Rahman ve Rahim Olan Allah ın adıyla
Mütevatir Haber
Cürcânî (ö. 816/1413) “Muhtasar”da konu ile ilgili olarak şöyle der: “Mütevatir haber, yalan üzere birleşmeleri adeten mümkün olmayan ravilerin (sayı bakımından) çok olma hususunda belli bir dereceye ulaşmasıdır. Bu husus, ilk tabakanın son tabaka gibi ve orta tabakanın ise ilk ve son tabaka gibi (sayı bakımından ravilerin çok olması hali) olduğunda gerçekleşir. Kur’an ve beş vakit namaz gibi.”
Tâc es-Sübkî (ö. 771/1370)’nin “Cem’u’l-Cevâmi”de konu ile ilgili ifadesi ise şu şekildedir: “Mütevatir, (yalan üzere birleşmeleri) mümkün olmayan bir topluluğun vermiş olduğu özel bir haberdir.”
Mütevatir’in şartı; yalan üzere birleşmeleri (aklen ve adeten) mümkün olmayan bir topluluğun, Hz. Peygamber (s.a.v)’den, (hadisi) haber veren kimseye varıncaya kadar, (her üç nesil = tabaka boyunca) yine kendisi gibi bir topluluktan rivayet ettikleri hadislerin, bütün tabakalarda tevatür (için gerekli) sayının ortaya çıkmasıdır.
-292 ﴿ نُزُولُ سَيِّدِنَا عِيسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ قرب السَّاعَة وَحكمه في النَّاسِ ﴾
“Kıyametin kopma anına yakın bir zamanda İsa (a.s)’ın yeryüzüne inmesi ve insanlar arasında (İslam Şeriatı ile) hükmetmesi” ile ilgili hadisler.
Übbî (ö. 827/1424) “Şerhul-Müslim”in ‘Kıyametin Alametleri’ ile ilgili hadislere dair yerde konu ile ilgili olarak aynen şöyle der:
“İbn Rüşd’ün, Cibrîl hadisinde geçen sözüne göre; Kıyamet’in Alametleri, 10 tanedir. Bunlardan 5’i, mütevatirdir.”
İbn Rüşd’ün, Cibrîl hadisinde geçen sözüne göre; o da, Kıyamet’in Alametlerini, Kurtubî’den naklen saymaktadır- Kıyametin Alametleri, iki kısma ayrılmaktadır:
1. Bilinenler: a. Cibrîl hadisinde anlatılanlar, b. İlmin kalkması, c. Cehaletin yaygınlaşması, d. Zinanın artması, e. İçki içmenin çoğalması gibi.
2. Bilinemeyenler: a. Deccâl, b. Hz. İsa (a.s.)’ın yeryüzüne inmesi, c. Ye’cüc ile Me’cüc’ün çıkması, d. Dabbe, e. Güneşin batıdan doğması gibi.
Yine Übbî, Hz. İsa (a.s)’ın yeryüzüne inmesi ile ilgili hadislere dair yerde ise aynen şöyle der:
“Hz. İsa (a.s)’ın yeryüzüne inmesi ile ilgili hadislerin, mütevatir olduğu kesindir.”
Alimler, Hz. İsa (a.s)’ın yeryüzüne inmesinin; Kitap, Sünnet ve İcma ile sabit olduğunu belirtmişlerdir. Çünkü Hz. İsa (a.s)’ın yeryüzüne inmesi ile ilgili hadisler, çoktur.
Hz. İsa (a.s)’ın yeryüzüne inmesi ile ilgili hadisler de mütevatirdir
Ehli Sünnet Alimleri bu konuda İcma etmiştir…….. İsa a s ın geleceğine dair hadisler Mütevatir dir ……………
Diğer bir konuda İsa a s diri olarak göğe çıkarıldığı meselesi :
Hafız İbni Hacer : İsa a.s’ın diri olarak göğe çıkarılıdığıdır.” Der. Şevkani 29 hadis, Gımari 50 hadis, Keşmiri de 101 hadis zikrederek bu konudaki hadislerin mütevatir olduğunu ispat etmişler, Sıdık Hasen Kannuci, Şankıti, M.Ali Azam gibi pek çok ulema da bu hükme katılmışlardır./ İbni Hacer Fethul Bari(6/491) Keşmiri et Tasrih(s.62) Keşmiri el İslam(s.38-43) Gımari Akidetul İslam(s.7) Kevseri Nazratun Abira(s.43,71) el Buti Kübral Yakıniyyat(s.330) Ebu Hayan Bahrul Muhit(2/473)
“Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”(Al-i İmran 55)
Bu ayette geçen; “mütevveffike” fiilinin anlamı; bir şeyi tamamen almak demektir. Kişi; “istevfeytu hakkî ve teveffeytuhu” dediği zaman; “Hakkımı tam ve eksiksiz aldım” demektedir. Ölüm manasına gelen kelime ise; “İmate”dir.
Zemahşerî, Esasul Belaga’da der ki; “Vefat sözcüğü ile ölümü ifade etmek, mecaz kabilindendir.”
İbni Cerir et Taberî ve İbnu Ebi Hatem’in Hasen r.a.’den rivayet ettiklerine göre “İnnî müteveffike”; uyku halinde alıp götürmek demektir. Allah Onu uyku halinde semaya kaldırmıştır. Hasen r.a. dedi ki;
“Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem Yahudilere;
“İsa a.s. ölmedi. O, kıyamet gününden önce tekrar size dönecektir / Suyuti Durrül Mensur(2/225) Taberi(3/289) İbni Kesir(4/1260)
Bu doğrudur, nitekim En’am suresi 60. ayetinde; “Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir.” Buyrulmaktadır. Burada da “teveffa” fiili kullanılmıştır.
Yine Zümer suresi 42. ayetinde; “Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır.” Buyrulmuş, burada da teveffa kelimesi “almak” anlamında geçmiştir. Halbuki uyuyan kimse, bildiğimiz manada ölmüş değildir.
İbni Cerir et Taberî, sahih bir senetle Ka’b r.a.’ın şöyle dediğini nakletmiştir; “İsa a.s. kendisine tabi olanların azlığını ve yalanlayanların çokluğunu görünce Allah’a şikayette bulundu ve Allah ona şöyle vahyetti;
“Seni alıp götüreceğim, semaya kaldıracağım. Seni tekrar dirilteceğim. Bir gözü kör olan şaşı deccal’i öldüreceksin, bundan sonra da 24 yıl yaşayacaksın. Sonra seni dirileri öldürüp canını aldığım gibi alacağım.”
Ka’b; “İşte bu, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu sözünü tasdik ediyor;
“Evvelinde ben, sonunda ise İsa a.s.’ın olduğu bir ümmet nasıl helak olur?”
İbni Asakir, bu ayetin tefsiri hakkında İbni Abbas r.a.’nın şöyle dediğini nakleder;
“Seni öldürüp semaya kaldıracağım; yani seni bana kaldıracağım ve ahir zamanda vefat ettireceğim / Taberi(6/458) Durrül Mensur(2/225) Nisaburi Vedehul Burhan(1/259)
Allah Azze ve Celle buyurur ki; “Şüphesiz ki o (İsa), kıyametin (ne zaman kopacağının) bilgisidir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana uyun; çünkü bu, dosdoğru yoldur.”(Zuhruf 61)
“Ve "Allah elçisi Meryem oğlu İsa'yı öldürdük" demeleri yüzünden (onları lânetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.
Bilâkis Allah onu (İsa'yı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.
Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o, onlara şahit olacaktır.”(Nisa 157-159)
Şimdi, İsa a.s.’ın ahir zamanda nüzul edeceğini inkar edenlere sorarız; Ayette geçen Rafaahullahu “ileyhi=Allah onu kendisine yükseltti” ifadesi, eğer bu yükseliş, derece bakımından yükseliş ise, “İleyhi: kendisine” kelimesi ne anlamdadır? “Allah onu kendisi gibi bir ilah kıldı” mı denilecektir?
Zira, “Allah falanın makamını kendisine yükseltti” sözünün anlamı; “Onu kendi mertebesine ulaştırdı” demektir. Fesubhanallah!
Hem sonra, derecesinin yükseltilmesi neden asılma veya öldürülme hadisesine bağlansın? Bundan önce zaten derecesi yükseltilmiş değil miydi?
“Kitap ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur”(Nisa 159) ayetindeki “Kable mevtihi: ölümünden önce” ibaresi, ayetin siyakından açık olarak anlaşıldığı gibi İsa a.s.’ı işaret etmektedir. Yani mana; “İsa a.s.’ın yeryüzüne indiğinde hayatta olanlar ona iman edecek, İsa a.s. bundan sonra ölecektir” demektir/[1] bkz. Vedehul Burhan(1/317)