Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ey Nefsim!!!!!!

yasin15

New member
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
203
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
EY NEFSİM

Ey nefsim, kendi gerçeğinle yüzleşmeye hazır mısın?Hesaptan önce hesap vermeye ne dersin?Halkın sevgisini ararken, Allah’ın nefretinden emin misin?

Kendine karşı sadakatini kaybetme...

Elest bezmindeki ahd-ü misakını unutma...

Ey kendi başına buyruk nefsim!

Sevdaların, korkuların, kaygıların?!Evet biraz açar mısın?Kalp ritmini zorlayan heyecanlarından bahsetsene!Hangi limana demir attın?

Göze gireyim derken, gözden düştüğünün farkında değilsin...Övünmek ve saygınlık kazanmak için bu ne hırs?Kendini beğenen nefsim şöyle demen gerekmiyor mu?

“RABBİM BENİ BANA BEĞENDİRME.”Bilmediklerine “ben bilirim” demekten vazgeçmeyecek misin?Hala “bilmiyorum” demeyi bir nakısa olarak mı göreceksin?

NEFSİM!

Kitab’a karşı neden soğuksun?Namaza neden ağırsın?Kardeşlerine niçin mesafelisin?Aktüaliteye meraklı, Ahiret’e duyarsızsın...Hangi kulvarda geziniyorsun?Başını almış nereye gidiyorsun?

Ne zaman samimi olacaksın...Riya ile kendine zulmetme...Toplum içinde kıldığın namaz ile yalnız iken kıldığın namaz arasındaki farkı nasıl izah edeceksin?

Nefsim! Rabb’imin “Feveylun” dediğini duymuş olman lazım...Namazında kendine yazık etme...riya bulaşan namaz başına bela olmasın...

Okuduğun Kur-an sana zulmetmesin...Nice Kur-an okuyanlar var ki, Kur-an onlara lanet eder.Bunu biliyorsun.

Ey kendine zulmeden nefsim!

Günah işlemekte ne kadar cesursun...Ateşe dayanma gücünü nerden alıyorsun?

Nefsim ebedi ve ezeli düşmanına, şeytana açık veriyorsun...Düşmanını küçümsüyorsun...

Nefsim!

Niçin susuyorsun?Çünkü suçlusun...Haydi itiraf et...Dönsene...Gel tevbeye...

Ey nefsim hala kendini temize çıkarmaya devam edecek misin?Oysa Hz. Yusuf Nebi şöyle diyordu: “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum.”

Yusuf’un yapmadığı tezkiyeyi yapıyorsun.

Bak dinle Kur-an ne diyor:

“Nefislerinize tezkiye etmeyiniz.” (Necm- 32)

Ey nefsim!

Kendini güvende mi hissediyorsun?Oysa Hz. Muhammed (s.a.v), kızı Fatıma’ya güvence vermemişti...

“Kızım Fatıma nefsini ateşten koru, kıyamet günü senin için elimden bir şey gelmez.”

Yoksa kimsenin bilmediği güvencelerin mi var?

Hz. Muhammed’in kızına vermediği garantiyi sana veren mi var?Nefsim topraktan geldiğini unutmuş gibisin...Azrail ile randevunu erteledin mi yoksa?

Ey yaşam hırsı ile sersem hırsım!

Hz. Muhammed’den geriye kalan neydi?

Nefsim!

Mutmain misin? Samimi misin?

Haydi rabbine dön!Sen dönmek istemesende dönüş O’nadır...Sen Rabb’inden?Rabb’in senden razımı?

Uyarıya muhtaç nefsim, kendini müstağni görme...Yoksa samimiyetsizliğini gizlemek için mi samimiyet edebiyatı yapıyorsun.?

EY NEFSİM! HALİS OL Kİ, HALAS BULASIN!..
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Bir Gün Nefesin Kesilecek!!!

Bir Gün Nefesin Kesilecek!!!

"Ey ölümlü fani nefsim! Elbette bir gün nefesin kesilecek. Hem de hiç ummadigin bir anda, hiç beklemedigin bir yerde. Iste o zaman umutlarin tükenecek, dünyan kararacak, göz kapaklarin hiç açilmamak üzere kapanacak, aglasanlari duyamayacak kadar sagirlasacaksin. Kalbinden hiçbir ses gelmeyecek, nabzin etrafindaki vaveylaya inat, hiç atmayacak. O kibirle, gururla, firavun gibi tozlari savurdugun ayaklarinin mecali kesilecek, nice günahlar isledigin ellerin iki yaninda mihlanmis gibi duracaklar. O hain gülüsün ile, hiç solmayacakmis gibi duran meymenetli yüzün burusup pörsüyecek ve nühusetli bir eda ve abus bir çehre ile terkedeceksin o çok sevip, ugruna en kiymetli seylerini tereddütsüz feda ettigin dünyani... Ve terkedileceksin dostlarin tarafindan, küreklerinden atilan topragin altinda birakilarak! Ne neslin, ne malin, ne canin, ne rütben, ne de dünyevi dostlarin hiçbir teselli veremeyecekler sana. O dem sesler kesilecek, tek renkli dünyana göç edeceksin! Bagirmak isteyeceksin bagiramayacaksin, pisman oldugunu defalarca haykirmak isteyeceksin, dilin tutulacak. Geri dönmek isteyeceksin, 'Bir kez daha!' diyeceksin. Kapilarn simsIki kapali oldugunu göreceksin. Hiçkira hiçkira aglamak isteyeceksin, gözünden tek damla yas akmadigini göreceksin. Kendi kendine hayiflanip, bes para kiymeti olmayacak serzenislerde bulunacaksin. Habire; sen vardim dedin, yok oldun iste! Sen oldum dedin öldün be iste.
Sen bildim dedin unutuldun iste. Gözün varken görmedin, kulagin varken dinlemedin, kalbin varken hissetmedin, aklin varken anlamadin. Simdi hepsini kaybettin. Sana hizmet eden bütün arzularin; artik senin nankörlügün, nâkadirsinasligin, vefasizligin, emanete hiyanet etmekligin yüzünden senden sikâyet etmeye baslayacaklar.
Ey miskin nefsim! En ufak bir menfaatin için, en habis Seytanlarin ayaklarni öpecek kadar zillete düsüyorsun. Sonsuz ve hakiki bir menfaat için neden basini secdeye götürmekte tereddüt ediyorsun? Hangi cesaretle kullugun izzetini elinin tersiyle itiyorsun? Karanlik ve soguk cehennem atesinin seni yakmayacagina dair elinde bir senet mi var? O karacik ve daracik kabre konulmamak için bir taahhüt mü aldin yoksa? Titre nefsim, titre! Titre de kendine gel! Çünkü ölüm gelince titreyemeyeceksin.



Sahi Siz Kimsiniz?

Siz hiç;
Kara düşünceleri delip geçenleri, her yeni doğan vakte alnı açık çıkanları ve güneşi içinde doğuranları gördünüz mü?
İçindeki coşkuyla, heyecanla ayaklananların, yüreği kendinden taşanların ve zulme karşı direnenlerin nurlu izlerine rastladınız mı?

Tarihin günlüğüne umutları, güzellikleri, özlemleri ve bir de kara günleri göz pınarlarıyla yazanların güncelerini okudunuz mu?

Siz,
Sabaha Rahman´ın adıyla başlayıp, geceyi onun adıyla kapatanları, hayatının her alanını kuşatan bir bilinçle yaşayanları, salatın güzelliğiyle çehrelerini besleyenleri, ´Onlar bollukta da darlıkta da infak edenlerdir´ ayeti gereği azlığına ve çokluğuna bakmadan rızkını paylaşanları ve insan kalmak için yaşayanları tanıdınız mı?
Güzelliğe dair yükselen duaları işittiniz mi? Duaya kalkan elleri çoğaltmak için ellerinizi aydınlığı tutan ellere eklediniz mi? Yalvaran yüreklere eşlik ettiniz mi?

Siz,
Onuru ve gururu anlatan gözleri, Kitab´ın koynunda filizlenip, vahyin pınarından beslenenleri, çarıklarında sabrı, azmi taşıyıp ve yılgınlık mevsimine, yılgın iklimlere inat başlarını dik tutup, umutlarını tutsak etmeyenleri, asaletiyle ezilenleri, gözü pek yiğitleri, başı dik yaşayarak yeryüzüne iz bırakanları gördünüz mü?

Siz hiç;
Sabahın ayazında, ikindinin serinliğinde, akşamın esintisinde yeşili, beyazı ve maviyi parçalayan kıvılcım bakışlarıyla gökyüzünü boyayan, beslenme çantalarında taş taşıyan güneş boylu çocukları, yıldızlar altında boynunu bükenleri, yetimleri, yoksulları, Filistinliler´i, çocuk Muhammet Cemaller´i, Senalar´ın kıyamını, sevdalıları, yüzünde zulmün izini taşıyanları ve minik avuçlarıyla kara yüreklileri taşlayanları ve yüreğinde sevdanın yanık izlerini taşıyanları gördünüz mü?

Siz,
Sarp yokuşları aşan şerefli yürüyüşleri, mavinin ruhunu ve iyiliğin ekmeğini büyütenleri, karanlığı yırtarcasına direnenleri, yalnızlaştıkça, azaldıkça devleşenleri, derinleşenleri gördünüz mü?

Siz hiç onları gördünüz mü, onları tanıdınız mı?

Onlar ki;

"Allah´ın ahdini yerine getirirler ve antlaşmayı bozmazlar ve onlar Allah´ın birleştirmesini istediği şeyi birleştirirler. Rablerine karşı saygılı olurlar ve en kötü hesaptan korkarlar." (13/20-21)
"Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, düşmanlarınız size karşı ordu topladı, artık onlardan korkun dedikleri halde bu onların mutlaka imanını artırır. Ve Allah bize yeter, o ne güzel vekildir derler." (3/173)
"Ve onlar öyle adamlar ki ne ticaret, ne alışveriş onları Allah´ı zikretmekten, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekatı vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı günden korkan kimselerdir." (24/37)

Evet, siz hiç onlarla tanıştınız mı?
Ve siz,
Nisansız baharlara, umutsuz yarınlara inat ruhlarında mümin onurunu taşıyanların dostça birbirine bağlanan sıcak sımsıcak ellerinden, umutlarından ve şiir gibi gözlerinden öptünüz mü?

Sahi siz hiç hayatla yüzleştiniz mi?
Kimsiniz, nesiniz, yaşamınızı hayatın neresinde, nasıl ve ne şekilde sürdürmektesiniz?
Yoksa siz hissetmez misiniz?
Kör, sağır ve dilsiz misiniz?
Ve yoksa siz hala Hakk´a dönmeyecek misiniz?




"Farkında" olmalı insan…

Kendisinin, hayatın olayların, gidişatın farkında olmalı.
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen…
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.
Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını
ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.
Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.
Henüz bebekken "Dünya benim!"dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,
ölürken de aynı avuçların "her şeyi bırakıp gidiyorum işte!" dercesine apaçık kaldığını fark etmeli.
Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.
Baskın yeteneğini fark etmeli sonra.
Azraillin her an sürpriz yapabileceğini,
nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan
ve ölmeden evvel ölebilmeli. ?
Hayvanların yolda kaldırımda çöplükte
ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli.
Eşref-i mahlûkat (yaratılmışların en güzeli) olduğunu fark etmeli
ve ona göre yaşamalı.
Gülün hemen dibindeki dikeni dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.
Evinde 4 kedi 2 köpek beslediği halde
çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.
Eşine "seni çok seviyorum!" demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.
Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini
ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.
Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.
Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını
60-70 yıl sonra sigara yüzünden
Azrail’e soba borusu gibi teslim etmenin emanete hıyanet sayılacağını fark etmeli.
63 yıllık ömründe
hiç karnı doymayan bir peygamber’in ümmeti olarak aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli.
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
EGER SEN DE, ALLAH’A INANARAK;

* Hayatin güçlüklerine katlanabilecek kadar INANÇ,
* Gelecegin daha iyi olacagina inanacak kadar ÜMIT,
* Dogru bildiklerin için mücadele edebilecek kadar CESARET,
* Topluma, ailene, Islam’a faydali olabilecek kadar SAGLIK,
* Ihtiyaçlarina yetebilecek, zekâtini verebilecek kadar PARA,
* Baskalarinin daima iyi yönlerini görebilecek GÖZ,
* Çevrenizdeki insanlara yardim eli uzatacak kadar CÖMERT,
* Insanlardan karsilik beklemeden yapabilecegin IYILIK,
* Hayatin zorluklarina karsi hayati ve insanlari kusatacak SEVGi,
* Yastik kadar yumuþak ve rahat bir VICDAN,
* Dili, belini, kalbini, keseni ve gözünü haramdan saklayabilecek IRADE,
* Gördüklerinin, duyduklarinin düzelmesini bekleyebilecek kadar SABIR,
* Günahlarini, noksanlarini itiraf edebilecek kadar FAZILET,
* En kötü halinde bile Allah’ dan razi olabilecek kadar SÜKÜR varsa,
SEN MUTLUSUN



Eminmisin??

Yagmurun birgun dinmeyeceginden, hic bitmez gorunen hayat irmaginin, birgun kurumayacagindan, sizi alip diyardan diyara gezdiren ruzgarin duruvermeyeceginden...
Emin misin?

Hep atan yureginin duruvermeyeceginden, goren gozunun hep goreceginden, duyan kulaginin hep duyacagindan...
Emin misin?

"Ben olmazsam olmaz" dedigin islerin, asla sensiz yapilamayacagindan, sen olmazsan dunyanin duruvereceginden, seslendiginde titrettigini sandigin su daglarin, hep emrinde olacagindan...
Emin misin?

Sana uzanan ellerin hep yaninda olacagindan, yuregini verdiklerinin birgun sirtlarini donup gitmeyeceginden...
Emin misin?

Boynuzsuz koyunun, boynuzlu koyundan hakkini alacagi gunde, baliklardan kuslara, agaclardan gunese, uzerindeki mesajlari okuyup anlamadigin yaratilmislarin senden sikayetci olmayacagindan..
Emin misin?

Karanlığın içinde kaybolup giden çığlıkları duyabildiğinden, yüreğindeki ışıktan başkalarına da verebildiginden..
Emin misin ?

Guzel bir hayat yasadigindan, yapabilecegin herseyi yaptigindan...
Emin misin?

Butun bunlar icin bir kere daha firsatin olacagindan...
Sahiden Emin misin?.....



Her insan ölecek yastadir

Güzel bir sey yap kardesim. Dünyaya kirk kerre gelinmez. Madem yasiyorsun, sihhatli nefesler aliyorsun... Bir sey yap.
Bir sey yap... Güzel olsun.
Çok mu zor?
O vakit güzel bir sey söyle.
Dilin mi dönmüyor?
Güzel bir sey gör.
Veya:
Güzel bir sey yaz.
Beceremez misin? Öyleyse,
Güzel bir seye basla.
•••
Herkesin üstesinden gelecegi bir sey mutlaka olmali. O gayretten uzak duramayiz. Vakit geçiyor. Vaktin geçisi ömrün besinci vitese takili oldugunu gösterir, unutma.
Zafer Dergisi'nde beynimi sarsan bir cümle okudum. Üç gün mü, bes gün mü önceydi kestiremem. Ama okudum. Ama sasirdim, cümleyi bir türlü unutamadim. Söyle diyordu:
"HER INSAN ÖLECEK YASTADIR"
Buyurun, biraz da sizler sarsilin.
•••
Bu müthis; dag duruslu, dev dürtüslü cümlenin deyicisi Cüneyd Suavi... Ahh Cüneyd, simdi yerlerdeyim. Yikilmaz sandigim sabrimi, dirâyetimi, zihnimi yerlerde ariyorum.
Döküldüm.
Demek öyle ha?
Her insan ölecek yasta...
Bir de kalkar savasiriz. Kavgalasir, kuyular kazariz.
Az sonra ölecek olan bizler... Ne kadar da cahiliz.
•••
Bu cümleyi gördükten sonra icimde "Büyük Patlama"yi duydum. Edecek iki cift sözüm olmaliydi.
Insanlara, insanliga bir seyler demeliydim. Sonunda ard arda ve simsek hiziyle bagirdim. Beynimden yüregime dogru bir haykiristi bu. Yüregimden dalga dalga cevaplar yetisti:
Bir sey yap.
Zor ise:
Bir sey söyle.
Beceremiyorsan:
Bir seyler gör.
Birseyler yaz.
O da mi güç?
Bir seylere basla.
Ama hep güzel seyler olsun.
•••
cünkü:
"HER INSAN ÖLECEK YASTA"
Gec kalmayasin!
•••
Koca Mimar Sinan... yapmis da gitmis.
Yunus Emrem... söylemis de gitmis.
Seyh Edebali... görmüs de gitmis.
Fuzulî, Nedim, Seyh Galip... yazmis da gitmis.
Nene Hatun, Sütcü Imam, Antepli Sahin... baslamis da gitmis.
•••
Kimse kimseden eksikli degil.
Büyük degil, kücük degil, farkli hic degil. Düsünebilen kisinin, üstesinden gelecegi görevler mutlaka vardir.
Tekrarliyorum:
Güzel bir sey yap,
Güzel bir sey söyle,
Güzel bir sey gör,
Güzel bir sey yaz, veya
Güzel bir seye basla.
•••
Gec kaliyorsun... gec. Cüneyd durmadan sesleniyor baksaniza:
"Her insan ölecek yastadir!"





Nerelerdesin ???

Bir kara gecedeyiz hepimiz...

Gönlümüzdeki nurun farkına varmadan, zifiri karanlık geceleri yaşıyoruz. Hak'la beraber olmanın huzurunu çoktan unutmuş gönüllerimiz....

Penceremizden dışarıya bakarken gözümüzün önündeki yaprağın müthiş yaradılışını değil de geleceğimizin endişesini görüyoruz.

Âlem "Bir" diyor. Âlem uyanık. Âlem zikrediyor. Beynimizdeki müthiş kargaşa mezara kadar sürerse vay bize, yazıklar olsun bize!

Uyanıklık nedir ya, fark ediş nedir? Evvelâ bedenlerimiz uyanık olacak. Âlemin zikir hâlinde olduğu geceleri gafletle geçiriyoruz. Rab'den ilâhî muhabbet istemek yersiz bu durumda..

Gece kalkıp aşk-ı ilâhî ile feyz şebnemine tutulan kullar varken senin gibi âcizi neylesin!

Öyleyse bir "Ah!" çek derinden. Niyet et İslâm'a yeniden. Bir diriliş muştusu söyle gönlünden. Kıyâmetin çok yakın. Ân kadar yakın.

Bu dünyadan ilâhî muhabbeti kendine celbetmeden gidersen, o müthiş zevkten mahrum kalırsın yazık olur sana....!

"O " sana çok yakın!.. Sen nerelerdesin?



Sabır...Sabir...Sabır...

En Masumane Tavırlarına Gaddarca Yaklaşanlar Olacak Belki.İçindeki Çocuk Hafife Alınacak...
Anlatmak İstediklerin Değil Anlaşılmamış Yanların Konuşulacak."Olsun" Diyeceksin,Yüzündeki Gülümsemeyi Kaybetmeden.Yine de Hüsnü Zan Edeceksin.
Allah İçin Söylediğini Yine Allah İçin Olduğu Yerde Bırakacaksın.Yaradanı Alıp Yüreğine,Sırtını Dayayıp Tevhidin Çınarına Akibeti Ukbada Düşüneceksin.
Ve Kalbin Şöyle Bir Hafifleyecek,Damarlarına Giden İyimserlik Yolunu Tıkamadığından...
Üzülüp Acı Çektiğinde Çileni Hafife Alanlar Olacak Belki...Öyle Bir Yanacak Ki İçin Kimseye Anlatamayacaksın.Günlerce Ağlayacaksın...
Sonra En Yakınındaki , En Yüreğindeki Vuracak Hislerini....Canım Dediğin Dönecek Sırtını.Bir "Ah!" Çekeceksin Ve Arkanı Döndüğünde Kimse Kalmamış Olacak.
"Sabır" Diyeceksin Yine Sabır.
Eyüplerin Torunluğuna Yakışır Sabır...
"Bugün Allah İçin Ne Yaptın" Sorusu Geldiği An Kulağına , Vereceği Cevabı Bulamayanların Tedirginliği Değil En Zor İmtihanını Başarıyla Vermiş Öğrencilerin Rahatlığı Olacak Ruhunda.Başını Yastığa Koymadan "Elhamdülillah" Diyecek ,Rüyanda Cennetten Kesitler Göreceksin Belki....
Ve Sabaha Erdiğinde ,Avucunda Tuttuğun Tesbih Tanesi Yine "Ya Sabır" La Başlayacak...
Uzat Ellerini Ve Bekle.
Sabırla Bekle Gönül...
En Geç Surun Sesi Duyulduğunda , Tutacak Ellerinden Resuller Resulü...Pes Etme Sabret Gönül...
Asıl Sahibini Düşün Sabret...
Başını Sonunu Kestiremediğin Olaylarda Bile Sabret...
Pes Etme Sabret Gönül...
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Bugün Allah C.C. için NE Yapiyoruz ? ...

An be an yasam defterimizin satirlarini dolduruyor, ileriye dogru sayfalari çeviriyoruz…hayat telasi içinde kimimiz nafakamiz için bir iste çalisiyor, kimimiz evde çocuk bakiyor, kimimiz dünyevî hayata dair muhtelif sinavlara hazirlaniyor, kimimiz evlilik hazirliklari pesinde kosusturuyor, kimimiz asik oluyor ve birliktelige dogru adim atiyor, kimimiz anne baba, kimimiz babaanne dede oluyor, kimimiz evlat acisi çekiyor, kimimiz çesitli hayaller pesinde kosuyoruz…Fani dünyaya dair her türlü duygu ve hal ile hemhal olarak öyle yada böyle, kimi zaman mutlu, kimi zaman kederli; kimi zaman dingin kimi zaman firtinali; kimi zaman coskuyla kimi zaman sükunetle; kimi zaman basari, kimi zaman hayal kirikliklarimizla tamam ediyoruz ömrümüzü… Peki tüm bunlar pesinde kosarken, asil sinavimiza nasil hazirlaniyoruz? Zamanimizi gündelik telaslar pesinde savrukça kullanirken “bugün Allah için ne yaptin?” sorusu karsisinda irkilip, sendeleyiveriyoruz…Sözüm ona, “Müslüman’iz” diyoruz ama “Müslüman Müslüman’in kardesidir” düsturunu unutup birbirimizin kuyusunu kazmaya çalisiyoruz..! “Komsusu açken tok yatan bizden degildir” düsturunu unutup yani basimizda açliktan ölen insanlar karsisinda “Tüh! Tüh! Yazik! Durumunu bilseydik yardim ederdik” diyor ama durumunu bilebilmek adina hiçbir çaba sarf etmiyoruz…! “Iman etmeden cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmeden iman etmis olmazsiniz” düsturunu unutup, birbirimize öfke saçan gözlerle bakiyor, öfke dolu sözler ediyoruz..!Yetimin basini oksamayi, yolun ortasinda duran tasi, sirf kimse takilmasin diye kaldirmayi, en kolay sadaka sekli olan tebessüm ve güzel sözü, birbirimize selam vermeyi, felahin anahtari olan sabri unutuveriyoruz…! Hayatimizi, baki olacak hayati iskalamakla geçiriyoruz..! Ömür defterimiz hizla sonlanmaya dogru yüz tutuyorken, ve dünyamizi degistirdigimiz zaman madde anlaminda kefenden baska bir seyi beraberimizde götüremeyecegimizi biliyorken, hele hele ki yaptiklarimiza Allah’in(c.c.) hiçbir ihtiyaci olmadigini, bilakis her ne yapar isek onun bizim hanemize yazilacagini yani bizim menfaatimize oldugunu bildigimiz halde hakikaten

…“BUGÜN ALLAH IÇIN NE YAPIYORUZ?”…



Bu da Geçecek...

Daha nerede durup nerede terkedeceğimize karar veremezken... Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmezken...
Hayatı yaşamaya değer kılan duyguların yokluğu hissedilir oldu yüreklerde...
Gönül duymazken dinlemezken, göz görmezken... Ama gönül görürken... Hayat daha mı anlamlıydı?
Başımıza neler gelecek daha. Neleri sığdıracağız şu kısacık hayata... Bir anda olacak her şey... Mutluluğu bir yana, başa gelince cefası çekilen dostu özlüyor yürek... Sevgiyi özlüyor. Yalanı aslına tercih edemiyor ya, hep onu arıyor. Sımsıkı sarıldığı yalnızlığının himayesinde yetişiyor; kendisini hayata yalnızlığıyla hazırlıyor. Hayatın akıp gittiğini farketse, yıkılacak... Yok o istemiyor bunu bilmeyi. Yaşamaya başlamak için özleminin bitmesini bekliyor. Ne yaşayacaksa o dostla olsun, hayatının anlamı o olsun... Daha neler neler istiyor yürek... bir zaman sonra her şey bitecek, hiçbir şey başlamadan bitecek her şey... Oysa o kadar çok şey yaşanmış olacak ki... O da farkedecek sonunda ya çok geç olacak... Yaşadığı hayal kırıklığını isimlendirmek için kelime bulamadığında, bildiklerinin kaderiyle uyuşmadığını anlayacak. Hak verecek tüm gönüllere... Ama bulana dek arayacak, az şey bulmayacak. Bulduklarını birbirine eklediğinde hep bir şeylerin eksik kaldığını görünce anlayacak her şeyi tam anlamıyla elde edemeyeceğini. Yaşadıkça öğrenecek...
Kaybedeceği korkusu değil ondaki, kazanamayacağı düşüncesi. Kaybetme şansı olsa kendini iyi hissedebilecek belki bir parça. Ama hiç kazanamadı ki ne kaybedecek!.. Mahkumdu o belki de kaybetmeye, her zaman olmasa da çoğu zaman... Hayat ne kadar yaşamaya değerse de daha azına layık gördüğü için mi kendine bunca eziyeti?..
Suskun yüreğim benim... Kimse arkasına dönüp bakmazken, kimse senin neler yaşadığını anlayamazken... Ve tüm yaşananları senden başka kimsenin aynıyla yaşayacağından emin olamazken... Var mı içine kapanıp ağlamak?.. Susma yüreğim. Bak akıp gidiyor hayat. Yaşamak sevmekse sen yaşa yaşanabileceklerin en iyisini, özlemekse yaşamak sen en çok özleyen ol...
Hayatın anlamını yalnızlığa vurulan darbede bir dost arayarak bulmaya çalışmaksa kader... Kader bizim yapabildiklerimizse... Kalk yüreğim, sen elinden geleni yap. Gerisi senden sorulmaz, merak etme...
Değil mi ki O her şeyin asıl sahibi... Ve tüm sevgilerin... Dayan yüreğim, bu da geçecek...






Garip değil mi?

Camiye bağışlamamız gerektiğinde bi 20 YTL gözümüze ne kadar büyük gözüküyor. Alışverişe giderken aynı 20YTL ne kadar da küçük geliyor gözümüze. GARİP DEĞİL Mİ?

Allah yolunda bir saat çalışmak ne kadar uzun bir vakit olarak gözüküyor gözümüze. Balık tutma, futbol veya TV de dizi izlemek için harcamaya kalktığımızda, aynı vakit nasılsa kısa geliyor bize. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir cüz Kuran okumak için ne kadar emek sarfediyoruz. Çok satan bir romanın ikiyüz sayfasını okumak ise, bizim için ne kadar kolay. GARİP DEĞİL Mİ?

Kuranın dediklerini sıkı sıkıya sorgularken, gazetelerin yazdığına nasılsa hemencecik inanıyoruz. GARİP DEĞİL Mİ?

Namaz kılarken okuyacağımız ayetleri şaşırabiliyoruz da, bir arkadaşımızla konuşurken bülbül gibi şakıyoruz. GARİP DEĞİL Mİ?

İslami bir faaliyete vakit ayarlamak ne kadar da zor oluyor. Başka bir sosyal etkinliğe ise vakit bulmak ne kadar da kolay oluyor. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir iki Kuran ayetini ezberlemek için nasılda uzun bir zaman ve çaba gerekiyor. Bir şarkı ezberlemeyi ise az zamanda nasıl kolay başarıyoruz. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir rahibe baştan ayağa örtündüğünde kendisini Allah yoluna adamış biri diye saygı görür. Tesettürlü bir Müslüman hanımı gördüklerinde ise aynı insanlar onun baskı altında olduğunu düşünürler. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir batılı kadın dışarıda çalışmak yerine evini tercih ettiğinde, çocukları ve evi için kendinden fedakarlık eden biri olarak saygı görür. Ama aynısını bir Müslüman hanım yaptığında, böyle yapmakla özgürlüğünü kısıtladığı düşünülür. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir çocuk herhangi bir konuda ciddi bir yoğunlaşma gösterdiğinde, bu çocukta iyi bir potansiyel var denilir. İslami konularda bilgi edinmeye çok mereklı bir çocuğa ise problemli nazarıyla bakılır. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir Yahudi sakal bıraktığında inancının gereği olarak böyle yaptığı düşünülür. Aynısını yapan bir Müslüman ise; FANATİK, AŞIRI UÇ, YOBAZ muamelesi görür. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir hristiyan militanı birini öldürürse, işlediği cinayeti ile mensup olduğu din arasında bir ilinti kurulmaz. Ama bir Müslüman bir suç işlediğinde, O kişiden önce dini sanık sandalyesine oturtulur. GARİP DEĞİL Mİ?

Ve bütün bunlara rağmen, İslamiyet yeryüzünde en hızlı yayılan dindir. GARİP DEĞİL Mİ???

Sizce de GARİP DEĞİL Mİ ?









Alintidirlar...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Eyyy nefsim...!

Eyyy nefsim...!

Yıllardır beni uyuttun. Hep yarına bıraka bıraka koca bir ömür heder oldu.
Gecelerim teheccütsüz heyecansız gündüzlerim semeresiz başarısız geçti.
Acaba yarın yarın diye uyuttuğun yarınlarımı, meçhul bir yarında nasıl
doldurabileceksin?

Bana sunulan saat altınlarını değerlendiremedin. Hepsini badi
heva zayı ettin. Kimbilir, içinde ne hediyeler saklayan günlerin ve
ayların zarfını açamama bile müsaade etmedin. Hepsi boşa gitti.
İçlerinde neler sakladığını anlayamadan.

Söyler misin; ALLAH (c.c.) aşkına, senin yaşayan bir cenazeden ne farkın var?

İnsan süresini ağlaya ağlaya okudun. Amma o muhteşem sarayın kapılarını
bir türlü aralayamadın. Kendini, kendi çevreni tanıdığın kadar tanıyamadın.
Kendi içinde kendine yabancı kaldın. Kendi kendine hapisane yaptın.

Fetih süresini okudun, bırak dışarıyı, içinde bir tek fetih bile yapamadın.
Konuşma, yemek, uyku esaretinden kurtulamadın. İradeni feth edemedin.
Namazla cenneti takas etmeyi çalıştın, ayetleri bir teyp gibi ezberledin
amma uyguladıkların hep adetlerin oldu.
Peygamberimizin saçlarını ağartan Hud süresiyle karanlık gecelerin bir türlü
aydınlatamadın. Gayreti hep birilerinden bekledin. Senin de birileri olduğunu
hep unuttun.

Bir fikir uğruna hayatı hakir gören peygamberlerin hayatını, uzun kış
gecelerinde kıssa niyetiyle okudun. Fakat hayatındaki kışları, bir türlü
baharlara çeviremedin. Çünkü onları anlayamadın.

Anlayamadın ...

Bir gergef gibi ömrünün her anın çile yumağıyla dokuyan Hz. Muhammed
(S.A.V) “Ümmetim” derken sen nefsim dedin. O davam derken sen hevam
dedin. O davasını yüceltirken sen hevanda cüceleştin. Onun çağları
peşinden sürükleyen davasından ne yazık ki kala kala sarığı, sakalı, tesbihi,
umresi, namazı kaldı. Ne yazık ki; onları da bir türlü anlayamadın.

Kokularla süslediğin sakalın ruhunu, ruhunla mecz edemedin. Dolayısıyla
sakallı çocuk olmaktan kurtulamadın!

Başındaki sarık beyaz kefenin iken, yastığının altındaki ölümü çok
uzaklarda zannettin. Dünyanın oyuncaklarıyla evcilik oynarken,
dünyanın elinde, oyuncaklaştığının farkında bile olamadın.

Bir adet halinde getirdiğin beş vakit namazın aynı safta omuz omuza
namaz kıldığın kardeşini gıybet etmekten seni kurtaramadı.
Kalbine gözüne kulaklarına el ve ayaklarına tutturamadığın
oruçların sadece midene münhasır kaldı. Oruç tuttuğunu zannettin
amma, aç kaldığını anlayamadın.

Başına taç ettiğin başörtüsü sadece başını örtebildi. Başının
altındakiler ne yazık ki başörtüsünden nasibini alamadı.
Çünkü başörtüsünü takva örtüsüyle birlikte örtmedin. Gözlerin,
kalbin ve duyguların çıplak kaldı. Kendini fark ettirebilmek için aynanın
karşısında çeşit çeşit kılıklara girdin. Yapmacık gülüşlerle, hırsızlama
bakışlarla başkalarının duygularını çalmaktan utanmadın. Ruhunun
çığlıklarına bedel sen gülüyordun. Düştüğünü ve düşürdüklerini
anlayamadın.
Burnunun dibindeki farzları görmezden gelip, sünnet diye diye defalarca
umreye gittin. Kabe’yi tavaf ettin. Yeryüzündeki iki milyar Müslüman’ın
sadece kemmiyet olduğunu, bir keyfiyet olmadığını hiç düşündün mü?
Düşündün mü binlerce birilerimiz varken nasıl ayrı kaldığımızı nasıl parçalandığımızı.

Aynı camii de birlikte namaz kıldığın kardeşinin fakr-u zaruretini görmezden
geldin. Onu ihtiyaçları pençesinde kıvranırken, zevkle seyrettin. O kuşların
dondurucu soğuklarını kemiklerinde ısıtırken, sen buğulu camların arkasında
tesbih çekiyordun. Dünya cennet kevserlerine denk bir lezzeti, kardeşinin
acılarını dindirme lezzetini tadamadın. O lezzeti falan duayı şu kadar
okuyarak alacağını zannettin. Aldandın. Elindeki elmasları birkaç
şekerlemeye değişen ahmak çocukları gibi aldandın.

Hani hepimiz mümindik, hani birimizin ızdırabı hepimizin ızdırabıydı.
Hani şarkta bir müminin ayağına diken batsa, garptaki mümin rahatsız
olacaktı. Hani bir mümin öldüğü zaman, sema ve arz onun ölümüne gözyaşı
dökerdi. Hani mümin yeryüzünün zinetiydi. Hani müminler bir vücudun
azaları gibiydi. Hani göz ağrısa, bütün vücud o acıyı içinde hissedecekti.

Hani Hz. Ebubekir’in teslimiyeti? Hani Hz. Ömer’in destanlaşan adaleti?
Hani Hz.Osman’ın dillerden düşmeyen hayası? Hani Abdurrahman gibi
zenginler? Hani Ebuzer gibi fakirler hani Ensar Muhacır gibi kardeşlikte
yarışanlar nerede, nerede hani? Anlayamadın. Ne yazık ki bunları
anlayamadın!

Anla artık!... Ne olur anla!
Anla ki, cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil!
Anla ki; cennete giden yol asfaltla döşenmemiş!
Anla ki; bedelini ödemediğin hiçbir şeye sahip olamazsın!
Anla ki; dünyayı bize bizler zindan ediyoruz.. ihmallerimiz, enaniyetimiz, samimiyetsizliğimiz ......
Anla ki; Eyüp gibi sabır erbaini doldurmadan, Yusuf gibi kuyu diplerinde
yıllarca çile çekmeden, Yakuplar gibi gözlerini hasrete kurban
etmeden ,olmaz!

Anla ki; İsmail’ler gibi bıçak altına yatmadan, İbrahimler gibi YA ALLAH (c.c.)
deyip kendine ateşlere atmadan olmaz. Sefine-i Nuh gibi tufanları
yara yara hedeflere gitmeden olmaz!

Ve Anla ki; bir ömür boyu gözyaşlarını ceyhun edip alın teriyle mecz
ederek ümmeti için an be an, dem be dem, çile çeken Hz. MUHAMMED
(s.a.v.) gibi çekmeden olmaz!

Ve şunu çok iyi anla ki; başkalarının hayata Aşık olduğu kadar
Ölüme Aşık olmadan Olmaz!!!!!!

alıntı...
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
Ey Nefsim !

Ey Nefsim !

Ey Nefsim !

Ey nefsim! Akıllı olduğunu iddiâ ediyorsun ve sana ahmak diyenlere kızıyorsun. Hâlbuki, senden daha ahmak kim var ki, ömrünü boş şeylerle, gülüp eğlenmekle geçiriyorsun. Senin hâlin, şu kâtile benzer ki, polislerin, kendisini aradıklarını ve yakalayınca, idam edeceklerini bildiği hâlde, zamanını eğlence ile geçiriyor. Bundan daha ahmak kimse olur mu? Ey nefsim! Ecel sana yaklaşmakta, Cennet ve Cehennemden biri, seni beklemektedir. Ecelinin, bugün gelmiyeceği ne mâlûm? Bugün gelmezse, bir gün elbette gelecek. Başına gelecek şeyi, geldi bil! Çünkü, ölüm kimseye vakit tâyîn etmemiş ve gece veya gündüz, çabuk veya geç, yazın veya kışın gelirim dememiştir. Herkese ânsızın gelir ve hiç ummadığı zamanda gelir. İşte ona hazırlanmadın ise, bundan daha büyük ahmaklık olur mu? O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!

Günahlara dalmışsın. Allah(c.c.)ü teâlâ, bu hâlini görmüyor sanıyorsan, kâfirsin! Eğer gördüğüne inanıyorsan, çok cüretkâr ve hayâsızsın ki, Onun görmesine önem vermiyorsun! O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!

Hizmetçin sana itaat etmezse, ona nasıl kızarsın! O hâlde, Allah(c.c.)ü teâlânın sana kızmıyacağından nasıl emîn oluyorsun! Eğer Onun azâbını hafîf görüyorsan, parmağını aleve tut! Yâhut, kızgın güneş altında bir saat otur! Yâhut da, hamam halvetinde fazlaca kal da, zavallılığını, dayanamıyacağını anla! Yok eğer, dünyada yaptıklarına cezâ vermiyecek sanıyorsan, Kur'an-ı kerime ve yüzyirmidörtbinden ziyâde Peygambere inanmamış oluyorsun ve hepsini yalancı yapmış oluyorsun. Çünkü, Allah(c.c.)ü teâlâ, Nisâ sûresinin yüzyirmiikinci âyetinde meâlen, (Günah işliyen, cezâsını çekecektir) buyuruyor. Kötülük eden, kötülük görür. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!

Günah işleyince, O kerimdir, rahîmdir, beni affeder diyorsan, dünyada, yüzbinlerce kişiye niçin zahmet, açlık ve hastalık çektiriyor ve tarlasını ekmiyenlere mahsûlünü vermiyor! Şehvetlerine kavuşmak için, her hîleye baş vuruyorsun ve o vakit Allah(c.c.)ü teâlâ kerimdir, rahîmdir, istediklerimi zahmetsiz bana gönderir demiyorsun. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!

Belki inandığını, fakat sıkıntıya gelemiyeceğini söyliyeceksin. Fazla sıkıntıya dayanamıyanların, az bir zahmet ile, bu sıkıntıyı önlemeleri lâzım olduğunu, Cehennem azâbından kurtulmak için, dünyada zahmete katlanmanın farz olduğunu, demek ki bilmiyorsun. Bugün dünyanın bir miktâr zahmetine dayanamazsan, yarın Cehennem azâbına ve âhıretteki zillet ve alçaklığa ve tard olmaya, kovulmaya nasıl dayanacaksın? O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!

Para kazanmak için çok zahmet ve aşağılıklara katlanıyor ve hastalıktan kurtulmak için, bir yahudi doktorun sözü ile, bütün şehvetlerinden vazgeçiyorsun da, Cehennem azâbının, hastalıktan ve fakirlikten daha acı olduğunu ve âhıretin dünyadan çok uzun olduğunu bilmiyorsun. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!

Sonra tevbe ederim ve iyi şeyler yaparım diyorsan, ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın. Yarın tevbe etmeği, bugün etmekten kolay sanıyorsan, aldanıyorsun. Çünkü tevbe, geciktikçe zorlaşır ve ölüm yaklaşınca, hayvana yokuş önünde yem vermeye benzer ki, faydası olmaz. Senin bu hâlin, şu talebeye benzer ki, dersine çalışmayıp, imtihan günü hepsini öğrenirim sanır ve ilim öğrenmek için, uzun zaman lâzım olduğunu bilemez. Bunun gibi, pis nefsi temizlemek için de, uzun zaman mücâhede etmek lâzımdır. Ömür, boşuna geçince, bir ânda, bunu nasıl yapabilirsin? İhtiyârlamadan önce gençliğin, hasta olmadan önce sıhhatin ve sıkıntı çekmeden önce rahatlığın ve ölmeden önce hayatın kıymetini niçin bilmiyorsun? O hâlde yazıklar olsun sana ey nefsim!

Kışın muhtaç olacağın şeylerin hepsini, niçin yazdan hazırlayıp hiç geciktirmiyorsun ve bunları elde etmek için, Allah(c.c.)ü teâlânın merhametine, ihsânına güvenmiyorsun? Hâlbuki Cehennemin zemherîri, kışın soğuğundan az değildir ve ateşinin sıcaklığı, temmuz güneşinden aşağı değildir. Bunların hazırlığında, hiç kusur etmiyorsun da, âhıret işlerinde gevşek davranıyorsun. Bunun sebebi nedir? Yoksa âhıret ve kıyâmet gününe inanmıyor musun ve kalbindeki bu küfrü, kendinden de mi saklıyorsun? Bu ise, ebedî felaketine sebebdir. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!

Marifet nûrunun himâyesine sığınmayıp da, öldükten sonra, şehvet ateşinin, cânını yakmasından, Allah(c.c.)ü teâlânın lütfü ve merhameti ile kurtulacağını sanan bir kimse, kalın elbisesinin himâyesine girmeden, kışın soğuğunun, Allah(c.c.)ü teâlânın lütfü ile kendisini üşütmiyeceğini sanan kimseye benzer. Bu kimse, bilemiyor ki, Allah(c.c.)ü teâlâ, birçok faydaları sağlamak için, kışı yaratmış ise de, lutf ve merhamet ederek, elbise yapılacak şeyleri de yaratmış ve insanlara, elbise yapmak için akıl ve düşünce vermiştir. Yâni, Onun ihsânı, elbise te'mînini kolaylaştırmakta olup, elbisesiz üşümemek şeklinde değildir. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!

Günahların Allah(c.c.)ü teâlâyı kızdırdığı için, azâb çekeceğini zannetme ve günahlarımın Ona ne zararı var ki, bana kızıyor deme! Zannettiğin gibi değil. Seni yakacak olan Cehennem azâbı, senin içinde ve şehvetlerinden meydana gelmektedir. Nitekim, insanın hastalığı, yidiği zehirden ve içine giren zararlı şeylerden meydana gelmekte olup, tabîbin sözlerini dinlemediği için, onun kızmasından hâsıl olmuyor. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!

Ey nefsim! Anladım ki, dünyanın nîmetlerine ve lezzetlerine alışmışsın ve kendini onlara kaptırmışsın! Cennete ve Cehenneme inanmıyorsan, bâri ölümü inkâr etme! Bu nîmet ve lezzetlerin hepsini senden alacaklar ve bunların ayrılık ateşi ile yanacaksın! Bunları istediğin kadar sev, istediğin kadar sıkı sarıl ki, ayrılık ateşi, sevgin kadar çok olur. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!

Dünyaya niye sarılıyorsun? Bütün dünya senin olsa ve dünyadaki insanların hepsi sana secde etse, az zaman sonra sen de, onlar da toprak olacaksınız! İsmleriniz unutulacak, hâtırlardan silinecek. Geçmiş pâdişâhları hâtırlayan var mı? Hâlbuki sana dünyadan az birşey vermişler. O da bozulmakta, değişmektedir. Bunlar için, sonsuz Cennet nîmetlerini feda ediyorsun. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!

Bir kimse, kıymetli ve sonsuz dayanıklı bir mücevheri verip, bununla, kırık bir saksı satın alırsa, ona nasıl gülersin? İşte dünya, alınan saksı gibidir. Onu kırıldı bil ve ebedî cevheri, elinden çıktı bil ve sana pişmanlık ve azâb kaldı bil!

Imam Gazali kuddise sirruh
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
ey nefsim.

ey nefsim.

Ey Nefsim!


Ne kadar da rahatligina düskünsün,istiyorsunki hersey yolunda gitsin.
Istiyorsunki sana hicbir kötülük dokunmasin.
Istiyorsun ki hicbir cileye maruz kalmayasin..

Kardeslerin,müslüman kardeslerin kafirlerin bitmeyen tükenmeyen zulümlerine sabr ederken,sirf O nun rizasini kazanmak icin, sen otur koltugunda, tv den izle ne olup ne bitiyor dünyada, sanane zaten degilmi, sen cekmiyorsun ya, sen dayanmiyorsun ya onca acilara, sen katlanmiyorsun ya onca iskenceye, neden elinden gelen birtek silahla kafirlere kursun sikasin!

Herkes kendi derdine derman bulsun,bende hayatla mucadele ediyorum, diyorsun. Ne kadar da duyarsizsin sen böyle. Müslüman böyle mi olur? Modern Müslüman olmussun sen, Kuran dan, din kardesliginden, tevhidden bahs ediyorsun ama girtlaktan asagi inmiyor,sözde müslümansin yani ama yasamaya gelince taviz üstüne taviz veriyorsun. Istiyorsun ki kimseden agir bir söz isitme,istiyorsunki davan yüzünden kimse sana yan bakmasin,istiyorsun ki siradisi olmayasin. Birde utanmadan kendini cennetlik saniyorsun! Hayir, hayir bosuna kendini kandirma, Insanlar imtihandan gecirilmeden, sadece <Iman ettik> demeleriyle birkilivereceklerini mi sandilar (Ankebut,2)

Sana agir geliyor, lüks olmayan bir hayata alismak, agir geliyor hergün 3 cesit yemek yememek,mazlumlar dünyanin dört bir yaninda yiyecek bir lokma ekmek, yatacak bir yer bulamazken, sana zor geliyor kuru yerde yatmak. Basina icinden cikamayacagin bir is gelsin hele hemen isyana koyuluyorsun, duymadinmi Rabbin seni nasil uyariyor: Fakat insan, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulundugunda ve bol nimet verdiginde <Rabbim bana ikram etti> der. Onu imtihan edip de rizkini daralttiginda ise <Rabbim beni önemsemedi> der.

Resulullah (s.a.v.), Biricik Sevgilini,önderini cok sevdigini söylüyorsun ama bunu ne davranislarinla ne sözlerinle ne hayatinla ispatliyorsun!
Nefsim! Hani söz vermistin, Evet, Sen benim Rabbimsin demistin, hani vefan nerde kaldi?!
Dalmissin bir oyundan ve eglenceden (Muhammed,36)ibaret olan dünya hayatina, sana verileni tepip sanki Islam öncesi cahiliyyesini ariyorsun( Maide,50)
Uyan artik, Kim Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükafat verecektir. (Fetih,10)


Sen Kur ani düsünmüyormusun,yoksa kalbin kilitlimi?! (Muhammed,24). Rabbim seni hem müjdeliyor,hemde korkutuyor, tercih senin elinde. Henüz gec degil, pisman olmadan degistir kendini cünkü SENINDE BIR DAHA KI SANIYEDE NEFES ALIP VERECEGINE ELINDE GARANTI BELGEN YOK! Söyle bir silkinip, yeniden Islami Dirilise deyip, sadece Rabbini büyük tani (Müddesir,3) ve Dua et, Dua et,Dua rahmetin anahtaridir.


Dua et ki yeryüzünde bütün müslümanlar kardes olsun, kalplerindeki kin kalsin,Tevhid bayragi altinda toplansinlar..
Dua et ki Zalimlerin,emperyalist güclerin zulmünde inleyen Mazlumlara, Müslüman kardeslerimize Allah sabir versin, zira sabredenler müjdeleniyor (Bakara,155)
Dua et ki bunca iskenceye dayanamayip Hayye alel cihad diyen yigitlere,mucahid/elere Allah güc,kuvvet ve askiyla kavrulduklari sehadeti nasip etsin..
Dua etki Imana saldirilarin arttigi su zamanda Mucadele Askindan,Cihad ruhundan, yüregindeki Islam gülünden ayrilma ki böylece yegane barinak olan Cennette nail olasin. (Naziat,40/41)
Dua et ki meydanlarda Din Allahin oluncaya kadar(Enfal,39) savasamiyorsan, yasantinla cihad edip bunun icin caba sarf et, bilesin ki Allah katinda rütbe bakimindan daha üstün ve kurtulusa erenlerden (Tevbe,20) olacaksin.

UNUTMA, herzaman Allah icin Dua et yalvara yakara ve gizlice Dua et.(Araf,55)Kendi kendine yalvararak ve ürperek yüksek olmayan bir sesle sabah aksam Rabbini an, gafillerden olma. (Araf,205)

UNUTMA, Allaha muhtac olan sensin (Fatir,15). O Sameddir, hic birseye muhtac degildir. El acip yalvarmaya layik olan ancak O`dur. (Rad,14)

Ve unutma, sabret, yilma, sen müslümansin, sen güclüsün, sen özelsin Gevseklik gösterip,üzüntüye kapilma. Eger inanmissan üstün gelecek olan sensin (Al-i imran,139)


3vx9.jpg
 

hasret

New member
Katılım
26 Kas 2006
Mesajlar
709
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
37
amin....
Allah razı olsun ablacığım..



dua1416es.jpg







eykalpleri5eb.jpg
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
sendende allah razi olsun kardeşim
 

kaira

New member
Katılım
16 Ocak 2007
Mesajlar
29
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
o sadece benim hocam ne o luyo size bakem
allah razi olsun reyyan abla
 
C

c0ld

Guest
bazı başlıklarda tartışma yoğun olduğu için nefes alan bi başlık demek istedim bişeyler yazmaya korkmuosun en azından
 
Þ

þehadet

Guest
bazı başlıklarda tartışma yoğun olduğu için nefes alan bi başlık demek istedim bişeyler yazmaya korkmuosun en azından

ya anlayamdım korkacak olan şey ne açıklarmısın yoksa sendemi reyyandan tepki alırım diye korkuyon anlayamadımda kardeş
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
aaaaaaaaaaaa aşkolsun ben öcümüyümde benden korkacak herkez hür ve özgür saygılarımla
 
Üst Alt