Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hurufu mukatta

vulgata QURAN

New member
Katılım
12 Ara 2006
Mesajlar
139
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
selam arkadaşlar
hurufu mukattaların ne anlama geldiğini bilen var mı?
hatta bazı hurufu mukattaların ardından bunlar kitabın apaçık ayetleridir diyor.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
selam arkadaşlar
hurufu mukattaların ne anlama geldiğini bilen var mı?
hatta bazı hurufu mukattaların ardından bunlar kitabın apaçık ayetleridir diyor.

27 surenin başlangıcında Harf-i Mukatta bulunmaktadır

1.Elif. Lâm. MÎm.
2. O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.
Bakara.


gibi yanlız harflerden oluşan anlamları normal insanlarca idrak edilemeyen ayetler ki bunlar müteşabihtir.
3/AL-İ İMRAN-7: Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te'vîlih(te'vîlihi), ve mâ ya'lemu te'vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).”

O (Allah) ki; Kitab'I, sana O indirdi. O'ndan bir kısmı muhkem (mânâsı açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez) âyetlerdir ki; bunlar, (Levhi Mahfuz'daki) ümmülkitapta (yer alan açık ve kesin âyetler)dir. Diğerleri ise müteşabih (mânâsı kapalı, açıklama isteyen) âyetlerdir. Kalplerinde eğrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çıkarmak ve (kendi yararına uygun) tevîlde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitab')ın müteşabih olan kısmına uyarlar. Halbuki onların tevîlini, kimse bilmez ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olan RASİHUN (rüsuh sahipleri) ise derler ki: “O'na îmân ettik, hepsi de Rabbimiz katından (indirilme)dir.” Bunu kimse tezekkür edemez ancak ulûl'elbab tezekkür edebilir.



BUNLARIN MANASINI BİLENLER VAR.
YANLIZ ONLAR ALLAHIN KENDİ KATINDAN İLİM
BAHŞETTİĞİ KİMSELERDİR. BUNLAR ALLAH DOSTLARIDIR. HURUFU MUKATAA İLE BAŞLAYAN AYETLER, TÜMÜYLE O HARFLERİ AÇIKLAR. YANİ AYETLERİN ÖZÜDÜRLER.
YİNE BUNU KENDİ AKLIMIZ İLE YORUMLAMAMIZ DOĞRU DEĞİLDİR.
ANCAK ALLAH PERDEYİ KALDIRIR VE AYETİ VE O HARFLERİN NE MANAYA GELDİKLERİNİ MÜŞAHADE ETTİRİR.
 

vulgata QURAN

New member
Katılım
12 Ara 2006
Mesajlar
139
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
27 surenin başlangıcında Harf-i Mukatta bulunmaktadır

1.Elif. Lâm. MÎm.
2. O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.
Bakara.


gibi yanlız harflerden oluşan anlamları normal insanlarca idrak edilemeyen ayetler ki bunlar müteşabihtir.
3/AL-İ İMRAN-7: Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te'vîlih(te'vîlihi), ve mâ ya'lemu te'vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).”

O (Allah) ki; Kitab'I, sana O indirdi. O'ndan bir kısmı muhkem (mânâsı açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez) âyetlerdir ki; bunlar, (Levhi Mahfuz'daki) ümmülkitapta (yer alan açık ve kesin âyetler)dir. Diğerleri ise müteşabih (mânâsı kapalı, açıklama isteyen) âyetlerdir. Kalplerinde eğrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çıkarmak ve (kendi yararına uygun) tevîlde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitab')ın müteşabih olan kısmına uyarlar. Halbuki onların tevîlini, kimse bilmez ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olan RASİHUN (rüsuh sahipleri) ise derler ki: “O'na îmân ettik, hepsi de Rabbimiz katından (indirilme)dir.” Bunu kimse tezekkür edemez ancak ulûl'elbab tezekkür edebilir.



BUNLARIN MANASINI BİLENLER VAR.
YANLIZ ONLAR ALLAHIN KENDİ KATINDAN İLİM
BAHŞETTİĞİ KİMSELERDİR. BUNLAR ALLAH DOSTLARIDIR. HURUFU MUKATAA İLE BAŞLAYAN AYETLER, TÜMÜYLE O HARFLERİ AÇIKLAR. YANİ AYETLERİN ÖZÜDÜRLER.
YİNE BUNU KENDİ AKLIMIZ İLE YORUMLAMAMIZ DOĞRU DEĞİLDİR.
ANCAK ALLAH PERDEYİ KALDIRIR VE AYETİ VE O HARFLERİN NE MANAYA GELDİKLERİNİ MÜŞAHADE ETTİRİR.



O (Allah) ki; Kitab'I, sana O indirdi. O'ndan bir kısmı muhkem (mânâsı açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez) âyetlerdir ki; bunlar, (Levhi Mahfuz'daki) ümmülkitapta (yer alan açık ve kesin âyetler)dir. Diğerleri ise müteşabih (mânâsı kapalı, açıklama isteyen) âyetlerdir. Kalplerinde eğrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çıkarmak ve (kendi yararına uygun) tevîlde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitab')ın müteşabih olan kısmına uyarlar. Halbuki onların ""tevîlini,""" kimse bilmez ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olan RASİHUN (rüsuh sahipleri) ise derler ki: “O'na îmân ettik, hepsi de Rabbimiz katından (indirilme)dir.” Bunu kimse tezekkür edemez ancak ulûl'elbab tezekkür edebilir.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
O (Allah) ki; Kitab'I, sana O indirdi. O'ndan bir kısmı muhkem (mânâsı açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez) âyetlerdir ki; bunlar, (Levhi Mahfuz'daki) ümmülkitapta (yer alan açık ve kesin âyetler)dir. Diğerleri ise müteşabih (mânâsı kapalı, açıklama isteyen) âyetlerdir. Kalplerinde eğrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çıkarmak ve (kendi yararına uygun) tevîlde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitab')ın müteşabih olan kısmına uyarlar. Halbuki onların ""tevîlini,""" kimse bilmez ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olan RASİHUN (rüsuh sahipleri) ise derler ki: “O'na îmân ettik, hepsi de Rabbimiz katından (indirilme)dir.” Bunu kimse tezekkür edemez ancak ulûl'elbab tezekkür edebilir.

evet Allah onların manasını ulul elbablara bahşeder,
ancak ulûl'elbab tezekkür edebilir
yani ulul elbablar bunu allahın ihsanı sonucu kazanırlar. aksi halde yanlız Allah bilebilir, ve ulul elbablarla paylaşır. sanırım anlaşılmıştır..
 

vulgata QURAN

New member
Katılım
12 Ara 2006
Mesajlar
139
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
tezekkür öğüt demek.
ne alakası var? sizin verdiğiniz bağlamda değilki?
 

vulgata QURAN

New member
Katılım
12 Ara 2006
Mesajlar
139
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
üstelik hurufu mukattalar müteşabbih mi ki?
kimse birşey bilmiyorki üzerinde yorum yapsın da kalbinde hastalık bulunanlar başka manalara çeksin.
hurufu mukattaların anlamlandırması bi hadislerde var o da şifredir deniyor
bide 19 mucizesinde harflerin 19a uygunluğu var şifre mi mucize mi?
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
üstelik hurufu mukattalar müteşabbih mi ki?
kimse birşey bilmiyorki üzerinde yorum yapsın da kalbinde hastalık bulunanlar başka manalara çeksin.
hurufu mukattaların anlamlandırması bi hadislerde var o da şifredir deniyor
bide 19 mucizesinde harflerin 19a uygunluğu var şifre mi mucize mi?

herkes birşey bilmediği için ardınca mana arıyor tıpkı şuan sizin yaptığınız gibi üzgünüm ama ayet size işaret ediyor.. inşallah kalbinizden hastalık gider. bir ikinci bu ayateden sadece ulul elbablar öğüt alıyor başkası alamıyor neden çünkü anlıyabilen sadece ulul elbablar. onlarda aldığı öğütleri insanlara anlatıyor dileyen onlara sorsun... kuranda onlara 27 kere zikrdilmiş hepsinin sayısı farklı farklı ama hepsinin manası var Allah tesadüfi harfleri oraya kormaz deidğim gibi bunu yanlız ulul elbab tezekkür edebilri bu ayetler müteşabihler arasındadır. bir ayet muhkem değilse müteşabihtir. bu ayeti anlıyamadığınıza göre muhkem olamaz onun dışında ikinci şık kalıyor oda müteşabihlik kısmı .. bence müteşabihleri merak ediyorsanız gidin kuranın verdiği adrese danışın siz ne öğüt aldınız diye...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
HURÛFU MUKATTA (MUKATTAA HARFLERİ)

“Mukattaa” kelimesi Arapça bir isimdir. Kat’edilmiş, kesilmiş; kesik, ayrı manalarına gelir. “Hurûfu Mukatta” mürekkep/birleşik bir isimdir; ayrı ayrı yazılmış, bitişik olmayan harfler demektir.

İslâmi ilimler terminolojisinde ise Kur’ân-ı Kerim’de bazı sûrelerin ilk ayeti olarak gelen Elif Lâm Mîm, Elif Lâm Râ, Hâ Mîm, Hâ Mîm Ayn Sîn Kaaf gibi birkaç harften oluşan, bazen de Sâd, Kaaf, Nûn gibi bir harften meydana gelen bağımsız harflere “Hurûfu Mukattaa” denir. Bu harflerin manalarının ne olduğu hususunda başlıca iki görüş vardır:

Birinci görüşe göre bu harflerin manasını Allah’tan başka kimse bilemez. Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) "Allah’ın her kitabında bir sırrı vardır. Kur’an’daki sırrı da sûrelerin başlarında bulunan harflerdir. Her kitabın bir özü vardır. Kur’ân’ın özü de bu hece harfleridir” dediği rivayet edilir. Bu görüşü benimseyenler, bu harflerin tefsirinden şiddetle kaçınmışlardır. Bunlara göre Hurûfu Mukattaa’dan muradın ne olduğunu kesin olarak Allah’ın bileceğini bu harflerin de müteşâbihattan olduğunu, alimlerin bunları anlamada aciz olduklarını söylerler.

İkinci görüşe göre, Allah’ın kitabında insanların anlayamayacakları şeylerin bulunması doğru olmaz. Çünkü Allah Teala Kur’ân-ı Kerim’i okunup anlaşılması ve amel edilmesi/uygulanması için göndermiştir. Bu sebeple de onda, anlaşılmaz hiçbir ayet bulunamaz. Bu görüşte olanlar, Hurûfu Mukatta’yı tefsir etmeye çalışmışlardır.

Bunları şöyle özetleyebiliriz:

1. Bu harfler, Allah Teala’nın isimlerinde yer alan harflerdendir. Nitekim Resûlüllah’ın (s.a.v.), “Kâf Hâ Yâ Ayn, Sâd, Hâ Mîm Ayn Sîn Kâf” diye dua ettiği rivayet edilir.

2. Bu harfler, başlarında bulundukları sûrelerin isimleridir. Zira bazı şeyleri harflerle adlandırmak, Arapların âdetlerindendir. Mesela Hârise b. Lâm et-Tâî’nin babasına “Lâm” derlerdi. Aynı şekilde bakır’a “sad”, para’ya “ayn”, bulut’a “ğayn”, balığa “nûn”, dağa da “kaf” denmiştir.

3. Çeşitli sûrelerin başlarında yer alan bu harfler, ondört değişik şekle sahiptir ve bütün harflerin aslını teşkil eder. Kur’ân-ı Kerim bu harflerle te’lif olunmuştur. Kur’an bu harfleri zikretmekle, mucize olduğuna işaret etmektedir. Yani Kur’an’ın cümleleri, ibareleri herkesin bildiği bu basit harflerden meydana gelmektedir. Öyleyse uğraşın bakalım, sizler de elinizden gelen bu imkanı kullanarak benzerini getirmeye çalışın. Siz meydana getiremediğinize göre Kur’an mucizedir demek istemektedir.

4. Bazılarına göre bu harflerin her biri Allah’ın fiilî sıfatlarına delalet eder. Elif Allah’ın nimetlerine (a’lâsına-en yücesine), Lâm lûtfuna, Mîm mecdine (yüceliğine) işaret etmektedir.

5. Kimilerine göre Elif Allah’tan, Lâm Cebrail’den, Mîm Muhammed’den kinayedir.

6. Bir kısmına göre de bu harfler, bir sözün bitip bir sözün başlangıcını gösterir. Araplarda bir söz bitip yeni bir söz başladığında dikkati çekmek için yeni sözün başına böyle harfler getirme geleneği vardır
.

Mukatta harflerinin manalarının ne olduğu hususunda Resûlüllah’tan (s.a.v.) açık bir haber yoktur. Ancak Kur’an okumayı teşvik için her harfinden meydana gelecek sevabı anlatırken, Hurûfu Mukatta’nın her birinin ayrı ayrı harfler olduğunu ifade buyurmuşlardır.
***
Bazı ârifler ise bu mevzuda şunları söylemişlerdir:
Nasıl sulama yapılırken bir vadiye veya bir tarlaya nehrin ya da sulama kanalından gelen suyun hepsi birden salınmayıp azar azar verilirse, Allah katında bulunan ilim ve irfan denizinden de peygamberlerden her birine gereği kadar verilmiştir. Onlar da kendilerine hakiki manada vâris olan âlimlere, alimler de halka kabul hazmedebilecekleri nisbette verirler. Peygamberler, hakikat alimleri ve melekler için sırlar vardır. Herkesin sırrı kendi rütbesine, manevi derecesinin yüksekliğine göredir; ondan ötesini öğrenmeye tahammül edemez. Gözün güneş ışığına tahammül edemediği gibi…

Hulâsa edecek olursak; Müteşâbih âyetler ve Mukatta harfleri; Kurân-ı Kerim’de, zâhirî mânâları kastedilmeyip misâl gibi getirilen âyetleridir. Diğer bir târifle; ümmet fertleri için, kendisi ile ne murâd edildiğini anlamak ümidi kesilmiş olan lafızlardır: “Yedullah, Vechullah”… “Elif Lâm Mîm, Hâ Mîm”… vb. kelime ve terkipler gibi...

Bununla beraber –yukarıda da ifade ettiğimiz gibi- tefsir ve tasavvuf âlimlerinden bir kısmı, yanlış anlaşılmalara sebep olmaması için bunlara bazı mânâlar vermişlerdir. Meselâ, Allâh’ın eli: Allâh’ın kudreti; Allâh’ın yüzü: Allâh’ın zatı; Arş’ın üzerine oturma: Arş’a hâkim olma, hükmünü geçirme mânâlarınadır, demişlerdir. Ve yine “Mîzanlar (her nevi tartı ve takdir) Allah’ın elindedir. Bir kavmi yükseltir, bir kavmi alçaltır. Âdemoğlunun kalbi de, rahmeti umumuna şâmil olan Allah’ın parmaklarından iki parmağının arasındadır. Dilediği zaman döndürür, dilediği zaman doğrultur” hadisinde “Allah’a parmak isnadı” müteşâbihattandır. Alimler bunu iki şekilde te’vil etmişlerdir:

1. İki parmaktan murad, iki davetçi sebeptir. Kalb, Allah’ın ihdas ettiği davetçi bir sebep ve bir irade olmadıkça imana da yönelebilir küfre de… İşte Allah Teala bu kalbi bu iki davetçiden dilediği herhangi birine çevirir.

2. O bir temsildir. Manası: “Allahü zû’l-Celâl kalbleri tam bir kudretle evirip çevirebilir” demektir. Nitekim biz de, “Şu iş benim elimdedir, bu iş benim iki parmağımın ucundadır” deriz ki, bundan maksadımız, o işdeki tam bir tasarruf ve kudreti ifade etmekten ibarettir
***
Hicrî ikinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî Ahmed el-Farûkî (k.s.) hazretleri ise bu mevzuda şu dikkat çekici açıklamalarda bulunmaktadır:

“Yed: el’ olarak ifade olunan kelimenin te’vili kudretten; ‘vecih: yüz’ olarak tâbir olunan kelimenin te’vili de zattan ibârettir, diye hayâl etmeyesin. Müteşâbih âyetler ve (Elif lâm mîm, Hâ mîm... gibi) mukattaa harfleri, hakikat ve esrâr ilminin mahzenidir.

“O bakımdan bunların te’vili, gizli sırlardandır, sadece ehassu’l-havâsa (seçkin kullar arasından seçilmişlere, yani çok az insana) açılıp gösterilmiştir, herkese değil. Bunlardan her biri, âşık ve mâşûk arasında gizli sırlardan dalgalı bir deniz, muhib ile mahbûb (sevenle sevgili) arasında ince işaretlerden gizli bir işarettir....

“Bu fakîr (İmâm-ı Rabbânî hazretleri zat-ı âlilerini kastediyor), uzun zamandan beri müteşâbihâtın te’vilinde tevakkuf ediyor (duruyor-susuyor) ve Hak Sübhânehû’nun ilmine havâle ediyordum. Râsih âlimler için de, buna inanmaktan başka bir nasip düşünmüyordum. Sûfiyye âlimlerinin açıkladıkları te’villeri de, bu müteşâbihâtın şânına lâyık ve münâsip bulmuyor ve yine o te’villeri, gizlenmesi kabil olan esrârdan da görmüyordum....

“Ama ne zaman ki Allah Sübhânehû ve Teâlâ hazretleri bana, sırf fazlı ile lûtuf ve ihsânı ile müteşâbihâtın te’vilinden bir koku ızhâr eyledi, bu büyük denizden bir ark açtı ve onu şu miskînin istidat arzına uzattı da bildim ki; diğer hususlarda olduğu gibi, müteşâbihâtın te’vilinde de şüphesiz râsih âlimler için bolca nasip vardır. Çünkü ulemâ-i râsihîn, peygamberler’in (aleyhimüsselâm) vârislerinin kâmilleridir. Velâyet kemâlâtının derecelerini geçmişler ve asâleten peygamberlere mahsus olan ‘dâvet makâmı’na ulaşmışlardır...

“Müteşâbihât’ın te’vil ilmi, asıl itibariyle Resûller’e (aleyhimü’s-salavâtü ve’t-teslîmât) mahsustur. Bununla birlikte bu ilimden, peygambere tâbi olma ve verâset yoluyla, ümmetlerden az’ın azı’na da çok az bir şey ihsân olunur, verilir. Bu dünya hayatında, onun yüzündeki peçe-örtü-perde kalkmaz, tam mânâsiyle anlaşılması mümkün değildir. Lâkin âhiret hayatında, ümmetlerden büyük bir cemaatin, bu devletle şereflenmeleri (müteşâbihat ve mukattâtı anlamaları) ümit edilir. Bu da yine tebaiyyet yolu ile olacaktır (yani Resûlüllh’a tâbi olma, onun sünnetine uyma derecesine mütenasip-uygun olarak gerçekleşecektir)...

“Müteşâbihat’la alâkalı yazılması mümkün olan kadarı şudur: Dünya hayatında, bu anlatılan pek az kişinin dışında, diğer bazılarının da bu devletle yani müteşâbihâtın te’vil ilmi ile şereflenmelerinin câiz olduğudur. Ancak onlara, bu işin hakikatinin ilmi verilmez, te’vili de inkişâf etmez... Ben bu mânâyı, müntesiplerimden/bağlılarımdan sadece bir fertte müşâhede edebildim, görebildim; başkalarında ne hâsıl olabilir?.. ‘Hamdolsun o Allâh’a ki, hidâyetiyle bizi buna muvaffak kıldı. O bize hidâyet etmeseydi, bizim kendiliğimizden bunun yolunu bulmamıza imkân yoktu.”

SONUÇ

Müteşâbih ayetler üzerinde geniş müzakereler-mütâlalar-münakaşalar olmuştur. Hatta doğrudan müteşâbih ayetleri konu alıp inceleyen pekçok eserler de yazılmıştır. Bütün bunlardan şu neticeye ulaşmamız mümkündür: Kur’an ayetleri birbirlerini tasdik edecek ve bütün zamanları içine alacak şekilde, muğlaklıktan uzak, gayet açık, yanlış yorumlamaya meydan verilmeyecek bir üslupla nazil olmuş ve iki farklı kısma ayrılmıştır:

Birici kısım, varsayım ve çeşitli yorumlamalara asla imkan vermeyen temel, muhkem, açık ve seçik ayetlerdir. Bunlar Kur’ân’ın anası olarak tarif edilmişlerdir.

İkinci kısım, farklı ve pek çok yorumu kaldıran, konuyu daha iyi anlatmak, belgelemek ve hasmı susturmak için gelen ayetlerdir. Müteaddit manalara ihtimali olan ayetlerin hedefi; benzetme ve örnekler verme yoluyla, teşvik, korkutma, öğüt, hatırlatma, ayıpları yüzlere vurma, müjdeleme, açıklama ve uyarma yaparak muhkem ayetlerin ihtiva ettiği/içerdiği telkinleri kökleştirmek ve sağlamlaştırmaktır.

Kur’ân-ı Kerim; muhkem aslını bir kenara bırakıp insanların gerçeği daha iyi kavramalarını kolaylaştırmak için benzetmede bulunan bazı müteşâbih ayetleri, heva ve heveslerine uygun bir biçimde yorumlayanları, kalblerinde eğrilik, yamukluk olan, doğruluktan hoşlanmayıp eğrilikten, sapıklıktan zevk alan, dumanlı havalar meydana getirerek fitne çıkarıp Hakkı bâtıla karıştıran ve insanları doğru yoldan ayırıp onları yanlış yollara sokan kişiler olarak nitelemektedir.

Hiç şüphesiz zikri geçen ayetler üzerinde tahmin ve yorum yoluyla, zorlayarak Kur’ân’ı asıl hedefinden saptırıp, neredeyse bir tarih, astronomi, hendese-geometri, astroloji, bilmeceler ve her türlü görüş ve arzulara destek dolu bir kitap haline getirmeye çalışanlar da bu kategoriye girerler.
***
Dilerseniz bu mevzuda sonsözü son devir dersiâmlarından Nakşi yolu Müceddidîn kolunun son halkası olan Süleyman Efendi (k.s.) hazretlerine bırakalım. Talebelerinden merhum Ziya Sunguroğlu naklediyor:

“Esteîzübillah Bismillâhirrahmânirrahîm: Eli Lâm Mîm… Mütekaddimîn âlimleri bu âyet-i celileye ‘Allâhü a’lemü bi-murâdih’ (Bununla muradın ne olduğunu en iyi bilen Allah’tır) deyip geçmişlerdir. Müteahhirîn âlimlerinin zamanında fitne ve fesadın zuhuru çoğalınca, fâsit mânâ verme ihtimaline karşı, ‘Elif’ten murad Allah, Lâm’dan murad Cebrâil, Mîm’dan murad Muhammed’dir dediler. Burada hak olan, bu ve benzeri diğer hurufu mukattaâttan Cenab-ı Hak ile Resûllülah arasında bir şifre olmasıdır. Nasıl ki devletler arasında her ferdin bilemeyeceği, sadece belli kişilerce bilinen şifreler varsa, bu da Hz. Mevlâ ile Habîbi arasında bir şifredir. Nitekim Hz. Cebrâil, ‘Elif Lâm Mîm’ deyince Resûlüllah Efendimiz, ‘Fehimtü’ (anladım) buyurmuşlardır. Cebrâil (a.s.), ‘Yâ Resûlellah, bunu getiren ben olduğum halde bir şey anlamadım. Sen, daha ben okur okumaz hemen nasıl anladın?’ demiştir. Hz. Mevlâ, bunların (mukattaa harflerinin ve müteşâbih âyetlerin) mânâlarını Cibrîl-i Emîn’e bile haber vermemiştir. Keza, bütün âlim ve ârifleri âciz bırakmak için, insanlara ve cinlere de bunların mânâlarını bildirmemiştir.”

Ancak, “Hiçbir umumi (ifade-söz) yoktur ki içlerinden kimileri hariç tutulmasın” kaidesi gereğince tabii ki Resûlüllah Efendimiz ve vârisleri ile seçlimiş-süzülmüş bazı kullar müstesnâ... Onlardan dilediğine dilediği kadarını bildirmiştir. Müstesnâlar ise, bilindiği üzere kâideyi bozmaz. Bunun böyle olduğunu yukarıda İmâm-ı Rabbani hazretlerinin açık ifadelerinde de görmüş idik.

Rabbim bizleri rahmet-mağfiret ve bereketinden, Habîbi’nin şefaatinden, râsih âlimlerin himmet ve teveccühünden mahrum bırakmasın. Âmin...
 

vulgata QURAN

New member
Katılım
12 Ara 2006
Mesajlar
139
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
ben anlamını sormadım zaten seyfullah sadece Allah kimi yerde apaçık ayet derken neden gizli bırakmış.ben bu kısmı anlamadım yani.
ben işittim ve itaat ettim
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
ben anlamını sormadım zaten seyfullah sadece Allah kimi yerde apaçık ayet derken neden gizli bırakmış.ben bu kısmı anlamadım yani.
ben işittim ve itaat ettim

Allah ayetlerin açık olduğunu söylüyor ama bunun herkese olduğunu söylemiyor, resule kuranı ve hikmeti öğrettiğini ve müteşbihlerden yanlız ulul elbabların öğüt aldığını söylüyor öğrenmek istiyende zikir ehine yani ulul elbablara sorsun...
 

vulgata QURAN

New member
Katılım
12 Ara 2006
Mesajlar
139
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Allaha emanet ol seyfullah
işittik ve itaat ettik en mantıklısı
 

unzurna

New member
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
542
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
57
Allah'ın Kuran-ı Kerim'de anlaşılmayan bir şeyi niye yazsın bana mantıklı gelmiyor.

Bakara
(118) Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya! ..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır.


Kılavuzumuz değil mi niye anlayamayalım, her okuyan gereğince dilinde okursa niye anlamasın. Ben bunu inceliyordum ve zeburda da bu sözcüklerin olduğu ayetler olduğunu gördüm. Ne ilginç değil mi?
119. Mezmur

ALEF

119

Ne mutlu yolları temiz olanlara,

RAB'bin yasasına göre yaşayanlara!

2 Ne mutlu O'nun öğütlerine uyanlara,

Bütün yüreğiyle O'na yönelenlere!

3 Hiç haksızlık etmezler,

O'nun yolunda yürürler.

4 Koyduğun koşullara

Dikkatle uyulmasını buyurdun.

5 Keşke kararlı olsam

Senin kurallarına uymakta!

6 Hiç utanmayacağım,

Bütün buyruklarını izledikçe.

7 Şükredeceğim sana temiz yürekle,

Adil hükümlerini öğrendikçe.

8 Kurallarını yerine getireceğim,

Bırakma beni hiçbir zaman!



BEYT



9 Genç insan yolunu nasıl temiz tutar?

Senin sözünü tutmakla.

10 Bütün yüreğimle sana yöneliyorum,

İzin verme buyruklarından sapmama!

11 Aklımdan çıkarmam sözünü,

Sana karşı günah işlememek için.

12 Övgüler olsun sana, ya RAB,

Bana kurallarını öğret.

13 Ağzından çıkan bütün ilkeleri

Dudaklarımla yineliyorum.

14 Sevinç duyuyorum öğütlerini izlerken,

Sanki benim oluyor bütün hazineler.

15 Koşullarını derin derin düşünüyorum,

Yollarını izlerken.

16 Zevk alıyorum kurallarından,

Sözünü unutmayacağım.



GİMEL



17 Ben kuluna iyilik et ki yaşayayım,

Sözüne uyayım.

18 Gözlerimi aç,

Yasandaki harikaları göreyim.

19 Garibim bu dünyada,

Buyruklarını benden gizleme!

20 İçim tükeniyor,

Her an ilkelerini özlemekten.

21 Buyruklarından sapan

Lanetli küstahları azarlarsın.

22 Uzaklaştır benden küçümsemeleri, hakaretleri,

Çünkü öğütlerini tutuyorum.

23 Önderler toplanıp beni kötüleseler bile,

Ben kulun senin kurallarını derin derin düşüneceğim.

24 Öğütlerin benim zevkimdir,

Bana akıl verirler.



DALET



25 Toza toprağa serildim,

Sözün uyarınca yaşam ver bana.

26 Yaptıklarımı açıkladım, beni yanıtladın;

Kurallarını öğret bana!

27 Koşullarını anlamamı sağla ki,

Harikalarının üzerinde düşüneyim.

28 İçim eriyor kederden,

Sözün uyarınca güçlendir beni!

29 Yalan yoldan uzaklaştır,

Yasan uyarınca lütfet bana.

30 Ben sadakat yolunu seçtim,

İlkelerini uygun gördüm.

31 Öğütlerine dört elle sarıldım, ya RAB,

Utandırma beni!

32 İçime huzur verdiğin için

Buyrukların doğrultusunda koşacağım.



HE



33 Kurallarını nasıl izleyeceğimi öğret bana, ya RAB,

Öyle ki, onları sonuna kadar izleyeyim.

34 Anlamamı sağla, yasana uyayım,

Bütün yüreğimle onu yerine getireyim.

35 Buyrukların doğrultusunda yol göster bana,

Çünkü yolundan zevk alırım.

36 Yüreğimi haksız kazanca değil,

Kendi öğütlerine yönelt.

37 Gözlerimi boş şeylerden[ii] çevir,

Beni kendi yolunda yaşat.

38 Senden korkulması için

Ben kuluna verdiğin sözü yerine getir.

39 Korktuğum hakaretten uzak tut beni,

Çünkü senin ilkelerin iyidir.

40 Çok özlüyorum senin koşullarını!

Beni doğruluğunun içinde yaşat!



VAV



41 Bana sevgini göster, ya RAB,

Sözün uyarınca kurtar beni!

42 O zaman beni aşağılayanlara

Gereken yanıtı verebilirim,

Çünkü senin sözüne güvenirim.

43 Gerçeğini ağzımdan düşürme,

Çünkü senin ilkelerine umut bağladım.

44 Yasana sürekli,

Sonsuza dek uyacağım.

45 Özgürce yürüyeceğim,

Çünkü senin koşullarına yöneldim ben.

46 Kralların önünde senin öğütlerinden söz edecek,

Utanç duymayacağım.

47 Senin buyruklarından zevk alıyor,

Onları seviyorum.

48 Saygı ve sevgi duyuyorum buyruklarına,

Derin derin düşünüyorum kurallarını.



ZAYİN



49 Kuluna verdiğin sözü anımsa,

Bununla umut verdin bana.

50 Acı çektiğimde beni avutan budur,

Sözün bana yaşam verir.

51 Çok eğlendiler küstahlar benimle,

Yine de yasandan şaşmadım.

52 Geçmişte koyduğun ilkeleri anımsayınca,

Avundum, ya RAB.

53 Çileden çıkıyorum,

Yasanı terk eden kötüler yüzünden.

54 Senin kurallarındır ezgilerimin konusu,

Konuk olduğum bu dünyada.

55 Gece adını anarım, ya RAB,

Yasana uyarım.

56 Tek yaptığım,

Senin koşullarına uymak.



HET



57 Benim payıma düşen sensin, ya RAB,

Sözlerini yerine getireceğim, dedim.

58 Bütün yüreğimle sana yakardım.

Lütfet bana, sözün uyarınca.

59 Tuttuğum yolları düşündüm,

Senin öğütlerine göre adım attım.

60 Buyruklarına uymak için

Elimi çabuk tuttum, oyalanmadım.

61 Kötülerin ipleri beni sardı,

Yasanı unutmadım.

62 Doğru hükümlerin için

Gece yarısı kalkıp sana şükrederim.

63 Dostuyum bütün senden korkanların,

Koşullarına uyanların.

64 Yeryüzü sevginle dolu, ya RAB,

Kurallarını öğret bana!



TET



65 Ya RAB, iyilik ettin kuluna,

Sözünü tuttun.

66 Bana sağduyu ve bilgi ver,

Çünkü inanıyorum buyruklarına.

67 Acı çekmeden önce yoldan sapardım,

Ama şimdi sözüne uyuyorum.

68 Sen iyisin, iyilik edersin;

Bana kurallarını öğret.

69 Küstahlar yalanlarla beni lekeledi,

Ama ben bütün yüreğimle senin koşullarına uyarım.

70 Onların yüreği yağ bağladı,

Bense zevk alırım yasandan.

71 İyi oldu acı çekmem;

Çünkü kurallarını öğreniyorum.

72 Ağzından çıkan yasa benim için

Binlerce altın ve gümüşten daha değerlidir.



YOD



73 Senin ellerin beni yarattı, biçimlendirdi.

Anlamamı sağla ki buyruklarını öğreneyim.

74 Senden korkanlar beni görünce sevinsin,

Çünkü senin sözüne umut bağladım.

75 Biliyorum, ya RAB, hükümlerin adildir;

Bana acı çektirirken bile sadıksın.

76 Ben kuluna verdiğin söz uyarınca,

Sevgin beni avutsun.

77 Sevecenlik göster bana, yaşayayım,

Çünkü yasandan zevk alıyorum.

78 Utansın küstahlar beni yalan yere suçladıkları için.

Bense senin koşullarını düşünüyorum.

79 Bana dönsün senden korkanlar,

Öğütlerini bilenler.

80 Yüreğim kusursuz uysun kurallarına,

Öyle ki, utanç duymayayım.



KAF



81 İçim tükeniyor senin kurtarışını özlerken,

Senin sözüne umut bağladım ben.

82 Gözümün feri sönüyor söz verdiklerini beklemekten,

"Ne zaman avutacaksın beni?" diye soruyorum.

83 Dumandan kararmış tuluma döndüm,

Yine de unutmuyorum kurallarını.

84 Daha ne kadar bekleyecek kulun?

Ne zaman yargılayacaksın bana zulmedenleri?

85 Çukur kazdılar benim için

Yasana uymayan küstahlar.

86 Bütün buyrukların güvenilirdir;

Haksız yere zulmediyorlar, yardım et bana!

87 Nerdeyse sileceklerdi beni yeryüzünden,

Ama ben senin koşullarından ayrılmadım.

88 Koru canımı sevgin uyarınca,

Tutayım ağzından çıkan öğütleri.



LAMET



89 Ya RAB, sözün

Göklerde sonsuza dek duruyor.

90 Bağlılığın kuşaktan kuşağa sürüyor,

Kurduğun yeryüzü sapasağlam duruyor.

91 Bugün ilkelerin uyarınca ayakta duran her şey

Sana kulluk ediyor.

92 Eğer yasan zevk kaynağım olmasaydı,

Çektiğim acılardan yok olurdum.

93 Koşullarını asla unutmayacağım,

Çünkü onlarla bana yaşam verdin.

94 Kurtar beni, çünkü seninim,

Senin koşullarına yöneldim.

95 Kötüler beni yok etmeyi beklerken,

Ben senin öğütlerini inceliyorum.

96 Kusursuz olan her şeyin bir sonu olduğunu gördüm,

Ama senin buyruğun sınır tanımaz.



MEM



97 Ne kadar severim yasanı!

Bütün gün düşünürüm onun üzerinde.

98 Buyrukların beni düşmanlarımdan bilge kılar,

Çünkü her zaman aklımdadır onlar.

99 Bütün öğretmenlerimden daha akıllıyım,

Çünkü öğütlerin üzerinde düşünüyorum.

100 Yaşlılardan daha bilgeyim,

Çünkü senin koşullarına uyuyorum.

101 Sakınırım her kötü yoldan,

Senin sözünü tutmak için.

102 Ayrılmam hükümlerinden,

Çünkü bana sen öğrettin.

103 Ne tatlı geliyor verdiğin sözler damağıma,

Baldan tatlı geliyor ağzıma!

104 Senin koşullarına uymakla bilgelik kazanıyorum,

Bu yüzden nefret ediyorum her yanlış yoldan.



NUN



105 Sözün adımlarım için çıra,

Yolum için ışıktır.

106 Adil ilkelerini izleyeceğime ant içtim,

Andımı tutacağım.

107 Çok sıkıntı çektim, ya RAB;

Koru hayatımı sözün uyarınca.

108 Ağzımdan çıkan içten övgüleri

Kabul et, ya RAB,

Bana ilkelerini öğret.

109 Hayatım her an tehlikede,

Yine de unutmam yasanı.

110 Kötüler tuzak kurdu bana,

Yine de sapmadım senin koşullarından.

111 Öğütlerin sonsuza dek mirasımdır,

Yüreğimin sevincidir onlar.

112 Kararlıyım

Sonuna kadar senin kurallarına uymaya.



SAMEK



113 Döneklerden tiksinir,

Senin yasanı severim.

114 Sığınağım ve kalkanım sensin,

Senin sözüne umut bağlarım.

115 Ey kötüler, benden uzak durun,

Tanrım'ın buyruklarını yerine getireyim.

116 Sözün uyarınca destek ol bana, yaşam bulayım;

Umudumu boşa çıkarma!

117 Sıkı tut beni, kurtulayım,

Her zaman kurallarını dikkate alayım.

118 Kurallarından sapan herkesi reddedersin,

Çünkü onların hileleri boştur.

119 Dünyadaki kötüleri cüruf gibi atarsın,

Bu yüzden severim senin öğütlerini.

120 Bedenim ürperiyor dehşetinden,

Korkuyorum hükümlerinden.



AYİN



121 Adil ve doğru olanı yaptım,

Gaddarların eline bırakma beni!

122 Güven altına al kulunun mutluluğunu,

Baskı yapmasın bana küstahlar.

123 Gözümün feri sönüyor,

Beni kurtarmanı,

Adil sözünü yerine getirmeni beklemekten.

124 Kuluna sevgin uyarınca davran,

Bana kurallarını öğret.

125 Ben senin kulunum, bana akıl ver ki,

Öğütlerini anlayabileyim.

126 Ya RAB, harekete geçmenin zamanıdır,

Yasanı çiğniyorlar.

127 Bu yüzden senin buyruklarını,

Altından, saf altından daha çok seviyorum;

128 Koyduğun koşulların hepsini doğru buluyorum,

Her yanlış yoldan tiksiniyorum.



PE



129 Harika öğütlerin var,

Bu yüzden onlara candan uyuyorum.

130 Sözlerinin açıklanışı aydınlık saçar,

Saf insanlara akıl verir.

131 Ağzım açık, soluk soluğayım,

Çünkü buyruklarını özlüyorum.

132 Bana lütufla bak,

Adını sevenlere her zaman yaptığın gibi.

133 Adımlarımı pekiştir verdiğin söz uyarınca,

Hiçbir suç bana egemen olmasın.

134 Kurtar beni insan baskısından,

Koşullarına uyabileyim.

135 Yüzün aydınlık saçsın kulunun üzerine,

Kurallarını öğret bana.

136 Oluk oluk yaş akıyor gözlerimden,

Çünkü uymuyorlar yasana.



SADE



137 Sen adilsin, ya RAB,

Hükümlerin doğrudur.

138 Buyurduğun öğütler doğru

Ve tam güvenilirdir.

139 Gayretim beni tüketti,

Çünkü düşmanlarım unuttu senin sözlerini.

140 Sözün çok güvenilirdir,

Kulun onu sever.

141 Önemsiz ve horlanan biriyim ben,

Ama koşullarını unutmuyorum.

142 Adaletin sonsuza dek doğrudur,

Yasan gerçektir.

143 Sıkıntıya, darlığa düştüm,

Ama buyrukların benim zevkimdir.

144 Öğütlerin sonsuza dek doğrudur;

Bana akıl ver ki, yaşayayım.



KOF



145 Bütün yüreğimle haykırıyorum,

Yanıt ver bana, ya RAB!

Senin kurallarına uyacağım.

146 Sana sesleniyorum,

Kurtar beni,

Öğütlerine uyayım.

147 Gün doğmadan kalkıp yardım dilerim,

Senin sözüne umut bağladım.

148 Verdiğin söz üzerinde düşüneyim diye,

Gece boyunca uyku girmiyor gözüme.

149 Sevgin uyarınca sesime kulak ver,

İlkelerin uyarınca, ya RAB, yaşam ver bana!

150 Yaklaşıyor kötülük ardınca koşanlar,

Yasandan uzaklaşıyorlar.

151 Oysa sen yakınsın, ya RAB,

Bütün buyrukların gerçektir.

152 Çoktan beri anladım

Öğütlerini sonsuza dek verdiğini.



REŞ



153 Çektiğim sıkıntıyı gör, kurtar beni,

Çünkü yasanı unutmadım.

154 Davamı savun, özgür kıl beni,

Sözün uyarınca koru canımı.

155 Kurtuluş kötülerden uzaktır,

Çünkü senin kurallarına yönelmiyorlar.

156 Çok sevecensin, ya RAB,

İlkelerin uyarınca koru canımı.

157 Bana zulmedenler, düşmanlarım çok,

Yine de sapmadım senin öğütlerinden.

158 Tiksinerek bakıyorum hainlere,

Çünkü uymuyorlar senin sözüne.

159 Bak, ne kadar seviyorum koşullarını,

Sevgin uyarınca, ya RAB, koru canımı.

160 Sözlerinin temeli gerçektir,

Doğru ilkelerinin tümü sonsuza dek sürecektir.



SİN ve ŞİN



161 Yok yere zulmediyor bana önderler,

Oysa yüreğim senin sözünle titrer.

162 Ganimet bulan biri gibi

Verdiğin sözlerde sevinç bulurum.

163 Tiksinir, iğrenirim yalandan,

Ama senin yasanı severim.

164 Doğru ilkelerin için

Seni günde yedi kez överim.

165 Yasanı sevenler büyük esenlik bulur,

Hiçbir şey sendeletmez onları.

166 Ya RAB, kurtarışına umut bağlar,

Buyruklarını yerine getiririm.

167 Öğütlerine candan uyar,

Onları çok severim.

168 Öğütlerini, koşullarını uygularım,

Çünkü bütün davranışlarımı görürsün sen.



TAV



169 Feryadım sana erişsin, ya RAB,

Sözün uyarınca akıl ver bana!

170 Yalvarışım sana ulaşsın;

Verdiğin söz uyarınca kurtar beni!

171 Dudaklarımdan övgüler aksın,

Çünkü bana kurallarını öğretiyorsun.

172 Dilimde sözün ezgilere dönüşsün,

Çünkü bütün buyrukların doğrudur.

173 Elin bana yardıma hazır olsun,

Çünkü senin koşullarını seçtim ben.

174 Kurtarışını özlüyorum, ya RAB,

Yasan zevk kaynağımdır.

175 Beni yaşat ki, sana övgüler sunayım,

İlkelerin bana yardımcı olsun.

176 Kaybolmuş koyun gibi avare dolaşıyordum;

Kulunu ara,

Çünkü buyruklarını unutmadım ben.

İçeriğinin daha araştırlması lazım. benzerlik çok.:rolleyes:
 
T

teslimolan

Guest
Allah razi olsun unzurna kardesim cok güzel bir calisma yapmissin. Evet Tevrat da bizimdir biz müslümanlarin Zeburda bizimdir biz müslümanlarin Incil de bizimdir biz müslümanlarin.
 

unzurna

New member
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
542
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
57
Sence Allah dininin yanlış yürütülmesine izin verebilirmi?

Verse bile ki onu destekleyen Kuran-ı Kerim'i göndermiştir. Şimdi siz demek istiyorsunuz ki başka kitaplarda mı gelecek yani? Hayır son kitap ve kılavuz Kuran- ı Kerim. Şansımız yok.
 
T

teslimolan

Guest
hangi incil hangi tevrat hangi zebur? şuan ortada dolananlar mı?

Bak o ortada dolanana Kuran meali ne diyor.



Ali İmran Suresi 3 O, sana Kitap'ı, önündekileri tasdikleyici olarak hak bir yoldan indirdi. tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti.

--------------------------------------------------------------------------------

Ali İmran Suresi 48 Ona Kitap’ı, hikmeti, tevrat’ı ve İncil’i öğretecek.

--------------------------------------------------------------------------------

Ali İmran Suresi 50 “tevrat’tan önümde bulunanı doğrulayıcıyım.Size haram kılınmış olanın bir kısmını size helal yapacağım.Rabbinizden bir mucize getirdim size.Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”

--------------------------------------------------------------------------------

Ali İmran Suresi 65 Ey Ehlikitap!İbrahim hakkında neden çekişiyorsunuz?tevrat da İncil de ondan sonra indirildi.Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?

--------------------------------------------------------------------------------

Ali İmran Suresi 93 tevrat indirilmeden önce İsrail’in kendi nefsine haram kıldığı şeyler dışında tüm yiyecekler İsrailoğullarına helaldi.Onlara de ki: “tevrat’ı ortaya getirin; doğru sözlü iseniz onu okuyun.”

--------------------------------------------------------------------------------

Maide Suresi 43 İçinde Allah'ın hükmü bulunan tevrat yanlarında iken, nasıl oluyor da senin hakemliğine baş vuruyorlar? Daha sonra da verilen hükümden yüz çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir.

--------------------------------------------------------------------------------

Maide Suresi 44 Biz indirdik tevrat'ı, biz. İyiye ve güzele kılavuz var onda, ışık var. Allah'a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hakemlik yaparlardı. Kendini Rabb'e adayanlarla ilim ve hikmette derinleşmiş olanlar da Allah'ın Kitabı'ndan korumakla görevli olduklarıyla hükmederlerdi. Zaten onlar Allah'ın Kitabı'na tanıklardı. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun da ayetlerimi basit bir ücret karşılığı satmayın. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.

--------------------------------------------------------------------------------

Maide Suresi 46 Ardından o peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. tevrat'tan yanında bulunanı doğruluyordu. Ona İncil'i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda. tevrat'tan yanında olanı tasdikleyici idi. Doğruya ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt.

--------------------------------------------------------------------------------

Maide Suresi 66 Eğer onlar tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirilmiş olanı gerektiği şekilde uygulasalardı elbetteki hem üstlerinden hem ayaklarının altından rızıklanacaklardı. İçlerinde orta yolu izleyen bir topluluk var. Ama onların çoğunluğunun yapmakta olduğu ne kadar da kötü!

--------------------------------------------------------------------------------

Maide Suresi 68 De ki: "Ey Ehlikitap! Siz, tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni tam uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz." Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun küfür ve azlığını elbette artıracaktır. Küfre batan topluluk için tasalanma artık.

--------------------------------------------------------------------------------

Maide Suresi 110 Hani, Allah şöyle demişti: "Ey Meryem'in oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhulkudüs'le desteklemiştim, beşikte iken ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitap'ı, hikmeti, tevrat'ı, İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş görünümünde bir şey yaratıyor, içine üflüyordun da o benim iznimle kuş oluyordu. Doğuştan körü, abraşı benim iznimle iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri çıkarıyordun. İsrailoğullarını senden uzak tutmuştum. Hani, sen onlara açık-seçik ayetleri getirdiğinde, küfre sapanları şöyle deyivermişti: "Açık bir büyüden başka bir şey değil bu."

--------------------------------------------------------------------------------

A'raf Suresi 157 Onlar ki, yanlarındaki tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar; o onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

--------------------------------------------------------------------------------

Tevbe Suresi 111 Allah, müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da öldürürler, öldürülürler. Allah'ın; tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kendi üzerine hak olarak yazdığı bir vaattır bu. Ahdine, Allah'tan daha vefalı kim var? Perçinlediğiniz bu antlaşmanızdan ötürü müjdeler olsun size. İşte budur o büyük başarının ta kendisi.

--------------------------------------------------------------------------------

Fetih Suresi 29 Muhammed, Allah'ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çok çetin, kendi aralarında çok merhametlidirler. Sen onları rükû eder, secdeye kapanır halde görürsün. Allah'tan bir lütuf ve hoşnutluk ister dururlar. Görünüşlerine gelince, yüzlerinde secde eseri/izi vardır. Bu onların tevrat'taki nitelikleri. İncil'deki nitelikleri de şöyle: Tıpkı bir ekin ki filizini çıkarmış, o filizi kuvvetlendirmiş. Filiz kalınlaştı, gövdesi üzerine dikildi. Ziraatçıları da imrendirir/hayran bırakır bu ekin. Allah böyle yapar ki, onlar sayesinde, inkâr edenleri öfkelendirsin. Allah onlardan iman edip hayra ve barışa yönelik işlen yapanlara bir bağışlanma ve büyük bir ödül vaat etmiştir.

--------------------------------------------------------------------------------

Saff Suresi 6 Meryem oğlu İsa'nın da şöyle dediğini hatırla: "Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim. Benden önce tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmet adında bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderildim." Fakat İsa'nın müjdelediği elçi onlara apaçık deliller getirdiğinde: "Bu, katıksız bir büyüdür!" dediler.

--------------------------------------------------------------------------------

Cumua Suresi 5 Sırtlarına tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kutsal kitap parçaları taşıyan eşeğin durumuna benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlayan topluluğun vücut verdiği örnek ne kötüdür! Allah, zulme sapmış bir topluluğu doğruya ve güzele ulaştırmaz.
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
ortada dolaşan tevrattan çelişkiler...

"Rabbin sözüne göre Rabbin kulu Musa orada,Moab diyarında öldü.Ve Moab diyarına Beyt-Peor karşısındaki derede onu gömdü."
(Tesniye Bölümü,34/5-8)

hz. MUSA öldükten sonra ayet mi göndeiryor Allah..peki kime?? değiştirilmişliğin kanıtı..

aynı ayet değişik versiyonlarında nasıl geçiyor tevratın...

"Ahazya kral olduğu zaman kırk iki yaşında idi ve Yeruşalem'de bir yıl ikamet etti."(II.Tarihler Bölümü,22/2)

"Ahazya kral olduğu zaman yirmi iki yaşınsa idi ve Yeruşalem'de bir yıl ikamet etti."(II.Krallarb Bölümü,8/26)
-------------------------------------------Ve Yakub o yerin adını Paniel koydu,çünkü:"Allah'ı yüz yüze gördüm ve canım sağ kaldı,dedi."(Tekvin Bölümü,32/30)

"Ve dedi yüzümü göremezsin,çünkü insan beni görüpte yaşayamaz.(çıkış Bölümü,33/20)


sonuç: ÖNCEDEN İNDİRİLEN HAK KİTAPLARA DA İMAN EDİYORUZ.. ONLARDA BİZİM KİTAPLARIMIZ.. ANCAAKK GÜNÜMÜZDEKİ TEVRAT VE İNCİL ARTIK HAK KİTAPLAR DEĞİL.. DEĞİŞTİRİLMİŞ VE TAHRİF EDİLMİŞTİR.. HAK OLAN TEK KİTAP VARDIR..KURAN-I KERİM...

selametle..
 
Üst Alt