Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İmam ALİ (A.S) mın Tevhitle İlgili Hutbesi

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Allah, dünyadaki imtihan ortamı gereği "gelecek" olarak isimlendirdiğimiz olayları hafızamıza vermediği için, gelecekte ne olacağını da bilemeyiz. Allah ise zamandan ve mekandan münezzehtir, zaten bunların tümünü yoktan yaratan Allah’tır. Bu nedenle Allah Katında geçmiş, gelecek ve şu an hepsi birdir ve hepsi olup bitmiştir. Bir olayın başı da sonu da O'nun Katında tek bir anda yaşanır. Örneğin Firavun'un nasıl bir sona uğradığını Allah, daha Hz. Musa'yı Firavun'a göndermeden, Hz. Musa daha doğmadan, hatta Mısır devleti daha kurulmadan önce bilir ve tüm bu olaylar Firavun'un sonu ile birlikte Allah Katında tek bir an olarak yaşanmıştır. Geçmiş ve gelecek hazır olarak, hepsi aynı anda mevcuttur
Allah Katında zamanın tek bir an olduğunu, Allah için geçmiş ve gelecek olmadığını Kuran'daki bazı ayetlerde yer alan işaretlerden ve bilgilerden de anlarız. Bizim için gelecek zamanda olacak bazı olaylar, Kuran'da çoktan olup bitmiş bir olay olarak anlatılmaktadır. Çünkü Allah geçmişi de geleceği de, bir an olarak zaten yaratmıştır. Bu nedenle gelecekte olacağı anlatılan bir olay zaten olup bitmiştir. Ama biz görmediğimiz için onu gelecek zannederiz. Örneğin, ahirette insanların Allah'a verecekleri hesabın haber verildiği ayetlerde, bu çoktan olup bitmiş bir olay olarak anlatılmaktadır:
Artık) Her bir nefis yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir. (Kaf Suresi, 21)

Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır.' (Hakka Suresi, 16)

Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir. Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler. (İnsan Suresi, 12-13)

Görebilenler için cehennem de sergilenmiştir. (Naz'iat Suresi, 36)

Artık bugün, iman edenler, kafir olanlara gülmektedirler. (Mutaffifin Suresi, 34)

Suçlu-günahkarlar ateşi görmüşlerdir, artık içine kendilerinin gireceklerini de anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır. (Kehf Suresi, 53)

Tüm bu ayetlerde, ölümümüzden sonra yaşanacak olan olaylar, yaşanmış ve bitmiş olaylar olarak anlatılmaktadır. Çünkü Allah, bizim bağlı olduğumuz izafi zaman boyutundan münezzeh olandır. Allah tüm olayları zamansızlıkta dilemiş, insanlar bunları yapmış, tüm bu olaylar yaşanmış ve sonuçlanmıştır. Küçük büyük her türlü olayın, Allah'ın bilgisi dahilinde gerçekleştiği ve bir kitapta kayıtlı olduğu gerçeği ise aşağıdaki ayette şöyle haber verilir:

Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kuran'dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)



Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı; kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. Dediler ki: "İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür." Korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevk edildiler... (Zümer Suresi, 68-73)

İnsanın her yaptığının Allah Katında satır satır yazılı olduğu Kuran’da bildirilirken, cennet halkının yaşadıkları da yaşanmış olaylar olarak anlatılmaktadır. Cennetteki gerçek hayat bizim için gelecektir. Ancak, cennette olanların yaşantıları, sohbetleri, ziyafetleri şu anda Allah'ın hıfzında bulunmaktadır. Biz doğmadan önce de tüm insanlığın dünyadaki ve ahiretteki geleceği Allah Katında bir an içinde yaşanmıştır ve Allah'ın hıfzında muhafaza edilmektedir:

Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır. Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır. Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler. Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar. (Kamer Suresi, 52-55)

Bu noktada belirtilmesi gereken çok önemli bir nokta, yanlış bir kader anlayışından kaçınmak gerektiğidir. Bazı insanlar, "nasıl olsa kaderimde ne varsa o olacak, o zaman benim hiçbir şey yapmama gerek yok" diyerek çarpık bir kader anlayışı geliştirirler. Her yaşadığımızın kaderimizde belli olduğu bir gerçektir. Biz daha o olayı yaşamadan önce o olay Allah Katında yaşanmıştır ve bilgisi de tüm detayları ile Allah Katındaki Levh-i Mahfuz isimli kitapta yazılıdır.

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır. Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Hadid Suresi, 22-23)
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
NAHL Suresi

Kalbi îmânla mutmain olmuş olduğu halde zorlanan kimse hariç, fakat kim îmânından (hidayete erdikten) sonra Allah'ı inkâr ederse ve kim küfre göğüs açarsa (irşad makamından şüphe edip fıska düşerse, kişinin küfrü talebi sebebiyle, Allahû Tealâ, onun göğsünü küfre açar, şerheder), artık Allah'tan bir gazap onların üzerinedir ve onlar için azîm azap vardır.



bize en aydınlatıcı bilgi kurandır kim kuranı inkar ederse allahı da inkar etmiş olur

selametle
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Muhterem isfehani, şimdi sizin yaptığınıza neden müdahale ettiğimizi izah edelim, siz de, okuyan herkes de bunda kasıt var mı, yok mu karar verin.

Yazınızda demişsiniz,


...peygamber diyorya imam Ali ye Allah ı bi sen tanırsın bi ben beni bi Allah tanır bi sen seni ise bi ben tanırım bide Allah...

Şimdi, sizin bu yazınızı okuyan, bunun bir hadis olduğuna hükmedecek. Siz de zaten sonradan ne demişsiniz bu ifade için, bakalım

diğer kaynak istedi ise mevzuu dışı olup konuya özel nukte amacıyla şi akaynağı olan tuhaful ukuldan alıntıdır...lakin mevzu ile bahsi olmayan ve nukte oalrak yazılmıştır...bu yüzdende kaynak vermemiş olabilirim...eger bekirinde bu şia inancıdır bize terstir dediği nukte burası ise evt doğrudur lakin bu samanlıkta bi iğne bulanın durumu gibidir...

Görüldüğü gibi, biz size adaletsizlik yapmıyoruz, sadece sizin için önemsiz gelen bazı hususlar, bize önemli geliyor...


Yine siz demişsiniz,

...bugünde halkımızda bulunmakta bu inanç...ben doğamdan benim herşeyimi yazdı Allah anlımıza ne yazıldı ise onuyaşıyoruz hayatta...böyle bir din böyle bir Allah olabilirmi hiç...nasıl bi Allaha inanıyorki bu kul böyle bir şeye inanmakta...tek olana inancında sorun var demektir...

ve sonra da diyorsunuz ki,


kaynaklar şia kaynağı değildir...eleştirdiğim hususta yine kaynaklarınızda Allah ın daha kulları yaratmadan insanların kaderlerini çizdiğini cennet ve cehennem ehlini yaratıp amellerini de yaratarak insanları dünyaya gönderdiği yazıyor...


Bakın ilk yazınızda eleştirdiğiniz konu, bizim kaynaklarımız da var olan bir konu. Bu nedenle sizin kaynak ve eleştirilerinize cevap vermiyor ve sadece Şia mahreçli damgasını vuruyoruz. Bizi anladığınzı umarım...


Bu arada eğer İslamForum da paylaşım yapmak istiyorsanız, birleştiğimiz noktalarda paylaşımlar yapın ki (siz bunların neler olduğunu iyi biliyorsunuz) boş münazaralara girmeyelim.

Selam ile...
 

Ali Asgar isfehani

New member
Katılım
24 Haz 2010
Mesajlar
57
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
33
Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:

Ve de ki: Hak Rabbinizdendir, isteyen iman eder, isteyen kifir olur.

"Dinde zorlama yoktur; artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrdmıştır.

"Kim zerre miktarı hayır yaparsa, onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlerse, onu görür.

Sen sadece hatırlatıcısın, onların üzerinde zorlayıcı değilsin

Kehf Suresi /29.
Bakara Suresi /256.
Zi1zal Suresi / 8.
Ğaşiye Suresi /22.

şimdi sizler bu ayetlere rağmen Allah kullarını yaratmadan onların fiilerini takdir etmiştirmi demektesiniz....

Müslim, Sahih'inde Aişe'den şöyle dediğini nakleder: "Resulullah, Ensar' dan birinin çocuğunun cena- zesine devet edildi. Ben: "Ey Resulullah, ne mutlu buna ki cennetin serçelerinden bir serçedir ve hiç günah işlememiş- tir." deyince, Resulullah şöyle buyurdu: "Böyle olmayabilir de ey Aişe! Allah bazılarını cennet için yaratmıştır ve onlar babalarının sülbünde iken cennet için yaratılmışlardır. Aynı şekilde bazıları da daha babalarının sülbünde iken cehennem için yaratılmışlardır
Sahih-i Buhari, c. 8, s. 153, Kader Kitabı.

Allah'ım! Sen bu zulümden yüce ve münezzehsin. Senin yüce kitabındaki ayetlere uymayan bu hadisleri nasıl doğrulayabiliriz ki? Oysa sen buyurmuşsun ki

Allah halka zulmetmez. Ama halk kendi nefislerine zulmederler."

"Doğrusu Allah bir zerre dahi zulmetmez.,

"VeRabbin hiç kimseye zulmetmez."

"Allah onlara zulmetmedi; ama onlar kendilerine zulmediyorlar.,

"Allah asla onlara zulmetmedi; ama onlar kendi nefislerine zulmediyorlar.

Bu ceza, onların yaptıkları yüzündendir; yoksa Allah kesinlikle kullarına zulmetmez.,"

Kim salih amel işlerse, kendisi içindir ve kim kötülük yaparsa, kendi aleyhinedir. Ve Rabbin kullarına zulmetmez


Yunus Süresi /44.
Nisa Süresi /40.- Kehf Süresi /49.- AI-i İmran Süresi / 117.
Tevbe Süresi /70; Ankebut Süresi /40; Rum Süresi /9.

Allah'ın adalet ve rahmetine inanan bir Müslüman, Allah'ın, yarattıklarından dilediğini cennete, dilediğini cehen- neme götüreceğini, onların amellerinin takdir edildiğini ve herkesin yaratıldığı gayeye uygun işleri yapmaya ayarlandığını ve kulların seçenekleri olmadığını nasıl kabullenebi lir? Bu rivayetler yalnız Kur'an-ı Kerim'le değil, ilam fıtratla, akıl ve vicdanla ve insanın en ufak hakkıyla çelişmektedir....İnsanı tıpkı bir kukla gibi yapıp, kaza ve kader ile ellerini kollarını bağlayan ve sonunda onu yakıcı cehennem ateşine atan bir din e nasıl inanabiliriz ki?Bu nasıl bir inançtır ki, insanı, akılları şaşırtıcı yenilikler getiren icat ve ilerlemeden alıkoymakta ve insan ancak yaratıldığı gayeye ait işleri yapmaya ayarlanmıştır iddiasıyla
onu mevcut durumla yetinen donuk bir yaratık haline getirmektedir. Sağlam akıllarla çelişen ve rahim olan Allah'ı bizlere sanki -haşa- zayıf ve güçsüz kulları sadece cehenneme atmak için yaratmış bunu nasıl kabul ederiz... Hem de bütün bunları sadece güçlü olduğu ve dilediğini yapmaya kadir olduğu için yapmaktadır. Akıl sahipleri böyle bir Rabbe; hikmet sahibi, adil ve rahım diyebilirler mi...

Müslüman olmayan bilinçli insanlarla tartıştığımızda, Rabbimizin böyle sıfatları olduğunu ve dinimizin insanlar henüz doğmadan önce onların bedbahtlığına hükmettiğini öğrenirlerse, hiç Müslüman olup grup grup Allah'ın dinine girerler mi?

Allah'ım! Sen, Emevilerin bazı kötü amaçları ve çirkin hedefleri uğruna yaymış olduğu inançlardan münezzehsin. Şüphesiz her araştırmacı bunu bilir. Bu sözler, senin Kitabınla uzlaşmaz ve Resulün asla sana yalan isnat etmez. O, senin vahyine uymayan sözleri kesinlikle söylemez. Doğru- su Resulullah (s. a. a) şöyle buyurmuştur:

"Benden bir hadis naklolunduğunda onu Kur'an'a sunun. Eğer Kur'an'la uzlaşırsa, kabullenin ve eğer uzlaşmazsa onu duvara vurun.

Bu batıl iddiayı reddetmek için şu delil yeterlidir: Tarih boyunca Allah, peygamberleri kulların fesatlarını ıslah etmek, onlara doğru yolu göstermek, onlara kitap ve hikmet öğretmek, salih oldukları takdirde onları cennetle müjdelemek ve aksi takdirde cehennemle korkutmak için insanlara göndermiştir. Allah'ın adaleti, lütfu ve rahmeti, bir firkaya peygamber gönderip delilini tamamlamadan onları azaplandırmamasını gerektir- mektedir. Allah'u Teala şöyle buyuruyor: "Kim hidayet olursa kendisi içindir ve kim sapıtırsa kendi nefsi aleyhindedir. Hiç kimse başkasının suçunu taşımaz. Ve bir resul göndermeden kimseye azap etmeyiz
Ehl-i Sünnet'in itikadını oluşturan daha önce de değindiğimiz gibi, "Allah kullarını yaratmadan önce amellerini yazmış; bazılarının cennete, bazılarının ise cehenneme gideceklerini takdir etmiştir" şeklindeki rivayetler sahih olursa, bu durumda artık Allah'ın, peygamberler gönderip kitaplar nazil etmesi boşuna olur
Bütün bunlara hidayet İmamlarının ve İslam ümmetinin rehberleri olan parlak ilahı yıldızların cevabı şudur: "Allah asla zulmetmez ve boş iş de görmez.
 

Ali Asgar isfehani

New member
Katılım
24 Haz 2010
Mesajlar
57
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
33
Ashaptan birisi Hz. Ali'ye (a.s.) şöyle sordu: "Bizim Şam ehlinin savaşına gitmemiz, Allah'ın kaza ve kaderi ile miydi?"

Hz. Ali (a.s.) cevabında şöyle buyurdu: "Yazıklar olsun sana! Sen kaza'nın zorunlu ve kaderin kesin olduğunu mu zannediyorsun? Eğer öyle olsaydı, sevap ve günahın anlamı kalmazdı; müjde ve korkutma diye bir şey de olmazdı. Allah kullarına emretmiş, ama aynı za- manda onları serbest bırakmıştır. Allah onları bir işi yapmaktan nehyetmiş, ama bu, bir uyarıdan öteye geçmemiştir. Allah, kullarını kolaylıklarta yükümlü kılmış, onlara zorluk çıkarmamış ve az amele çok sevap vaad etmiştir. Kendisine karşı günah işlendiğinde yenik düşmüş değildir. Kendisine itaat edildiğinde de kimseyi itaate zorlamış değildir. Allah peygamberleri boşuna göndfrmedi, ilahi kitapları kullarına sebepsiz indirmedi, gökleri ve yeri ve onların arasında bulunan şeyleri batıl olarak yaratmadı. Bu, kafirlerin zannıdır ve kafidere cehennem ateşinden dolayı yazıklar olsun

- Muhammed Abduh, Şerh-i Nehc'ü1-Be1ağa, c. 18, s. 227 - 229; Tarih-i Dimaşk, c. 3, s. 284, h. 1306.

Bir noktanın hatırlatılması gerekir ki, Ehl-i Sünnet Allah'ı zulüm ve abesten münezzeh bilir. Dolayısıyla Ehl-i Sünnet'ten herhangi biriyle konuştuğunuzda asla Allah'a zulüm isnat etmez....Ama Buhari ve Müslim'in naklettiği bu hadisleri de reddetmekte zorlanır ve çaresiz olarak bunların doğru olduğuna inanır. Bu nedenle, onlarla mantıkla tartış- tığınız zaman şuanda olduğu gibi bu konuların Allah'a zulüm nisbeti olmadı- ğını iddia eder ve derler ki: "O Rab' dir ve Rab, kulunda her türlü tasarruf hakkına sahiptir ve O yaptıklarından dolayı sorguya tutulmaz; yalnız kullar hesaba çekilirler
Allah Teala hiçbir zaman, bir kulunu yaratmadan önce, onun cehennem ateşine ya da cennete girmesine hükmet- mez. Çünkü böyle olursa artık cennete giden şahıs kendi amelleriyle değil, Allah'ın isteği ile cennete girmiş olur. Cehenneme giden kimse de amelleri sonucu değil, Allah'ın iradesiyle cehenneme girmiş olur. Bu da kullara zulüm değil mi? Aynı zamanda bu, Kur'an'a ters düşmüyor mu?" ..

bunu sorduğumuz takdirde ise Allah dilediği herşeyi yapar cevabını alıyoruz....

Şüphesiz, Emeviler ve daha sonra Abbasiler, kendi çir- kin siyasetleriyle uzlaşan inançları ve bidatleri yayma konu- sunda başarılı olmuşlardır. Onların eserleri bugüne kadar devam etmiş ve Müslümanlar da onları Peygamber'in sahih hadisleri sanarak en aziz ve kutlu miras olarak kabul etmiş- lerdir. Ama eğer Müslümanlar onların kendi siyasetleri için Peygamber' e ne kadar yalan isnat ettiklerini bilselerdi, özellikle Kur'an'la çelişen o hadisleri asla kabul etmezlerdi.
Allah Teala, Kur'an-ı Kerim'i bizzat koruyacağını vaad ettiği, ayrıca Kur'an'ın, sürekli mushaflarını Peygamber' e sunan ashabın yanında mahfuz olduğu için Kur'an'ı tahrif
edemediler. Ama Peygamberimizin pak sünnetine el uzata- rak ellerinden geldiğince onu bozmuş ve istedikleri hadis- leri istedikleri şahıs hakkında uydurmuşlardır. Onlar, Kur'an'ın ve doğru sünnetin koruyucuları olan Peygamber'in Ehl-i Beyt'ine (a.s.) düşman oldukları için her olayda bir hadis uydurup Peygamber' e isnat ederek çeşitli hilelerle, Müslümanlara bunların en muteber hadisler olduğunu kabul ettirdiler. Halk da iyi niyet göstererek bu hadisleri nesilden nesil e aktardılar.
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
. Kaderin tanımını tam
anlamıyla bilirsek onunla ilgili yanlışlıklardan da kurtulmuş olacağız.
KADER: Yüce Allah’ın, olacak şeylerin zamanını, yerini vb. özelliklerini bilmesidir. Bu şeylerin
zamanı gelince Allah tarafından yaratılmasına ise KAZA denir.
S.133-İNSANIN BAŞINA GELEN OLAYLARDAN GERÇEKTEN KADER Mİ SORUMLUDUR?
C.133-Elbette ki suçlu olan kader değildir. Allah’ın ezeli ilmiyle, bizim dünyada neler yapacağımızı
ve nasıl bir hayat süreceğimizi önceden bilmesi kaderimizi oluşturuyor. Yoksa o kaderimizi
yazdığı için, onları yaşamaya zorlamıyor. Allah ömrümüzde bize yollar ve tercihler sunmuş.
Bu tercihleri yapmak için de akıl vermiştir. Bizim bu tercihlerden hangisini seçeceğimizi de
önceden biliyordu. Bunun adı kaderdir. O zaman suç Allah’a ait değil, o tercihi kendi aklıyla
yapan bizlere aittir. Allah, insana bir seçme özgürlüğü vermiştir. İnsan bu özgürlüğünü istediği
gibi kullanır. Bu esnada yaptığı hataların faturasını kadere yükleyemez. Örneğin hayatında
hep hırsızlık yapıp hapse giren bir insan “ben kader mahkumuyum” diyemez.
Çünkü isteseydi hapse girmezdi. Kaldı ki kader, Allah’ın önceden her şeyi bilmesidir.
O halde her şey kaderdir. Çünkü Allah her şeyi biliyor. Ancak her şeyin kader
olması insanı suçlu olmaktan çıkarmaz. Bir insan hırsızlık yapsa da kaderdir, yapmasa da kaderdir.
Ama ne yaparsa yapsın sorumluluk o insana aittir.
S.134-BİZİM HAYATIMIZI ALLAH PLANLAMIŞSA BIRAKALIM ALLAH NASIL
YAPMIŞSA O HALDE YAŞAYALIM DEMEK DOĞRU MUDUR?
C.134-İşte bu, çok yanlış bir anlayıştır. Kader, Allah’ın bilmesidir, Allah’ın yönlendirmesi ya da
yaptırması değildir. Bir insan, Allah önceden bildiği için bir davranış sergilemez,
öyle davranacağını Allah bilmiştir. Mesela bilim adamları, güneş tutulmasının zamanını
önceden biliyorlar. Şimdi şöyle bir soru soralım: Bilim adamları bildiği için mi güneş tutulması olur,
yoksa güneş tutulması olacağı için mi bilim adamları bilmiştir? Elbette ki ikincisidir doğru olan.
Bir insan kalkıp da “Bilim adamları bildi, güneşle ilgili öyle şeyler yazdığı için güneş de tutuldu” diyemez.
Aynı şekilde insanlar da kaderi yani Allah’ın bilmesini bahane ederek işlemiş oldukları suçtan
kendilerini kurtaramazlar. Bir insan “ Allah böyle yazmış, alınyazım buymuş ,ben ne yapayım…”
diyerek günah işleyemeyeceği gibi,günah işledikten sonra kendisini suçsuz çıkaramaz. Dünyada
var olan ve var olacak her şey kaderdir. Yani Allah’ın bilgisi dahilindedir. Bu durumda insan ne
yaparsa yapsın kader olmuş olur. Ama sorumluluk insana aittir.
S.135-ALLAH,MADEM BİR İNSANIN İYİLİK Mİ KÖTÜLÜK MÜ YAPACAĞINI BİLİYOR,
NEDEN KÖTÜLÜK İŞLEMEK İSTEYEN BİRİNE ENGEL OLMUYOR?
C.135-Bir örnek: öğrencilerini sınava alan bir öğretmen bir soruyu yanlış yapan öğrencisine
doğru cevabı söylese o sınavın bir anlamı kalır mı? Elbette ki kalmaz. Aynen bunun gibi bu dünyada
bir imtihan içindir. İmtihanda olan bizler kötülük yapacakken Allah hep engel olsaydı o zaman imtihanın,
cennet-cehennemin bir anlamıkalmazdı. Allah-haşa- kuluna yanlışı yaptırıp sonra da “Neden yanlış yaptın?”
diye sormaz.
Kul doğru yolu seçerse Allah onu yaratır, Kul yanlışı seçerse Allah da onu engellemez.
Çünkü bunu kul istemiştir.Kul neyi isterse Allah onu verir.
S.136-ALLAH,MADEM DÜNYADA NASIL DAVRANACAĞIMIZI BİLİYORDU,
NEDEN BİZİ DİREKT CENNET YA DA CEHENNEME ATMADI DA DÜNYAYA GÖNDERDİ?
C.136-Evet Allah, geçmişi de geleceği de en iyi şekilde bilendir. Bizi imtihan için dünyaya g
öndermiştir. Daha doğrusu imtihanımızın sonucunu kendi gözümüzle görelim diye göndermiştir.
Bir öğretmen imtihana girmeden “sıfır” almayı kabullenemiyorsa insanlar da “Allah’ım
belki ben iyi şeyler yapardım, ben ne yaptım da cehenneme atıldım” diyebilirdi. Aslında en başta
tabi ki, Allah istedi ve yarattı. Ondan hesap sorma gibi bir hakkımız yoktur. Kendi büyüklüğünü
kullarına göstermek için de yaratmıştır bu alemi, şeklinde yorumlarda bulunmamız da mümkündür.
Her şeyin en iyisini O bilir.
S.137-ELİMİZDE OLMAYAN ŞEYLER DE YOK MU?
C.137-Elbette vardır. Mesela hangi milletten olacağımızı, hangi ana babadan olacağımızı veya ne
kadar bir ömür süreceğimizi sadece Allah bilip takdir eder. Bizim bunlarda bir irademiz yoktur.
Zaten bunlarda bir sorumluluğumuz da yoktur.
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Kafası karışık adamın biri,bilge bir zat ile hasbihal ederken,şöyle bir soru sorar.
"söylermisiniz bana hayatta karar verme özgürlüğümü zorbalıktan başka engelleyecek var mı?"
bilge tebessüm eder ve "SEN "der..
"sen kendi özgürlüğünü kendin engellersin..."Eğer ki irade-i külli"den bir haber yaşamaya devam edersen..."
"Ne?! Nasıl yani?
bilge soruya soruyla cevap verir:
"Kaç ayağın var senin?"
adam-"elbette iki" der
"pekala tek ayağının üzerinde durabilir misin?"
"Gayet tabii"diye cevap verir adam.
"o halde hangi bacağının üzerinde durmak istiyorsun karar ver".
Adan biraz düşünür ve sol ayağının üzerinde durmaya karar verir..
"Tamam özgürce karar verdin ve uyguladın işte..."der bilge zat "biz buna irade-i cüz'i deriz.."
"Ne dersiniz; ne?
"öneml değil;sen şimdi haydi öteki ayağını da kaldır..""adam şaşırır ve -"ama bu imkansız!"der
"Gördün mü;işte özgür karar vermen buraya kadar.Tek ayağın için karar vermekte özgürsün..
İkincisi için hayır!İlki senin irade-i cüz'iyene bırakılmış..
ikincisi sendeki o iradeyi de halkeden "irade-i külli"nin tasarrufu



işte kader gerçeği sizin gerçeğiniz ne?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sayın isfehani

Anlamamakta ısrar ediyorsunuz.

Allah (cc), kullarını dünyaya getirmeden onların fiillerini belirlemiş diyen yok. Kader konusu ile alakalı yüzlerce mesaj var forumda. Bu konuyu uzatmayın artık ve dayatmayın lütfen...
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Allah bizi neden yarattı? kuran neden indirildi? Efendimize mucize olarak indirilen kuran da bize ne gibi emir ve yasaklar sunuldu?

bu soruları soramıyorsak ve cevabı kurandan aramıyorsak çarpık bir anlayışa sahip olduğumuz ortadadır

şunu da belirtmek isterim mantıklı soru yoksa doğru cevabı bulamazsınız....

selametle
 

Ali Asgar isfehani

New member
Katılım
24 Haz 2010
Mesajlar
57
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
33
benim en başındna beri aktarmak istediğim ve sizin de buna karşın yazılarımdan konuyla ilgisi olmayan lakin sizcede kabul görmeyen dipnotlarımı alıp üstüne tüm bir yazdıkalrıam bunlar şia görüşüdür bizi bağamaz demeniz aslında çok basit bi konu olan aşırı kaderciliğn anlaşılamamasına sebeb olmuştur....eger bekir arkadaş tüm bir yazdıklarıma bunlar şia ya yakın şeyler bize ters demiyerek şia görüşü olan ve ehlisünnetce kabul görmediği belirnen yazı belirtilerek bize ters denilse idi konu uzamaz meselede benimde anlatamaya çalıştığım sorunda anlaşılacaktı....

ama yinede onca karşılıklı yazışamdan sonra bekir kardeş lütfetti ve şia görüşü olup kabul etmeyiz dediği şeyi altı kırmızlı bi şekilde belirtti...ki o belirtti ği mevzuu ise benim analtmak istediğim ve asıl konuyla hiçbi ilgisi olmayan sadece nukte oalrak kendi inancımdan bi ekleme yaptığım dipnot idi...benim bunu yazmam gayet doğal forum oalrakta senin bu şai görüşüdür diyebilmen doğal...ama sana anlatmak istdiğim benim tüm bir yazıma karşılık bunlar şia görüşüdür bizi bağlamaz dememelisin...somut açıklama yapmıyor tüm bir yazı içeriğini kabul etmiyor kocaman bi duvarı önümüze yıkıyorsun...ve şiatun ali arkadaşımızı cezalandırıyorsun...ceza sebebinde ise doru mkuralı ihlali olan yazım kuralları...kimseden forum kurallarını ezbere bilmesini beklemeyin...bu tür mevzuular uyarı halinde verilebilir üyelere cezayı gerektirmemelidir...

konuya dönecek olursak....benim anlatmak istediğim gayet açık idi...bugün halen halk arasında yaygın olan ve özellikle ortadoğu ülkelieride bir nevi emperyalizminde sunumuyla aşırı bi kadercilik anlayışı ve kulların yaratılmadan fiillerinin yaratılmasına olan inanç ve binaleyh suskun hiçbir kıyamcı hareketi olmayan uyuyan bir islam dünyası...bunun sebebi ise Allah ı layıkı ile tanıyamamaktır....işte anlatmak istediğim mevzu ve sizin bana olan aşırı tepkiniz...konu niye karşılıklı bir kaynak savaşına ve tartışmaya döndü derseniz....

bekir kardeş sen benden bunlara kaynak istedin...ben ise kaynağını verdim...kaynağınızda açıkca işlenmiş bir sürü rivayetleriniz bulunmakta...kundakta ölen bir çocuğa peygamber cehennem ehli oalbilir çünki Allah kullarını yaratmadan kimin cennetlik kimin cehennemlik olacağıan hükmeder demekte...su misali adlı arkadaşım

son yazınızda bunu demktesiniz ki benimde kader anlayışım budur...

Elbette ki suçlu olan kader değildir. Allah’ın ezeli ilmiyle, bizim dünyada neler yapacağımızı
ve nasıl bir hayat süreceğimizi önceden bilmesi kaderimizi oluşturuyor. Yoksa o kaderimizi
yazdığı için, onları yaşamaya zorlamıyor. Allah ömrümüzde bize yollar ve tercihler sunmuş.
Bu tercihleri yapmak için de akıl vermiştir

benim bu kdar anlayışı dışında bi anlayış sunduğum yok ortaya....

Allah ın kullarını yratmadan fiilerini yarattı gibi bi inancada hangi müslümanım diyen inanabilir...ilk yazımda dediğim gibi butür inançlar bizim anadolu insanımızda ki şia sünni alevi farketmez sık rastlayamassınız...bu inançı doğuya doğru savaş bölgelerinde daha sıklıkla görmektesiniz...ama siz üzerinize alındınız sanki ben sizi bu konuda eleştiriyorum anladınız bekir arkdaşında yazıma karşılık bunlar şia görüşleridir bize ters demeside buna zemin haırlayarak konuyu buraya çektiniz...
mevzuu aşırı karceilik inancı ...
sizinle karder inancı üzerien tartışma ortamı yaratmak istiyen yok kaynak istediniz kaynak sundum...bu kadar basit...


Müslim Sahih'inde şöyle bir rivayet olması ....İçinizden her birinin yaratılışı anasının kamında kırk günde toplanır. Sonra kırk gün alaka (kan pıhtısı )dır. Sonra kırk gün muzğa (et parçası)dır. Sonra melek gönderilir ve ona ruhu üfler. Sonra o meleğe bu adamla ilgili dört şeyi, rızkını, ec elini, amelini ve saadete erenlerden olup olmayacağını yazması emrolunur. Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a andolsun ki, içinizden bazıları, cennet ehlinin amellerini yapar ve cennetle onun arasında bir dirsek uzunluğundan fazla fasıla kalmaz. Ama kitabın takdiri ona galebe eder ve o cehennem ehlinin işini yapıp cehenneme gider.

Bazılarınız ise cehennem ehlinin işlerini yapar ve onunla cehennem arasında bir dirsekten fazla fasıla kalmaz. Ama kitabın takdiri galebe eder ve o, cennet ehlinin işlerini yaparak cennete gider.

Sahih-i Müslim, c. 4, s. 2036, h. 2643, Kader Kitabı; Sahih-i Buhari, c. 8, s.152.

kusura kalmayın ama ben böyle bi kader inancını kabul etmiyorum...bunu gibi rivayetlerinizde Allah ın insanı yaratmadan veya daha anne karnında iken onun amellerini yaratmasından cehhem ehlinin amellerini ona yazmasından veya cennet ehlinin amellerini ona yazmsından bahsetmektedir...bugün aşırı kaderci anlayıştaki zihniyetinde sığındıkları kaynaklar bunlardır zaten...bu rivayetler üzerinden kendilerini kader mahkumu yaparak zaten benim amellerim yazılmış cehennemliğim veya cenettliğim demekteler....

sizde bunu yanlışlığını söylüyor belirtiyorsanız sorun nedir kardeşim....
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Önce, o büyük harflerle yazan arkadaşın ne dediğini biliyorum ben. Tek sıkıntının kural ihlali olmayan bir tarzdır ki o bilen bilir...


Sonra, Sen kabul etme bizim ettiklerimizi kardeşim, zaten seni zorla kabul ettrimeye çalışmıyoruz. Senin bazı kabul etmediklerini biz kabul ediyor, bizim bazı kabul etmediklerimizi de sen kabul ediyorsun. Saygı ile karşılıyor ve senin görüşün Şiadır, sana hayırlı olsun, bizim ki ehli Sünnet, o da bize diyoruz. Ama hala "odunumun parası" diyorsun. Sen Ehli Sünnet olup da bunu kabul etmeseydin, o zaman müteala ederdik. Ama akidevi farklılıkların olduğu bir zeminde bunun mütealası boş olur. Lütfen dememe rağmen konuyu hala uzatıyorsunuz, bunun da farkına varın...
 

Ali Asgar isfehani

New member
Katılım
24 Haz 2010
Mesajlar
57
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
33
yazılarımı gerçekten okuyormusunuz şüphedeyim..gerçekten en başından beri yazdıklarımı okusa idiniz benim şia sünni akidesi üziirne konuştuğumu anlatmazdınız......peki bu mevzuuda şia nın akidesi ne imiş ehlisünnetin akidesi ne imiş....çünki ben ortaya şia akidesi sunmadım ve ehlsiünnet akidesi de budur diye bir şey yazmadım....sende yazında Allah kulu yaratmadan fiileri yaratılmaz dedin bende bunu demekteyim zaten...lakin bu inançta olanlarıda eleştirmekteyim uygun görmemekteyim....peki konuyu halen sanki şia sünni akidesi tartışılıyormuş gibi neden göstermektesin...yoksa şia inancımdan ötürü her yazdığımın bir şia akidesi olduğunumu düşünmektesin...peki bu hizipçilik değilmidir....
 
Üst Alt