Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

En Büyük İbadet ZİKİR'DİR

E R H A N

New member
Katılım
14 Ocak 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
46
Konum
istanbul
Web sitesi
www.hidayetcagý.com
Allah Allah Allah
herşey çokmu güzel yoksa bizemi ölye geliyor
herşey merkezinde
Allah a ulaşmayı dilemeyen zaten zikredemezki Allah ın istediği gibi
müzemmil 8
rabbinin ismini zikret diyor ayet
benim rabbimin ismi Allah
namaz tabiki kılarız hemde 7 vakit sahabe gibi
Allah ın yardımı efendimiz himmetiyle tabi
abenim biricik kardeşlerim zaman daraldı
Allah a ulaşmayı dileyin ve sizi Allah a ulaştırmaya vesile olacak kişiyi Allah a sabırla ve namazla sorun inşaalah
Allah a sorun
Ahmede mehmede değil Allah a sorun
 

tahsiye72

New member
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
350
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
52
..

..

hafız kardeş kuranı ezberlemişsin güzel hoş ama manasını idrak etmek önemli sadece 1 ayet değil diğer ayetlerdede zikir olarak kuran demek istenmiyor nedense anlamak istemiyorsun

KUR'ÂN-I KERİMİN LÂFZI VE RUHLARI
Peygamber Efendimiz (SAV) 5 görevle vazifelendirilmiştir.

2/ BAKARA-151: Kemâ erselnâ fiküm resûlen minküm yetlü aleyküm ayatina ve yüzekkiküm ve yü'allimükümülkitâbe velhıkmete ve yüallimüküm mâ lemtekünü ta'lemun.
Nitekim size; içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki, âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup, açıklasın) ve sizi (nefslerinizi) tezkiye etsin, size Kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.
1- Sahâbeye Kur'ân-ı Kerim'in Ayetlerini okumak.
2- Onların nefslerini tezkiye etmek
3- Onlara kitap öğretmek
4- Onlara hikmet öğretmek
5- Onlara (sahâbeye) İrşadın (hikmetin) ötesinde bilmediklerini öğretmek.

Görevlerin incelenmesi çok ilgi çekici sonuçlar vermektedir:
Birinci görev de Kur'ân-ı Kerim'dir, üçüncü görev de Kur'ân-ı Kerim'dir. Fakat birinci görev Kur'ân-ı Kerim'in lâfzı (sözleri, zahiri anlamı) üçüncü görev ise Kur'ân-ı Kerim'in ruhudur. Yüce Rabbimiz Kur'ân-ı Kerim'in lâfzını öğrenenin hemen ruhuna da girmesine müsaade etmiyor. Ruha girebilmek (3 üncü görev) için önce kişinin nefsini tezkiye etmesi gerekiyor (2 inci görev). Gerçekten nefsi tezkiye olmayan hiçkimse Kur'ân-ı Kerim'in ruhuna giremez. Ruhu öğrenebilmenin ön ve kaçınılmaz şartı nefsi tezkiye edip "Veli" (Allah dostu, evliya, ermiş) payesine yükselmektir. Beş görevin herbirinin sahâbenin manevi tekâmülündeki (olgunlaşmasındaki) yerleri aşağıdaki gibidir.
a- Birinci görev: Kur'ân-ı Kerim'in tilâveti (okunması)
Bu görevde Kur'ân-ı Kerim'in lâfzı öğreniliyor. Tabiatıyla Peygamber Efendimiz SAV'e biat edilmiş ve Allah'a doğru yola çıkılmıştır.
Kur'ân-ı Kerim'in lâfzı öğrenilirken Tasavvuf yaşanmaktadır. Çünkü okula her yeni başlayan, okuldaki tatbikata ayak uydurmakla kalmıyor, Peygamber Efendimiz SAV'den nefsini tezkiye edecek özel zikir emirleri alıyor.
b- İkinci görev: Nefsleri Tezkiye etmek
Bu görevde nefs tezkiyesi, Kur'ân-ı Kerim'in lâfzının öğrenilme ve tatbik edilmesiyle (uygulanmasıyla) paralel yürüyor. Ve kişi aşağıdaki kademelerde nefsini tezkiye ediyor.

1- Nefs-i Emmare (Kötülüğü emreden, nefs kademesi)
2- Nefs-i Levvame (Kınanan ve pişmanlık duyulan nefs kademesi)
3- Nefs-i Mülhime (İlham alınan nefs kademesi)
4- Nefs-i Mutmainne (Doyuma ulaşmış nefs kademesi)
5- Nefs-i Radiye (Allah'tan razı olmuş nefs kademesi)
6- Nefs-i Mardiye (Allah'ın rızasını kazanmış nefs kademesi)
7- Nefs-i Tezkiye (Terbiye olmuş nefs kademesi)
Kim nefsini 7 kademede Tezkiye (terbiye, aklandırma, arıtma) edebilirse o kişi veli olur (Evliyadan biri olur, ermiş olur, Allah dostu olur). Allah'a vermiş olduğu 3 yemini de yerine getirmiştir. Nefsi tezkiye olmuş, ruhu Allah'a ulaşmış ve fizik vücudu Allah'ın kulluğuna kabul edilmiştir.
c- Üçüncü görev: Kitabın öğrenilmesi:
Üçüncü görev sahâbenin evliya olmasından sonraki kademeleri kapsar. Ve bu kademelerde Kur'ân-ı Kerim'in 4 ruhuna girilir.

1- Fenâ Makamı : Allah'a ulaşan ruhun Allah'ın Zatı'na ulaşması ve O'na sığınması. Allah'a mülâki olan (ulaşan) ruh Allah'a sığınınca artık gözlenemediği için (gönül gözüyle), bu ruh Allah'ta ifnâ olmuş, fani olmuştur diye mütalâa edilmekte ve bu makama Allah'ta yok olmak anlamına gelen "Fena Makamı" denmektedir. Realitede ise ruh Allah'ın Zatı'nda muhafaza altına alınmakta ve Allah bu ruha meab (sığınak, melce) olmaktadır.

78/ NEBE-39: Zâlikelyevmülhakk , femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ .
İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbi olunduğu gün) Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi kendisini Rabbine ulaştıran (yolu, Sırat-ı Müstakiym'i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.

Bu makamda Kur'ân-ı Kerim'in ilk ruhuna girilir. Artık lâfz aşılmış ve Kur'ân-ı Kerim'in ilk ruhuna girilmiştir.

2- Beka Makamı :
Allah'ın indinde bâki olmak (sonsuz olarak Allah'ın Katı'nda kalmak). İndi İlâhi bir sonsuz meydandır ki, orası Allah'ın huzurudur. Orada bütün insanların, her devirde yaşamış ve yaşayacak insanların birer seccadesi vardır. Ve bütün vakitler orada Allah'ın huzurunda kılınır. Bu sebeple bu namazlara "Huzur Namazı" adı verilir. Sırat-ı Müstakiym üzerindeki bütün ruhlar her namazda bulunduğu yerden İndi İlahi'deki kendi seccadesine ulaşır ve namazı mutlaka huzurda kılar. Hadis-i şŞerifi hatırlayalım:
"Her namaz bir miraçtır."
İndi İlâhi'de Allah "Beka" makamına ulaşanlara bir taht ihsan eder. Altından yapılmış, üzeri mücevherlerle süslü bir taht..Ve Zatı'nda özel muhafazaya aldığı ruhu, daimî ikamet etmek üzere bu tahta gönderir. O ruh artık İndi İlâhi'de bâkidir.

6/ EN'AM-126: Ve hâzâ sırâturabbike, müstekıymâ, kad fassalnel' âyâti likavmin yezzekkerûn.
Ve bu Allah'ın Sırat-ı Müstakiym'idir, andolsun ki Allah tezekkür eden bir kavim için âyetlerini açıklar.
6/ EN'AM-127 : Lehüm dârüsselâmi ınde rabbihim ve hüve veliyyühüm bimâ kânû ya'melûn
Onlar için Rab'leri'nin indinde (huzurunda) teslim yurdu (altın tahtlar) vardır. Ve O (Allah) amellerinden dolayı onların mevlâsı (velîsi, dostu) olmuştur.

Bu makamda Kur'ân-ı Kerim'in ikinci ruhuna girilir.
3- Zühd Makamı:
Zikir, günün yarısını aştığı zaman rağbetimizin zikre dönük olduğu kesinlik kazanır. Artık her 24 saatin 12 saatinden fazlasını zikirle geçiriyoruz demektir. Zikirli devre hergün zikirsiz devreden fazladır.
Bu makamda Kur'ân-ı Kerim'in 3üncü ruhuna girilir.


4- Teslim makamı : (Muhsinler Makamı)
Makamları geçen kişinin sayısal zikri daima artmaktadır.
Bir gün bu veli bir büyük gerçeğin farkına varır ki "Fizik Vücudu" kendisine ait değildir. Sadece kendisine verilmiş bir emanettir.
Bu emaneti, emanetin sahibi olan Allah'ın emirlerini yerine getirecek, nehiylerini de (yasaklarını da) hiç yapmayacak bir şekilde kullanması gerektiğini idrak eder ve bunu tatbik edebilirse (uygulayabilirse) artık fizik vücudu Allah'a teslim olmuştur.

4/NİSA-125: Ve men ahsenuü dinen mimmen esleme vechehuü lillahi ve huve muhsinuûn.
O kişiden vechi, (fizik vücudu) dinde daha ahsen kim vardır: O kişi ki vechini (fizik vücudunu) Allah'a teslim etmiş ve muhsinlerden olmuştur.

Bu makamda Kur'ân-ı Kerimin 4. ruhuna girilir.
d- Dördüncü görev: Hikmet öğretilmesi
5- Ulûl Elbab Makamı :
Zikir giderek artar ve bir gün "Zikri Daim"e devamlı zikre, sonsuz zikre) varılır. Artık kişi daimî zikrin sahibidir.


3/ ÂL-İ İMRAN-191: Ellezine yezkürûnallahe kıyâmen ve ku'ûden ve alâ cünûbihim.
O (ulûl'elbâb) ki (lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri) onlar ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken (hep) Allah'ı zikrederler.

Ulûl'eIbâb, Lübb'lerin sahipleri (Sır Hazinelerinin, özün özünün, hikmetin, tam nura ulaşmış nefs kalbinin sahipleri) demektir. Artık veli, hikmet sahibidir.
Bu makamda Kur'ân-ı Kerim'in 5. ruhuna girilir.
6- İhlâs Makamı:
Bu makam hikmetin 2. ve son makamıdır. Bu makam Ulûl'elbâb makamının hemen arkasından oluşmaktadır. Halis olmak, saf olmak ihlâs kelimesinin manasıdır. Muhtevayı bozacak hiçbir afetin nefste kalmadığı bir devreyi ifade eder. Nefs 19 afetinden kurtulmuş ve ruhun 19 hasleti fazl'lar (fazilet) adıyla nefse yerleşmiş ve nefs bu durumda adeta bir ruh hüviyetine girdiğinden Allah'a teslim olmuştur. Bu makam İslâm şerefine erdiğimiz makamdır.
Bu makamda Kur'ân-ı Kerim'in 6. ruhuna girilir
.

7- Salâh Makamı:
Bu makam Salihler makamıdır. İhlâs'ı geçmek, aşmak şerefine erecekler Yüce Rabbimiz tarafından "Tövbe-i Nasuh"a davet edilir. Tövbe-i Nasuh, İhlâs ile Salâh makamlarını birbirinden ayıran geçiş kapısıdır.
Bu makam hikmetin ötesidir.
Bu makamda Kur'ân-ı Kerim'in 7. ruhuna girilir.
Yüce Rabbimiz Kur'ân-ı Kerim'in herşeyi, bütün ilimleri açıklamak üzere indirildiğini açıklamıştır.


16/ NAHL-89: Ve nezzelnâ aleykelkitâbe tibyânen likülli şey'in ve hüden ve rahmeten ve büşrâ lilmüslimiyn.
Sana bu kitabı herşeyi açıklayıp anlatan, doğru yolu gösteren rehber, rahmet ve müjde olarak indirdik.

Ayrıca bu muhteşem kitapta her ilmin mevcut olduğu, hiçbirşeyin eksik bırakılmadığı ifade edilerek konu tamamlanmıştır.

6/ EN'AM-38: Mâ ferratnâ fiylkitâbi min .
Biz bu kitapta hiçbirşeyi eksik bırakmadık.

Demek ki mukaddes kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de Allah'u Teâlâ Hz. hiçbir şeyi eksik bırakmamış, herşeyi bu Kitab'ın içine yerleştirmiştir.
Kur'ân-ı Kerim'in Türkçe mealini okuyup da, ben bu kitapta ilimleri göremedim diyenlere hararetle nefslerini tezkiye etmelerini tavsiye ederiz. Hele bir de daimî zikre ulaşırlarsa... O zaman yukardaki gibi konuştuklarından utanç duyacaklardır.
Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerim'deki müteşâbih âyetleri tezekkür etme yetkisini Ulûl'elbâb adını verdiği daimî zikrin sahiplerine ihsan etmiştir. İlimde ne kadar kökleşmiş olurlarsa olsunlar, nefsini önce tezkiye, sonra tasfiye etmedikçe rasihun (rasihler, köklü ilmin sahipleri) Kur'ân-ı Kerim'in müteşâbih âyetlerini tezekkür edemezler.

3/ÂL-İ İMRAN-7 : Hüvellezî enzele aleykel kitâbe minhü âyâtün muhkemâtün hünne ümmül kitâbi ve uharu müteşâbihât. Fe emmellezine fî kulûbihim zeygun feyettebi'ûne mâ teşâbehe minhübtigâel fitneti vebtigâe te'vîlihi, ve mâ ya'lemü te'vîlehü illâllahü, verrâsihûne fîl'ılmi yekûlüne âmenna bihi, küllün min ındi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illa ülülelbâbiO (Allah) ki; Kitab'ı sana O indirdi. O'nda bir kısmı muhkem (manâsı açık, yorum götürmez, şüphe kabul etmez) âyetlerdir ki; bunlar (Levh-i Mahfuz'daki) Ümmülkitapta (yer alan açık ve kesin âyetler)dir. Diğerleri ise müteşâbih (manâsı kapalı, açıklama isteyen) âyetlerdir. Kalplerinde eğrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çıkarmak ve (kendi yararına uygun) teviylde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitab'ın) müteşâbih olan kısmına uyarlar. Halbuki onların teviylini, kimse bilmez ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olan RASİHUN (rüsuh sahipleri) ise derler ki; "O'na îmân ettik, hepsi de Rabb'imiz katından (indirilme) dir." Bunu kimse tezekkür edemez, ancak ulûl'elbâb tezekkür edebilir.
Ulûl'elbab ise daimî zikrin sahipleridir.

3/ ÂL-İ İMRAN-191: Ellezine yezkürûnallahe kıyâmen ve ku'ûden ve alâ cünûbihim.
O (ulûl'elbâb) ki (lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri) onlar ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken (hep) Allah'ı zikrederler.
Ve bunlar zikir ehli olarak başkalarının bilmediği şeyleri bilenlerdir.
21/ ENBİYA-7: Fes'elû ehlezzikri in küntüm lâ ta'lemûn.
Bilmiyorsanız zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine, ulûl'elbâb'a) sorun.

Ehline değil, zikir ehline sormak ve cevap almak söz konusudur. Çünkü Allah zikir ehli dediğimiz bu hikmet ve daha ötesinin sahiplerine, ilham yoluyla başkalarının bilmediği şeyleri, geceler boyunca öğretir.
Çünkü bunların, kalplerindeki mühür, kalplerinin "Semi" isimli işitme hassasının üzerindeki mühür ve "basiret" isimli görme hassasının üzerindeki "gışavet" adlı perde açılmıştır. Kendilerine Allah'ın tayin ettiği hidâyetçiye ulaşmadan evvel bunların da kalbi herkes gibi mühürlü, kalpteki işitme hassası mühürlü ve görme hassası perdeli idi.

45/ CASİYE-23: Efere'eyte menittehaze ilâhehü hevâhü ve edallehullahü alâ ilmin ve hateme alâ sem'ıhî ve kalbihî ve ce'ale alâ basarihî gışâveh
Hevalarını (nefslerini) kendilerine ilâh edinenleri görmedin mi (habibim), Allah onları bir ilim üzere dalâlette bırakır, onların kalplerindeki sem'i (işitme) hassasını ve kalplerini (kalpteki idrak hassasını) mühürler ve onların kalplerindeki basar (görme) hassasının üzerine gışavet (isimli bir perde) çeker.

...Ve onlar da kendilerine ezelde tayin edilmiş hidâyetçiye ulaşmadan evvel herkes gibi "dalâlette" idiler.
Öyleyse Kur'ân-ı Kerim'in bütün ilimleri ihtiva ettiği gerçeğine ulaşamayan kimselerin böyle birşey yoktur demesi, onlar açısından sadece utanç duyulacak, büyük bir gaftır.
 

THE_HAFIZ

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
14 Ağu 2006
Mesajlar
319
Tepkime puanı
0
Puanları
0
evet, kur'an-ı ezberlemek ve onu anlamak için sarfettiğim çabadan, malayani şeylerle uğraşmaya gerçekten vaktim olmadı, onun için, ikinci bir kitap, ikinci bir din, ikinci bir rasul aramadım asla.. Ama, sadece şunun cevabını verin lütfen. KUR'AN DA GERÇEKTEN "HABİBİM" ibaresi geçer mi, geçmez ama siz çevrinizi böyle yapıyorsanız, o zaman HABİB ne demektir ve bu bir YARATICI için kullanılabilir mi? Bunun cevabını verirseniz müstefit oluruz.. dualarımla
 

mcinar

New member
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
The Hafız kardeş, şu sözlerim için senden peşinen özür diliyorum. Amacım hakkında suizan yapmak değil. Ama Kuranı anladığını idrak ederek namazı zikir olarak değerlendirememen bende anlaşılmaz ikilem oluşturdu. Namazda zikir dışında ne varki. Ben oğlum olunca onu hafız yapacağım diye çok büyük bir iddiam vardı halada istiyorum. Ama Kuranı ve içindeki, ayetleri senin gibi yorumlayacaksa hafızlık ona yararmı getirir zararmı bilemiyorum. Önceki yazılarına bakılırsa selevat bile senin için zikir değil sanırım. Peygamberi kimse putlaştırmıyor ama evladım selevatı putlaştırma olarak algılayacaksa, evliyayı kimse putlaştırmadığı halde onlara olan sevgisini muhabbetini ehli sünnet çizgisini terk ederek nerdeyse kine varacak seviyede görecekse varsın hafız olmasın. Ama eğer ben senin daha önceki yazılarında ve burda anlatmaya çalıştıklarını yanlış anladı isem affına sığınarak aydınlanmayı diliyorum.
 
Üst Alt