Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ervad'ı Terkedene Risale-i Nur Yeter mi?

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
bir evrad edinmek çok güzeldir,yalnız kimse benim evradım diğer müminlerede farzdır,boynun borcudur diyemez.Bu bir hata olur..DÜŞÜNCESİNDEYİZ.
 
Son düzenleme:

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
selamün aleyküm müslümanlar gördüğüm geçinemiyor,lakin geçinmek zorundayız,gavurlada Aynen ebu hanife,mevlana ... gibi..Unutmayınız bizde dahil müminler birbirinin şeyhi veya üstadı değil.belki din kardeşi ahiret yoldaşı olarak görülmeli.Elinde nar çubuğu olan bir hoca edası hiç mümine yakışmaz..mümin mümine şefkat ve merhametle anlayışla yaklaşmalı.en güzel davranış öfke anında onu tutabilmektir..Diyor ehlullah..evet pişman olmak ne güzel şeydir..Pişman olalım,helalleşelim,hepiniz benden alim zatsınız inanıyorum..kardeşim..
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Eee. 54 Farzı bir tek sen mi biliyorsun?



Çok komiksin. Komikliğinden yazılanı anlamıyorsun. .....

.............
Senin başın mı dönüyor?
Yazılanı tersinden anlıyorsun da...
İnşallah Ezher Üniversitesinin en iyi talebesi filan değilsindir. Acırım hallerine...



Yok canım. Öyle mi olmuş? Yoksa o sözü senin anlama şeklini ortaya sermek ile hezeyanını mı serd etmişim?



Vayy! "Mesleği cedelleşme olanlara değil." Tabire bak. Bir şeyler kapmışsın.





Dağıldın yine sayın kardeşim, biraz topla da öyle devam et istersen...
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Çok komiksin. Komikliğinden yazılanı anlamıyorsun. Vird ile namazı aynı kefeye koyan kim?
Vird her gün bir düzende terkrar edilen dua ve zikirlerdir. Ekser olarak ayetlerden oluşur.

Sen virdi zikir yaptın ya. Hani zikir de farzdır dedin ya. Mana olarak o zaman vird de farzdıra sürükledin ya ona istinaden dedik.

Zikir farzdır. Ama zikir illaki vird olmak lazım değildir. Zikir farzı namaz ile de yerine gelmiş olur. Demek istedik.
Senin başın mı dönüyor?
Yazılanı tersinden anlıyorsun da...
İnşallah Ezher Üniversitesinin en iyi talebesi filan değilsindir. Acırım hallerine...

Vird ile namazı aynı kefeye sen koydun, bende itiraz ettim. Ben, ayeti kendime dayanak yapıp zikir etmenin emr gereği olduğunu anlatmaya çalıştım. Ayrıca senin namazda okuduğun ayet ile zikr emr'i yerine gelmiş olmuyor. Namazın yeri başka, ki; o da zikr'dir, vird edindiğin zikr'in yeri başkadır. Kendine günlük ders olarak edindiğin zikr, kul kelamı değil, Allah (celle celaluhu) kelamı olması gerekir.

Sen onu çok iyi anlamışsın. Aferin!

Teşekkür ederim, sizden aferin almak benim mutlak amacımı oluşturuyor çünkü.

Bakınız Ezher Üniversitesinde okuduğunu söyleyen, numune olması gereken biri ne diyor: Yasin-i Şerif Vird olmazmış.

Kur'an Zikir'dir. Her ayet ve suresi hatta tamamı vird-i zeban olabilir, olmak lazımdır.

Yasin'i Şerif vird değildir, her gün oku, ama sayı tutarak okuma. Vird de ise sayı esasdır. Ne demek istediğimizi halen anlamadıysan, anladığın gün etrafındaki hiç kimse seni anlamamış olacak. Daha çok fazla şeyler söyleyemiyorum, anlayanlar anladı.

Vayy! "Mesleği cedelleşme olanlara değil." Tabire bak. Bir şeyler kapmışsın.

Yani, benim mesleğim cedelleşme, sizin ki hakikatı ortaya koyma.

Şimdi ben Said Nursi veya F.Gülen ile cedelleşsem adı hakikat adına mücadele olacak, sizinle cedelleşince cedelleşme olacak.

Öyle mi?

Hem Risale-i Nur 'da Kuru Fasuleyenin neden geç piştiğini bulamazsın. Hatta Kanser Tedavisi de olamazsın. Gözü çıkanın gözünde yerine takılmaz. Doktora gidersin. Risale-i nur evleneceğin hanımı da seçmez. Tekerleğin patlarsa tamirciye gidersin. Risale-i nur patlayan tekerlek yerine geçmez.

Anladın sen onu

Hayır! Ben hakikatı ortaya koyuyorum demedim, şuan ki halinin cedel olduğunu söyledim. Ve şu hali ile de ne senin ne benim meramım ortaya çıkmaz. Şahsi gidiyor çünkü, ve yazık ediyorsun.

Kuru fasulyenin tarifi veya aldığım hanımın tasviri risalede yazar demedim, iyi oku, düşün, yorum yap, dimağından damıttığını al kabul et! Hikmetini bulursun dedim. Her zamanki gibi ezber otomatik modda devam ediyorsun, okuyup düşünmediğin buradan belli oluyor.

Allah razı olsun Sinan Kardeşim. Lakin, yapıtıklarını iade ediyoruz. Umarım yaptıklarını böylece anlarlar.

Sen benim yaptığımı bana iade edemezsin. Şu ana kadar da edemedin. Çok hafif kalıyorsun. Sana daha sert bir şey yazmadım, şefkatim halen ağır basıyor. İstersen çok da devam etme, gerçekten bu son uyarışım, hem gerçeği gösterir, hemde seni kırarım. Çünkü bende nihayetinde bir nefs taşıyorum, kendi hastalığım ile uğraşırken senin rahatsızlığına daha fazla tahammül edemem.
Tanıyanlar, bu cümlemden sonrasını çok iyi bilir. İster teklifime uyarsın, istersen...Neyse, Allah'a (celle celaluhu) emanet ol inşaallah.
 

Turac_80

New member
Katılım
15 Ara 2009
Mesajlar
172
Tepkime puanı
73
Puanları
0
Vayy! "Mesleği cedelleşme olanlara değil." Tabire bak. Bir şeyler kapmışsın.

Yani, benim mesleğim cedelleşme, sizin ki hakikatı ortaya koyma.

Şimdi ben Said Nursi veya F.Gülen ile cedelleşsem adı hakikat adına mücadele olacak, sizinle cedelleşince cedelleşme olacak.

Öyle mi?

Hem Risale-i Nur 'da Kuru Fasuleyenin neden geç piştiğini bulamazsın. Hatta Kanser Tedavisi de olamazsın. Gözü çıkanın gözünde yerine takılmaz. Doktora gidersin. Risale-i nur evleneceğin hanımı da seçmez. Tekerleğin patlarsa tamirciye gidersin. Risale-i nur patlayan tekerlek yerine geçmez.

Anladın sen onu

Tamirciye Gidersinde,sefatci olur diyor?Sefatci olduguna göre hastaliklara sifaa dagittigina göre?

Ki "o zat (Said Nursî), hizmet-i îmâniye noktasında Risâletin bir mir’at-ı mücellâsı ve şecere-i Risâletin bir son meyve-i münevveri ve lisan-ı Risaletin irsiyet noktasında son dehan-ı hakikati ve şem’-i İlâhînin hizmet-i îmaniye cihetinde bir son hâmil-i zîsaadeti olduğuna şüphe yoktur.

(“imana hizmet yönünde peygamberliğin bir cilâlı aynası, peygamberlik ağacının nurlandırılmış son meyvesi, peygamberlik lisanının vârislik noktasında son gerçek ağzı, ilâhî ışığın imana hizmet yönünde son mutlu taşıyıcısı” gibi sıfatların hepsini tevazu maskesiyle, “istemem, yan cebime koy” kabilinden kabul ettiğini söylemektedir.)

Diyerek;Zülfikar Mecmuasında Said-i Nursi’nin müritlerinden Hasan Feyzi derki;

İslâmiyet güneşinin doğuşundan tam öndört asır sonra, senin gibi ulvî ve İlâhî ve arşî bir nurun tekrar ve yeniden, bahusus bu son asırda, hem Türk elinde ve hem de Türk dilinde doğması, acaba kimin hatır ve hayalinden geçerdi? Bu ne büyük bir ni’met bizlere ve bu asır halkı için ne bahtiyarlık Yârabbi!.

Türkçemiz seninle iftihar edip dolmakta, kabarıp şişmekte ve her lisan üstüne bağdaş kurup oturmaktadır. Ey Risale-i Nur! Fakat o kadar fasih ve beliğ ve edâlı ve sadâlı ve nağmeli yazılmış ve bütün harflerin birbirine dayanarak kelime ve kelâmların siyak ve sibak, intizam ve insicam ile dizilmiş ve bunlar birbirine o kadar kuvvet ve kudret ve metanet vermiş ki: Mensur ve Türkî ibâreli olduğun halde, yine mislin getirilemez. Senin gibi parlak bir eser, bir daha kimseye nasib olmaz.


Misli gelmeyecek kitabi olduguna göre?Bilemiyorum yani senin dediklerin biraz celisiyor MEVA...
 
Üst Alt