Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hz Isa

T

teslimolan

Guest
Hic kusura bakma radikal ben maskede saklanip görünürlük oynamam ne düsünüyorsam ne inaniyorsam ne biliyorsam onu yazarim. Sen hangi hakla benim maskeli oldugumu ima ediyosun ? Ben kendimize aynayi tutuyorum madem o kadar seckin kullariz neden eziyet görüyoruz soru orda duruyor. Kendimizi oldugumuzdan büyük göremeyiz.
 
T

teslimolan

Guest
Duha abi üstün lügün belgesi teslimiyete isaret olduguna inaniyorum ben. Insan halleri bebek-cocuk-yetiskin

cocuk bebek den üstündür ve bebegin üstünde bilgiye sahiptir. Yetiskin cocuktan üstündür yetiskin cocuktan üstün bilgiye sahiptir.

Herseyin üzerinde daha iyi bilen vardir ve En yüce bilen Allah dir dan ben onu anliyorum.

Hatta bu dünyadaki imparatorluklarin hep tek imparatorluk oldugundaki gizemde bence. Iki güc olmaz zira güc tektir. Ikinci güc olarak rusya suni olarak sadece az bir süre kaldi bu bana seytanin insanlar üzerindeki vaadlerini hatirlatiyor. Seytan da sadece kisa bir süreligine izin aldi ve kiyamet de izni bitecek.

Adem babamiz ile Annemiz akillarini calistirmadiklari icin kovuldular biz ise aklimizi calistirarak dogruyu bulup dönmemiz icin bu dünya da nimetlendiriliyoruz. Aklini calistiramayan lar Allah a teslim olmayanlar mahkemelerinin zor olacagina inaniyorum.

Üstün olanain Allah dan en cok korkan oldugunu bildiren ayet de de kim kendini Allah önünde kücültürse o kücülttügü kadar büyük ve itibarli olacaktir dan anladigimda budur.

En dogrusunu Allah bilir.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
“Kitap Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: ‘Bize Allah'ı açıkça göster.’ Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı. Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık olan ispatlayıcı bir delil verdik.” ( Nisa : 153 )
“Kesin söz vermeleri dolayısıyla Tur'u üstlerine yükselttik ve onlara: ‘Bu kapıdan secde ederek girin’ dedik ve onlara: ‘Cumartesinde haddi aşmayın’ da dedik. Ve onlardan kesin bir söz aldık.” ( Nisa : 154 )

“Onların kendi sözlerini bozmaları, Allah'ın ayetlerine karşı inkara sapmaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve: ‘Kalplerimiz örtülüdür’ demeleri nedeniyle (onları lanetledik.) Hayır; Allah, inkarları dolayısıyla ona (kalplerine) damga vurmuştur. Onların azı dışında, inanmazlar.” ( Nisa : 155 )

(Bir de) İnkara sapmaları ve Meryem'in aleyhinde büyük bühtanlar söylemeleri” ( Nisa : 156 )

“Ve: ‘Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük’ demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. ( Nisa : 157 )






“Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” ( Nisa : 158 )

İşte böyle sevgili metin mete; israiliyat aşığı kimlermiş hep beraber görüyoruz. Bu insanlar; hatırlarsan, geçen sene de bir konuda yine tartışırken "İsra Mucizesini" de yalanlamışlardı. Ve ne gariptir ki bu insanlar hep seni destekler mahiyette görünüyordu.

Düşün, cevap vermene bile gerek yok, sadece düşün.


Cicegi Burnunda Damat;Nisa 157 onlarin öldürmedigidir.Bunu Alemlerin Rabbi teyid ediyor hemde kesin olarak...Kendinede yükselttigini teyid ediyor bundaki sorun nedirki onun yasadigini iddia edebilelim;Ali Imran 55 ve Meryem 33 de ise öldürdügün/Öldügünü yine Kuran kesin bir dille teyid etmiyormu?
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
“Doğduğum gün öleceğim gün ve dirileceğim gün selam ve emniyet benim üzerimedir.” ( Meryem : 33 )

İsa (a.s.) Allah’ın sözü ve dilemesidir. Bu dileme; bize, normal yollardan gelmediği için bir mucize olması nedeni ile şaşılası ve hayret edilesi bir halde bakıyoruz bu konuya. Bunun nedeni de, bizler; kuvvet ve kudreti eşyada aramamızdan kaynaklanıyor. Toprağa buğdayı ekiyoruz ve diyoruz ki; bu yörenin toprağı mineral yönünden kuvvetlidir ve buradan çok ürün alacağız. Yağmur iyi yağarsa hasat çok olur. Hayır! Esasında o yörenin toprağının mineral zenginliği ya da o yörenin çok yağış alması ürünün bol olmasının yegane sebebi değildir. İtikadi olarak elbette bunu söylerken dahi Allah’ın (cc) kudretinin farkında olduğumuzu da söylüyoruz ama idrakinde değiliz. Ürünün bol olması ancak Rabbi Zülcelal’in (cc) dilemesi ile olur. O (cc) da ADETULLAHI GEREĞİ bunu bize nasip eder, toprağı ürün açısından kuvvetlendirir, yağmuru yağdırır, ekinleri dolgunlaştırır, rüzgarı gönderir; güneşin sıcaklığı ile bir sağa bir sola sallayarak hem ekinlerin güneşten kavrulmadan sararmasını hem de neminin alınmasını sağlar. Bu saydığımız nimetlerden herhangi bir tanesi olmadığı zaman tarlaya ektiğimiz ekin mahvolur gider. Kendinizde düşünün, bu saydıklarımızın bir tanesini çıkarın sonucun nereye gideceğini kendi içinizde tartışın. Sonuç olarak; kuvvet ve kudret eşyada değil, hatta; eşyayı dahi yaratan Rabbül Alemin’de dir (cc).

Mucize, işte böyle sebepler zincirinde meydana gelen bir şey değildir. Mucize; Rabbi Zülcelal’in (cc) biz insanlara, normal, alışılan yolların dışına çıkıldığını, bir farklılık olduğunu, bir alışılagelmişin dışında bir şey olduğunu anlatmaya ve anlamamıza sebep vermesi amacı ile oluşturulan ve dikkatlerimizi oraya çeken, akli yönden mantık ve idrak dışına taşan olaylardır. İsa (a.s.)’ın doğum ve yaşamına baktığımız zaman bu tür bir anlatımın ne olduğunu göreceksiniz. Doğumu mucize, göğe kaldırılması mucize, itikadi olarak kabul edilen (sen her ne kadar kabul etmesen de) yeryüzüne tekrar nuzülü de mucizedir. Dünyaya tekrar nuzül ettiğinde de, son Peygamber’in (s.a.v.) şeriatı ile amel etmesi ise hikmettir. Her mucizenin sonu nasıl hikmet ise, bu mucizeler zincirinin de sonu hikmettir. Son Peygamber hakkında Kur’an’da zikredilen “kendisine uyun” emr’inin muhatabı olma şerefine nail olacaktır. Ve işte bu hem mucizedir, hem de sonuç itibari ile hikmettir. Hikmet aslında çok ama çok detaylı bir konu, biz sadece dikkati dağıtmamak için kısa kesiyoruz. Devam ediyoruz, bizler; işte bu noktada insanın cüzzi idraki ile düşünmeye başlıyoruz: bir insan göğe nasıl çekilir ?, orada atmosfer var mı yok mu ? Göğe çekilirken nasıl bir araç kullanıldı ?, çok güçlü bir hortum mu yoksa ışınlama gibi bir şey mi ? Göğe çekildikten sonra nasıl yaşıyor orada ? Ne yiyiyor ne içiyor ? Bu ve bunun gibi daha bir çok soru aklımıza geliyor. Cevaplarının da insanın idrak boyutlarını aştığı için bir karmaşalar yumağında geziniyor, hiçbir sorumuza gönlümüzü tatmin edecek bir cevap bulamadığımız için bocalıyor ve belki (Allah korusun) şüpheye düşüyoruz. Aslında biraz Kur’an ışığında baksak olaya o takdirde hikmet bizi alıyor ve bütün bunların aslında insani ihtiyaçlar olduğunu, aslında bu gibi konulara Rabbi Zülcelal’in dilediği insanlar hakkında zaruri şeyler olmadığı gerçeğine giriyor ve iman şuuruna erme safhasına geçiyoruz.

“Kim dünya nimetini isterse, bilsin ki dünya ve ahiret nimeti Allah katındadır. Allah her şeyi çok iyi işiten ve çok iyi görendir.” ( Nisa : 134 )

Dünya ve ahiret nimetinin haddi zatında Allah (cc) katında olduğu gerçeğini biliyoruz, okuduk ama üzerinde düşünmediğimiz için çabuk unutuyoruz. Oysa, İsa (a.s.) hakkında düşünürken bu ayeti hatırlasak o an her şey çözülecek. Neden ? çünkü bu ayet ile esas unuttuğumuz o gerçeği idrak etmiş, hatta; (belki bir lütuf olursa) idrak boyutuna geçmiş olacağız da ondan. Nedir bu idrake ulaşmamız için bize gerekli olan gerçek ? Cevap : “Küll-i şey’in kadr” (Amenna ve saddakna)

Ve şimdi düşün bakalım metin mete! Bu konuyu düşünürken dip not olması açısından da şunu unutmayalım ki, yükseltme (ref) fiili her ne zaman Allah’a (cc) isnad edilse, o cümlede geçen muhatabı açısından “onurlandırma, yüceltme” anlamlarını da beraberinde içerir.
Bu bilgilerden sonra bu ayeti bir düşün: "Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona (İsa'ya) iman etmiş olmasın. Kıyamet gününde o, onlara şahitlik edecektir.” ( Nisa : 159 ) Kırmızı ile işaretlemiş olduğumuz bölümden ne anlıyorsun. Hiç hayatında bir mahkemeye gittin mi, yada şahit oldun mu mahkemede. Eğer böyle bir olay içerisinde bulunduysan mahkemede hakimin sana ilk soracağı “şahitlik yaptığın bu olayı gördün mü ?” sorusu olacaktır. Görmek ? Nasıl bir şey ? Bizzat orada bulunmaktır değil mi ? Faili ve fiili müşahede etmektir. Ki gördüklerine olan inancın ile orada sorulacak sorulara doğru cevap vereceksin ve bir olayın muhakemesine şahitlik edeceksin. Görmediğin bir konu hakkında hiç kimse seni şahit tutamaz. Demek ki; İsa (a.s.) da kendi kavminin (ümmetinin) şahitliğini bizatihi gördüğü için yapacak. Bütün kitap ehli ölmeden önce O’na (a.s.) iman edecek. O (a.s.) da bu imanlarına şahit olacak. Kısacası; “şahitlik” yaşayan bir kişi için geçerlidir. Hem aralarında bulunduğu sürece o zamanki kavmine, hem de Kitap ehlinden olduğunu söyleyen daha sonra gelen ümmetinin diğer insanlarına yapılacak bir şahitlik.


“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, muhakkak yakında Meryem oğlu İsa, âdil bir hâkim olarak inecektir. O, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır. O zaman, mal o kadar artacak ki, onu kimse kabul etmeyecek. Artık Allah’a bir kere secde etmek dünya ve dünyanın içinde olan her şeyden daha hayırlı olacaktır.” “ (Hazreti Muhammed Mustafa s.a.v.) ”


Sonuç olarak, bu konu müteşabihtir. Kur'an dahi O (a.s.)'nun hakkında çok fazla bir şey söylemiyor. Sadece şüpheye düşenlerin, hayrette kalacağını vurguluyor. Bu dahi inanma konusunda bana göre yeterli bir anlam taşıyor.

Gerisi, size kalmış.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
“Doğduğum gün öleceğim gün ve dirileceğim gün selam ve emniyet benim üzerimedir.” ( Meryem : 33 )

İsa (a.s.) Allah’ın sözü ve dilemesidir. Bu dileme; bize, normal yollardan gelmediği için bir mucize olması nedeni ile şaşılası ve hayret edilesi bir halde bakıyoruz bu konuya. Bunun nedeni de, bizler; kuvvet ve kudreti eşyada aramamızdan kaynaklanıyor. Toprağa buğdayı ekiyoruz ve diyoruz ki; bu yörenin toprağı mineral yönünden kuvvetlidir ve buradan çok ürün alacağız. Yağmur iyi yağarsa hasat çok olur. Hayır! Esasında o yörenin toprağının mineral zenginliği ya da o yörenin çok yağış alması ürünün bol olmasının yegane sebebi değildir. İtikadi olarak elbette bunu söylerken dahi Allah’ın (cc) kudretinin farkında olduğumuzu da söylüyoruz ama idrakinde değiliz. Ürünün bol olması ancak Rabbi Zülcelal’in (cc) dilemesi ile olur. O (cc) da ADETULLAHI GEREĞİ bunu bize nasip eder, toprağı ürün açısından kuvvetlendirir, yağmuru yağdırır, ekinleri dolgunlaştırır, rüzgarı gönderir; güneşin sıcaklığı ile bir sağa bir sola sallayarak hem ekinlerin güneşten kavrulmadan sararmasını hem de neminin alınmasını sağlar. Bu saydığımız nimetlerden herhangi bir tanesi olmadığı zaman tarlaya ektiğimiz ekin mahvolur gider. Kendinizde düşünün, bu saydıklarımızın bir tanesini çıkarın sonucun nereye gideceğini kendi içinizde tartışın. Sonuç olarak; kuvvet ve kudret eşyada değil, hatta; eşyayı dahi yaratan Rabbül Alemin’de dir (cc).

Mucize, işte böyle sebepler zincirinde meydana gelen bir şey değildir. Mucize; Rabbi Zülcelal’in (cc) biz insanlara, normal, alışılan yolların dışına çıkıldığını, bir farklılık olduğunu, bir alışılagelmişin dışında bir şey olduğunu anlatmaya ve anlamamıza sebep vermesi amacı ile oluşturulan ve dikkatlerimizi oraya çeken, akli yönden mantık ve idrak dışına taşan olaylardır. İsa (a.s.)’ın doğum ve yaşamına baktığımız zaman bu tür bir anlatımın ne olduğunu göreceksiniz. Doğumu mucize, göğe kaldırılması mucize, itikadi olarak kabul edilen (sen her ne kadar kabul etmesen de) yeryüzüne tekrar nuzülü de mucizedir. Dünyaya tekrar nuzül ettiğinde de, son Peygamber’in (s.a.v.) şeriatı ile amel etmesi ise hikmettir. Her mucizenin sonu nasıl hikmet ise, bu mucizeler zincirinin de sonu hikmettir. Son Peygamber hakkında Kur’an’da zikredilen “kendisine uyun” emr’inin muhatabı olma şerefine nail olacaktır. Ve işte bu hem mucizedir, hem de sonuç itibari ile hikmettir. Hikmet aslında çok ama çok detaylı bir konu, biz sadece dikkati dağıtmamak için kısa kesiyoruz. Devam ediyoruz, bizler; işte bu noktada insanın cüzzi idraki ile düşünmeye başlıyoruz: bir insan göğe nasıl çekilir ?, orada atmosfer var mı yok mu ? Göğe çekilirken nasıl bir araç kullanıldı ?, çok güçlü bir hortum mu yoksa ışınlama gibi bir şey mi ? Göğe çekildikten sonra nasıl yaşıyor orada ? Ne yiyiyor ne içiyor ? Bu ve bunun gibi daha bir çok soru aklımıza geliyor. Cevaplarının da insanın idrak boyutlarını aştığı için bir karmaşalar yumağında geziniyor, hiçbir sorumuza gönlümüzü tatmin edecek bir cevap bulamadığımız için bocalıyor ve belki (Allah korusun) şüpheye düşüyoruz. Aslında biraz Kur’an ışığında baksak olaya o takdirde hikmet bizi alıyor ve bütün bunların aslında insani ihtiyaçlar olduğunu, aslında bu gibi konulara Rabbi Zülcelal’in dilediği insanlar hakkında zaruri şeyler olmadığı gerçeğine giriyor ve iman şuuruna erme safhasına geçiyoruz.

“Kim dünya nimetini isterse, bilsin ki dünya ve ahiret nimeti Allah katındadır. Allah her şeyi çok iyi işiten ve çok iyi görendir.” ( Nisa : 134 )

Dünya ve ahiret nimetinin haddi zatında Allah (cc) katında olduğu gerçeğini biliyoruz, okuduk ama üzerinde düşünmediğimiz için çabuk unutuyoruz. Oysa, İsa (a.s.) hakkında düşünürken bu ayeti hatırlasak o an her şey çözülecek. Neden ? çünkü bu ayet ile esas unuttuğumuz o gerçeği idrak etmiş, hatta; (belki bir lütuf olursa) idrak boyutuna geçmiş olacağız da ondan. Nedir bu idrake ulaşmamız için bize gerekli olan gerçek ? Cevap : “Küll-i şey’in kadr” (Amenna ve saddakna)

Ve şimdi düşün bakalım metin mete! Bu konuyu düşünürken dip not olması açısından da şunu unutmayalım ki, yükseltme (ref) fiili her ne zaman Allah’a (cc) isnad edilse, o cümlede geçen muhatabı açısından “onurlandırma, yüceltme” anlamlarını da beraberinde içerir.
Bu bilgilerden sonra bu ayeti bir düşün: "Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona (İsa'ya) iman etmiş olmasın. Kıyamet gününde o, onlara şahitlik edecektir.” ( Nisa : 159 ) Kırmızı ile işaretlemiş olduğumuz bölümden ne anlıyorsun. Hiç hayatında bir mahkemeye gittin mi, yada şahit oldun mu mahkemede. Eğer böyle bir olay içerisinde bulunduysan mahkemede hakimin sana ilk soracağı “şahitlik yaptığın bu olayı gördün mü ?” sorusu olacaktır. Görmek ? Nasıl bir şey ? Bizzat orada bulunmaktır değil mi ? Faili ve fiili müşahede etmektir. Ki gördüklerine olan inancın ile orada sorulacak sorulara doğru cevap vereceksin ve bir olayın muhakemesine şahitlik edeceksin. Görmediğin bir konu hakkında hiç kimse seni şahit tutamaz. Demek ki; İsa (a.s.) da kendi kavminin (ümmetinin) şahitliğini bizatihi gördüğü için yapacak. Bütün kitap ehli ölmeden önce O’na (a.s.) iman edecek. O (a.s.) da bu imanlarına şahit olacak. Kısacası; “şahitlik” yaşayan bir kişi için geçerlidir. Hem aralarında bulunduğu sürece o zamanki kavmine, hem de Kitap ehlinden olduğunu söyleyen daha sonra gelen ümmetinin diğer insanlarına yapılacak bir şahitlik.


“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, muhakkak yakında Meryem oğlu İsa, âdil bir hâkim olarak inecektir. O, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır. O zaman, mal o kadar artacak ki, onu kimse kabul etmeyecek. Artık Allah’a bir kere secde etmek dünya ve dünyanın içinde olan her şeyden daha hayırlı olacaktır.” “ (Hazreti Muhammed Mustafa s.a.v.) ”


Sonuç olarak, bu konu müteşabihtir. Kur'an dahi O (a.s.)'nun hakkında çok fazla bir şey söylemiyor. Sadece şüpheye düşenlerin, hayrette kalacağını vurguluyor. Bu dahi inanma konusunda bana göre yeterli bir anlam taşıyor.

Gerisi, size kalmış.


Aslinda olay basli basina bir dramatize;Yahudilerin devamli bekledigi kurtarici hep isim degisikligi ile önümüzde ve biz öyle sahiplenmisizki söküp atana ask olsun..Hele hele su sonuc bölümü oldukca dehset bir yazi olmus cicegi burnundaki Damat.....
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
NISA 157 Ve kavlihim inna katelnel mesiha iysebne meryeme raulellah ve ma kateluhü ve ma salebuhü ve lakin şübbihe lehüm ve innellezinahtelefu fihi le fi şekkim minh ma lehüm bihi min ilmin illettibaaz zann ve ma kateluhü yekiyna

NISA 157 "Biz, Allah'ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleri yüzünden. Oysaki NE öldürduler, NE DE asdılar (CARHIMA GERDILER); sadece o onlara benzer gösterildi. Onun hakkında tartışmaya girenler, onunla ilgili olarak tam bir kuşku içindedirler. Onların, ona ilişkin bir bilgileri yoktur; sadece sanıya uymaktalar. Onu kesinlikle öldürmediler.


Demekki ne adamlar ne diyorlarmis, "Biz, Allah'ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" Sonra Allah onlara cevap veriyor. " Oysaki NE öldürduler, NE DE asdılar (CARHIMA GERDILER); " demekki adamlar Hz Isayi ne oldurmusler nede carhima germisler. Demmekki ikiside olmamis. Carhima germe asma da sadece bir Yahudi hikayesi. Allah olmadi diyorsa olmamsistir.

NISA 158 Ber rafeahüllahü ileyh ve kanellahü azizen hakima

NISA 158 doğrusu Allah onu kendine doğru ref'eyledi, Allah bir azîz, hakîm bulunuyor.

Bu hz isayi astik oldurduk diyen heriflere Allah cevap verdikden sonra ne diyor. "doğrusu Allah onu kendine doğru ref'eyledi" simdi istersen Kuranda REF EYLEMEK ne demek ona bir bakabilirsiniz.

NISA 159 Ve im min ehlil kitabi illa le yü'minenne bihi kable mevtih ve yevmel kiyameti yekunü aleyhim şehida

NISA 159 Gerçekten Kitap’lılardan Hz isanin olumunden once bu olaya inanlara. İsa ise kıyamet günü onlara karşı tanık olacaktır.

Burdan ki "Bihi" "ONA kelimesi Hz Isayi degil, Oldurme olayina isaret etmekdedir.

Ayetin ikinci kismi ne cok onemli. "ve yevmel kiyameti yekunü aleyhim şehida " İsa ise kıyamet günü onlara karşı tanık olacaktır. Hz isa kime tanik olacak. Herhalde kendine inanan kisilere degil degil mi, Ayetin birinci kisminda onu CARHIMA ASILDIGI VE KATLEDILDIGI yalaniNI uyduranlara sahitlik edecekdir.

Kime karsi sahitlik ediyor. Nisa 157 de "Allah'ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" diyen Kitap ehline yani Allah oldurmediniz, asmadiniz dedigi halde. Oldurduk asdik disyen Yalanci KITAP EHLINE KARSI, Hz Isa Kiyamet gununde sahitlik edecek.

Hala akletmiyecekmisiniz. Peki hz Isaya ne oldu

( MÂİDE 75) Mel mesihubnü meryeme illa rasul kad halet min kablihir rusül ve ümmühu siddikah kana ye'külanit taam ünzur keyfe nübeyyinü lehümül ayati sümmenzur enna yü'fekun

(MÂİDE 75 ) Meryem'in oğlu Mesih, bir resulden başkası değildir. Ondan önce de resuller gelip geçmiştir. Onun annesi de özü-sözü doğru biriydi. İkisi de yemek yerlerdi. Bak nasıl açıklıyoruz onlara ayetleri! Sonra bak, nasıl gerisin geri çevriliyorlar!

Simdi bu ayetde iki sonuc var.

1. Hz Isa bir Resuldu

2. Butun Resuller Gelip gectiler yani olduler.

(ÂLİ IMRÂN 144) Ve ma muhammedün illa rasul, kad halet min kablihir rusül, e fe im mate ev kutilenkalebtüm ala a'kabiküm, ve mey yenkalib ala akibeyhi fe ley yedurrallahe şey'a, ve seyeczillahüş şakirin

(ÂLİ IMRÂN 144) Muhammed bir resulden başkası değildir. Ondan önce de resuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölse yahut öldürülse ökçeleriniz üzerine gerisin geri mi döneceksiniz! İki ökçesi üzerine geri dönen, Allah'a hiçbir şekilde zarar veremez. Allah, şükredenleri ödüllendirecektir

1. Hz Muhammed bir Resuldu

2. Butun Resuller Gelip gectiler yani olduler.

Hala olmedi diyorsan Maide 116-117 bakabilirsiniz..

MÂİDE 116

5:116 Allah şunu da söyledi: "Ey Meryem oğlu İsa! Allah'ın yanında beni ve annemi de iki tanrı olarak kabul edin diye insanlara sen mi söyledin?" İsa dedi: "Haşa! Tespih ederim seni. Hakkım olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değildir. Eğer onu söylemişsem sen onu elbette bilirsin. Sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin zatında olanı bilmem. Çünkü sen, evet sen gaybları çok iyi bilensin."

MÂİDE 117

5:117 "Onlara, senin bana emrettiğin şu sözden başka bir şey söylemedim: 'Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' İçlerinde olduğum sürece üzerlerine tanıktım. Sen beni vefat ettirince yalnız sen gözetleyici oldun. Ve sen zaten herşey üzerinde bir Şehid'sin, bir tanıksın."
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
5/117- "Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiç bir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde (tevefa), üzerlerindeki gözetleyici Sen'din. Sen her şeyin üzerine şahid olansın.”



3:55 ALLAH İsa'ya şöyle demişti: "Senin dünyadaki hayatına son vereceğim ve kendime yükselteceğim. Seni inkar edenlerden kurtaracağım ve sana uyanları Diriliş Gününe kadar inkar edenlerin üzerinde tutacağım. Sonra, dönüşünüz banadır ve anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda ben hüküm vereceğim."



Bu ayetlerde Hz. İsa’nın vefat ( teveffa) ettiği açıkça vurgulanmaktadır. Teveffa ( توفىَ ) kelimesi “canın alınması” anlamına gelir. Kuran’da bu kelime 25 yerde geçer. Bu kelimesinin geçtiği ayetler şöyledir:



4:97 Kendilerine zulmedenlerin canlarını alırken melekler…..

6:61 ……. Sizden birine ölüm geldiği zaman elçilerimiz onun canını hiç vakit geçirmeden alırlar.

47:27 Melekler canlarını alırken nasıl da (pişmanlık içinde) yüzlerine ve sırtlarına vururlar?

5:117 ….Aralarında bulunduğum sürece onlara tanıktım. Canımı aldıktan sonra ise sen onların üzerine gözetleyici oldun. Sen her şeye tanıksın."

16:28 Onlar ki, nefislerine zulmedip dururlarken melekler canlarını alır.

16:32 İyi durumdayken melekler canlarını almaya geldiklerinde,

10:46 Onlara söz verdiklerimizin bir kısmını sana göstersek de veya canını alsak da,

13:40 Onlara söz verilenlerin bir kısmını sana göstersek de, senin canını alsak da

40:77 ……ondan önce hayatına son versek de, onlar bize döndürüleceklerdir.

8:50 İnkar edenlerin canlarını melekler alırken bir görseydin!.....

10:104 …..Ben ancak, sizin canınızı alan Allah'a taparım. İnananlardan olmakla emrolundum."

16:70 Ve sizi Allah yarattı, sonra da yaşamınıza son verir.

32:11 De ki, "Üzerinize görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak ve sonra Rabbinize döndürüleceksiniz."

4:15 Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört tanık getirin. Tanıklık ederlerse, onları, ölünceye veya Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.

7:37 …. Elçilerimiz kendilerine gelip canlarını alırken….

3:193 "Rabbimiz, biz, 'Rabbinize inanın' diye imana çağıran bir davetçiyi işittik ve inandık. Rabbimiz, günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve iyi kişiler olarak canımızı al.

12:101 "Rabbim, sen bana hükümranlık verdin ve rüyaların yorumunu öğrettin. Yeri ve göğü ayırarak yaratansın. Dünya ve ahirette sensin benim Velim (sahibim). Canımı Müslüman olarak al ve beni iyilere kat."

22:5 ………. Kiminizin hayatına son verilir,

40:67 …….. Sizden bazılarının canı daha erken alınır.

2:234 İçinizden ölen erkeklerin geride bıraktığı eşleri…

2:240 Ölüp de geriye eşler bırakan erkekleriniz,…

3:55 Allah İsa'ya şöyle demişti: "Senin dünyadaki hayatına son vereceğim ve kendime yükselteceğim. …..



Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi teveffa kelimesinin anlamı “canın alınması”dır. Bunlar dışında teveffa kelimesinin geçtiği iki ayet daha vardır. Bunlarda da yine teveffa kelimesi canın alınması anlamında kullanılır. Ama bunun istisnası vardır ve ayette de bu durum belirtilir. Uyku ile ilgili ayetler şöyledir:



39:42 Allah ölüm anında nefsi (bilinci) alır; ölmeyenleri de uyku anında... Hakkında ölüm kararı verdiklerini tutar ve diğerlerini de belli bir süreye kadar salıp gönderir. Düşünen bir topluluk için bunda dersler ve işaretler vardır.



6:60 O'dur, geceleyin sizi öldüren, gündüzün ne işlediğinizi bilen, belli yaşam süresi dolsun diye gündüzleyin sizi dirilten... Sonra dönüşünüz O'nadır ve yaptıklarınızı size haber verecektir.



Bu ayetlerde geçen ifade de teveffadır. İnsanların uykusunda da canlarının alındığı bildirilir. Uykuda olanların canları uyanınca verilmektedir. Ayette uykudaki ölümün istisnası belirtilmiş ve canın daha sonra verildiği açıklanmıştır. Buradaki istisna durumuna dayanarak tüm teveffa kelimelerinin uyku olduğunu iddia etmek son derece yanlıştır. Çünkü diğer teveffa geçen ayetlerde uyku durumunda olduğu gibi canın geri verildiğinden kesinlikle söz edilmez.


Ayrıca ayetin devamı dikkatli okunduğunda çok önemli bir gerçek ortaya çıkacaktır. Hz. İsa ölümlerinden önce kendisine iman edenlerin hakkında kıyamet günü aleyhlerinde şahitlik yapacaktır. Bu ayetin Arapça metninde “aleyhim”( عليهم) ifadesi geçmektedir. “Aleyhim” kelimesinin “onların üzerine” veya “aleyhlerine” anlamları vardır. Bu kelime şahitik yapmak fiiliyle kullanıldığında bu şahitliğin olumsuz olduğu yani aleyhlerine olduğu anlaşılmaktadır. Kuranda bu iki kelimenin geçtiği ayetlere bakıldığında bu anlaşılacaktır.

Örneğin:



41/20- Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Simdi SIKI Durun...

Simdi SIKI Durun...

Şimdi ayete başına dönersek bu ayetin neresinde Hz. İsa tekrar yeryüzüne gelecek şeklinde bir anlatım yada ima vardır? Neye dayanarak böyle bir sonuç çıkarılmaktadır? Görüleceği gibi bu iddia sadece bir vehimdir ve bu yanlış yorumlar Kuran’a ait değildir.

Ayetin devamıyla düşünüldüğünde kitap ehlinde ölümlerinden önce Hz. İsa’ya iman edenlerin imanının makbul bir iman olmadığı anlaşılmaktadır. Aksine Hz. İsa onların aleyhlerine şahitlik yapacaktır. Bu iman Firavun’un imanı gibi kabul edilmeyen bir imandır. Üstelik burada söz edilen kitap ehli kıyamet gününe yakın olanlar değil Hz. İsa’dan sonra yaşayan tüm kitap ehlini kapsar. Bunların hepsi ölümlerinden önce Hz. İsa’nın Allah’ın elçisi olduğuna iman etmektedirler. Fakat ölüm anından önce olan bu iman makbul bir iman değildir. Hesap günü İsa onlardan şikayetçi olacaktır.

Yukarıdaki ayetin önce ve sonrası okunduğunda burada kitap ehlinden Yahudilerin eleştirildiği görülecektir.
 

fani olaný istemem

New member
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
251
Tepkime puanı
46
Puanları
0
Yaş
52
14. Hz. İsa Cismen Göğe Alınmıştır.
"Hz. İdris ve İsa'nın tabaka-i hayatları (şu anki yaşamları) beşeriyet levazımatından tecerrüd ile melek hayatı gibi bir hayata girerek nurani bir letafet kesbeder. Adeta bedeni misali letafetinde ve cesed-i necmi nuraniyetinde olan cism-i dünyevileriyle semavatta bulunurlar." (Mektubat 6)

15. Hz. İsa Yeryüzüne İnecektir.
"Evet, hadis-i serifin ifadesiyle Hazret-i İsa'nın semavi nuzulü kat'i olmakla beraber; mânâ-yı işârisiyle-başka hakikatları ifade ettiği gibi bu hakikata da mu'cizane işaret ediyor." (Kastamonu Lahikası, 50)
"Hazret-i İsa'nın semavi nuzulü kat'i olmakla beraber" Üstad Hz. İsa'nın dünyevi cismiyle yani vücuduyla dünyaya tekrar döneceğinin tabire, tevile mahal vermeyecek şekilde kesin bir gerçek olduğunu ifade etmiştir.

16. Hz. İsa Yeryüzüne Cismen İnecektir.
"İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazreti İsa (AS)'ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakiki İsevilik dini zuhur edecek, yani rahmet-i ilahiyenin semasından nuzul edecek; hal-i hazır Hristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-ı İslamiye ile birleşecek; manen Hristiyanlık bir nevi İslamiyet'e inkilab edecektir... Ve Kur'an'a iktida ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu makamında kalacak. Din-i hak, bu iltihak neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karsı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet; ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken alem-i semavatta cism-i beşerisiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselam, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini bir Muhbir-i Sadık, bir Kadir-i Külli Şey'in va'dine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır; madem Kadir-i Külli Şey va'detmiş elbette yapacaktır..." (Mektubat, 53-54)

17. Hz. İsa Geldiğinde İmanın Nuru ile Tanınır.
"Hz. İsa (AS) geldiği vakit, herkesin onun İsa olduğunu bilmesi gerekmez. O'nun yakınları ve ileri gelen kişiler, imanın nuru ile onu tanırlar. Yoksa açıkça herkes onu tanımayacaktır." (Mektubat, s. 54)
"İsa Aleyhisselam'ı nur-u iman ile tanıyan ve tabi olan cemaat-i ruhaniye-i mücahidinin kemiyeti, Deccal'in mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nispeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir." (Şualar, 495)
"Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzulü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir; herkes bilemez." (Şualar, s. 487)
"çok az ve küçük olması": Hz. İsa'yı tanıyacak kişiler ona tabi olan yakın bir Hristiyan grup olmakla birlikte, O'nu bekleyen Müslümanların başı olan Mehdi ve yakınları tarafından da tanınacaktır. Hz. İsa dünyaya geldiği zaman onu tanıyacak yakınları nasıl az bir topluluk olacaksa, Mehdi geldiği zaman da onu tanıyacak yakınları çok az olacaktır. Üstadın burada bu topluluğun hem fert olarak sayılarının çok az olacağı, hem de yaşadıkları ülkenin kurumsal yapılanmasının içinde çok küçük kalacaklarına dikkat çekmiştir.

Beklenen Mehdi Hakkında Tüm İslam Alimlerinin Görüşleri - Hayrettin Gümüşel
 
Son düzenleme:

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
14. Hz. İsa Cismen Göğe Alınmıştır.
"Hz. İdris ve İsa'nın tabaka-i hayatları (şu anki yaşamları) beşeriyet levazımatından tecerrüd ile melek hayatı gibi bir hayata girerek nurani bir letafet kesbeder. Adeta bedeni misali letafetinde ve cesed-i necmi nuraniyetinde olan cism-i dünyevileriyle semavatta bulunurlar." (Mektubat 6)

15. Hz. İsa Yeryüzüne İnecektir.
"Evet, hadis-i serifin ifadesiyle Hazret-i İsa'nın semavi nuzulü kat'i olmakla beraber; mânâ-yı işârisiyle-başka hakikatları ifade ettiği gibi bu hakikata da mu'cizane işaret ediyor." (Kastamonu Lahikası, 50)
"Hazret-i İsa'nın semavi nuzulü kat'i olmakla beraber" Üstad Hz. İsa'nın dünyevi cismiyle yani vücuduyla dünyaya tekrar döneceğinin tabire, tevile mahal vermeyecek şekilde kesin bir gerçek olduğunu ifade etmiştir.

16. Hz. İsa Yeryüzüne Cismen İnecektir.
"İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazreti İsa (AS)'ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakiki İsevilik dini zuhur edecek, yani rahmet-i ilahiyenin semasından nuzul edecek; hal-i hazır Hristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-ı İslamiye ile birleşecek; manen Hristiyanlık bir nevi İslamiyet'e inkilab edecektir... Ve Kur'an'a iktida ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu makamında kalacak. Din-i hak, bu iltihak neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karsı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet; ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken alem-i semavatta cism-i beşerisiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselam, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini bir Muhbir-i Sadık, bir Kadir-i Külli Şey'in va'dine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır; madem Kadir-i Külli Şey va'detmiş elbette yapacaktır..." (Mektubat, 53-54)

17. Hz. İsa Geldiğinde İmanın Nuru ile Tanınır.
"Hz. İsa (AS) geldiği vakit, herkesin onun İsa olduğunu bilmesi gerekmez. O'nun yakınları ve ileri gelen kişiler, imanın nuru ile onu tanırlar. Yoksa açıkça herkes onu tanımayacaktır." (Mektubat, s. 54)
"İsa Aleyhisselam'ı nur-u iman ile tanıyan ve tabi olan cemaat-i ruhaniye-i mücahidinin kemiyeti, Deccal'in mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nispeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir." (Şualar, 495)
"Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzulü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir; herkes bilemez." (Şualar, s. 487)
"çok az ve küçük olması": Hz. İsa'yı tanıyacak kişiler ona tabi olan yakın bir Hristiyan grup olmakla birlikte, O'nu bekleyen Müslümanların başı olan Mehdi ve yakınları tarafından da tanınacaktır. Hz. İsa dünyaya geldiği zaman onu tanıyacak yakınları nasıl az bir topluluk olacaksa, Mehdi geldiği zaman da onu tanıyacak yakınları çok az olacaktır. Üstadın burada bu topluluğun hem fert olarak sayılarının çok az olacağı, hem de yaşadıkları ülkenin kurumsal yapılanmasının içinde çok küçük kalacaklarına dikkat çekmiştir.

Beklenen Mehdi Hakkında Tüm İslam Alimlerinin Görüşleri - Hayrettin Gümüşel



Bu dinin sahibi Allahmidir yoksa alimlermidir?Acik delil olmadan sadece alimlerin sözlerini yazmissiniz.....


Allah’tan ve ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanıyorlar.

Casiye Suresi 6
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi ref etmek "kaldırmak, hükümsüz bırakmaktır"

Yani, Allah onu kendine kaldırdı. Mesela, biz dünyadayız, aya çıksak güneşe göre dünyadan ref olduk. Ama güneşe ulaşmadık. Aynen öyle Allah Hz. İsa'yı şehitler alemi gibi bir aleme kaldırdı. Kendine hayat derecesi olarak yakınlaştı. Yoksa, Allah'a yaklaşmak , ona tam anlamı ile refolmak mümkün olur mu?

Hem ref olmanın bir manası hükümsüz bırakmaktır. Allah Hz. İsa'yı hükümsüz mü bıraktı? Getirdiği şeriatın hükmünü mü kaldırdı? Hayır, Peygamberlik makamını ref edip, onu Velayet makamında dünyada bıraktı (veya geri gönderdi)manasındadır. Peygamberlik makamını ref etmek ise makamını tenzil etmek değil, Peygamberlik görevini kaldırıp, hükümsüz bırakıp, başka vazife vermektir ki, bu vazife geri gelişinde ona verilecektir.


Abi Kur'an bütün asır ve zamarları yüksek bir bir yerden seyreder. Kur'an mahluk değil ki bir zamana dahil olsun. Kur'an ezel canibinden Allah'ın insanla konuşma muradıdır. Elbette Hz. İsa her mahluk gibi ölecektir. Ama yaşadığı dönemde, ama zaman atlayarak bir gün mutlak vefat edecektir.
Bu ayet Hz. İsa'nın yaşadığı dönemede öldüğünü söylemiyor. Söylüyor demek içtihaddır. Murad olan manayı göstermez.

Demek Kur'an Hz. İsa'nın tekrar gelişi zamanına işaret edip, o zaman öleceğini söylüyor -olabilir. Bu ayet Hz. İsa'nın apaçık o zaman öldüğüne delil değildir.


Evet doğru. Resuller mahluktur. Her mahluk gibi ölecekler. Hz. İsa geldiğinde , geldiği zamanda yaşayıp ölebilir. Bu hal yazdığın ayeti kesmez. Manasına zarar vermez.

Her halukarda Hz. İsa'nın geri geleceğine itikad imana zarar vermez. Gelmeyeceğine inansan imana zarar gelmez. Bizim itikadımıza göreitikadi bir noksanlıktır. Senin inancına göre itikadi bir noksanlığımız olması lazımdır. Aksi tutum caiz olmaz.


Muhabbetle



Hala öldürdüm dedigi ayete ragmen pes dogrusu...En iyisi her seynin en dogrusunu bizlere gösterecek olana havale..Ne diyeyim..Siz bekleye durun biz beklemiyoruz Insallah..Ne Isa(Selam Resul/Resullere olsun) Ne musa(Selam Resul/Resullere olsun) Ne Mehti....Zaten beklemekte Müslümana yakismaz...


"Elbette bir millet kendi durumunu değiştirmedikçe Allah da onun
durumunu değiştirmez"



Rad 11


Ben Yahudi değilim...

O nedenle, vaktimi Mesih'in geleceğine iman ederek ve geri gelmesini
bekleyerek geçirmiyorum. Ancak Tevrat'ı okudum ve "O gelince, halkını
RAB'den aldığı güçle, Tanrısı RAB'bin görkemli adına yönetecek. Halk
güvenlik içinde yaşayacak. Çünkü bütün dünya onun büyüklüğünü kabul
edecek." şeklindeki Tevrat ayetinden de [Mika 5:4] haberdarım elbette.
Bu konuda Tevrat'ta geçen diğer ayetleri de biliyorum...Yani hani şu
Yeşaya, Hezekiel, Yeremya, Daniel ve Zekeriya'da geçen ayetler. Fakat
ben Yahudi değilim. Dolayısıyla, Mesih'in günlerden bir gün Yahudileri
korumak için özel bir misyonla dünyaya geri döneceğine dair bir
inancım da söz konusu değil. Diyorum ya; Ben Müslüman'ım ve beklemek
benim tabiatıma ters...


Ben Hristiyan da değilim...

Ve Hz İsa'nın(Selam Resul/Resullere olsun) yeryüzüne geri döneceğine de zerre kadar inanmıyorum...
Ancak "Bir kez ölmek, sonra da yargılanmak nasıl insanların kaderiyse,
Mesih de birçoklarının günahlarını yüklenmek için bir kez kurban
edildi. İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kurtuluş getirmek için
kendisini bekleyenlere görünecektir" şeklindeki İncil ayetinden de
[İbr.9:27-28] haberdarım. Zira İncil'i okudum, İncil ayetleri hakkında
iyi kötü bilgim var, ancak diyorum ya hepsi bu kadar...Hz İsa
(Selam Resul/Resullere olsun) gelecekmiş
de, üç İlahi dini birleştirecekmiş de, yeryüzünde Allah'a iman ve
O'nun peygamberi Hz. İsa'ya
(Selam Resul/Resullere olsun) itaat temeli üzerine kurulu tek bir din
kalacakmış da. Bu sayede hep beraber mutluluk ve huzur içinde bir
"Altın Çağ" yaşayacakmışız da...

Durun henüz bitmedi...Hz. İsa'nın(Selam Resul/Resullere olsun) yeryüzüne yeniden gelecek olması, biz
Müslümanlar için de çok önemliymiş de...Zira Hz. İsa'nın yeryüzüne
dönecek olması, dünya tarihinin en büyük mucizelerinden biri olacakmış
da... Hz. İsa(Selam Resul/Resullere olsun) bir takım yeni mucizeler de gösterecekmiş de...Böylece
materyalist felsefe, tüm dünya insanlarının gözü önünde yıkılacakmış
da... Eee sonra? Bu Hıristiyanlar ve Müslümanlar için ortak bir
müjdeymiş de...

Ne saadet...

Ve bu saadete ortak olmak için, dünya tarihinin yaklaşan en büyük
mucizelerinden ve müjdelerinden birini birlikte beklememiz lazımmış
da...

Beklememiz lazımmış lakin benim beklemeye niyetim yok...

Zira ben ne Yahudi'yim, ne de Hristiyan'ım...



Ben Müslüman'ım...Biz Müslüman'ız..

İşte bu de yüzden, sınırların dışına adım atmaya başladığımız an çetin
bir ilerleme mücadelesine girişiyoruz ya zaten. Bitmez bilmez bir
heyecan ile ayetin, surenin gerçek manasına yolculuk etmek için uğraş
veriyoruz. O uykusuz geceler, o bir trenin vagonları gibi birbiri
ardına uzayıp giden düşünceler ve o gözyaşları...İşte bunlar değil mi,
Allah karşısında bir hiç olduğumuzu bilen bizlerin, kendimizi O'na
daha yakın hissetmek için gösterdiğimiz çabanın en önemli tezahürleri.
Zira, O değil mi, her yerde sezinlenip hayat boyu özleten ve aratan
kendisini ? O değil mi, ne bir başkasına aktarılabilen, ne de
öngörülebilen tüm bu duyguların yaratıcısı ? Yaşattığı, yaşatacağı
deneyimler asla sınırlandırılamaz ya da tahayyül edilemez olan O değil
mi? Ve bunu Allah'ım gibi aşikar biliyorum ki; Kendimize türlü putlar
yontup duran itaatkar köleler haline geldiğimiz sistem içinde, ab-ı
hayat çeşmemiz haline gelmiş olan bu gerçeğe ulaşmanız da tamamen
sizin elinizde. .


Bu yüzden gelecek kurtarıcı bekleyeceğimiz değil, tıpkı Kabe'nin
mimarı Hz İbrahim gibi, muazzam eserler inşa ederek, kendimizi
kurtarmaya çalışacağımız bir imkanlar sahası.

Ve işte bu yüzden, İslam alemi oturup beklemenin yeri değil. Kaldı ki
bizim kitabımız Kuran-ı Kerim'in hiçbir ayetinde, gelecek zamanlarda
bir kurtarıcının gelerek Müslüman'lara yardım edeceğine, onları
dertten tasadan kurtaracağına dair bir şey de yazmıyor. O nedenle, bir
"Kurtarıcı", "Imam", "Müceddid", "Halife" ya da "Mehdi"'ye hiç ama hiç
ihtiyacım yok...Diyorum ya, zaten beklemeye de niyetim yok. Zira ben
beklediğime kavuştum ve benim bana yol gösteren bir kurtarıcım, bir
Peygamber'im var zaten.

Bizim Peygamberimiz Muhammed(Selam Resul/Resullerine olsun)

O haşa vazifesini tamamlayamadı da mı, ben geleceği rivayet edilen
Mehdi'ye ihtiyaç duyacağım ? Bizim Peygamber'imizin haşa eksik noksan
bıraktığı bir şeyler mi vardı? Kendisine vahiy edilen dini, yani
insanı kurtuluşa götürecek olan inanç esaslarını tebliğ etmede haşa
yetersiz mi kalmıştı ki; Mehdi gelince şöyle olacak, Mehdi gelince
böyle olacak......


Biz kendi kapasitemizin sınırlarını bilmedikten sonra, bir değil bin
Mehdi gelse ne yazar...


Ve lâ gınâ a'vedü minel-akl..


Bu yazinin bir kismi alintidir...
 
H

hesab_verilecek

Guest
gelip gelmeyecegine inanmak baskadir gelip gelmeyecegine hükmetmek baskadir. Lütfen dikkat.

Muhammed selam olsun ona bir sey eksik birakmadi ancak görüldügü gibi insanlar paramparca onlari birlestirecek bir miknatisin gelme inanci yanlis degildir. O kadar koyunun basibos kalacagina ben inanmiyorum cobansiz. Cobansiz koyunlar istedikleri yere gider ve onlari belirli bir yere kanalize edemezsin bunu coban yapar.

Ne Mehdi nin gelecegini bilirim nede Isa nin selam olsun Allah in seckin kullarina. Benim yapacagim sey inanmaktir.

Insanlari yaniltmak istemem ama gördüklerimide saklayamam.

Mehdi latince harflerle m h d y harfleri ile yazilir ve harflerin ebced numaralari 40-5-4-10=59

Kod olarak 4541

4541/19=239 Bu arada 92 mchmd kelimesinin ebcedidir.

Mehdi ile beraber bir isim daha zikrediliyor ben onun mehdi nin adi olduguna inaniyorum ve o ismin kodu 21413 ismin ne oldugunu sormayin sadece Mehdi ile yazilan isme bakin. Ancak o isim olarak degil tanim olarak yaziliyor.
21413/19=1127. 21413 ayni zamanda Beyt-al in kodudur.
b2y10th400 a1l30

Müddessir suresinde bir uyaricidan bahsedilir ve o uyarici kelimesi latince su harflerle yazilir mrsln ve ebcedi 380 dir. 38019 uncu prim sayisi 454141 dir.

Tarik suresindeki Tarik karanligi delen yildiz. Yildiz necm suresinde uyarici dan bahseder. O Tarik in anlami belki Türk olabilir. Türkiye topragi icin uyarici kelimesi yabanci degildir zira hz. Ibrahim selam olsun ona türkiye topraginda dogmustur.

Belkide karanligi delen yildiz Osmanli imparatorlugu dur. Ancak istiklal marsindaki o benim milletimin yildizidir parlayacak benim kafamda soru isareti olusturuyor. Zira parlayacak gelecek zamani isaret eder.

Yazdigim gibi yazdiklarim kesin dogrudur diye bir iddam yok sadece gözlemlediklerimin üstünü örtmeden insanlara gösteriyorum. En dogrusunu Allah bilir.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi öldürdüm dediği ayete sen tevil yapıyorsun. Evet biz de tevil yapıyoruz. Murad edilen manayı Allah bilir.

Ama ref etmek "ortadan kaldırmak; görünmeyen yere koymak, hükmünü ıskat etmektir"

Yani, Allah Hz. İsa(a.s)'ı ref etmişse görünmeyen bir yere kaldırmış demektir. Görünmeyen yer ölülerin alemi de olabilir, şehitlerin gibi bir alem olabilir.

İnsan için 5 hayat tabakası vardır.

Bizim hayatımızın olduğu tabaka. Hz. Hızır'ın diri olduğu hayat tabakası. Hz. İsa'nın diri olduğu hayat tabakası. Şehitlerin diri olduğu hayat tabakası. Ölülerin olduğu tabakadır.

Şehitlere öldü demeyin, zira onlar diridir" ayeti başka ne manaya gelebilir. Şehitleri kıyamete kadar başka bir alemde yaşatıp, kıyametle beraber orda öldürmek mümkünse, Hz. İsa''yı ref edip başka bir hayat tabakasına almak ne kudrete, ne hikmete muhalefet olmaz.

Yani, Hz. İsa geri gelmeyecek demek senin imanına zarar vermediği gibi, gelecek demek bizim imanımıza zarar olmaz.

Hatta geleceğini ummak, ümit makamında güzel bir şevktir. Tenbellik değil, şevk verir.

Muhabbetle



Biz asla tevil yapmiyoruz;Kuran bütünlügünde söylüyoruz delillerimizide siraliyoruz.yani havadan civadan atmiyoruz.Isa(Selam Resul/Resullere olsun)Gelecek demek benim imanimi sarsar o nedenle gelmeyecek Kurana göre....


Bu ayetlerde Hz. İsa’nın vefat ( teveffa) ettiği açıkça vurgulanmaktadır. Teveffa ( توفىَ ) kelimesi “canın alınması” anlamına gelir. Kuran’da bu kelime 25 yerde geçer.
 

hanif_bir_kul

New member
Katılım
22 Mar 2007
Mesajlar
182
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
64
Allah'ı bırakıp ilahlaredinmek

Allah'ı bırakıp ilahlaredinmek

S.A
Allah'ı bırakıp birilerini rab kurtarıcı edinmek şirktir
Allah: Kainatın yegane ve tek sahibi..
Tek yaratıcı, tek yönetici, tek rızık verici, tek güç, tek hüküm koyucu ve hükmedici, eşi-benzeri-ortağı olmayan,
asla yaratıklara benzemeyen, yıldızların da, zerratın da yaratıcısı, şekil vericisi, evirip-çevirici, nizama
sokucu, herşeyi emrine alan ama asla başka emirlere girmeyen, hikmetinden sual edilemeyen, en büyük ve aşılmaz tek
güç..

Bırakmak: Terketmek, vazgeçmek, tanımamak, önemsememek, caymak, mühimsememek, bir daha ardına düşmemek üzre arkaya
atmak..

Uydurma: Tamamen yapay, iğreti, taklit, aparma, kopya, asılsız, temelsiz, gayrıciddi, esamesi okunmayan..

İlahlar: Kendin de bulunmayan bir özelliği iğreti üzerin de taşıyan, taşıdığı özelliğin ağırlığından habersiz,
şuursuz, kendisi bile muhtaç, kendisi bile yaratılmış, yaratma kabiliyetinden uzak..

İstemek: Arzulamak, öyle olmasını ummak, yakıştırmak, beklemek, kurgulamak..

Şimdi bütün bunları harmanlayarak ortaya bir gerçek çıkarmaya kalkışırsak, şunu açıkça görmemiz mümkündür..

Tek ve yagane gerçek Allah'tır, bunun dışan da kalan herşey fanidir, yalandır, bir hiçtir..

Allah'ı bıraktığımız an, gerçeği bırakmış ve yalanların içine bodoslama dalmış oluruz..

İnsanlık, hayatını gerçekler üzerin de idame ettirmek amacındaysa, sadece ve sadece Allah'ı gerçek bilecek ve tüm
malzemesini bu gerçekten temin etmeye çalışacaktır..

Yok eğer, Allah'tan aldığı gerçeklerin arasına gerçek olmayan kaynaklardan da malzeme sokarsa, bilecektir ki,
uydurmalara ve sahte ilahlara kapı aralamıştır..

Değil Allah'tan başka ilahlar edinmek, bunu hatırlatacak en küçük bir eylem de bulunması, istikametinin kaymasına
ve çizgisinin sapmasına sebep olacaktır..

Enam 102 Rabbiniz Allah işte budur! İlah yok O'ndan başka. Her şeyin yaratıcısıdır, Haalik'tir O. O'na
kulluk/ibadet edin! O her şeye Vekîl'dir.

Kişi, Allah'ın tanzim ettiği hükümler de, yüzdelik payları oluşturarak, çok azını bile başkalarına has kıldığı an,
gerçeği bulandırarak sahteliğe doğru bir akışa yöneldiğini bilecek, bunun sonunun ya firavunluk ya da nemrutluk
olacağını kavrayacaktır, aksi takdir de, şirk pisliğiyle yüzyüze gelecektir ki:

Nisa 48 Şu bir gerçek ki, Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez, bunun dışında kalanı/bundan az olanı dilediği
kişi için affeder. Allah'a şirk koşan, gerçekten büyük bir günah işlemiştir.
ayetinin şamarını her iki dünyada da yüzünde hissedecektir..

Kişi, Allah'ın yanına ister bir alimi, ister bir mitolojik yaratığı, isterse bir Peygamberi ortak koyduysa , ya da
dinin bir bölümünü Allah'a ve az bir bölümünü de başkasına tahsis ettiyse, bilecektir ki, bir şirketleşmeye
gitmiştir ve Nisa 48 ayetiyle muhataptır..

SAYGILARIMLA
 
K

Konya

Guest
Hz. Adem(AS)'in cennetten cikarilmasina sebep olayda kendisinin savunmasi Iblis'in Allah(CC) adina yemin ederek yasagi tattirmis olmasiydi (kaynaklara göre). Zaten insanin yaradilisindaki amac Sayet Hakk'a kulluk ise bunun cennette bir nebze nefisten arinmis bir ortamda olmasi kabul görmez. Hristiyanliktaki temel hatave inanis, bu cennetten cikisin vebalinin Hz. Adem(AS)' a mal edilmesi ve bunun bir insanlik günahi olusudur. Hz. Isa(AS)'in gönderilisi de bu günahtan (ebedi günah) insanligi temizlemektir. Onlara göre Hz. Isa(AS) gercekten carmiha gerilmis (kaldi ki; bu gün sembolize edilen daha önceki Babil dönemindeki bereket tanrisinin semboludür "t" harfi sekli) 3 gün sonra kabrinden kalakarak göge cikmistir. Havarilerine söyledigi "Ben gitmezsem Ruh gelmez" sözü; Islam alimlerinde Hz. Peygamber' e gelecek olan Hz. Cibril(AS)dir.
Peygamberlerin tamami risalet müessesesi acisindan esittir tabii ki. Ama, kendilerine yüklenen kitap ve seriatler bakimindan bazisi bazisina üstündür. Saygiyla
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi öldürdüm dediği ayete sen tevil yapıyorsun. Evet biz de tevil yapıyoruz. Murad edilen manayı Allah bilir.

Ama ref etmek "ortadan kaldırmak; görünmeyen yere koymak, hükmünü ıskat etmektir"

Yani, Allah Hz. İsa(a.s)'ı ref etmişse görünmeyen bir yere kaldırmış demektir. Görünmeyen yer ölülerin alemi de olabilir, şehitlerin gibi bir alem olabilir.

İnsan için 5 hayat tabakası vardır.

Bizim hayatımızın olduğu tabaka. Hz. Hızır'ın diri olduğu hayat tabakası. Hz. İsa'nın diri olduğu hayat tabakası. Şehitlerin diri olduğu hayat tabakası. Ölülerin olduğu tabakadır.

Şehitlere öldü demeyin, zira onlar diridir" ayeti başka ne manaya gelebilir. Şehitleri kıyamete kadar başka bir alemde yaşatıp, kıyametle beraber orda öldürmek mümkünse, Hz. İsa''yı ref edip başka bir hayat tabakasına almak ne kudrete, ne hikmete muhalefet olmaz.

Yani, Hz. İsa geri gelmeyecek demek senin imanına zarar vermediği gibi, gelecek demek bizim imanımıza zarar olmaz.

Hatta geleceğini ummak, ümit makamında güzel bir şevktir. Tenbellik değil, şevk verir.

Muhabbetle



Yazinin devamini neden kaale almiyorsun?ÖLDÜRDÜM dedigini niye kabul etmiyorsun?Yoksa hep hikayemi anlatiliyor gerisinde?Tabiki Ref edilmis ellerinden alinmistir,Daha sonrasinda Vefaat ettirilmisdir...
 
Üst Alt