Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Harun Yahya

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Estağfurullah hocam konuyu uzatma gayesi içinde değillim..Beni bilirsin..Sadece projenin içeriğini merak ettim..
Ama ortada bir gerçek var ki, Atatürkçü gözüken bir kısım zevat , onu siyasete alet ederek , devletin ideolojisi haline getirmek çabası içinde.
İşte biz bu noktada aldanıyoruz sanırım..Bir kısım zevat yüzünden Atatürk'ün inanç sistemini yanlış yorumluyoruz..Ve sonuç olarak sistemi bu hale getirenleri değilde direk Atatürk'ü hedef alıyoruz..Bu konuya açıklık getiren kişileri de haliyle "şarlatan" ilan ediyoruz..
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Vakit Nerelerde Kaybediliyor?

Sonsuz şefkatli ve merhametli olan Yüce Allah, kullarına birbirinden farklı sayısız nimet vermiştir. İnsan bedenindeki mucizelerden canlı hayatının devamlılığını mümkün kılan evrendeki hassas dengelere, çevrenizde gördüğünüz tüm varlıklardan yaşanan teknolojik gelişmelere kadar herşey ayrı ayrı şükredilmesi gereken nimetlerdir. Yüce Rabbimiz’in “Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız…” (Nahl Suresi, 18) ayetiyle bildirdiği nimetlerinden biri ise, genellikle üzerinde düşünülmeyen ve iyi değerlendirilmeyen “zaman”dır.

Dünya Hayatında Verilen Sürenin Kıymetini Bilmek

Her anlarını Kuran ahlakına göre yaşamak için çaba gösteren müminler, dünya hayatında geçirdikleri her saniyenin hesabını Allah Katında vereceklerini bilirler. Bu nedenle yaşamları boyunca bu sorumluluğun verdiği bilinçle hareket ederler ve Allah’ın rızasını kazanabilmek için zamanlarını en iyi şekilde değerlendirirler. “Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et.” (İnşirah Suresi, 7) ayetinin hükmü gereği, yaşadıkları her anı salih bir amelde bulunabilmek için kullanırlar.

Bazı kimselerin Kuran ahlakını yaşama konusunda en çok yanıldığı noktalardan biri, hayatlarını “ibadet zamanları” ve “diğer zamanlar” olarak iki bölüme ayırmalarıdır. Söz konusu kişiler, büyük bir yanlışlık olarak, bu dünyanın geçici olduğunu ve ahiret hayatının varlığını, yalnızca belirli ibadet zamanlarında hatırlarlar. Bu belirli zamanların dışında ise, dünya işlerinin sözde karmaşasına kapılarak sahip oldukları “zaman”ı ahiret açısından önemli olmayan faydasız işler ve düşüncelerle geçirebilmektedirler. Oysa, uykuda geçirilen saatler çıkarıldığında, Yüce Allah kullarına her gün yaklaşık olarak 16-17 saatlik büyük bir zaman dilimini, O’nun rızasını kazanabilmeleri için ihsan etmektedir.

Harun YAHYA



Bu yazı neden bu kadar uzamış anlamış değilim..Çok doğru bir yazı bence..Sadece namaz vakitlerinde Allah'ı tesbih eden çok insan var..Önemli olan her zaman O'nu düşünmek..Bu illaki vakit namazlarından ayrı namaz kılmak anlamına gelmez..İşyerinde karşılaşılan olaylara sabretmekte bir ibadettir..Sinirlerine hakim olmakta bir ibadettir..Müşteriyi güleryüzle karşılamakta bir ibadettir..

Ayrıca bu yazıyı Harun YAHYA'nın yazmış olması bişeyi değiştirmez..Bir insanın milyon dolarlara sahip olması da o kişiyi ilgilendirir..Bu adamın Allah yolunda bişeyler yaptığını hepimiz biliyoruz..Kimse bunları gözardı edemez..Bu paraların haram yolla kazanıldığına dair belge getirin o zaman inanalım..Geçen gün Harun YAHYA'nın konuşmalarını yayınladım..Hem sözlü hem video olarak..
Merak eden herkez o yazıyı okuyabilir..

Ben bu kişinin eserlerinden mümkün olduğunca faydalanıyorum..Ve sırf bu nedenden dolayı derin bir muhabbet duyuyorum..Burda hepimiz hayır ve şerrin Allah'tan geldiğini biliyoruz..Zenginlik ve fakirliğinde..Hiç kimse inanmadığı bir dava için yüzlerce kitap yazmaz..Ben Harun YAHYA'nın samimiyetine inanıyorum..Lütfen kanıtlar ve belgeler doğrultusunda konuşalım...
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Bu yazıları okumadan kesinlikle Harun YAHYA hakkında ithamda bulanamazsınız...

Bu yazıları okumadan kesinlikle Harun YAHYA hakkında ithamda bulanamazsınız...

BAV Basın Toplantısının Deşifresi

TARKAN YAVAŞ: Hepiniz hoş geldiniz tekrardan. Ben Bilim Araştırma Vakfı Başkanı Tarkan Yavaş. Gene son günlerdeki birtakım gelişmelerle ilgili sizlere bilgi vermek amacıyla böyle bir toplantı düzenledik. Malumunuz Yargıtay'ın bir ilamı var. Bilim Araştırma Vakfı davasıyla ilgili. Burada Yargıtay davamızın belirli bir kısmını onayarak, belirli bir kısmını da tekrar yargılanmak üzere kendi mahkemesine göndererek bir karar vermiştir. Buradaki karar tabii ki siz de takdir edersiniz ki nihai bir karar değildir. Yargıtay bazı noktalarda Bilim Araştırma Vakfı davasının tekrar görülmesini öngörmüştür. Burada yalnız bazı şeyler yanlış basına aksetmiştir, o da şöyle: Bir kere hiçbir şekilde Yargıtay'ın, orada geçen bazı cümleler var. Böyle nihai bir kararı yoktur, bunlar tamamen polis fezlekesinde yer alan ifadelerdir. Yani orada çok çirkin ithamlar var, çok çirkin iftiralar var. Bunlar tamamıyla polis ifadelerinde geçen yani işkence ve baskı altında alınmış ifadelerin aksetmesidir. Yani bunun dışında orada fazla bir şey yoktur. Yani Yargıtay'ın eklediği bir madde ya da bir mantık yoktur. Polis fezlekesinde geçen ifadelerin yansımasıdır sadece. Dolayısıyla zaten bu konularda Bilim Araştırma Vakfı defalarca beraat almıştır bu iddialardan dolayı çünkü bu polis fezlekesinde geçen iftiralar ve birtakım orada çirkin ithamlar. Bunların aslı olmadığı yönünde yüzlerce delil dosyaya girmiştir. Yani bunların bir delili yoktur. Onu birkaç defa açıkladık biz, gerek ben Bilim Araştırma Vakfı Başkanı olarak, gerekse gene vakfımızın fahri başkanı Adnan Oktar birkaç defa açıkladık. Orada şöyle bir çizgi var. Polis ifadeleri baskı ve işkence altında alınıyor. Ve bizde de aynen böyle meydana geldi. Orada size diyorlar ki bunu imzalamazsanız hayatınız tehlikede. Ya sakat kalacaksınız, ya öleceksiniz yani birçok konu. Orada zaten mecburen orada yazılanları okumadan hiçbir şekilde bir şey ifade etmeden imzalamak zorunda kalıyorsunuz. Yani orada öyle bir ortam var. Bunu defalarca açıkladık. Dolayısıyla orada yazılan ifadeler bizim gerçek ifadelerimizi yansıtmıyor. Asıl ifadelerimiz bizim daha sonra savcı önünde, hakim önünde verdiğimiz ifadeler. Bunlar bizim ifadelerimiz. Ve bunun en büyük kanıtı da biz verdiğimiz ifadelerin arkasında duruyoruz. Şimdi o polis fezlekesinde geçen ifadelerin ya da birtakım lafların hiçbir delili yok yani en büyük, bunların sahte olduğuna dair, en büyük delil burada yatıyor. Yani orada mesela bazı ithamlar var iftiralar var mesela deniyor ki örnek olarak şantaj yapılıyor deniyor. Yani bir şantaj var, şantaj yapılıyor bazı insanlara. Bir bakıyorsunuz madem biz mesela 100 kişi göz altına alınmıştık; bir bakıyorsunuz bu 100 kişi aynı anda diyor ki "evet şantaj var" diyor ifadelere göre, ama bir tane şantaj kaseti çıkmıyor. Bu ne demek? Mecburen o zor koşullar altında böyle bir ifadeye okumadan da olsa imza atılmış demek. Yani bunu ayırmak gerekiyor. Yani bugün basın bazı medya kuruluşlarının gazete sayfalarında çıkan bu iftiralar ve ithamlar tamamıyla bu polis fezlekelerine dayanıyor. Bunun dışında başka bir şey yok. Hatta bırakın delili, mesela ortaya çıkan bir kişi bile yok hani çıkıp da böyle bana şantaj yaptılar, şantajı da bırakın beni tehdit ettiler diyen bir kişi yok onu da geçen toplantıda ayrıntısını söylemiştim. Sadece Ebru Şimşek isimli bayan var. Onun söylediği bir iddia vardı. Onun da yalan söylediği gene 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bilirkişisi raporuyla, yalan söylediği ortaya çıktı. Yani bu da netleşti. Zaten bu konulardan da beraat ettik. Dolayısıyla ortada böyle kanıtlanmış, ispatlanmış ya da Yargıtay'ın böyle nihai kararını vermiş olduğu bir şey yok. Böyle bir karar da yok. Öncelikle bu ayrıntının mutlaka tarafınızdan bilinmesini istiyoruz. Bunun dışında daha önceki toplantıda da ben dikkat çekmiştim. Burada önemli olan karanlık nokta, Yargıtay'ın ilamı resmiyet kazanmadan basına yansıtılması. Bir şekilde birtakım görevlilerin kendi insiyatiflerini kötüye kullanarak, bizim bile ulaşamadığımız bir belgeyi basına yansıtmaları. Biz gidiyoruz şimdi Yargıtay'a avukatımız gidiyor diyor ki "evet böyle bir kararınız var mı, bir karar varsa biz bunu almak istiyoruz, en doğal hakkımız". Ama diyorlar ki bize karar yok. Hatta bize belge veriyorlar, üstünü imzalıyorlar, diyorlar ki böyle bir karar yok diyorlar. Biz de böyle bir karar olmadığını düşünüyoruz haliyle ama bir bakıyoruz basında işte gene her zamanki gibi bir karalama kampanyası şeklinde böyle şeyler çıkıyor. Halbuki bunun hiçbir gerçeği yansıtmayan ve çok karanlık bir nokta. Dolayısıyla bu noktaların aydınlanmasını istiyoruz. Ve böyle şeylere hiçbir şekilde girilmemesini istiyoruz, çünkü biz Türk adaletine güveniyoruz. Çünkü Bilim Araştırma Vakfı davası yaklaşık 7-8 yıldır devam ediyor ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinde görüldü. Ağır Ceza Mahkemelerinde görüldü. Hatta Yargıtay'ın bazı mahkemelerine dahi gitti görüldü ve bunların hepsi tarafından, herhangi bir suç örgütü olmadığına dair, hepsinin kanaati ortaya konuldu. Yani şimdi onlarca hakim, onlarca savcı Bilim Araştırma Vakfı'nın bir suç örgütü olmadığına dair kanaatini yansıttı bu dosyalara. Zaten biz biliyoruz, kendimize de güveniyoruz. Türk adaletine de güveniyoruz. Dolayısıyla şimdi bu tür yan yollara sapmanın ve tevessül etmenin bir anlamı yok. Bunun tek sorumlusu, bunun tek amacı şu olabilir: Biliyorsunuz Bilim Araştırma Vakfı bir suç örgütü değil gayet tabii ki. Ve 1990 yılından beri kültürel anlamda, fikri anlamda faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu. Ve 3000'e yakın konferans yapmış yurt içinde ve yurt dışında çok faal bir organizasyon. Dolayısıyla yaptığımız Bilim Araştırma Vakfı'nın ve özellikle fahri başkanı Adnan Oktar'ın kitaplarıyla yapmış olduğu fikri mücadeleyi, kültürel hizmeti, milli ve manevi değerler doğrultusunda yaptığı bu hizmeti baltalamak isteyen birtakım odakların yapmış olduğu komplolar bunlar, iftiralar. Bunlar günlük hareketler, böyle uzun vadeli şeyler değil çünkü bakıyorsunuz böyle bir iftira kampanyası başlatılıyor, işte bir linç kampanyası başlatılıyor. Onun akabinde bakıyorsunuz dava sürecinde hiç ummadıkları gelişmeler oluyor. Mesela beraat kararları çıkıyor. Ama bunların hiçbirini biz basında göremiyoruz. Mesela 1999 yılında da gene böyle sayfa sayfa iddialar çıkmıştı. Birtakım iftiralar çıkmıştı. Bunlar gene o polis fezlekesine dayandırılarak çıkarttırılmıştı. Ama sonradan baktık ki, bunların hiçbirinin doğru olmadığı delillerle kanıtlandı ama akabinde hiçbir gazetede bir beraat kararı, işte Bilim Araştırma Vakfı'nın bundan aklandığı şeklinde bir karar çıkmadı. Şimdi bu tabii basının objektiflik ilkesine aykırı düşüyor. Bunların mutlaka objektif olarak, lehe ya da aleyhe görülen her türlü kararın yer alması gerekir. Ve doğru bir şekilde yer alması gerekir.

Bir de bir ayrıntı, yani burada orda polis fezlekelerine dayanılarak yapılan haberleri yapan, bu fezlekeleri hazırlayan memurların başta müdürleri olmak üzere birçoğu şu an meslekten ihraç edildiler. Yani bu çok önemli bir şey. O dönemde bizim İstanbul Organize Suçlar şubesinin başındaki kişi ve kişilerin meslekten ihraç edilmesi söz konusu işkence suçundan dolayı. Ve şu anda 10'a yakın personel 216'şar yıl ile yargılanıyorlar Ağır Ceza Mahkemesi'nde. Hatta bu kişiler hakkında Başsavcılığın İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği bir rapor var ve bu raporunda diyor ki açıkça bu kişiler hakkında görevlerini kötüye kullandıkları yönünde net ifadeleri var. İşte bu kişilerin şova dayalı hareket ettikleri, bazı müştekilere yaranmak için hareket ettikleri, üstlerinin emirlerine uymadıkları ve karanlık ilişkiler içinde oldukları yönünde, zaten kendi iç yazışmaları var. Yani Başsavcılığın İçişleri Bakanlığı'na yaptığı bir resmi rapor bu. Dolayısıyla hal böyleyken, bu tür şeylere itibar edilmemesi lazım. Sonuç olarak da Yargıtay'ın bu son ilamında da Yargıtay özetle son sonuç bölümünde de şunu söylüyor: Daha önce 4422 kanun vardı, bizim yargılandığımız kanun vardı, ama bu kanun kaldırıldı, bu kanunun kaldırılmasından sonra birçok ceza kanunu ve usül kanunu değişti. Buna istinaden de Yargıtay şunu söylüyor bu değişen kanunlar yönünde BAV davasının yeniden görülmesi yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır diyor ve dava yeniden görülecek. Şimdi bu da bizim zaten istediğimiz bir şey. Yani biz çünkü o dönemde de hatırlarsınız zaman aşımı konusu sürekli gündeme getirilmiş sanki BAV zamanaşımı konusu vesilesiyle kurtulmuş olduğu yönünde haberler çıktı. Yani onca delil kenara kondu sanki zaman aşımı olmasaydı mahkumiyet çıkacaktı gibi bir şaibe yaratıldı. Biz de o dönemde gene hatırlarsınız, gene bir basın toplantısı yapıp böyle bir şaibeden rahatsız olduğumuzu zaten kendimizin yargılanarak aklanmak istediğimizi söylemiştik. Bugün bu oldu, yani istediğimiz bir şey oldu aslında. Şu anda bu şaibeli gibi görünen konuyu Yargıtay'ın da kanaatimizce Yargıtay da böyle düşünüyor ve şaibeli gibi yansıtılan bu konunun netleşmesini yani bizim yargılanarak aklanmamızı istiyor diye düşünüyoruz biz de aynı şekilde istiyoruz, dolayısıyla bu sonuçtan da memnunuz. Evet, sizin de soracağınız sorular varsa ben onları da cevaplamaya çalışayım.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
MUHABİR: Sırayla mı yoksa siz mi seçeceksiniz?

TARKAN YAVAŞ: Yo, Buyrun

MUHABİR: Ben Milliyet gazetesinden Nil Bayar

TARKAN YAVAŞ: Evet buyrun

MUHABİR: Şunu sormak istiyorum şimdi bu 5 yıllık zamanaşımı süresi doğal yollardan sonuçlanmadı. Sizin redd-i hakim talepleriniz ki iki kez Yargıtay'a gitmesinin nedeni sizin talepleriniz, yani mahkeme uyuşmazlığının çözülmesi için gitti yani bu dosya belki de hakikaten çok nadir görülen bir şekilde çok fazla gezdiği için o süre doldu bitti ve dosya artık görülemiyor. Şimdi burada siz de diyorsunuz ki; Yargıtay ilamı kesin bir sonuç değil ama Yargıtay'ın Yargıtay ilamında, ne de daha önceki mahkemelerin görevsizlik kararları ya da yetkisizlik kararlarında sizin iddialarınızı doğrulayan bir ifade yok. Yargıtay kararı şunu söylüyor; ortada Adnan Oktar liderliğinde kurulmuş dini görünümlü bir örgüt var ve bu insanların buraya gönüllü bir şekilde üye olduğu sabittir, yani örgüt yani suç örgütü ithamını tabii kabul etmiyorsunuz, ilamlarda Yargıtay kararlarında mahkemenin takipsizlik pardon zamanaşımından düşülmesine ilişkin kararında söz konusu örgütün varlığı kesin bir şekilde belirtiliyordu yani zamanaşımından dolayı karar verilmiş olabilir ya da söz konusu Yargıtay kararı kesin bir karar olmayabilir ama burada bir örgüt liderliği örgüt üyeliği örgütün faaliyetleriyle ilgili kesin bilgiler var. Tabii ki bu soruşturmayı polis yürütüyor. Türkiye'nin her yerinde kolluk kuvveti soruşturmayı yürütüyor zaten sizin iddialarınız bu ifadelerin baskı altında alındığı yönünde. Artı şunu ifade etmek istiyorum basına sızdırıldı çok sık kullanılan bir şey. Bu kadar basın mensubunun önünde siz de bu ifadeyi tekrarladınız ama Yargıtay başkanı ile ilgili iddialar da gazetelerde yer aldı, yani sanki bir kurum ya da kişiler tarafından bunun basının belli bir şekilde yönlendirilmesi için sızdırıldı düşüncesine ben katılmıyorum. Buraya da gelip toplantınıza ilgi gösteren bir gazeteci olarak. Benim merak ettiğim şu daha doğrusu basını da ilgilendiren hepimiz de biliyoruz ki buna ait kararlar falan değil söz konusu iddiaların ciddiyeti. Bu iddialarla ilgili biz Adnan Bey'i hiç göremiyoruz. Toplantılarda sürekli sizleri görüyoruz karşımızda. Bu demek değil ki Adnan Bey çıkıp söylediğinde biz aksini düşüneceğiz ya da falan ama niçin kendini göremiyoruz. Çok ciddi ithamlar var en son çocuk yaşta genç kızların da bu gruba çeşitli vaatlerle kandırılarak katıldığı yönünde...

TARKAN YAVAŞ: Şimdi

MUHABİR: yani iddiaların ciddiyeti aslında basını ilgilendiriyor bununla ilgili sizin mesela bu husus hakkında net delil yok

TARKAN YAVAŞ: Evet

MUHABİR: yani aleyhte bir delil yok. 5 yıllık yargılama sürecinde Yargıtay kararında dahi bu iddialar tekrar ediyorsa eğer bu nasıl olabiliyor onu soruyorum ben size.

TARKAN YAVAŞ: Şimdi bir kere delil yok dediğiniz doğru. Yani delil olsa bugüne kadar ortaya konurdu herhalde 7-8 yıl oldu delil yok. Adnan bey toplantılara katılıyor durumu elverdiğince. Geçen yaptığımız bir basın toplantısı vardı , bilmiyorum buradaki arkadaşlar vardı, oraya katıldı, bazı televizyon programlarına da çıktı, bugün de kısmet olursa buraya katılacak yani biz bekliyoruz kendisini, kendisiyle bir görüşme yaptık sabah, dolayısıyla katılmıyor diye bir şey yok. Biz zaten sürekli bugün de mesela basın toplantısı düzenlememizin amacı bazı bilgileri doğru aktarabilmek ama onları da görebilmek açıkçası basında. BAV davasına gelince, ben cevap vereyim isterseniz çünkü bayağı bir şey söylediniz onları hatırladıkça söyleyeceğim. BAV davasına gelince, BAV davası zaten ilk başta DGM'de görevsizlik kararıyla Ağır Ceza mahkemesine gönderildi. Yani bir DGM şunu söyledi 4422, yani suç örgütü, çıkar amaçlı suç örgütü burada yoktur dedi ve bunu bir üst diğer DGM de onayladı yani diyorsunuz ki böyle bir karar yok, var böyle bir karar ve bu diğer mahkemelerde gezerken yani o da yetkisizlik konusu. O bizi ilgilendiren bir konu değil mahkemeler kendi aralarında bu davaya kimin bakacağına karar veriyorlar.

MUHABİR: Sizin itirazınız oldu iki kez mahkemeye.

TARKAN YAVAŞ: O ayrı bir konu, şimdi karıştırıyor olabilirsiniz.

MUHABİR: Hayır efendim, hayır efendim.

TARKAN YAVAŞ: Yetkili konusu değil

MUHABİR: Gezme

TARKAN YAVAŞ: gezme, reddi hakim konusu

MUHABİR: Reddi hakim zaten.

TARKAN YAVAŞ: Evet reddi hakimde de doğru nedenlerimiz olduğu için bizim bir talebimiz oldu yani hukuksal hakkımızı kullandık ve bunun da çok samimi ve doğru bir hak olduğu şuradan belli mahkeme bunu kabul etti, yani mahkeme bunu kabul etmek zorunda değil, yani DGM yargıçları derler ki, biz reddinizi reddediyoruz derler yani bu zor bir şey değil. Ve Devlet Güvenlik, tarihinde ilk defa bir DGM heyeti çekilmiş davadan. Bu ne demek, demek ki bizim haklı nedenlerimiz var ki, böyle bir şeyi kabul ettiler ve bu çok ciddi bir konudur yani siz böyle DGM yargıçlarını sebepsiz yere reddedemezsiniz bunun karşı tazminat davaları vardır, yani çok ciddi bir şeydir bu, iddiadır. Ve biz bunu söyleyebiliyorsak, demek ki haklı nedenlerimiz var, e sonuca da bakıyoruz, sonuçta da çekilmişler. Demek ki bu bir zaman aşımı süresine sokmak için bir şey değil, bu o günkü şartlarda hukuksal haklarımızı kullanmamız.

Bir diğer konu da, bunu da gözden kaçırmayın lütfen ağır ceza mahkemesi yani, zamanaşımına BAV'nın zamanaşımına uğrayan parçası dışında ikinci bir parçası daha var yani bu da ağır ceza mahkemesinde görülmeye devam eden parçası. Bu zaman aşımına uğramadı ve bu dava bütün BAV üyeleri ve fahri başkanı Adnan Oktar'ı içine alacak şekilde beraat ile sonuçlandı ve onandı yani kesinlik kazandı bu, yani sonuçta biz kesinlik kazanmış bir mahkeme kararıyla da beraat etmiş durumdayız aslında. Ama bu önden giden parça zamanaşımından gitmişti, Yargıtay da dedi ki kanunlar değişti, şu kanunlar var uzun uzun saymış siz de görmüşsünüzdür, yeni kanunlar var, o kanunlara göre on yıl olabilir zamanaşımı, şu anda bizim yedi sene oldu yaklaşık, bir daha bir gözden geçir, böyle bir zorunluluk var başka bir şey değil ve burada zamanaşımı konusu tartışılıyor. Orada geçen ifadelerin hepsi de ben açıkladım özellikle, yani buna lütfen çok dikkat edin, yani polis fezlekelerinde yer alan ifadeler yani orada mecbur kalınarak insanlar bir hafta gözaltında kalmış, mecbur kalarak imza attığı şeyler ve bunların hani tamam bir şeyler zorla da imzalatılsa sonradan bunların delilendirilmesi gerekir, delillendirilememiş yedi yıldır, demek ki böyle bir şey yok. Biz de zaten o gönül rahatlığıyla onlara evet dedik. Orada çok zor bir ortam vardı yani şimdi nasıl anlatsam bilemiyorum size ama sadece biz de değil bakın siz gazetecisiniz araştırın o dönemdeki birçok insan var oradan geçmiş olan, o uygulamalardan geçmiş olan birçok insan var, tanınmış insanlar var, düzgün insanlar da var hepsinin yazdıklarına bakın anılarına bakın bunların hepsi mi yalan söylüyor, hepsi iftira mı atıyor polise iftira mı atıyor bunların hepsi. Değil yani hatta bakın uygulamaları bile uyuyor birbirine yani işkence metotlarını bile çok detaylı bir şekilde anlatıyorlar ve bunlar birbirleriyle aynı yani bu kadar insan, birbirinden ayrı dünyalarda yaşayan insanlar aynı şubeden geçiyor ve aynı uygulamaların olduğunu detaylarına kadar anlatıyor. Bu olacak şey değil yani belli ki böyle bir uygulama var. Burada tabii benim eklemek istediğim bir nokta da şu, biz burada tabii ki hiçbir zaman devletin manevi yönüne ya da şahsiyetine yönelik bir şeyimiz yok hiçbir zaman da olamaz. Biz devletimizin yanında her zaman devletin politikalarını destekleyen yönde bir faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşuyuz. Buradaki bizim itirazımız ve şikayetimiz, devletin içinde yer alan ve kendi bulunduğu konumu suiistimal eden bazı kişiler ve görevliler hakkında oluyor. Ve şu andaki görülen davalar da onlar hakkında.

MUHABİR: insanlar niçin inanmıyor peki sizce? Yani her şey polis senaryosuysa bunların hepsi asılsız iddialarsa, insanlar niçin bu iddiaları...

TARKAN YAVAŞ: Valla şöyle bir durum var

MUHABİR: ... samimi bulmuyor olabilir... vakfınızın faaliyetleriyle ilgili olabilir...

TARKAN YAVAŞ: söyle bir durum var BAV'na gerçekten inanan seven ve takip eden çok geniş bir kitle var, biz onu görüyoruz yakın ilgisini de görüyoruz ama bazı basın kuruluşları, bazı basında yansıma şekli gerçekten bizim hoşumuza gitmiyor burada basını da eleştiriyor anlamında bir şeye de girmek istemiyorum ama sizleri tenzih ederim buradaki insanları ama böyle yansıması sebebiyle de bu meydana geliyor. Siz ister istemez insanlara oradaki polis fezlekesindeki lafları cümleleri verirseniz, onlar tabi ki bundan etkilenirler. Bazı şeyler söylerseniz mesela 'küçük kızlar' diyor; bu mesela insanları tahrik edecek bir şey, toplumu tahrik edecek bir şey orda bir detay var. 'Küçük kız' ifadesi bizim yargılandığımız davanın hiçbir şekilde iddianamesinde veya herhangi bir yerinde de geçmiyor.

MUHABİR: Evet onu da soracaktım, ben bunu ilk kez duyuyorum.

TARKAN YAVAŞ: Bu yeni bir şey bunun delili bu nerden böyle bir şey yok. Bu neden var?

MUHABİR: Biz de bunu duyunca şaşırdık, yani bu daha önce hiç duymadığımız bir itham

TARKAN YAVAŞ: Bu sadece psikolojik bir propaganda var yani psikolojik bir şey bu. Siz toplumu bir şekilde yönlendirmek için bu tip şeyleri ihtiyaç duyuyorsunuz belirli odaklar BAV'ın faaliyetlerini engellemek varlığını kaldırmak için bu tür olaylara tevessül ediyorlar bu tür komplolara giriyorlar. Daha önce de yalancı tanıklar getirdiler
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
İşte bakın Harun YAHYA eserleri o kadar büyük bir maliyete sahip olmasına rağmen bazı okullarda felsefe ve biyoloji öğretmenlerine ücretsiz dağıtılıyor..Hani o zevki sefa içinde yaşayan Harun YAHYA varya işte o adam milyon dolarlarını bu kitaplara yatırıyor..Siz bir müslüman olarak bu durumdan haz almıyormusunuz öyle değilmi???

"Yaratılış Atlası Okullarda Dağıtılmasın"

Eğitim-Sen Antalya Şubesi MEB'e bağlı liselerdeki biyoloji ve felsefe öğretmenlerine ücretsiz dağıtılan "Yaratılış Atlası"nın okullara girişinin engellenmesini talep etti. Dağıtım engellenmezse, sendika atlası Başbakan Erdoğan'ın adresine de gönderecek.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Antalya Şubesi liselerdeki biyoloji ve felsefe öğretmenlerine ücretsiz dağıtılan ve evrimin aslında kanıtlanmamış bir teori olduğunun propagandasını yapan "Yaratılış Atlası"nı Milli Eğitim Bakanı ve Antalya Valisi'ne iade etti.

Bir ay içinde dağıtım engellenmez ve soruşturma açılmazsa atlaslar bu kez Başbakan Erdoğan'a postalanacak.

Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Zeybek, düzenlediği basın toplantısında, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in kamuoyunda "Adnan Hoca" olarak bilinen Harun Yahya takma imzalı "Yaratılış Atlası"nın Türkiye genelinde bazı lise öğretmenlerine dağıtımını teşvik ettiğini iddia etti.

"Ücretsiz dağıtılıyor"

Atlas dağıtımının Antalya'da da yaygın bir şekilde devam ettiğini bildiren Zeybek "28 x 38 cm ebadında, birinci hamur kâğıda basılı 764 sayfa ve 6.3 kilo ağırlığındaki bu yayının, Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) bağlı liselerde görev yapan biyoloji ve felsefe öğretmenlerine ücretsiz olarak dağıtıldığını belirtti.

Zeynel "yüksek maliyetli bu yayın incelendiğinde, atlas dağıtmanın amacının evrim kuramını ele alan öğretmenleri etkilemek ve gerici safsatalar yoluyla eğitim sisteminde "yaratılış teorisi"ni hakim kılmak olduğu görülmektedir" dedi.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
İşte bakın Harun YAHYA eserleri o kadar büyük bir maliyete sahip olmasına rağmen bazı okullarda felsefe ve biyoloji öğretmenlerine ücretsiz dağıtılıyor..Hani o zevki sefa içinde yaşayan Harun YAHYA varya işte o adam milyon dolarlarını bu kitaplara yatırıyor..Siz bir müslüman olarak bu durumdan haz almıyormusunuz öyle değilmi???

Barış kardeşim yukarıdaki alıntı sana aittir.Sen ve Tarik severek takib ettiğiniz ve imanında ihlasında şüphe görmediğiniz bi insana yapılan eleştiri yada kastı aşan ithamlara cevap veriyor deliller sunuyorsunuz.Haza sunduğunuz deliller yoruma değerlendirmeye açık dökümanlar.Şu kuralı unutmayın,ikimizde aynı yeri bakarız ama aynı şeyi göremeyiz.Nedir bu fevrilik ve dayatmacılık.Sen görevini yapıyorsun sana göre doğru olanı yani.Ama yaptığın yada yaptığınız bir yanlış var.İnsanlarında sizin gibi inanmalarını beklemek.Bu tamamen nefsi boyuta taşıyor olayı.Şimdi sizin taşıdığınız dan kat kat fazla belge bilgi ve ifade doktor raporu taşınsa buraya,o zamanda satılmış işbirlikçi bunu yapanlar bunların hepsi düzmece denecek.O yüzden siz sadece sevdiğiniz ve saygı duyduğunuz insanı anlatın yanlış anlaşılan yönleri varsa doğrusunu delillendirin.Amam inanıp inanmamayıda insanların hür iradelerine bırakın.Bakın bir sürü mesajlar siliniyor.Hakaretler havada uçuşuyor.Ne gerek var bunlara değilmi.Fikirler sabır ve metanetle gerekli olgunluğa ve taraftara ulaşır.Kanaatim bu yöndedir kıymetli kardeşim.Dua ile
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
İşte bakın Harun YAHYA eserleri o kadar büyük bir maliyete sahip olmasına rağmen bazı okullarda felsefe ve biyoloji öğretmenlerine ücretsiz dağıtılıyor..Hani o zevki sefa içinde yaşayan Harun YAHYA varya işte o adam milyon dolarlarını bu kitaplara yatırıyor..Siz bir müslüman olarak bu durumdan haz almıyormusunuz öyle değilmi???

Barış kardeşim yukarıdaki alıntı sana aittir.Sen ve Tarik severek takib ettiğiniz ve imanında ihlasında şüphe görmediğiniz bi insana yapılan eleştiri yada kastı aşan ithamlara cevap veriyor deliller sunuyorsunuz.Haza sunduğunuz deliller yoruma değerlendirmeye açık dökümanlar.Şu kuralı unutmayın,ikimizde aynı yeri bakarız ama aynı şeyi göremeyiz.Nedir bu fevrilik ve dayatmacılık.Sen görevini yapıyorsun sana göre doğru olanı yani.Ama yaptığın yada yaptığınız bir yanlış var.İnsanlarında sizin gibi inanmalarını beklemek.Bu tamamen nefsi boyuta taşıyor olayı.Şimdi sizin taşıdığınız dan kat kat fazla belge bilgi ve ifade doktor raporu taşınsa buraya,o zamanda satılmış işbirlikçi bunu yapanlar bunların hepsi düzmece denecek.O yüzden siz sadece sevdiğiniz ve saygı duyduğunuz insanı anlatın yanlış anlaşılan yönleri varsa doğrusunu delillendirin.Amam inanıp inanmamayıda insanların hür iradelerine bırakın.Bakın bir sürü mesajlar siliniyor.Hakaretler havada uçuşuyor.Ne gerek var bunlara değilmi.Fikirler sabır ve metanetle gerekli olgunluğa ve taraftara ulaşır.Kanaatim bu yöndedir kıymetli kardeşim.Dua ile

Şimdi mücahid abi ben bu adam hakkında başlatılan soruşturmaların hepsinden beraat ettiğine dair belgeleriyle kanıtlar sunuyorum..Tekrar söylüyorum varsa elinizde kanıtlar asın buraya bakalım abi..

.Şimdi sizin taşıdığınız dan kat kat fazla belge bilgi ve ifade doktor raporu taşınsa buraya,o zamanda satılmış işbirlikçi bunu yapanlar bunların hepsi düzmece denecek.

İşte benim astığım konuyu okumuyorsunuz..Bu ithamların hepsinin cevabı orda yazıyo..Ebru ŞİMŞEK olayında mahkemeye gösterilen kamera çekimlerinin asılsız olduğu bu yazılar içersinde var..Küçük kızlarla cinsel ilişkiye girme saçmalıkları bu yazılar içersinde var..

Ne olursunuz bir zahmet edip okuyun..Eğer ben bilmeyipte gerçekten kötü niyetli bir adamın savunmasını yapıyorsam beni yanlış yoldan döndürün..

Bir de şu var ben insanların benim gibi inanmasını beklemiyorum..Sadece Harun YAHYA gibi değerli bir yazarı karalama yoluna gidiliyor..Ben bunu engellemeye çalışıyorum..Aynı şey Seyyid KUTUB ve Said NURSİ için yapılsa ne tepki verirsiniz??Forumu o kişinin başına yıkarsınız değilmi??

Kimse kimseyi kanıtsız ve belgesiz "şarlatan" ilan edemez..Varsa belgeleriniz buyrun bakalım inşallah..
 

tarik1987

New member
Katılım
21 Haz 2007
Mesajlar
120
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
BURSA
biraz adalet istiyorum.
bana verilen ceza açıkça söylüyorum li:ADİL DEĞİL. bana verilen cezanın aynısının alper filize de verilmesi gerekir.
biraz adalet....
selam ile..
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
"Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz." ve "Söz uçar, yazı kalır." Bunlar malumunuz atasözlerimizdir. Konuya müdahil olmak istemem bana göre,yalış fikirlerin demegojı tarzda kabul ettirilme isteği. Birincisi şudur ki; hiç bir kimse bir kimsenin imanını sorgukayamaz. Bu kesin hükümdür ki; aksi şirk'e girer. Çünkü imanı sorgulama makamı bizzat Rabbül Alemin'dir. Biz, şeri hükümlere göre amel etmek ile mükellefiz. Zahiren bir kişi müslümanım diyor ve bu sözüne uygun tarzda hareket ediyorsa umum o kişinin müslümanlığına şehadet eder. Zaten ameli de niyetini ortaya koyar. Bu noktadan hareket ile gerek Harun Yahya'nın ve gerekse de Gazi Mustafa Kemal'in imanını sorgulama hakkına sahip değiliz. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur.

Kişilerin yaptıkları yanlışları konuşabiliriz, ama bunu yaparken, hatasından dönmüş olduklarını ilan eden ve o günkü şartlarda yaptığının hata olduğunu kabul ve deklare edenlerin bu yönünüde görmek insani görevimizdir. Kaldı ki ortada, Harun Yahya'nın hata veya suç olmasını öngörecek herhangi bir şey de sözkonusu değildir. BAV bizim yakından takip ettiğimiz gerçek anlamda ilmi konulara yer veren ve bunları yine bizler ile paylaşma adına yayınlar, seminerler ve paneller düzenleyen bu yönde ilmi araştırmalara kaynak oluşturan bir vakıftır, örgüt değildir. Zaten bir kısım kişiler bu oluşumu örgüt sınıfına sokmaya çalıştığı için, bunca polemik bu sebeple doğmaktadır. Günümüzde Kanaryasevenler Derneği bile kanuni bir dernek olarak görülüyor. Sahi, sormak gerekir; hiç bu tür vakıf ve derneklerin lokaline yolunuz düştümü ? Bir gidin, bir şey kaybetmezsiniz. Görün bakın orada kanaryaları sevmek adına ve onların nesillerini korumak adına ne gibi bir aktivite var!!! Veya konkenlerin ve okey partilerinin zaman ve yeri konusunda yapılan fikir teatilerini yakından paylaşın..!

Haun Yahya; bu güne kadarki yayınlarında ve panellerinde, küfrün göbeğinden insanları aynı küfre sokmaya çalışan Darwın mıknatısına bir tepki vermeye çalışmaktadır ve bu yolda maaşallah çok güzel bir netice almıştır. İlkokul kitaplarına bile giren "Tunç Devri, Cilalı Taş Devri, Yontma Taş Devri" gibi ucubeler ile insanı en temel öğrenme yaşından beri içine alan "yaratılış gerçeğini" inkara götüren zihniyete tavır almış ve Allah'ın izni ile ortaya koyduğu ilmi ispatlar ile bunları çürütmüştür. Darwın ve yandaşlarının iki sene önce, Harun Yahya'nın ortaya koyduğu ilmi ispatlar ile "pes ettiği" artık kendileri tarafından ilan edilmiştir. Lütfen burayı tekrar okuyun; kendileri yaptıkları açıklamalar ile ortaya konan bu ilmi araştırmalara verecek cevap bulmakta zorlandıklarını kendileri dahi kabullenmişlerdir. Bu noktada bizim insanımızın kabullenme zorluğuna girmesi şaşılacak bir konudur.

Olayın birde hukuki yönü vardırki, Din konusu olunca zaten akan sular durur ve herkesin söyleyeceği üç beş kelimesi muhakkak vardır. Hukukta da yasal haklarını kullanan insanlara baktığınız zaman, yargı aşamasında olan bir konuda tarafların biri eğer Din'i yönü ön plana çıkmışsa kullandığı her yasal hakkı suç işliyormuş gibi algılanır. Bebeklere dahi tecavüz edip onları hunharca öldüren şahısların en temel hakkı gibi görünen "savunma hakkı" nı, niyeyse bu insanlar kullanmaya kalktığında "vay şerefsiz!" olur. Neden ? Bir caniye reva görülen savunma hakkını, bu gibi insanlar kullanmaya kalkınca suç işliyorlar, yada hakları değilmiş gibi algılıyoruz. Bireyin savunma hakkı, bu gibi insanlar sözkonusu olduğunda rafa mı kaldırılması gereken bir maddedir. Redd-i hakim hakkını apo kullanırken yasal bir hak, Harun Yahya kullanmak isteyince ayıp! yada hakkı yok!, öyle mi ? Ne kadar samimiyiz ?

BAV; bugüne kadar hukuki patformda kendisine isnad edilen her türlü suçlamalardan üstelik yargı yolu ile aklanmış, polis ifadelerinde yer alan açıklamaların zoraki ve baskı yolu ile alındığını, üstelik hukukun tayin ettiği bilirkişi raporları ile ispatlamış ve bu kadar hengame içerisinde dahi misyonundan zerre taviz vermeden yoluna devam etmiş ve yüzyıllardır hakkında bırakın bir tez'i, en ufak ilmi dayanak dahi oluşturulamayan bir konuda, dünyanın hayranlığını ve haklı övgüsünü kazanan bir gerçeği Kur'an ışığında insanlara ispatlamış ve Darwın'i misyonu ile birlikte bir daha dirilmeyecek şekilde helak etmiştir. Buna müslüman bir kişi olarak tebrik yazısı hazırlayacağımıza, "şarlatan" gibi bir ifade ile üstelik kul hakkına tecavüzde bulunacağız ve yapılan bu hizmetlerini elimizin tersi ile itip görmezden geleceğiz. Dünyanın gördüğü gerçeğe gözümüzü kapatacağız, o zamanında falanca kişinin müslüman olduğunu söylüyordu, işte bu yüzden 1980 cuntasının adamıdır gibi aslı astarı olmayan iddialarda bulunacağız. Kusura bakmayın, bu kadar basit olmasın bu tür değerlere saldırmak. Bir ömür düşünün sadece Allah'a hizmet için adanmış olsun ve bu konuda gerek fiziki ve gerekse de maddi olarak hiç bir şeyi sakınmasın tam bir hizmet aşkı ile üstelik maddi bir beklenti içerisine girmeden bir işe soyunsun, öküzün altında her renk buzağı aransın, bulamayınca da "zaten; öküzün altında buzağı olmaz ki" denilerek hem kendini hemde etrafında senin ile beraber hareket eden insanları gülünç duruma soksun! Gülünç oluyorsunuz. Ne kadar hemde, Jerry Lewıs'e dahi gülünemeyecek kadar!

BAV'ın ne avukatıyız nede o misyona en ufak bir hizmette bulunabildik. Ama hak adına konuşmak gerekirse gönülden destek ve sevgilerimizi her seferinde samimi olarak göstermek istedik. Şuanda olduğu gibi. Bu dini takvim yaprağının arkasında yazılanlardan öğrenmediğimiz gibi, bu Din'e her anlamda hizmet vermeye çalışan insanları da medyadan ve onların yazdıklarından öğrenecek değiliz. Aklını kullanmak isteyen her insan için yeterli kaynak mevcuttur. karşısında yer alan gruba baktığınız zaman bile Harun Yahya'nın ne tür bir yolda olduğunu görmeniz için yeterli işaretler mevcut. Önemli olan bizim bakış açımızda. Bu güne kadar ortaya koyduğu Kur'an ışığında yer alan ilmi konuların hangisi Din'e aykırı bir tavır ortaya koymuş, bakmak lazım. Eğer varsa bu sayfalardan uyaralım, yoksa; ben yazdım oldu zihniyetinden hiç bir farkımız kalmaz.

Her arkadaşıma eşit mesafede sevgiler.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Kimseye ne iftira attık nede sui zanda bulunduk.Bir müslümanın aleyhine yayınlanan hiçbir belge ve bilgiyide,Kendilerine bunu yaptığı için eleştiriler yönelttiğimiz kişilere benzememe adına,işgüzarlık olsun diye buraya taşımam.Ben hala aynı tezimi savunuyorum.Sudanda,somalide,ırakta çocuklar açlık ve ilaçsızlıktan ölürken hiç bir müslümanın israf içinde yaşaması kabul edilemez.Hizmet ediyor bile olsa,bastırılan kitaplardaki şatafat asgariye indirilerek,artırılan miktarlar cihadda olan müslümanlara aktarılabilir.Adnan hocanın hiç bir dini eğitimi olmadığı kendi ifadeleri ile sabittir.Sanırım bunu kimse inkar edemez.Bu demogojininde burada noktalanması en iyi seçim olacaktır sanırım.Zira gönüllerde gizli olanı ancak ALLAH bilir.Bizler ise kişileri tanıyabildiğimiz oranda taktir ederiz.Ayrıca Tarik kardeşim sanırım sana haddinden fazla musamaha gösterdik.,İstersen bırakta nasıl hareket edeceğimize biz karar verelim.Dua ile
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Kimseye ne iftira attık nede sui zanda bulunduk.Bir müslümanın aleyhine yayınlanan hiçbir belge ve bilgiyide,Kendilerine bunu yaptığı için eleştiriler yönelttiğimiz kişilere benzememe adına,işgüzarlık olsun diye buraya taşımam.Ben hala aynı tezimi savunuyorum.Sudanda,somalide,ırakta çocuklar açlık ve ilaçsızlıktan ölürken hiç bir müslümanın israf içinde yaşaması kabul edilemez.Hizmet ediyor bile olsa,bastırılan kitaplardaki şatafat asgariye indirilerek,artırılan miktarlar cihadda olan müslümanlara aktarılabilir.Adnan hocanın hiç bir dini eğitimi olmadığı kendi ifadeleri ile sabittir.Sanırım bunu kimse inkar edemez.Bu demogojininde burada noktalanması en iyi seçim olacaktır sanırım.Zira gönüllerde gizli olanı ancak ALLAH bilir.Bizler ise kişileri tanıyabildiğimiz oranda taktir ederiz.Ayrıca Tarik kardeşim sanırım sana haddinden fazla musamaha gösterdik.,İstersen bırakta nasıl hareket edeceğimize biz karar verelim.Dua ile
Mücahid kardeşim; sanırım yukarıdaki yazımızı siz üstünüze alındınız. Oysa bu yazı sizi herhangi bir konuda suçlama gibi bir niyet taşımadı. Bu yazı Ebu zer ve duha kardeşlerin yazdıklarına binaen kaleme alındı. ve bu yazdıklarımızda bizzat benim kendi düşüncem ve fikrimdir. Uzun zamandır takip ettiğim bir kişiye duyduğum kalbi hislerimin vefayı gerektiren bu düşüncelerimi sizler ile de paylaşmayı düşündüğüm ve iki arkadaşımın yazdıklarına cevabi bir yazı olması düşüncesi ile kaleme aldım.
Adnan hocanın dini bir eğitimi yoktur, araştırmacı kişiliğini aklı ile birleştirip ayetler ışığında düşünce yetisini geliştirip bunları etrafına aktarma başarısı gösteren ender kişilerdendir. zaten her seferinde cahil olduğunu söyler tevazuu gösterir. Oysa, tefekkür dağdaki çobanı bile alim yapar gerçeğini hepimiz biliriz. Burada kıstasın samimiyet ve ihlas olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır derler, sanırım Adnan hoca da böyle bir tarzı benimsemiş.
Muhabbetle ve hayr içinde kal kardeş.
 

tarik1987

New member
Katılım
21 Haz 2007
Mesajlar
120
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
BURSA
Sudanda,somalide,ırakta çocuklar açlık ve ilaçsızlıktan ölürken hiç bir müslümanın israf içinde yaşaması kabul edilemez.Hizmet ediyor bile olsa,bastırılan kitaplardaki şatafat asgariye indirilerek,artırılan miktarlar cihadda olan müslümanlara aktarılabilir.Adnan hocanın hiç bir dini eğitimi olmadığı kendi ifadeleri ile sabittir.Sanırım bunu kimse inkar edemez.Bu demogojininde burada noktalanması en iyi seçim olacaktır sanırım.Zira gönüllerde gizli olanı ancak ALLAH bilir.Bizler ise kişileri tanıyabildiğimiz oranda taktir ederiz.Ayrıca Tarik kardeşim sanırım sana haddinden fazla musamaha gösterdik.,İstersen bırakta nasıl hareket edeceğimize biz karar verelim.Dua ile

müslüman insanlar açken bu kadar luks kitaplar bastırmak haramdır demişsiniz. ben aynı şeyin bir benzerini "zaman gazetesi için söylediğimde bana berdiğiniz tepkiyi hatırlatırm size"
bana fazla müsamaha konusuna gelince: allah(cc) aşkına kendi kendinize bir sorun: alperfiliz ve tarik1987 arasındaki husumette gerçekten adaletl,imi davranıldı?
yazılanları okuyun.verilen cvbları okuyun.
ben bu siteye din kardeşlerimle paylaşım yapmak yani birlikl olmak , onların da hala birbirrimizi görmeksek dahi yanımda oldukjlarını hissetmek,yalnız olmadığımı bilmek için girdim.
malesef ilk gunlerdeki tadı artık alamıyorum.
içinizden gerçekten bana fazla musamaha gözterdiğiniz ve bu husumette adaletli olduğunuz hissi varsa hiç durmayın: BENİM ÜYELİĞİME SON VERİN.İ
 

tarik1987

New member
Katılım
21 Haz 2007
Mesajlar
120
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
BURSA
Ayrıca Tarik kardeşim sanırım sana haddinden fazla musamaha gösterdik.,İstersen bırakta nasıl hareket edeceğimize biz karar verelim.Dua ile


BANA KARŞI GERÇKETEN ADALETLİ IOLDUĞUNZA VE BANA MUSAMAHA GÖSTERDİĞİNİZE KALPTEN İNANIYORSANIZ DURMAYIN: ÜYELİĞİME SON VERİN!
 

esma_

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
kimin müslüman kimin gayri müslüm olacağına kimin iyi müslüman kimin kötü müslüman vs vs olacağına da bizler karar veremeyiz
ikinci sayın arkadaşlar şayet illa konunun içinden gideceksek ve konu içinde ki bir kaç maddedenn ,illaki yola çıkmak zorunda isek şunları sorayım hadi ve lütfen cevaplayın

1-harun yahyanın yaşamı tabiikii bizi ilgilandirmez bunu geçip onun vakıflara yaptığı yardımlardan bahsediliyor....benim yurdumda illa bir yerlere yardım yapacaksın ki insanların düşünme yetisini ele geçiresin detaylarıyla anlatamayacağım (yalnızca NİHAT GENÇ=KÖPEKLEŞMENİN TARİHİ) Adlı kitabını tavsiye ederim

2-atatürk denmiş ve sanıyorum bazı arkadaşlar cevabını verdi lakin bir hatırlatama yine atatürkün ya da başkasının inanç hususu bizi aşar

3-kitaplar üni.ler vs bahsedilmiş peki bunlar ne kadar yeterlidir müslüman olmak için

4-masonlardan bahsedilmiş arakadaşım yanılıyorsunuz bizzat yurdumda kaç yüz kişi o grbun içinde ve büyük finans kaynağı konumunda bi,lmiyoruz anlaşılan

5-evrim teorisini bir defa darvinin kensini zaten çürüttü ha birilerinin işine gelmedi hala hortlatıp duruyorlar ayrı mevzu lakin iki gramlık biyoloji bilgisi olan zaten en başta bu teoriyi çürüyor tabiki beynini kullanmayı ısrarla red edenler için illa kitap yazmak gerekse yazmış kendisi sağolsun

vs vs vs
 

K.A.R.A.N.L.I.K.

New member
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
20
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
sevgili ebu zer kardeşim

sevgili ebu zer kardeşim


müslüman olan milletler​

islamiyeti kabul edince ....şereflendiler

peki daha önceleri ..................neydiler?

 

fetih1453fetih

New member
Katılım
19 Eki 2007
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
ATATURK HAKKINDA (ONUN DİNİ YONUNDe) ONUN HİÇ ORTAYA ÇIKARILMAYAN SÖZLERİNİ KAMUOYUNA DUYURARAK,ASLINDA M.K. ATATURKUN BİZLERE ANLATILDIĞI ŞEKLİN TAM TERSİNE, GERÇEKTEN SAĞLAM BİR ZEKAYA VE "İNANCA" SAHİP OLDUĞUNU SÖYLEYEN VE BUNU BELGELERLE VE ATATURKUN SÖZLERİYLE İSPATLAYAN,

Mürtecilerin Atatürk istismarını çok iyi bilirim...
Çünkü, Atatürk'ü hiç tanımamışlardır...
Adnan Oktar denilen şarlatan, bir de "medeni bilgiler" kitabını yayınlasa bari...
Türkçe Ezan 1932'de başladı bu ülke de, Atatürk dönemin de, bursa hadisesi meşhurdur...Türkçe ibadet denemelerinden de haberi yoktur bu milletin...
Adnan Oktar kendine bir görev biçmiş, Reforumcu Atatürk ile İslam'ı barıştıracak...Gerçi arşivler açılsa hayatta barıştıramazlarda...
Atatürk'ün rakı-leblebi sevgisi cümle alemce meşhurdur...
İşte Adnan Oktar, Rakı leblebili kuran ahlakının mümessili...
Hazret Mehdi Adnan Oktar, güya, seyyid...
Mehdi seyyid olacak ya adnan hoca şarlatanının seyyidlik belgesi bile var...
Biraz sabredin yakında Mehdiliğini ilan eder...


abim benim yürü bu yolda
zafer inananlarındır, zafer çok yakındır ve zafer inşallah bizimle olacaktır.
 
Üst Alt