Günümüzde Cihad Nasil Yapilmalidir?
Lûgat Bakımından Cihad
"Lisanı Arab eserinde: Maşakkat. Tâkat (Enerji). Fiilen ve sözlü olarak güçte olanı harcamak mânâsına kullanılır."(1)
"Muncid Sahibi ise: Gücü harcamak mânâsına kullanır."(2)
"Sahih-i Buharî üzerine olan Kastalanî şerhinde ise: Maşakkat. Zorluk çekmek mânâsına kullanılır."(3)
"Nisaburî tefsirinde şöyle der: Maksudun (gayenin) meydana gelmesinde tâkati (enerji) harcamaktır."(4)
"Bedai Senayi ise şöyle der: Enerjiyi harcamak veya amelde aşırı yapmaktır."(5)
"Muhammed Hayr Heykel ise cihadı şöyle tarif eder: Cihad iki taraf arasında takdiren de olsa müdafaada enerjiyi harcamaktır."(6)
"Cemel tefsirinde ise: Şiddete sabretmektir. Bazen sabır harpte, bazen de sabır nefiste olur."(7)
Şer'i Şerifte Cihadın Tarifi
"Allah yolunda bizzat katılarak, mal yardımı yaparak, görüş bildirerek, karaltıyı çoğaltarak (sayıyı çoğaltmak) veya başka bir şeyle savaşta gücü harcamaktır."(8)
"Cihad: İnsanları hakdine çağırmak ve kabul etmeyenlerle savaşmaktır."
Birçok hadisi şerifte cihad kelimesi savaş mânâsına kullanılmıştır.
"İmam-ı Malik'e göre ise: 'İlâyı kelimetullah için ahit sahibi olmayan kafirlerle müslümanların savaşması demektir'."(9)
"İmam-ı Şafii, İkna adlı eserinde: 'Cihad Allah yolunda savaşmaktır' der."(10)
"Şirazî, Mühezzeb adlı eserinde: 'Muhakkak ki cihad savaşmaktır' der."(11)
İbn-i Kudame ise cihad kelimesini harp mânâsından başka birşey için kullanmamıştır.
Mesele: Savaş eden tek kişinin veya az bir cemaatin çok olan düşmana karşı taarruzu caiz midir?
Kainatın fahri "gaye insan-ufuk peygamber", düşmanlarına seriyyeler gönderirdi. Bu seriyyeler de düşman adedinden azdılar. Seriyyeleri bazen casusluk için, bazen malları istila, bazen esirleri kurtarmak, bazen de düşmanın başındaki insanın başını alması için gönderirdi.
Bazen bu seriyyeler bir kişiye kadar iniyordu. Abdullah b. Üneys'in Seriyyesi gibi.
Bu meseleye Muhammed Hayr Heykel şöyle cevap verir:
"Allah Resűlünün göndermiş olduğu seriyyelerin deliline bakarak tek kişinin yapmış olduğu taarruz caizdir" der.(12)
Mesele: Tek kişinin tek başına savaşta kendini tehlikeye atması caiz midir?
"Bu konuda fukaha ve selef arasında görüşler çoktur. Savaşan tek kişinin öldürülünceye kadar kendini tehlikeye atması caizdir. Bu konuda Rey sahipleri savaşan kişinin aklına kurtulma hissinin gâlip gelmesini veya düşmanı yenme hissinin gâlip gelmesini şart koşmamışlardır. Ancak bu tehlikeli işe halis niyetle gitmesini şart koşmuşlardır."(13)
"Taberî, tefsirinde Ebu İshak'tan şöyle rivayet eder. Ebu İshak Berra b. Azib'e şöyle dedi: Ey Ebâ İmare; tek başına olan bir adam düşmanlardan bin kişiyle karşılaşsa ve onların üzerine atılsa! Ayet-i Kerimede geçen şu kişilerden olur mu?: "Ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın." Azib şöyle dedi: Yok olmaz, öldürülünceye kadar savaşsın! Çünkü Allah Taalâ (cc) nebîsine (sallallahu aleyhi vesellem) "Ey M......d! Allah yolunda savaş, sen ancak kendinden sorumlusun" buyurmuştur.(14)
"Kurtubî tefsirinde şöyle der: Harpte tek kişinin iktiham (savaşta önünü arkasını düşünmeden atılmak) yapması hakkında ulema ihtilaf etmişlerdir. Kurtubî sonra şöyle der: Denildi ki, şehadeti istiyorsa, niyeti de halis ise atılsın; çünkü bundan maksadı bir tanedir. (İyi niyet veya şehadeti isteme). Bu da Allah Taalânın (cc) şu ayetinde açıktır. "İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allahın rızasını kazanmak için canını verir."(15)
"Senanî bir kişinin çok kişi üzerine atılması meselesini İbn-i Hacer'den naklederek, Cumhur ulemanın şöyle dediğini nakleder: O kişi aşırı şecaatten dolayı saldırıyorsa veya bu saldırıyla düşmanı korkutacağını hissediyorsa, müslümanları küffara karşı cesaretlendireceğini hissederse veya buna benzer sahih niyetlerden dolayı ise bu güzeldir. Şayet saldırı olsun diye, bir gayeye matuf olmaksızın saldırırsa bu men edilmiştir. Özellikle de bu saldırıyla müslümanlar zayıflıyorsa."(16)
"İbn-i Arabî Ahkâmul Kur'an adlı eserinde şöyle der:
Bana göre doğru olan caiz olmasıdır. Çünkü bunda dört fayda vardır.
Birincisi: Şehidliği isteme.
İkincisi: Düşmanı mağlup etmek.
Üçüncüsü: Düşmana karşı müslümanları cesaretlendirmek.
Dördüncüsü: Küffarı zayıflatmak.
Görüle ki, bu tek kişinin yaptığıdır. Ya topluluğun yaptığı hakkında ne faydalar olur."(17)
"Yine Kurtubî şöyle der: Şayet tek başına saldıran kişi bilirse ve hissi galip gelirse, üzerlerine saldırdığı kişileri öldürecek ve bundan sonra kurtulacak, bu güzeldir. Yine aynı şekilde tek başına saldıran kişi bilse ve öldürüleceğini hissetse: Ancak düşmanı mağlup edecek, belâya uğratacak veya müslümanların faydalanacağı bir eser meydana getirecek, bu da caizdir."(18)
Savaş şartlarının değişik olmasıyla beraber, tabiî olan, tek başına tehlikeye atılmanın hükmü de değişir. Bazen tehlike nevîndendir, bazen güzel nevîndendir.
"Kenzal Ummal adlı eserde Muğire b. Sa'be'den şöyle rivayet edilmiştir: Biz bir gazadaydık. Bizden birisi öne atıldı ve öldürülünceye kadar savaştı. Oradakiler şöyle dediler: "Elleriyle kendini tehlikeye attı." Bu olay Hz. Ömer (RA)'e yazıldı. Ömer şöyle cevap yazdı: Olay, onların dedikleri gibi değildir. O kişi Allah Taalânın (cc) ayetinde bildirilen şu kişilerdendir. "İnsanlardan öylesi vardır ki, Allahın rızasını kazanmak için canını verir."(19)
Burada mülahazaya layık olan, Hz. Ömer'in "onların dedikleri gibi değildir" sözüne dikkat etmektir. İbare bize şunu bildiriyor. Tehlikeye atılmaya, her hâlûkârda müsaade edilmediği gibi, her hâlûkârda da tehlikeyi kuşatan karışıklığa mebnîdir.
Mesele: Müslümanların malları üzerine düşmanlık neyi gerektirir?
Müslümanların malları ya şahsîdir, ya umumîdir veya müslümanların maslahatları için tasarruf edilen devlet mallarıdır. Bu mallardan herhangi birine düşmanlık, mallar konusunda müslümanlara düşmanlığı gerektirir. Şayet bu düşmanlık savaşmayı gerektiriyorsa bundan hiç kaçınılmaz, savaşılır. Bu konuda düşmanın yaptığının ayniyle onlara cevap verilir.
Ehli Küfrün müslümanların mallarına göz dikmeleri İslama ve müslümanlara düşmanlıklarından dolayıdır. Müslümanları yurtlarından etmek; ellerinden fabrikalarını, mağazalarını, atölyelerini, evlerini almak ve bütün imkanlarını kısıtlamak, din düşmanlığından başka birşey değildir. Allah onları Kahhar ismiyle, bizi vesile ederek kahru perişan eylesin.
"Bu konu hakkında bize gelen bir rivayette: Üyeyn b. Hısnul Fezzarî veya oğlu Abdurrahman, Medine ehlinin mallarına saldırdığı zaman, peygamberimiz bu malları kurtarmak için ordu gönderdi. Bu konuda da Seleme b. Ekva'yı görevlendirdi. Ekva da bu malları geri aldı. Hattâ peygamberimiz şöyle buyurdu: "Erkeklerinizden en hayırlısı Seleme b. Ekva'dır."(20)
Savaşın Meşruiyeti Hakkında Şer'î Deliller
Bu hususta bize gelen Şer'î delilleri serdetmekle yetineceğiz. Sünnette peygamberimizin fiilî savaşları çoktur. Hendek, Uhud, Tebuk ve diğerleri gibi.
Bu konudaki ayetlere gelince:
"Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın."(21)
Ayet: "Mescid-i Haram'ın yanında onlar, sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Eğer sizinle savaşırlarsa onları öldürün."(22)
"Ayet: "Kim tecavüz ederse siz de ona, size yaptığı tecavüzün aynıyla mukabele edin"
Mescid-i Haram ve haram aylarında kim sizinle savaşırsa kendinizden onları uzaklaştırmak için onlarla savaş edin ve onlara aynıyla cevap verin demektir."(23)
Ayet: "Şayet onlar sizden uzaklaşmaz, size barış teklif etmez ve ellerini sizden çekmezlerse, onları yakalayın ve onları bulduğunuz yerde öldürün. İşte bunların aleyhine size apaçık bir ferman vardır."
İbn-i Kesir bu ayetin tefsirinde "Şayet onlar sizden uzaklaşmaz, size barış teklif etmezse", Sulh istemezlerse "ellerini sizden çekmezlerse" yani savaşmaktan kaçınmazlarsa, "onları yakalayın" esir edinin, "onları yakalayın ve onları bulduğunuz yerde öldürün" yani nerede karşılaşırsanız onları öldürün, "işte bunların aleyhine size apaçık bir ferman verdik" yani apaçık bir delil verdik" diye açıklama yapar.(24)
Ayet: "Ey Müminler! Müşrikler sizinle nasıl topluca savaşıyorlarsa siz de onlarla topluca savaşın."
İbn-i Kesir bu ayeti şöyle tefsir eder: "Onlar size karşı savaş için toplandıkları gibi siz de onlara karşı topyekün savaşa hazırlanın. Onların yaptıklarının aynıyla onlarla savaşın."(25)
Kaynaklar:
(1) İbn-i Manzur, Lisanı Arab, Cihad Maddesi.
(2) Muncid, Cihad Maddesi.
(3) Kastalanî, Cild 5, s. 30.
(4) Nisaburî Tefsiri, C. 11, s. 126.
(5) Kasani Bedai Sanayi C. 7, s. 97.
(6) Elcihat vel Kıtal, Muhammed Hayr Heykel C.1, s. 39.
(7) Celaleyn Haşiyesi, Cemel C. 3, s. 441.
(8) İbn-i Abidin Haşiyesi, C. 3, s. 336.
(9) Menhulcelil Muhtesaru, Seyyid Halil, Şeyh Muhammed Aliş, Cild 3, s. 135.
(10) Becirimî Haşiyesi, Şerhu Hatib, Cild 4, s. 225.
(11) Mühezzeb, Cild 2, s. 227.
(12) Elcihat vel Kıtal, Muhammed Hayr Heykel, Cild 1, s. 238.
(13) Elcihat vel Kıtal, Muhammed Hayr Heykel, Cild 1, s. 239.
(14) Taberî Tefsiri, Cild 2, s. 118. Nisa Sûresi. Ayet 84.
(15) Tefsiri Kurtubî, Cild 2, s. 361. Bakara. Ayet 207.
(16) Senaî, Sübulusselam, Cild 4. s. 51.
(17) Ahkâmul Kur'an, İbn-i Arabî, Cild 1, s. 116.
(18) Tefsiri Kurtubî, Cild 2, s. 263.
(19) Kenzul Ummal, Cild 4, s. 445. Bakara. Ayet 207.
(20) Sahih-i Müslim, Rakam 1806. İbn-i Kudame'nin muğnisi, Cild 10, s. 390.
(21) Bakara. Ayet 190.
(22) Bakara. Ayet 191.
(23) Saffetü tefâsir, Sabunî, Cild 1, s. 126. Bakara. Ayet 194.
(24) İbn-i Kesir Tefsiri, Cild 1, s. 534. Fethulkadir Şevkanî, Cild 1, s. 496. Nisa 91.
(25) İbn-i Kesir Tefsiri, Cild 2, s. 356. Tevbe. Ayet 36.