ey nefsim.
ey nefsim.
EY NEFSİM
Nefsim ve ben. Bir bütünüz ikimiz. Her zaman ayrılmaz bir bütün. O nereye ben oraya, ben nereye o oraya. 263.000 saat zamanda yol almışız birlikte. 263.000 zaman yolu katettik birlikte. Oturup nefsimle, kendimle konuşma ihtiyacı hissediyorum artık.
Ey nefsim :
Hep istediğini yedim, hep istediğini giyindim, hep istediğin yere gittim, hep istediğin gibi konuştum, hep istediklerini karşılayabilmek için çalıştım, hep isteklerin için harcadım, hep istediklerini aldım. . . hep hep hep . . .
Yoruldum artık.
Biraz azalt isteklerini. Yoruldum artık.
Çok yoruldum.
Nereye götürüyorsun beni, gözümü kapamışsın hep kendi istediğin yere götürüyorsun.
Sen neye inanıyorsun. İnandığın bir şey var mı? Sadece istek ve ihtiyaçlarını yerine getirmemden mi hoşlanmaktasın. Ne zaman bitecek isteklerin. Ulaşmak istediğin, elde etmek istediğin nedir? Söyle amacını, söyle elde etmek istediğin, ulaşmak istediğin, kavuşmak istediğin amacını. Söyle. . .
Söyle ki o istediğin ne ise onu arayayım, bulayım, istediğini vereyim bitsin artık isteklerin. Yoksa ne zaman bitecek, ne zaman sonu gelecek.
Görmüyor musun, seni mutlu etmeye çalıştıkça, isteklerini yerine getirdikçe yürüdüğüm yolu göremiyorum zamanda.
Görmüyor musun, seninle meşgul iken, yürüdüğüm zaman yolunun sonunda bir yangın var görünen. Sen beni meşgul ederken birlikte yangına doğru yürüyoruz görmüyor musun.
Ne zamana kadar yangın yerine, azaba doğru yol almaktan hoşlanacaksın. Yıllardır sabah gözümü açıp gece tekrar kapatana kadar hep isteklerini yerine getirerek yaşamaktan yoruldum artık.
Baksana arkada ne güzel yerleri bıraktık seninle. Neden durmadık, neden yerleşmedik oralarda. Irmaklar, ağaçlar, insanlar. . . ne kadar güzel yerler, insanlar bıraktık geride neden oralarda kalmadık. Hep devam, hep yürü. . .
Hiç durmadan gidelim diyorsun bana, şunu da yapalım, şunu da yiyelim, şuraya da bakalım, şunu da giyinelim diyorsun. Şu evi de al bana, şu arabayı da onu da, bunu da . . .
Hepsine gücüm yetmez ki benim bunlara. İstediğin her şeye sahib olamam ki.
Nefis : Olsun çalış, kazan, mücadele et, ne kadarına sahib olabiliyorsan ol.
Ey nefsim :
Zaman hızla geçiyor ama, bunlarla uğraşırken, bu isteklerini yerine getirmekle meşgul iken zaman yolunda yürüyoruz ama. Bak ilerde yangın var. Beni meşgul ettiklerinle yoluma bakamıyorum ben, yürüdüğüm yolu, bastığım yeri göremiyorum.
Yeter artık, yeter dünyadan dünya için aldığımız zevk nefsim. Gel gene dünyamızı yaşayalım ama bak ahiret denen, son denen, bu dünyanın sonu denen bişey var. Gene dünya işlerine bakalım, mücadele edelim, çalışalım mutlu olalım. Ama ahiretimizi düşünelim hep. Daha sonsuz bir hayat süreceğiz seninle. İsteklerin ahirette ikimize de fayda sağlayacak şeyler olsun artık. Gel bu üç günlük dünyada da seninle böyle mutlu olalım.
Hadi.
Bak namaz diye bir şey var, oruç diye bir şey var. İbadet diye bir şey var.
Bunların bize ihtiyacı yok. Bizim onlara ihtiyacımız var. Hadi artık bunları da tadalım. Hadi artık bunlardan da zevk alalım. Çok ağır yükler değil bunlar. Senin isteklerinden daha kolay birçoğu bak. Geride ne bıraktık ki seninle. Ahirete ne gönderdik seninle. Gel orada bize fayda sağlayacak bişeylerimiz olsun artık.
Nefis : Orada mutsuzluğumuza sebep olacak bir tehlikeyide yapmadık ki. Tehlikeye de atmadık ama ahretimizi.
Öyle mi acaba? Ne gönderdik oraya peki. Aldığımız her nefesin bile cevabını orada vermeyecek miyiz. ALLAH’ın rızasını gözeterek ne yaptık biz seninle. Tehlikeye atmadık diyorsun ama, hep dünya için değil miydi isteklerin, yaptıklarımız. Direnme artık. Kendine de bana da 263.000 saatin 260.000 inin ahiretimize faydası hiç yok bak. Kötülük yapmışız hep kendimize bak. Gel artık, gel birlikte güzel şeyler yapalım artık. Dünya için güzellik dünyada kalacak, sona erecek. Ahiret için güzel şeyler yapalım dünyada artık gel hadi.