Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Günümüzde Cihad Nasil Yapilmalidir?

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Büyük Cihad-Küçük Cihad


Cihad-I asgar (küçük cihad), sadece cephelerde eda edilen bir cihad $ekli degildir. Bu $ekilde bir anlayI$, cihad ufkunu daraltmak olur. CihadIn yelpazesi, $arktan garba kadar geni$tir. Bazan bir kelime, bazan bir susma, bazan sadece yüzünü ek$itme, bazan bir tebessüm, bazan bir meclisten ayrIlma, bazan da bir meclise girme, kIsacasI, yaptIgI her i$i Allah için yapma ve bu yolda sevgi ve öfkeyi O’nun rIzasIna göre ayarlama, bütünüyle Islâmî cihadIn $ümulüne girer. Bu $ekilde hayatIn her sahasInda, cemiyetin her kesiminde, toplumu Islah adIna sürdürülen bütün gayretler bu cihad cümlesindendir. Aile, yakIn ve uzak akraba, kom$u ve belde, derken daire daire bütün dünya sathInda yapIlan her cihad, cihad-I asgardIr.

Cihad-I asgar, bir mânâda maddîdir. Manevî cepheyi te$kil eden büyük cihad (cihad-I ekber) ise, insanIn iç âlemiyle nefsiyle olan cihadIdIr ki, bunlarIn ikisi birden ifa edildigi zaman istenen denge tesis edilmi$ olur. Aksine bunlardan birisi eksIk oldugu zaman cihad esprisindeki muvazene bozulur.

Mümin, bu muvazene içerisinde yapacagI cihadla dirligini ve diriligini bulan insandIr. Ve o, cihadI bIraktIgI anda ölecegini bilir. Evet, mümin agaç gibidir; meyve verdigi sürece canlIlIgInI korur; meyve vermedigi zaman da kurur gider.

Ne kadar bedbin ve karamsar insan varsa hepsini tedkik edin, onlarIn cihadI terketmi$ olduklarInI görürsünüz. Bunlar, Hakk ve hakikatI ba$kalarIna anlatmadIklarI için, Allah da füyuzatlarInI kesmi$; dolayIsIyla da bunlar içleri itibariyle kaskatI ve kapkaranlIk kalmI$lardIr. Halbuki cihad edenler her zaman a$k u $evk içindedirler, içleri apaydIn, duygularI dupduru, birleri bin etme pe$indedirler. Evet, her cihad, onlarda yeni bir cihad dü$üncesi uyarIr ve böylece salih bir daire te$ekkül eder. Her hayIr, ba$ka ve yeni bir hayra vesile olur; onlar da hayIrlar içinde yüzer giderler.



“Amma, bizim ugrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarI*mI***za eri$tirecegiz. Hiç $üphe yok ki Allah, iyi davrananlarla beraber**dir” (Ankebût, 29/69) ayeti gönüllerimize bu hakikati duyur*mak*ta*dIr*.


M. FETHULLAH GÜLEN
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
NEFSİNİN SÖZÜNÜ DİNLEYİP DURANLARDIR ZATEN ALLAH VE RESULÜNE İMAN ETTİK ASLA ŞÜPHEYE DÜŞMEDİK DEYİPTE MALLARIYLA VE CANLARIYLA MÜCADELE VERMEYENLER.

İSTİKBAL İSLAMINDIR..!
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
cihad teşkilatlanmayı gerektirir..
günümüzde müslümanlar bu kadar parçalanmışken
parça parça yutulurken...
önce birlik sonra dirlik...

CİHAT: Fert, cemaat ve toplum bazında iyiliklerin yaşanır hale gelmesi, kötülüklerin kaldırılması için bütün gücümüzle hep beraber ve teşkilatlı bir şekilde çalışma mecburiyetini üzerimize yükleyen farzdır...
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Rabbim diledikten sonra ehli iman birleşir (ol) demesi yeterlidir... bundan şüphem yok. zamanı gelince oda olucak inşaallah...


inşallah tabiki zamanı gelince olacak..
mesele
bizim bu konudaki pozisyonumuz..
bakın..bu sitede bile parça parça herkes..
herkes de müslümanım diyor..
işte bunun için pozisyonumuz nerde rolümüz ne.
o önemli..
 

flok

New member
Katılım
7 Ara 2006
Mesajlar
45
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Hakiki anlamda cihad'ın üstün olanı nesifle cihad'dır
Her ne kadar bunu genç ve kanı hızlı akan mücahid kardeşlerimiz kabul etmeyip büyük cihad'ın cephede savaşmak olduğunu söylesede, h.z peygamber'in Bedir zaferinden gelirken" küçük cihad'dan geldik.Büyük cihada gidiyoruz"sözü herşeyi açıklıyordur..

Allah'a can sunmak elbette çok şerefli bir amel'dir..
Lakin nefislerimizi bir kenara koyup düşündüğümüzde bir can'ı bir anda feda etmek bir ömrü feda etmenin yanında çok zayıf kalır..

Çünkü insan canını bir anlık karar ile verebilir..

Ama bir ömür boyu allah'a kulluk ederek,şeytanın yedi sıfatı nefis,gurur,kibir,haset,şehvet vs çıkarmaya çalışarak bir ömür boyu riyazet sıkıntı ile geçen ömür allah katında daha makbuldur..
 

mujaheed

New member
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
cihadın büyük -kücük diye taksimi

cihadın büyük -kücük diye taksimi

Cihadın Büyük-küçük Diye Taksimi

shahada_2.jpg

Cihadın tarihi boyunca uğradığı en korkunç musibet, onun büyük ve küçük diye ikiye ayrılmasıdır. Eskiden .be*ri İslam düşmanları cihadın kendileri İçin arz ettiği tehlike*yi bilmişlerdir. Cihad baki kaldıkça kendilerinin batılla-rıyla yaşayamayacaklarını, devletlerinin (güç ve kuvvetle*rinin) olamayacağını bildiler. Ayrıca müslüm ani arın tek sesle, Allah'ın adıyla ve O'nun bereketiyle cihadı ilan ettik*lerinde önlerinde hiçbir engelin duramayacağını biliyor*lar. Çünkü müslümanlar iki iyilikten birini istiyorlar. Allah da onların yardımcı sidir. Tüm bunları, yarım asırdan daha az bir zamanda dünya küresinin yansını fetheden bu ümm tin selefinin sahifelerinden anlıyoruz.Buradan hareketle, bu korkunç, girift problemleri çözmeyi tefekkür etmeye başladılar. Müthiş çaba gösterip çahştı| lar. Onun için de bir çok çözüm buldular. Onların en muh| kemi, en başarılısı, amaçlarını en iyi bir şekilde gerçekleştireni, barışçı yollarla müslümanları cihaddan alıkoymaktı]! Hakikaten problem çözüldü. Onlar da sofralarına oturur! cihaddan mustarih bir şekilde emin ve mutmain olarak yi-gi yip içiyorlar. Ülkelere hükmedip insanları köleleştiriyorlar|Müslümanları cihaddan geri çeviren, uzun bir zamandan; günümüze dek zelil bir şekilde oturtan şey, cihadın büyük-| küçük diye ikiye ayrılmasıdır. Dediler ki; küçük cihad kafirlerle mücadele, büyük cihad da nefis ve şeytanla mücade ledir. Bu düşmanlar uyanık insanlardır. Biliyorlar ki insanoğ-:) lu diri kaldıkça nefis ve şeytandan kurtulamaz.Hayatı boyunca onu cihaddan alıkoyacak bir görev ver-İ diler kendisine. Rasulullah'ın (s.a.v), müslüm ani arın gön-| lündeki büyüklüğünü bildiklerinden, kendisi için Rasulul-f lah'ın dili üzere uyrdurma bir hadis öne sürdüler. O da şudur:Küçük cihaddan büyük cihada döndük Bunu da| müslümanların kitaplarına sokuşturdular.Dininde aldanmiş, miskin kardeşimiz (!) bunu görünce| "nefis ve şeytanla mücadele en büyük cihad olduğuna göre| küçük cihadı ne yapayım" diyerek uzun teşbihini alıp, i detgahına çekilip nefis ve şeytanıyla mücadele ederek Rab-bine ibadet etmeye başladı. İçlerinde daha hayır taşıyan| bazılarından ise büyük cihadı bitirdikten sonra küçük ciha-f da niyetli olanlar da var, ancak nafile! Bunu nasıl yaparlar?Hadis kitaplarında bu hadisin varlığı mutlak surette yoktur. Hatib-i Bağdadi (r.a) Cabir'den (r.a) olan başka bir se-\ nedle rivayet eder: "Rasulullah (s.a.v) bir gazadan dönüyordu. Rasulullah (s.a.v) onlara şöyle dedi:Hayırlı bir yerden döndünüz, küçük cihaddan büyük cihada döndünüz."Büyük cihad nedir? Ey Allah'ın Rasulü?" dediler.Kulun nefsiyle mücalesidir." dedi. [18]Senedinde. Halef b. Muhammed b. İsmail el Hayyam var. Hakim "onun hadisi sakıttır" derken, Ebul Yala el Ha*lil'de "o karıştırmış, o çok zayıftır, bilinmeyen metinleri ri*vayet etmiş" demiştir.Hakim ve İbn Ebi Zer'a: "O'ndan çok yazdık, onun so*rumluluğundan beriyiz. Ondan ancak itibar için rivayet et*tik,[19]Hadisin senedinde Yahya b. Ala el Bahili'de var. İmam-ı Ahmed "o yalancıdır, hadis uydurur" derken, Amr b. Ali, Nesai ve Darekutni de "hadisleri metruktür" derler. İbn-i Adiy ise "hadisleri uydurmadır" demiş.[20]İmam îbn Teymiyye (Allah rahmet etsin) şöyle der:Bazılarının Tebük seferi dönüşünde Rasulullah'ın; 'kü*çük cihaddan büyük cihada döndük' şeklinde söylediğini ri*vayet ettikleri hadisin aslı yoktur. Nebi'nin (s.â.v.) söz ve fiillerini bilen hiç kimse bunu rivayet etmemiştir. Kafirler*le cihad amellerin en büyüğü, hatta insanın yapacağı en büyük iyiliklerdendir.Tüm bunlardan sonra hadisin mevzu olduğu hususunda şüphe edecek değilin.[21]Az güvenilir ve tabii olan İbrahim b. Ebi Able'den şöy*le rivayet edilmiştir: "Gazadan dönenlere (Rasulullah) şöy*le demiştir:Şüphesiz küçük cihaddan döndünüz, bundan sonra büyük cihada, kalp cihadına ne yapacaksınız?[22]Darekutni der ki: "İbrahim b. Ebi Able kendi nefsinde gü*venilirdir. Ona giden yollar safi değildir." Derim ki, bu sö*zü bu imama sözün zayıflığını beyan etmeden isnad etmek caiz değildir, diye düşünüyorum. Bunun ondan geldiğinin sıhhatini varsaydığımızda dahi o bir beşerdir; doğru da ya*par, yanlış da. Mücahidlere hitap etmesine rağmen masum değildir. Kafirlerle savaştıklarında kalple olan cihada ne ya*pacaklarını soruyor? Çünkü nefis hayatta kalabilmek için mücahidi firara yöneltebilir, yahut bunun dışında bir şeye -mesela infak etmemeye- sevkedebilir. O takdirde kafirler*le mücadele ettiği bir esnada, nefsiyle de mücadele eder. İb*rahim'in görüşünde büyük ve küçük cihad kafirlerle müca*delededir. (Onlarla olan savaştadır.) Aynı anda iki cihadı bir , araya getirdiğinden dolayı büyük cihad demiş olabilir. Bu- ! nun itibara alınması ihtimali vardır. Ancak kendi ibadetha*nelerinde oturup, insanlardan el-etek çeken kişi aslında ne büyük ne de küçük cihad içerisindedir. Hakikatte o nefsinin arzusuna tabidir. Çünkü nefsi ona bunu sevdirmiştir. Şeytan da ona bunu süslemiştir. Sonra eğer bu büyük cihad ise, o za*man, insanlardan ayrı olarak hayatlarını ağaç yapraklarını yemekle idame eden rahipler sınıfı ile hayatlarını oruç ve kulluğa veren Budistlerin yaptıkları bu işle, dünyanın en mutlu ve bahtiyar insanları, olmaları gerekir. Halbuki bunu hiçbir akıllı söyleyemez.Tüm bunlar zayıf ve mevzu hadislerin uğursuzluğun-dandır. Bu hadis uydurmacısının İslam ve ehline karşı kin*dar oluşundan şüphem yoktur. Sofular bunu rahatlıkla (gö*ğüs rahatlığıyla) aldılar. Allah bizleri de onları da bağışla*sın. Sonra bu alçalış ve gerileme döneminde o kültüre men*sup bazı kişiler bunu kabul etmiş ve risaleler halinde de İs-lami kitabevlerine sürmüşlerdir. Kitapçıklarda bu hadisi savunup, onu zayıf gören veya derecesini az görenlere kÖ-rükörüne saldırıyorlar. Allah (c.c.) bizleri ve onları dos*doğru yola hidayet etsin.Allah yolunda cihada denk gelecek hiçbir şey yoktur. Söyleyeceğim delil olarak sana yeter. Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayetle Nebi'ye (s.a.v.) soruldu:Allah yolunda cihad etmeye denk ne var?"Güç yetiremezsiniz" dedi. Üçüncüsünde:Allah yolunda cihad edenin misali, Allah yolunda cihad edenin evine dönünceye kadar gündüzleri oruçla, geceleri de ibadet ve kıyamla geçiren adamın misali gibidir" dedi.[23]Yine ondan rivayetle bir adam:Ey Allah'ın Rasulü! Cihada denk gelecek bir ameli ba*na göster" dedi. Rasulullah (s.a.v):Bulamıyorum" dedi. Sonra:Mücahid çıktığında sen de mescidine girip, kesinti*siz gece kıyam edip, (gündüzleri) oruç tutup iftar edebi*lir misin?" (Adam:)Kim bunu yapabilir?" dedi.[24]Rasulullah'm (s.a.v) ashabından bir kişi tatlı su kaynak*larının bulunduğu bir vadiden geçti. "İnsanlardan el etek çe*kip bu vadide kalsam? Ancak Rasulullah'tan (s.a.v.) izin al*madan bu işi yapmam." diye düşündü. Bunu Rasulullah'a (s.a.v) söyleyince, Rasulullah (s.a.v.):Yapma! Şüphesiz Allah yolundaki birinizin (yaptığı cihad) fazileti, evindeki yetmiş yıl namazından daha ef-daldir. Allah'ın sizi bağışlamasını ve Cennetine koyma*sını istemez misiniz? Allah yolunda cihad ediniz. Deve*nin iki süt arası müddeti kadar Allah yolunda savaşan*lara Cennet vacip olmuştur.[25]Bu son hadis te, cihadı ekber iddialarını tamamen çürüt*mektedir. Çünkü bu sahabe Rasulullah'tan (s.a.v.) insanlar*dan ayrılıp nefsiyle cihad etmek için istekte bulunmuş, Ra*sulullah onu bundan men etmiş ve ondan daha İyisine irşad etmiştir. Sonra bu hadiste dikkat edilmesi gereken başka bir espri de var. Rasullulah'm (s.a.v.):Kim devenin iki süt arası kadar Allah yolunda cihad ederse Cennet ona vacip olur..." sözünün genelinden ha*reketle, Allah yolunda cihad edenler öldürülse de, öldürül-meşe de Cennetle müjdelenmiştir.Hadiste geçen "Fuvaka Nakati", iki süt arası dönem ve*ya sütün sağılıp tekrar sütün memelere dönünceye kadarki zamandır.[26]Bununla, bahsedilen o hadisin mana ve sened bakımın*dan batıl olduğunu Öğrendin. Ondan başka ibadete layık ilah olmayan Allah'a hamd olsun.Kalemi bırakmadan önce şunu söylemek istiyorum. Bu düşünce (sadece nefis ile cihad) tamamıyla sofuca bir düşün*cedir. Kökeni İslam düşmanlarına dayanmaktadır. Onu bı*rakın, arkanıza atın. Nebiniz'in (s.a.v) nasihatına dönünüz:Cihad, şüphesiz ona hiçbir şey denk gelemez."Bu nasihatta, sizin için tüm kötülükleri isteyen -bu kötü*lükler ona dönsün- komplocu düşmanınızın ithal düşünce*lerinden sizleri müstağni kılacak güzellikler var.Dolayısıyla cihad hususunda yazılmış eserlerde çağdaş bazı yazarların bu hadisten etkilenerek yaptıkları gibi 'bü*yük cihad' ya da 'nefisle cihad' diye isimlendirmelerinden etkilememek gerekir.Nefisle mücadeleyi inkar ettiğim veya ona değer verme*diğim kesinlikle anlaşılmasın. Aksine bu konu cihada teş*vik, Allah yolunda ölme sevgisine has olup, iki şey arasın*da zihni bulandırmaktan uzak tutmak gerekir. Ona cihadın iki nevini söylediğimizde, sanki onlardan birini seçme ser*bestliğini veriyoruz. Acaba birini diğerine tercih ettiğimiz*de durum ne olur? Bunu tasavvur edebiliyor musunuz? De*dikleri gibi, her makama bir söz vardır. Ümmet-i islam'ın hac rükünlerini öğrenmeye muhtaç olduğu, Zilhicce ayında Ramazan orucunun hükümlerinden bahsetmemiz hikmetten değildir. Halbuki iki konu da haktır ve ikisi de doğrudur.İşte burada selefi salihinin anlayışları söyledikleri ve yazdıklarındaki fıkıhları ortaya çıkıyor. Cihad ile ilgili ki*taplarında; Allah yolunda cihad etmenin fazileti, Allah yo*lunda ölmenin fazileti, sahabe ve onlara tabi olanların kah*ramanlık haberlerinden başka bir şey bulamazsın. Bununla birlikte nefisle mücadele etme ^rafını da ihmal etmediler. Onun için ayrı bir mevzu tahsis edip ismini 'zühd' koydu*lar. En büyük delilimiz, cihad hususunda ilk defa telifte bulunan Abdullah b. Mübarek'in nefis ile cihad için tahsi*si ettiği "zühd" adlı eseridir. Seleften bir çoğu İbn Müba*rek'in aynısını yapmıştır. Bu müellifimiz de nefisle müca*dele için başka bir kitap daha tahsis etmiştir. İsmini de "Tenbihu'l-Gafilun" koymuştur ki, konusunda yazılmış olan en nefis kitaptır.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
CİHÂD


Cihad kelimesi etrafında çok konuşuldu ve konuşulmaktadırda. Ne yazıkki aynı zamanda Cihad kelimesi istismar edilen kelimelerin başında gelmektetir. Herkes kendi kafasına göre bir yorum yapmakta, bir anlam yüklemektedir.

Cihad ne adam öldürmek ne terör yapmak nede kutsal savaştır!

Haksız yere adam öldürmek İslam dininin şiddetle yasakladığı en büyük günahlardan biridir!

Kur'an biri kişiyi haksız yere öldürmeyi tüm insanlığı öldürmekle eşdeğerde görmektedir!


"Kim bir kimseyi bir kimseye veya yeryüzünde bir bozgunculuğa (teröre) karşılık olmadan öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur..." Maide 32

Görüldüğü gibi Kuran bir kişiyi öldürmek tüm insanlığı öldürmekle eşdeğerde tutulmaktadır, bunun gibi kişinin hayatını kurtarmakta tüm insanlığın hayatını kurtarmakla eş değerde tutulmaktadır. Çünkü insan hayatını korumak İslam dinini öncelikli gayelerindendir.

Terör ise apaçık yasaklanmakta ve İslam dininin hak kitabı Kur'anda terör yapanlar en şiddetli şekilde cezalandırılması gerekenler sınıfına dahil edilmektedir. Kur'an bununlada yetinmemiş, teröristleri ve terörist faaliyetlerini ALLAH ve Peygamberine harb ilan edilmiş olarak algılamaktadır.


"ALLAH ve peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde terörle uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak el ve ayakları kesilmek yada yerlerinden sürülmektir..." Maide 33

Ayrıca Kuran teröristlerin ALLAH tarafından sevilmediğini açık olarak beyan etmektedir.

"...Doğrusu ALLAH teröristleri sevmez. " Kasas 77

Allahın sevmediğini sevmemek ise mü'min için bir görev, bir ibadettir!


Cihad kutsal savaşmıdır?

Neresinden bakarsak bakalım çok saçma bir soru!

Cihadı savaşla açıklayıp onu dar bir anlama sıkıştırmak akıl karı değildir.

Savaşın kutsal olanı ve olmayanı olurmu! Yanı Cihadsa kutsal Cihad olmassa kutsal değil! Böyle saçmalık olamaz!

Şu iki konuyu biraz daha açalım:

Cihad ve Savaş kelimeleri eş anlamlı değilllerdir!

Cihad kelimesi Savaş kelimesinden çok daha geniş kapsamlıdır!

ALLAH yolunda yapılan savaşta bir tür Cihad olabilir ama her Cihad savaş değildir!

Cihad ve Savaş arasında fark vardır.. Çünkü Kur'an savaş için Kıtal ve Harb veya bunlardan türeyen kelimeleri kullanmıştır.

Ayrıca Heppimiz biliyoruzki İslamda savaşa izin Medinede verilmiştir ve Müslümanlardan Savaşmaları istenmiştir, o izin Kıtale verilen izindir çünkü Cihad ta Mekke de peygamber efendimize emredilmişti!


"O halde, kafirlere boyun eğme ve bununla onlara karşı olanca gücünle büyük bir Cihad ver." Furkan 52

Bu ayet geldiğinde Peygamber efendimiz kılcını kuşanıp Kutsal bir savaş için Mekkelilerin karşısına dikilmedi!

Ayrıca yine Mekki ayetlerden olan Ankebut suresinin son ayetinde Allahu teala şöyle buyurmaktadır:


"Ama bizim uğrumuzda Cihad edenleri elbette kendi yolllarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki ALLAH iyi davrananlarla beraberdir." Ankebut 69

Bunlar ve bunlar gibi Mekkede inip Cihadı emreden veya tavsiye eden, öven ayetler Cihadın Kuranda Savaş manasında kullanılmadığının en büyük delilidir!

Kutsal savaşa gelince!

Şunu herkes iyi bilmelidirki İslam Barış, kardeşlik, insanlık ve esenlik dinidir.

İslam savaşı, sadece savaş olsun diye değil, fakat barışı tehdit edenlere karşı barışı korumak için farz kılmıştır!

Bu söylediğimize en güzel delil yine Kurandaki şu ayettir:

"Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allahın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allahın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. ALLAH yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.


Eğer onlar BARIŞa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allaha tevekkül et

Çünkü O işitendir, bilendir."
Enfal 60-61

Şimdi yukarıdakı ayette geçen iki kelimeye dikket edelim Çünkü bu iki kelime İslamda Cihadın gayesini açıklayan anahtar kelimelerdir:

"Korkutmak"

"Barışa yanaşmak"

Yani gaye savaş çıkarmak değil fakat gözleri savaştan başka bir şey görmeyenlerin gözlerini korkutmak ve onları barışa zorlamak için kuvvetli olmamız istenmektedir. Çünkü insanlıktan anlamayanlar ancak kaba kuvvettten anlarlar...


GERÇEKTE CİHAD NEDİR?

Peygamber efendimizin Ebu Said el- Hudriden rivayet edilen şu hadisi şerifleri konumuza ışık tutmaktadır!

Peygamber efendimiz buyurmuşlardırki:


"Cihadın en üstünü, zalim sultana karşı doğruyu söylemektir."

__________________________

Cihad her zorluğa göğüs gererek zalimin zülmüne, zorbalığına karşı çıkmaktır.

Cihad insanlığı zülümden kurtarmaktır. Zalim sultan terör estirmektedir halkına karşı ve Cihad devreye giriyor terörü durdurmak için, öyleyse Cihad terör değil bilhassa teröre baş kaldırmadır, terörün kökünü kurutmaktır.

Zalimlerin zülmünde heder olan canları kurtarmaktır Cihad!

Cihad öldürmek değil hayat vermektir!

Cihad insanlığın mutluluğu için gerekli olan her harekettir!

Bunun için Cihad'tan uzak durmak insanlıktan uzaklaşmaktır. Cihad'tan el çekmek dünyayı teröre teslim demektir!

Bize düşen Cihadı yozlaşmış manasından ve kötü maksatlı kişilerin güdümünden kurtarıp gerçek manasına kavuşturmaktır! Yoksa Cihadsız hayat düşünülemez çünkü insanların ALLAH rızasını gözeterek yaptıkları her iş, aktivite ve söyledikleri her söz Cihad tır!

[blink]Ayrıca Şâmil İA (CİHÂD) bakın![/blink]
 

usamebinladin

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
221
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Günümüzde Cihad Nasil Yapilmalidir?

Lûgat Bakımından Cihad

"Lisanı Arab eserinde: Maşakkat. Tâkat (Enerji). Fiilen ve sözlü olarak güçte olanı harcamak mânâsına kullanılır."(1)

"Muncid Sahibi ise: Gücü harcamak mânâsına kullanır."(2)

"Sahih-i Buharî üzerine olan Kastalanî şerhinde ise: Maşakkat. Zorluk çekmek mânâsına kullanılır."(3)

"Nisaburî tefsirinde şöyle der: Maksudun (gayenin) meydana gelmesinde tâkati (enerji) harcamaktır."(4)

"Bedai Senayi ise şöyle der: Enerjiyi harcamak veya amelde aşırı yapmaktır."(5)

"Muhammed Hayr Heykel ise cihadı şöyle tarif eder: Cihad iki taraf arasında takdiren de olsa müdafaada enerjiyi harcamaktır."(6)

"Cemel tefsirinde ise: Şiddete sabretmektir. Bazen sabır harpte, bazen de sabır nefiste olur."(7)



Şer'i Şerifte Cihadın Tarifi

"Allah yolunda bizzat katılarak, mal yardımı yaparak, görüş bildirerek, karaltıyı çoğaltarak (sayıyı çoğaltmak) veya başka bir şeyle savaşta gücü harcamaktır."(8)

"Cihad: İnsanları hakdine çağırmak ve kabul etmeyenlerle savaşmaktır."

Birçok hadisi şerifte cihad kelimesi savaş mânâsına kullanılmıştır.

"İmam-ı Malik'e göre ise: 'İlâyı kelimetullah için ahit sahibi olmayan kafirlerle müslümanların savaşması demektir'."(9)

"İmam-ı Şafii, İkna adlı eserinde: 'Cihad Allah yolunda savaşmaktır' der."(10)

"Şirazî, Mühezzeb adlı eserinde: 'Muhakkak ki cihad savaşmaktır' der."(11)

İbn-i Kudame ise cihad kelimesini harp mânâsından başka birşey için kullanmamıştır.



Mesele: Savaş eden tek kişinin veya az bir cemaatin çok olan düşmana karşı taarruzu caiz midir?

Kainatın fahri "gaye insan-ufuk peygamber", düşmanlarına seriyyeler gönderirdi. Bu seriyyeler de düşman adedinden azdılar. Seriyyeleri bazen casusluk için, bazen malları istila, bazen esirleri kurtarmak, bazen de düşmanın başındaki insanın başını alması için gönderirdi.

Bazen bu seriyyeler bir kişiye kadar iniyordu. Abdullah b. Üneys'in Seriyyesi gibi.

Bu meseleye Muhammed Hayr Heykel şöyle cevap verir:

"Allah Resűlünün göndermiş olduğu seriyyelerin deliline bakarak tek kişinin yapmış olduğu taarruz caizdir" der.(12)



Mesele: Tek kişinin tek başına savaşta kendini tehlikeye atması caiz midir?

"Bu konuda fukaha ve selef arasında görüşler çoktur. Savaşan tek kişinin öldürülünceye kadar kendini tehlikeye atması caizdir. Bu konuda Rey sahipleri savaşan kişinin aklına kurtulma hissinin gâlip gelmesini veya düşmanı yenme hissinin gâlip gelmesini şart koşmamışlardır. Ancak bu tehlikeli işe halis niyetle gitmesini şart koşmuşlardır."(13)

"Taberî, tefsirinde Ebu İshak'tan şöyle rivayet eder. Ebu İshak Berra b. Azib'e şöyle dedi: Ey Ebâ İmare; tek başına olan bir adam düşmanlardan bin kişiyle karşılaşsa ve onların üzerine atılsa! Ayet-i Kerimede geçen şu kişilerden olur mu?: "Ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın." Azib şöyle dedi: Yok olmaz, öldürülünceye kadar savaşsın! Çünkü Allah Taalâ (cc) nebîsine (sallallahu aleyhi vesellem) "Ey M......d! Allah yolunda savaş, sen ancak kendinden sorumlusun" buyurmuştur.(14)

"Kurtubî tefsirinde şöyle der: Harpte tek kişinin iktiham (savaşta önünü arkasını düşünmeden atılmak) yapması hakkında ulema ihtilaf etmişlerdir. Kurtubî sonra şöyle der: Denildi ki, şehadeti istiyorsa, niyeti de halis ise atılsın; çünkü bundan maksadı bir tanedir. (İyi niyet veya şehadeti isteme). Bu da Allah Taalânın (cc) şu ayetinde açıktır. "İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allahın rızasını kazanmak için canını verir."(15)

"Senanî bir kişinin çok kişi üzerine atılması meselesini İbn-i Hacer'den naklederek, Cumhur ulemanın şöyle dediğini nakleder: O kişi aşırı şecaatten dolayı saldırıyorsa veya bu saldırıyla düşmanı korkutacağını hissediyorsa, müslümanları küffara karşı cesaretlendireceğini hissederse veya buna benzer sahih niyetlerden dolayı ise bu güzeldir. Şayet saldırı olsun diye, bir gayeye matuf olmaksızın saldırırsa bu men edilmiştir. Özellikle de bu saldırıyla müslümanlar zayıflıyorsa."(16)

"İbn-i Arabî Ahkâmul Kur'an adlı eserinde şöyle der:

Bana göre doğru olan caiz olmasıdır. Çünkü bunda dört fayda vardır.

Birincisi: Şehidliği isteme.

İkincisi: Düşmanı mağlup etmek.

Üçüncüsü: Düşmana karşı müslümanları cesaretlendirmek.

Dördüncüsü: Küffarı zayıflatmak.

Görüle ki, bu tek kişinin yaptığıdır. Ya topluluğun yaptığı hakkında ne faydalar olur."(17)

"Yine Kurtubî şöyle der: Şayet tek başına saldıran kişi bilirse ve hissi galip gelirse, üzerlerine saldırdığı kişileri öldürecek ve bundan sonra kurtulacak, bu güzeldir. Yine aynı şekilde tek başına saldıran kişi bilse ve öldürüleceğini hissetse: Ancak düşmanı mağlup edecek, belâya uğratacak veya müslümanların faydalanacağı bir eser meydana getirecek, bu da caizdir."(18)

Savaş şartlarının değişik olmasıyla beraber, tabiî olan, tek başına tehlikeye atılmanın hükmü de değişir. Bazen tehlike nevîndendir, bazen güzel nevîndendir.

"Kenzal Ummal adlı eserde Muğire b. Sa'be'den şöyle rivayet edilmiştir: Biz bir gazadaydık. Bizden birisi öne atıldı ve öldürülünceye kadar savaştı. Oradakiler şöyle dediler: "Elleriyle kendini tehlikeye attı." Bu olay Hz. Ömer (RA)'e yazıldı. Ömer şöyle cevap yazdı: Olay, onların dedikleri gibi değildir. O kişi Allah Taalânın (cc) ayetinde bildirilen şu kişilerdendir. "İnsanlardan öylesi vardır ki, Allahın rızasını kazanmak için canını verir."(19)

Burada mülahazaya layık olan, Hz. Ömer'in "onların dedikleri gibi değildir" sözüne dikkat etmektir. İbare bize şunu bildiriyor. Tehlikeye atılmaya, her hâlûkârda müsaade edilmediği gibi, her hâlûkârda da tehlikeyi kuşatan karışıklığa mebnîdir.



Mesele: Müslümanların malları üzerine düşmanlık neyi gerektirir?

Müslümanların malları ya şahsîdir, ya umumîdir veya müslümanların maslahatları için tasarruf edilen devlet mallarıdır. Bu mallardan herhangi birine düşmanlık, mallar konusunda müslümanlara düşmanlığı gerektirir. Şayet bu düşmanlık savaşmayı gerektiriyorsa bundan hiç kaçınılmaz, savaşılır. Bu konuda düşmanın yaptığının ayniyle onlara cevap verilir.

Ehli Küfrün müslümanların mallarına göz dikmeleri İslama ve müslümanlara düşmanlıklarından dolayıdır. Müslümanları yurtlarından etmek; ellerinden fabrikalarını, mağazalarını, atölyelerini, evlerini almak ve bütün imkanlarını kısıtlamak, din düşmanlığından başka birşey değildir. Allah onları Kahhar ismiyle, bizi vesile ederek kahru perişan eylesin.

"Bu konu hakkında bize gelen bir rivayette: Üyeyn b. Hısnul Fezzarî veya oğlu Abdurrahman, Medine ehlinin mallarına saldırdığı zaman, peygamberimiz bu malları kurtarmak için ordu gönderdi. Bu konuda da Seleme b. Ekva'yı görevlendirdi. Ekva da bu malları geri aldı. Hattâ peygamberimiz şöyle buyurdu: "Erkeklerinizden en hayırlısı Seleme b. Ekva'dır."(20)



Savaşın Meşruiyeti Hakkında Şer'î Deliller

Bu hususta bize gelen Şer'î delilleri serdetmekle yetineceğiz. Sünnette peygamberimizin fiilî savaşları çoktur. Hendek, Uhud, Tebuk ve diğerleri gibi.

Bu konudaki ayetlere gelince:

"Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın."(21)

Ayet: "Mescid-i Haram'ın yanında onlar, sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Eğer sizinle savaşırlarsa onları öldürün."(22)

"Ayet: "Kim tecavüz ederse siz de ona, size yaptığı tecavüzün aynıyla mukabele edin"

Mescid-i Haram ve haram aylarında kim sizinle savaşırsa kendinizden onları uzaklaştırmak için onlarla savaş edin ve onlara aynıyla cevap verin demektir."(23)

Ayet: "Şayet onlar sizden uzaklaşmaz, size barış teklif etmez ve ellerini sizden çekmezlerse, onları yakalayın ve onları bulduğunuz yerde öldürün. İşte bunların aleyhine size apaçık bir ferman vardır."

İbn-i Kesir bu ayetin tefsirinde "Şayet onlar sizden uzaklaşmaz, size barış teklif etmezse", Sulh istemezlerse "ellerini sizden çekmezlerse" yani savaşmaktan kaçınmazlarsa, "onları yakalayın" esir edinin, "onları yakalayın ve onları bulduğunuz yerde öldürün" yani nerede karşılaşırsanız onları öldürün, "işte bunların aleyhine size apaçık bir ferman verdik" yani apaçık bir delil verdik" diye açıklama yapar.(24)

Ayet: "Ey Müminler! Müşrikler sizinle nasıl topluca savaşıyorlarsa siz de onlarla topluca savaşın."

İbn-i Kesir bu ayeti şöyle tefsir eder: "Onlar size karşı savaş için toplandıkları gibi siz de onlara karşı topyekün savaşa hazırlanın. Onların yaptıklarının aynıyla onlarla savaşın."(25)



Kaynaklar:

(1) İbn-i Manzur, Lisanı Arab, Cihad Maddesi.

(2) Muncid, Cihad Maddesi.

(3) Kastalanî, Cild 5, s. 30.

(4) Nisaburî Tefsiri, C. 11, s. 126.

(5) Kasani Bedai Sanayi C. 7, s. 97.

(6) Elcihat vel Kıtal, Muhammed Hayr Heykel C.1, s. 39.

(7) Celaleyn Haşiyesi, Cemel C. 3, s. 441.

(8) İbn-i Abidin Haşiyesi, C. 3, s. 336.

(9) Menhulcelil Muhtesaru, Seyyid Halil, Şeyh Muhammed Aliş, Cild 3, s. 135.

(10) Becirimî Haşiyesi, Şerhu Hatib, Cild 4, s. 225.

(11) Mühezzeb, Cild 2, s. 227.

(12) Elcihat vel Kıtal, Muhammed Hayr Heykel, Cild 1, s. 238.

(13) Elcihat vel Kıtal, Muhammed Hayr Heykel, Cild 1, s. 239.

(14) Taberî Tefsiri, Cild 2, s. 118. Nisa Sûresi. Ayet 84.

(15) Tefsiri Kurtubî, Cild 2, s. 361. Bakara. Ayet 207.

(16) Senaî, Sübulusselam, Cild 4. s. 51.

(17) Ahkâmul Kur'an, İbn-i Arabî, Cild 1, s. 116.

(18) Tefsiri Kurtubî, Cild 2, s. 263.

(19) Kenzul Ummal, Cild 4, s. 445. Bakara. Ayet 207.

(20) Sahih-i Müslim, Rakam 1806. İbn-i Kudame'nin muğnisi, Cild 10, s. 390.

(21) Bakara. Ayet 190.

(22) Bakara. Ayet 191.

(23) Saffetü tefâsir, Sabunî, Cild 1, s. 126. Bakara. Ayet 194.

(24) İbn-i Kesir Tefsiri, Cild 1, s. 534. Fethulkadir Şevkanî, Cild 1, s. 496. Nisa 91.

(25) İbn-i Kesir Tefsiri, Cild 2, s. 356. Tevbe. Ayet 36.
 

CCCCCC

New member
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
448
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Günümüzde Cihad Nasil Yapilmalidir?

İslâm’ı aşkla yaşamak düştü gönlüme… “Yaşamak, yaşatmanın sînelerdeki
yankısıdır.” dediler. Aşkla savunulan bir dâvâ düştü gönlüme. Gözüm başka
bir hayali görmedi. Cihad, taşları yastık yapan başların Hakk’a kulluk
vechesinde âleme sığmayan güzelliği taşımaktır, her bir köşeye... Cihad,
merhametin zaafa uğramadan her karanlığa bir hilâl olmasıdır. Cihad,
muhabbet lehçesiyle yazan kalemin gölgesinde kalplere yol açmaktır.
Gelincikten nârin yüreciklerin, rahmeti celbeden nâzenin dokunuşlarıdır
cihad.

Zehir akıtan baldıranlara bir avuç dolusu gül sunabilmektir.

Gariplerin yüzüne ıtır kokulu bir tebessüm koyabilmektir cihad.

Dünyanın kan kokan vahşeti içinde Tevhid’in ferahlık ve sükûnetini
getirebilmektir.

Allah Rasûlü gibi sadrını çatırdatan yükü omuzlamaktır. Sonra İnşirah
sabahında yorulmadan, kırılmadan gözlerini başka bir ufka dayamaktır cihad…

Cihad, Nuh -aleyhisselâm- gibi, küfür haykıran kavmin karşısında, yüzyıllar
geçse de Tevhid’in kalesi olmaktır.

Cihad, Sancak-ı Rasûl olmaktır. Huzuru dalgalandırmaktır, yeryüzü
coğrafyasında; gönül haritalarına işlemektir muhabbeti… Kuru cihangirlik
dâvâsı değildir, cihad!.. Bir beşâret-i Nebî uğruna ömrünü adamaktır Fâtih
Sultan gibi. Yavuz Selim gibi Allah’tan gayrı bir nefes almaksızın çölleri
aşmaktır. Makamsız olmak en büyük liyâkattir. Kanunî gibi Padişah kaftanını
hiçe sayıp top arabasını omuzlamaktır.

Gurbetteki ruhun vuslatı aramasıdır cihad... Yokluğu, varlığa sermâye
yapmaktır.

Ahmed Yesevî Hazretleri gibi, cihad, küfrün karanlığı içine bir nezir gibi
atılacak gayreti dokumaktır gönüllere. Ve o erlerle garba uzanıp haçın
yerine hilâli koyabilmektir.

Cihad, sahabenin Semerkant’a, Çin’e, Habeşistan’a yürüyen adımlarındaki dini
yayma gayretidir. Cihad Hazret-i Hamza’nın cesaretidir. Mus’ab -radıyallâhu
anh- gibi kefensiz toprağa girmektir. Cihad, sahâbe olmaktır Rasulullâh’ın
mübarek gözlerinde inci gibi parlayan... Cihad, Uhud’larda şehâdet arzusuyla
toprağına düşmektir.

İslâm’ı aşla yaşamak düştü gönlüme, yaşatmak adı olan... İslâm’ı aşkla
yaymak arzusu düştü gönlüme Uhud kokan… Bedir müjdesi taşıyan bir aşk düştü.
Şimdi Anka kuşu kanatlarına alsın, Uhud toprağına bıraksın bizi. Cennet
kokularıyla karışsın tozu toprağı benliğimize…
 

CCCCCC

New member
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
448
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Allah C.c. Senden Razi Olsun
 

Teknik

New member
Katılım
3 Haz 2007
Mesajlar
38
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Günümüzde Cihad Nasil Yapilmalidir?

Cihad

--------------------------------------------------------------------------------

İslâm'ın yükselmesi, korunması ve yayılması için her türlü çalışmada bulunmak, uğraşmak, gayret sarfetmek ve bu yolda sıcak ve soğuk savaşa girmektir. Daha açık bir ifade ile Allah (c.c.) tarafından kullarına verilmiş olan bedenî, malî ve zihnî kuvvetleri Allah yolunda kullanmak, o yolda feda etmektir. İnsanın maddî-manevî bütün varlığını Allah yolunda ortaya koyarak Hakk'ın düşmanlarını ortadan kaldırmak için savaşması "cihad"dır.

"İman edenler Allah yolunda cihad ederler. Küfredenler de tağut yolunda savaşırlar." (Nisa Suresi, 76)

"Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini (İslam) din edinmeyen kimselerle, küçülüp boyun eğerek elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın." (Tevbe Suresi, 29)

Bu ayet-i kerimeler: İnsanları insanlara köle yapan sistemleri yıkmayı açıkça emrediyor. Bütün insanlar Allah'ın kuludur. Hiç kimse kendinden uydurduğu sistemlerle Allah'ın kullarına hükmedemez. Bununla birlikte "Dinde zorlama yoktur" prensibi de mühimdir. Kulların kulluğundan kurtulduktan sonra inanç için zorlama yoktur.

Yukarıda açıkladığımız deliller İslam erlerinin benliğinde yer etmişti. Onlara niçin cihad ediyorsun diye sorulduğunda düşmanlara karşı vatanımızı korumak, İran ve Rumların bize karşı düşmanca davranışlarını önlemek, sınırlarımızı genişletmek, ganimet elde etmek için savaşıyoruz, diyene rastlanmamıştır. Onlar Allah'ın uluhiyetini yeryüzünde açıkça ilan etmek, O'nun sistemini hayata hakim kılmaya, şeytanların sistemini yıkmaya, insanları kula kulluktan kurtarmayı gaye edindiklerini söylüyorlardı.
Onlar Rebia bin Amr, Huzeyfe bin Muhsin ve Muğire bin Şube'nin İran orduları baş komutanı Rüstem'e söylediklerinin aynısını ifade ediyorlardı. Rüstem bu İslam mücahitlerinin her birisini Kadisiye savaşından üç gün önce: "Siz buralara niçin geldiniz?" diye sorduğunda şu ölümsüz cevabı almıştı: "Allah bizi yeryüzündeki insanları kullara kul olmaktan kurtarıp tek bir olan Allah'a kul etmek için gönderdi. Allah insanlara en son elçisini ve en son hak dinini gönderdi. Kim O'nun dinini kabul ederse, ona dokunmadan tekrar yurdumuza döneriz. Kim karşı çıkarsa onunla ya şehid olup cennete gidinceye kadar savaşırız, ya da galip gelip gazi oluncaya kadar cihad ederiz."

Müslüman, savaş meydanına atıyla cihada çıkmadan önce kendi içinde cihad yapar. Kendi nefsi istekleri, şehevi duyguları ve kötü istekleriyle cihad eder.. Kendi menfaatleri ve kabilesinin menfaatleri ile İslam dışı her şeyle cihada çıkar. Yalnız Allah'a kulluk fikrini gerçekleştirmek, yeryüzünde Allah'ın saltanatını gasb eden putları ve putçuları yıkmak ve Allah'ın hakimiyetini sağlamak için cihada çıkar.

İslam'ın doğrudan doğruya fertlerin vicdanına hitap edebilmesi için, maddi otorite, eski toplum düzeni gibi engelleri yıkmak ister. Önce fertleri bu maddi zincirlerden kurtarır, sonra inancı seçme hürriyeti verir. Oryantalistlerin hileli tuzaklarına kapılıp Müslümanların bu günkü halini görüp de cihad sistemini gerçek şeklinden çıkarıp onu kelime oyunlarıyla savunma savaşı şeklinde göstermeye çalışmayalım.

İslam dini kendisine hücum edenlere karşı yalnızca savunma savaşı yapmamıştır. Çünkü İslam'ın varlığı sırf "Allah'ın, alemlerin Rabbi oluşu" ilahi emrini ilan edip yeryüzünde kulları kullara kul olmaktan kurtarmak içindir. Bu varlık hiçbir insana kayıtsız şartsız hak tanımayan, bağımsız ve örnek bir topluluğun ortaya çıkışıyla kendini gösterir. Bu örnek topluma hakim olan yalnız Allah ve Allah'ın kitabıdır. İslam'ın var oluşu bu gaye için olunca tabii olarak yeryüzünde hakim olan kulların kullara kulluğu prensibine dayalı cahiliyye toplumlarını yok etmesi, onlarla mücadele etmesi, kendi varlığının bir gereğidir.

Yeryüzünde Allah'ın hükmüyle hükmeden bir topluluk oluştuğunda kendisini savunacaktır. İşte savunma ile cihad arasındaki ilgi bu durumda anlam kazanır.

İslam'ın varoluşu gereği insanları kullara kulluktan kurtarmak için her zaman önde gitmesi gerekir. Bunun neticesinde İslam'ı coğrafi sınırlar içerisine sıkıştıramayız. İslam basit ırkçılık çerçevesine de sokulamaz. İslam insanları kötülük odaklarına ve Allah'tan başkasına kulluğun pençesine terk edemez.

Eğer İslam'ı bir toplumun mezhebi, bir ırkın düzeni, bir kişinin sistemi olarak kabul etmeyip Allah'ın yeryüzüne indirdiği hayat prensibi olarak kabul edersek, neden çok çabuk bir şekilde yeryüzüne yayıldığını anlarız. Bundan başka da yayılış sebebi aramak boşunadır. İslam'ın Allah'ın uluhiyeti, kulların Allah'a kulluğu davası olduğunu unuttuğumuz zaman başka deliller aramaya ihtiyaç duyarız ki İslam'da cihadın niçin ve neden yapıldığı ortadayken hiçbir kişi başka deliller ortaya atmaya cesaret edemez.
İslam'ı, Allah'ın yeryüzünde uluhiyetini ilan ettiren, bütün varlıkları tek bir Allah'a kul edip kulları kullara kul olmaktan kurtaran ilahi bir sistem; Allah'ın hakimiyetini temsil eden bir toplum kalıbına dökülmüş sistem olarak değerlendirirsek elbette o zaman fertlerin vicdanına hitap edebilmek için siyasi, toplumsal tüm otoritelerin yıkılmasının gerekli olduğunu kabul etmek zorundayız. İslam'ı bu şekilde anlamakla, sınırlı bir toprak parçasına özgü bir sistem olarak değerlendirdiğimiz zaman tabii olarak onun cihadını kendi toprağına yapılan hücuma karşı savunma harbi şeklinde kabul etmek zorundayız.

İslam bir kavmin, bir mezhebin veya bir bölgenin sistemi olmayıp evrensel ve ilahi bir sistemdir. Bundan dolayı herkesten çok aksiyoner olacaktır. Ve insanların inanç seçme hürriyetini engelleyen tüm otoriteleri devirecektir.

İslam insanları hürriyetine kavuşturup alemlerin Rabbi olan Allah'ın uluhiyetini ilan edip kulları kullara kul olmaktan kurtarmak için harekete geçmek zorundadır. Tek bir olan Allah'a kulluk ise İslam'a göre ancak İslam düzeninin gölgesinde oluşabilir. Yalnız İslam düzeninde kanunlar Allah tarafından konulur. Yalnız İslam nizamında, kulların hakimine de, mahkumuna da, siyahına da, beyazına da, zenginine de fakirine de, haklısına da haksızına da Allah'ın hükmü uygulanır. O'nun kanunlarının huzurunda herkes eşittir. İslam'ın dışındaki sistemlerde hayata hakim olan kulların kanunlarıdır. Kanun koymak ise uluhiyetin bir özelliğidir. Her kim kafasından çıkardığı sistemleri kulların hayatına tatbik etmek isterse uluhiyet etmek istiyor demektir. İster bunu açıktan açığa söylesin ister söylemesin fark etmez. Her kim insanlara böyle sistem koyma hakkını tanırsa onların uluhiyetini kabul ediyor demektir. İster onlara ilah adını versinler, isterse vermesinler!..
İslam soyut inanç ve imandan ibaret değildir ki inançlarını yalnız açıklama yoluyla kabul ettirsin... İslam, bütün insanlığı özgürlüğe kavuşturan aksiyoner bir sistemdir. Diğer topluluklar ise sistemleri altında Müslümanları idare edebilecek kapasitede değildirler. Onun için İslam bu evrensel özgürlüğe engel olan diğer sistemleri yıkmak zorundadır. İşte "Dinin Allah için olması" budur. Onda diğer sistemlerde olduğu gibi kullara kul olmak yoktur.
Batı kültürünün baskısı altında ezilenler, oryantalistlerin oyununa gelenler İslam'ı bu şekilde anlamak istemezler. Çünkü müsteşrikler İslam'da cihadı: "Dine sokmak için fertlere zorla baskı yapmak" diye anlatırlar.

O soysuz müsteşrikler aslında bunun anlattıkları şekilde olmadığını da çok iyi bilirler. Ancak, bu yollarla İslam'ı ve İslam'da cihadın anlamını yitirmeye çalışırlar. Bizim beyinsiz papağanlar ise hemen bu suçlamayı kaldırmak için cihadı savunma harbi şeklinde göstermeye başlıyorlar. İslam'ın doğal ve asli görevlerini unutuyorlar. İslam'ın ilk hedefinin insanlığın özgürlüğü olduğunu görmek istemiyorlar. Bu bizim papağanların İslam anlayışını batılı müsteşrikler bozmuşlardır. Güya din bir vicdan meselesiymiş, İslam yalnız vicdanlara hitap edermiş, pratik hayatla ilgili değilmiş, bundan dolayı İslam için olan cihad, inançları zorla vicdanlara yerleştirmek için yapılırmış.

Halbuki İslam hiçte böyle değildir. İslam Allah'ın hayata hakim olan sistemidir. Pratik hayatın bütün ihtiyaçlarını karşılar.
İslam'da cihad: İslam sistemini getirme, İslam sistemini hayata hakim kılma fiilidir. İnanç meselesi ise bütün siyasi etkiler ortadan kalktıktan sonra evrensel İslam sisteminin gölgesinde ferdi vicdanen ikna etmeye bağlıdır. Fert ikna olursa boyun eğip eğmemekte hürdür.
(Seyyid Kutub, Fizilal'lil Kur'ân)
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Cihad

Cihad


          Ortalanmis Mesaj         


CİHAD




يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اِذَا ضَرَبْتُمْ فى سَبيلِ اللّهِ فَتَبَيَّنُوا وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ اَلْقى اِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِنًا تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيوةِ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللّهِ مَغَانِمُ كَثيرَةٌ كَذلِكَ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلُ فَمَنَّ اللّهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُوا اِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبيرًا
لَا يَسْتَوِى الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنينَ غَيْرُ اُولِى الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فى سَبيلِ اللّهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ فَضَّلَ اللّهُ الْمُجَاهِدينَ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدينَ دَرَجَةً وَكُلًّا وَعَدَ اللّهُ الْحُسْنى وَفَضَّلَ اللّهُ الْمُجَاهِدينَ عَلَى الْقَاعِدينَ اَجْرًا عَظيمًا
Nisa / 94-95. Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek "Sen mümin değilsin" demeyin. Çünkü Allah'ın nezdinde sayısız ganimetler vardır. Önceden siz de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.



يَااَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اتَّقُوا اللّهَ وَابْتَغُوا اِلَيْهِ الْوَسيلَةَ وَجَاهِدُوا فى سَبيلِه لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Maide / 35. Ey iman edenler! Allah'tan korkun. O'na yaklaşmaya yol arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.



وَاَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِه عَدُوَّ اللّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَاخَرينَ مِنْ دُونِهِمْ لَا تَعْلَمُونَهُمْ اَللّهُ يَعْلَمُهُمْ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَىْءٍ فى سَبيلِ اللّهِ يُوَفَّ اِلَيْكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تُظْلَمُونَ
Enfal / 60. Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.


وَالَّذينَ امَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فى سَبيلِ اللّهِ وَالَّذينَ اوَوْا وَنَصَرُوا اُولئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَريمٌ
Enfal / 74. İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.


اَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ امَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الْاخِرِ وَجَاهَدَ فى سَبيلِ اللّهِ لَايَسْتَوُنَ عِنْدَ اللّهِ وَاللّهُ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الظَّالِمينَ
Tevbe / 19. (Ey müşrikler!) Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Halbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.


HADİS...


* Hz. Osman (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı dinledim şöyle diyordu: "Allah yolunda bir günlük ribât, diğer menzillerde (Allah yolunda geçirilen) bir günden daha hayırlıdır."


* Fadâle İbnu Ubeyd (radıyalahu anh) anlatıyor: "Her ölenin ameline son verilir, ancak Allah yolunda ölen murâbıt müstesna. Çünkü onun ameli kıyamet gününe kadar artırılır. Ayrıca o, kabir azabına da uğratılmaz."


* Tirmizî'nin rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Gerçek mücâhid, nefsiyle cihad edendir."


* Hz. Enes (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Öğleden evvel veya öğleden sonra bir kerecik Allah yolunda yola çıkış, dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır."


* Ebu Hüreyre (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "(Müslüman erkeklerden) kim, Allah yolunda, ilâ-yı kelimetullah için, devenin iki sağımı arasında geçen müddet kadar savaşacak olsa cennet kendisine vacib olur."


* Ebu Hüreyre (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah yolunda yaralanan hiçbir yaralı yoktur ki, kıyâmet günü, yarası kanıyor olarak gelmiş olmasın, bu kanın rengi kan renginde, kokusu da misk kokusundadır."


* Ebu Hüreyre (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâla Hazretleri, Allah rızası için yola çıkan kimse hakkında: "Bu kulum, benim yolumda cihad etmek üzere bana inanarak peygamberlerimi tasdik ederek yola çıkmıştır, artık onu ya cennetime koymak yahut da ücret veya ganimet elde etmiş olarak, çıkmış olduğu meskenine geri çevirmek hususunda garanti veriyorum" diyerek te'minat verir. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelâl'e yemin olsun ki, Allah yolunda yaralanmış hiçbir yaralı yoktur ki, kıyamet günü, yaralandığn ilk günkü manzarasıyla gelmiş olmasın: (Yarası taze) kan renginde, kokusu da misk kokusunda olarak. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin ediyorum ki, Müslümanlar'a meşakkat vermeyecek olsam, Allah yolunda gazveye çıkan hiçbir seriyyeden asla geri kalmazdım. Ancak onları hayvana bindirecek imkân bulamıyorum. Onlar da beni tâkibe imkân bulamıyorlar. Benden geri kalmak da onlara zor geliyor. Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Zât-ı Zülcelâl'e kasem olsun Allah yolunda gazaya çıkıp öldürülmeyi, sonra tekrar hayat bulup gazada tekrar öldürülmeyi, sonra tekrar gazaya çıkıp öldürülmeyi ne kadar isterim.


* Hz. Ebu Hüreyre (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan bir gün sordular: "- Ey Allah'ın Resûlü! Allah yolunda yapılan cihada hangi amel denk olur?" " (Başka bir amelle) dedi, ona güç getiremezsiniz !" Soruyu soranlar ikinci ve hatta üçüncü sefer tekrar sordular. Resûlullah her seferinde aynı cevabı verip: " (Bir başka amelle) ona güç getiremezsiniz!" dedi ve sonra şunu ilâve etti: " Allah yolundaki mücâhidin misâli (gündüzleri ve geceleri hiç ara vermeden oruç tutup, namaz kılan, Allah'ın âyetlerine de itaatkâr olan ve Allah yolundaki mücâhid, cihaddan dönünceye kadar namaz ve oruçtan hiç gevşemeyen kimse gibidir. "


* Ebu Saîdi'l-Hudrî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Size, insanların en hayırlısı ve en şerlisini haber vereyim mi! İnsanların en hayırlısı o kimsedir ki, kendi veya başkasının atı sırtında ya da yaya olarak, ölünceye kadar Allah yolunda çalışır. İnsanların en şerlisine gelince o da, Allah 'ın Kitab 'ını okuyup (emir ve yasaklarına) riayet etmeyen kimsedir."


* İbnu Abbas (radıyalahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Size insanların en hayırlısını haber vereyim mi! O, atının yularından Allah yolunda tutan kimsedir. (Hayırda) bunu takip edeni haber vereyim mi? O da koyunlarının peşine takılıp (insanları) terkeden koyunlarda bulunan Allah'ın hakkını da ödeyen kimsedir. Size insanların en kötüsünü de haber vereyim mi! O da, Allah'tan isteyip, Allah adına vermeyendir."


* Hz. Ebü Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah korkusuyla göz yaşı döken kimse, süt memeye geri dönmedikçe ateşe girmez. Bir kul üzerinde, Allah yolunda yapışan tozla, cehennemin dumanı biraraya gelmez."


* İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "İki göz vardır, onlara ateş değemez: Allah için ağlayan göz ile, Allah yolunda uyanık sabahlayan göz."


* Ebu Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün şöyle dedi: "Kim Rabb olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, peygamber olarak Muhammed'den râzı ise ona cennet vâcib olmuştur." Bu söz hayretime gitti ve: "- Ey Allah'ın Resûlü, bir kere daha tekrar eder misiniz?" dedim. Aynen tekrar etti ve arkadan da şunu söyledi. " Bir başka şey daha var ki, Allah, onun sebebiyle, kulun cennetteki makamını yüz derece yüceltir. Bu derecelerden ikisi arasındaki uzaklık sema ile arz arasındaki mesâfe gibidir. " Ben: "- Öyleyse bu nedir`?" dedim. Şu cevabı verdi: " Allah yolunda cihad, Allah yolunda cihad, Allah yolunda cihad!"



* Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah iki kişi hakkında güler: Bunlardan biri diğerini öldürmüş olduğu halde ikisi de cennete gider. Bunlardan diğeri, Allah yolunda cihad eder ve şehid olur. Allah katile mağfiretini ulaştırır, o da Müslüman olur, sonra Allah yolunda cihâda katılır ve şehid olur (Böylece her ikisi de Cennette buluşurlar)."


* Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim Allah iman ederek ve va'dini tasdik ederek, Allah yolunda (kullanmak üzere) bir at "tutarsa" bu atın yediği, teri, gübresi, bevli kıyamet günü terâzisine girecektir, yani sahibine sevap olacaktır."


* Ebu Mes'ud el-Bedri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a, yularlanmış bir deve getirerek: "Bu Allah yoluna bağışımdır" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) adama: " Buna karşılık sana, kıyamet günü, her biri yularlanmış yedi yüz deve vardır!" dedi.


* Adiyy İbnu Hâtim (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a: "- Sadakanın hangisi efdâl (Allah nazarında en kıymetli)dir?" diye sorulmuştu, şu cevabı verdi: " Allah yolunda bir köleyi hizmete koymak veya Allah yolunda (askerler için) bir çadır kurmak (bağışlamak) veya döl alma yaşına basan bir deveyi (hibe, iâre veya karz suretinde) bağışlamak. "



* Zeyd İbnu Hâlid (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Kim Allah yolunda bir askerin teçhizatını temin ederse bizzat gaza yapmış olur. Kim, gazaya çıkan bir askerin geride kalan âilesine hayırlı himayede bulunursa gaza yapmış olur."


* Ebu Eyyub (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalàtu vesselâm)'ı dinledim şöyle demişti: "Size bir çok memleketlerin fethi müyesser kılınacak. Oralarda (komşu küffarla cihad için) toplanmış askeri birlikler göreceksiniz. Size bu birliklerle sefere çıkmak vazifesi verilecek. Bazılarınız onlarla (hasbi olarak) sefere çıkmak istemiyerek, adamlarının arasından svışıp gazveye (ücretsiz) katılmamanın yollarını arayacak. Arkadan da kendileriyle anlaşacak kabileler araştırıp, onlara: "Falanca orduya size bedel katılmam için beni ücretle tutacak yok mu, falanca orduya size bedel katılmam için beni ücretle tutacak yok mu?" diyecek. Bilesiniz, (hasbeten gazveye gitmekten kaçan bu adam) bir ücretlidir, son damlasına kadar kanını akıtsa da (gazi değildir, şehit


* Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah yolunda cihad eden kimse Allah'ın şu garantisi altındadır: "Allah onu ya mağfiret ve rahmetine dahil eder (şehit olur), yahud sevap ve ganimetle sağ salim geri çevirir. Allah yolunda cihad eden kimsenin misali, hiç ara vermeden geceleri hep namaz kılan, gündüzleri de hep oruç tutan kimse gibidir. Bu hal evine dönünceye kadar böyledir."


* Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Allah yolunda cihad eden bir gaziyi tam olarak teçhiz ederse, o gazi ölünceye veya savaştan dönünceye kadar sevabın



 

khan19556

New member
Katılım
11 Ocak 2007
Mesajlar
992
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Sancaðýn düþtüðü yerden
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (2/190)

Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa; siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir. (2/191)

Savaş hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (2/216)

Öyleyse dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz. (4/74)

(Düşmanınız olan) Topluluğu aramakta gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız şüphesiz onlar da sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Oysa siz onların umud etmediklerini Allah'tan umuyorsunuz. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir. (4/104)
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Günümüzde Cihad Nasil Yapilmalidir?

Bakara : 154Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.


Bakara : 195Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Her türlü hareketinizde dürüst davranın. Çünkü Allah dürüstleri sever.

Bakara : 218İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad edenler var ya, işte bunlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah, gafûr ve rahîmdir.

Bakara : 258Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kafir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez.

Bakara : 261Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah'ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir.

Bakara : 262Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında has mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur, üzüntü de çekmeyeceklerdir.

Âl-i İmrân : 142Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?

Âl-i İmrân : 145Hiçbir kimse yok ki, ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın. (Ölüm), belli bir süreye göre yazılmıştır. Her kim, dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz; kim de ahiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.

Âl-i İmrân : 157Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu bilin ki, Allah'ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır.

Âl-i İmrân : 195Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki:) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır. Allah; karşılığın güzeli O'nun katındadır.

Âl-i İmrân : 200Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan korkun ki başarıya erişebilesiniz.

Nisâ : 74O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.

Nisâ : 76İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise tâğut (bâtıl davalar ve şeytan) yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen zayıftır.

Nisâ : 77Kendilerine, ''ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin'', denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da "Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha bir müddet savaşı farz kılmasan) olmaz mıydı?" dediler. Onlara de ki: "Dünya menfaati önemsizdir, Allah'tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez.

Nisâ : 84Artık Allah yolunda savaş. Sen, kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kafirlerin gücünü kırar (güçleriyle size zarar vermelerini önler). Allah'ın gücü daha çetin ve cezası daha şiddetlidir.

Nisâ : 94Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek "Sen mümin değilsin" demeyin. Çünkü Allah'ın nezdinde sayısız ganimetler vardır. Önceden siz de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Nisâ : 95Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahitleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.

Nisâ : 96Kendinden dereceler, bağışlama ve rahmet vermiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

Nisâ : 100Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek bir çok güzel yer ve bolluk (imkân) bulur. Kim Allah ve Resûlü uğrunda hicret ederek evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse artık onun mükâfatı Allah'a düşer. Allah da çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

Nisâ : 104O (düşman) topluluğu takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız onlar da, sizin çektiğiniz gibi acı çekmektedirler. Üstelik siz Allah'tan, onların ümit etmedikleri şeyleri umuyorsunuz. Allah ilim ve hikmet sahibidir.


Mâide : 35Ey iman edenler! Allah'tan korkun. O'na yaklaşmaya yol arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.

Mâide : 54Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir.

Enfâl : 60Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.

Enfâl : 65Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kafire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kafir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.

Enfâl : 72İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın (o müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.

Enfâl : 74İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.

Tevbe : 20İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır.

Tevbe : 41(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

Tevbe : 60Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.

Tevbe : 88Fakat Peygamber ve onunla beraber inananlar, mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. İşte bütün hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir.

Tevbe : 111Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaattir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.

Tevbe : 120Medine halkına ve onların çevresinde bulunan bedevî Araplara Allah'ın Resûlünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarını düşünmeleri yakışmaz. İşte onların Allah yolunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa ve bir açlığa dûçar olmaları, kafirleri öfkelendirecek bir yere (ayak) basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları, ancak bunların karşılığında kendilerine salih bir amel yazılması içindir. Çünkü Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez.

Tevbe : 121Allah onları, yapmakta olduklarının en güzeli ile mükâfatlandırmak için küçük büyük yaptıkları her masraf, geçtikleri her vadi mutlaka onların lehine yazılır.

Hac : 58Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, evet O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

Mü'min : 28Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mümin adam şöyle dedi: Siz bir adamı "Rabbim Allah'tır" diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin (azâbın), bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez.

Mü'min : 29Ey kavmim! Bugün, yeryüzüne hakim kimseler olarak hükümranlık sizindir. Ama Allah'ın azabı bize gelip çatarsa, kim bize yardım eder? Firavun: Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak doğru yolu gösteriyorum, dedi.

Mü'min : 30**2** İman etmiş olan dedi ki: "Ey kavmim! Doğrusu ben sizin için, Nuh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, (peygamberleri yalanlayan) toplulukların başlarına gelen bir âkıbetten korkuyorum. Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir."

Mü'min : 31**2** İman etmiş olan dedi ki: "Ey kavmim! Doğrusu ben sizin için, Nuh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, (peygamberleri yalanlayan) toplulukların başlarına gelen bir âkıbetten korkuyorum. Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir."

Mü'min : 32**2** "Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum. Sizi Allah'tan (O'nun azabından) kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onu doğru yola iletecek de yoktur."

Mü'min : 33**2** İman etmiş olan dedi ki: "Ey kavmim! Doğrusu ben sizin için, Nuh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, (peygamberleri yalanlayan) toplulukların başlarına gelen bir âkıbetten korkuyorum. Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir."


Mü'min : 34Andolsun ki, (Musa'dan) önce Yusuf da size açık deliller getirmişti ve onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip durmuştunuz. Nihayet o vefat edince "Allah ondan sonra peygamber göndermez" dediniz. İşte Allah o aşırı giden şüphecileri böyle saptırır.

Mü'min : 35Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler gerek Allah yanında, gerekse iman edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.

Mü'min : 38O iman eden kimse: Ey kavmim! dedi, siz bana uyun, sizi doğru yola götüreceğim.

Mü'min : 39Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten kalınacak yurttur.

Mü'min : 40Kim bir kötülük işlerse, onun kadar ceza görür. Kim de kadın veya erkek, mümin olarak faydalı bir iş yaparsa işte onlar, cennete girecekler, orada onlara hesapsız rızık verilecektir.

Mü'min : 41Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.

Mü'min : 42Siz beni, Allah'ı inkar etmeye ve hiç tanımadığım nesneleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, azîz ve çok bağışlayan Allah'a davet ediyorum.

Mü'min : 43Gerçek şu ki, sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da ahirette de davete değer bir tarafı yoktur. Dönüşümüz Allah'adır, aşırı gidenler de ateş ehlinin kendileridir.

Mü'min : 44Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını çok iyi görendir.

Hucurât : 15Müminler ancak Allah'a ve Resûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.

Hadîd : 10Ne oluyor size ki, Allah yolunda harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlara eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı vadetmiştir. Allah'ın yaptıklarınızdan haberi vardır.

Saff : 4Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever.

Saff : 11Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

Tahrîm : 9Ey Peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne de kötüdür!
 
Üst Alt