Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hilye-i Serif

  • Konbuyu başlatan hüma-gül
  • Başlangıç tarihi

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Hz.peygamber hacerül esveti öp tüğünde hz.ömer(yanılmıyorsak)rh. şöyle dedi;hey taş ben senin bir taş olduğunun farkındayım ama madem Resulullah sav. seni öptü bende öpüyorum.Ölçümüz budur.suret önemli siret daha da önemli diye düşünürüz.
sakalı şerife hürmet ederiz,Çünkü şu surette biz islamın şumüllü siretini,ruhunu görürüz.Bizim söyleyebileceklerim bundan ibarettir.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bir rüyayı burada sizlerle paylaşmak istiyorum.Hem muhabbet olsun hemde rahmet. Nefs olmasın, bunu bir kardeşimiz görmüş ve sevdiği bir büyüğüne anlatmış O'da (K.S.) "bunu diğer kardeşlerinizle paylaşın, anlatın da Allah (cc) ve Habibinin (s.a.v.) bizlere ne kadar şefkatli olduğu görülsün diye buyurmuş bizde o emre ittiba olsun diye anlatmaya çalışalım.Rüya sahibi anlatıyor:"Rüyamda kıyameti kopmuş gördüm,büyük bir kalabalık bir kargaşa herkes heryerde güneş alçalıp bir bina kadar tepemize yaklaşmıştı.O esnada Mürşidimi gördüm koştum hemen yanına sığındım.O sırada korkutucu bir sessizlik oldu ve herkes sıraya girdi.Her peygamber kendi ümmetini arkasına almış kendi şeriatında suluk etmiş evliyalarıyla bekleşiyordu.O sırada Rasulullah (s.a.v.) göründü Mürşidimin bulunduğu yere bakarak seslendi:Sana bağlı olan ihvanlarının arasında EbuBekir (r.a.) ahlakı olanları ayıkla diye emir buyurdu.Mürşidim hemen onları ayıkladı bir grup yaptı ve Resulullah'a (s.a.v.) tamam ayırdım Ya Resulullah (s.a.v.) ne yapayım bunları diye sordu,Resulullah (s.a.v.) da "Al onları Ebubekir'e (r.a) götür teslim et dedi.Daha sonra ihvanlarının arasında Ömer (ra.) ahlakı olanları ayır dedi.Mürşidim hemen emri yerine getirdi ve içlerinde Ömer (r.a) ahlakı taşıyanları ayıkladı bir grup yaptı ve Resulullah'a tamam ya Resullah bunları ne yapayım ? Cevaben buyurduki; onlarıda al Ömer'e (r.a.) götür işin bitince içlerinde Osman (r.a.) ahlakı bulunanları ayır dedi. Mürşidim sonsuz bir hızla emri yerine getirdi ve içlerinde Osman (r.a.) ahlakı taşıyanları da emir gereği Osman (r.a.) efendimize götürdü teslim etti ve aldığı son emirle içlerinde Ali k.v.) efendimizin ahlakını taşıyanları ayırdı onları da Ali (k.v.) efendimize teslim etti yerine geçti. Arkasında büyük bir grup da O'nunla beklemekteydi. Nice sonra Mürşidim Ya Resulullah (s.a.v.) emriniz gereği hepsini yerine getirdim ve ait oldukları yerlere teslim ettim fakat arkamda daha onların bin katı ümmetin duruyor bunları ne yapayım ? diye sordu. Alemlere Rahmet olan YÜCELER YÜCESİ EFENDİMİZ (s.a.v.) İKİ ELLERİNİ İKİ YANA AÇARAK HAYKIRARAK EMİR BUYURDU: ONLARIDA BANA GETİRİN!!!

O'nu sevmeyen kalplere Yüce Allah (cc) sevmeyi nasip etsin.

Derdi Allah'ın (cc) rızası olanlara selam olsun
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Bir rüyayı burada sizlerle paylaşmak istiyorum.Hem muhabbet olsun hemde rahmet. Nefs olmasın, bunu bir kardeşimiz görmüş ve sevdiği bir büyüğüne anlatmış O'da (K.S.) "bunu diğer kardeşlerinizle paylaşın, anlatın da Allah (cc) ve Habibinin (s.a.v.) bizlere ne kadar şefkatli olduğu görülsün diye buyurmuş bizde o emre ittiba olsun diye anlatmaya çalışalım.Rüya sahibi anlatıyor:"Rüyamda kıyameti kopmuş gördüm,büyük bir kalabalık bir kargaşa herkes heryerde güneş alçalıp bir bina kadar tepemize yaklaşmıştı.O esnada Mürşidimi gördüm koştum hemen yanına sığındım.O sırada korkutucu bir sessizlik oldu ve herkes sıraya girdi.Her peygamber kendi ümmetini arkasına almış kendi şeriatında suluk etmiş evliyalarıyla bekleşiyordu.O sırada Rasulullah (s.a.v.) göründü Mürşidimin bulunduğu yere bakarak seslendi:Sana bağlı olan ihvanlarının arasında EbuBekir (r.a.) ahlakı olanları ayıkla diye emir buyurdu.Mürşidim hemen onları ayıkladı bir grup yaptı ve Resulullah'a (s.a.v.) tamam ayırdım Ya Resulullah (s.a.v.) ne yapayım bunları diye sordu,Resulullah (s.a.v.) da "Al onları Ebubekir'e (r.a) götür teslim et dedi.Daha sonra ihvanlarının arasında Ömer (ra.) ahlakı olanları ayır dedi.Mürşidim hemen emri yerine getirdi ve içlerinde Ömer (r.a) ahlakı taşıyanları ayıkladı bir grup yaptı ve Resulullah'a tamam ya Resullah bunları ne yapayım ? Cevaben buyurduki; onlarıda al Ömer'e (r.a.) götür işin bitince içlerinde Osman (r.a.) ahlakı bulunanları ayır dedi. Mürşidim sonsuz bir hızla emri yerine getirdi ve içlerinde Osman (r.a.) ahlakı taşıyanları da emir gereği Osman (r.a.) efendimize götürdü teslim etti ve aldığı son emirle içlerinde Ali k.v.) efendimizin ahlakını taşıyanları ayırdı onları da Ali (k.v.) efendimize teslim etti yerine geçti. Arkasında büyük bir grup da O'nunla beklemekteydi. Nice sonra Mürşidim Ya Resulullah (s.a.v.) emriniz gereği hepsini yerine getirdim ve ait oldukları yerlere teslim ettim fakat arkamda daha onların bin katı ümmetin duruyor bunları ne yapayım ? diye sordu. Alemlere Rahmet olan YÜCELER YÜCESİ EFENDİMİZ (s.a.v.) İKİ ELLERİNİ İKİ YANA AÇARAK HAYKIRARAK EMİR BUYURDU: ONLARIDA BANA GETİRİN!!!

O'nu sevmeyen kalplere Yüce Allah (cc) sevmeyi nasip etsin.

Derdi Allah'ın (cc) rızası olanlara selam olsun

ALLAH C.C Ebeden ve Daimen Razı olsun bu rüyayı bizde işittik bizim köyde anlatmışlardı
 
H

hüma-gül

Guest
O'nu sevmeyen kalplere Yüce Allah (cc) sevmeyi nasip etsin.
AMIN insallah kardesim
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bir koku gelir bugünlere veda tepelerinden
ensar kadınları gelmiş karşılamaya ellerinde çiçeklerle
ay doğdu! diye bir rüzgar mırıltısı eser taa o günlerden
aşklarını O mübarek yüzüne karşı söylemişler en derinden...

Bu nasıl aşk Ya Rab!
Onlar ne saadetliymiş ki, O'nunla (s.a.v.) halvet içindeler
Bu nasıl asırmış ki gelirken dert üstüne dert
Onlar O'nunla (s.a.v.) yüzyıllardır saadet içindeler.

O'nu (s.a.v.) sevmeyen gönül utansın gönüllüğünden,O'na (s.a.v.) selamı kesen dil lal olsun,O'nu övmek için biraraya gelen her harf kıvanç duyarken kendinden; O'nu içinde yaşatmayan ruh ölmüştür haberi yok kendinden...

O'nu (s.a.v.) sevenlere selam olsun!
 
H

hüma-gül

Guest
Kalp O’nu tanımaya görsün. “Birisi kalbe Resulullah’ı (S.A.V) hatırlamaya görsün ve yürek O’nun Kokusunu almaya görsün kendinden geçer” diyor büyüklerimiz… ve kendine gelmez o hep Allah Teala ile olur. O’na ulaşır, Rıza-i ilahi dairesi içinde bulacağını bulmuştur artık o…
Bir insanın yürek coğrafyasına bir cemre gibi düşüşünü seyretmek O’nun… Ve bir hatırlatma yolunda buna sebep olmak, olmak ve O’na yaraşır ümmet şuuruyla emaneti teslim etmek Allah’a… ne büyük bir bahtiyarlıktır Allah’a…Ne büyük bir bahtiyarlıktır.
İşte hatırlatma yolunda, Sevgili Efendimizi anma yolunda bir kutlu yolcu, bizi Sultanlar Sultanı’nın (S.A.V.) otağına götürüyor. Sevdalıları Ona ilan-ı aşk ediyor, “Ya Resulallah” diyor.
Mahşer günü çok yalvaracağız. “Ya Resulallah” deyip inim inim inleyeceğiz. Tanıdık bir ses olabilmemiz için yaşarken Ona çok seslenmek gerek.
Ona, Efendimize sesleniş örnekleri sunuyor. Onu seven bir gönlün, Onu seven kalplere diyeceği çok şey var. Resulallah’ı sevme ve Allah Teala’nın rızasına erme yolunda yolumuzdaki her türlü şerden o yolun sahibine sığınıyor ve hayatın ve ölümün güzelliklerini diliyoruz.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Hüma kardeş naptın sen, gerçi senin de suçun değil bu:)Millet yanıyormuş meğer. Kalpler tutuştu biranda ortalık bayram yerine döndü.Muhabbetten ve sevgi dolu mesajlardan insan kendini kaybedecek hale geliyor:) Hay olan Allah (cc) razı olsun senden. Kalpleri titreyenlerden olasın inşALLAH:)

Derdi Allah'ın (cc) rızası olanlara selam olsun!
 
H

hüma-gül

Guest
O bayram yerini hep birlikte olusturuyoruz.Allah hepimizden razi olsun.Sunu anladim ki sizin gibi insanlar oldugu müddetce bayramlarimiz hic bitmiyecektir
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
"Bir hayra başlangıç yapan yada başlatan o hayrı yapanların aldığı ecir ve sevaptan kendi hanesine de aynı oranda alır. Şerri murad edip yapmak için başlatanda aynı oranda payına düşeni alır" Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz böyle buyuruyor.

Selam! Senin gibi ince düşünen Habib'in (s.a.v.) Habiplerine!
 
H

hüma-gül

Guest
PEYGAMBERİMİZ (SAV) GÜLER YÜZLÜYDÜ VE GÜLER YÜZLÜ OLMAYI TAVSİYE EDERDİ:

Peygamber Efendimiz, üzerindeki ağır sorumluluğa ve karşılaştığı türlü zorluklara rağmen, son derece tevekküllü, teslimiyetli ve huzurlu bir insandı. Hayatının her anında imanın neşesi ve şevki içindeydi. Hem bu imani neşesi, hem de güzel ahlakı nedeniyle daima güler yüzlü ve candan bir tavrı vardı. Sahabeler, Peygamberimiz (sav)'in bu halini şöyle anlatmaktadırlar

Hz. Ali (ra): "Onun güler yüzlü oluşu ve herkese nazik davranışı adeta onu halka bir baba yapmıştı. Herkes onun katında ve nazarında eşit idi."

Peygamberimiz (sav) ashabına da güler yüzlü olmalarını tavsiye etmiş ve şöyle demiştir:

"Sizler insanları mallarınızla memnun edemezsiniz, onları güzel yüz ve güzel huyla hoşnut edersiniz

Allah Teala kolaylık gösteren ve güler yüzlü kişiyi sever

Sizin gibi ince düsüncelere sahip olan bütün gönül dostalarina selam olsun.
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Kıyamam o yalnızlığına

Kıyamam o yalnızlığına, elinde hurma ağacından koparılmış bir dal ve sen gölgeleniyorsun bir ağacın altında,
ve o hurma dalıyla toprağa şekiller veriyorsun,
belki de doyamadığın anneni,hiç görmediğin babanı özlüyor düşünüyorsun,
başını kaldırsan sana sabahtan beri gölgelik eden,
gözcülük eden ve de serinlik veren bulutu farkedeceksin ama farkında değilsin, sadece rahip bahira farkında,
seni kervanda yalnız bırakanların aksine o seni çağırıyor, senin ne kadar farklı olduğunu gözleriyle görüyor ve abdülmüttalip'e diyor
"onu geri götür " diyor, " o geleceğin rahmeti "...

Anam babam sana feda olsun ya Muhammed (s.a.v),
Duha suresini her okuyuşumda ağlarım sana,ağlarım çokca,
" seni yetim bulup da barındırmadık mı,rabbin sana ne darıldı ne de yüz çevirdi,ahiret yurdu senin için daha hayırlı olacaktır,
o halde rabbini bolca an..." der yüce Allah (c.c), ve ben okur okur ağlarım senin sevdana ve benim sana olan sevdama...

Nefsimi elinde bulunduran Rabbime yemin olsun ki sana beyat ettim ya Muhammed (s.a.v),
ey sevgililer sevgilisi altmış üç yıl nefes aldığın bu imtihan dünyasına öyle bir şeref verdin ki hala feyz alıyoruz ve özlüyoruz gül kokunu,
seninle konuşamasak da, yüzünü göremesek de, sesini duyamasak da senin yolunda yürüyoruz,
" Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluhu " diyoruz...

Ey bizleri yaratan, yaşatan, rızıklandıran şanı yüce rabbim !
Sana şükürler olsun ki bizleri sana kul, Muhammed'e (s.a.v) ümmet eyledin,
Ey iki cihana server, Allah'a (c.c) resul olan peygamber ! şefaatini bizden esirgeme,bizlere havzından sular nasip eyle... Amin...
 
H

hüma-gül

Guest
PEYGAMBER EFENDİMİZİN ÇOCUKLARA OLAN İLGİSİ VE ŞEFKATİ

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in tüm insanlığa örnek olan şefkati, merhameti ve müminlere olan düşkünlüğü, çocuklara olan tavrında da çok yoğun olarak görülmektedir. Peygamberimiz (sav) hem kendi çocukları ve torunları hem de ashabının çocukları ile çok yakından ilgilenmiş, doğumlarından isimlerinin konmasına, sağlıklarından ilimlerinin artmasına, giyimlerinden oynadıkları oyunlara kadar onlar için tavsiyelerde bulunmuş, hatta bizzat yol göstermiş, ilgilenmiştir

Peygamberimiz (sav) ayrıca, yeni doğan bebeklere, çocuklarına, torunlarına ve ashabının çocuklarına hep dua etmiştir. Onları severken ya da onların oyunlarını izlerken, onlar için Allah'tan hayırlı ve uzun bir ömür, ilim, hikmet ve iman istemiştir. Örneğin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e her vesilede dua etmiş ve bu duasının, Hz. İbrahim'in Hz. İshak ve Hz. İsmail için ettiği dua olduğunu belirtmiştir.
Hz. Enes (ra):

"Resulullah aleyhissalatu vesselam çocuklarla şakalaşmada insanların en önde olanıydı
El Bera (ra):

"Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellemi Hasan omuzunda iken gördüm…"186

"Peygamberimiz (sav) kızı Hz. Fatıma (ra)'ya şöyle derdi: 'Haydi şu oğullarımı (Hasan ve Hüseyin) çağır bana!' Ondan sonra o ikisini göğsüne basar, koklardı
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
nat_01.jpg
 
H

hüma-gül

Guest
PEYGAMBER EFENDİMİZİN KONUŞMA ŞEKLİ

Peygamber Efendimiz etkileyici üslubu, hikmetli ve keskin hitabıyla tanınan bir insandı. Onun tebliği insanlar üzerinde çok büyük bir etki oluşturur, sohbetinden herkes çok büyük bir zevk alırdı. Sahabelerden bizlere aktarılan çeşitli rivayetler de onun bu özelliğini ortaya koyar. Bu konuda bazı aktarımlar şu şekildedir:

Allah Resulü insanların en beliğ (belagatli kimse, meramını tamamen, noksansız ve güzel sözlerle anlatmaya muktedir olan. Kafi derecede olan. Yeter olan), en düzgün konuşanı ve en tatlı sözlü olanıydı (ağzından ballar akıyordu)! O, şöyle diyordu: "Ben Arabın en fasihiyim (Hatasız olarak söyleyen. Açık ve güzel konuşan
"Allah Resülü çok veciz (kısa, öz, az sözle çok mana ifadesi) konuşurdu. Böyle konuşmasını kendisine Allah katından Cebrail getirmişti. Kısa cümleler içinde bütün maksadını yansıtırdı. Veciz sözlü cümleler söylerdi, sözlerinde ne fazlalık ne de eksiklik bulunurdu. Kelimeleri bir ahenk içinde birbirini izler, sözcükleri arasında duraklar ve böylece dinleyenleri sözlerini belleyip ezberlerlerdi. Sesi gürdü ve tatlıydı. Gerektiğinde konuşurdu, kötü laflar etmezdi. Hiddetli ve hiddetsiz anlarında (nefsi için değil, Allah'ın rızası için) hep hakkı söylerdi
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Normal bir hızda yürürmüş ama görenler O'nu (s.a.v.) dağdan iner gibi yürüdüğünü söylüyorlar. Muhatabıyla konuşurken o kendisinden ayrılmadıkça yüzünü ve mübarek göğsünü ondan çevirmezmiş. Hiç bir zaman kahkaha ile gülmemiş ama tebessüm ettiği olurmuş. Kendisinden bir şey isteyene yanında yoksa dahi gider borç bulur ve ona istediğini verirmiş. Çok munis bir yaratılış üzere olduğundan ümmetine olan düşkünlüğü bazen uykularını kaçırırmış. Bir gün yine böyle ötelere dalmış düşünürken Cebrail (a.s.) yanına gelmiş ve Yüce Allah'ın (cc) selamını vermiş. Bakmış mübarek gözpınarlarından yaşlar süzülüyor:"Ya Resulullah Rabbim soruyorki Habibimi ağlatan nedir ?" Cevap veriyor Resulu Kibriya:"Ya Cibril! Hadi beni bu zamanda gören tanıyan ve bilen ashabım benimle beraberken Allah'a kullukta yarış halinde.Oysa ümmetimden, ahir zamanda gelecek ümmetimin hali n'olacak." Bu soru üzerine Rahmet Deryası (cc) coşuyor ve Habib'ine (s.a.v.) soruyor."Ey Habibim! Sağ tarafına dön bir bak ne görüyorsun" ? "Ya Rabbi Bir umman-ı derya görüyorum" "Peki O umman-ı deryanın ortasında ne var" ? "Ya Rabbi! bir kaya parçası görünüyor" "O kaya parçasının üzerinde bir şey varmı"? "Evet Ya Rab!Bir serçe duruyor" "O serçenin gagasında ne var"? "Ya Rab! bir ufacık kırıntı var" "Ey Habibim! Bil ki;O gördüğün umman-ı derya benim rahmetime misaldir. Gördüğün kaya parçasıda yeryüzüdür. O serçede senin ümmetine misaldir. Gagasındaki kırıntıda ümmetinin günahlarıdır. Söyle Habibim O rahmet deryasında o kırıntının hükmü nedir ?" Bunun üzerine Resulu Zişan (s.a.v.) şükür secdeleri yapıyor.

Seni bir an bir tebessüm etirmeye inan bu kafesteki canı feda ederim ya Resulullah (s.a.v.) Gözümü bir an kırpmam seninle karşılaşsam.Bazen rüyamda karşılaşıyorum o zamanda gözümü bir an açmak dahi istemiyorum. Sen ta o zamanlardan benim için gözyaşları dökerek akıbetimin ne olacağı konusunda beni benden fazla düşündün. Bu canı sana feda etsem az gelir. Kabul buyur sana gönderdiğimiz salavat ve selamları. Kabul buyur yarın huzuruna vardığımızda sana layık olamayan ama gönlünde sadece sana olan sevgisi ile gelen bu acz içerisindeki ümmetini...
 
H

hüma-gül

Guest
Efendim, Sen yücelerin yücesisin


Efendim, Sen yücelerin yücesisin
Rabbimin gönderdiği örnek rehbersin

Kaldırdın ortadan, kasvetli bulutları.
Nurunla aydınlattın, karanlık ufukları

Bir güneş gibi doğdun üzerimize,
Aydınlığından faydalanmak düşer bize

Etrafını sarmış, çepe çevre yıldızlar.
Yıldızlarından huzme huzme ışık var.

Gül kokuyor senin bütün mevsimlerin
Kuşların sesinde yankılanır billur sesin.

Rüzgar bile getirir bize senin haberini.
Ey gönüllerimizin sultanı, şanlı fatihi.

Bütün alemler, senin nuruna muhtaç,
Sensin bizim başımıza nurdan taç.

Nasıl anlatayım, kelimerler yetmez seni
Kalemim aciz kalır, durdurur beni

Şefaat et bize ey sevgili kutlu nebi.
Ancak senin şefaatin kurtarır bizi.

Sen resülallah, resül-ü kibriyasın.
Sen Hazreti Muhammet Mustafa (s.a.v) sın.
 

khan19556

New member
Katılım
11 Ocak 2007
Mesajlar
992
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Sancaðýn düþtüðü yerden
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar isimli eserinde, bu konuda gayet önemli açıklamalarda bulunur. “Hadîsçe sabittir ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın Lihye-i Saadetinden düşen saçların taneleri mahduddur (sınırlıdır). Otuz-kırk tane veya elli-altmış tane gibi az bir miktarda iken, binler yerde Lihye-i Saadetin saçları bulunması, beni bir zaman çok düşündürdü” dedikten sonra, “Lihye” kavramıyla ifade edilen mânânın sadece “sakal”dan ibaret olmadığını, bu tellerin içinde saçların da bulunduğunu ifade eder. Hz. Peygamber’in (a.s.m.) saçını ve sakalını traş ettirdiği zaman, Sahabe-i Kiram tarafından saklanarak muhafaza edildiğini ve bu tellerin nesilden nesile, büyük bir özenle aktarıldığını söyler.

Said Nursî, bu açıklamanın ardından, bu kez kendi zihnine gelen bir soruyu aktarır. Binlerce camide ve ziyaretgâh özelliğini taşıyan yerlerde bulunun saç veya sakal tellerinin gerçekten Hz. Peygamber Efendimize ait olup olamayacağı üzerinde düşünür. Bu yöndeki sorgulamalarının ardından, genelde dikkatlerden kaçan bir noktaya temas eder. Ona göre, saç ve sakal telleri çok önemli bir mânâya ulaştıran bir “vesile” olma özelliğine sahiptir. Resûlüllah’ı (a.s.m.) hatırlamaya, Ona salâvat getirmeye, bir hürmet ve muhabbete medârdır. “Vesilelik ciheti o şeyin zatına bakmaz, vesilelik cihetine bakar” genel hükmünden hareketle, bir saç veya sakal teli gerçekten Peygamber Efendimize (a.s.m.) ait olmasa bile, zâhir hâle göre halk tarafından böyle telâkki edildiği; vesilelik vazifesini ifa ettiği; hürmete, teveccühe ve bağlılığa vesile olduğu için taşıdığı değerden hiçbir şey kaybetmeyeceğini dile getirir. Ancak bu konunun ve yaklaşımının bir istisnasına dikkat çeker. O da, Lihye-i Şerif telakkî edilen bir telin, gerçekte Hz. Peygamber’e (a.s.m.) ait olmayabileceğidir.
 
Üst Alt