sinang
New member
Bismillahirrahmanirrahim
İnanıyoruz ki insanlar iki durumdan sıyrılmalıdırlar.
Bunlardan birincisi kültürel inanç,insanlar doğal olarak kendi kültürlerine inançlarınıda taşırlar,lakin bulundukları kültürün inançlarını şekillendirmesi onlara uygun bir fıkhı oluşturmaktadır.Buna İslam uygun baksada bu şekilcilik anlamında,yüzeysellik durumunda uygun olmayacaktır,bunu görebilmek için değişik kültürlerin İslama girişleriyle yaşanılan ayrılık ve fitneleri,savaşları incelememiz bulunduğumuz toplumdaki kültürün İslam üzerindeki baskısını görmemiz yeterli olacaktır.Ashab döneminde yani bu dinin doğuşunda İslam asıl kimlik idi,onlar kültürel durumdan sıyrılmışlardı,dil,din,ırk gibi konulara değil akideye odaklanmışlardı.Ayrıca ilk İslam toplumunun kültürünü belirli bir döneme kadar dinin kendisi şekillendirdi,Belki benzer görülecek durumlar olsada ruh olarak,İslam toplumunun kültürel yapısı ile cahiliye toplumunun kültürel yapısı taban tabana zıttı.Hangi topluma bakarsanız bakınız tarihi hakikattır,İslami değerler kültürü oluşturmuş,şekillendirmiş,revaç bulmuş ise ilerleme ve terakki olmuştur.İslami değerler Kur'an ve sünnetin aklı selimin hakim olduğu yerde şura ve uzlaşma ile işbaşına getirilmesi ile gerçekleşti.birlik ve beraberlik ortak kimlik için şarttı,ve İslami öz maya bunu kolayca sağladı.
İkincisi dediğimiz gibi Kur'an toplumların yönetiminde tarihi bir etüt veriri,yani bunun zamana göre oluşumunu uygun görmektedir.Lakin madem İslam çağları aşan bir dindir ilk dönem uygulamaları ile bu yönetim şeklinede göndermeler yapmış,cumhurun reyinin önemi,şura yöntemi ,baskı ve istibdat yerine hürriyet,kişisel ve sosyal haklardaki eşitlik ilkesi,hakkın kutsallığı,maduriyetlerin oluşmamasındaki imtina ticaret,mali yönetim,özgürlüklere müdahalenin uygun olduğu ve olmadığı noktalar bunları mükemmel şekilde Peygamber ve ashabıyla herhususun ilkelerinin canlı olarak görüldüğü ibret alınabilecek bir dönemle bizlere göstermiştir.
Bugün düşülen en büyük yalnış bunu İslami yönetim yerine demokratik yönetim olarak savunmamızdır.Halbuki düşüncemizdeki örnekleri bizler hep saadet döneminden almaktayız,niçin buna kılıf bulma ihtiyacı bulunsun.Eğer biz değerlerimize yönetim biçimimize inanıyor isek niçin bir felsefecinin veya hakkı bu kadarda net tarif edemeyen kişilerin peşinden gidelim,düşünmeden nakiller alalım.Sanki İslama güvenmez,denize düşmüşte yılana sarılmışlar gibi olalım.
İnşaallah anlaşılmışızdır.
İstikbal İslamındır..!
İnanıyoruz ki insanlar iki durumdan sıyrılmalıdırlar.
Bunlardan birincisi kültürel inanç,insanlar doğal olarak kendi kültürlerine inançlarınıda taşırlar,lakin bulundukları kültürün inançlarını şekillendirmesi onlara uygun bir fıkhı oluşturmaktadır.Buna İslam uygun baksada bu şekilcilik anlamında,yüzeysellik durumunda uygun olmayacaktır,bunu görebilmek için değişik kültürlerin İslama girişleriyle yaşanılan ayrılık ve fitneleri,savaşları incelememiz bulunduğumuz toplumdaki kültürün İslam üzerindeki baskısını görmemiz yeterli olacaktır.Ashab döneminde yani bu dinin doğuşunda İslam asıl kimlik idi,onlar kültürel durumdan sıyrılmışlardı,dil,din,ırk gibi konulara değil akideye odaklanmışlardı.Ayrıca ilk İslam toplumunun kültürünü belirli bir döneme kadar dinin kendisi şekillendirdi,Belki benzer görülecek durumlar olsada ruh olarak,İslam toplumunun kültürel yapısı ile cahiliye toplumunun kültürel yapısı taban tabana zıttı.Hangi topluma bakarsanız bakınız tarihi hakikattır,İslami değerler kültürü oluşturmuş,şekillendirmiş,revaç bulmuş ise ilerleme ve terakki olmuştur.İslami değerler Kur'an ve sünnetin aklı selimin hakim olduğu yerde şura ve uzlaşma ile işbaşına getirilmesi ile gerçekleşti.birlik ve beraberlik ortak kimlik için şarttı,ve İslami öz maya bunu kolayca sağladı.
İkincisi dediğimiz gibi Kur'an toplumların yönetiminde tarihi bir etüt veriri,yani bunun zamana göre oluşumunu uygun görmektedir.Lakin madem İslam çağları aşan bir dindir ilk dönem uygulamaları ile bu yönetim şeklinede göndermeler yapmış,cumhurun reyinin önemi,şura yöntemi ,baskı ve istibdat yerine hürriyet,kişisel ve sosyal haklardaki eşitlik ilkesi,hakkın kutsallığı,maduriyetlerin oluşmamasındaki imtina ticaret,mali yönetim,özgürlüklere müdahalenin uygun olduğu ve olmadığı noktalar bunları mükemmel şekilde Peygamber ve ashabıyla herhususun ilkelerinin canlı olarak görüldüğü ibret alınabilecek bir dönemle bizlere göstermiştir.
Bugün düşülen en büyük yalnış bunu İslami yönetim yerine demokratik yönetim olarak savunmamızdır.Halbuki düşüncemizdeki örnekleri bizler hep saadet döneminden almaktayız,niçin buna kılıf bulma ihtiyacı bulunsun.Eğer biz değerlerimize yönetim biçimimize inanıyor isek niçin bir felsefecinin veya hakkı bu kadarda net tarif edemeyen kişilerin peşinden gidelim,düşünmeden nakiller alalım.Sanki İslama güvenmez,denize düşmüşte yılana sarılmışlar gibi olalım.
İnşaallah anlaşılmışızdır.
İstikbal İslamındır..!