Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hanif Mü’min Olmak

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Aleyküm Selam, bütün müslümanlar sırat-ı müstakim üzeredir sevgili metin mete. Biz yol değildir derken, (tarik anlamında) bir grub, bir cemaat yada bir ayrı hizib değildir anlamında kullanmak istedik. Sanırım anlatım ve yazım birbirini tamamlamadı, böyle bir anlam doğdu.
Konuyu dağıtmak istemediğim için böyle kısa bir açıklama yaptım. Kaldığımız yerden devam edebiliriz.


Selamün Aleyküm,RadikalIslam kardesim yazarken dahi kendinle celiskiye düsüyorsun öyle degilmi?Eger bütün Müslümanlar Sratilmüstakim üzerinde ise bu 72+1 dediginiz hizipler ne oluyor hepsi Müslüman oldugunu iddia ediyor?Hani Fikrai Naciye disindakiler bu yolun üzerinde degillerdi?Evet Radikalim,Bir gurub degiliz,Cemaat hic degiliz,hizip Allahin yolunun disinda savundugumuz olmadigi icin Kitabin disindaki hizbe hic uymayiz Elhamdülillah.Konuya döne biliriz Saygi deger kardesim...
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Selamün Aleyküm,RadikalIslam kardesim yazarken dahi kendinle celiskiye düsüyorsun öyle degilmi?Eger bütün Müslümanlar Sratilmüstakim üzerinde ise bu 72+1 dediginiz hizipler ne oluyor hepsi Müslüman oldugunu iddia ediyor?Hani Fikrai Naciye disindakiler bu yolun üzerinde degillerdi?Evet Radikalim,Bir gurub degiliz,Cemaat hic degiliz,hizip Allahin yolunun disinda savundugumuz olmadigi icin Kitabin disindaki hizbe hic uymayiz Elhamdülillah.Konuya döne biliriz Saygi deger kardesim...
Aleyküm selam metin mete.
Bildiğiniz gibi, insanoğlu bilmediği yahut az bildiği konularda konuşup yazdığı zaman çelişkiye düşer. İnanmadığı bir konuyu savunurken, yada tam emin olamadığı konularda çelişkiye düşer. Bir yerde bir şey yazar yada söyler, başka bir yerde rüzgar diğer taraftan eser, orada da daha farklı şeyler söyler ve kendi tezatlarının içinde boğulur kalır. Elhamdülillah kendimizi bilerek bu konuya verdiğimiz yıllardan beri aynı şeyleri söylüyoruz. Bu söylediklerimizi de okuyup anlayarak yapmaya çalışıyoruz. Yetinmiyoruz bununla da bizzat bu yaşta dahi ilim pınarlarının peşinde, bir aşığın meftun olduğu güzel bir kızın peşinden aşk ve karasevda ile koşturması gibi, çabalarımız nispetinde hala devam ediyoruz. Çok şükr; inanarak söylüyorum ki, tek bildiğim şey; "hiç bir şey bilmediğim" gerçeğidir. Bilerek söylediğimiz konularla ilgili sözler de Rabbimizin bize bir ihsanıdır. Nefsimize düşen de sadece bununla ilgili gösterebileceğimiz çabadır. Zaten bizim imtihanımızı da oluşturan bölüm burasıdır.

"Her müslüman sırat-ı müstakim üzeredir" sözümüzü ki; aslında bu söz şahsıma değil bizzat Resulullah (s.a.v.) efendimize aittir (İnsanoğlu fıtrat üzere doğar, daha sonra ana babasının dini'ni alır) Bu konuyla ilgili ayet de şöyle buyurulur: “Rabbin, Ademoğullarının bellerinden soylarını aldı ve onları kendilerine şahit tutarak Ben sizin Rabbiniz değil miyim? dedi. Onlar da: Evet şahit olduk! (Sen bizim Rabbimizsin, biz de şahidiz, dediler.)Araf : 172 İşte dünyaya gelen her çocuk, bu ahid ve ikrar üzeredir. Bu da yaradılışın başlangıcında gerçekleşen ve akılların yaratıldığı evrede devam eden Hanifliktir. Hanif olarak doğmuş her çocuk yahudi ailesine veya hristiyan ailesine ve mecusi bir aileye, yani hangi inanca sahip olan aile ise; işte o aileye, müslüman bir birey olarak katılır. Erkek çocuğu ise 9 yaşına kadar hiç bir amel ve taatte bulunmasa dahi sırat-ı müstakim üzeredir. Verdiği misak onu korur. yahut kızçocuğu ise 7 yaşına kadar. Bundan sonra yavaş yavaş oluşan mantık ile sorgulama aşamasında etrafındaki Din olgusunu araştırır yahut araştırmaz. İşte bundan sonra ya sapma başlar, yada sıratı müstakim üzere olan yolun en geniş caddesine çıkar. Bu caddenin ismi de "La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah'" tır!
Daha sonra oluşan itikadına göre de bu 73 fırkanın herhangi birine (bilinçli bir tabiyet değil ama bir nevi) tabi olur. Haniflik de (sizin anladığınız anlamda) bu 73 fırkanın içerisindedir. Fırka-i Naciye hangisidir sorusunun cevabını her grup biziz diyerek cevaplar. İnanıyorum ki; ve umudum da bu yönde, bu fırkaların içinde (Allah'u Alem) sadece ümmed olma vasfını kaybetmemiş olan fırkalar kurtulacak gibime geliyor. Çünkü; kelimeyi şehadeti tamamlayan Resul'e (s.a.v.) tabiyet, bunu gerektiriyor!

Özür dilerim, lafın tamamı çocuğa söylenir diyerek bir önceki mesajda kısa yazmıştık, gördük ki açıklama yapmak her daim zaruret dairesinde kalıyor. Sizin de bunu bildiğinizi ve hatta çocuk olmadığınızı biliyorum, hatta ciddi bir araştırma ehli olduğunuzu da bildiğimden, sizin bir nevi uyarı gibi yaptığınız (bunu herkes anlayamaz radikal aç biraz) türünden bana uzattığınız gollük pasınız için teşekkür ediyorum.

Selametle ve muhabbetle kalın inşaallah.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Aleyküm selam metin mete.
Bildiğiniz gibi, insanoğlu bilmediği yahut az bildiği konularda konuşup yazdığı zaman çelişkiye düşer. İnanmadığı bir konuyu savunurken, yada tam emin olamadığı konularda çelişkiye düşer. Bir yerde bir şey yazar yada söyler, başka bir yerde rüzgar diğer taraftan eser, orada da daha farklı şeyler söyler ve kendi tezatlarının içinde boğulur kalır. Elhamdülillah kendimizi bilerek bu konuya verdiğimiz yıllardan beri aynı şeyleri söylüyoruz. Bu söylediklerimizi de okuyup anlayarak yapmaya çalışıyoruz. Yetinmiyoruz bununla da bizzat bu yaşta dahi ilim pınarlarının peşinde, bir aşığın meftun olduğu güzel bir kızın peşinden aşk ve karasevda ile koşturması gibi, çabalarımız nispetinde hala devam ediyoruz. Çok şükr; inanarak söylüyorum ki, tek bildiğim şey; "hiç bir şey bilmediğim" gerçeğidir. Bilerek söylediğimiz konularla ilgili sözler de Rabbimizin bize bir ihsanıdır. Nefsimize düşen de sadece bununla ilgili gösterebileceğimiz çabadır. Zaten bizim imtihanımızı da oluşturan bölüm burasıdır.

"Her müslüman sırat-ı müstakim üzeredir" sözümüzü ki; aslında bu söz şahsıma değil bizzat Resulullah (s.a.v.) efendimize aittir (İnsanoğlu fıtrat üzere doğar, daha sonra ana babasının dini'ni alır) Bu konuyla ilgili ayet de şöyle buyurulur: “Rabbin, Ademoğullarının bellerinden soylarını aldı ve onları kendilerine şahit tutarak Ben sizin Rabbiniz değil miyim? dedi. Onlar da: Evet şahit olduk! (Sen bizim Rabbimizsin, biz de şahidiz, dediler.)Araf : 172 İşte dünyaya gelen her çocuk, bu ahid ve ikrar üzeredir. Bu da yaradılışın başlangıcında gerçekleşen ve akılların yaratıldığı evrede devam eden Hanifliktir. Hanif olarak doğmuş her çocuk yahudi ailesine veya hristiyan ailesine ve mecusi bir aileye, yani hangi inanca sahip olan aile ise; işte o aileye, müslüman bir birey olarak katılır. Erkek çocuğu ise 9 yaşına kadar hiç bir amel ve taatte bulunmasa dahi sırat-ı müstakim üzeredir. Verdiği misak onu korur. yahut kızçocuğu ise 7 yaşına kadar. Bundan sonra yavaş yavaş oluşan mantık ile sorgulama aşamasında etrafındaki Din olgusunu araştırır yahut araştırmaz. İşte bundan sonra ya sapma başlar, yada sıratı müstakim üzere olan yolun en geniş caddesine çıkar. Bu caddenin ismi de "La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah'" tır!
Daha sonra oluşan itikadına göre de bu 73 fırkanın herhangi birine (bilinçli bir tabiyet değil ama bir nevi) tabi olur. Haniflik de (sizin anladığınız anlamda) bu 73 fırkanın içerisindedir. Fırka-i Naciye hangisidir sorusunun cevabını her grup biziz diyerek cevaplar. İnanıyorum ki; ve umudum da bu yönde, bu fırkaların içinde (Allah'u Alem) sadece ümmed olma vasfını kaybetmemiş olan fırkalar kurtulacak gibime geliyor. Çünkü; kelimeyi şehadeti tamamlayan Resul'e (s.a.v.) tabiyet, bunu gerektiriyor!

Özür dilerim, lafın tamamı çocuğa söylenir diyerek bir önceki mesajda kısa yazmıştık, gördük ki açıklama yapmak her daim zaruret dairesinde kalıyor. Sizin de bunu bildiğinizi ve hatta çocuk olmadığınızı biliyorum, hatta ciddi bir araştırma ehli olduğunuzu da bildiğimden, sizin bir nevi uyarı gibi yaptığınız (bunu herkes anlayamaz radikal aç biraz) türünden bana uzattığınız gollük pasınız için teşekkür ediyorum.

Selametle ve muhabbetle kalın inşaallah.



Selamün Aleyküm,Dostum aciklaman icin tesekkürler katilmadigim yerler olsada simdiki aciklaman bir öncesine göre mantikli.Radikalim benim icin demiyorum,Hic bir firka kurtulucu degildir Ayetlere göre(Insallahu Teala ben yaniliyorumdur)sadece benim dikkatimi ceken bir ayet var bu ayete göre insan oglu sadece ve sadece(43/44)vahiyden sorumlu olacak birde yine dikkatimi ceken konu Allahin sirk disinda konularda oldukca esnek olmasi"Sirki asla af etmeyecegini belirtirken"Digerlerinin ise istedigine göre olacagi.(Kendi kanaatimdir ki bu asla ölcü degildir)Diger konular mesela sevap ve günahlar(Sirk haric)Bizim Cennetteki yerlerimizi belirleyici dökümanlar olarak ortaya cikiyor(Bu sadece bana göre yani kitabata olarak degil)O nedenle her Müslüman Allahin ipine yapismis degildir diye düsünüyorum(Gönül isterki hepsi yetmez diger insanlarda yapismis olsun Allahin Cennetine huddutmu var)Cünki sirk cok önemli bir konumda Ehli kitab gibi Firkalardada cok önde yaygin olarak.Bu korkunc günahin elindeler yani Tagutlarin esiridirler Allahim korusun bizim bu forumda bulunmamizin en önemli gerekceside budur.Rahmana emanet ol.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Aleyküm selam metin mete, Allah (cc) razı olsun işte bir cümle ile güzel açıklamışsın. "şirk" insanların gün içerisinde dikkat etmeden bilinçsizce yaptıkları ki; bunun affı yok! Çünkü Allah (cc) hiç bir şekilde şirk'i affetmeyeceğini vurguluyor. Bazı küçük günahları, mantık ile değerlendirdiğim zaman bizzat şirk diyorum. Büyük günahlar ise, zaten başlı başına şirk. Günahları tek tek ele alıp düşündüğümüz zaman götürdüğü yere akıl ile vardığımızda göreceğiz ki; her günah şirk'e çıkan bir kapıdır. Ama büyük ama küçük. O sebep ile Peygamberimiz (s.a.v.) buyurmuş; günahını küçük görenin Allah (cc) günahını büyültür. Yani; sen bir günah işlersin ve bunu önemsemezsin, ama bu küçük günahın zamanla sende alışkanlık yapıp olağan hale gelmesi ve seni zamanla şirk'e götüreceğini düşünmezsin, nihayetinde gün gelir şirk'in ta göbeğinde kalırsın, haberin olmaz. Oysa; bu, önceleri senin küçük gördüğün bir günahın eseridir. Akıl edip düşünmeyi ve büyük olsun,küçük olsun günahlardan kaçınmayı Rabbim cümlemize nasip etsin.

Rahim (cc) olan'a emanet ol inşaallah.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Aleyküm selam metin mete, Allah (cc) razı olsun işte bir cümle ile güzel açıklamışsın. "şirk" insanların gün içerisinde dikkat etmeden bilinçsizce yaptıkları ki; bunun affı yok! Çünkü Allah (cc) hiç bir şekilde şirk'i affetmeyeceğini vurguluyor. Bazı küçük günahları, mantık ile değerlendirdiğim zaman bizzat şirk diyorum. Büyük günahlar ise, zaten başlı başına şirk. Günahları tek tek ele alıp düşündüğümüz zaman götürdüğü yere akıl ile vardığımızda göreceğiz ki; her günah şirk'e çıkan bir kapıdır. Ama büyük ama küçük. O sebep ile Peygamberimiz (s.a.v.) buyurmuş; günahını küçük görenin Allah (cc) günahını büyültür. Yani; sen bir günah işlersin ve bunu önemsemezsin, ama bu küçük günahın zamanla sende alışkanlık yapıp olağan hale gelmesi ve seni zamanla şirk'e götüreceğini düşünmezsin, nihayetinde gün gelir şirk'in ta göbeğinde kalırsın, haberin olmaz. Oysa; bu, önceleri senin küçük gördüğün bir günahın eseridir. Akıl edip düşünmeyi ve büyük olsun,küçük olsun günahlardan kaçınmayı Rabbim cümlemize nasip etsin.

Rahim (cc) olan'a emanet ol inşaallah.



Selamün Aleyküm,Masallah bak ortak noktamiz belirlenince simdi ortak düsmanimiza savas acabiliriz diye düsünüyorum.Bu düsmani önce analiz etmek gerekir diye düsünüyorum.Ben adina Tagut diyeyim sen deki Iki ayakli Seytan fark etmiyor,Ben diyeyim Firkalar sen de ehli kitab hic önemi yok cünki bir noktada bulusuruz bu ortak KEFEREYE karsi Insallahu Teala.Bence hicte zor degil Bulusacagimiz tek yer Alemlerin Rabbi Sahibimiz ve Efendimiz olan Allahin Davetine yönelmektir Hanif olan Ibrahimin Milletinde kendimize yer secmektir diye düsünüyorum.Iste sirkten tek kurtulusun oldugu mekan.Cünki O hic Mürsiklerden olmadi diyor Alemlerin Rabbi...Rahmana emanet ol.Dost....
 

hekim

New member
Katılım
11 Haz 2007
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Allahın selamı resulü Muhammede uyup Atası İbrahimin yolundan gidenlere olsun...
Kardeşim Hekim, sende biliyorsun ki seni buralarda yaşatmazlar...
Arzum odur ki, seninle halleşmek isterim,
c[email protected]

..vesselam.
iç poroblem değil kardeş kimlere tebliğ metodlar deneyerek kaymakam müftü polis memur ve müdür lerine 180 i aşkın imam ve cami dernekleri ve sorumlularına bilgilendirmek amacınla yani cehenneme gitmemeleri için çabalar arcadım ve arcamalara devam ediyorum istanbul da şuğan 3 ilçe de çalışmalar yapmaktayız mucadeleye devam oturanlar labirlikte Allah cc li kendi rasülüne yardım etsin diyenlerden değilim birzat elimi taşın altına koyuyorum rabbimede sen yardım et demiyorum rasülüne bilmem anlatabiliyormuyum canınız dan ve mallarınızdan esaba çekileceksiniz ayeti kerimine bakarsanız o ayete yakışır birşekilde iman edip uymamız ve içkimseden korkmadan sadece sadece Allah'tan korkmalıyız..
 

feraset

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Konum
þimdilik dünyadan
Şu bulunduğumuz zaman çok çetin bir zamandır bu bir ahir zamandır bu zamanda imanını muhafaza etmek isteyen kendini bilmek isteyen nefsini terbiye etmek isteyen çorba isteyen aş isteyen Allaha cc kulluk şuurunu yerine getirmek isteyen bir mürşid-i kamile intisab etmesi lazım gerisi boş lakırdıdan ibarettir
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Şu bulunduğumuz zaman çok çetin bir zamandır bu bir ahir zamandır bu zamanda imanını muhafaza etmek isteyen kendini bilmek isteyen nefsini terbiye etmek isteyen çorba isteyen aş isteyen Allaha cc kulluk şuurunu yerine getirmek isteyen bir mürşid-i kamile intisab etmesi lazım gerisi boş lakırdıdan ibarettir




Yani o dedigine intisab etmeyen ne olur.Mesela ben diyorumki ben Allaha intisab ettim hemde ne edis simdi laka lukami yani?Hadi ..... suradan git baska yerde pazarla..
 

feraset

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Konum
þimdilik dünyadan
Yani o dedigine intisab etmeyen ne olur.Mesela ben diyorumki ben Allaha intisab ettim hemde ne edis simdi laka lukami yani?Hadi ..... suradan git baska yerde pazarla..

Sayın kardeşim yazılanlara nefsani cevap vermeyiniz kendi hevanızdan yorum yapmayınız şunu bilki Allaha vesilesiz ulaşılmaz ulaşırım diyen sadece şeytana yaranlık eder ki vesilesiz ulaşılsa idi o serveri enbiya ulaşabilirdi cebraili (a.s) görmezden gelmeyiniz

Ve biz burada pazarlık yapmıyoruz bu sözünüzden dolayıda hakkım geçmiştir bilesiniz peygamber artık gelmeyecek bu doğru ama onun sünneti var yaşatırsan sana var bana var yaşatmazsan sana yoktur

Peygamber yeryüzünden çekilmiştir amenna amma velakin alimler vardır bunuda görmezden gelemezsiniz
 

feraset

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Konum
þimdilik dünyadan
AL KARDEŞ SANA ZAMANIN ALİMLERİNDEN BİRİ



S. Mumammed Raşid Erol (k.s.a) Veda Sohbeti
VEDA SOHBETİ

Bismillahirrahmanirrahim
Elhamdulillahi Rabbil alemin.
Vessalatü vesselama ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.

Allah (c.c.) bizlere üç büyük nimet bahsetmiştir. Bu nimetlere çok şükür etmemiz lazımdır. Bu nimetlerden birincisi ve en önemlisi; Allah (c.c.)'in bizi Müslüman olarak yaratmasıdır. Bizim de bu nimete karşılık Allah (c.c.)'a çok ibadet etmemiz lazım. Oruç tutmak, zekat vermek, sadaka vermek, namaz kılmak Allah (c.c.)'in bize bahşettiği en büyük nimetlerdendir. Bu ibadetlere karşılık Allah (c.c.) Müslümanlara cenneti ve içindeki nimetleri hazırlamış ve ebedi olarak orada kalacaklardır. Ona göre ibadetleri artırmamız lazım gelir.

Allah-u Teala (c.c.) bize hidayet yolunu göstermekle büyük bir lütuf ve ihsanda bulunmuştur. Kafirler bu lütfü ilahi'ye icabet etmediklerinden ötürü onlara ebedi cehennem ateşi ve ızdırabını hazırlamıştır. İnsan bir düşünecek olursa, parmağını tuttuğu bir mum ateşine bile parmağını tutamazken nasıl olurda ebedi ateş olan cehennemlik amelleri işler, günahlardan sakınmaz ve ibadet yapmaz? Bütün bunları düşünerek ibadetlerimizi artırmamız lazım. Allah (c.c.) tüm dünyanın servetini bize vermiş olsaydı ve bu serveti Allah (c.c.) yolunda tasadduk etseydik yine de müslüman olmanın şükrünü eda edemezdik.

Allah (c.c.)'m bize bahşettiği ikinci büyük nimet; bizleri en son ve en büyük peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) ümmeti olarak yaratmasıdır. Nasıl ki, Hz. Muhammed (s.a.v.) peygamberlerin en efdalı ve en üstünü ise, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ümmeti de ümmetlerin en üstünüdür. Hz. Musa (a.s.) Levh-i Mahfuz'a baktığı zaman, orada Hz. Muhammed (s.a.v.)'in öyle hasletlerini, büyüklüğünü, faziletini görmüş ki, "Ya Rabbii Keşke beni de Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ümmeti olarak yaratsaydın, başka bir şey istemezdim" buyurmuştur. Biz böyle bir peygamberin ümmetiyiz. Buna layık olmaya çalışalım. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdu: "Benim ümmetimin evliyaları, Beni İsrail peygamberleri gibidir. (Bu,büyüklük bakımından değil, hidayet bakımındandır.) " Eskiden gönderilen peygamberlerin bir kısmı yalnız kendisini irşad etmiş, bir kısmı yalnız kendi ailesini, bir kışımı kendi içinde bulunduğu kabilesini, bir kısım da yalnız bulunduğu köyü irşad edebilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in ümmetinin evliyaları, mürşid-i kamilleri ise daha fazla irşadda bulunarak daha çok kişinin hidayete ermelerine vesile olmuşlardır.

Allah (c.c.)'ın bize sunduğu üçüncü büyük nimet, Allah (c.c.)'ın Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ümmetini son ümmet olarak, bizleri de ümmetin en son kısımlarında yaratmasıdır. Diğer ümmetler binlerce yıl toprak altında (kabirde) yattıkları ve günahkar olanların kabir azabı çektikleri halde, bu son ümmet az bir süre toprak altında yatacaktır. Ve (günahkar için de) azapları da çok kısa bir zaman sürecektir.Cenab-ı Hakk'ın bizlere farz kıldığı namazda huşu ve takvaya da çok dikkat etmeliyiz.Namaz peygamber (s.a.v.)'e miraçta farz kılınmıştır. İlk önce elli rekat olarak farz kılınmıştır. Bu emirle Rabb'in huzurundan dönen Hz. Peygamber (s.a.v.) altıncı kat semada Hz. Musa (a.s.)'m ruhaniyeti ile karşılaşır. Hz. Musa (a.s.), Resulullah Efendimiz'e (s.a.v.) elli vakit namazın çok olduğunu, bunun ahir zaman ümmetine ağır geleceğini, Allah (c.c.)'tan namaz vakitlerini azaltması için niyazda bulunmasını söyler. Resulullah (s.a.v.) da tekrar Allah-u Teala'nın (c.c.) huzuruna varıp, elli vakit namazın ağır gelebileceğini, vakitleri biraz azaltması için Alah-u Teala'nın (c.c.) huzuruna varıp, elli vakit namazın ağır gelebileceğini, vakitleri biraz azaltması için Allah-u Teala'ya (c.c.) niyazda bulunur. Allah-u Teala (c.c.) da namazları on vakit azaltarak kırk vakte indirir. Resullulah Efendimiz (s.a.v.) geri dönerken tekrar Hz. Musa (a.s.) ile karşılaşır. Hz. Musa (a.s.) yine bu kadar vakit namazın çok olacağını söyler ve biraz daha azaltılması için tekrar Allah-u Teala (c.c.)'nın huzuruna gitmesini söyler. Bu gidip gelmeler birkaç kez daha tekrarlanır ve namaz vakitleri sonunda beş vakte indirilir. İşte böylece Hz. Muhammed (s.a.v) ümmetine her gün beş vakit namaz farz kılınır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Musa aleyhisselam'ın bizzat kendisi ile değil ruhaniyeti ile görüşmüştür. Tabii ki Allah (c.c.)'ın dostları ölmez, yalnızca nakil olur yer değiştirir. Onların himmeti, yardımı her zaman vardır. Hz. Musa (a.s.), Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ve O'nun ümmetinin fazilet ve büyüklüğünü, Allah (c.c.) katındaki değerini Levh-i mahfuz'da gördükten sonra şöyle buyurur:

"Ya Rabbi! Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ümmeti olamadım. Bari ümmetini görenlerden olsaydım" diye arzu ediyor. O sırada İmam-ı Gazali (rh.a)'nin ruhaniyeti oraya geliyor ve Hz. Musa (a.s.) ile görüşüyor. Hz. Musa (a.s.): -Sen kimsin? diye sorunca,

îmam-ı Gazali: - Muhammed Oğlu, Muhammed Oğlu, Hamid Oğlu İmam-ı Gazali'yim diye cevap verir. Bu cevap üzerine

Hz. Musa (a.s.) -Künyeni neden bu kadar uzun söyledin, yalnızca İmam-ı Gazali deseydin yetmez miydi? diye sorar.

İmam-ı Gazali (rh.a) de cevap olarak

-Allah (c.c.) Hazretleri, ile konuşmaya gittiğin zaman sana "sağ elindeki nedir?" diye sorduğunda, sen onu tanıtırken "O benim asamdır. Ona dayanırım ve onunla davarlarıma yaprak silkerim ve onda benim başka hacetlerim de vardır" diye uzun uzun anlattın, kısaca cevap verseydin yeterli olmaz miydi?" şeklinde sorusuna soruyla cevap verir.

Hz. Musa (a.s.) da cevap olarak: -Ben Allah-u Teala (c.c.) ile biraz daha fazla konuşabilmek için uzun uzun açıkladım, der.

Imam-ı Gazali (rh.a) de cevap olarak: -Sen Allah (c.c.)'in büyük peygamberlerindensin. Kelimetullah'sın. Kitab verilenlerdensin. Onun için seninle daha fazla konuşabilme şerefine nail olmak için uzun açıklamada bulundum, der. İşte Hz. Musa (a.s.) ile bu derece yakın olabilen İmam-ı Gazali (Rh.A.) zamanının en büyük alimi idi. Ama tasavvufu sevmeyen tasavvuf münkiri idi. İmam-ı Gazali (rh. A.)nin kardeşi ise tasavvuf ehli veli bir zat idi. İmam-ı Gazali (rh.a)'ye ilminden dolayı, her müşkülü olan fetva almaya geldiği halde, kardeşi arkasında namaz bile kılmıyordu. İmam-ı Gazali (rh.a) arkasında namaz kılmadığı için kardeşini annesine şikayet etti. Annesi kardeşini camiye cemaate gitmesi için ısrar etti. Gayesi İmam-ı Gazali (rh.a)nin gönlünü almaktı.

Gazali'nin kardeşi annesine; -Anne, onun arkasında benim namazım olmaz, dedi. Bunun üzerine annesi fazla ısrar etti: "Bak oğlum, o senin büyüğün, sen cahilsin, ağabeyin alim kişidir, herkes ona geliyor, müşkülünü halledip gidiyor, herkesin namazı kabul oluyor da seninki neden kabul olmasın? Mutlaka gidip arkasında namaz kılacaksın" diye çok ısrar edince İmam-ı Gazali'nin kardeşi camiye gidiyor. O gün İmamı Gazali (rh.a)'ye namazdan önce bir kişi geliyor ve hayız (kadınlık hali) hakkında bir soru soruyor, İmam-ı Gazali (rh.a) de "Namazdan sonra gel, cevabını vereyim" diyor. Namaza başlayınca Imam-ı Gazali sürekli hayız (kadınlık hali) ile ilgili soruyu düşünüyor ve namazın tamamını cevap hazırlamakla geçiriyor, bu arada İmam-ı Gazali'nin kardeşi sürekli tekbir alıyor, sonunda namazı bozuyor ve yeniden kılıyor. İmam-ı Gazali, kardeşinin ikide bir tekbir almasına ve namazı bozup, tekrar kılmasına çok üzülüyor ve annesine şikayette bulunuyor. Annesi, "Oğlum, neden ağabeyinin namazına müdahale ettin, cemaatın içinde mahcup duruma düşürecek hareket yaptın, hani bana söz vermiştin, Namazı kılıp gelecektin? deyince, İmam-ı Gazali'nin kardeşi annesine;

-Anne, bir insan göbeğine kadar kana bulanırsa onun arkasında kılman namaz kabul olur mu? diye soruyor ve "bu soruyu abime de sor" diyor. Annesi, İmam-ı Gazali'ye bu soruyu aynen aktarıyor. İmam-ı Gazali (rh.a) namazdaki durumunu hatırlıyor, namazı hayızla uğraşmaktan tam olarak kıldıramadığını ve kardeşinin de keşif sahibi olduğu için haline vakıf olduğunu anlıyor. Gerçekleri görüyor ve daha önce inkar ettiği tasavvuf ve tarikat yoluna giriyor. Gerçekleri gördüğü ve alim de olduğu için çalışarak kısa zamanda Gavs oluyor. Bu nimete layık olmak için çok çalışalım, Hz. Muhammed (s.a.v.)'e hakiki ümmet olmaya gayret edelim. Padişah ne kadar büyük olursa, hizmetçisi de o kadar büyüktür.

Hasan-ı Basri Hazretleri çarşıya çıkıp, bir dükkana uğramış. Bir adamın çarşıda elini kolunu sallaya sallaya, gururlu ve kibirli bir şekilde gezdiğini görür. Hasan-ı Basri (rh.a) "Bu kim ki gururla^ ellerini kollarını sallaya sallaya yürüyor?" diye sorar. Orada bulunanlar. "-Bu şahıs padişahın hizmetçisidir, onun için böyle yürüyor" derler. Bunun üzerine Hasan-ı Basri (Rh.a.): "-Ben de Sultanlar Sultanı Allah (c.c.)'ın kuluyum. Ben neden bu adamdan daha iyi yürümeyeyim?" der ve çarşının içinde ellerim kollarını sallaya sallaya bir süre gezinir. Bizim de üzerimize düşen, Sultanlar Sultanı'na çok ibadet edip, çok çalışmamızdır. Zaten Allah-u Teala (c.c.) "İnsanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye yarattım" buyuruyor. O'na layık olmaya gayret edelim. Bizlere bildirmiş olduğu hayırları yapmaya çalışalım. Zaten Allah-u Teala (c.c.) da şöyle buyuruyor: "Azaba duçar olmadan önce (tövbe edip) Rabbiniz'e dönün ve O'na teslim olun. Sonra yardım olunmazsınız. Ansızın haberiniz olmadan azap size gelmeden evvel Rabbiniz'den size indirilenin en güzeline (nehyedildiklerinizi bırakıp emrolunduklarınıza) tabi olun." Dünyada yapılan günahların hesabı, azabı ve cezası ahirettedir. Ölmeden önce iyi amelde bulunmaya acele edin. Bir insan yalnızken, tek başına, günah işleme fırsatı olduğu halde Allah (c.c.)'tan korkarak o günahı işlemezse, Allah (c.c.) ona çok büyük ecir ve sevap veriyor. O davranış (günahtan kaçış) mümin için en hayırlı iştir. Bu durum imanın kemale erdiğinin işaretidir. Kalabalıktan çekinerek günah işlemeyen kimseye sevap yoktur, ama yalnızken ve elinden geldiği halde, yapabilecek durumdayken gühahı işlemeyene çok sevap vardır.

Bütün insanlar, herkesin birbirinden kaçacağı o günde, hesapları görüldükten sonra bir kısmı cennete bir kısmı cehenneme gitmek üzere ayrılırlar. Herkes gideceği yere gitmeden önce; anne, baba, oğul, kız hepsi birbirlerine sarılıp vedalaşırlar. Bu vedalaşma . beş yüz yıl sürer. Vedalaşma bitince melekler gelir ve "Vedalaşma bitmiştir, artık yeter, ayrılın" diyecekler. Sonra herkes hak ettiği yere gönderilecektir. Cehenneme gidenlere Allah (c.c.): "-Ey ademoğulları! Şeytana itaat etmeyin, o sizin apaçık düşmanınızdır. Bana itaat edin, doğru yol budur, diye size bildirmedim mi?" diyecektir. Allah (c.c.) yine: "-Bugün onların ağızlarını mühürleyeceğiz. Elleri bize konuşacak ve ayaklan da neler isledilerse ona şahitlik edeceklerdir." diye buyurur.

İnsanların omuzlarında iki melek vardır. İşlenen bir günahı tövbe edebilir diye sağdaki melek, soldaki günah yazan meleğe yirmi dört saat yazdırmıyor. Bu süre içerisinde tövbe etmezse bir günah yazılıyor. Sevap meleği ise, her sevap ve iyilik için on ile yedi yüz katı kadar sevap yazıyor. Hiç beklemeden, hemen yazıyor. Bundan büyük nimet var mı? Allah (c.c.) kulunu bağışlamak, affetmek için adeta ufak bir bahane arıyor. Madem Allah (c.c.) bahane arıyor, biz de gayret edelim. Dünya ile mağrur olmayalım, ona aklanmayalım. Sofiler ayakta çok beklediler, onun için sohbetime burada son veriyorum. Allah (c.c.) hepinizden razı olsun. İnşallah nasip olursa cumaya kadar evimize dönmek niyetindeyiz. Allah (c.c.) hepimizi affetsin, inşallah.

AMİN...
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
konu yine taguta gitti

bu lafin altinda baan bir yakistirma var belki kafir belki baska ama ne kadar kötü bir yakistirma degilmi sadece bana degil tabiki
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
konu yine taguta gitti

bu lafin altinda baan bir yakistirma var belki kafir belki baska ama ne kadar kötü bir yakistirma degilmi sadece bana degil tabiki



Kardes önce konuyu bastan okursan görürsün arkadasimiz illaki Bir mürsit diyor ban Allahi mürsit olarak aldim diyorum o baska bir sey diyor ne yaparsin Allahin Disinda bir Mürside verilecek cevabi veriyoruz ne yapalim...
 

feraset

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Konum
þimdilik dünyadan
Sayın metin mete yazılarınız bana vahhabi zihniyetini hatırlatıyor ne hikmettir onlara göre kuran dışındaki herşey bidat herşey sapıklık; biz Allah ve resulune iman ettik vahabiye iman etmedik biz sünneti resulullahı kendi canımızdan aziz bildik
 

feraset

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Konum
þimdilik dünyadan
Gücüm yok... Ey sevgili tükendim artık!...

Sen!


Ey yalnızlığımın adı, sevdanın adresi, sonsuz ahı hasretimin. Tükenmeyen hülyalarımın sahibi dildade.


Benim bitmeyen yanlızlığım, yanlızlığımın bitmeyen umutışığı. Ruhumun sahibi, yüreğimin canyoldaşı dilruba.

Beni diyar diyar süren gurbet ellere, seyyah edip gezdiren, hasretini çektiren ölümüne... Gözlerindeki aşka mahkum kılan ve azat etmeyen bir ömür...

Çıkıp gitme zamanı şimdi yine ey yar, uzaklar düşünce bir kez yüreğe, sen düşünce hayale, ruhumu zaptetmek mümkün müdür?... ki, gittiğim her yerde senden izler ararım, her yerde olduğunu bile bile. Olmadık zamanlarda aklıma düşersin, yaralanırım...

Dilimin ucuna her geldiğinde dilimi ısırırım, seni sevdiğimi haykırmamak için... Seni sevdiğimi yalnız sana söylemek için bir gün kavuştuğumda…

Ama artık anlıyorumki, yine de sevdamı yükleyip yüreğime, sana söylemek için sevdiğimi. her sabah düşerim yollara yeniden...

Şimdi her seher çıkıp dağlara ismini haykırırım yankılı kayalara...

İlan-ı aşk ederim, dinlemeselerde beni! Duymasalarda!...


“Ey dağlar, ey nehirler, ey rüzgar, ey bulutlar, ey insanlar duyduk- duymadık demeyin, ben Sultanımı seviyorum,” derim...

Sensiz hayat yok benim için, yaşam yok. Söz vermiştim sevdama, yaşarsam aşk için yaşarım yalnız, aşkım için... Ölürsem aşk için...


“Gönül her zaman gelmeyeni beklermiş” derler, sevdası saklı duran sevgiliyi... Gelmese de bir ömür yine beklenirmiş o sevgili…

Sen benim bir ömür hasretini çektiğimsin, beklediğimsin ey yar... Bütün boşluklarını seninle doldurdum ömrümün… Aşka dair ettiğim bütün yeminlerde sen vardın yanımda.

…../Düşlerim dağınık şimdi, kara bulutlar kümelenip durur usuma, acılar çöreklenip yüreğime, yerden yere vurur beni olmadık zamanlarda... Ben seni sevdiğimden beri, ilmek ilmek hasret dokur ömrümün gergefine zaman... Seni ne zaman özleyip ağlasam güzelleşir yeryüzü, güzelleşir gökyüzü, ışık dolar gözlerime... Sevgiyi damıtır en derin yerinden gözlerim... Aşk olur adı...

Şimdi her gece bir tren kalkıyorsa gönlümün istasyonundan sana doğru, elim kalkmıyorsa ve sallayamıyorsam... Gözyaşlarım ateş olup düşüyorsa ve hüzün olup yakıyorsa düştüğü yeri sebep sensin...

Meğer ki Aşk imiş beni bağlayan hayata bu güne kadar. Her soluk aldığımda sevdayı hissettiğim içinmiş, sevdayı yüreğimde ölümüne taşıdığım içinmiş ki yaşamışım...


Bilki, tomurcuklar açmadan kuruyorsa dalımda, her bahar bir tek kan gülleri açıyorsa gülşende, ey Sultanım, ey sevdiğim sensin sebep...

Şimdi ölüme hüküm giyiyorsam her yargılandığım yerde, hüznün acılı ırmaklarında kalıyorsa hayallerim ve sonunda kırılıyorsa kalem. Bil ki sebep sensin Sultanım, ey sevgili...

Ben sefilliği, garipliği, çölü, kimsesizliği, sahrayı, sahrada derviş olmayı, aşka mahkum olmayı senin için seçmişim ey yar...

İstersen sev beni! istersen kır! Acıt, ez, öğüt, paramparça et...
Gücüm yok tükendim ey yar! ...

Söyle, ne desem son sözüm sorulup, zülfün boynuma dolandığında, Söyle ne etsem, nereye gitsem...

Ah! etsem, delinir mi kara bağrım? Yaralı geyikleri kurtulur mu canevimin?

Söyle, son sözüm sorulduğunda, tutarmısın elimi Sultanım?


Gücüm yok... Ey sevgili tükendim artık!...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Sayın metin mete yazılarınız bana vahhabi zihniyetini hatırlatıyor ne hikmettir onlara göre kuran dışındaki herşey bidat herşey sapıklık; biz Allah ve resulune iman ettik vahabiye iman etmedik biz sünneti resulullahı kendi canımızdan aziz bildik


Vallahi Vahabilerde sizden geri kalmiyorlar onlarda Müsnetci yani hadisle iman ediyorlar,Biz garip Babamiz Ibrahimin Milletine dönmeye ugrasanlariz.Vahabiye iman etmemekle acaba isiniz tamammidir?Bizim söyledigimiz Katiksiz iman varsa gerisi hikaye..sen bos ver Ehli Sünnet,Vahabi veya Sia ne fark eder..Benim daha önce bir imzam vardi;


LaSünniya,LaSiia,LaVahabiya ISLAMA ISLAMA...


Ne édersin emroldugum gibi olmaya calisiyorum...
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
imanin kollarinda islam vardir vücudun uzuvlari imanin bir örtüsü olarak düsünsek neresinden tutunursan tutun vücudu hissedeceksin

sünni de islam
sia da islam
vahabide islam
mezhep kabul etmeyende islam

daha cok ayriliga gerek yok
 
Üst Alt