yukarıdaki yazı, hayvan ateistler muhatab alınarak yazılmamıştı ki, sadece inanan yüksek insanlarla tatlı bir sohbetti. ne gariptir ki heyecana gelip döktürmüş te döktürmüş ve bolca da çuvallamış. önce tam oku, anla sonra cevap yaz. bak dart vader gibi cevap yazarsan zart der gibi de ortada kalırsın. ben de sana çok güldüm.
"örneklemeler ile aklınca inancını kurtarmak çok acizcedir. saymakla bitmeyen mantık hatalarından bazıları..."
İman her yönüyle hem inanılır hem isbat edilir olduğu ortaya konmuştur. "ben inanmıyorum" diye anırmakla inançsızlık haklı hale getirilmez. isbat usulünün bilimsellliği de hem akademisyenler tarafından hem hayatında gerçekten yaşayanlar tarafından ortaya konmuştur. bu da ayrı bir konuşma mevzuudur. ben beni yaratanı görmüş bilmiş, risaletini binden ziyade mucizeleri ile isbat etmiş bir Peygamberim ile ve içinde 40 mu'cize olan ve Rabbimi bana tanıtan Kur'anımla tanırım. bunun tartışmasını veya hakaretini burada yapamazsın. çünkü burası Nübüvvete ve Kitaba saldırı sitesi değildir.
"ama akıl sahipleri tanrı-vs nin varlığından şüpfe ediyooo"
böyle yuvarlak cümlelerle bir yere varılmaz. inancın ne denli insan psikolojisi ile ve tarihi ile alakadar olduğu ortadadır. öyle yada böle din hakikatı insanlıkda vardır. bu hakikatı sonsuz hayata aşık olan insanlığın ihtiyacını en kuvvetli bağıran ise Peygamberimdir. ben yokolmak istemiyorum diye, ve sonsuzluğu bulmayı arıyorum diye niye itham ediyorsun ki? madem unutulacaksın o zaman foruma da girme. arkanda iz bırakma ve evinde ölüp yokolmayı bekle... akıl bir şekilde sonsuz olmak istiyor. bunu sen gibi "şüpfe"ciler(!) bile kabul ediyorki buradalar
)).
"bu durumda evren mükemmel bir dizayn vs şekilde yaratıldı deniyorsa bu yaratıcının hocasının kim olduğunu sormak akıl sorusu değilmidir yani."
bak gördün mü düşünmeye başladın. biraz daha ıkın yavaş yavaş çalışmaya başlıyor. hayır akıl sorusu değildir. ama hakikatı aramaya bir adımdır. asıl gerçeklik ise bu kainatın yapıldığını görmekdir. ama yetmez. ne için yapıldığını bilmekdir. ama yetmez. bizi buraya getirmesindeki arzuyu öğrenmekdir. ama yetmez. razı olması ile neticeyi öğrenmekdir. o zaman yol haritası çıkmış olur.
"buzdolabındaki düzensiz su molekülleri donduğunda düzenli kristallere dönüşür, dalgalar deniz kıyısındaki taşları ağırlıklarına göre çok düzenli bir sıraya sokar, mıknatısın geçtiği ve ama mıknatısa yapışamayacak kadar büyük metallerin bulunduğu yerde bu metaller çok ahenkli bir şekle bürünürler. saftrik bir insana göstersen bunları kendi başına oluşabileceklerine inanmaz.suyun soğuması sonucu düzenli kristale dönüşmesi,dalgaların taşları sıraya dizmesi,mıknatısın metalleri ahenge sokması hep bilim kuralları ile ve rastlantısal olarak gerçekleşir."
senin cümlenle sana cevap vereyim daha iyi anlarsın :"örneklemeler ile aklınca inancını kurtarmak çok acizcedir. saymakla bitmeyen mantık hatalarından bazıları..." buradaki mantık hatalarına bakalım. kristal denilen düzgün yapı taşları sarayı oluşturan duvar gibidir. hatta çok daha düzgündür. silikon, elmas, tuz, kar hangi kristali görsen anlarsın ki içinde ayrı bir sanat var. tuğlalar atılarak duvar yapılmaz. dülger gerekir. terazilemek ölçmek gerekir. pürüzsüz bir yapı çok ciddi bir dikkat ve gayreti gerektirir. imar çok ince bir sanattır. "suyun soğuması sonucu" gibi sebeplere verilemez. çünkü sebepler şuursuzca akar, sanat oluşturamazlar. sebepler kullanılan malzemedirler. onu kullanmasının sebebi ihtiyaç değil, izzeti gereği perde olsunlar diyedir. soğuma gibi akılsız ve şuursuz fiil, buz kristalini yaratamaz(A). bu kristalin mimarı moleküller de değildir. sen gibi hezeyan geçiren ateistleri yanyana oturtsak on adam kulaktan kulağa oynayıp neticeye gülersiniz, milyonlar molekül ise tam olmaları gereken yere emirleri birbirine tam ve mükemmel ileterek yerleşirler. havada tüm istasyonların karışmayan frekansları gibi...(B). yada bu kristalin mimarı tüm evrenin toplanması ile oluşan doğa anan(!) da değildir. bir ahırda 10 camuz biraraya gelse durmadığı gibi mekan, viskozite, akışkanlar dinamiği gibi tüm bilimler tüm evrenin formülleri ile bir araya gelse iki molekülü orada tutmaya yetemediklerini belirsizlik katsayıları ile itiraf ederler(C). o zaman geriye kalan A B C den başka bir de D yolu vardır ki, kudret-i mutlakada, alim-i mutlak bir zatın memurları olarak o moleküller kristal olmak, verilen emri iletmek gibi pek çok harikaya sahip olmaktadırlar. onun emri altında, dağılan askerlerin emir altına toplanmaları gibi rahat bir şekilde neticeye ulaşırlar.ve sonuç mükemmeldir. diğer verebildiğin örnekler de tamamen imanın isbatına yararlar. akılsız taşların şuursuz dalgalarla dizilmesini görüp dizen Zat'ı düşünmek çok hoşdur. hele mıknatısın metalleri ahenge sokması ise başlı başına cansızlar aleminde imanı ortaya koyar...
eğer böyle bakarsan ipek gibi yumuşak köklerin sert taş ve toprağı delip, nasıl Allah namına işlediğini duyarsın. "Allah namına kainata bakan adam her ne müşahede etse ilimdir" olan hakikata yaklaşırsın...
ama tüm bu paragraftan bişey anlamayıp yine inançsızlığını anıracak olursan ben ne diyeyim. yoluma devam ederim. annem bu eylülde vefat etti. dünyamın yarısını da götürdü. diğer sevdiklerim de gidiyorlar. ben de öleceğim. ölümün ne olduğunu ve ne getirdiğini öğrenmek ve bulmak yerine sen gibi dalalet hezeyanlarına boğazıma kadar batıp onları yüzüme gözüme sürecek vaktim yoktur... kabrin ne manaya geldiğini ve benden ne istediğini bana söyleyen İmanın ve İslamım ile ahiretin ihtimali bile benim dünyamı aydınlatıyor. kaldı bir de isbatını hele bir de oradan varlığına dair haberleri, hele bir de gidipte geri gelip haber vereni (A.S.M) duymak ve bilmek beni rahatlatıyor. ben senin yerine onu dinlemekle mutluyum... senin söylediğin şunca sayfa ise bana birşey vermiyor...