Kurre ibni İyâs (r.a.) şöyle anlatıyor:
Peygamber (a.s.m) bir yere oturunca, arkadaşları etrafını çepeçevre kuşatırlardı. O Sahâbîlerden biri, nereye gitse arkasından gelen küçük oğlunu önüne oturtarak Resûl-i Ekrem'i dinlerdi.
Birgün bu çocuk öldü. Babası "oğlumu hatırlayarak üzülüp etrafı rahatsız ederim" diye Hz. Peygamberin meclisine gelmez oldu. Resûl-i Ekrem onun yokluğunu hissedince,
- "Falanı aranızda niçin göremiyorum ?" diye sordu.
- "Ey Allah'ın Elçisi ! Her zaman onun yanında gördüğümüz oğlu öldü" dediler.
Hz. Peygamber (a.s.m) o Sahâbîyi bulup çocuğunu sordu. Dertli baba yavrusunun öldüğünü söyleyince, Resûl-i Ekrem ona başsağlığı diledi, sonra da kendisini şöyle teselli etti:
- "Söyle bakalım! Vefat eden çocuğunun, yaşadığın sürece hep senin yanında bulunmasını mı; yoksa yarın Cennetin hangi kapısına gidersen, onun senden önce koşup kapıyı açarak "Buyur babacığım!" demesini mi isterdin?"
O Sahâbî,
- "Ey Allah'ın Elçisi! Elbette onun benden önce koşup Cennetin kapısını açmasını isterdim" deyince, Resûl-i Ekrem,
- "Öyleyse istediğin olacak" buyurdu.
Nesâî, Cenâiz 120.