şöyle de denmiştir: "Hadisin mânası: "Ameli boşa gider " demektir."

Şöyle de denmiştir: "Boşa gitmekten maksad amellerin Allah'a yükseldiği o vakitte hasıl olan noksanlıktır. Ve sanki amelden murad hassaten namazdır, yani: "O kimse ikindiyi vaktinde kılanın ecrini alamaz, sonradan icra ettiği "namaz ameli" Allah'a yüselmez." Bu te'vilin anlaşılmasında şunu bileceğiz: İlk vaktinde kılınan ikindinin Allah'a yükselme şansı vardır.

Şu da denmiştir: "Boşa gitme veya yoketme"den murad "ibtal"dir[50] yani amelinden, herhangi bir vakitte yapacağı istifade, iptal olur, sonra ondan istifade eder, tıpkı seyyiâtı hasenâtına galebe çalan kimse gibi. Zîra bu kimsenin durumu Allah'ın meşietine bağlıdır. Eğer affa maruz kalırsa hesanâtından istifade eder. Öyleyse bu meşiete bağlı kalma hali bile tek başına, hasenâtından istifadenin iptal olmasıdır, çünkü affa uğrayıncaya kadar hasenâtından istifade edememiştir. Affa uğramayıp azab çektikten sonra affa uğrasa durum yine aynıdır, yani "iptal" mevzubahistir.

5- Bu meseleye, Mürcie fırkasına cevap verme sadedinde genişce yer veren el-Kâdî Ebû Bekr İbnu'l-Arabî şöyle der: "(Amel'in) yok edilmesi iki çeşittir:

a) Bir şeyin bir başka şeyi tamamen yokedip ortadan kaldırması: Îmanın küfrü yoketmesi veya küfrün îmanı yoketmesi gibi. Burada her iki cihette de gerçek bir yoketme mevcuttur.

b) Muvâzeneli yoketme: Şöyle ki: Hasenât bir kefeye, seyyiât da diğer kefeye konulup tartılınca, kimin hasenâtı üstün gelirse kurtulur, kimin seyyiâtı üstün gelirse durumu Allah'ın meşietine bağlıdır; dilerse affeder, dilerse azab verir. İşte bu meşiete bağlı olma hâli, belli bir iptaldır. Çünkü, ihtiyaç halinde istifadenin durdurulması onun iptalidir. Azab çekmek ise, ateşten çıkıncaya kadar öncekinden daha şiddetli bir iptaldir. Şu halde, her iki durumda da, mecazî olarak "yoketme" tabirinin ıtlak edileceği nisbî bir iptal vardır. Bu, hakikî yoketme değildir. Çünkü, ateşten çıkarılıp cennete konunca, (muvazenede hafif düşen) amelinin sevabı kendisine geri döner. Bu telakki, her iki yoketme'yi bir tutan Ahbatiyye fırkasının iddiasından farklıdır. Bunlar, asiller hakkında da, kâfirler hakkındaki hükümde bulundular. Kaderiye fıkrasının çoğunluğu bu gruba girer."

Şu halde, Ebû Bekr İbnu'l-Arabî, küfrün îmanı yoketmesini "hakiki yoketme" olarak görmüş, seyyiâtın hasenâta galebe çalmasını da mecazî, geçici yoketme mânasında "muvazeneli yoketme" olarak isimlendirmiştir. Öyle ise sadedinde olduğumuz hadiste ikindinin terki küfürden gelmiyor ise, ameli tamamen yok etmeyecek, ancak diğer hayırlı amellerinden istifade, Allah'ın meşietine ve marifetine bağlı kalacak veya azabtan sonraya tehir edilecektir. Şu halde bu "bağlı kalma" ve "tehir" durumları da muvazeneli yoketme'ye giren nisbi bir iptaldir.

6- Hadiste geçen "amel"den murad nedir? sorusuna cevap sadedinde şu söylenmiştir: "Bu, kendisiyle meşguliyet sebebiyle namazın terkedildiği dünyevî ameldir. Öyle ise bu amelin iptal olması "ondan ne fayda ne de menfaat göremeyeceğini" ifade eder. Birçok hadislerde ifade edildiği üzere meşru dairede yapılan bütün ameller bir nevi ibadettir, dünyevî bir iş olsa bile âhirete bakan yönü, manevî kazancı vardır. Namazın bırakılması pahasına, yapılan iş meşruiyyet yönünü kaybedeceğinden uhrevî kazancı derhal iptal olur ve ondan en azından bu cihetiyle istifade edemez. Şu halde hadis-i şerif bu manaya da dikkat çekmiş olmaktadır.

Buhârî şârihi İbnu Hacer, hadisle ilgili yapılan çeşitli te'viller içerisinde, "Bunun şiddetli zecr makamında vârid olduğunu" beyan eden görüşün en kuvvetli görüş olduğunu belirtir ve zahirinin kastedilmediğini söyler.




Bu bilgiler ışığında, icmanın ne olduğu görülmüştür. Her şeye rağmen, kendi tercihi ile dayandığı içtihat çerçevesinde tekfir merakı olan ve müslümanları tekfir edenlere diyilecek söz yoktur. En doğrusunu Allah bilir, hüküm verecek olan O dur. Bizler bildiklerimizi beyan ettik, Allah rahmeti ve mağfireti ile icra etsin İnşallah diyoruz yine de...
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Tekfirci diye iftira atıyorsunuz .Ben sadece hadisleri sundum :
Eğer siz sahabe ye tekfirci diyorsanız o başka .Çünkü bu rivayetleri sahabe söylüyor .İlimde kimin derinleşmiş kimin cahil olduğunu Allah bilir:
Yoksa sizin üstad dediğiniz yada alim dedikleriniz ilimde sahabeyi geçtilermi:
Sizin başta taassubun ne olduğunu öğrenmeniz lazım belki ondan sonra aklınız alır ve yazdıklarımı anlarsınız tabi Allah cc anlayış verirse:


Rasulullah Sav : "Beş vakit namazı Allah kullarına farz kılmıştır. Eksiksiz olarak, erkan ve adabına riayetle o namazlarını kılan kimseyi, Allahu Teala'nın cennetine koyacağına dair va'di vardır. İstenilen o namazları kılmayan kimseye ise Allah'ın va'di yoktur. Dilerse onu azablandırır, dilerse de cennete kor." (İmam Nesai, salat)

DİLERSE DE CENNETE KOR...
DİLERSE DE CENNETE KOR...
DİLERSE DE CENNETE KOR...

kemi istemese de...
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
kemi kardeşim kuranda ve hadislerde ilim ehlinden söz edilir ve bakın bir ayette söyle buyrulur bilenle bilmeyen bir olmaz ve ALLAH resulune ulul emre itaat edin buyrulur o alimler gece gündüz ilim işleriyle ugrasırlar yattıkları zamanda ALLAH ıanarlar ve bu alimler senden bende iyi kuranı anlarlar ve bunlara uymak gerekir tabi gerçek alimlere kafir bir mansı kufura yani terkeden karsı gelen manasınıda alır arap kelimeleri birden fazla mana tasır onun için bazı durumlarda kaynaklar hadis ve ilim ehlinin bilgisine basvurulur bu konu hakkında ayet vardır bir konuda anlasmazlıga düsüldügün de ilk önceALLAH resulune sonra ululemre basvurulur
 

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
cevap

cevap

NAMAZIN TERKİNİN KÜFÜR OLMADIĞINI İSBAT İÇİN



ZORLANARAK TEVİL EDİLEN HADİSİ ŞERİFLER


"........ عبادة بن الصامت: أني سمعت رسول اللّه صلى الله عليه وسلم يقول :
خمس صلواتٍ افترضهنَّ اللّه تعالى، من أحسن وضوءهنَّ وصلاَّهنَّ لوقتهنَّ وأتمَّ ركوعهنَّ وخشوعهن كان له على اللّه عهدٌ أن يغفر له ، ومن لم يفعل فليس له على اللّه عهدٌ، إن شاء غفر له، وإن شاء عذَّبه .

{ … Ubadet ibnuSamit r.a dan.Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Gün-de beş vakit namazı Allah kullarına farz kıldı. Kim abdestlerini güzelce alarak,rukularına,huşularına riayet ederek,onları vaktinde kılarsa,o kimse Allah’ı Teala’dan hatasının affedileceğine dair söz almış olur.Kim böyle yapmazsa Allah’u Teala’nın ona bir ahdi yoktur, dilerse o kimseyi bağışlar,dilerse ona azab eder. }


EBU DAVUD : 1.C.425.N - İBNİ MACE : 4.C.1401.N


Neseideki zikri geçen bu hadisin farklı bir lafzı da şöyledir :

بن محيريز أن رجلا من بني كنانة يدعى المخدجي سمع رجلا بالشام يكنى أبا محمد يقول الوتر واجب قال المخدجي فرحت إلى عبادة بن الصامت فاعترضت له وهو رائح إلى المسجد فأخبرته بالذي قال أبو محمد فقال عبادة كذب أبو محمد سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول خمس صلوات كتبهن الله على العباد من جاء بهن لم يضيع منهن شيئا استخفافا بحقهن كان له عند الله عهد أن يدخله الجنة ومن لم يأت بهن فليس له عند الله عهد إن شاء عذبه وإن شاء أدخله الجنة

“ … Kinane oğllarındanmuhdeci anlatıyor : Şam’da künyesi Ebu Muham-med olan bir adamın : Vitir namazı vacip’tir dediğini, dediğini işitince hemen Ubadet ibn Samit’e vardım. Mescide gidiyordu. Önüne geçtim ve Ebu muhammedin dediğini ona anlattım. Ubade dedi ki : Ebu Muhammed hata yapıyor. Çünkü Allah resulü s.a.v şöyle buyurmuştur :
Günde beş vakit namazı Allah kullarına farz kıldı. Her kim bunları hafife almadan ve haklarından da hiç bir şeyi zayi etmeden eda ederse Allah’u Teala o kimseyi cennetine sokacağına söz vermiştir. Kim de bu şekilde gelmezse Allah’u Teala’nın ona bir ahdi yoktur, dilerse o kimseye azabeder ,dilerse cennetine koyar. }


NESEİ : 1.C.460.N


Öne sürülen bu hadisi şeriflerden,Namazı kasden terkedenin şirk ve Küfre düşmeyeceğini zorla çıkarmaya çalışmışlardır…. Yani demişlerdir ki ; gördüğünüz gibi burada Allah’u Teala beş vakit namazı kılmayanları dilerse affedeceğini dilerse onlara azabedeceğini bildirmektedi.

Halbuki zikri geçen bu iki hadisi şerife dikkat ederseniz, namazı terk edenlerin küfre düşmeyeceğini iddia edenlerin terceme ederek çıkardığı mana bu hadislerde kesinlikle yoktur…. Yani Allah’u Azze ve Celle bu hadisi şeriflerde beş vakit namazı kılmayanı dilersem affederim dilersem onlara azabederim diye bir şey zikretmemektedir.

Bu hadisi şeriflere dikkat ederseniz, burada namazın tadili erkanından bahsedilmektedir…Yani kim güzelce abdest alarak, o namazların vakitlerine, huşusuna, rukusuna riayet ederek, o namazların hakkını zayi etmeden korursa, Allah’u Teala’nın o kulunun sair günahlarını affedeceğine dair bir sözü vardır…...Yok eğer bahsi edilen bu şeylere riayet etmez ise, işte o zaman Allah’ın o kulunun - riayetsizlikten dolayı meydana gelen - günahını affedeceğine dair bir sözü yoktur…. Dilerse o günahından dolayı onu affeder,dilerse ona azabeder.... Veya dilerse azabeder dilerse cennetine koyar.... anlatılan bu.

Çünkü ; Namazın, vakitleri içerisinde rukuları ve huşuları ile muhafaza edilmesi ayrı bir olay, onu terketmek veya kılmamak tamamen ayrı bir olaydır.

Sair deliller çerçevesinde konunun bu bölümüne yaklaştığımız zaman, Namazla alakalı Allah’u Azze ve Celle’nin ister affedeceği ister se azab edeceği hususlar şöyle izah edilmektedir :

{ … Ebu Hureyre r.a anlatıyor : Bir gün Resulullah s.a.v namazdan sonra birisine hitaben şöyle buyurdu : Ey fulan ! neden namazını güzel kılmıyorsun ? Neden birisi namaz kıldığında onun nasıl namaz kıldığına bakmıyorsun ? – bu şekilde hatanı düzeltebilirsin – Ancak şunu da bil ki,o kendisi için namaz kılıyor, senin için değil…………}

İbni Huzeyme’nin sahihinde rivayet edilen hadiste ise Ebu Hureyre r.a şöyle der : Resulullah s.a.v bize öğle namazını kıldırdı. Selam verince son safta bulunan birisine seslenerek şöyle buyurdu :

{ Ey falan kişi ! Namaz kılarken Allah’tan kork. Nasıl namaz kıldığına bir bak. Biriniz namaza durduğu vakit Rabbisine munacaatta bulunuyor. Bu itibarla Rabbisiyle nasıl konuştuğuna insan iyi dikkat etsin. Siz,benim sizi görmediğimi mi sanıyorsunuz. Ben arkamı, önümü gördüğüm gibi görüyorum. }

HADİS SAHİH … SAHİHİ TERHİB VE TERĞİB : 1.C.541.N

{ … Abdullah b .Muğaffel r.a‘dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Hır-sızların en yanıanı,namazdan çalan kişidir. Dedilerki : İnsan namaz-dan nasıl çalar ? Allah Resulü s.a.v : Ruku ve secdelerini tam yapma-yarak, buyurdular ..... }

AHMED : 3/70 – TABERANİ M.SAĞİR : 230.N


{ … Ebu Mesude’l - Ensari r.a’dan,şöyle dedi : Resulullah s.a.v buy-urduki : ” Rukudan ve secdeden belini doğrultmayanın namazı yeterli değildir ” }

EBU DAVUD :2.C.855.N – İBNİ MACE :3.C.870.N



"..... عن عقبة بن عامر رضي الله عنه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : ما من مسلم يتوضأ فيسبغ الوضوء , ثم يقوم في صلاته فيعلم ما يقول إلا انفتل وهو كيوم ولدته أمه



رواه الحاكم وقال صحيح الإسناد (صحيح)


{ …. Ukbe bin Amr r.a’dan.Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Bir Müslüman eksiksiz bir şekilde abdestini alır ve sonra da ne dediğini bilerek namazını kılarsa, mutlaka annesinden doğduğu günkü gibi - günahlarından - temizlenmiş olur. }

TERHİB VE TERĞİB : 1.C.546.N

İşte bu ve bununla eş manalı hadisi şerifler gösteriyor ki, kişinin tadili erkan üzere kılmadığı namazları için bir sorumluluğu vardır. Yani, Allah’u Azze ve Celle bu kişinin irtikab etmiş Olduğu bu riayetsizlikler sebebiyle ister se onu affeder, isterse ona bu günahlarından dolayı azab eder.


TACUDDİN EL – BAYBURDİ
 

hanif_bir_kul

New member
Katılım
22 Mar 2007
Mesajlar
182
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
64
Namazi Terk Edenin Durumu

Namazi Terk Edenin Durumu

NAMAZI TERK

EDENİN MÜŞRİK OLDUĞU BABI


(1)- Bu mevzuda delil olan Âyet'i Kerime'lerin zikri

"Hep Allah'a dönüp itaat edin, O'ndan korkun ve namaz'ı kılın'da müşriklerden olmayın."

Rum Sûresi: 31

(2)- "Haram olan aylar "Zilhicce, Muharrem, Safer ve Rebiu'l-evvel" çıktığı zaman, artık o "müşrikledi" nerede bulursanız öldürün: Onları yakalayıp esir edin, onları hapsedin ve geçit yerlerini tutun, "eğer tevbe" ederler, namaz'ı kılıp zekât'larını verirlers e, kendileri ni serbest bırakın. Gerçekten Allah Gafur ve Rahim'dir."

Tevbe Suresi: 5

Subhânehu ve Teâlâ Resulüne ve mü'minlere hitaben, haram olan aylar çıktıktan sonra müşriklerle mukatele ederek onları öldürmelerini emrediyor . Allah'u Azze ve Celle katledile cek müşriklerin kıtalden önce yakalanıp geçit yerlerini n kesilip hapsedilm elerini, karılarının ve çocuklarının esir edilip mallarının ganimet olarak alınmasını helâl kılıyor. Akabinde bütün bunlardan kurtulabi lmeleri için üç şart zikrediyo r.



(1)- Şirkden avdet ederek tevbe etmek. Ya'ni "kelime'i şehadeti" lisânen ikrar etmesi.

(2)- Namaz kılarak tevbe ettiğini amelle tasdik etmesi.

(3)- Zeket'ı eda etmesi. Bu üç şartı yerine getirdikl eri an mallan ve canlan müslümanlara haram olur, zira müslüman olmuşlardır.



Namazı terkedeni n müşrik olduğunu beyan eden Hadis'i Şeriflerin zikri. Ebu Süfyandan, dedi ki: Ben Câbir'den duydum şöyle diyordu: Ben Nebiyyu (S.A.V.)'den işittim şöyle buyuruyor du:

"Şübhesiz ki, kişi ile "şirk ve küfür" arasında ki şey sâdece namaz'dır."

Bu Hadis'i Müslim (82) Ebu Davud (4678) Tirmizi (2619) Nesei (465) ve Ibnu Mâce (1078) rivayet etmişlerdir. Bu Hadis'i Abdurrezz ak Musannaf da (5009) Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-Salat da (888) Hibetulla h'ıt-Taberi Usulu's-Sünne de (1513) ve Âcurri Şeria da (133) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.

Enes (R.A.)'dan, (şöyle dedi): Nebiyyu (S.A.V.) buyurdu ki: "Kişi ile şirk arasında namazı terketmek ten başka bir şey yoktur. Onu terkettiği zaman şirk koşmuştur."

Bu Hadis'i Ibnu Mâce (1080) ve Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-Salat da (897) rivayet etmişlerdir. Şeyh Elbâni Ibnu Mâce'nin sahihinde (880) tahric etmiştir.

Câbir Ibnu Abdillah (R.A.)'dan, "namaz kılmayan kâfir'dir" dedi.

Bu Eser'i Ibnu Abdu'1-Ber Temhid'de (4/225) sahih bir senedle rivayet etmiştir.

Ibnu Abbas (R.A.)'dan, şöyle dedi: "Her kim ki namazı ' terk ederse "kâfir" olmuştur."
Bu Eser'i Muhammed Ibnu Nasr Kitabu's-SaJat'ta (939) ve Ibnu AbdiPBer * TemhiJ'de (4/225) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.

Ali Ibnu Ebi Talib (R.A.)'dan, şöyle dedi: "Her kim ki namaz'ı kılmazsa o kâfirdir."

Bu Eser'i Muhammed Ibnu Nasr Kitabus-Salat'ta (933) Acurri Şeria'da (135) İbnu Ebi Şeybe Musannaf'da (10485) ve Iman'da (126) Beyhaki Şuabul'lman'da (41) ve Buhâri Tarihul'Kebir'de sahih olarak rivayet etmişlerdir
 
Üst Alt